C U M H U K İ* ÜT
I
I
M Ö S E M D
E N
|
Í
evi ân â iç
I
Mevlânâ, asırlar 3nce, Anadolu-nun ortasında, her cins taassubun içinde, kırkından sonra bütün per deleri yırtıp, bütün kayıdlarl kırıp, bütün dünyevî kıymetleri bir yana atıp tepeden tırnağa aşkın alevi haline gelmiş; topsuz, tüfeksiz, or- dusuz, adamsız, kimseye, hattâ ken dine hükmetmeğe bile tenezzül et- miyerek kalemsiz, kâğıdsız, şifahî bir hakikat halinde yaşamış; fakat bu yoklukların özünde yarattığı varlıkla duyan insanlığın her cüzü ne tesir etmiş, hâlâ aramızda ve gönüllerimizde... Bu ne sırdır, ne sihirdir?. Bu ne içten yakalayış, bu ne yürekten yakıştır?. Bu ne aşk tır ki, mâşukunu âşık etmiş? Bu ne şevktir ki, sönüşünden altı yüz »ek sen iki yıl sonra ona bir sözllc do kunan, neşelerin en coşturucusuna ermektedir? Onu bilip, onu duyup da «bizim içimizde İlâhî bir suret varsa o da sensin.» demiyen kim?!-, istemem, ey gök kubbe, bensiz
dönme, istemem, ey ay, beıısiz doğma, istemem, ey yeryüzü, bensiz durma- Bensiz geçme, ey zaman, istemem.
Diyen Mevlânâya, gene kendi dl- lile şöyle demeden nasıl durabili riz:
Sen benimle beraberken Hem bu dünya giizel bana, Hem o düırya güzel, istemem, bensiz kalma Bu dünyada sen,
O dünyaya bensiz gitme, istemem.
Onlar sadece *şk diyorlar sana.
1
YAZAN
îH A Ş A N
- Â L İ Y Ü C m
Oysa ki aşk sultanımsın sen benim. Ey, hiç kimsemn vehmine sığnuyan
dost. Bensiz gitme, istemem.
Mevlânâ, ana dilile söyleseydi aşağı yukarı böyle söylerdi; A. Ka dir gibi... Ve biz ona türkçe yalvar- saydık böyle yalvarırdık:
Bir tatlı ömiir gibi gitmiye niyet lendin, Ayrılık atma eğer vurdun inadına. Ama bizi unutma, hatırla ama. Sen her gece ay değirmisini Başına yaslık edince yollarda, Dizine yattığın geceleri, hatırla
»u m .
Bu kadar derin hasretten sonra ondan böyle bir vuslat istemez olur muyuz:
Ne aklım kaldı benim, ne dinim, Ne kararım kaldı benim, ne sabrım. Gel, ne olur, gel artık.
Ne gönlümün derdini sor bana, Ne sararan yüzümü sor bana, Ne içimin ateşini sor bana, Gel gözünle gör artık...
Abdullah Cevdetln «Dil - mestî-1 Mevlânâ» sim okuduğum gene gün lerimi, Mıtrıpta küçük boyumla ayakta durup çocuk ruhuma giren ney, kudüm seslerini yeniden du yuyorum, Duyuyorum, her iki eo- larnile... Ve şimdi onun gibi şun ları söylüyorum:
Bir vakitler bîr aynaydım, ~ Yüzünden izler toplamadaydım, Şimdi buruştum, sarardım, Gel gör beni, gel artık...
Ahmed EflSki’nin «Mcnâkıb-ül
Prof. Dr Ferit B SAYMEN — Doç. Dr- Halid K. ELBİR
T ü rk E şya H u k u k a
(AYNÎ HAKLAR)
896 S;hife — Fiatı 25 Lira%
i Arifin» i g e n e bilgin Tahsin Yazıcı*
! nm, «Fîhi Mâfih» (Ne varsa, onda) ‘ kıymetli doçent Meliha Tarıkâhya-
nın, «Bu günün diliyle Mevlânâ» şair A. Kadirin güzel türkçelerile başucu kitablarım «Aya öfkelenip türlü üzüntülerle kapkaranlık bir gece olduğum, sultana kızıp çırçıp- lak bir fakir haline düştüğüm» demler, onlardan birini elime alıyo rum; cümle âleme isyan etmiş bir zerre gibi her şeyden uzaklaşıp hiç bir şeyi umursamadan onunla derd- leşiyorum- Bir anda geceyken gün düz, yoksulken zengin oluyorum; kederlerim siliniyor, neşe bütün varlığımı sarıyor. O zaman Mıtrıbi çağırıyorum:
Gel çalgıcı, gel
Ben yolumdan çıkmışım bir bere. Sen bilirsin yolunu,
Al sazını, vur tclel...
Böyle diyorum. Bugün de böyle dedim. Çünkü bugün, onun öldüğü gün. Yani vuslata erdiği gün. Hak ka, sevgiliye kavuştuğu gün. Sazlsr inlemeli hânendeler söylemeli, gö nüller dinlemeli... Uydurma şeyler, yapma taklidler neye yarar? Mev- lânâyı anma, sadece onu anlama dır.
Prof. Dr. FERİT H. SAYMEN
TÜRK İS MUMUMU
AYLA TELEMEN ile MÜFİT EDEN evlendiler 16/12/1955! İstanbul Gazetecilerinin
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a Toros Arşivi