• Sonuç bulunamadı

Ruhi Su’nun pasaport alışının gerçek öyküsü:pasaport verildiğinde iş işten geçmişti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ruhi Su’nun pasaport alışının gerçek öyküsü:pasaport verildiğinde iş işten geçmişti"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T T t

6

SİYASET 85

R uhi S u ’nun pasaport alışının gerçek öyküsü

Pasaport verildiğinde iş işten

SIDIKA SU________________

31 Ekim 1985 tarihli Cumhuriyet’in 7. sayfasındaki bir haberde, milletvekili Cü­

neyt Canver’in pasaport tahditlileri ile il­

gili sorusunu yanıtlayan İçişleri Bakanı Yıl­

dırım Akbulut’un Ruhi Su’ya pasaport ve­

rilmesi konusunu yeniden gündeme getir­ diği görülüyordu. Cumhuriyet Ankara Bü- rosu’nun haberine göre İçişleri Bakanı Sayın Akbulut, “Ruhi Su’ya pasaport için

geç başvurulduğunu, bir hafta içinde pa­ saport verildiğini” öne sürerek, “Ruhi Su’­ nun pasaportunu ben takip ederek çıkarıl­ masına yardımcı oldum” diyordu.

Ruhi Su’nun ölümünü izleyen günlerde pasaport konusunda yoğunlaşan yurt içi ve yurt dışı eleştirileri de aynı doğrultuda ya­ nıtlamıştı sayın bakan. Ayrıca Ruhi Su’nun eşinin (yani benim) başvurusu olmadığı ge­ rekçesine de sığınılıyordu gecikme için.

Gelişmelerin yakın tanıklarından Mus­

tafa Ekmekçi 28.9.1985 tarihli “Müzelik

Pasaport” başlıklı yazısında ana çizgileriyle anlattı öyküyü. Ama görüldüğü gibi bu açıklama da yetmemiş olmalı ki, bir çeşit savunma güdüsüyle yanlış bilgileri aktara­ rak kendini aklamaya çalışıyor sayın bakan. Pasaport işini kendisinin “takip” ettiğini, pasaportun “çıkarılm asına yardımcı olduğunu” belirtiyor özellikle. Sayın baka-ı göre, bu konuda elden gelen yapbaka-ılmbaka-ış­ tır, ama Ruhi Su geç başvurduğu için geç

kalınmıştır.

Oysa gerçek bu değildir. Kimi röportaj, haber ya da yazılarda sözlü bilgiye daya­ nılarak belirtildiği gibi 1982 de değil Ruhi Su’nun başvuru tarihi. Daha önce. Benim, eşi Sıdıka Su’nun başvurusu ise ondan da önce. İçişleri Bakam Sayın Akbulut’un, ba­ sının, özellikle Cumhuriyet’in ilgisi sonu­ cu konu kendisine getirildiğinde ilgilendi­ ği doğru. Ama gecikmiş bir ilgi bu. Sayın bakanın pasaport verilmeden önceki yılan hikâyesini bilmemesi de olanaksız. Öyley­ se öyküyü tarihleyerek, belgeleyerek yeni­ den anlatmak gerekiyor. Gerekiyor ki ge­ leceğe doğru bilgiler kalsın.

Ruhi Su’ya ilk kez bütün engeller aşıla­ rak 1977’de pasaport verildi. Bütün engel­ ler aşılarak, diyorum; çünkü Ruhi Su 1952’de tutuklanmış, beş yıla hüküm giy­ miş, bu siyasal tutukluluk “tahditti” sayıl­ masına yetmişti. Hapisten çıktıktan sonraki 30 yıl içinde Ruhi Su hakkında benzeri suç­ lamayla açılmış bir dava, verilmiş bir yar­ gı kararı yoktur. Yoktur ama 1977’ye ge­ linceye kadar da bu “tahdit” duvarı aşıla­ mamıştır.

1977’de alabildiği pasaportuyla yurt dı­ şında konserler vermek olanağına kavuş­ tu Ruhi Su. 12 Eylül’den sonra da çıktı yurt dışına. Mart 1981’de Avustralya’ya gitti konser için. Ekim 1980’de de Almanya’ya.

Türkiye’ye dönüşünde pasaportunun do­ lan süresini uzatmak için 2 Kasım 1981’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün ilgili şu­ besine başvurdu Ruhi Su. Ben ise 23 Ni­

san 1981’de başvurmuştum pasaport almak

için. Bana, ilk kez pasaport verileceği için evraklarımın İçişleri Bakanhğı’na gönderil­ diği ve beklemem gerektiği söylenmişti. Ru­ hi Su’ya da ikinci bir emre kadar beklemesi.

Bu bekleme nedense hiç bitmedi. Bu süre içinde Ruhi Su yurt dışından gelen konser çağrılarını ya yanıtlamadı ya da reddetti. Ama başka bir gelişme pasaport konusu­ nu gündeme getirmekte gecikmedi: Ruhi Su hastaydı.

Yıl 1983’tü. Parkinson üzerinde duruldu önce. Sonra boyun kireçlenmesi dendi. Ar­ dından prostat üzerinde yoğunlaştı kuşku­ lar. Yıllar önce bir kist ameliyatı da geçir­

mişti. 1984 sonbaharına gelindiğinde biop- siye karar verildi. Bir gerçek vardı ortada: Ruhi Su’nun hastalığı gittikçe ilerliyordu.

İşte tam bu sırada Nokta Dergisi (15-21 Ekim 1984) Türkiye’de pasaport alamayan­ lar konusunu haber-röportaj yaptı. Ruhi Su’yla girdi konuya. Hastalığı, pasaport alamadığı için yurt dışına tedaviye gideme­ diği belirtildi. Nokta muhabiri pasaport alamayan Halit Çelenk ve Erdal Öz’le de konuşmuş, hukuki açıdan Prof. Rona Ay- bay’ın görüşünü de almıştı ayrıca. Bu ha­ ber üzerine ‘ hayır Ruhi Su pasaport için başvuruda bulunmamıştır’ benzeri bir açık­ lama gelmedi ilgililerden.

Ruhi Su’nun yurt dışında tedavi görmek istemesi, 6 Haziran 1984’te aldığı bir çağ­ rıya dayanıyordu. Uluslararası üne sahip bir psikiyatrisi ve psikoterapist olan Dr.Lotze,

e .« la d e n . Es g ib t Sie M öglichkeit f ü r S i e .s i c h h^ er in v e rsc h ie d en e n S p e n a lk lin ik e n behandeln tu la sser..M ehrere » m e

Ruhi Su’ya yazdığı bir mektupta, 1977’de Berlin’de verdiği konserde kendisini dinle­ diğini belirtip hayranlığını dile getirmekte, kliniğinin parkinson alanında çalıştığını, te­ davisini karşılıksız üstlenmeye hazır oldu­ ğunu bildirmekteydi. Bu bir umuttu Ruhi Su için.

Bu arada Nokta Dergisi’nin haberinde yapılacağı bildirilen biopsinin sonucu alın­ mış, Ruhi Su’ya prostat kanseri teşhisi kon­ muştu. Kendisine hiçbir zaman söylenme­ yecek olan bu kötü haber hızla yayıldı. Ama pasaport olayında herhangi bir geliş­ me yoktu. Resmi başvuruya kesin bir ya­ nıt alınamadığı için, dostlan, böylesi du­ rumlarda hep yapjlageldiği gibi üst düzey­ de özel girişimlerde bulunmaktaydılar. Ya­ nıt hep aynıydı: Bir süre beklemesi gerek­

mekteydi.

Ayrıca yurt dışından çeşitli başvuruların yapıldığı, Kültür Bakanhğı’na dört yüzü aş­ kın müzisyenin imzaladığı bir mektup gön­ derildiği, Ruhi Su’ya pasaport verilmesi için aracılık yapılmasının istendiği haberleri do­ laşmaktaydı.

Nisan 1985’e gelindiğinde Ruhi Su’ya pa­ saport verilmemesi olayı birden alevlendi. Çünkü Cumhuriyet Gazetesi devreye gir­ mişti. Mustafa Ekmekçi’nin de belirttiği gi­ bi Şükran Ketenci kolları sıvamıştı.

Nisanın ilk günleriydi Atilla Ozkırımlı aradı. Şükran Ketenci’nin Ruhi Su’yu ziya­ ret etmek istediğini, iki gün sonra birlikte uğrayacaklarını söyledi. O gün pasaport konusunu kurcaladı Şükran. Yukarıdaki öykü anlatıldı ona da. Resmi süre uzatma başvurusu dışında Ruhi Su’nun kendisi

hiç-bir özel girişimde bulunmamıştı. Bulunma­ maya da kararlıydı. Dostları, onu sevenler uğraşmışlardı hep. Bu işin peşine düşece­ ğim, dedi Şükran Ketenci. Düştü de.

6 Nisan 1985 tarihli Cumhuriyet’te yer alan bir haberden, 6 Ocak 1985 tarihinde altı Alman sanatçısının Kültür Bakanlığı1 na başvurduğunu öğrendi kamuoyu. Hein­

rich Böll, Wolf Bierman, İngeborg Drevritz Günther Grass, Siegfried Lenz, Günther Wallraff imzalı mektupta Ruhi Su’nun yurt

dışında tedavi edilebilmesi için pasaport ve­ rilmesine aracı olması isteniyordu Kültür Bakanlığından. Aynı sanatçılar Ruhi Su1 ya da bir mektup göndermişlerdi.

Bu arada, Şükran Ketenci’nin Cumhu­ riyet’in Ankara Bürosu’yla, Mustafa

Ek-Ruhi S u ’nun 2 Kasım 1981 tarihini taşıyan pasaport müracaat fişi, Dr. Lotze'nin Ek-Ruhi S u ’ya yazdığı hastalığını karşılıksız tedavi edeceklerini bildiren mektubu, Alm an yazarla­ rın Kültür Bakanlığı ’na yazdığı mektup ve pasaport verilmediği için müracaat masrafının geri iaede edildiğini gösteren belge.

geçmişti

mekçi’yle, Uğur Mumcu’yla konuştuğunu öğrendik Atilla Özkırımh’dan, Nitekim Mustafa Ekmekçi 8 Nisan 1985 tarihli ya­ zısıyla konuya eğildi. Ayrıca yazıyla yetin­ meyip harekete de geçti. “Tahdit”in kalk­ ması için nereye başvurulabilecekse oraya başvurulması gerekiyoıdu. Hem de gecik­ meden. Ardından 16 Nisan 1985’te-Uğur Mumcu bir yazıyla yetkililere seslendi.

Kültür Bakanı da artık ilgilenmekteydi konuyla. Şükran Ketenci, dört bir yana te­ lefon yağdırırken Mehmet Barlas’ı da ara­ mış, ilgisini istemişti. Bizim haberimiz yok­ tu bundan. Başlangıçtaki bu gelişmeleri Özkırımlı’dan öğreniyorduk. Nitekim Meh­ met Barlas da bir yazıyla Kültür Bakanı1 m göreve çağırmıştı. Ama Bakan’m ilgili­ lerle görüşme dışında yapabileceği bir şey yoktu. Sonunda konu, Mustafa Ekmekçi1 nin “Müzelik Pasaport” yazısında açıkla­ dığı gibi, Uğur Mumcu ve kendisi tarafın­ dan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nec­

det Üruğ’a yansıtılıyor. Sayın Üruğ konuyla

yakından ilgileniyor.

Ama nedense, gayriresmi olarak kulak­ lara fısıldanan sıkıyönetim engeli aşılma­ sına karşın -bir sakınca olmadığı söylenip sorum luluk İçişleri B akanlığı’na devredilmişti- İçişleri Bakanlığından ses çıkmadı, iş yürümedi bir türlü. Hazirana kadar yanıt verilmedi.

Şükran Ketenci ise işin peşini bırakma­ ya niyetli değildi. Verilmeyecekse verilme­ yeceğinin bildirilmesini istiyordu. Sonun­ da haziranda Ankara’ya giderek bizzat sa­ yın Akbulut’ia görüştü. Önce böyle bir baş­ vurunun olmadığı, sonra da Ruhi Su’nun başvurusunun olup, benim başvurumun ol­ madığı söylendi kendisine. İşte sayın Ak­ bulut bu tarihten sonra ilgilendi pasaport konusuyla. (Ekmekçi bunu açıkladığı için ayrıntıya girmiyorum.)

Şükran Ketenci Ankara’dan dönüp de benim başvurumun olmadığını söyleyince, 23 Nisan 1981’de pasaport almak için yap­ tığım başvuruyu kanıtlayan belgeyi göster­ dik. Bunun üzerine pasaportumun çıktığı, ama almaya gelmediğim için dosyamın ar­ şive kaldırıldığı söylendi.

Böylece karşımıza bir başka önemli en­ gel daha çıkıyordu. Ruhi Su’nun başvuru­ su bulunamıyordu. Benim dosyam ise ar­ şive kaldırılmıştı. Kısacası iş uzayacaktı. Pasaport şubesi yetkilileri dosyamız arşiv­ de olduğu için yeniden başvuru formu dol­ durmamız ve harç yatırmamız gerektiğini, daha önce, 1981’de yatırdığımız harçların iade edileceğini bildirdiler.

Yine bekleme dönemi başladı. Sayın ba­ kanın verdiği sözden sonra da epeyce bek­ ledik. Sözlü başvurularda (Mustafa Ek­ mekçi Ankara’da gelişmeleri izliyordu) izin için gerekli emrin yazılı olarak İstanbul’a gelmediği belirtiliyordu. Nihayet haziran ortalarında yazının geldiği ve ilgisi dolayı­ sıyla sıkıyönetime sorulduğu bildirildi. Ru­ hi Su’nun hastalığıyla ilgili rapor sıkıyöne­ time de ulaştırıldı.

Bu arada, yine pasaport şubesi yetkili­ lerinin isteğiyle “pasaport alm aktan sarfınazar” ettiğimizi belirterek yıllar ön­ ce yatırdığımız harçları geri aldık. İyi ki geri almışız. İşlemler yeni başvuruyla yürütül­ düğü için önceki başvurumuzu belki kanıt- layamayacaktık.

Sonunda, Ruhi Su’nun sağlığı yurt dışı­ na çıkamayacak ölçüde kötüleştiği için hiç­ bir zaman kullanamayacağı, 14 Haziran 1985 tarih 11022 sayılı “bir defaya mahsus olarak yurt dışına giriş ve çıkışına” izin ve­ rilen yazısıyla geçerlik kazanan pasaportu­ nu aldık.

Bu öykü de böylece bitti.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Çünkü aynı yazı­ da, «Ahmet Vefik Paşa’nın dilini o zaman bizlere öğret­ mek söz konusu olduğunda Edebi Heyet’tekl, zamanın bü­ yük edipleri de

[r]

Yayıncılık sektöründe ‘ölü sezon’ sayılan yaz aylarında yayınevleri, eko­ nomik krize karşın okuyuculara yeni kitaplar sunmaya devam ediyorlar.. Biz de bu

Mustafa Kemal Paşa ve Heyeti Temsiliye Sivas’tan Ankara’ya kar yağışı altında üstü açık, üç hurda oto­ mobille giderler ve AnkaralIlar onlara görkemli bir

Beykoz, Hereke, Bakırköy fabrikaları gibi Fesaneyi de faaliyet çenberi içine alan Sanayi ve Maadin Bankasının meşkûr himmeti ve şirketin idare he­ yetinin

change in cases diagnosed as having LC is macrocytosis (6) and it is determined in a study performed by Maruyama et all that macrocytosis is the most

Lateral medüller sendromun seyri sırasında %12-36 oranında görülebilen bir semptom olan hıçkırık, diafragmanın ve eksternal (inspiratuar) interkostal kasların

Thus, existence of association between development to be of nephrotic syndrome and hypersensitivity can be considered, because it is reported that minimal change nephrotic