Y
a
R i
S
î ' Y O K - J Î O Î - i l t «ıs -■ SUramvayda yaşlı biletçinin
çehresi bana hiç yabancı gelmemişti. Bıı yüzü pek eski za manların hatıraları arasında bu lacak gibi oluyor, fakat ismini, yerini bir ttiflü tayin edemiyor dum. Kendisi imdadıma geldi ve çocukluğumun.yedi ile on üç yaş
arasındaki devresini geçirdiğim
Teşvikiye semtinden komşum ol duğunu acı bir tebessümle anlat tı. Bunun üzerine teferruat ile ha tırladım. On beş, on altı odâfı bir paşa evinin nazü naim içinde bü yüyen küçük beyi idi. Kendisine ufak bıyıklı bir delikanlı olduğu sırada da rastlamıştım. Onu işte bir de uzun yıllar sonunda, bu tramvay arabasında görüyordum. Şimdiki işinde on yıidanberi çahş- tığını ve artık bu yorgunluğa da- yanamıyacak hale geldiğini, başka bir iş aramakta ise de bir türlü bulamadığım anlattı. Kırk yıla varmamış bir zaman içinde sade ©ıran değil, bütün bir sınıfın teker tenisine ait yeni bir misalle karşı laşmaktan müteessir, gideceğim yere varmadan evvel tramvaydan indim. Fakat bu teberlenişin misal terini, nümunelerini sade sultan Ham it ricalinin evlâdı mı veriyor? Meşrutiyet ve hattâ Cumhuriyet yıllarında yetişip büyümüş, müref feh ve mesut sallar geçirmiş olan lar arasında ayni teker Jenişlerin, ayni yuvarlanışların mevcut oldu ğunu, sık ve çok olduğunu anla mak için gazetelerin suiistimal, cinayet ve suç haberlerine göz at mak kafi değil m i?
Bunları düşüne düşüne gide
ceğim yere varmıştım. Burası
kırk yılda bir çalgı dinlemek üze re girdiğim bir gazino idi. Olduk ça temiz ve güzel bir yer. Bu ak şam her seferden de tenha oluşu dikkatimi ceibederek hikmetini | garsondan sordum. Tek şişe bira- jj
dan başka bir şey içmiyen ve bu- î
ım mezşsdz, meyvçsiz içen müşte-1 Tinin bir de izahat istemeğe ce-| saretinden mütehayyir, fakat dert' yanacak birini buluştan memnun, garson:
— Ne yapacaksın bayım,, ay- lardanberi böyle! Hacıağalarda para suyunu çekti! dedi ve Hacı ağalarda para suyunu çekmeden evvelki zamana ait .gülünç ve bir bakana korkunç hikâyelere giriş ti.
Helalinden veya haramından kazanılmış, parayı insanın elinden almakta İstanbul mu eşsiz bir ma harete sahip, yoksa parayı muha faza etmekte bizim iktidarsızlığı-! mız mı hudntsuz? Yoksa her
iki-ı
si de mi mutlak birer hakikat? Herhalde, muhakkak olan keyfi yet, bu şehirde servetini iki ku şak muhafaza edip üçüncü kuşa ğa devreden ailelerin parmakla sayılacak derecede az oldukları dır. Halbuki, bilmem kaç yıl evvel kurulmuş bir cemiyet, yılda bir gün mü, bir hafta mı bilmem, so kaklara bez üstüne yazılmış veci zeler asmakla tasarruf ve idare zihniyetini bize mal etmek sevda ve hülyasında...
Nahid Sırrı ÖRİK
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi