• Sonuç bulunamadı

Amerikan heyetlerinin Türkiye hakkında hazırlamış olduğu raporlar (1948-1951)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Amerikan heyetlerinin Türkiye hakkında hazırlamış olduğu raporlar (1948-1951)"

Copied!
104
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ BİLİM DALI

AMERİKAN HEYETLERİNİN TÜRKİYE

HAKKINDA HAZIRLAMIŞ OLDUĞU RAPORLAR

(1948-1951)

GÜNER MERVE TÜRKMENOĞLU

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Prof. Dr. YAŞAR SEMİZ

(2)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Güner Merve TÜRKMENOĞLU Numarası 164202051005

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/ Atatürk İlkeleri Ve İnkılâp Tarihi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı AMERİKAN HEYETLERİNİN TÜRKİYE HAKKINDA HAZIRLAMIŞ OLDUĞU RAPORLAR (1948-1951)

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Güner Merve TÜRKMENOĞLU Numarası 164202051005

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/ Atatürk İlkeleri Ve İnkılâp Tarihi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Yaşar SEMİZ

Tezin Adı AMERİKAN HEYETLERİNİN TÜRKİYE HAKKINDA HAZIRLAMIŞ OLDUĞU RAPORLAR (1948-1951)

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan ‘Amerikan Heyetlerinin Türkiye Hakkında Hazırlamış Olduğu Raporlar (1948-1951)’ başlıklı bu çalışma 24/07/2019 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(4)

ÖNSÖZ

Türkiye, II. Dünya Savaşı’na girmemiş fakat savaşın sonuçlarından oldukça fazla etkilenen ülkelerden birisi olmuştu. II. Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile yeniden yapılanan dünyada yerini almak isteyen Türkiye iktisadi politika açısından yeni arayışlar içerisine girmiştir. Bu ortamın altyapısı için hazırlanan “1946 İvedili Beş Yıllık Sanayi Planı”, Birinci Dünya Savaşından sonra SSCB başarılı bir şekilde uygulanan ve 1930’lardan itibaren Türkiye’de hayata geçirilen devletçilik politikası ile ortaya çıkan planlama deneyiminin bir devamı niteliğini taşıdığı ve dış yardımın alınmasına uygun olmadığı gerekçesi ile uygulanmaya konulamamıştı. Bir yıl sonra hazırlanan ve tarım ve altyapı yatırımlarına tanıdığı önceliğin yanı sıra, finansmanının yüzde 50’sinin iç, yüzde 50’sinin dış kaynaklardan sağlama amacını benimseyen “1947 Türkiye İktisadi Kalkınma Planı” da uluslararası yardımlar için yeterli bulunmamıştı. Bu gelişmeler yaşanırken Türkiye 1947 yılında makine ve teçhizat için yardıma alabilmek ümidiyle Amerika’dan Marshall Planı’nı kapsamına alınması ve bu plan çerçevesinde 615 milyon dolar yardım yapılması talebinde bulunmuştu. Uluslararası ilişkilerde kısa sayılabilecek bir süre içinde Amerikan hükümeti tarafından Türkiye'nin talebi uygun bulundu. Bu gelişmenin ardından Türkiye 1 Şubat 1947’de de International Bank for Reconstruction and Developmen (IBRD) - Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası’na, 11 Mart 1947’de de international money Fund (IMF) - Uluslararası Para Fonu’na üye olmuştu. Ülke içinde hazırlatılan raporlan daha çok ‘‘devletçi’’ nitelikler taşıdığı için yardın talep edilen ABD tarafından uygun bulunmayınca Türkiye, Batı Dünyası ile daha uyumlu hareket edebilmek için kalkınma reçetelerini ABD’li ve Avrupalı uzmanlara hazırlatmayı uygun görmüştü. 1949-1960 yılları arasında siyasi, sosyal, ekonomik gibi unsurları bir arada bulunduran bu raporlar Türkiye’nin isteği doğrultusunda kaleme alınmıştır.

Raporların, incelenmesi ve değerlendirilmesi amacıyla hazırlanmış olan bu çalışma ‘‘1950’li Yıllarda Amerikan Heyetinin Türkiye Hakkında Hazırlamış Oldukları Raporlar (Hilts, Thornburg, Barker)’’ adı ile sunulmuştur. Bu çalışmada II. Dünya Savaşı sonrası ve çok partili hayata geçiş sırasında yaşanan idari ve iktisadi sorunlar ve 1948 yılında başlayıp iktidarın el değiştirmesi sonrasında da devam eden Amerikan yardımları ve Batılı uzmanlara hazırlatılmış olan raporların içeriğini ve

(5)

yaşanılan gelişmeler ele alınacaktır. Çalışmamızda Başbakanlık Cumhuriyet Arşivinden, yabancı uzmanlar tarafından hazırlanarak hükümete sunulan raporlardan, TBMM Tutanaklarından, dönemin iktisatla ilgili dergilerinden, konuyla alakalı kitaplar, makaleler, Yüksek lisans ve Doktora tezlerinden, gazeteler ve internet erişiminden yararlanılmıştır.

Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde 1946 yılı öncesinde yaşanan siyasi ve ekonomik durum gözden geçirilmiş ardından Türkiye’nin hazırlamış olduğu raporlardan kısaca bilgi verilerek Amerikan heyetinin hazırlamış olduğu raporların ortak noktalar ele alınmıştır.

İlk bölümde Demokrat Partinin kuruluşundan başlayarak yaşanılan 1946 Devalüasyonu, alınan önlemler, ülkenin bir an önce içinde bulunduğu iktisadi zorluklardan kurtulmak için hazırlatılan yerli raporlardan bahsedilmiştir.

İkinci bölümde ise II. Dünya Savaşından sonra Türkiye’nin ABD ile arasındaki ilişkilerden söz edilerek Truman Doktrini ve Marshall Planın doğrultusunda Amerika’dan alınan yardımlardan, Türkiye’nin Batı dünyasında yer alabilmek için katıldığı uluslararası kuruluşlardan ve Batı dünyası ile yakınlaşabilmek için gösterdiği çabalar ele alınmıştır.

Son bölümde ise çalışmamızın temel konusunu oluşturan Hilts, Thornburg ve Barker raporlarının içeriği ve Türkiye’nin izlediği politika değerlendirilerek raporların bölümleri detaylı bir şekilde tahlil edilmiştir.

Sonuç kısmında ise ele alınan bu raporların Türkiye’nin ileriki yıllara etkisi olup olmadığı tartışıldıktan sonra konunun değerlendirmesi yapılmıştır. Çalışmam sırasında her türlü desteğini ve yardımlarını esirgemeyen değerli hocam/ danışmanım Prof. Dr. Yaşar SEMİZ’e katkılarından dolayı teşekkür ederim.

Güner Merve TÜRKMENOĞLU KONYA 2019

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

renci

ni

n Adı Soyadı Güner Merve TÜRKMENOĞLU

Numarası 164202051005

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih / Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Yaşar SEMİZ

Tezin Adı AMERİKAN HEYETLERİNİN TÜRKİYE HAKKINDA HAZIRLAMIŞ OLDUĞU RAPORLAR (1948-1951) ÖZET

Türkiye, II. Dünya Savaşı ve sonrasında dış dünyayla yaşadığı siyasi, sosyal, ekonomik sorunlar neticesinde yalnız kalmıştı. SSCB, II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından yayılma politikasına başlamış ve bu politikası gereği yayılma alanı içindeki Türkiye için büyük bir tehdit oluşturmaya başlamıştır. Bu yalnızlık politikasından kurtulmak için güçlü devletlerin yanında yer almak isteyen Türkiye Batı devletleri ve ABD ile birlikte hareket etmeyi istemiştir. Amerika ve İngiltere’nin kendi çıkarları sebebiyle bu iki ülke ile yakın ilişkiler kurmaya başlamıştır.

Bu dönemde Türkiye’de yaşanan diğer bir gelişme ise çok partili hayata geçiş için çalışmalar başlatılması olmuştur. CHP’nin içinden çıkan Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü tarafından 7 Ocak 1946 yılında DP kurulmuştur. 14 Mayıs 1950 seçimleri ile Demokrat Parti iktidara gelince iktisadi politikada da değişiklikler yaşanmaya başladı. Demokrat Parti ile birlikte önceki dönemlerde istenilen kalkınmanın sağlanamadığı alanlarda neden başarılı olunamadığını araştırmak ve daha etkili kalkınmayı sağlamak için sosyal ve ekonomik alanlarda dış desteğin alınmasına daha fazla önem verilmeye başlandı.

Bu yardımların kökeni 1947’deki Truman Doktrini ve ardından gündeme gelen 1948’deki Marshall Planına dayanmaktadır. 1950’li yıllarında Amerika’dan gönderilen uzmanlar çerçevesinde bir takım düzenlemelere gidilmiştir. Hilts, Thornburg, Barker raporlarında verilen tavsiyeler genel olarak ulaşım, ekonomi, eğitim, sosyal, sağlık, enerji, yeraltı ve yerüstü kaynakları gibi konulardan oluşmaktadır. Türkiye’nin isteği üzerine hazırlanan bu raporlardan Hilts genel içerik bakımından ulaşım alanında tavsiyelerde bulunmuştur. Öte yandan 1950 yılında sunulan Thornburg ve 1951 yılında hazırlanan Barker raporları da daha çok ekonomik ve sosyal alanda olmak üzere iktidarda bulunan Menderes hükümetine sunulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Demokrat Parti, Amerika, Hilts Raporu, Thornburg Raporu, Barker

(7)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

renci

ni

n Adı Soyadı Güner Merve TÜRKMENOĞLU

Numarası 164202051005

Ana Bilim / Bilim Dalı TARİH / Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Yaşar SEMİZ

Tezin İngilizce Adı: The Reports Prepared About Turkey by the American Committes (1948-1951) SUMMARY

Turkey, II. World War After and lived with the outside world as a result of political, social, economic problems were left alone. The Soviet Union During World War Ii. In the immediate aftermath of II.WW started and the policy for the spread of this policy to create a major threat to Turkey within the span. It is able to get rid of loneliness policy States that Turkey wanted to buy a place beside the Western Nations and the United States wanted to work with. America and Britain because of their own interests, the two countries have started to establish close relationships with.

Another development in this period, Turkey is party to have been the launch of the transition. CHP from Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan and Fuad Köprülü by 7 January 1946 in DP on May 14, 1950, when it comes to power, the Democratic Party with the selections of economics began to experience changes in politics. The Democratic Party, along with the earlier periods can’nt be achieved the desired development cannot be successful in the field to investigate and to ensure more effective development support for the social and economic areas to be given more importance to external.

The origin of this assistance in 1947 Truman doctrine and Marshall Plan in 1948, then based on the agenda. sent from America in the 1950 's a number of regulations within the framework of the experts. Hilts, Thornburg, Barker reports on the advice given in General, transportation, economy, education, social, health, energy, underground and above-ground sources like that. This report is prepared at the request of Turkey general advice in the field of transport in terms of content of Hilts. On the other hand, presented in 1950, Thornburg and worse, prepared in 1951 Barker reports including the economic and social area has been presented to the Government in power, Menderes.

Keywords: Democrat Party, America, Hilts Report, Thornburg Report, Barker

(8)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ………...………...iii ÖZET………..………..vi SUMMARY………...….vii KISALTMALAR……….….x GİRİŞ………... 1 1. BÖLÜM II. DÜNYA SAVAŞI SONRASINDA TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİ 1.1. ABD’den Alınan Yardımlar………...8

1.1.1. Truman Doktrini……….9

1.1.1.1. Truman Doktrinin Sonucu………....10

1.1.2. Marshall Planı………...…11

1.1.2.1. Türkiye’de Marshall Planı Yönetimi………13

2. BÖLÜM RAPORLARDAN ÖNCE 1946-1950 DÖNEMİNDE TÜRKİYE’NİN SİYASİ VE EKONOMİK DURUMU 2.1. Demokrat Parti ile Çok Partili Siyasî Rejime Geçiş……….15

2.1.1 1946 Devalüasyonu………19

2.2. 1946 İvedili Sanayi Planı ………22

2.3. 1947 Türkiye İktisadi Kalkınma Planı……….27

2.4. 1948 İstanbul İktisat Kongresi……….30

2.4.1. 1948 İstanbul İktisat Kongresinde Kurulan Komisyonlar ve Maddeler……...32

2.4.1.1. Devletçilik Komisyonu……….………....32

2.4.1.2. Dış Ticaret Komisyonunun Çalışmaları…………..…………..…...33

2.4.1.3. Vergi Reformu (Gelir Vergisi ve Muamele Vergisi)………...35

3. BÖLÜM 1950’Lİ YILLARDA AMERİKAN HEYETLERİNİN TÜRKİYE’NİN KALKINDIRILMASI İLE İLGİLİ HAZIRLAMIŞ OLDUĞU RAPORLAR 3.1. Hilts Raporu……….39

3.1.1. Hilts Raporunun İçeriği………40

3.1.2. Karayolları Genel Müdürlüğünün Görevleri………....42

(9)

3.2.1. Thornburg Raporunun Hazırlanış Nedeni………..…..43

3.2.2. Thornburg Raporunun İçeriği ve Bölümleri………...47

3.2.2.1. Memleket ve Halk………....47

3.2.2.2. Türk İnkılabı………...48

3.2.2.3. Ziraat………...49

3.2.3.4. Taşıt ve Ulaştırma……….…....49

3.2.3.5. Madencilik ve İstihsal……….….….50

3.2.3.6. Enerji Kaynakları ve Geliştirme……….…..51

3.2.3.7. Ekonomi ve Maliye………..51

3.2.3.8. Hulusa ve Tenkidi Kıymet Takdimi……….52

3.2.3.9. Tavsiyeler………...53

3.2.3. Thornburg Raporu Hakkında Türkiye’nin Tutumu………..54

3.3. Barker Misyonu Raporu………...55

3.3.1. Barker Raporunun İçeriği ve Bölümleri ………..56

3.3.1.1. Maliye – Para Politikası………....59

3.3.1.2. Amme İdaresi……….…..60

3.3.1.3. Tarım ve Hayvancılık……….…..60

3.3.1.4. Sanayi ve Madencilik………...62

3.3.1.5. Bayındırlık ve Enerji………...63

3.3.1.6. Uluslararası Ekonomik İlişkiler………....63

3.3.1.7. Eğitim ve Sağlık Durumu……….64

3.3.1.8. Turizm………. 66

3.4. Türkiye Adına Hazırlanmış Diğer Yabancı Uzman Raporları……….66

3.4.1. Neumark Raporu ( 1949) ………...67

3.4.2. Fritz Alten Raporu (1953) ………...68

3.4.3. Baade Raporu ( 1958-59)………...69

Sonuç………...72

Bibliyografya………...…76

(10)

KISALTMALAR

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

a.g. : Adı geçen

BBYSP : Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı

Bkz. : Bakınız

BM : Birleşmiş Milletler

BMR : Barker Misyonu Raporu

BCA : Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı

C : Cilt

CHP : Cumhuriyet Halk Partisi

Çev. : Çeviren

Der. : Derleyen

DP : Demokrat Parti

GSMH : Gayri Safi Millî Hâsıla

Haz. : Hazırlayan

IBRD : International Bank for Reconstruction an Developmen

IMF : Uluslararası Para Fonu

(11)

NATO : North Atlantic Treaty Organization (Kuzey Atlantik İşbirliği Örgütü)

No. : Numara

ODTÜ : Orta Doğu Teknik Üniversitesi

ÖİK : Özel İhtisas Komisyonu

PTT : Posta ve Telgraf Teşkilatı

s. : sayfa

S . : Sayı

SEATO : Güneydoğu Asya Antlaşması Teşkilatı

SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği

TESAV : Toplumsal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı

TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi

TDK : Türk Dil Kurumu

TDV : Türkiye Diyanet Vakfı

TMO : Toprak Mahsulleri Ofisi

TSK : Türk Silâhlı Kuvvetleri

Y. : Yıl

(12)

GİRİŞ

Dünya’nın sanayileşmiş ülkeleri 1929 Dünya İktisadi bunalımından sonra kapitalizmin içine girdiği derin ve yaygın bunalımı henüz tam olarak atlatamadan 1939’da başlayan II. Dünya savaşının getirdiği yıkımın sarsıntılarını yaşamaya başlamıştı. Özellikle sömürge ve yarı sömürgeci ülkelerde ciddi bir dalgalanma ortaya çıkmış ve sömürgeler özgürlüklerini ilan etme yolunu tercih etmişlerdi1. Kapitalizmin

etkileri savaşın maddi hasarları ve insan kayıpları ile sınırlı kalmamış aynı zamanda üretici güçlerdeki yıkımın, alt yapıdaki tahribatın, kentlerin harabeye dönmesinin yanında yeni bir paylaşım ortamına da zemin hazırlamıştı. Uluslararası sermaye açısından ortaya çıkan bu tabloya karşı Atlantik’in ötesinde yeni bir güç yükselmekteydi. Büyük yıkımdan fazla etkilenmemiş olan Amerika Birleşik Devletleri dünya sahnesine çıkarken aslında dünya dengesi de Amerika’nın kendi çıkarları doğrultusunda yeni bir yapılanmaya doğru yönelmiştir2.

Türkiye, bu yeni yapılanmada yerini alabilmek için 1929 İktisadi Buhranından sonra hayata geçirdiği Birinci ve İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planlarına paralel olarak II. Dünya savaşının ardından yeni kalkınma projeleri hazırlamaya başlamıştı.

Milli Mücadele’nin ardından 1930’a kadar, özel sektör ağırlıklı sanayileşme programı, sağlanan her türlü desteğe rağmen genç Türkiye Cumhuriyetinin geleceğe güvenle bakmasını sağlayacak üretim kapasitesine ulaşamamıştı. Buna 1929 Dünya iktisadi buhranının olumsuzlukları da eklenince en kısa zamanda ekonomik dönüşüm hamlesini hedefleyen devlet yöneticileri yeni arayışlara yönelmişti. Bu arayış sürecinde ilk etapta tasarruf hamlesi ve yerli üretimin ön plana çıkarılması için Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kurulmuş3 ve Cemiyetin öncülüğünde 1930 yılında

Ankara’da Milli Sanayi ve Numune Sergisi ve Sanayi Kongresi düzenlemişti. 22 -23 Nisan 1930 tarihinde Ankara’da toplanan Sanayi Kongresi, sanayimizin ''milli'' ve

1 Fahir Armaoğlu, 20.yy Siyasî Tarihi, Timaş Yay., İstanbul, 2016, s. 210-211.

2 Perihan Ünlü Soylu, ‘‘Türkiye’de İkinci Dünya Savaşı Sonrasında İktisadi Politikanın Dönüşümü’’, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayımlanmış Doktora Tezi, Ankara, 2015, s.

48.

3 Geniş bilgi için bak. Yaşar Semiz, Atatürk Dönemi Milli İktisat Politikası - Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti, Saray Kitabevi, Konya, 1996.

(13)

''çağdaş'' gereklere uygun gelişmesini sağlayacak yeni yolları aramak meselesini temel görev olarak belirlemiştir. Mensucat, Gıda, Deri, Orman, Taş-Toprak ve Cam, Kimya, Maden İhracı ve Maden Mamulâtı başlıklı sekiz ana sektör temelinde çalışmalarını sürdüren Kongre’de, hazırlanan raporlar, sanayi konusunda neyimiz var? neyimiz yok? sorularını da netleştirecek bir sanayi envanterinin çıkartılmasına yardımcı olmuştur4.

Sanayi envanterinin çıkarılmasının ardından planlı sanayileşmeye geçmek amacıyla çalışmalar başlatılmıştır. Yerli ve yabancı basına yapılan açıklamada neden planlı döneme geçilmek zorunda kalındığı izah edilirken iki temel konu üzerinde durulmuştur. Bunlardan birincisi yerli hammadde kaynakları için sürekli bir pazar oluşturmak, ikincisi ise ülke savunmasını güçlendirmekti5. Planlamaya dayalı devletçi,

korumacı model, 1933 yılında hazırlanan Sanayileşme Programı doğrultusunda Nisan 1934 yılında uygulamaya konulmuştur6. Türkiye’nin 1930’lu yıllarda yaşadığı

planlama deneyiminde SSCB’nin de önemli katkıları olmuştur.

Modern planlama tekniği kullanılarak hazırlanan BBYSP’nı 1934-1938 yılları arasında uygulamaya konulmuştur7. BBYSP, temel tüketim maddelerinin yurtiçinde

üretilmesini öngören ithal ikameci bir anlayışla hazırlanmış, dokuma, maden, seramik, selüloz ve kimya sektörlerinde kamuya ait 20 kadar tesisin kurulması öngörülmüştür. BBYSP’nda öngörülen yatırımların finansmanı için ise İş Bankası ve Sümerbank görevlendirilmiştir8. Bu dönemde kurulan ilk modern tesisler Maden Sanayi- Karabük

(Demir/çelik), Dokuma Sanayi-Kastamonu (Kendir), Seramik- Kütahya (Porselen) gibi Türkiye’nin sanayileşme sürecinde deneyimli bir hal alarak ileriki yıllarda kurulacak olan tesislerin vasıflı elaman ihtiyaçlarını karşılamada temel bir dayanak olmuştur. BBYSP’nın vaktinden önce bitirileceğinin anlaşılması üzerine9 İBYSP için

çalışmalar başlatılmıştı.

4 Semiz, a.g.e., s. 117 – 125; Kongreye sunulan Kararlar, Raporlar ve Zabıtlar için bkz., 1930 Sanayi Kongresi – Raporlar – Kararlar – Zabıtlar, Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti Yay., Ankara 1930. 5 SSCB Bilimler Akademisi, Ekim Devrimi Sonrası Türkiye Tarihi, Çev. A. Hasanoğlu, Bilim Yay.

No. 35, İstanbul, 1978, s. 212.

6 B. Ali Eşiyok, ‘‘Sanayi Planlarından 1947 Türkiye İktisadi Kalkınma Planı’na: Bir Dönüşümün Kısa

Bir Öyküsü’’, Memleket Siyaset Yönetim Dergisi, C. 4, S.11, Aralık 2009, s. 92.

7 Yakup Kepenek; Nurhan Yentürk,Türkiye Ekonomisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2016, s. 143-144. 8 Eşiyok, a.g.m., s. 94-95.

9 A. Nejat Ölçen, “1923-1938 Döneminde Birinci ve İkinci Sanayi Planları”, Atatürk Dönemi

Ekonomi Politikası ve Türkiye’nin Ekonomik Gelişmesi, AÜSBF Yay., Ankara, 1982, s.145; Yahya Sezai Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul, 1994, s. 303.

(14)

İBYSP, BBYSP’na göre daha kapsamlı olup, ayrıntılı mühendislik, maliyet ve piyasa araştırmalarına dayanmaktadır. BBYSP’nda yirmi kadar tesisin kurulması öngörülmüşken, İBYSP’nda kurulması öngörülen tesis sayısı yüzü geçmektedir. İzleyen satırlarda da belirtildiği üzere, İBYSP’nda öngörülen yatırımlar göz önüne alındığında, Türkiye Cumhuriyeti’nin henüz 1930’lu yıllar gibi erken bir dönemde, kendi kendine yeterli bir ekonomi kurma yolunda önemli bir iradeyi ortaya koyduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu Plan, 9 ana bölümden ve 30 alt bölümden oluşmaktadır. Kimya sanayi bölümü 8 alt bölüm ile en ayrıntılı bölümü oluşturmaktadır. Kimya sanayi ana bölümünde kurulması öngörülen projeler şunlardır: Soda sanayi, reçine sanayi, afyon (morfin) sanayi, gülyağı sanayii, gliserin, yağ hamızları ve sabun sanayi, petrol rafinerisi, sentetik benzin sanayi ve azot sanayi oluşturmaktadır10. BBYSP’nda

olduğu gibi İBYSP’nda da sanayileşme temel hedef olarak ortaya konmaktadır İBYSP devam ederken II. Dünya savaşının başlaması devleti ekonomik alanda olumsuz etkilemiş ve sanayi planından tam olarak verim alamamıştır11.

Türkiye, II. Dünya Savaşı bunalımı içerisinde ara verdiği planlama çalışmalarına savaş bitmeden önce tekrar başlamış, kısa bir zaman dilimi içerisinde ekonomik değerleri birbirinden oldukça farklı iki plan “1946 İvedili Sanayi Planı” ve “1947 Türkiye İktisadi Kalkınma Planı’nı’’ hazırlamıştı12. 1946 İvedili Sanayi Planı, üç

temel açıdan dikkat çekmektedir: Bu Plan, 1930’lu yıllarda gündeme gelen sanayi planlarının bir devam niteliğindedir. Tıpkı BBYSP ve İBYSP’nda olduğu gibi uluslararası ihtisaslaşmanın dışında bir sanayileşmeyi hedeflemekte, kalkınmada sürükleyici sektör olarak sanayiyi görmektedir. Plan, Kadro hareketinin iki önemli ismi, Şevket Süreyya Aydemir ve İsmail Hüsrev Tökin tarafından hazırlanmıştır13.

Şükrü Saraçoğlu hükümeti, 1944’te henüz savaşa nokta konmamışken “Harp sonrası kalkınma planı ve programı” adı altında bakanlar kurulunun kararıyla hazırlanmış ve bakanlıklar arası bir Planlama Komisyonu kurulmuştur14.

10 Yaşar Semiz, "1923-1938 Döneminde Türkiye'nin Sanayi Politikası ", C. 17, Türkler Ansiklopedisi,

Yeni Türkiye Yay., İstanbul, 2002, s.1274-1278.

11 Semiz, a.g.m., s. 1277.

12 İlhan Tekeli; Selim İlkin, Savaş Sonrası Ortamında 1947 Türkiye İktisadi Kalkınma Planı,

Türkiye Belgesel İktisat ODTÜ Yay., Ankara, 1981, s. 15-16.

13Tekeli- İlkin, a.g.e., s. 3. 14 Tekeli- İlkin, a.g.e., s. 1.

(15)

1946 İvedili Sanayi Planı Türkiye’nin kalkınma serüveninde bir yol ayrımını göstermektedir. 1946 sanayi planı ABD’li uzmanlar tarafından devletçi niteliği ön planda olduğu ve yabancı sermaye ile özel sektöre yeteri kadar yer vermediği gerekçesi ile ABD yardımının alınması için uygun bulunmamıştı. Bunun üzerine Hükümet,

hazırlanan planı uygulamaya koymamış15 ve Batı ekonomisi ile daha kolay işbirliği

yapılabilecek yeni bir planın hazırlanmasına karar vermişti.

1947 Türkiye İktisadi Kalkınma Planı, ABD’nin yapacağı mali yardımların gereklerini karşılayacak şekilde liberal görüşleri ile bilinen İktisat Vekâleti Baş Müşaviri Kemal Süleyman Vaner başkanlığındaki bir heyete verilmiştir16. Heyet'e

planın hazırlanması sırasında ana hedeflerle ilgili herhangi bir kesin talimat verilmemiş, ancak kredi temini amacıyla dış ekonomideki gelişmelerin göz önünde bulundurulması istenmişti17. Nitekim Vaner başkanlığında hazırlanan raporda, Türkiye’yi ABD’nin beklentilerine yakınlaştıracak şekilde tarım ve bayındırlık ön plana çıkarılmıştı. “Devlet kadrolarının liberal kesimini temsil eden bürokratlardan oluşan ‘‘Türk Ekonomi Kurumu üyeleri18” tarafından hazırlanan 1947 Türkiye İktisadi

Kalkınma Planı19, 1946 İvedili Sanayi Planı’nın aksine, sanayi sektörü yerine tarım

sektörüne öncelik vermekte, dış kaynaklara ve ekonomide özel kesime dayalı bir gelişmeyi hedeflemektedir. Plan esas olarak ulaşım ve haberleşme gibi altyapı yatırımlarında yoğunlaşmayı öngörmektedir. Plan’da ulaşım ve haberleşme yatırımlarına öncelik verilmesinin arkasındaki temel mantık, tarımsal ürün ve

15 Yaşar Semiz, ‘‘Cumhuriyet Döneminde Amerikan Emperyalizminin Türkiye'ye Girişi: Thornburg

Raporu’’, Uluslararası Demokrasi Sempozyumu - Emperyalizm, Hegemonya Ve İstihbarat Faaliyetleri, 30 Kasım-02 Aralık 2017, Giresun, Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu

Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2018, s. 4.

16 Tekeli- İlkin, a.g.e., s. 7.

17 İlker Parasız, Türkiye Ekonomisi 1923’ten Günümüze İktisat ve İstikrar Politikaları, Ezgi

Kitabevi, Bursa, 1998, s. 73.

18 Türkiye Ekonomi Kurumunun kuruluşu 1920’li yıllara gitmektedir. Atatürk’ün önerisi ve telkiniyle

12 Aralık 1929’da Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kurulmuştur. Cemiyetin kurucuları arasında Kazım Özalp, Hasan Saka, Celal Bayar, Saffet Arıkan, Fuat Omay, Rahmi Köken, Hakkı S. Tarı, Mahmut Soydan, Yusuf K. Tengirşek gibi dönemin devlet ve siyaset adamları vardı. Cemiyetin kurucu başkanı Kazım Özalp bu görevi 20 yıl başarıyla yürüttü. Cemiyetin kuruluş amacı,1929 Buhranının yıkıcı etkilerini asgariye indirmek için, bir yandan israfla mücadele ederek tasarrufu teşvik etmek, diğer yandan yerli malların tanıtımını ve kullanımını özendirmek idi. Cemiyetin adı 12 Haziran 1939’da Ulusal Ekonomi ve Artırma Kurumu olarak değiştirildi. İstanbul’da 1931’de kurulan ve 1939’da faaliyet merkezini Ankara’ya taşıyan Türk İktisat Cemiyeti ile Kurum 18 Ocak 1955 tarihinde Türkiye Ekonomi Kurumu adı altında birleştirildi. bkz. tek.org.tr/tarihce.php Erişim Tarihi: 06.07.2019.

(16)

hammaddelerin dış pazarlara transferi önündeki engelleri kaldırmak ve üretimdeki metalaşma, yani satılmak amacıyla üretilen malların değer kazanıp satılma sürecini hızlandırmaktır. Diğer sektörler tarımsal gelişmeye yardımcı olacak şekilde düşünülmüştür20. 1947 Türkiye İktisadi Kalkınma Planı resmi olarak uygulamaya

konmasa da, Türkiye’nin savaş sonrası (1946-1950) iktisat politikalarını öncelemesi açısından tarihi bir belge niteliğindedir21. Türkiye, bir taraftan yeni iktisadi kalkınma

planını hazırlarken diğer taraftan dünyanın yeni ekonomik kuruluşlarına üye olma mücadelesini başlatmıştı. Bu doğrultuda II. Dünya Savaşı sonrasında dış yardım alabilmek ve Dünya’nın yeni ekonomik yapılaşmasının dışında kalmamak için Mart 1947 yılında Batı ekonomisinin önemli kurumlarından olan IMF’ye ve Dünya Bankası’na, Nisan 1948 yılında ise Avrupa İktisadi İşbirliği Örgütü’ne üye olmuştur22.

Marshall Planı kapsamına alınan Türkiye ile ABD arasında imzalanan İktisadi İşbirliği Anlaşması, Meclis’in 4 Temmuz 1948 yılında verdiği onayla yürürlüğe girmiş23, aynı

yılın sonbaharında ABD heyeti yardım programına ilişkin görüşmeler için Türkiye’ye gelmişti24. 1950’li yıllardan önce Türkiye devletin kendi yardımlarıyla sanayileşme

çabasını yaşarken bu durum 1950’lerde değişim göstererek dış dünyaya açılarak devletin katkısı ve yabancı sermayenin getirdiği olanaklarla yeni bir dönüşüm yaşamaya başlamıştır. Amerikalı uzmanların öncülüğünde Türkiye’nin kısa sürede kalkındırılarak Bati dünyası ile uyumlu hareket edebilmesi için raporlar hazırlanmaya başlamıştır. Biz bu raporlardan 1948 tarihli ‘‘Hilts Raporu’’, 1950 tarihli ‘‘Thornburg Raporu’’ ve 1951 yılında da Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası heyetinin hazırlamış olduğu ‘‘Barker Rapor’’unu incelemeye alacağız.25

Bu üç raporun ortak noktaları Türkiye’nin izleyeceği ekonomi politikasına Amerika’nın yön verme çabalarıdır. Her bir raporda da alınan kararların ve uygulama süreçlerinin Amerika’nın görüşlerini yansıttığını somut olarak görmekteyiz.

20 Tekeli – İlkin, a.g.e., s. 16. 21 Tekeli – İlkin, a.g.e., s. 26.

22 Ahmat Feroz, Demokrasi Sürecinde Türkiye, Çev. Ahmet Fethi, Hil Yay., İstanbul, 1996, s. 20. 23 Esra Dik, 1948: Marshall Planıyla “Hür Dünya’ya Giriş”, Açıklamalı Yönetim Zaman Dizini 1940 –

1949, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Aralık, 2008, s. 953.

24 Akşam, 16 Şubat 1949.

25 Sami Güven, 1950’li Yıllarda Türk Ekonomisi Üzerine Amerikan Kalkınma Reçeteleri, Ezgi

(17)

Amerikan heyetinin hazırlamış olduğu raporlardan Hilts Raporu, yeni bir ulaşım sistemini Türkiye’de oluşturma yönünde ilk girişimi belirlemesi yönünden büyük önem taşımaktadır.

Thornburg raporunda ise Devletçiliğin zararlı olduğu ve Türk devletçiliğinin özel teşebbüsü körelttiği önyargısı hakımdır. İktisadi incelemelerinde bu yargısını destekleyecek doğrultuda bulgulara ulaşmaya özen göstermiştir. Türkiye ekonomisinin özel teşebbüsün yaratıcılığıyla ilerleyebileceğini ve bu teşebbüslerin de hevesle hazırlanan beşer yıllık kalkınma programlarından vazgeçilmesi ile gelişebileceğini ileri sürmüştür. Özel girişimcilerin yeteri kadar destekleyen düzenlemelerin yapılmaması durumunda Amerika’nın Türkiye’ye yardım edip etmeyeceğine ya da ne şekilde yardım edeceğine karar vermesinin olanaksız olduğunu belirtmişti26. Bu da raporun Amerika’nın Türk ekonomisine müdahalesinin ne denli

fazla olduğunu göstermektedir.

Son olarak Dünya Bankası Heyetinin hazırladığı Barker Raporu da Türkiye’nin izleyeceği ekonomi siyasasına yön verme çabalarının örneğini oluşturmaktadır.27

1950’li yılların başında hazırlanan bu raporlar 1960’lar ve sonraki yıllar için Türkiye ekonomisi üzerinde önemli izler bırakmıştır. Bunlardan bazıları yabancı sermaye ve petrol yasalarının çıkarılması, yabancı şirketlerin ülkede yatırımlar yapması ekonomik ve mali alt yapının oluşturulmasıdır. Hazırlamış olduğumuz bu çalışmanın ilerleyen bölümlerinde Amerikan heyetinin yapmış olduğu raporların içeriği ve amacı değerlendirilip yorumlanmaktadır.

26 Soylu, a.g.m., s. 181.

(18)

1. BÖLÜM

II. DÜNYA SAVAŞI SONRASINDA TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİ

Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkilerin temeli Osmanlı Devleti’ne dayanmaktadır. Amerikan ticaret gemileri Osmanlı limanlarına uğrayarak ticarete başlamışlardı. Amerika, 1828'de ikinci kez Osmanlı Devleti ile görüşerek iki devlet arasında ticaretin geliştirilmesi istenmiş ve yapılan görüşmeler sonunda 1830'da anlaşmaya varılmıştır28. Yapılan anlaşmaya göre Amerikan tüccarlar, Osmanlı

Devletinin diğer bazı devletlere verdiği ayrıcalıklardan faydalanacak ve tam bir serbestlik içinde ticaret yapabileceklerdi. Buna karşılık Amerika, Osmanlı Devletine savaş gemileri ya da maddi yardımlarda bulunabilecekti29. Bu tarihten sonra büyük

ölçüde Amerikan istekleri doğrultusunda süre gelen iki devlet arasındaki görüşmeler hız kazanmaya başlamıştır. İki devlet arasında I. Dünya Savaşı döneminde ABD'nin İngiltere ve Fransa'nın yanında savaşa girmesinin ardından Osmanlı devleti yalnız kalmış ve 20 Nisan 1917'de ilişkiler kesilmiştir. Kesilen ilişki Milli Mücadele yıllarında yeniden oluşturulmaya çalışılmıştır30. II. Dünya Savaşı başladığında Alman

ve İtalyan tazyikini önlemek için İngiltere ve Fransa ile yakınlaşmaya çalışan Türkiye, II. Dünya Savaşı sırasında SSCB ile yaşadığı problemlerden dolayı bu kez İngiltere'nin yanı sıra Amerika ile de yakınlaşmaya başlamıştır31.

II. Dünya savaşını izleyen yıllarda Amerika dünya ekonomisinin gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerle olan ilişkilerinde baş aktör olarak güç kazanmıştır. Bu da Türkiye’nin dış ekonomik ilişkilerini büyük ölçüde Amerika yanlısı olarak sürdürmesinde etkili olmuştur32. Savaşı izleyen yıllarda Türk hükümeti Amerika ile

28 Fahir Armaoğlu, Belgelerle Türk Amerikan Münasebetleri, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,

1991, s. 5 - 16.

29 Yaşar Semiz, Türk Amerikan Münasebetleri Işığında Chester Demiryolu Projesi, Yetkin

Basımevi, Ankara, 1995, s. 6 -7.

30 Kamuran Gürün, Dış İlişkiler Ve Türk Dış Politikası ( 1939’dan Günümüze Kadar), AÜSBF Yay.,

Ankara, 1983, s. 20-21.

31 Osman Akandere, Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçişte Rol Oynayan İç Ve Dış Tesirler (1938-1945), İz Yay., İstanbul, 1992, s. 262-264.

32 II. Dünya Savaş’ı sonrasında Amerika gücü eline alarak finansal olarak üretiminin (GSMH)

yarısından fazlasını üretmekteydi. Ayrıntılı bilgi için bkz. Joseph S., Nye Jr, Amerikan Gücünün

Paradoksu: Dünya’nın Tek Süper Gücü Neden Tek Başına Davranamaz, Çev. Gürol Koca,

(19)

yoğun siyasal ve ekonomik olarak yeni bir döneme girmiştir33. II. Dünya savaşı Ankara

hükümeti için ciddi bir tehlike niteliğindeydi. O güne kadar Türk - Rus ilişkilerinin temel değişiklikler oluşturduğu bir dönem olmuştur. Ayrıca Amerikan finans desteğinin sağlanması yolunda çalışmalar yürütülmüştür. Savaştan sonra Türk hükûmeti geniş ölçekli dış borçlanma ve yabancı sermayeli yatırımlara önem veren bir politika izlemeyi, ülkenin ekonomik kalkınmasında temel bir şart gibi görmeye başlamıştır34.

1.1. ABD’den Alınan Yardımlar

II. Dünya Savaşının galip devletleri ABD, İngiltere, SSCB yeni bir dünyanın nasıl şekilleneceği hususunda 1945 yılında Berlin yakınlarında Postdam Konferansını düzenlemişlerdir. Bu toplantının sonucunda Boğazlar ve Brest Litovsk antlaşması ile Türkiye’ye bırakılan topraklar üzerinde SSCB’nin baskıları artmıştı. ABD ve İngiltere SSCB’nin Türk toprakları üzerindeki isteklerine karşı çıkarak, kendi menfaatleri doğrultusunda Türkiye’yi destekleyerek yanında yer aldıklarını ifade etmişlerdi. Bu doğrultuda ülke üzerinde yeni stratejiler uygulayarak Türkiye’ye yardım etme kararı almışlardı35.

ABD’yi Türkiye’ye yardıma iten nedenlerin başında Türkiye üzerinde Sovyet tehdidinden çok, Sovyet davranışlarının ortaya çıkardığı yeni uluslararası ortam olmuştur. Öyle ki SSCB batıdan boğazları sararak, Türkiye’yi kontrol altına aldıktan sonra İran ve Irak yoluyla petrol bakımından zengin olan Yakındoğu’ya girebilirdi. Böylece Avrupa ve Asya ile Avrupa ve Afrika arasındaki ‘kara köprüsüne’ egemen olabilirdi. Ayrıca bu strateji ile bölgenin hava yollarını da kontrol altına alarak uygulayacağı politika ile bu yeri Amerikan ticaret ve sermayesine kapatabilirdi. Bu nedenle ABD’nin Türkiye’ye yapacağı yardım kaçınılmaz gözüküyordu36.

Türkiye’nin izlediği dış politika ise SSCB’den çekinmesine bağlı olarak, batıyla

33 Oral Sander, Türkiye’nin Dış Politikası, İmge Kitabevi, Ankara, 1998, s. 92-93.

34 Çağrı Erhan, “Türkiye-ABD ilişkileri ve 2003 Irak Savaşı’nın Getirdikleri”, 21. Yüzyılda Türk

Dış Politikası, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2004, s. 143-144.

35 Hüseyin Yücel, Cumhuriyet Ekonomisinin Kuruluşu Ve Gelişimi, Ezgi Kitabevi, Bursa, 2000, s.

172-173.

36 Yusuf Sarınay, Türkiye’nin Batı İttifakına Yönelişi Ve NATO’ya Girişi, Kültür ve Turizm

(20)

özellikle de ABD ile ittifak ilkesine dayandırılmıştır37. Bu olaylardan dolayı

Türkiye’de ekonomik ve askeri yardım konusunda Amerika’ya bel bağlamak zorunda kalmıştır.

1.1.1. Truman Doktrini

ABD, savaş sonrasında SSCB’nin yayılmacı politikalarından endişe duymuş ve özellikle Orta Doğu ve Balkan politikaları için stratejik öneme sahip olan Türkiye ve Yunanistan'a yardım etme kararı almıştır38. Başkan Truman, 12 Mart 1947'de

Kongre'de daha sonra "Truman Doktrini" olarak anılacak tarihi konuşmasında, Türkiye'nin ABD ve Batı dünyası için taşıdığı önemin vurgulamıştır. Truman, Türkiye’nin Orta Doğu için taşıdığı öneme ve Türkiye’nin savaş sonrası dönemde özellikle savunma alanında İngiltere ve ABD’den yardım talebine temas etmişti. İngiltere’nin içinde bulunduğu güç durum nedeniyle, Türkiye'ye mali ve iktisadi yardım yapamayacağından söz ederek, ABD’nin bu konuda sorumluluk alması gerektiği hususunda Kongre’yi ikna etmeye çalışmıştır. "Yunanistan ve Türkiye'ye Yardım Yasası" 22 Mayıs 1947'de yürürlüğe girmişti39. Yasa, ABD Başkanı'na

Türkiye ve Yunanistan'a mali yardımla birlikte malzeme, hizmet ve bilgi yardımına ek olarak askeri ve teknik uzmanlar gönderme yetkisini vermiş ve bunun için 400 Milyon Dolarlık bir tahsisat ayırmıştır40. Yardımın başlaması için gerekli antlaşma, Türkiye

ile ABD arasında, 12 Temmuz 1947 tarihinde Ankara'da imzalanmıştır41. Antlaşmanın

4. Maddesine göre, ‘Türkiye'ye yardım olarak verilecek malzemelerin mülkiyeti ABD’ne aittir ve bu malzemeler, verilme amacı dışında kullanılamayacaktır. Bu anlaşma ile Türkiye, soğuk savaş döneminde Batı Bloğu içinde yer almıştır. Truman Doktrini ile Türkiye savaş yıllarında yıpranan saygınlığını düzeltmek, yapılan eleştirileri ortadan kaldırmak ve yükselen muhalefet karşısında tekrar güçlenmek için önemli bir fırsat yakalamıştır. Savaş yıllarında borç verme ve kiralama yöntemi ile alınan harp malzemelerinin borçlarının önemli bir kısmının silinmesi, kısa vadede

37 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, C. 1, Toplantı 0, 3. Birleşim, Tarih: 14.8.1946, s. 29-30. 38 Emin Alp Malkoç, Türk Basınında Truman Doktrini Ve Türkiye’ye Amerikan Yardımları

(1947-1950), Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap

Tarihi Enstitüsü Dergisi, S. 9, İstanbul, 2016, s. 94-96.

39 Oral Sander, Türk-Amerikan İlişkileri 1947- 1964, AÜSBF Yay., Ankara, 1979, s. 21.

40 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, C. 6, Toplantı: 1, 79. birleşim, Tarih: 1.9.1947, s.552-556. 41 TBMM Tutanak Dergisi, birleşim, Tarih: 1.9.1947, s.552.

(21)

siyasi iktidarın itibarını yükseltecek ekonomik iyileştirmeler yapma ihtiyacı, Türkiye’de siyasi gücü elinde bulunduranlar için yardımları daha da cazip kılmıştır.

1.1.1.1. Truman Doktrinin Sonucu

ABD kendi dış politikası açısından SSCB’nin çevrelenmesine önem vermiş ve bu devletle BM içinde işbirliğinden ümidi keserek, örgüt dışında düzenlemelere gitmiştir42. NATO ve SEATO’nun43 kurulması, Balkan ve Bağdat paktlarının44

kurulumunu destekleyen somut belirtiler olmuştur.

Türkiye’nin dış politikası açısından ise 1945-1946 yılları arasında Sovyet tehdidi ile karşılaştıktan ve Truman doktrinin ilanından sonra bütün dış politika felsefesini batıya sıkı bağlarla bağlanmak ilkesi üzerine dayandırmıştır45. Bunun için batının

kurduğu bütün siyasal, askeri ve ekonomik kuruluşlara katılmayı amaç edinmiştir. Türkiye’nin iç politikasında ise demokratik eğilimlerin güçlenmesinde etkili olmuştur46.

42 Ali Rasizade Şamiloğlu, “Türkiye Açısından Truman Doktrini Ve Stalin Diplomasisini Hataları”,

Çev., Muhibbi Ahmedov, Belleten Dergisi, TTK Yay., S.55, Ankara, 1991, s.241.

43Güneydoğu Asya Antlaşması Teşkilatı kısaca SEATO ABD'nin öncülüğünde uluslararası kolektif

savunma için oluşturulmuş. Güneydoğu Asya ülkeleri ve burada çıkarları bulunan sekiz ülkenin katılımıyla oluşturulmuştur. Amacı Güneydoğu Asya'yı başta Çin olmak üzere komünizme karşı güçlü hale getirmektir.

44 1955 yılında Türkiye, İran, Irak, Pakistan ve İngiltere arasında kurulan bölgesel savunma iş birliği

ittifakıdır. ‘‘… Ortadoğu’nun savunulması konusunda inisiyatifi, bölgede sömürgecilik alanında kötü bir geçmişi bulunmayan Amerika Birleşik Devletleri'nin ele alması üzerine çevreleme politikası doğrultusunda Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye arasında tesis edilen Balkan Paktı'ndan (1953) sonra, Güneydoğu Asya Antlaşması Teşkilatı (SEATO) ile NATO'yu birbirine bağlayacak bir Ortadoğu savunma ittifakının kurulması için çeşitli gayretler gösterilmiştir. İngiltere ve Türkiye'nin ortak çalışmaları sonunda kurulmuş bölgesel bir savunma iş birliği teşkilatı olan Bağdat Paktı'na giden yolda ilk çalışmaları Amerika Birleşik Devletleri yaparak 28 Aralık 1953'te Pakistan'la bir teknik ve ekonomik yardım antlaşması ile 19 Mayıs 1954'te Karşılıklı Savunma İçin Yardım Antlaşması’nı imzaladı. Bu antlaşmada Pakistan’ın bölgesel savunmaya katılacağı açıklanmıştır. Türkiye, NATO'ya alınmasında kendisine muhalefet eden İngiltere'ye, NATO'ya alınması halinde Ortadoğu savunmasında görev alacağı tavizini verdiğinden böyle bir savunma ittifakına katılacağını kabul etmiş bulunuyordu. Bu amaçla Türk yöneticileri Irak. Lübnan ve Suriye yöneticileriyle yoğun temaslara giriştiler. Bağdat Paktı'nın ilk halkasını, Türkiye ile Irak arasındaki görüşmeler sonunda 12 Ocak 1955'te yayımlanan Türk-Irak Deklarasyonu teşkil etti. Bu deklarasyonla kurulması düşünülen paktla ilgili görüşler dile getirildi. Türkiye Başbakanı Adnan Menderes, kurulması düşünülen pakta Suriye ve Lübnan’ın da katılmalarını sağlamak için Şam ı ve Beyrut'u ziyaret etti, fakat başarı sağlayamadı. Bu durum karşısında 24 Şubat 195S'te Bağdat'ta Türkiye ile Irak arasında sekiz maddelik Karşılıklı Güvenlik ve Savunma İşbirliği Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma Bağdat Paktı’nın özünü oluşturdu.’’ Bkz. Davut Dursun, ‘‘Bağdat Paktı’’, TDV İslam Ansiklopedisi, C.4, s. 446-447.

45 Sander, 1998, a.g.e., s. 90-94.

46 Haluk Ülman, İkinci Cihan Harbi’nden Truman Doktrini ’ne kadar Türk-Amerikan Diplomatik Münasebetleri (1939-1947), AÜSBF Yay., Ankara, 1961, s.89-90.

(22)

Truman Doktrini sonucu alınan yardımların Türkiye bakımından bazı sıkıntılara yol açtığı gözlemlenmiştir. Türkiye’ye antlaşma sonrası karşılıksız olarak 100 milyon dolarlık savaş artığı malzemenin verilmesi, üstelik verilen malzemenin bakım ve idamesi için yedek parçaların ABD’den temin edilmesi; iki problem doğurmuştur: İlk olarak, bakım ve idame için gerekli yedek parçalar bütçeye her yıl ilave bir yük getirmiştir. İkincisi ise yedek parçanın yurt dışından gelmesi Türk Silahlı Kuvvetleri’ni de dışa bağımlı hale sokmuştur47.

2.1.2. Marshall Planı

5 Haziran 1947'de ABD Dışişleri Bakanı George Marshall'ın Harvard Üniversitesi'nde yaptığı Avrupa'nın kalkınmasının ABD’nin çıkarlarına uygun olduğunu savunan konuşmasıyla açıklanan Marshall Planı, Truman doktrininin ekonomik alandaki yüzü olarak görülmüştür48.

Planı çerçevesinde tahsis edilen yardımların dağıtımı için, A.B.D. bünyesinde Ekonomik İşbirliği İdaresi (Economic Cooperation Administration, ECA) adında bir örgüt kuruldu. Bu örgütün onayı olmadan hiçbir yardım gönderilmeyecek ve kullanılmayacaktı. ECA bir kamu kuruluşu niteliği taşımıyordu. Özel sektör yetkililerinden oluşan ve danışma komiteleri yoluyla özel sektör gruplarıyla ilişkilendirilen bir bağımsız ajanstı. ECA'nın özel sektörle böylesine yakın ilişki içinde bulunmasının nedeni, Amerikan şirketlerinin Avrupa pazarına doğrudan girebilmesini sağlamak ve Avrupa'da tek bir pazar oluşumunun önündeki engelleri kaldırmaktı49.

Dünya savaşı bittiği zaman, Türk ekonomisi iyi bir durumda değildi. Sovyet tehdidi altında büyük bir orduyu silahaltında tutması, çok partili döneme geçtikten sonra yöneticilerin büyük yatırımlara girme zorunluluğu, savaş içinde yükselen ihraç mallarının fiyatlarının olağan seviyede düşmesi gibi etkenler sonucu borçlanmaya gitmekten başka çare kalmamıştı. İşte bu nedenle 1946 kredi antlaşmaları ve Truman

47 Levent Kalyon, ‘‘Truman Doktrini Üzerine Bir Analiz,Atatürk Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’’, Güvenlik Stratejileri Dergisi, S. 11, İstanbul, 2010, s. 12.

48 Gürün, a.g.e., s. 255.

49 Çağrı Erhan, Ortaya Çıkışı ve Uygulanışıyla Marshall Planı’’, AÜSBF Dergisi, C. 51, S. 1, Ankara

1996, (275 – 288), s. 283. Buna karşılık, Avrupa ülkeleri de kendi aralarında, Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü (Organization of European Economic Cooperation - OEEC)'nü kurmuşlardı.

(23)

doktrini içindeki yardımdan alabilmeli için yoğun çaba sarf etmişlerdi50. Marshall

planı olarak bilinen Avrupa kalkınma projesinin ilk hazırlığı 12 Temmuz 1947’de Paris’te toplanan 16’lar konferansı51 çalışmaları ile başlamıştır. Marshall planı, ulusal

ekonomiyi geliştirmek planı değil, savaştan yıkık çıkmış Avrupa’nın yeniden inşası planı olduğu belirtilmişti. Türkiye’nin savaşın yıkıcılığını görmediği için Avrupa ülkeleri ile kıyaslanamayacak yapıda olmasından ötürü kendisine askeri yönden mevcudunu azaltılması söylenmişti. Ancak buna rağmen Türkiye’nin askeri gücü ve iç düzeni bakımından önemini anlayan ABD, Türkiye’yi Marshall planı içine almayı kabul etmiştir. 3 Nisan 1948’de Marshall planı adıyla Amerikan Yardım Kanunu yürürlüğe girmişti. Görüşmeler sırasında öne çıkan konu Türkiye’nin Marshall planından peşin para ile değil kredi ile yardım görmesi olmuştu52.

Kanunun amacı Avrupa’nın kalkındırılması için yapılacak mali ve iktisadi yardımların şekillerini göstermek ve hükümete bu konuda yetki vermektir. 16 Nisan 1948’de Avrupa İktisadi İşbirliği Örgütü’nü daimi statüye geçiren anlaşma imzalanmış, Teşkilatın daimi merkezi Paris olarak belirlenmiştir. Türkiye icra komitesine seçilmiştir. Türk-Amerikan iktisadi anlaşması 4 Temmuz 1948’de resmen imzalanmıştır53.

Böylece, Truman doktrininden sonra Marshall planı da Türkiye’nin II. Dünya savaşından sonra giriştiği, bir yandan batılılaşma, öte yandan ve şimdi onun önderi durumuna geçmiş bulunan ABD ile savunma ilişkilerine geçme çabalarında önemli bir aşama olarak kabul edilmişti. Ancak Türk hükümeti ABD tarafından ‘tekelci’ olarak görülen ekonomik yapıyı liberalleştirmek yükümlülüğü altına da girmişti.

50 Korkut Boratav, Türkiye İktisat Tarihi ( 1908-2002), İmge Kitabevi, Ankara, 2003, s. 99.

51 ‘’12 Temmuzda İngiltere, Fransa, Belçika, İtalya, Portekiz, İrlanda, Yunanistan, Türkiye, Hollanda,

Lüksemburg, İsviçre, İzlanda, Avusturya, Norveç, Danimarka ve İsveç'in katılmasıyla toplanan 16'lar Konferansı 22 Eylülde, Amerika'ya sunulmak üzere bir Avrupa Ekonomik Kalkınma Programı hazırladı. Bu program üzerine Amerika, 3 Nisan 1948'de Dış Yardım Kanunu'nu çıkardı. Amerika, bu kanuna dayanarak daha ilk yılında 16'lara 6 milyar dolarlık bir ekonomik yardım yaptı. Bu yardımlar daha sonraki yıllarda da devam edecekti.’’ Emre Sarı, 20. Yüzyıl Tarihi, Net Medya Yay., Antalya, 2016, s. 184.

52 Ülman, a.g.e., s. 119-122.

(24)

ABD, II. Dünya savaşından sonra Avrupa’nın ekonomik bakımdan kalkınması ile yakından ilgilenmiş bunu da yaptığı Marshall yardımı ile göstermişti. ABD soğuk savaş döneminde ekonomik yardımı diplomatik bir silah olarak kullanan ilk devlet olmuştu. Amerika bu ekonomik yardımı öncelerinde hibe olarak vermeye başlıyor. Daha sonrasında yardım kredi şekline dönüşüyor son olarak ise tarımsal ürün fazlasını da ekonomik yardım olarak vermişti54. Türkiye’ye yapılan ekonomik yardımlardan

üçü de verilmişti.

2.1.2.1. Türkiye’de Marshall Planı Yönetimi

Amerika’da kurulacak Türk Ekonomi Heyeti hakkında Amerika ile Türkiye arasında düzenlenen protokole göre, Heyet, ERP yardımından sağlanacak kredilerle iktisadi devlet teşekkülleri ve diğer resmi kurumlar tarafından ABD ve Kanada’dan yapılacak mal alımlarının devlet menfaatine en uygun bir şekilde icrasını sağlamak üzere kurulmuştur. Heyet, Maliye Bakanlığınca tayin edilecek bir başkanla, Bayındırlık, Ekonomi, Tarım ve Ulaştırma Bakanlıklarınca tayin olunacak birer üyeden oluşmaktadır55. Washington Büyük Elçiliği Mali Müşaviri ve Ticaret Ataşesi

Heyetin işlerini incelemeye yetkili olup Başkan tarafından lüzum görüldükçe Heyet toplantılarına katılabilmektedir. Heyetin başlıca görevleri, ERP yardımından ve Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasından elde edilecek kredi ve istikrazlara ilişkin çeşitli işleri, her alımda ilgili Bakanlıkça verilecek direktifler derecesinde görmek ve bu işlerin düzenli yürümesini sağlamaktır. Heyet ayrıca, Amerikan piyasasıyla yakından temasa geçilerek bu piyasanın gereklerini öğrenmek ve ilgili devlet daireleri ve iktisadi devlet teşekkülleri adına mukavele yapmakla görevlendirilmiştir56.

Türkiye, Amerika’dan dört farklı alanda teknik yardım almıştır. Bunlardan birincisi Amerika’ya eleman gönderilmesi, ikincisi Amerika’dan uzman ve müşavir getirilmesi, üçüncüsü teknik malzeme temini, dördüncüsü ise iktisadi, sınaî ve zirai sahalarda karşılaşılan teknik sorunların karşılıklı çözümüdür57. Türkiye diğer

54 Tekeli, İlkin a.g.e., s. 8-9.

55 Esat Şibay, ‘’Marshall Planı ve Türkiye’’, Çalışma Dergisi, S. 27, Nisan, Mayıs, Haziran, Ankara,

1949, s. 13-15.

56 Oktay Yenal, Cumhuriyetin İktisat Tarihi, İş Bankası Yay., İstanbul, 2013, s. 203. 57 Dik, a,g.m., s. 956.

(25)

ülkelerden farklı olarak, yardımın büyük bir kısmını ziraatın makineleştirilmesi, yeraltı servetlerinin işletilmesi, mevcut işletmelerin modern araçlarla teçhizi, enerji kaynakları ve karayolu yapımı için kullanmıştır. Teknik yardımlar kapsamında Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı 1948 yılından itibaren 1951 yılına kadar58 118 teknik yardım

grubu oluşturmuş, Türkiye bunlardan 20’sine katılmıştır59.

58 Sayim Türkman, ABD-Ortadoğu ve Türkiye, Nobel Yay., Ankara, 2007, s. 184. 59 Dik, a.g.m., s. 956-958.

(26)

2.BÖLÜM

1946-1950 DÖNEMİNDE TÜRKİYE’NİN SİYASİ VE EKONOMİK DURUMU Türkiye’de yapılan kalkınma programlarının amacı dönemlere göre farklılık göstermiştir. Bu dönemde yapılan çalışmaların dünyadaki ilerlemenin benzer biçimde Türkiye’de de kalkınma planlarında saptanan görüşler doğrultusunda şekillenmiştir60.

Bu bağlamda ülkede tarım, sanayi, yollar, limanlar dâhil kalkınmak için en birinci gaye haline gelmiştir61. Yeni kurulan cumhuriyetin yukarıda sayılmaya çalışılan hedeflere

ulaşması adına merkeziyetçi bir yönetim anlayışına dayanmış ve otoriter bir tutum içine girmiştir62. Bu da ülkede karışıklığa neden olmuştur.

Ülkemizdeki kalkınma-planlama çalışmaları 1930’lu yıllara dayansa da asıl ilerlemenin II. Dünya savaşından sonra yaşandığı görülmektedir63. II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’de yeni toplumsal yapılar ve ilişkiler biçiminin ortaya çıkarmasına bağlı olarak devletin işleyişinde de değişimler olmuş ve yönetim sisteminde yeniden düzenleme çalışmaları hız kazanarak yeni plan arayışlarına girmiştir.

2.1. Demokrat Parti ile Çok Partili Siyasî Rejime Geçiş

Türkiye II. Dünya Savaşı’na katılmamış olmasına rağmen savaş zamanında ortaya çıkan ekonomik ve sosyal değişikliklerden etkilenmiştir. Hükümet, savaşın her an ülkemiz sınırlarına girmesi ihtimaline karşı orduyu savaş boyunca güçlendirmiştir. SSCB’nin geçmiş zamanlardaki politikasına baktığımızda sıcak denizlere inmek, Orta Asya’ya hâkim olmak gibi düşüncelerinin yanında savaş bitiminden sonra Ortadoğu’da petrolü kontrolü altına almak ve Ortadoğu’ya sahip olarak Amerika’nın gücünü kırmak istemiştir64. SSCB, Türkiye’nin konumundan dolayı hedeflerini bu

ülke üzerinden gerçekleştireceği için bu tehlike ile karşı karşıya kalan Türkiye batılı müttefiklerden destek arama yollarına yönelerek savaş sonrası hazırlanan planların

60 Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, Remzi Kitabevi, C. 2, 4. Baskı, İstanbul 1979, s. 396-397. 61 Aydemir, a.g.e., s. 397.

62 Oral Sander, Siyasi Tarih 1918-1994, İmge Kitabevi, İstanbul, 2005, s. 32. 63 Aydemir, a.g.e., s.

(27)

ihmaline terk edilmesine neden olduğu için çoğu kimseler CHP’den uzaklaşmıştır65.

Savaş yıllarında yaşanan diğer sorunlara baktığımızda, tek parti yönetiminde ortaya çıkan sorunlar halkın tepkisini çekmekteydi. Hayat pahalılığı, ekmek fiyatlarının artması, yoksulluk gibi unsurlara ek olarak devletin, çiftçinin mallarına değerinin altında bir fiyatla el koyması, Toprak Mahsulleri Vergisinin köylünün tarlasında tahmini bir fiyatla belirlenmesi gibi keyfi uygulamalarla, Türkiye üzerindeki dış baskılar ve ormanların devletleştirilmesi örnek olarak verilebilir66. Diğer bir sorunda

savaşın getirdiği ekonomik sıkıntılar karaborsa ve haksız kazanç sağlayan yeni bir zengin sınıfı ortaya çıkarmıştır. Söz konusu bu sınıf iktidarda söz sahibi olma hakkını elde etmeyi amaçlayarak hükümete baskı yapmaya başlamışlardır67. Yaşanan bu

gelişmeler iktidarın siyasal ve sosyal alanda otoriter bir düzen ortaya koymaya çalıştığının bir göstergesidir68. Halk hükümetin bu icraatlarından memnun kalmayınca

hoşnutsuzluklarını yüksek sesle dile getirmeye çalışmışlardır.

Halk, devletle olan ilişkisini, jandarma ve vergi tahsildarı ile somutlaştırmaktaydı. Yol vergisi, tarım ürünlerinden alınan vergiler ekonomik durumu savaş şartlarından dolayı kötü olan halkı daha da zor şartlar altında yaşamaya mecbur bırakmaktaydı. Örneğin 1940 yılında Milli Koruma Kanunu yasası yürürlüğe girerek devletin, fiyatları saptamada, ürünlere el koymada, hatta zorunlu çalışma yükümlülüğü getirmede sınırsız yetkiler almasıyla halkın devlete olan güveni sarsılmıştı69.

Halkın, devletin yaptırımlarından rahatsız olduğu bir diğer konu ise uygulanan laiklik politikasının katı bir hal almasından kaynaklanmıştır70. Söz konusu politikalar

ile dinin gündelik yaşam içindeki durumu engellenerek memlekette etnik ve dini kimliğin arka plana atılmasına sebep olmuştur. Bu da kırsala yakın olan geniş halk

65 Aydemir, a.g.e., s. 293-294; Cemil Koçak, Türkiye'de Millî Şef Dönemi 1938- 1945, İletişim Yay.,

Ankara, 1986, s.386.

66 Ayrıntılı bilgi için bkz. Osman Akandere, Milli Şef Dönemi Çok Partili Hayata Geçişte Rol Oynayan İç Ve Dış Tesirler, İz Yay., İstanbul, 1998, s. 145-336.

67 Şükrü Karatepe, Tek Parti Dönemi, İz Yay., İstanbul, 1997, s.109-111.

68 Ozan Örmeci, İttihat ve Terakki’den AKP’ye Türk Siyasal Tarihi, Güncel Yay., İstanbul, 2008,

s.58.; Cem Eroğul, Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, İmge Kitabevi, Ankara, 2003, s. 55-60.

69 Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yay., İstanbul, 2008, s. 303. 70 Şerif Mardin, Türkiye’de Toplum ve Siyaset, İletişim Yay., İstanbul, 2004, s.67.

(28)

kitlelerinin merkezden uzaklaşmasına, devlet ve vatandaş arasındaki düşünce fikrinin zıtlaşmasına neden olmuştur71. Sanayide çalışmakta olan işçiler için ise herhangi bir

sosyal yardım uygulamaları veya iş güvenliği yoktu72. Savaşın olduğu yıllarda işçilerin

satın alma gücü giderek azalmıştı. Bu düşüşün esas sebebi savaş zamanında ordunun ihtiyaçlarının karşılanması için Merkez Bankasının para basması ve bu durumun ekonomi üzerinde enflasyona bağlı baskı oluşturmasıdır. Alım gücündeki düşüşün yaşanması ise bu duruma paralel olarak hayat şartlarını zorlamaya ve sonucunda bürokrasinin de kendi içinde sistemi sorgulamasına neden olmuştur73. Halkın

ekonomik ve sosyal düzenini etkileyen bir diğer etkende varlık vergisi düzenlemesidir. Genel olarak zengin gayrimüslimleri etkilemiş olan Varlık Vergisi Kanunu Türk burjuvazisini de rahatsız etmeye başlamıştır. Bunun doğal sonucu olarak gittikçe güçlenen bu yeni sınıf içinde bulunduğu siyasal pozisyonu reddetmekteydi74.

CHP’nin içinden sisteme yönelik eleştiriler giderek artmaya başlamıştır. Örneğin Devletçi politikaları benimseyen Recep Peker, 1945 yılında Şirketi Hayriye’nin devletleştirilmesine yönelik yapılan oylamada Ali Rıza Erem, Arif Çubukçu, Hazın Atıf Kuyucak, İzzet Arıkan, Muhtar Berker, Münir Birse ile birlikte ret oyu kullanmışlardır75. Hükümetin yapmış olduğu icraatlar savaşın ekonomik yükü

altında kalan toplum tarafından tam olarak benimsenmemiş ve halkın bürokrasi ile arasında yaşanan bu çatışma yeni bir siyasal düzen arayışına ortam hazırlatmıştır76.

Söz konusu olan yeni bir düzen arayışının ülkenin iç olaylarından kaynaklanan bir hareket olduğu kadar dış gelişmelerden de etkilendiğini söyleyebiliriz77.

Meclisin gündemine gelen toprak reformu, varlık vergisi ve bütçe görüşmeleri iktidar ve muhalefet arasındaki tartışmaların artmasına neden olurken bardağı taşıran

71 Mardin, a.g.e, s.64-65.

72 Ercan Haytaoğlu, “İnönü Döneminde Siyasal Yaşam 1938-1950”, Yakın Dönem Türk Politik

Tarihi, Anı Yay., Ankara, 2006, s.86.

73 Zürcher, a.g.e., s.305.

74 Tanju Tosun, Türk Parti Sisteminde Merkez Sağ ve Merkez Solda Parçalanma, Boyut Yay.,

İstanbul, 1999, s.82-85.

75 Erdoğan Günal, Türkiye’de Demokrasinin Yüzyıllık Serüveni, Karakutu Yay., İstanbul, 2009, s.93. 76 Zürcher, a.g.e., s.307.

77 Baskın Oran, “1945-1960: Batı Bloku Ekseninde Türkiye-1- Dönemin Bilançosu”, Türk Dış

Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar 1919-1980, C.1, İletişim Yay., İstanbul, 2001, s. 492.

(29)

son olay Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ın sunduğu takririn kabul edilmemesi muhalefetin yeni bir parti kurmasına hız kazandırmıştı78. 7

Haziran 1945’te Fuat Köprülü tarafından CHP Meclis Grubu’na bir önerge verilmişti79. Metni imzalayan dört kişi olduğu için önergeye dörtlü takrir denmiştir.

Başbakan Şükrü Saraçoğlu, Halk Partisinin sağlam bir demokratik temele dayanmış olduğunu söyleyerek önergede yazılı olan CHP’nin ıslahına gerek olmadığını belirterek önerge sahibi dört milletvekilinin takrirlerini geri almaları tavsiyesinde bulunmuştu80. Takririn reddi ile birlikte Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat

Köprülü partiden ihraç edilmiş, bu gelişmeye tepki olarak Celal Bayar da istifa etmişti81.

CHP’den ayrılan Adnan Menderes, Refik Koraltan, Fuad Köprülü ve Celal Bayar, başlıca hedeflerinin demokrasiyi geliştirmek olduğunu öne sürmüşlerdi. Hükümet müdahalesini mümkün olduğu kadar azaltmak, bireyin hak ve özgürlüklerini arttırmak, halkçılığın ve halkın egemenliğini ön planda tutup siyasal inisiyatifin tabandan yani halktan gelmesini savunmuşlardı82. Özel teşebbüse ağırlık verip iş adamlarının desteğini alarak tek parti döneminin keyfi kısıtlamalarının kaldırılacağı ve özellikle devletin baskı unsurunu alarak jandarmanın asıl görevine dönmesine imkân vereceği vaadinde bulunmuşlardı83.

Yukarıda açıklanmaya çalışılmış çeşitli sorunların sonucunda, Türkiye’de muhalefetin sesi giderek artmaya başlamıştı. Bu muhalif kesim İsmet İnönü tarafından da bilinmekteydi. CHP bu ortamda siyasetin ve ülkenin daha fazla gerilerek rejim ve devlet açısından tehlikeli bir hal almasını önlemek amacıyla siyasi yapının daha özgürlükçü olmasına ve muhalefetin siyasal alanda temsil edilmesine olanak sağlayacak yeni düzenlemelerin önünü açmaya başlamıştı. Bu olaylar sonucunda 27

78 Akandere, a.g.e., s. 360-362 ve 373.

79 Mahmut Goloğlu, Demokrasiye Geçiş:1946-1950, Kaynak Yay., 1. Baskı, İstanbul, 1982, s. 40. 80 Samet Ağaoğlu, Demokrat Parti’nin Doğuşu, Yükselişi ve Sebepleri, Haz. Cemil Koçak, İletişim

Yay., İstanbul, 1992. s.84-85.

81 Eroğul, a.g.e., s. 29.

82 Bülent Ardıç; Turgay Ergun, ‘‘Siyasal Nitelikli Yüksek Yönetici Atamaları’’ Amme İdare Dergisi,

C.13, S.2, İstanbul, 1980, s.8.

(30)

Ekim 1945’te Milli Kalkınma Partisi, 7 Ocak 1946’da Ankara’da Demokrat Parti kurulmuştur84.

Partinin siyasi olarak amacı demokrasiyi sağlamak, ekonomik olarak ise devlet ve özel teşebbüsün dengeli olarak çalışması olduğunu savunmuşlardır85. DP,

Anayasa’daki altı ilkenin CHP ile ortak ilkeleri olması gibi bir durumun benzerlik olabileceğini CHP’ye bağlı olarak kurulmuş bir parti olmadığını beyan etmiştir86.

DP’nin kurulmasının ardından CHP kendi içerisinde bazı değişikliklere giderek 11 Mayıs 1946’da “Milli Şef” unvanını tüzüğünden çıkarmış, 12 Haziran 1946’da üniversitelere özerklik tanıyan yasayı kabul etmişti. İnönü tarafından 12 Temmuz 1947’de “12 Temmuz Beyannamesi87” yayınlanmış ve bu bildirge ile Cumhurbaşkanı

İsmet İnönü, muhalefet partilerine, iktidar ile eşit muamele edeceğini duyurmuştu88.

Öte yandan 13 Kasım 1947 yapılan Cumhuriyet Halk Partisi kurultayında devletçilik ve laiklik ilkelerinin daha hoşgörülü uygulanmasına yönelik kararlar alınmıştı89.

2.1.1. 7 Eylül 1946 Devalüasyonu

Hükümet, Milli Korunma Kanunu ile oluşan ve 1944 yılında 510 sayılı kararname ile sınırları belirlenen fiyat kontrolü, üretimle tüketim arasındaki dengeyi kurarak tüketiciyi, haksız kazanç isteklerine karşı korumayı hedeflemişti90. Tüketimi

kısan tayın usulü, ticareti kayıtlayan fiyat denetimi, hem dünyada hem Türkiye’de devreye sokulan, savaş koşullarının zorunlu uygulamalarındandır. Çoğu ülkede savaş döneminden kalan bu uygulamalar devam ederken 1946 yılının ortalarına doğru CHP Meclis Grubu, 510 sayılı kararnamenin kaldırılmasına ve Milli Korunma Kanunu’nda düzenlemeler yapılmasına karar vermişti91. Yapılan değişikliklere göre defter tutma

84 Akandere, a.g.e., 408 ve 433.

85 Tevfik Çavdar, ‘‘Demokrat Parti’’, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C. 5, İletişim

Yay., İstanbul, 1983, s. 2064.

86 Çetin Yetkin, Karşı Devrim (1945-1950), 6. Baskı, Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk

Yay., Antalya, 2007, s. 576-577.

87 Fehmi Akın, “12 Temmuz Beyannamesi’nin Türk Siyasi Tarihindeki Yeri ve Önemi”, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 7, No. 2, Aralık, Sivas, 2006, s. 10.

88 O. Metin Öztürk, Ordu ve Politika, Gündoğan Yay., Ankara, 2000, s. 62-64. 89 Oran, a.g.e., s. 492.

90 Tevfik Çavdar, “İktisadi Düzen ve Sorunları Cumhuriyet Döneminde Türk İktisadi Düşüncesi”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C. 4, İletişim Yay., İstanbul, 1983, s. 1074-1084. 91 Ekonomi, 5 Nisan 1946.

Şekil

Tablo I. Hilts, Thornburg ve Barker Raporlarının Tablo Üzerinde Gösterilmesi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunlar, gök cisimlerinin belli biçimlerinin, özellikle ay ve güneş tutulmalarının, müneccimlerce felaket simgesi olarak görüldüğü ve hükümdar için tehlikeli

Gelen, gazetecilerin ablukasında kaldığı için Bayar oturduğu

Bu arada Almanya’nın, Fransa ve Belçika’ya da savaş açması üzerine, İngiltere, Almanya’ya savaş ilan etmiş ve Birinci Dünya Savaşı başlamıştır.. Bu

Madem ki sulhen (barışla) vermiyorlar, harben (savaşla) almak için Gazi (Mustafa Kemal Paşa) ısrar ediyor. Hükümet de bu fikirde. Bizde, muvaffak olacağımıza şüphe yok.

Anadolu’da işgal karşıtı süreç İstanbul ve Ankara hükümetleri Kurtuluş

Sınırlar, Boğazlar, Borçlar, Savaş Tazminatı, Azınlıklar, Kapitülasyonlar, Patrikhane,.

Anahtar Kelimeler: Birinci Dünya Savaşı, Kadro Dergisi, Kadrocular, Burhan Asaf Belge, İsmail Husrev Tökin, Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör, Yakup Kadri

Her ne kadar astrobiyoloji iki bilim dalının ortak çalışmalar yürüttüğü bir alan gibi algılansa da uzaklarda yaşamın izlerini aramak için çok daha fazla sayıda