IV. Mehmetle halife Abdülmecit arasında sıraları gelmeden ölen iki şehzadeden de ikinci bir yazıda bahse deceğimizi söylemiştik. Bunlardan V. Muradın yegâne bğlu olan Salâhattin efendi, babası tahta çıkmadan dünya ya gelen ve Yusuf Izzettinin aksine doğuşu gizli tutulmıyan ilk şehzade- j dir. Babasının tahta çıkışında on beşi- j ne varmıştı, ve Murada başkâtiplik etmiş olan Sadullah paşa hatıralarında- kendisinin zekâsını sena etmektedir. Bu o zaman için b.elki doğruydu ama, 33 yıl sürmüş olup baba'-’nm sağlığı na tesadüf eden 28 seneM dayanılmı- yacak derecede sıkı geçmiş olan Çıra- ğan mahpusluğu, efendinin zekâsını muhakkak ki, bilâhare pek söndür müştü. Diğer taraftan da, yarım dü- zineyi aşmış evlât sahihi olarak meş rutiyet devrine eren bu şehzade, işsiz, lik ve mahpusluk sıkıntılarını avutmak için cinsî zevklere herhalde biraz faz la rağbet etmiş olacaktı ki, 10 Temmuz inkılâbile meydana çıktığı zaman yaşı kırk |ekizi aşmamasına rağmen âde ta altmışlık bir adam manzarası arze- diyor ve hiç de zeki bir adama benze miyordu.
Ömrünün Meşrutiyetten sonraki yıllarım ise bilhassa para dertleri için de, babasının toplanmış aylıklarım ga liba başka türlü de hesap ederek iste- I mek ve diğer taraftan tiç hemşiresiîe miras nizalarına girişmekle geçirecek- | ti. Halit Ziya Uşaklıgil (Saray ve ö- tesi) kitabında onun hükümdara mü- temadî müracaatlarını ve bu nüfuzsuz, j servetsiz ve zaten paraya lâkayft pa- 1 dişahın dertlerini şöyle bir dinleyip hükümet nezdinde tavassutta bulun mağa kendisini memur edişini anlatır. Bu hususta baş mabeyinci Lütfi Sima, vi beyden dinlediğim bir fıkra bu taf silâttan çok canlı olduğu kadar .- bir müddet Vahdetimin yerine veliaht i- lân edilmesi tasavvur olunan - bu a- damın ne kadar biçare bir hale gelmiş bulunduğunu göstermesi itibarile de dikkate lâyıktır. Sultan Reşat bir gün yine alacaklarından bahsedip bu ala caklarda kızkardeşlerinin hisseleri bu lunmaması icap ettiğini isbat etmeğe gelmiş olan Salâhattin efendiyi dinle meğe Lütfi beyi memur eder. Şehzade anlatır, anlatır, Lütfi bey tabiî dinler din'er, sonra efendi saraydan ayrılır ve Lütfi bey huzura çağırılır. Padişah: - Salâhattin efendi neler söyledi? diye sorar. Lütfi bey: — Efendimiz, bir çok izahatta bulundular ama, bendeniz bir şey anlıyamadım, mukabelesinde bu lunur. Bunun üzerine sultan Reşat k a lın sesile gülerek, ve yerine geçmeği jeteyen biriyle istihzadan bahtiyar:
.— Ne istediğini kendisi bilmiyor ki, size anlotabilsin, cevabım verir. İlâve edelim ki, Salâhattin efendinin sözleri gibi yazılarından da mâna çıkarmak güçtür. Kendisinin el yazısı ile - ve teslim etmek icap eder kit„ ailesinin hepsine ıusbetle de düzgün bir imlâ ve türlü arap ve Fars lûgatlan ile yazıl mış - ve bir kısmı gazete sütunlarında çıkmış tezkerelerinin uzun cümleleri, ne demek istedikleri uztm dikkatler ne ticesinde bazan anlaşılan bihçr söz yı ğınıdır. Ve Şehzade bu çoğu m ânâ sız ve pek ziyade iltifatkâr tezkerele rini taraftarlarım arttırmak ve ken disini popüler etmek sevdası ile yaz. mış olacaktır. Hattâ elbette ayni mak satla Kurbağalıdere tarafındaki köşkü ne gidip gelirken vapurda, trende hal kın tamamile arasına karışarak tanıdı ğı tanımadığı kimselerle konuştuğuna
şahsan da şahit, ve bir kere - henüz yeni uzun pantalon giydiğim sıralar da - Göztepede annemin köşkün« gi derken tamamile sebepsiz hitabına biz zat muhatap olmuştum.
Salâhattin efendi, sultan Hamidin ilk ikisi o zamanın tâbir v.e telâkisi ile (turşuya konmuş) denecek yaşlarda Meşrutiyet devrine eriştirdiği kızları nı gelin' ederken de nüfuzlarından ve mevkilerinden istifade edebileceğini da j matlar seçmemiş değildi. Pek güzel | denen ilk kızını İttihat .ce miyetinin kuvvetli unsurlarından bu lunan ve bilâhare paşa olup birinci Harbin ilk senesinde cephede hastalıktan ölen Hafız İsmail Hakkı beye, hayli çirkin denen ikinci kızını
3on Mekke Emiri olup o tarihte âyan ve belki Evkaf nazırı bulunan Şerif A- li Haydar paşanın büyük oğluna, bir ilçüncüsünü de şahsan evli olmıyan mebusan reisi Ahmet Rıza beyin yeğe nine vermişti. Fakat ayrıca ve Vah dettin efendi şeklinde siyasî entrika ları işitilmemiş ve pek iffetli bir ha yat geçirdiği daima söylenmiştir. Bu sebeple, kendisinin de V. Mehmet gibi (Ne kılsalar ana şakir) bir padişah o- lacağına hükmedilerek, Yusuf izzet, tinin büsbütün çıldırmasile Vahdetti- nin veliaht ilân edilmesi mecburiyeti hâsıl olmadan onun haltlarından iskat edilerek kendisinin veliahtliğe hazır lanmasının düşünüldüğü, fakat Yusuf Izzettiriin ânî intiharile Vahdettin«® bir dakika içinde veliaht oluverince artık buna cesaret edilemediği çoktan bilinen bir keyfiyettir. Bu münasebet le ve istıtraden söylenebilir ki, Salâ hattin efendinin veliaht ilân edilmesini başka bir şekilde tefsir edip kitaba sokmak ta mümkündü, yani bu bütün memleketlerde olduğu gibi veraseti ba badan büyük oğula geçirmek usulünün »tatbiki neticesi olarak ilân edilebilir
di. Zira, tek Osmanoğlu kalan II mri Mahmudun büyük oğlu Abdülmecit, Ab - dülmecidin büyük oğlu V. Murat, onun fek oğlu da işte bu Salâhattin efendiy di. kaldı ki, millî mücadele sırasında i Avrupada bulunmakta olup Anadolu 1 İle İstanbul arasında bir nevi hakemlik ¡mevkiini almağa kalkan ve bu mak satla Romada içtimalar akteden eski rical Osmaıılı tahtına pek genç bir pa dişah çıkarıp onu Atatiirke
yetirtirt-L
mek tasavvurunu . Tanin'de çıkmış ta- nihî mektupların birinde namzet is mi söylenmeden temas edildiği veçhi le - ortaya attıkları sırada, bu g«nç I namzet olarak Salâhattin efendinin büyük oğlu Nihat efendi zade Ali Va- Mp efendi ileri sürülmüştü. Yani yine babanın ilk oğlu usulüne riayet edile cekti. Tam o esnada da, bu gencin sürdüğü hayatı asla beğenmiyen baba sı tarafından kovularak, büyük halası nın yanına sığındığı hayli tafsilât ile birlikte duyulacaktı. O tarihte ailece romada bulunduğumuz gibi pederim de bu içtimalara iştirak etmiş olduğu i- çin, ileride bu hususta da bazı hatı ralar neşretmek üzere şimdi öteki şeh zadeye, Mahmut Celâdettin efendir