• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM

2.4.1.3. Vergi Reformu (Gelir Vergisi ve Muamele Vergisi)

Kongrede görüşmeler tamamlandıktan sonra rapor haline getirilen vergi reformu konusundaki görüşler oybirliği ile kabul edilmiştir. Alınan kararlar şu şekildedir151.

151 Semiz, a.g.m., s. 45-46.

Madde 1: Gelir ve Kazanç Vergisi hakkındaki kararlar

a-) Beyanname sisteminin vergi adaletini temin edecek şekilde uygun sınırlar çerçevesinde genişletilmesi,

b-) Vergi oranlarının yükümlülüğü zorlamayacak bir seviyeye indirilmesi, c-) Ülkemizin genelindeki geçinme seviyesi dikkate alınarak asgari geçim seviyesinin vergi dışında bırakılması.

Bu konularda hem fikir olunduktan sonra ülke şartları da göz önüne alınarak hangi vergilerin nasıl şekilleneceği (tahakkuk) konusunda aşağıdaki kararlar alınmıştır. Buna göre;

1. Zirai kazançların vergiden muaf tutulması,

2. Gayrimenkul gelirlerinin 2500 Liraya kadar olan kısmının vergiden istisnası, 3. Geniş ölçüde iş yapan tüccar ve sanayi mensuplarının dışında kalan mükelleflerin iş hacmi nispeten fazla olanların basit defter usulüne tabii tutulması152,

4. Kurumlar Vergisi muhafaza edilmekle beraber oranı %10’dan %5’e indirilmesi,

5. İşçi statüsünde bulunanlar, Gelir Vergisine tabii olanların yanında çalışsalar dahi karneli olması,

6. Vergi oranlarının %10’dan başlatılıp bu oranının %30’dan fazla olmaması, 7. Doğal afetler sonucunda değerini yitirmiş olan maddelerin maliyenin kararlaştırdığı müfettişlerin denetiminden sonra kayıttan düşülmesi kararına varmışlardır.

Madde 2 – Muamele Vergisi hakkındaki görüşler Komisyon Muamele Vergisinin tamamen kaldırılması, bu yönden azalacak devlet gelirinin başka bir yoldan uygun bir şekilde telafisinin aranmasına karar verildi.

1948 İktisat Kongresinin en çok göze çarpan özelliği, tamamen hükümetten bağımsız olarak toplanması olmuştur. Devletin yani CHP’nin Devletçilik, Dış Ticaret ve vergi uygulamalarını ciddi şekilde eleştirmesi diğer bir özelliği olmuştur. Bu açıdan kongre adeta bir muhalefet partisi görevini görmüştür. Alınan kararlar iktidar tarafından pek dikkate alınmasa da belli ölçüde Meclisin de gündemine girmeyi başarmıştır. Kongre kamuoyunda ise uzun süre tartışılmıştır. 1950 yılında demokrat parti iktidara geçince kararları belli ölçüde hayata geçirmeye çalışmıştı

3. BÖLÜM

1950’Lİ YILLARDA AMERİKAN HEYETLERİNİN TÜRKİYE’NİN KALKINDIRILMASI İLE İLGİLİ HAZIRLAMIŞ OLDUĞU RAPORLAR

Türkiye’nin kalkındırılması için 1946’dan itibaren hazırlanan yerli ve yabancı uzman raporları 1950’li yılların iktisadi kalkınmasının anlaşılması için farklı bir inceleme alanı olarak ele alınabilir. Yabancı uzman raporları yalnızca finansal alanda hazırlanan raporlar değildir, aynı zamanda farklı konuları da ele alan raporlardır. Örneğin 1924 yılında ülkemize gelen John Dewey153 ve 1932 yılında gelen diğer bir

uzman Albert Malche154 eğitim alanına ilişkin öneriler sunan uzmanlar arasındadır155. Cumhuriyet’in ilan edilmesinden sonra Türkiye için yeni ihtiyaçlar doğmuş ve bu yeni devletin örgütsel yapısına ilişkin yenilikler gündeme gelmiştir. Sırasıyla baktığımızda raporların hazırlanış nedenleri temel ihtiyaçlara göre şekillendirilmiştir. II. Dünya Savaşı bittikten sonra devletin daha etkin ve verimli hale getirilmesi doğrultusunda çaba sarf edilmiştir. Bu gereksinimler neticesinde uygulanması gerekli olan düzenlemelerle ilgili olarak, hükümet çeşitli yerli ve yabancı uzmanlar görevlendirmiştir. Yabancı uzmanlara rapor hazırlatma konusunda Türkiye, Osmanlı’nın son dönemlerinden bu yana alışık olduğu bir uygulamadır156. 1948

yılında Marshall Planı adıyla alınan yardımla birlikte Amerikan heyetleri daha önceki yıllarda olduğu gibi Türkiye’ye yeniden gelmeye başlamışlardır. Bu heyetlerin hazırlamış olduğu raporların içeriği ekonomik alanda olup buna bağlı olarak sanayi stratejisinin belirlenmesi, dış politikadaki yerimiz ve idare sisteminin işleyişini

153 1924 yılında çağrılan ilk yabancı uzman, Amerikalı John Dewey’dir. Colombia Üniversitesi öğretim

üyelerinden olan ve iki ay ülkemizde kalan Amerikalı uzman iki rapor hazırlamıştır. Cumhuriyet kurulduktan bir yıl sonra, Maarif Vekâleti tarafından “demokratik bir sistemde öğretmen kadrosu nasıl yetiştirilir” sorusunun cevabını aramak üzere Amerika’dan bir uzmanın davet edilmiştir. bkz. Ömer Akdağ, ‘‘Cumhuriyetin İlk Yıllarında Eğitim Alanında Yabancı Uzman İstihdamı (1923-1940)’’ , Uşak

Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.1, Uşak, 2008, s. 56

154 İlk olarak 1931 yılında Türkiye’ye gelmiştir. Altı ay kadar kalıp Avrupa’ya geri dönmüştür.

Sonrasında tekrar 1933 yılında Türkiye’ye gelerek bir yıl kadar burada kaldıktan sonra geri dönmüştür. Akdağ, a.g.m., s. 62.

155 Öznur Kartal, ‘‘Erken Cumhuriyet Döneminde Yabancı Uzman Raporlarına Göre Türk Eğitim

Sisteminin Ezbercilik Sorunu’’, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2016, s. 48- 49.

156 Zeki Erdoğan, ‘‘1950-1960 Dönemi’nde Türkiye’de İzlenen İktisat Politikalarının Analizi’’, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008,

oluşturmuştur. Yabancı heyetler tarafından hazırlanan bu raporlar, genel olarak kısa sürede hazırlandığı ve yeterli derecede konular üzerinde araştırma yapılamadığından dolayı eleştirilmiş olsa da kapsamlı çalışmalara dayandığı belirtilmektedir157.

İrdelenen konuların içinde personel sistemi, devlet memurlarında gereksiz artış, ödenen ücret, sınıflandırma gibi başlıklar sık sık gündeme taşınmıştır. Bunun dışında asıl önemli konuları; maliye, ulaşım, ziraat, sanayi gibi daha çok geneli kapsayan görüşlere yer verilmiştir. Hazırlanan raporlar genellikle birbirine benzemektedir. Bunun sebebi ise savaş sonrası oluşan ortamda yenidünya sisteminin genel görüşlerini yansıtmaları ve önceki raporlara göz atılmadan, birbirleriyle ilişkilendirilmeden yeniden raporların hazırlanması etkili olmuştur. Bu raporlar diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirilebilir.

3.1. Hilts Raporu

Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar geçen sürede yolların uzunluğu toplamda 18.335 km olarak hesap edilmiştir. Bu yollardan 13.885 km’si yıpranmış ve baştan sona tamir edilmesi gerekirken, 4.450 km’si de toprak yoldan oluşmaktadır. 1923 yılında karayollarının yaklaşık 6.943 km’si “her mevsimde geçit veren yol” özelliğine sahipti. Bu oran 1938 yılının ilk aylarında, 9 179 km’si hasarsız yol olmak üzere 38.864 km’ye ulaşmıştır158. Türkiye’nin ulaşım alanında

özellikle karayolunda önemli bir dönüm noktası teşkil eden 1948 yılında yolların uzunluğu 44.186 km’ye yaklaşmıştı. Bunun 12.146 km’si her mevsimde geçit vermekteydi, yolların toplamı ise 55.008 km’ye yaklaşmıştı159.

Karayollarında en ciddi gelişme DP döneminde yaşanmıştır160. Bu dönemde

Amerika Birleşik Devletlerinden gelen heyetlerin katkılarıyla ABD’nin yolları model alınarak ve dış yardımların desteği ile karayolları yapımı hızlandırılmıştır. 1948 yılında hükümetin daveti üzerine gelen Amerika yol heyeti Türkiye’de keşif yapmaya

157 Barış Ertem, ‘‘Türkiye-ABD İlişkilerinde Truman Doktrini Ve Marshall Planı’’, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 12, S. 21, Balıkesir, 2009, s. 395.

158 Cavit Orhan Tütengil, İçtimai ve İktisadi Bakımdan Türkiye’nin Karayolları, İstanbul

Matbaası, İstanbul, 1961, s. 19-21.

159 Tütengil, a.g.e., s. 21. 160 Tütengil, a.g.e., s. 22.

başlamıştır161. Yapılan incelemeler sonucunda hazırlanan rapor ‘‘Türkiye’nin Yol

Durumu’’ adıyla dönemin Bayındırlık Bakanı Kasım Gülek’e sunulmuştur162. Rapor

toplamda 56 sayfadan ve haritalardan oluşmaktadır. Raporda bahsi geçen konular kısaca Teşkilat, Finansman, Yol İhtiyacı, Planlama ve Programlama, Etüt, Kontrol ve Malzeme, Mühendislik Standartları, Muhasebe ve Güvenlikten oluşmaktadır.

Hilts’in hazırladığı rapor, 9 yılda tamamlanması planlanan programa dönüştürülmüş ve Bakanlar kurulu tarafından 8 Ağustos 1948 tarihinde kabul edilerek uygulamaya konulmuştur163. Hazırlanan rapor neticesinde karayollarına hız verilmiş

ve Marshall yardımları çerçevesinde hibe edilen vasıtalarla ile ilk kez “makine ile yol yapımı” başlamıştır164. Türkiye’ye verilen yardımın ilk boyutu yolların hızlı ve ucuz

olarak tekniğine göre yapılarak gelişi güzel uygulamalara son vermek adına yol yapım çalışmalarına kazma küreği bırakıp makinelerle başlanılmıştır. Bu yol makineleri ile Türkiye 1948 yılında makineli yol inşaatı uygulamasına başlamıştı.

Benzer Belgeler