• Sonuç bulunamadı

Kralları kraliçeleri kaçak aşıkları casusları taşıyan lüks yolcu treni:Orient Express

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kralları kraliçeleri kaçak aşıkları casusları taşıyan lüks yolcu treni:Orient Express"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Geçmiş Zaman Olur ki..

/ / • ı + . ş - u

V«? Sx

LONDON • DOVER

And, . f ö ¥ IT T^.

C A L A I S « P A R İ S

PA RIS • LAUSANNE • M İ LAÑO «BEOGRAD-ISTAN BUL

Geçtiğimiz yüzyıldan başlayan serüven Londra, Paris, Lyon, Milano, Venedik, Belgrad, Sofya ve İstanbul'u içine alan bir çizgide gidip gelen çelik serüvenin

afişleri.. Afişlerde sık T I V l ı ; ı ] i T kullanılan İstanbul

j?4|IklP j? --1 v ~ 1 siluetleri olaya oryantal bir hava veriyor..

PARIS - VI EN M E^CD KS TA N TIN O İ

TT.

Kralları

kraliçeleri

kaçak

aşıkları

casusları

taşıyan

lüks yolcu

treni..

— — __________ __________

press

rıl çok özel kıyafetlere b ü rü n ­ m ü ş u şa k la r, b u saray a re n k k atıy o rd u . U zu n lu ğ u o n sek iz m etreye yakın olan vagonların lam brileri “Hint m eşesi”nden- di. Lokantanın vagonu Goblen h alıla rla d ö şe n m işti ve in sa n neredeyse basm aya korkuyor­ du.. Gazla ay dınlatılan vagon­ larda ısıtm a tertibatının olması d a n o rm a l k a r ş ıla n a b ilir d i. Ama “Cordoba” derisi ve “Ge-

nova” kadifesinin hakim oldu­

ğu k a p lam alar, özel “D am as- k o ”d a n y a p ılm ış, k o rd o n la rı ipek ile örülü perdeler, oymalı güm üş y em ek takım ları, k ris­ tal bardak ve sürahilerle süslü m asalar için aynı şey söylene­ mezdi.

Trenin hareket saati yaklaş­ tıkça, heyecan artm ıştı. H epsi b irb irin d e n ü n lü 24 yolcu bu ilk özel seferin m eraklı bekleyi­ şi içindeydiler. O rkestra “Elve­

da Paris” şarkısını çalıyor, gara

toplanan halk, bu ilk yolcuları m erak ve kıskançlıkla süzüyor­ du. Fransız ve Belçika U laştır­ ma Bakanları, dem iryolu k u m ­ panyalarının tem silcileri, Fran­

sa A k a d e m i ü y e s i E dm ond About ve işte bu yataklı trenle­

rin y aratıcısı G eorges Nagel-

m aek ers h e m e n göze ça rp a n

ü n lü le rd i. D ip lo m a tla rın b u ­ lunduğu bölüm de ise Osmanlı

İm paratorluğum un tem silcisi

en çok ilgi gören kişilerden biri olm u ştu . Paris B ü yükelçiliği m üsteşarı Missah Efendi, sade­

ce kılık kıyafeti ile değil, m ü ­ kem m el konuşm ası ve inceliği ile özellikle p ro to k o ld a k i k a ­ dınların gözdesiydi...

Avrupa’nın en ünlü gazete­

leri bu büyük anı yerinde tesbit etm ek ve karilerine duyurm ak için en gözde m uharrirlerini de bu tö ren e gönderm işti. Y azar­ lardan ikisi, yukarıda isim leri­ ni saydığımız yolcuların bir bö­ lüm ü ile Orient Ekspress’in ilk seferine katılıyordu.

Gar saatin in 19.35’i göster­ d iğ i s ır a d a p e r o n d a k i d iğ e r tr e n le r , b u d e m ir te k e r le k li kraliçelerini d ü d ü k le r çalarak uğurluyordu.

ASIRLIK SEFER

Çufff... Çufff... Çuff... Çuff... Çuf...Çuf... Ve giderek hızlanan bir tem po ile o haşm etli Orient

Ekspres Paris-İstanbul h attın ­

da kendisi gibi kıym etli h aş­ m etli y olcularıyla ü lk e le ri ve yılları aşa aşa 1978’e kadar ge­ lecekti. Yaşayan sadece o m uy­ du acaba? H angi baron hangi baronesle, hangi dük hangi d ü ­ şeşle bu kom partım anları pay­ la ş m ış tı? K im le rd i T a n rım k im le r, o h a f if k ıs ılm ış , gaz lam basının karanlığında korse­ lerini çözerek, u zu n donlarını çık aran ve k en d ilerin i, tre n in ritm ik h a re k e tin e bırakanlar? Sadece onlar değildi, bu büyük serüvene bilet kestirenler... Us­ ta bir kadın avcısının nezaket ► ► ► Y.**

stirah atli, yataklı ve

lo k a n ta lı v a g o n la ra havi m ükellef ve m ü ­ zeyyen tre n le r h a fta ­ da 4 defa Dersaadet-

Paris ve D ersaadet- Londra arasında icrai

sefer ederler. Seyahat m üddeti

D ersaad et-P aris 61 sa a t olup

h a re k e t sa a ti a k şa m la rı a la f­ ranga saatle yediyi onbeş daki­ ka geçedir.

Dersaadet’e m uvasalat (va­

rış) ise sabahları yine alafranga saatle 10’u onyedi d akika geçe olup rö ta r b a h is m ev zu u ola­ maz. Paris’e ikinci m evki 196, birinci mevki tik et 300 Franga baliğ olm akta, ayrıcana valizler ile sandık neviinden yükler za­ ta m ah su s sayılm aktadır. M e­ deniyet alem inin bu fevkalade te ra k k isin e m isal olan O rient E k is p ire s i’n in g ü z e rg a h ı için ofislerimiz em re am adedir.”

★ ★ ★

Abdülham id’den, A vustur­

y a M a c a r is ta n İ m p a r a to r u

E ran çois-Josep h ’e, S ırb is ta n

Kralı 1. Aleksandr’dan, R om an­ ya Kralı Carol’a kadar h ü k ü m ­ dar ve devlet adam larının treni olan “Orient Ekspress” ilan ve reklam larıyla Osmanlılar’ın da

“alaka” g österdiği “dem ir te ­ kerlekli bir saray”dır.

O nca sav aştan sonra biraz d in len m e gereği d u y an Avru­

pa, gözlerini “D oğu”ya çev ir­

mişti. Petrolün su gibi aktığı, o g iz e m li d ü n y a ile d a h a s ık ı

b a ğ la n tıla r k u r m a k ve

“şark ”tan a la b ild iğ in e y a ra r­

la n m a k g e re k iy o rd u . B atı ile d o ğ u a ra s ın d a k i k ö p rü y ü de ancak raylar birleştirebilecekti. Doğu ü zerin d e h esap ları olan

Avrupa, böylece ulaşım ve ileti­

şim im k a n la rın ı d a h a ç a b u k ­ laştırm ış olacaktı. Büyük m üte­ şe b b isle r, z e n g in ve so y lu lar b ö y lece b ir a y a k la rın ı. Şark

D ü n yası’na atacak lard ı... B u ­

n u n için öyle bir proje gereki­ yordu ki, herkes bundan söz et­ sin ve bu girişim i desteklesin.

Balkanları içine alan lüks

bir tre n seferi, çıkış n o k tasın ­ dan itibaren zaten öbür yanda

Avrupa ağı ile birleşmişti... İs­ ta n b u l'a u la ş m a k g e le c e k te

hem Anadolu, hem de Ortado­ ğu’ya binlerce kilom etrelik ye­ ni raylar döşetebilirdi. Bu yüz­ den öncelikle, lüks h at hizm ete girmeliydi... G elecekteki m u h ­ te m e l d e m iry o lu im tiy a z la rı için kavga verm ek, sonraki işti.

P rojeye önceleri “yürüyen

otel” gözüyle bakılm ıştı. Ama o

p e r ş e m b e a k ş a m ı S tr a sb o - u rg ’da yani şim diki Doğu Ga- r ı 'n d a (G are l ’E st) to p la n a n binlerce kişi gördükleri m anza­ ra karşısında “yürüyen saray” tabirini k u llan m ak ta b ir m a h ­ zur görm eyeceklerdi.

Yanlış değildi bu düşünce.. Yaldızlı, şeritli üniform aları ile bir tre n görevlisinden çok, bir g ece d a v e tin d e k i g e n e ra lle ri an d ıran kondüktörler, pırıl pı­

Genel Dağıtım: ADELA

Londra asfaltı Üzeri No: 38 Şirinevler

Tel: 552 91 59 (3 hat) Fax: 552 4614

Ankara asfaltı E-5 Karayolu Bostancı Kavşağı

Trafo Merk. Yanı Tel: 3613160

(2)

Geçmiş Zaman Olur ki..

am a Orient Ekspres yolcuları harek et halinde u stu ra ile yüz­ lerini kesm eden traş olabiliyor­ lardı. Şimdi ise tıraş bir kenara, tu tu n m a d a n y ü rü m e k m ü m ­ k ü n değildi.

DRİNALI KIZLAR

Y ugoslavya’ya açılan p e n ­

cerem den eski Sırbistan Kral-

lığı’nı ve o kara kaşlı, kara göz­

lü O rtodoks d ilb e rle rin i a r a ­ dım . G eçtiğim iz istasyonlarda bıyıklı (doğru söylüyorum ) ve

“ham am otu”nun bile hükm e-

dem ediği kıllı bacaklı azm an ­ lard an b aşk a kim se g ö rü n m ü : yordu. Eski tarihlerin Niş şehri sanki uçup gitmişti. O hafızam ­ da oturup d uran Ivo Andriç’in sü tb e y a z “ D r in a ”lı k ızları da y o k tu . Ne M akedon, ne B oş­

nak, ne Split Katoliği, ne Slo­ ven... Hiç kim se yoktu. Canına

yandığım ın savaşı, maziyle bile barışık değil. Kelekti’de Macar g ö re v lile rle m ü ş e r r e f o ld u k . M acar sınırında, bıyığı favorisi ile birleşm iş görevliyi görünce şaşırdım kaldım . Bu Macarlar,

Maria Fagyas’m rom anlarında­

ki Rakosi veya A tilla’lardan bi­ riydi sanki. Orient Ekspress’in o 1800 so n la rın d a T sigan y’de durup da Çardaş ve Çiganlarla büyülenm esini yavaş yavaş an­ lam aya başlıyordum . M acaris­

tan, bu ekspresin en m utena is­

tasy o n ların d an biri olm aya la­ yıktı.

BENİM TRENLERİM

Jules Verne’i Namık Bey’in

(H ansoy) ç e v irile rin d e n o k u ­ m u ş, “B alonla 5 H afta Seya- h a f ’ler ya da “Seksen Günde

Devri Alem” ile büy ü m ü ş biz-

le r için , n e J u m b o ’lar, n e de A i r b u s ’la r ilg i ç e k ic id ir . O C u m h u riy etin ilk y ılların d a o yapılam az gibi görünen “sınai

ham le”de, DDY Eskişehir Cer A telyesi’nin yaptığı lokpm atıf,

vagon ve diğer akşam ı Ingılız-

ler bile yapam ıyordu.

G eçm işin sisli yıllarına ray döşem ek nereden aklım a geldi

ki9 Macaristan’daki “Şarkiyat­ ç ıla r ” to p la n tıs ı, O sm an lI’yı

y a n s ıta n e sk i k ita p la r, B uda k en arın d ak i olağanüstü güzel­ likler ve tabiki gulaş ve çığan­ dan oluşan geceler ve söyleme­ si ayıptır, h er zam an tetk ik e de­ ğer ve şayanı tavsiye Macar k a­ d ın la r ı, b u d a v a n ın “g erek - ç e ” s in i o lu ş tu r m u ş tu . B izim

Star’ımızm serm uharriri Sela- h a ttin D u m an ’a, y u k a rıd a k i

gerekçeleri saklam akla kalm a­ yıp, b u toplam 72 saatlik tre n y o lc u lu ğ u n u h e m d ra m a tik , h e m d e fa k ru z a r u r e t iç in d e çizdim.

100 yıl önce Figaro ve T i­

m es yazarlarının bando m ızıka

ile g ö n d e rild iğ in i söyleyince, b a n a e s k i g r a m o f o n u n d a n

Mehter Marşı’nı çaldı ve tah si­

sat y e rin e “am an abi m eslek

uğruna kendini ateşe atıp, üs­ tünü açık bırakm a” n a sih a ti

verdi.

O m ü th iş t r e n i n y e r in d e yeller estiğini biliyordum am a hiç olm azsa o rüzgarı hissed e­ b ilird im . G id e rk e n Istan b u l-

Münih ekspresi ile gidecek, dö­

nerken Balkan Ekspresi’nı ter­ cih e d e c e k tim . O r ie n t

Eks-Lauren Bacall.. Humprey Bougart'ın karısı.. Orient Ekspress'de geçen bir filmin İstanbul Sirkeci'deki sahnesinde..

Orient Ekspress'in yüzyılın başındaki personeli.. Kıyafetlerindeki şıklık baloya katılan generallerden aşağı değil.. ► ►► ve iltifat tu zağ ın a d ü ­ şüp, h em kalbini hem d e m ü c e v h e r le r in i k a p tır a n m ü r ü r ü z a ­ m a n a u ğ ra m ış d u llar, k o m p a r t ı m a n d a n k o m p a r tım a n a c ir it atan casuslar, politi­ k acılar, b a h şiş b e k le ­ yen görevliler, hem ca­ nı h em b ed en i çok sı­ k ıla n m a d a m a la r v e

“n ih a i h a r e k e t” iç in “kalkış saati”ni sabır­

sızlıkla b e k ley en geç­ kin mösyöler.

F ig a r o ’d a n B o y er ile T im es’den Blow itz adlı ga­ zeteciler, bu m üthiş avanta se­ yahati kapm ak için Allah bilir, kendi Bab-ı Ali’lerinde ne b ü ­ yük bir m ücadele yerm işlerdi?

K uşkusuz benim h issettik ­ lerimle, Figaro yazarı Georges

Boyer’in ya da Times m uhabiri Henri Opper de Blovvitz’in his­

s e ttik le ri ay n ı d eğildi. O n lar

Orient Ekspress’in ilk yolcula­

rı olabilm enin, olağanüstü şan­ sını yakalam ışlar ve gerçeği ya­ şam ışlardı.. B en ise artık çok­ tan nostalji m ezarına göm ülen bu ekspresin raylarında, ancak d ü şle rim i g e z d ire b ile ce k tim . Uyanık gazeteciler biletlerini 4 E k im 1883 ta rih in d e alm ışlar ve b en d en yaklaşık bir asır ön­ ce bu keyfi yaşamışlardı.

Orient Ekspress’in başlan­

gıç g ü zerg ah ı h ay li zorludur. Sefer için Romanya’ya bir, İs­

tanbul’a ise dörtbuçuk gün ko­

naklam a konulm uştu. Yolcular

Rom anya-Bulgaristan sın ırın ­

daki Giurgiu’da indirilip Rus-

çuk’a (Ruse) geçiriliyordu. B u­

ra d a n k a lk a n tr e n ise o n la rı

Karadeniz k en ti Varna’ya gö­

tü rü y o rd u . Bu lim anda b ek le­ yen bir gem i son d urak İstan­

bul için dem ir alıyor ve yakla­

şık 82 saatte yolculuk tam am ­ lanıyordu.

p r e ss y o k tu a m a b iz im Ori-

e n t’liğimizin sürdüğünü birkaç olayda hem en anladım. Ulusla- rası bir tren e adını koyan Tür­

kiye’de tre n yolcularına döviz

sa tılm a d ığ ı hiç ak lın ız a gelir mi? Sirkeci G arı’nda ve Kapı­

kule’de yetkililere döviz satm a­

n ın alm ak k a d a r h em hizm et ve ticaret olduğunu söyleyince çok şaşırdılar.

K a p ık u le ’de t r e n 1 s a a t

bek liy o r ve yolcular p asap o rt işlemi için raydan raya atlayıp, polis bürosuna gidiyordu. Svi-

lengrad’dan sonra Orient Ek- p r e s s ’in m e n ü s ü n ü t e t k i k

ederken ağzım sulanm aya baş­ lamıştı. Topyokalı çorba, zeytin ve tereyağı, Hollanda soslu lev­ rek balığı, patates tava, koyun b u d u (B rö to n u s u lü ) , te r e li M ans pilici, şekerli ıspanak, çe­ şitli peynirler ve meyveli tu rta ve ta b iik i T ü rk k a h v e si.. Bu m enü h e r ülkeye girildiğinde değişiyor ve yöresel özellik ka­ zanıyordu. M esela som on, ö r­ d ek gibi resim lerinden ta n ıd ı­ ğımız çok özel çeşitler restora­ n ın m a sa sın d a y er alab ilird i. Ama şim diki bu koca entern as­ y o n a l tr e n d e lo k a n ta y o k tu . Süratli bir lokom atifm çektiği

“Yokluk Postası”... Bizim “Do­ ğu Ekspresi” bu enternasyonel

tren e önce avans verir sonra da fark atar.. Bu ahval içinde işte ben im erzak çık ın ın ın bu lez­ zetli ve krallara layık m enü ya­ nında ne kadar fakir kaldığını tah m in edin... N eyseki k e n d i­ m i Balkan Harbi seferi Umu-

m iye’de varsayıp, iştahım ı aç­

tım . 1800’lülerin Bordeaux şa­ rabı yerine, teneke ku tu biray­ la vaziyeti idare ettim . T renin

Türk görevlisi, y a ta k lıd a y a t­

m ak yerine, habire notlar alan benim , ne “cin s” bir adam ol­ duğum u anlam ıştı. Böylece gö­ revlinin özel ikram ları ile k ah ­ ve işini de avantadan hallede­ cektim ... E sk i tre n le r b u e k s ­ presten daha yavaş gitmiyordu

E rg u n H İÇ Y IL M A Z

İşte yataklı vagonda AvrupalI bir güzel.. Kimbilir bu vagonlar hangi aşklara tanık oldu..

Y

B endeniz tecrübeli ve aynı zam anda vagon penceresinden çok sa rk m ış k ıd em li b ir tre n hastasıyım . B u n u n birinci ne­ deni bizim ailede çok “trenci” o lu şu d u r. S a b a h a ltı, a k şa m beş vardiyasında DDY’nin çağ­ rı b o rusunu duyup apar topar mesaiye koşanları görmüş, Es­

kişehir’in gerçekten “eski” şe­

h ir o lduğu y ıllard a istasy o n a

seyyar- n , “at amula- tı” hafif ekşi k ö f t e y i , “Haşhaş ek­ m eği” ile gö­ t ü r m ü ş l e r ­ denim. 1940’lar- d a o t u r d u ­ ğ u m u z K a­ d ık ö y Ra- sim p aşa’da- k i e v im iz , H a lit B ey S o k a ğ ı’n m u ç u n d a y d ı. Ö n ü n d e n tre n geçen b ir ev d ü şü n e b ilir m isiniz? H ay rettir şim di M art k e d isi “m ırnav” dese u y a n a n

ben, o zam anlar bırakın geceyi, “Paşa uykusu”na yatardım.

B u m a h a lle n in ço c u k la rı, dem iryolunda değil de nerede büyüyecekti ki? Evlerimizi ray­ lardan ayıran beton korkuluğa çık ar ve H aydarpaşa v ira jım dönüp, Söğütlüçeşm e

İstasyo-n u ’İstasyo-na y ak laşaİstasyo-n “p o s ta ”yı göz­ lerdik.

D önerken hız k esen tren in v ag o n p e n c e re s in d e n bize el sallayanlar, p a k e tle rin i tu ta n ­ lar, n e red en bilsinler ki bizim u zan ıp b u n la rı kapacağım ızı? M anivelasını kaldırıp indirdiği­ n iz d e ç a lışa n “d e k o v il’Terle,

“kör saha”da dolaştığım ızdan, “şeftren”lere kulağım ızı k ap tı­

rıp az kötek yemedik.

Trenle böylesine haşır neşir olm uş bizim m ahalleden, çıka çıka bir te k “süm üklü” Altan

“Trenci” çıkmıştır. Paris’te fel­

sefe o k u rk e n ü ş ü ttü ğ ü ve bu y ü zden lokom atiflere “a te şç i” olduğu söylenen bizim Altan, so n o la ra k S im p lo n E kspre- s i’n de k o n d ü k tö rlü k y ap ıy o r­ du... Felsefe oku, trenci ol... Gö­ rüyor m u su n u z, tre n tu tk u s u ­ nu. O m üthiş “tren faresi” Bal­

lı F u a t’ın, Y avuz’da a s k e rlik

yapm ası yetm iyorm uş gibi, De­

nizcilik İşletm esin d en em ekli

olm ası da “tren tutkunu” biri için, ne “k ad er”sizliktir.

Balkan Ekspresi’nin “zınk”

d iy e d u rm a s ı ve k a fa m ı v u r ­ m am ile o güzelim tren rüyam kesiliverdi. Bizim DDY’n in bu se fa le t k a ta r ın d a p ay ı ve so ­ ru m lu lu ğ u yok. Sadece vagon veriyor o kadar. 136 yaşındaki bizim DDY B alkanlar’da h e r­ kese fark atar.

O lum suz tablolara rağm en, b e n y in e O rie n t E k s p re s s de b ir yolcu olm ayı isterd im . Ve yine “k a ra tre n ’Terime binm e­ yi... U çsuz b u cak sız y erlerd e, b ir öm ür tü k e te n kırm ızı şap­ kalı, m ak asçılara el sallam ayı ve “k a s te ... k a s-

te..” diye bağıran çocuklarımızı gör­ meyi isterdim...

F a r k ı n d a

Otacı Bitki Şampuanı’nın ve Otacı Bitki

Özlü Saç Kremi'nin içinde saçlara ve cilde

yararı yüzyıllardır bilinen on bitki özü var:

Lavanta, Ardıç, Papatya, Melissa, Nane,

Mersin, Kekik, Biberiye, Adaçayı, Sığla.

On u n f a r k ı

d o ğ a l l ı ğ ı .

(3)
(4)

3

ÆV/zV'

~7~zf-/Y/4

û s

r - t z i ¿ Y

/fe z

/O

,-■'

/ / / y

a

:

Referanslar

Benzer Belgeler

İkinci bölümde yazar; ilk bölümde bahsedilen yeni tüketim mekânlarının insanların tüketim tarzı ve miktarına olan etkisi, dünyanın diğer bölgelerinin sosyal

À l’instar des autres philosophes, Rousseau a été essentiellement un voyageur de cabinet dont la réflexion a été alimentée par la littérature des voyages 6. En effet,

Yava ş Şehir olmak için gürültü kirliliğini ve hızlı trafiği kesmek, yeşil alanları ve yaya bölgelerini artırmak, yerel üretim yapan çiftçilerle bu ürünleri satan

DKH ve KF’nin birlikte görülme sıklığı Öztürk ve arkadaşlarının prospektif çalışmalarında %32 olarak bildirilmektedir (3). Bu sonuç oldukça yüksek bir birlikteliğe

Öğrencinin hem çalışma hem de yatmasına yarayan yatak odalarına ve- rilecek ölçüler her memlekete bir araşdırma konusu olmuş sonunda ortaya belir'i stan-

Kimi zaman yeni gebni§ gibiyim. Ceviz agagla- nmn kokusu bumumdan gitmiyor. Sabahlari anne- min yaz bahgelerinde beni uyandirmak igin adeta gu- negle bogu§tugunu duyar gibi

E:2005/228, K:2006/255 sayılı kararıyla hakkında gaiplik kararı verilen …'nun bu karar ile ölümünün ispatlandığının görüldüğü, gaiplik kararı son haber alma

11.12.2006 tarihli inceleme raporunda, … adlı internet sitesinde, poker oynatan gazinoların tanıtımları ile reklamlarına yer verildiği, ayrıca bu gazinolarda oyun oynanması