(EVETİ
HAYIR
OKTAY AKBAl
- - —^
Nâzım
Hikmet'i
Okurken
Şu sözler bugün de geçenidir. Hem de yazıldığı 1941 yıimdan deha da çok: « . . . Gözüme ara sıra sağlı sollu gene şairlerin yazıları çarpıyor. Tasavvur edeceğini tah min ettiğim bir dikkatle, ümitle, hotto biraz do mağrur bir şefkatle okuyorum. Ve beğenmiyorum. Çok kötü ya zıyorlar Kemalclğim... Çünkü evvela samimi değiller. Beylik söz gibi gelir ama insana, sanatta ne mühim şey dir. Semimi değiller, samimi olabilmek çok güç biliyo rum. Fakat hiç olmozso gençliğin, acemiliğin verdiği bir çocuk samimiyet) vardır. Bunlarda o ao yok. Hepsi kırım ‘ kırım kırıtıyorlar, poz alıyorlar» mütesoir, şairane, uko»
lâ keratalar.»
Son günlerde Nazım Hikm etin «Kemaf Tohir'e Mek tu p la rın ı başucu kitabı yaptım. İkinci kez okuyorum bu mektupları. Önceki okuyuşumda notlar almışım, orasını burasını çizmişim. Şimdi yemden üzerinde duruyorum, kırk yıllarının yaşantısını yeniden canlandırırsak, o yıl- ' lorda çıkan dergileri, ozanları, öykücüleri» sürdürülen yazın tartışmalarını, politik çekişmeleri anımsayarak... Kırk kuşağı, özellikle kendilerine sosyalist ozan havası verenler konusunda Nazım Hikmetin yargısı oldukça a - ğ ır... Şairane, ukala, kırım kırım kırıtkan buluyor o gün lerin toplumcu ozanlarını, bir Sefer Aytekin'I ayırmış, a - ma korkuyor o da ötekilere kapılır «şairane, münevver ukalalığına» kendini bırakır diye!...
Bugün bile önemini taşıyan şu görüşleri dile getir miş Kemal Tohir'e yazdığı bir mektupta: « ... Şairane yal nız Fecrıati, Edebiyatı Cedide, Hececiler üslubunda ol maz ve sadece bunun unsuru lirizm Bulandırılmakla ya pılmaz. Bu bir küçük burjuva münevverliğl hastalığıdır ki en olmaz sanılon temayüllerde, en sağlam ideoloji be nimseyişlerinde dahi eski manasıyla en şairaneilğe gayri müsait tor2 ve kelimelerle kendini gösterir... Demek iste diğim şairaneliğin kelimeieşmiş ifadeleri scae mavi u- fuklor. pembe bulutlar faıan değildir. Tab ir caizse reo- list lirizm ile şahanelik arasındaki hududu, kelimelerin, İmajların hatta söylenen fikirlerin cinsiyle değil, evvela sosyalman şairin işgal ettiği mevki İle benimsediği en sağlam ideolojiyi dahi kltabilikten çıkarıp hazmetmiş, a - deta insiyak haline getirebilmiş olmasının derecesiyle bunun için pratikteki aksiyonuyla, sonra da en sade ma nasıyla şair olup olmamasiyie ayırmak mümkün.»
Neden yeniden okumaya başladım Nazım Hikmetin şiir, roman, öykü, kısacası sanat, hem de toplumcu sa nat konusundaki düşüncelerini? Son zamanlarda kimi ozanlar ve yazarlar, «yeni bir şahanelik» ardında koşu yorlar. Halkla ilişki kurmak, «küçük insan»ı anlatmak savıyla şiirde, öyküde bir çeşit Orhan Gencebcy «şal- roneliğUnin uçurumuna, yanılgısına bile bile düşüyor lar. En kötüsü de yazılarla, sözlerle bunun savunması nı, acıklomasmt blie yapmaya kalkışıyonarf
Gencebay'lor. Tayfur'lar «şairane»nSn en kötüsünün temsilcileridir bence... En yüzeysel, en sulu gözlü bir duygulanmanın örnekleridir minibüs şarkilen dediğimiz!. Ben bu minibüs edebiyatına bir «değer» veren, dizele riyle. tümceleriyle bu kötü ve yanlış halkçılık yolunu sürdürmek isteyenleri uyarmayı bir görev sayıyorum. Bu gene arkadaşlar «büyük usta» saydıkları Nazım Hikmet'- In yazılarını, mektuplarını dikkatle okumalıdırlar. Kolay, ucuz yargılardan kendilerini böylelikle kurtarabilirler?
Nazım Hikmet o mektubunda diyor kİ: «Bence bu gün yem realist eaebıyatın en ön planda gozönünde tu-‘ tutması lâzım gelen tarafı, tesirclllğı. öğreticiliği, okuyu cuyu havatta. pratikte daha müessir kılabilmek için ona yol göstericiliğidir- Bunu ise cok usta bir surette yap mak fâzım Aks> tekdirde roman roman olmaz, şiir şiir olmaz, sadece vaaz ve nasihat olur kİ bunlar da lâzım olmakla beraber şiir, roman, hikâye nevine dahil değil dir Mevzuumuz ise şiir, roman, hikâyedir.»
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta ha T o ro s Arşivi