AMERİKA'DA
Laika Karabey, 1958 yılında Am erikan M usiki Derneği'nin davetlisi olarak g ittiğ i Am erika B irleşik Devletlerim de konserler verir, Türk m üziğini ve enstrüm anlarını tanıtm ak için çabalar. B atıklara Türk m üziğini tanıtm ak, hoş b ir uğraştır.—
NOTA, BEŞ SATIRDIR
F iliz Ofluoğlu. annesi tarafın dan özel olarak eğitilm enin sonucunu, iş hayatındaki başarı larıyla alm ış (üstte). Laika Karabey. dam adı M ücap Ofluoğlu ile gu ru r duyuyor. Laika Hanım en eski tam bur sanatçısı.İstanbul Türk M ü ziği
Konservatuvam ’nm
açılm ası, Laika
Karabey’in
ga yretleriyle
gerçekleşti. ABD
K ongre Kütüphanesi’
nirt, Türk m üziği
a rşivin i o düzenledi. 15
y ıl, M usiki
M ecm uası’n ı yayınladı.
Sadettin Arel,
taksimlerinin
hepsini, ona hediye
etmişti. Laika
Karabey,“Çok
sazlılıkla,
çoksesliliği
karıştırıyorlar.
Türk müziği, batı
müziğinin 10 katı
çoksesli olmaya
müsait, ama bizde
ilim yok” diye
yakmıyor.
¥ fc te,.’" '
yC(t<
¡ E t i l i n
;
i im
mh
m'mm
Z e y n e p G Ö Ğ Ü ŞY
E M E N ... 1900'1ü yılların başı... Araplar isyan ha linde. Tellal, “ Albay Tahsin B ey'iıı başına 500 riy a l” diye dolaşıyor. Tahsin Bey, yeni doğan kızı için endişeli. I,aika 33 günlükken yola ko yuluyorlar. L a ik a 'n ın ilk anıları Maraş'tan. Oradaki Amerikan Koleji'nin yuva sına gidiyor ve kanun çalan annesinden ilk müzik dersle rini alıyor.Laika, cin gibi bir kız çocuğu. Birinci dünya savaşı patlıyor. Tam buri C em il Bey'in ölümünden kısa süre önce, bu büyük ustadan üç aylık da olsa ders almak fır satı doğuyor. Laika, T am buri Cemil Bey'in en küçük ve en son öğrencisi...
“ Bir tıirİü em ekli ola m ıyorum ” diye anlatmaya başladı Laika Karabey. 80'li yaşların yorgunluğuna rağ men, İstanbul Radyosu'nda tambur çalmayı hâlâ sürdü rüyordu. Tam tamına 54 yıl, Türk Müziği Konservatu- varı'nın açılması için savaş vermişti. Türk müziğini ya kından izleyenler, “ Bugün nihayet, bir Tü rk M üziği K on servatu varı’na sahip sek, Laika Hanını m sa yesindedir” diyorlar.
Adam adım Mücap
Ofluoğlu
Tiyatro adamı M ücap Ofluoğlu, L aika K arabey' in eğitimci Em in Karabey'le e- liİiğinden olan tek kızı Fi- liz'in 25 yıllık eşi. Kayınvali desi, Ofluoğlu'nun Kaktüs
muş. Türk müziğine taraftar olmayı, A ta tü rk devrimle- rine karşı çıkış gibi algılayan larla mücadele etmiş. Türk müziği çaldığından, “ gen ç liği zehirlem ekle” suçlan mış. Hocası, bestekâr Sadet tin A r e l'le birlikte, ile r i Tü rk Musikisi Konserva- tuvarı Derneği'nin kurucu luğunu yapmış. 15 yıl boyun ca, demeğin yayın organı olan M usiki Meemuası'm çıkarmış. .1958 yılında davet edildiği A B D 'd e , Kon gre Kütüphanesi'nin Türk mü ziği arşivini düzenlemiş.
A ü rk e karşı, Türk
M üziğini savunmak
I^aika Hanıma göre, he pimizin Türk müziğiyle ilgili en azından şu dört şeyi bil memiz gerekiyor:
• Çök sazlılık, çokseslilik demek değildir.
• Batı müziğinin bütün ele m anları, Tü rk müziğinin içindedir. Türk müziği çok sesli olmaya müsaittir. Çok sesli hale getirilemiyor, çün kü bizde ilim yok. Oysa mü zik, ilme dayalıdır.
• Türk müziğini sevmekle gerici, batı müziğini sevmek le ilerici olunmaz.
• Türk müziği kasvetli de ğildir, kullanmasını bilm i yoruz. Ayrıca hayatta her zaman göbek atılmıyor, hü zün de var.
İstanbul Tü rk M üziği Konservatuvarı'nın ¡¿dışını izleyen yıllar, bu okulun onca yıl kavgasını veren Laika Hanım için tam bir düş kı rıklığı olur. Ne öğretmen
Türk müziği temalarının batı müziğinde kullanılması fikrine, Laika Hanım dudak büküyor. Oratoryolardan fa lan pek hoşlanmadığım his settiriyor. “ Patiskadan gece tuvaleti dikmeye çalışırsanız, ortaya pek iyi bir sonuç çık maz” diyor. Türk müziğinin kasvetli olduğunu söyleyen lere ise cevabı hazır:
“ ilaçlarda da zehir var, dozunu kaçırm am ak şar tıyla yararlıdır. Hem son ra, hüzün de gü zeldir...”
Laika Hanım, Rumeli Caddesi'nde, sade döşenmiş bir apartman katında, tek başına yaşıyor. H ocaları, R au f Y ekta B ey 'i, Leon Hancıyaıı'ı, Zekâizade Ah m et E fen d i'y i, Üsküdarlı Ziya Bey'i hatırlıyor. “ Hepsi g itti, bir ben kaldım. A rel'i 1955'te k a y b e ttik “ diyor. Bu evde güzel bir hüzün var. Laika Hanım, arka tarafta kayboluyor. Tamburu elinde geri geliyor ve hüzünlü bir parça çalıyor. Sonra, arşivin deki eski fotoğraflara bakar ken, aradan, sararmış bir kâ ğıt parçası kayıyor. Üzerin de, şöyle bir not var:
“ Sazlı, sözlü taksim le rim in hepsini, hem ta m burda hem de T ü rk musi kisi nazariyatı m uallim li ğinde m u vaffakiyetleriyle tem ayüz eden k ıym etli ta leb em L a ik a K a r a b e y 'e hediye ed iyo ru m . İm za : S a d e t t in A r e l . 28. 11. 1947” .
Çiçeği oyunundaki rolünü unutanınmış. “ Mücap öyle bir adam ki, beğenm ediği rolü alm az, am a alırsa da kapalı gişe oy n a r” diyor. Filiz O fluoğlu ise uzun y ıl lar, Vehbi Koç'uri yardımcı lığını üstlenmiş. Türkiye'nin ilk ve gerçek yönetici sekre teri.
L a ik a K a r a b e y için “ B ir cen n et-i musiki idi benim ki” dediği hayatının en acı tarafı, Türkiye'de, Türk'e karşı Türk müziğini savunmak zorunda kalışı ol
,v>
-vardır, ne de kitap. 1970'le- rin ortasına kadar, Türk mü ziği öğreten eğitim kurumlan açılmasının kararnameyle en gellendiği yasaklı yılların acı sonucudur bu. D ört sene na zariyat dersi verdikten sonra konsevatuvardan istifa eder ken, son sözü, “ Kitapsız m ektep olm az” olacaktır.
Türk müziğine bakışım şöyle özetliyor, L aika K a rabey:
“ E s k i ta s , e s k i h a m a m . Ş e k e r i m i z v a r , unumuz var, helva yiye- m iyoruz” ...
sanat
dünyasından
İznik Çinileri
sergisi açıldı
İ
Z N İK çinilerini dünya çapında tanıtmak ama cıyla düzenlenen Çini S er g is i, dün İs ta n b u l'd a Tü rk ve İslam Eserleri M ü z e s i'n d e İb r a h im Paşa Sarayı- Kültür Ba kam N am ık K em al Z ey b ek tarafından açıldı. Zeybek. Türk kültürününİstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi