Y I L L A R I N R E S S A M I , G A Z E T E C İ
A. A 'RA V
7 7 £ ,¿ -Z fL ,
3 8 . S E R G İ S İ N İ
A Ç T I
--- Röportaj: Tülây İŞBİL «Ne demektir resim yapmak? Nasıl ulaşır insan buna? «Duyulan» ile «yapılabilen» arasında görünmeyen bir demir duvar var gibidir. Bu duvarın ara sından bir geçit açmak eylemidir resim yapmak. Peki ama bu duvardan nasıl geçmeli? Çünkü bütün gücüyle vurmak işe yaramaz. Bence yavaş yavaş, sabırla delip açmak gerekir duvarı. Oyalanmadan bu zor işin içinden insan böyle çıkabilir ancak. Ama bunu bir yana bırakırsak insan düşüncesiyle de çözümleyebilir bunu. İlkelere göre düzenleyebilir yaşantısını bir insan. Başka şeylerde olduğu gibi sanatla ilgili konularda da bu boyledır. Büyüklük rastlantı değildir üstelik, istenerek elde edilmesi gereken bir şeyd r. Bir insanın başlangıçtaki eylemleri kendisini ilkelere götürürse ya da ilkeler ey lemleri yöneltirse bence karara varılması güç bir sorun çıkar ortaya. O zaman da tavuk mu yumurtadan çıktı yumurta mı tavuktan? gibi bir so ^nia kar şılaşmış oluruz. V e bunun üzerinde durmağa değmez doğrusu. Ama ben insanın gücünü harcama istek ve yeteneğini ve düşüncesini geliştirmeğe çalışmasını olumlu ve çok önemli bir şey gibi görüyorum..» Vincent Van GOGH RESSAM ARAD... İlk sergimi 1939'da Akademi sa lonunda açmıştım. Siyah-beyaz de senlerdi bunlar. Hâlâ saklarım ve za man zaman - neler yapmışım ya da - neler yapabiliyormuşum derim kendi kendime.
Bu ise 1939 dan bu yana, 31 i kişi sel 7 si karma «Yeniler» grubu ola rak açtığım 38 inci sergim. Yıllar boyu resim resim ve gene resim. Ama söylemem gerek, ben ve benim gibi zamanı olmayanlar «pazar res samlarıyız» zamanım yok, olanak larım kısıtlı. Ancak ve ancak pazar ya da izin günleri resim yapmaya çalışmak, bir şeyler vermek iste yen ressamı ne yorar ve çökertir bilir misiniz? işte böyle Arad'ın dü şünceleri.
1913 de Eskişehir'de doğan Agop Arad, 1935 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne girmiş ve Nazmi Ziya, Çallı İbrahim, Leopold Lyv'nin talebeliğini yapmıştı. 1951 de de Paris'te Akademi Frochotda kübistlerden Jean Metzinger'le 4 yıl çalışmıştı.
«... Açılan hiçbir yarışmaya girme dim, nedeni ise zamanımın olmayı şı. Kısıtlı zaman parçalarına renk ve anlatım İkilisini sığdırmak biraz cambazlık oluyor. Yaratıcı güç kay boluyor. Oysa iyi bir resmin üzerin de çalışmak gerekir.» diyen Agop Arad'ın en unutamadığı olay ünlü romancımız Sait Faik Abasıyanık ile tanıştığı gün. Bu anısını şöyle dile getiriyor. «— Sait Faik Abasıyanık' ın Sarnıç adlı eserinin desenlerini yapmıştım. Sait Faik çok beğenmiş ve tanışmak istemiş benimle. Ya yınevinin sahibi bana haber gönde rerek, bu isteği iletmişti. Büyük bir heyecan içindeydim. Desenlerini çiz
diğim kişiyi yakından tanıyacaktım. Gittim ve tanıdım Abasıyanık'ı. Sonra bütün kitaplarının desenlerini yaptım. Yazı ve resimlerimiz kadar biz de iyi anlaşan kişiler olmuştuk. Şimdi ise yayınlanmış olan tüm ki taplarından meydana gelmiş anıları bir hayli tatlı eserleri kaldı bende.»
GAZETECİ ARAD
Arad'ın bir de gazeteciliği var. Va- tan'da başlamış ve hemen bütün gazetelerde çalışmış. Resimlerine konu olarak, kentlerin sorunları çok olan insanlarını almış.
«— Karşı bir fikir var, sosyal olay lar resme geçirilmemeli diye. Oysa her zaman savunduğum şeydir, sos
yal olaylar rahatça resmedilebilin- melidir. Nasıl ki, haykırışlar, heye canlar, acılar notalarla perde perde yükseliyorsa, tuvallerde de acılar, yorgunluklar, heyecanlar dile getiril melidir.
Bir salon kadınını, bir demet çiçeği, ya da bana güzel görünen bir man zarayı çizgilerle dile getirmek iste mem. Kentlerin yorgun, her gün ya şama savaşı içindeki insanları, ba lıkçıları yani; yorulup, ter döken ki şileri etkiler beni.» diyerek tablola rındaki konuları anlatmıştı Arad. Son yıllarda açılan sergilere de de ğinen Agop Arad, «... İzlediğim son sergilerin konuları çoğu kez birbiri nin aynı. Oysa biraz ayrılmaları ge rek çizenlerin belirli kalıplardan. Bir de üzerinde önemle durduğum bir konu daha var ki, o da, hemen her çizenin Anadolu'dan örnekler diye bazı şekilleri ve köy yaşantısını dile getirmeleri. Ben, Anadolu köylüsü nün yaşantısını ve folklörünü çok iyi bilmediğim için ona elimi süre miyorum. Sorarım, bir kilim motifi, bir başı bağlı, yüzü kırışıklar için deki köylü kadını, bir yüzü gözü toz toprağa bulanmış, ayağı yalın çocukla Anadolu'yu dile getirmek ya da ondan izlenimler vermek doğ ru mudur?
26
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi