• Sonuç bulunamadı

Görsel sanatlar dersinde müzelerden yararlanma düzeylerine ilişkin öğretmen görüşlerinin değerlendirilmesi : (Diyarbakır örneği)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Görsel sanatlar dersinde müzelerden yararlanma düzeylerine ilişkin öğretmen görüşlerinin değerlendirilmesi : (Diyarbakır örneği)"

Copied!
91
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

RESİM-İŞ EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

GÖRSEL SANATLAR DERSİNDE MÜZELERDEN YARARLANMA

DÜZEYLERİNE İLİŞKİN ÖĞRETMEN GÖRÜŞLERİNİN

DEĞERLENDİRİLMESİ

(DİYARBAKIR İLİ ÖRNEĞİ)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Bedirhan ERTEM

(2)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

RESİM-İŞ EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

GÖRSEL SANATLAR DERSİNDE MÜZELERDEN YARARLANMA

DÜZEYLERİNE İLİŞKİN ÖĞRETMEN GÖRÜŞLERİNİN

DEĞERLENDİRİLMESİ

(DİYARBAKIR İLİ ÖRNEĞİ)

HAZIRLAYAN Bedirhan ERTEM

Tez Danışmanı Doç. Dr. İrfan YILDIZ

(3)
(4)

ii

Dicle Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsünden başka bir bilim kuruluşuna akademik gaye ve unvan almak amacıyla vermediğimi; tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada kullanılan her türlü kaynağa eksiksiz atıf yapıldığını, aksinin ortaya çıkması durumunda her türlü yasal sonucu kabul ettiğimi beyan ediyorum.

İmza Bedirhan ERTEM 24/04/2015

(5)

iii

bu daha önemlidir. Görsel sanatlar eğitimi derslerinde ortaokul öğrencileri müzeler aracılığıyla derslerde gördükleri kuramsal bilgileri oradaki eserlerle direk temas sağladığından somutlaştırabilirler. Ayrıca müzeler öğrencilerin gözlem gücü, mantık ve yaratıcılıklarının gelişmesine katkıda bulunur. Bütün bunlar göz önüne alındığında ortaokul görsel sanatlar dersinde müze eğitimiyle ilgili öğretmenlerin düşüncelerini, müzelerin sanat eğitimi amaçlı kullanımıyla ilgili mevcut durumu ve müzelerin sanat eğitimi amaçlı kullanılmama nedenlerini belirlemeye yönelik bu araştırmanın yararlı olacağı düşünülmüştür.

Araştırma boyunca desteğini hep sunan, her konuda destek veren tez danışmanım Doç.Dr.İrfan Yıldız’a saygılarımı sunarım.

Tez konumla ilgili veri toplama aracını daha önce geliştiren Doç.Dr.Levent Mercin’e, istatistiksel işlemlerde yardımını esirgemeyen Prof.Dr.Behçet Oral’a, araştırmanın değişik aşamalarında desteklerini gördüğüm Yrd.Doç.Dr.Meral Öner Sünkür ve Doç.Dr.İlhami Bulut’a teşekkürü bir borç bilirim.

Araştırma kapsamında gittiğim okullarda görev yapan yöneticiler ve öğretmenlere teşekkürlerimi sunarım.

Yaşamımın her aşamasında yanımda olan ve bana her konuda destek olan aileme en içten sevgilerimi sunarım.

(6)

iv

düzeylerine ilişkin öğretmen görüşlerinin değerlendirilmesidir. Bu genel amaç doğrultusunda ortaokullarda görev yapan görsel sanatlar öğretmenlerinin, müzelerin sanat eğitimi amaçlı kullanılmasının önemi hakkındaki düşünceleri, müzelerin sanat eğitimi amaçlı kullanımına ilişkin mevcut durum ve müzelerin sanat eğitimi amaçlı kullanılmamasının nedenleri; cinsiyet, yaş, eğitim durumu, en son mezun olunan yükseköğretim kurumu ve mesleki hizmet süresine göre anlamlı bir fark olup olmadığı belirlenmeye çalışılmıştır.

Araştırmanın çalışma grubunu; 2013-2014 Öğretim Yılı Bahar Döneminde Diyarbakır merkez ilçelerindeki (Bağlar, Kayapınar, Sur, Yenişehir) MEB’e bağlı 97 ortaokulda görev yapan 118 görsel sanatlar dersi öğretmeni oluşturmaktadır.

Araştırmada veriler Mercin (2002) tarafından daha önce geliştirilen ve uygulanan veri toplama aracı ile elde edilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen veriler SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) 16.0 programı ile analiz edilmiş ve t–Testi, varyans analizi (ANOVA), standart sapma ve aritmetik ortalamalardan yararlanılarak yorumlanmıştır.

Araştırmanın alt amaçlarına yönelik elde edilen sonuçlar özetle şu şekildedir:  Veri toplama aracının ‘Müzelerin Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasının

Önemine İlişkin Görüşler’ başlıklı boyutuyla öğretmenlerin; cinsiyeti, yaşı, eğitim durumu ve en son mezun olunan yükseköğretim kurumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır.

 Veri toplama aracının ‘Müzelerin sanat (resim) eğitimi amaçlı kullanılmasına ilişkin mevcut durumla ilgili görüşler’ başlıklı boyutuyla öğretmenlerin; cinsiyeti, yaşı, eğitim durumu, en son mezun olunan yükseköğretim kurumu ve mesleklerindeki hizmet süresi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır.

 Veri toplama aracının ‘Müzelerin Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmamasına İlişkin Görüşler’ başlıklı boyutuyla öğretmenlerin; cinsiyeti, yaşı, eğitim durumu ve en son mezun olunan yükseköğretim kurumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır.

(7)

v

İlişkin Görüşler’ başlıklı boyutları ile öğretmenlerin mesleklerindeki hizmet süresi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu görülmüştür.

Bunların yanında araştırmada dikkat çekici şu sonuçlara da ulaşılmıştır:

 Ortaokulda görev yapan öğretmenlerin çoğu (X: 4.03) müzelerin, sanat eğitim açısından önemli olduğu doğrultusunda görüş ifade etmişlerdir.

 Araştırmaya katılan 118 öğretmenin çoğunun (% 80.5) öğrencileri müzelere götürdükleri tespit edilmiştir.

 Öğretmenler müzeleri kullanmama gerekçesi olarak en çok öğrenim programlarının uygun olmaması, ikinci olarak yeterli deneyimlerinin olmaması üçüncü olarak da müzelerde kendilerine rehberlik yapabilecek kişilerin bulunmayışı ya da yeterli zamanlarının olmadığı yönünde görüş ifade etmişlerdir.

Bu sonuçlar doğrultusunda aşağıdaki öneriler sunulmuştur:

 Okullarda müzelerin eğitim açısından uygulamalı olarak etkin bir şekilde kullanılabilmesi için dersler müzelerde işlenebilecek şekilde öğretim programları düzenlenebilir.

 Müzelerde, rehberlik yapabilecek personel bulunmayışı ya da yeterli zamanlarının olmayışı sonucundan yola çıkarak, müze eğitimi alanında yetişmiş elemanların sayısının arttırılması için YÖK üniversitelerde müze eğitimi veren bölümlerin sayısını arttırılabilir.

 MEB, müzelerin eğitim amaçlı daha etkin kullanılabilmesi için müzelere ve okullara gerekli maddi desteği sağlayabilir.

(8)

vi

advantage of the museums in the visual arts lesson. In line with this general purpose ,secondary school visual arts teachers’ views on the importance of using museums for art education, the current situation regarding the use of museums for art education and reasons for not using the museums for arts education; gender, age, education level, the most recent graduation from higher education institutions and if there is a significant difference according to the length of service in the profession are tried to be determined.

Study group of the research includes 118 visual arts teachers working in 97 secondary schools under MEB (National Education Ministry) in the central districts of Diyarbakır (Bağlar, Kayapınar, Sur, Yenişehir) during 2013-2014 Academic Year Spring Term.

The datas in the research were obtained with the data collection tool previously developed and applied by Mercin (2002). The survey results obtained from the research have been analyzed with SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) 16.0 programme and have been evaluated through benefiting from t-Test, variance analysis (ANOVA), standard deviation and the arithmetical averages.

The results obtained for sub-goals of the research are summarized as follows:

 No statistically significant difference has been found between the sizes of the data collecting device titled ‘ Opinions on the Importance of Using Museums With the Aim of Art(Painting) Education’ and the teachers’ gender, age, education level and the most recent graduation from higher education institutions.

 No statistically significant difference has been found between the sizes of the data collecting device titled ‘Opinions on the Current Situation Regarding the Use of Museums With the Aim of Art(Painting) Education’ and the teachers’ gender, age, education level, the most recent graduation from higher education institutions and the length of service in the profession.

 No statistically significant difference has been found between the sizes of the data collecting device titled ‘Opinions on Not Using Museums With the Aim of Art(Painting) Education’and the teachers’ gender, age, education level and the most recent graduation from higher education institutions.

(9)

vii

Importance of Not Using Museums With the Aim of Art(Painting) Education’ ,and teachers’ service time in their profession have been observed as statistically and significantly different

In line with the results above, the following remarkable results have been reached as well:  Most of the secondary school teachers (X : 4.03) thought museums are important in

terms of arts education.

 It’s observed that most of the 118 teachers (% 80,5) having participated in the research take their students to the museums.

 Teachers referred mostly to improper education programs, secondly lack of sufficient experience and thirdly the lack of people who can guide them in museums or lack of sufficient time, as the justification for not using museums. The following suggestions are given in line with the results above:.

 In order to use museums effectively in terms of education practically in schools lessons can be organized in a curriculum that can be processed in a museum.  Based on the lack of staff to guide or lack of sufficient time in museums, YÖK

(Higher Education Committee) can increase the number of the departments giving museum education to increase the number of trained staff in the field of museum education.

 MEB (National Education Ministry), can provide the necessary financial support to museums and schools in order to use museums for educational purposes more effectively.

(10)

viii JÜRİ ONAY SAYFASI………...……….……….i ÖNSÖZ.………...………...………..iii ÖZET……...………...………..iv ABSTRACT………...………..vi İÇİNDEKİLER……….…….…………..……….viii KISALTMALAR LİSTESİ..……….…….……….………x TABLOLAR LİSTESİ...……….…..………….…….……xi 1. GİRİŞ………...………...1 1.1. PROBLEMİ DURUMU……….………...1 1.2. ARAŞTIRMANIN AMACI……….…...………..2 1.3. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ………...……….……….3 1.4. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI……….………...……….4 1.5. ARAŞTIRMANIN VARSAYIMLARI……….……...……….4 1.6. TANIMLAR…………...……….………..4 2. KURAMSAL ÇERÇEVE………...………...7 2.1. SANAT EĞİTİMİ………...……….……….7

2.2. SANAT EĞİTİMİNİN GEREKLİLİĞİ……….………...8

2.3. TÜRKİYEDE SANAT EĞİTİMİ………...….………...10

2.4. MÜZENİN TANIMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ…...………...13

2.5. TÜRKİYEDE MÜZENİN TARİHSEL GELİŞİMİ………...…….………15

(11)

ix

4. YÖNTEM………...………..29

4.1. ARAŞTIRMA MODELİ………...………….……….29

4.2. ÇALIŞMA GRUBU………...…….………29

4.3. VERİLERİN TOPLANMASI………...……….……….29

4.3.1. VERİ TOPLAMA ARACI………...………30

4.3.2. VERİ TOPLAMA SÜRECİ……….………..………..31

4.3.3. VERİLERİN ANALİZİ………...………..………..……….31

5. BULGULAR………...……….32

5.1. MÜZELERİN SANAT (RESİM) EĞİTİMİ AMAÇLI KULLANILMASININ ………ÖNEMİNE İLİŞKİN BULGULAR……….32

5.2. MÜZELERİN SANAT (RESİM) EĞİTİMİ AMAÇLI KULLANILMASINA ……...İLİŞKİN MEVCUT DURUMLA İLGİLİ BULGULAR…….……….…38

5.3. MÜZELERİN SANAT (RESİM) EĞİTİMİ AMAÇLI KULLANILMAMASINA ……..İLİŞKİN GÖRÜŞLER HAKKINDA BULGULAR………...…………45

6. TARTIŞMA………...………...51 7. SONUÇLAR VE ÖNERİLER………...………..57 7.1. SONUÇLAR…………...……….………...57 7.2. ÖNERİLER………...……….……….60 8. KAYNAKLAR………...………..62 9. EKLER………...………..67 10. ÖZGEÇMİŞ……….………...77

(12)

x SPSS: Statistical Package for the Social Sciences YÖK: Yüksek Öğretim Kurumu

ICOM: International Counsil Of Museum

AGSL: Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi

(13)

xi

Tablo No Tablo Adı Sayfa No 1. Müzelerin Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasının Önemine İlişkin

Frekanslara Ait Ortalama ve Standart Sapma Sonuçları………..32 2. Öğretmenlerin Cinsiyetlerine Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasının Önemine İlişkin Ortalama, Standart Sapma ve t-Testi Sonuçları……….………..34 3. Öğretmenlerin Yaşlarına Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasının Önemine İlişkin Ortalama ve Standart Sapma Sonuçları……….………..35 4. Öğretmenlerin Yaşlarına Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı

Kullanılmasının Önemine İlişkin ANOVA Analizi

Sonuçları…………..…………...………...……...35 5. Öğretmenlerin Eğitim Durumlarına Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasının Önemine İlişkin Ortalama, Standart Sapma ve t-Testi Sonuçları….………..36 6. Öğretmenlerin En Son Mezun Oldukları Yükseköğretim Kurumuna Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasının Önemine İlişkin Ortalama, Standart Sapma ve t-Testi Sonuçları……….……..37 7. Öğretmenlerin Mesleklerindeki Hizmet Süresine Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasının Önemine İlişkin Ortalama ve Standart Sapma Sonuçları………...37 8. Öğretmenlerin Mesleklerindeki Hizmet Süresine Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasının Önemine İlişkin ANOVA Analizi Sonuçları……...………...….38 9. Müzelerin Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Mevcut Durumla İlgili Frekanslara Ait Ortalama ve Standart Sapma Sonuçları……….……39 10. Öğretmenlerin Cinsiyetlerine Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasına İlişkin Mevcut Durumla İlgili Ortalama, Standart Sapma ve t-Testi Sonuçları………...………40 11. Öğretmenlerin Yaşlarına Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasına İlişkin Mevcut Durumla İlgili Ortalama ve Standart Sapma Sonuçları………...41 12. Öğretmenlerin Yaşlarına Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasına İlişkin Mevcut Durumla İlgili ANOVA Analizi Sonuçları……….……..41 13. Öğretmenlerin Eğitim Durumlarına Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasına İlişkin Mevcut Durumla İlgili Ortalama, Standart Sapma ve t-Testi Sonuçları………...42

(14)

xii

15. Öğretmenlerin Mesleklerindeki Hizmet Süresine Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasına İlişkin Mevcut Durumla İlgili Ortalama ve Standart Sapma Sonuçları………...………43 16. Öğretmenlerin Mesleklerindeki Hizmet Süresine Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasına İlişkin Mevcut Durumla İlgili ANOVA Analizi Sonuçları………...44 17. Müzelerin Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmamasına İlişkin Frekanslara Ait Ortalama Sonuçları………...45 18. Öğretmenlerin Cinsiyetlerine Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmamasına İlişkin Ortalama, Standart Sapma ve t-Testi Sonuçları………...46 19. Öğretmenlerin Yaşlarına Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmamasına İlişkin Ortalama ve Standart Sapma Sonuçları…….………….47 20. Öğretmenlerin Yaşlarına Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmamasına İlişkin ANOVA Analizi Sonuçları…...………..47 21. Öğretmenlerin Eğitim Durumlarına Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmamasına İlişkin Ortalama, Standart Sapma ve t-Testi Sonuçları….…….48 22. Öğretmenlerin En Son Mezun Oldukları Yükseköğretim Kurumuna Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmamasına İlişkin Ortalama, Standart Sapma ve t-Testi Sonuçları………..48 23. Öğretmenlerin Mesleklerindeki Hizmet Süresine Göre Müzeleri Sanat (Resim)

Eğitimi Amaçlı Kullanılmamasına İlişkin Ortalama ve Standart Sapma Sonuçları………...49 24. Öğretmenlerin Mesleklerindeki Hizmet Süresine Göre Müzeleri Sanat (Resim)

Eğitimi Amaçlı Kullanılmamasına İlişkin ANOVA Analizi

(15)

1. GİRİŞ

Bu bölümde, araştırmayla ilgili problem durumu, amaç, önem, varsayımlar, sınırlılıklar ve tanımlar yer almaktadır.

1.1. Problem Durumu

Hızla değişen ve gelişen dünyamızda etkili ve kalıcı bilgiye ulaşmada farklı yollar denenmektedir. Bunlardan biri de eğitim ve öğretim sadece okullarla sınırlandırılmayıp okul dışı mekanlarda aktif olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. Bunlar arasında tarihi yerler, galeriler ve farklı birçok kurum olmakla beraber müzelerin etkili ve kalıcı öğrenmede ayrı bir yeri vardır.

Müzeler Sosyal Bilgiler, Fen Bilgisi, Hayat Bilgisi, Tarih, Sanat Tarihi ve Görsel Sanatlar dersi gibi çok farklı alanlarda öğretmenlerin eğitimin sürecinde yararlanabilecekleri, Özsoy’un (2005:3) belirttiği gibi “duvarsız derslik” diye nitelendirilebilecek önemli yerlerdir. Görsel Sanatlar dersi için ise müzeler daha önemli bir yere sahiptir. Çünkü bu derste görmek yaratıcılık duygusunu tetiklemesi bakımından önemlidir. Öğrencilere sadece teorik olarak verilecek bilgiler bu ders için yetersiz kalır. Öğrencilerin somut eserleri görmesi sanatın öğe ve elemanlarını algılamasına ve anlamlandırmasına yardımcı olur (Buyurgan, Mercin, 2005:106). Müze ziyaretleri bu anlamda öğrenciye aktif öğrenme imkanı vererek okul ortamında çocuklarda görülmeyen becerilerini gösterme şansını verir (Hooper-Greenhill, 1999:172).

Öğrenci merkezli eğitim anlayışıyla beraber müzeler, öğrencilerin dokunarak, görerek, yaparak yaşayarak öğrenmesine etkili katkı sağlaması bakımında dünyanın birçok ülkesinde eğitim kurumları gibi kullanıldığı bilinmektedir. Ülkemizde ise müzelerin eğitsel işlevi şimdilik yoktur. Bundan dolayı eğitim amaçlı materyallere de sahip değildir. Müzelerde çalışanlar ise pedagojik eğitim almamış ülkemize özgü klasik devlet memuru anlayışıyla atanan insanlardan oluşmaktadır (Artut, 2006:102). Bunlar ülkemizde müzeleri eğitim amaçlı kullanılmamasının önündeki önemli sorunlar olarak görebiliriz. Ayrıca müzelerin eğitim amaçlı kullanılmamasının bir başka sebebi de ders programlarının uygun olmamasıdır. Özellikle görüştüğüm görsel sanatlar dersi öğretmenlerinin büyük çoğunluğu ders süresinin 40 dakika olmasından oldukça yakınmaktaydılar. Ders süresinin sınırlı olmasının müze ziyareti gibi etkinliklere yönelmede kendilerini bir çaba içine girme konusunda olumsuz etkiledikleri görüşünü belirtmişlerdir.

(16)

Görsel sanatlar dersi açısından müzelerin gerekli olduğu bilinci öğrencilere kavratılması gereken önemli bir husustur. Bu anlamda görsel sanatlar öğretmenlerine büyük görevler düşmektedir. Müzeler sayesinde öğrenciler şimdiyle geçmiş arasında bağ kurabilir, kendi varlığının kökleriyle iletişim imkanı kurabilir ve bu sayede daha somut bir öğrenme sağlayarak yaratıcılığını geliştirebilir. Bu bağlamda “Ağaç yaşken eğilir” sözünden hareket edecek olursak ortaokulda verilecek sanat eğitimin de müzelerin önemli olduğu düşünülebilir. Yapılan bu araştırma ile müzelerin sanat eğitimindeki önemi ve mevcut durumun belirlenmesi açısından ortaokul Görsel Sanatlar öğretmenlerinin görüşlerine gereksinim duyulmuştur. Bu sayede ortaokullarda müzelerin Görsel Sanat dersi eğitimi açısından kullanılıp kullanılmadığıyla ilgili mevcut durum saptanmaya çalışılacaktır. Bu araştırmada elde edilen bulgular sayesinde; ders programlarının ve süresinin yeniden düzenlenmesinin gerekli olduğu ve bu düzenlemenin sanat eğitiminin kalitesine katkı sağlayacağı umulmuştur.

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın temel amacı ortaokullarda görev yapan Görsel Sanatlar öğretmenlerinin müzeleri görsel sanatlar eğitimi amaçlı kullanılmasına ilişkin görüşlerinin belirlenmesidir. Ayrıca müzelerin görsel sanat eğitimi amaçlı kullanılmasına ilişkin mevcut durum ve müzelerin görsel sanatlar eğitimi amaçlı kullanılmamasının nedenleri saptamaya çalışmaktır.

Bu genel amacı belirlemek için aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır.

1. Ortaokullarda görev yapan Görsel Sanatlar öğretmenlerinin müzeleri sanat (resim) eğitimi amaçlı kullanmalarının önemine ilişkin görüşleri;

a) Cinsiyetine göre b) Yaşına göre,

c) Eğitim durumuna (Ön lisans, Lisans, Y.lisans, Doktora),

d) En son mezun olduğu yükseköğretim kurumuna göre (Eğitim fakültesi, Güzel sanatlar fakültesi, Diğer),

e) Mesleğindeki hizmet süresine göre farklılık göstermekte midir?

2. Ortaokullarda görev yapan Görsel Sanatlar öğretmenlerinin müzelerin sanat (resim) eğitimi amaçlı kullanmasına ilişkin mevcut durumla ilgili görüşleri;

(17)

b) Yaşına göre,

c) Eğitim durumuna (Ön lisans, Lisans, Y.lisans, Doktora),

d) En son mezun olduğu yükseköğretim kurumuna göre (Eğitim fakültesi, Güzel sanatlar fakültesi, Diğer),

e) Mesleğindeki hizmet süresine göre farklılık göstermekte midir?

3. Ortaokullarda görev yapan görsel sanatlar öğretmenlerinin müzelerin sanat (resim) eğitimi amaçlı kullanılmamasına ilişkin görüşleri;

a) Cinsiyetine göre b) Yaşına göre,

c) Eğitim durumuna (Ön lisans, Lisans, Y.lisans, Doktora),

d) En son mezun olduğu yükseköğretim kurumuna göre (Eğitim fakültesi, Güzel sanatlar fakültesi, Diğer),

e) Mesleğindeki hizmet süresine göre farklılık göstermekte midir? 1.3. Araştırmanın Önemi

Araştırma sayesinde toplanacak verilerle öncelikle sanat eğitiminde önemli bir yere sahip olan müzelerin ortaokullarda görevli Görsel Sanatlar öğretmenlerince sanat eğitimi amaçlı kullanılıp kullanılmadığıyla ilgili mevcut durum ve görsel sanatlar öğretmenlerinin müzeleri kullanmayla ilgili görüşleri belirlenmeye çalışılmıştır. Elde edilecek bu veriler sayesinde;

a) Ortaokul Görsel Sanatlar öğretmenlerinin müzeleri sanat eğitimi amaçlı kullanımıyla ilgili mevcut durum belirlenerek bu yöndeki eksikliklerin belirlenmesine katkı sağlayacağı,

b) Görsel Sanatlar öğretmenlerinin müze etkinliklerine yönelik görüşleri üzerine düşünme, tartışma ve yeni araştırmalara imkan sağlayacağı,

c) Görsel Sanatlar dersi programının geliştirilmesine ve ders süresinin gözden geçirilmesine katkı sağlayacağı,

d) Araştırma sonucunda elde edilecek bulguların Görsel Sanatlar dersi öğretmenlerine, müze yetkililerine ve daha sonra bu konuyla ilgili yapılacak başka araştırmalara ışık tutacağı umulmaktadır.

(18)

1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları

Bu araştırmanın sınırlılıklar şunlardır;

a) 2013-2014 eğitim-öğretim yılında Diyarbakır ili merkez ilçelerindeki MEB’e bağlı (Bağlar, Kayapınar, Sur,Yenişehir) 97 ortaokulda görev yapan ve araştırmaya katılan 118 öğretmen ile sınırlıdır.

b) Ortaokullarda görev yapan görsel sanatlar öğretmenlerinin müzelerin sanat (resim) eğitimi amaçlı kullanılmasına ilişkin görüşlerinin belirlenmesine yönelik geliştirilen veri toplama aracındaki sorulara verdikleri cevaplarla sınırlıdır.

c) Ortaokullarda müzelerin sanat eğitimi (resim) amaçlı kullanılabilirliği, ölçme aracının ölçtüğü kapsam ile sınırlıdır.

1.5. Araştırmanın Varsayımları

Araştırmanın temel varsayımları şunlardır;

a) Araştırmada görüşlerine başvurulan öğretmenlerin veri toplama aracının sorularını yanıtlarken soruları içtenlikle yanıtladıkları düşünülmüştür.

b) Bu araştırmanın başarısı veri toplama aracını cevaplayan öğretmenlerin bilgi ve deneyimleriyle doğrudan ilişkilidir.

1.6. Tanımlar

Sanat: İnsanlık tarihiyle yaşıt diyebileceğimiz sanatın günümüzde herkes için geçerli genel geçer bir tanımı yoktur. Farklı düşünürler, sanatçılar, sanat bilimcileri, felsefeciler farklı tanımlar getirmişlerdir. Burada sanata dair birkaç tanıma değinilecektir;

Sanat, güzeli ortaya çıkaran bir etkinliktir (Tolstoy, 2010:13).

Sanat, hayatı anlayan zekanın onu en ilgi çekici en güzel şekillere sokması demektir (Edman, 1998:12).

Sanat, insanlık tarihi kadar eski ve insanla var olan bir olgudur. Sanatın temelinde insana özgü olan güzeli arama duygusu vardır. Sanat bu anlamda güzeli yaratma çabasıdır (Balcı, 2005:13).

İnsan ile doğadaki nesnel gerçekler arasındaki estetik ilişinin dışavurumudur (Artut, 2006:19).

(19)

Gombrich’e (2011:15) göre sanat diye bir şey yoktur, sadece sanatçılar vardır. Bir zamanlar renkli toprakla mağara duvarlarına çizilen resimler günümüzde boyalarla tual gibi farklı materyaller üzerine çizilmektedir. Tüm bu etkinlikler sanat olarak tanımlanabilir. Sadece bu sözcüğün değişik yer ve zamana göre farklı tanımlanabileceği unutulmasın.

Doğada kendiliğinden oluşmayıp, insan çabasıyla, emek katılarak oluşturulan eserlere sanat denir (Şişman, 2006:13).

Estetik: Estetik sözcüğü, Yunanca Aisthesis (duygu, duyum) Aisthanesthai (duymak, algılamak) sözcüklerinden gelmektedir. 18. yüzyıla kadar günümüzdeki yaygın anlamıyla kullanılmıştır. Alman filozof Baumgarten tarafından yayımlanan Aesthetica adlı kitabında estetik sözcüğü derinlemesine incelenerek ilk defa bir bilim dalı olarak açıklanmaya çalışılmıştır. Baumgarten estetği “Duyulardan elde edilen bilgilere güzel üzerine düşünme bilimi olarak” tanımlamıştır (Balcı, 2005:11). Estetik bir bakış biçimi, bir öngörü, bir genel beğeni düzenidir, bu beğeniyi somutlaştıran veya somutlaştıracak olan kurallar bütünüdür (Timuçin, 2008:16).

Eğitim: Eğitime dair yapılmış pek çok tanım mevcuttur. Bu tanımların bazıları eğitimin genel ve kapsamlı anlamını, bazıları ise belli bir plan ve program uygulanarak ortaya çıkan anlamını öne çıkarmıştır. Eğitimin genel ve kapsamlı anlamına dair yapılan bazı tanımlar şunlardır:

 Eğitim genel anlamda bireyde davranış değiştirme sürecidir.

 Eğitim geniş anlamda bireyin toplum standartlarını, inançlarını ve yaşam yollarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçlerdir.

 Eğitim kişinin yaşadığı toplum içinde değerli olan, yetenek, tutum ve diğer davranış biçimlerini geliştirdiği süreçlerin tümüdür.

 Eğitim, seçilmiş ve kontrollü bir çevrenin, özellikle de okulun etkisi altında sosyal yeterlik ve en iyi şekilde bireysel gelişmeyi sağlayan sosyal bir süreçtir.

 Eğitim bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istendik değişme oluşturma sürecidir (Ada ve diğerleri, 2006:5-6).

Müze: Türkçe’de de kullanılan müze kelimesi Grekçe “Mouselon” kelimesinden türemiş olup Yunan mitolojisinde Musa’lar (ilham perileri) olarak adlandırılan tanrıçalara adanan tapınak ve Atina’da Musa’lara ayrılan tepe anlamına gelmektedir. Aynı kelime

(20)

“Museum” şeklinde Latinceye ve diğer batı dillerine geçmiştir. İngilizcede “Museum” Fransızcada “Musee” Almancada “Museum” olarak kullanılmaktadır (Gerçek, 1999:1). Tanım olarak ise müze, sanatsal, bilimsel, geleneğe ait, tarihi, teknoloji ve doğaya ait alanlarda, geçmişin, bugünün ve geleceğin izlerini içinde barındıran, görerek, işiterek, uygulama yaparak, hatta yaşayarak öğrenmenin gerçekleştiği, halka açık heyecan verici öğrenme mekanlarıdır (Buyurgan ve Buyurgan, 2012:68).

(21)

2. KURAMSAL ÇERÇEVE 2.1. Sanat Eğitimi

Bir disiplin olarak sanat eğitimi, genel anlamda güzel sanatların tüm alanlarını kapsayan, okul içi ve dışı yaratıcı sanat eğitimi olarak tanımlanır. Dar anlamda, okullarda bu alana ilişkin verilen dersle sınırlıdır. Bu genel anlamın dışında sanat eğitimi denilince çoğunlukla plastik sanatlar alanında verilen eğitim şeklinde anlaşılmaktadır. Tanımların her ikisinde de yetişkin birey eğitiminden çok yetişmekte olan bireyin eğitim süreci anlaşılmaktadır (San, 1983:19).

Sanatın yaşamımızda önemli bir yeri vardır. Hayatımızda önemli bir yere sahip olan sanatı da doğru tanımak gerekir. Bu aşamada da sanat eğitimi devreye girer. Fıscher’in (2010:9) de belirttiği gibi sanatın, hayatın yerini tutması, insanla çevresi arasında bir denge sağlaması, sanatın niteliğini ve gerekliliğini az da olsa anlatmaktadır. İleri toplumlarda bile insanla çevre arasında sürekli bir denge düşünülmeyeceğine göre sanat geçmişte olduğu gibi gelecekte de var olacak demektir.

Sanat eğitimi bir bilim dalı olmasından ötürü diğer disiplinlerle sürekli etkileşim içindedir. Kırışoğlu’nun (2005:3) da ifade ettiği gibi görsel sanatlar eğitimi, estetiğin, sanat tarihinin, eğitim ve öğretimin problemleriyle ilgilenir. Kişinin sanatsal gelişimi, sanattaki öğrenme ve yaratıcılık eğitimi, sanat eğitiminin inceleme konuları arasındadır. Yani sanat eğitimi, kullandığı yöntemlerle alakalı sorunlara felsefe, psikoloji, toplumbilim ve antropoloji gibi bilim dallarıyla işbirliğine giderek çözüm arar.

Sanat sayesinde geçmişin bilgi ve tecrübe birikimleri yeni nesillere aktarılabilir. Özsoy (2003:19) bunu şu şekilde ifade etmektedir; Sanat, nesilleri birbirine bağlayan önemli bir disiplindir. Yeni kuşakları eğiterek ve bilgilendirerek bu işlevini yerine getirir. ‘’Ben kimim?’’ ve ’’Nereden geliyorum?’’ gibi düşündürücü sorularla onların değişimlerine ve gelişimlerine yardımcı olur. Sanat, geçmiş düşünce kalıplarıyla günümüz düşünce kalıpları arasında karşılaştırma olanağı sağlar. Sanat sayesinde yaratıcı düşünme yetisi kazanılır.

Sanat eğitimi, bireye kendi kültürünü sevdirir, öğretir ve bu değerlere sahip çıkacak bireyler olarak yetişmesine katkı sağlar (Buyurgan ve Buyurgan, 2012:12).

(22)

Sanat eğitimi, bilginin ve teknolojinin hızla geliştiği ve değiştiği günümüz dünyasında toplumlar için vazgeçilmez bir gereksinimdir. Artut’un (2006:110) ifade ettiği gibi sanat eğitimi gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun tüm toplumlar için zorunlu bir gerekliliktir. Toplumlar, sanat eğitimi yoluyla bireylerin bir yandan yeteneklerini ortaya çıkartarak estetik duyguları geliştirilmiş, üretken kişiler olmalarını amaçlarken diğer yandan da uygar bir toplum yaratma yolunda faaliyetler göstermektedir. Bu bakımdan sanat, medeniyet düzeyi hangi seviyede olursa olsun tüm zamanlarda canlılığını korumuştur.

Günümüzde disiplinler arası eğitim yaklaşımının bir yansıması olarak sanat eğitimi yoluyla diğer disiplinlerden ve gündelik hayattan elde edinilen bilgiler, daha kalıcı hale getirilebilir. Bu bağlamda “sanat yoluyla eğitim” ya da “sanatta eğitim” 21.yüzyıl çağdaş eğitiminde geçerliliğini korumaktadır. Sadece sözcükler ile kalıcı bilginin kişilere öğretilemeyeceği bilimsel olarak bilinmektedir. Bir fotoğraf, resim ya da görsel bir öğe, onlarca sözcükten çok daha etkili bir öğrenme sağlayacaktır. Bütün bu sebeplerden dolayı sanat, birey ve toplumlar için vazgeçilmez alanlardan biri olarak görülmektedir (Ayaydın, Vural, Tuna, Yılmaz, 2011:3-4).

2.2. Sanat Eğitiminin Gerekliliği

Sanat eğitiminin özünde, insan ruhunun yüceltilmesi, insanın özgürleşmesi, kişinin ruhsal gereksinimlerini doyurması, çağdaş ve duyarlı bir toplum oluşturma çabası görülür. Sanat eğitimi yoluyla bireyler anlatımlarında özgürlük imkanını bulur. Aynı zamanda bireylerin soysal yaşamının ayrıntılı bir alanını oluşturur (Artut, 2006:111). Sanat eğitimi yoluyla birey, duygu ve düşüncelerini kendi becerilerine uygun bir şekilde gerçekleştirirken hem sıkıntılarından kurtulur hem de yaratma isteğini tatmin eder. Böylelikle evrensel ahenge istemeyerek de olsa katkı sağlar, onunla kendisi arasında empati kurar. (Boydaş, 1990 akt.: Tosun, 2009:35).

Sanat eğitimi, geleceğe yönelik daha sağlam nesillerin yetiştirilmesinde birey ve toplum açısından önemli rol oynar. Özsoy (2003:51-52) bunu şöyle ifade etmektedir; sanat eğitimi bütün öğrenciler için gereklidir. Baş döndürücü bir hızla gelişen günümüz teknoloji çağında çevremizde duygularla beslenmiş, algılama, anlamlandırma, anlama, değerlendirme becerisi gibi uyarıcılar önemli hale gelmektedir. Görsel sanatlar, imge ve simge yüklü bir dünyanın anlamını çözmeleri için bireylerin çeşitli becerilerini

(23)

geliştirmelerine yardımcı olur. Ayrıca sanat eğitimi sayesinde güncel sorunları ve düşünceleri öğrenmek, kültürlerin yaratılmasına ve uygarlığın yapılandırılmasına katkı sağlamak ve kişilerin kendi becerilerini geliştirmelerinde önemli rol oynar.

Günümüz eğitiminde yaratıcı kişilik özelliği önemli görülmektedir. Bu açıdan düşünüldüğünde sanat eğitiminin diğer disiplinlere oranla önemi anlaşılabilir. San’ın (2004:25) da ifade ettiği gibi küçük yaşlardan başlayarak çocukları yaratıcı kılabilecek en uygun alan sanat alanıdır ve bu açıdan sanat eğitimi genel eğitim sistemi içinde yaygın olarak yer alması gereken bir disiplindir. Gençaydın’a (1993:3) göre; çağdaş insanın içine itildiği durumlar onu ruhsal açıdan zedelediği için kültür yeteneğini de azaltmıştır. Bundan dolayı tek yönlü entelektüel (zihinsel) gelişim tehlikesine karşı, duygu içerikli değerlerin geliştirilmesine önem verilmelidir. En güçlü ahlaki değerler, kişisel yaratma yoluyla harekete geçebilir. Bu yolla her yaratıcı uygulamanın zihinsel ve disiplinli bir gayret gerektirdiği anlaşılabilir. Zihinsel ve bedensel duyarlılığın güçlendirilmesi, yaratıcı süreç yoluyla duyuların uyandırılması ilginin yoğun ve taze tutulmasıyla olasıdır.

İnsanın eğitim gereksinimleri çok yönlüdür. İnsan eğitiminin temel yön ve bileşenlerinden biri de sanat eğitimidir. Sanat eğitimi bilim, teknik, felsefe ve kinestetik disiplin eğitimleriyle beraber bireysel ve toplumsal eğitimin vazgeçilmezlerindendir (Mercin ve Alakuş, 2007:15).

Günümüz toplumunda amaçlanan yaratıcı düşünebilen nitelikte insan yetiştirilmesi konusunda sanat eğitimi önemli bir yere sahiptir. Çünkü yaratıcı düşünceyi besleyen nitelikte sanat eğitimi alarak yetişen birey bilgi çağına rahatlıkla adapte olur. Günümüz bilgi çağı ürünlerinin kişiyi etkilemesi kişinin de bilgi çağı ürünlerini etkilemesi sürekli tekrarlanan bir döngüdür. Bu anlamda sanat eğitiminin gerekliliği ve önemi günümüz bilgi çağında daha fazla önemli hale gelmektedir (Bölükoğlu, 2002:254).

Çağdaş sanat eğitimi yoluyla birey ve toplumların, çevreye duyarlı olmalarını sağlamalarına, çevreleriyle faydalı bir etkileşim içine girmelerine, estetik ihtiyaçlarını karşılamalarına, ürün ortaya koyabilmelerine, yorumlama güdülerini doyurabilmelerine ve yaşam süreçlerini daha anlamlı hale getirebilmelerine olanak sağlar (Buyurgan ve Buyurgan, 2001:12).

Sanat eğitimi, çocuğun kendini özgürce ifade edebileceği bir ortam sağlar. Onun kişiliğinin gelişmesine, kendisine güven duygusunu kazanmasında önemli rol oynar. Sanat

(24)

dersleri sayesinde sorumluluk, paylaşma, malzemeyi kullanma konularında bilgi sahibi olur. Sanat eğitimi yoluyla, toplumu ile kaynaşmış, barışçıl, yaratıcı ve özgür düşünebilen, geleceğin izlerini yansıtan, değişen koşullara göre kendini güncelleyebilen nesillerin yetişmesi için vazgeçilmez bir alandır (Ayaydın ve diğerleri, 2011:35-36).

2.3. Türkiye’de Sanat Eğitimi

Türklerde sanat daima mevcut olmuştur. Ancak sanat Türklerin yaşadığı yerlere, devirlere, kurdukları siyasi oluşumlara göre birbirlerinden etkilenerek sürekli devamlılığını sürdürmüştür (Güvemli, 2005:189). Örneğin; kendinden önceki sanatsal unsurlarda Selçuklu unsurları görülmekle birlikte Selçuklu sanatının asıl unsurları, Anadolu’da Osmanlıların meydana getirdiği sanatta görülmektedir (Aslanapa, 1993:VIII). Bu bağlamda Türkiye’deki sanat eğitiminin Osmanlıda başladığı söylense de bilimsel olarak bu olası değildir. Hem imparatorluk yapısı hem de sosyokültürel altyapı, sanatı geleneksel anlamda tanımış ve geliştirmiştir. Aynı dönemde batı toplumlarında başlayıp devam eden plastik sanatlar ve klasik anlamda sanat eğitimi hızlı bir şekilde devinim kazanmıştır. Osmanlının son dönemlerindeki batılılaşma hareketleriyle birlikte plastik sanatlar ve sanat eğitimi alanlarında yeni arayışlar olduğu görülür. Bu dönemde özellikle yurtdışından getirilmiş bazı ünlü ressamlar ile (Gerome, Harpignies, Aiwazowky, Fromentin) yurtdışına sanat eğitimi amaçlı gönderilmiş ressamlardan (Ferit Tevfik Paşa, Süleyman Seyyid, Şeker Ahmet Paşa, Hüsnü Yusuf Bey) önemli bir kuşak meydana getirmiştir (Mercin, 2002:28).

18. yüzyılda Osmanlı imparatorluğunu çöküşten kurtarmak amacıyla askeri ve eğitim alanında yapılan yenilikler sonucu resim dersleri ilk kez askeri okulların ardından sivil okulların müfredatına eklenmiştir. 1773’de açılan Mühendishane-İ Bahr-İ Hümayun, 1796’da açılan Mühendishane-İ Berri-İ Hümayun, 1827’de açılan Tıbbiye ve 1835’de açılan Harbiye mekteplerinde başlangıçta askeri amaçlı olmakla beraber resim dersleri, müfredatlarında yer almıştır (Özsoy, 2003:69). Bu dönemde yaşayan II. Mahmut, 1830’da kendi resmini devlet dairelerine astıran ilk Osmanlı padişahıdır (Turani, 2003:667).

Tanzimat’la beraber batı Avrupa’dakilere benzer öğretmen okullarının açılması sanat eğitimi açısından önemlidir. Önceki dönemlerde medreseler, kendi ve diğer okullar için tek öğretmen kaynağı iken 1848’de kurulan Darülmuallimin-i Rüşdi ile ilk kez bu görev başka bir öğretmen okuluna devredilmiştir. Yine 1862’de açılan İlköğretmen Okulu ve 1870’de açılan Kız Öğretmen Okulu, batılı anlamda program uygulamış ve resim

(25)

derslerine yer vermişlerdir. 1883’de Osman Hamdi Bey’in kuruculuğunu yaptığı Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Akademisi), görsel sanatlar alanında resim heykel ve mimarlık alanında batılı anlamda sanat eğitimi veren ilk yüksekokul olarak Türk eğitim tarihinde bir ilk olmuştur. Okulun adı 1969’da İstanbul Devlet Güzel Sanatlar akademisi, 1982’de Mimar Sinan Üniversitesi olarak değiştirilmiştir (Özsoy, 2003:69-71). İlk yılında kız öğrencilerin kabul edilmediği Sanayi-i Nefise Mektebi’nin haricinde kız öğrencilerinde gidebileceği İnas (Kız) Sanayi-i Nefise mektebi 1914 yılında açılmıştır (Ayaydın ve diğerleri, 2011:27).

Osmanlının son dönemlerinde Türk resmi gelişimini sürdürürken değişik topluluklar da oluşmaya başlamıştır. 1908 yılında kurulan “Osmanlı Ressamlar Cemiyeti” ismini değiştirerek 1921’de “Türk Ressamlar Cemiyeti” sonra da “Türk Sanayi-İ Nefise Birliği“ adını almıştır. Daha sonra bu da değişerek “Güzel Sanatlar Birliği” adını alır. Sanat tarihimizde önemli yeri olan bu gruptan sonra Nurullah Berk ve Refik Epikman gibi sanatçıların oluşturduğu “Müstakil Ressamlar Birliği” kurulmuştur. Müstakillerden sonra kübizm ve soyut sanatın genel kabul görmesine meyilli Nurullah Berk, Cemal Tollu gibi sanatçıların öncülüğünde 1933 yılında “D Grubu” adındaki topluluğu kurmuşlardır. Sonradan “D Grubu’’nun Türk resmine hiç katkısı olmadığını ileri süren bir grup sanatçı “Yeniler Grubu” ismiyle yeni bir grup kurar. Yeniler grubundan sonra 1946’da Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun on öğrencisi 10’lar Grubu’nu kurarlar. 1960’larla birlikte Adnan Çoker, Tülay Tura gibi sanatçılar “Mavi Grup” ismiyle yeni bir grup kurarak Türk resmine yeni bir renk getirmişlerdir (Artut, 2006:79-80).

Yeni kurulmakta olan bir ülke için Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki dönemde, sanat eğitimi üzerine çalışmaların başlatılması dikkate değerdir. Cumhuriyetin ilanından 2 yıl sonra 1925 ve 1926 yıllarında Dewey, Stiehler ve Parker gibi yabancı eğitimciler ülkemize davet edilerek raporlar oluşturulmuştur (Ayaydın ve diğerleri, 2011: 28). Oluşturulan bu raporlarla daha önce Güzel Sanatlar Akademisi bünyesinde İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun verdiği “Resim Öğretmenliği Kursundan” ayrı bir bölümün açılması kararlaştırılmıştır. Bu amaçla 1926 yılında kurulan Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü bünyesinde 1932 yılında resim bölümü açılmıştır. Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş bölümüne ilk öğretmenler olarak İsmail Hakkı Tonguç, Malik Aksel, Hayrullah Örs, İsmail Hakkı Uludağ, Şinasi Barutçu ve Mehmet Ali Atademir atanmışlardır. Sonradan Almanya’da seramik eğitimi ve heykel eğitimi gören Hakkı İzzet ile Fransa’da resim eğitimi gören

(26)

Refik Epikman’ın gelmesiyle bölümün eğitim kadrosu oluşturulur. Bölümün ilk programı batı eğitim anlayışı ve ülkenin o anki şartları göz önünde bulundurularak bu kadro tarafından oluşturulur (Özsoy, 2003:72-73).

Cumhuriyet döneminin diğer bir etkili eğitim kurumu şüphesiz Köy Enstitüleridir. İş eğitimi ilkeleriyle hareket eden, köyün birçok açıdan kalkınmasını amaçlayan bu kurumlarda, sanat çalışmaları büyük önem taşımış ve eğitim bütünlüğünün vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Ancak 1947’de bu eğitim kurumlarına son verilmiştir (Kırışoğlu, 2005:37-38).

21. yüzyılın başlarında sayısı 16 ya ulaşan “Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri” de sanat eğitimi açısından önemlidir. Bu liselere ilköğretim okullarını bitirmiş, resim ya da müzik yeteneği bulunan öğrenciler kabul edilmiştir. Bu okulların öğrenim süresi 4 yıl olmakla beraber ilk yılı yabancı dil eğitimi ağırlıklı dersler verilmektedir (Özsoy, 2003:76).

Eğitim sistemimizin durumunun tartışıldığı “Milli Eğitim Şuraları” incelendiğinde 1962 yılındaki 7. Milli Eğitim Şurasında “eğitim ve sanat” konusuna büyük yer verilerek, güzel sanatların eğitim hayatımız ve ulusal kalkınma açısından değeri vurgulanmış, sanatın günümüzde günlük hayatımızın bir parçası, sanayi ve ticaretle iç içe olduğu ve birbirlerini etkilediği vurgulanmıştır. Sanatın, ülkemizin tanıtılmasında ve ülkemizi temsil etmedeki etkisi vurgulanarak devletin bir sanat politikası olması gerektiği vurgulanmıştır. (Ayaydın ve diğerleri, 2011:31-32).

Günümüz sanatı, alışıldık natüralist resimlere alışanlar için kapalıdır. Çünkü düşünce ürünü olan sanat yapıtını anlamak doğa çizimlerini anlamak kadar kolay olmuyor. Günümüz sanatını anlamak isteyen yapımcı düşünceye açılmanın yolunu aramalıdır (İpirişoğlu ve İpirişoğlu, 2009:190). Ülkemizde bu doğrultuda eğitim veren üniversite düzeyindeki kurumlarda 2000’li yıllardan sonra yeni açılan üniversitelerle beraber “Eğitim Fakülteleri”nin sayısının artmasına paralel olarak “Resim-İş” öğretmeni yetiştiren bölümlerin sayısı da artmıştır. Bu okullardaki ders müfredatlarında uyum sağlamak için Yüksek Öğretim Kurumu “Milli Eğitimi Geliştirme Projesi” kapsamında diğer öğretmen yetiştiren bölümlerde olduğu gibi Resim-İş öğretmeni yetiştiren bölümlerin programlarında da düzenlemeler yapmıştır. Sanat eğitimi alanında ülkemizde son yıllardaki uygulamalar ve bu konuda yapılan bilimsel araştırmalar göz önüne alındığında dünyadaki eğitim

(27)

sistemleriyle paralel bir şekilde gelişimini sürdürdüğü görülür (Ayaydın ve diğerleri, 2011:33).

2.4. Müzenin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi

Kelime anlamı olarak “Müze” sözcüğü Grekçe “Mouseion” sözcüğünden türemiş olmakla beraber, Yunan mitolojisinde Musalar (İlham Perileri) ismindeki tanrıçalara adanan tapınak ve Atina’da Musalara ayrılan tepe anlamına gelmektedir. Aynı kelime “Museum” olarak Latinceye ve diğer dünya dillerine geçmiştir. İngilizce ‘’Museum’’, Fransızca ‘’Musee”, Almanca “Museum” olarak adlandırılmaktadır (Gerçek, 1999:1).

Müzenin yapılmış birçok tanımı mevcuttur. Bunlardan bazıları şöyledir:

Buyurgan ve Buyurgan’a (2012:68) göre müze; sanatsal, bilimsel, geleneğe ait, tarihi, teknoloji ve doğaya ait alanlarda geçmişin, bugünün ve geleceğin izlerini içinde barındıran görerek, işiterek, uygulama yaparak hatta yaşayarak öğrenmenin gerçekleştiği, halka açık heyecan verici öğrenme mekanlarıdır.

Müzelerin, geleneksel ve çağdaş anlamda sınıflandırılmış iki tanımı mevcuttur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Osman Hamdi Bey’den sonra müze müdürlüğü görevini sürdüren Halil Edhem Bey müzeyi geleneksel anlamda şu şekilde tanımlamaktadır: “İlim, fen ve sanat alanlarının tümünü bünyesinde bulunduran eserler ve eşyalardan oluşan koleksiyonların teşhir edildiği ve korunduğu binalara verilen isimdir.” Çağdaş anlamıyla ise müze; toplumun ve onun ilerleyişinin hizmetinde olan, halka açık, insana ve onun yaşam çevresine şahitlik etmiş eşyaların üzerine araştırmalar yapan, toplayan, koruyan, bilgiyi paylaşan ve sonunda inceleme, eğitim ve zevk alma doğrultusunda sergileyen, kar düşüncesi olmayan, devamlılığı olan kurumdur (Buyurgan ve Mercin, 2005:30).

1946 yılında, anıtların ve sitelerin incelenmesini özendirmek, korunmasını ve değerlendirilmesini kolaylaştırmak amacıyla Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM) kurulmuştur (Akyürek, 1989: 74). Konsey’in 5 Eylül 1989 tarihinde Hollanda’nın Lahey kentinde yapmış olduğu 16. İCOM genel toplantısında kabul edilen ve 7 Temmuz 1995 tarihinde Norveç Stavanger’deki 18. ICOM genel toplantısında düzeltme yapılmış olan ICOM tüzüğünün 2. maddesinde Müze şu şekilde tarif edilmektedir: “Müze halka açık, çalışma, eğitim ve eğlendirme amacıyla koruyan, araştıran, bildiren ve sunan, kar amacı

(28)

Lüksemburg Müzesi

gütmeyen, toplumun ve toplumun gelişiminin hizmetinde olan sürekli bir kurumdur.” (Gerçek, 1999:11-12).

İnsanlar, tarih boyunca unutmaya ve unutulmaya karşı sürekli bir mücadele içinde olmuştur. Her türlü buluş ve gelişim insanlar içindir. Uygarlıklar oluşturan insanlar sadece konuştuklarıyla yetinmiş olsaydı geçmişini bilmesi olanaksızlaşırdı. Zaten müzelerin ortaya çıkışının bir nedeni de insanların yaratmış oldukları bu uygarlıklardaki değerli objeleri toplama ve saklama gayretidir. Ortaya konan bu eserler, insanların doğaya karşı vermiş olduğu mücadeleyi ve bilinmeyen güçlere karşı korku ve saygısını göstermiştir. Dinsel törenlerde, tapınaklara hediye edilen veya adak olarak bırakılan bu eşyalar müzelerin başlangıcını oluşturur. Eski çağlarda tapınaklarda toplanan bu eşyaların ilk örnekleri Mezopotamya’da, Mısırda ve Yunanistan’da görülmüştür (Gerçek, 1999:2-3).

Bilinen ilk Müze, Ön Asya uygarlıklarında görülmüştür. M.Ö. XII. yüzyılda Elam Kralı Ştruknahunte yaptığı seferler sonucu elde ettiği ganimetleri Mezopotamya’dan alır ve Elam ülkesine götürür. Eserler burada Tanrı Nergal’a adanır ve bu müzeciliğin doğuşu sayılır (Koçak, 2010:18).

Rönesans’la beraber başlayan yeni arayışlar sonucunda sanatta ve bilimde hızlı gelişimler sağlanmış buna bağlı olarak da koleksiyonculukta gelişmiştir. 16. yüzyılın başında dünyada toplanan bütün malzemeler, müzeler için birer kaynak görevi görmüştür. 16. yüzyılın ortalarında İtalya’da “Medici” ailesinin bir koleksiyonunun tanıtılmasında “Müze” sözcüğü ilk kez kullanılmıştır. 18. yüzyılda müzeler herkesin faydalanabileceği kurumlar haline gelmiştir. 1746 yılında Fransız krallığı sarayında biriktirilen tarihi sanat eserlerinin halka gösterilmesi fikri ortaya atılmış ve 1750 yılında dünyada bilinen ilk resmi “Lüksemburg Müzesi” kurularak bu düşünce gerçekleştirilmiştir. 1759 yılında İngiltere British Müzesinin temeli atılmıştır. 1863 yılında bir koleksiyoncu, eserlerini Oxford Üniversitesine bağışlamıştır. Bu koleksiyonun sergilenmesiyle İngiltere’de modern

(29)

anlamda müzecilik başlamıştır. ABD’de 1773 yılında Güney Caroline’da açılan “Charles Müzesi” ilk halk müzesidir. 19. yüzyılda dünyanın en büyük müzelerinden “Amerikan Tabiat Müzesi” (1874) açılmıştır (Denizci ve Mizra, 2013:30-31).

20. yüzyıla gelindiğinde ise yaşanan dünya savaşları ve ekonomik çalkantılar, Avrupa’da müzelerin gözden geçirildiği bir dönem olmuştur. Hükümetler ve diğer toplumsal kuruluşlar, bu dönemde sosyal yaşama destek sağlamak amacıyla müzelere yeni roller biçmişlerdir. Buna bağlı olarak bu dönemde arkeoloji, tarih, etnografya, bilim ve doğa tarihi müzeleri gibi yeni müze türleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu yüzyılın sonlarında ortaya çıkan diğer bir müze türü ise güncel bilimsel gelişmeleri halkla paylaşan “Bilim müzeleridir” (Karadeniz, 2010:17-18).

19. yüzyılın son çeyreği ile 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan çocuk müzeleri ise önemli müze türlerindedir. Günümüzden yaklaşık 100 yıl önce Amerika’nın New York şehrinde kurulan “Brooklyn Children’s Museum” bilinen ilk çocuk müzesidir. Amerika’da günümüzde sayıları 300’ü bulan çocuk müzesi bulunmaktadır. Bu müzeler okullardaki eğitim içeriğiyle uyumlu bir şekilde sergi ve rehberlik hizmeti vermektedirler (Zilcioğlu, 2008:19-20).

2.5. Türkiye’de Müzenin Tarihsel Gelişimi

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de müzecilik, koleksiyonculukla başlamıştır. Bunun izlerine ilk olarak 13. yüzyıl Selçuklu döneminde rastlanmaktadır. Selçuklular eski Konya’nın bulunduğu höyüğü çevreleyen surların çevresine, ellerine geçen çeşitli

(30)

dönemlere ait kabartmalı eserleri bir kural dahilinde dizerek müzecilik örneği vermişlerdir (Yıldızturan, 2007:29).

Osmanlı döneminde ise 19. yüzyılda Sultan Abdülmecid 1845 yılında Yalova’daki bir gezi sırasında yerde gördüğü mermer taşları üzerinde yazılar görür ve bunların ne olduğunu sorar. Kendisine Kral Konstantin’in isminin yazılı olduğu bilgisi verilir. Bunun üzerine bu yazıtları toplatarak İstanbul’a gönderir. Toplanan bu yazıtları bu dönemde Tophane-i Amire Müşiri olan Rodosluzade Ahmet Fethi Paşa, İstanbul’daki Bizans kiliselerinin içinde en eskisi olan Aya İrini’ye (Hagia Eirene) taşır ve ilk Türk müzecisi unvanını almış olur (Gerçek, 1999:80-81). Bu müze daha sonra Sadrazam Ali Paşa tarafından tekrar düzenlenerek Müze-i Humayun (İmparatorluk Müzesi) ismi verilerek Osmanlı imparatorluğunda ilk kez eserler, müze olarak adlandırılan bir binada toplanmıştır. Müze-i Hümayunun ilk müdürlüğüne Galatasaray Lisesinin tarih öğretmeni Edward Goold getirilmiştir. 1872 yılında Sadrazam Mithat Paşa döneminde müze müdürlüğüne, Berlin Üniversitesinde arkeoloji ve sanat tarihi eğitimi görmüş olan ve 1847 den beri İstanbul’daki eski yazıtlar üzerinde çalışmalar yapan Avusturya Lisesi müdürü Dr. Philipp Aanton Dethier getirilmiştir (Kaya ve Adıgüzel, 2007:800-801).

1881’de Dethier’in ölümünden sonra yerine Osmanlı bürokrasisinde önemli bir yeri olan İbrahim Edhem’in oğlu Osman Hamdi ilk Türk müze müdürü olarak görevlendirilir. Osman Hamdi, 1860 yılında hukuk eğitimi almak üzere Fransa’ya gider fakat daha sonra fikrini değiştirerek resim eğitimine yönelir. Eğitiminin ardından İstanbul’a dönen Osman Hamdi, Matbua-ı Ecnebiye (Yabancı Dilde Yayınlar Müdürlüğü), Altıncı Daire-i Belediye Müdürlüğünden sonra Müze-i Humayun müdürlüğü yapar (Shaw, 2004:122-125). Müze müdürlüğü sırasında 1877’de başlattığı Sayda kazısı ile ismini dünya arkeoloji çevrelerine duyuran Hamdi Bey yine bu dönemde yaptığı sayısız kazılar sayesinde ülkemizdeki birçok müzenin koleksiyonunu zenginleştirmiştir (Cezar ve Edgü, 1986:14-15). Türkiye’nin ilk Eski Eserleri Koruma Yasası olan Asar-ı Atika Nizamnamesi’nin 1884 yürürlüğe girmesinde Osman Hamdi etkili olmuştur. Bu yasa sayesinde yabancıların tekelinde olan kazılar denetim altına alınmış, eserlerin yurtdışına götürülmesi önlenmeye çalışılmış ve izinsiz kazılar suç sayılmıştır. Osman Hamdi, Topkapı Sarayı’na yakın olan Çinili Köşk’ün karşısına Türklerin ilk özgün müzesini yapmıştır. Böylece Müze-i Humayun’un ismi Asar-ı Atika Müzesi olarak değiştirilmiş Cumhuriyet döneminde ise müzenin ismi İstanbul Arkeoloji Müzesi olarak değiştirilmiştir. Osman Hamdi Bey, ressam olduğundan dolayı

(31)

Asar-ı Atika Müzesine bağlı Sanayii Nefise Şahane Mektebi Alisinin kurulmasında önemli rol oynamıştır. Müze müdürlüğüne atandıktan 3 yıl sonra kurduğu okulun yöneticiliğini sürdürmüştür. 24 Şubat 1910’da geçirdiği bir hastalığın ardından Kuruçeşme’deki yalısında ölmüştür (Yücel, 1999:53-59).

Osman Hamdi Beyin ölümünden sonra yerine kardeşi Halil Edhem Bey getirilmiştir. Halil Edhem Bey Osmanlı kültür kurumlarını Türkiye Cumhuriyeti kurumlarına dönüştürülmesinde etkili rol oynamıştır (Denizci ve Mizra, 2013:39).

Cumhuriyet döneminde ise Atatürk’ün isteğiyle 3 Nisan 1924 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Topkapı Sarayı içindekilerle beraber bir müze olarak ziyarete açılmıştır. Atatürk daha sonra 911 yıl kilise 481 yıl cami olarak kullanılan Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesini sağlarmıştır. Yine bu dönemde Türkiye’nin ilk resim heykel müzesi İstanbul Resim Heykel Müzesi için Dolmabahçe Sarayı’nın 9 bin metrekarelik veliaht dairesini tahsis eder. Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk’ün eğitim reformuyla beraber yeni üniversiteler reformu hazırlanmıştır. Bu yasada arkeoloji ve tarih bölümleri bulunmaktadır. 1935 yılıyla birlikte Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kurulmuş, Ankara ve İstanbul’daki üniversitelerde arkeoloji bölümleri açılmıştır. Son yıllarda çağdaş müzecilik anlayışı sayesinde Türk müzeciliği, dünya müzeleri seviyesine ulaşmıştır. Avrupa Müze Forumunun (The Europe Museum Forum) her yıl düzenlediği yarışmada, Anadolu Medeniyetler Müzesi 1997 yılında “Avrupa’da Yılın Müzesi” ödülünü almıştır (Yıldızturan, 1997:31-33).

2.6. Müzelerin Eğitimdeki Rolü

Müze eğitimi, genel eğitimin bütünlüğü içerisinde özel unsurları olan, planlı ve eğitsel yöntemlerden yararlanarak oluşturulan bir eğitim sürecidir. Bu eğitim süreci müze öncesi, müzede ve müze sonrası olarak sınıflandırılabilir. Müze eğitim süreci örgün bir eğitim olarak gerçekleştirilebileceği gibi teknolojik materyaller ve internet yoluyla yaygın eğitim şeklinde de verilebilmektedir. Bu sayede müze eğitimi, müzeden yoksun bölgelere ulaştırılabilmektedir (Ayaydın ve Diğerleri, 2011:229).

Denizci ve Mirza’nın da (2013:22) ifade ettiği gibi müzeler insanoğlunun geçmişine ait araç gereçleri ve bunların bulundukları yerleri araştırır ve korur. Elde ettiklerini topluma sunarak kişiyi eğitmeyi, geliştirmeyi ve eğlendirmeyi hedefler. Müzeler toplumun

(32)

hizmetinde devamlı ve kalıcı olan, maddi bir çıkar elde etmeyi hedeflemeyen kurumlarıdır. Müzelerin çeşitli işlevleri vardır. Bunlar:

a. Müzelerin toplama işlevi b. Müzelerin belgeleme işlevi c. Müzelerin koruma işlevi d. Müzelerin sergileme işlevi e. Müzelerin eğitim işlevidir.

Müzelerin amaçları ve türleri zaman içinde değiştiği gibi işlevleri de yeni teknolojilerle, yeni uzmanlarla ve toplumsal ilgi alanlarıyla değişikliğe uğramıştır (Onur, 2014:44). Geçmişte eşya toplamak, bu eşyaları korumak ve güzel bir şekilde sergilemek olan müzelerin işlevleri değişerek halka karşı eğitici ödevleri olduğu kabul edilerek, tek ya da grup halinde gelen ziyaretçilere düşünüşün geliştirilmesine katkı sağlaması gerektiği günümüzde kabul görmektedir (Allan, 1959:17). Son iki asır boyunca müzelerin eğitim rolü, önemli bir gelişim göstermiştir. 19. yüzyılın başında eğitmek ve bilgilendirmek müzelerin kuruluş amaçlarından biri olmuştur. Bu dönemde müzeler, uzun eğitim alma imkanına sahip olamayan insanlar için kendilerini eğitmek amacıyla yararlanılan eğitim mekanları olarak görülüyordu. 20. yüzyılın sonunda herkesin okula gitme fırsatının sağlanmasından bir asır sonra yaşam boyu öğrenme felsefesi ve formal öğrenimin tamamlanmasıyla öğrenmenin bitmediği kabul edilerek müzeler herkes için hem eğitsel hem de eğlendirici mekanlar olma yolunda önemli bir mesafe almıştır (Hooper-Greenhill, 1999:28-29).

Günümüzde ise müzelerin eğitim işlevi oldukça etkili ve önemli bir duruma dönüşmüştür. Bu işlev doğrudan insanlarla ilişkilidir ve kişinin okul öncesi döneminden başlayıp yaşlılık dönemine kadar geçen süreyi içine alır (Buyurgan ve Mercin, 2005:96). Müze ve galerilerdeki eğitim okul ortamındaki eğitim için tamamlayıcı bir unsurdur. Müzeye yapılan okul ziyaretlerinin en önemli yönü, öğrencilere alternatif öğrenme fırsatı sunmasıdır. Bu özellik, formal sınıf ortamında fark edilmeyen öğrenci beceri ve yeteneklerinin ortaya çıkma fırsatıdır. Tüm çocuklar için yeni insanlarla tanışmak, yeni bir ortama girmek, bilgi toplamak gibi yaşantılar uyarıcı olabilir ve çocuklar bu sayede okulda öğrendikleri bilgileri somut olarak algılayabilirler (Hooper-Greenhill, 1999:167).

(33)

Eğitimin amacı bireye bilgisini alıştırma yollarını öğretmek ve muhakeme etme alışkanlığı kazandırmaktır. Bu anlamada müzeler sadece eşyaları sergilemekle kalmaz, kitapların ve derslerin açıkça ortaya kuramadığı bağları gösterebilir, müzelerde gözlemlenen eşyalar sayesinde insan zihnini düşünmeye zorlayarak mantıklı kararlar alabilen bireyler olarak yetişmesine katkı sağlar (Harrıson, 1963:109).

Gartenhaus’un (1997:35-36) ifade ettiği gibi müzeler, çocuklara yaratıcı düşüncelerini ortaya koyma fırsatı veren kurumlardır. Çocuklar müzelerde karşılaşacakları nesneler sayesinde kendi özgün fikirlerini ortaya koyabilme imkanı bulurlar.

Onur’un da (2012:197) belirttiği gibi müzelerin, okuldaki eğitime katkı sağlayan birçok unsuru vardır. Resmi okullardaki formal müfredatın boşluğunu müzeler doldurmaktadır. Geleneksel eğitimdeki müfredatın öğrencileri sınırladığı yerde müzeler, bir alternatif ve eğitim mekanı olarak birçok imkan sağlamaktadır.

Çağdaş eğitim, sorgulayan, düşünen, yaratıcı bireyler geliştirmeyi hedeflemektedir. Öğrenme, düşünme, gözlem, sorgulama ve uygulama süreçlerinin beraber gerçekleştirildiği bir ortam olarak müzeler aktif öğrenme mekanlarıdır (Abacı ve Diğerleri, 2005:114).

Ülkemizde müzeciliğin yaklaşık 150 yıllık olan geçmişi batı ülkeleriyle kıyaslandığında kısa sayılabilecek bir süredir. Buna rağmen geçen bu sürede, müzecilik konusunda önemli gelişmeler gösterdiğimiz söylenebilir. Uygulama anlamında nesneye yönelik müzecilikten insana yönelik eğitim amaçlı müzeciliğe yönelik farkındalığa çok önceden varılmıştır. Ülkemizde ilkokul müzesi, 1868’de Galatasaray Lisesinde (Tarihi Terbiiye Müzesi) kurulmuştur. Bu da müze eğitimi konusu ile geçmişten beri ilgilenildiğini göstermektedir. Cumhuriyetin ilanıyla beraber okul müzelerinin kurulması kararlaştırılmıştır. 1930 yılında Bursa’da bir ilkokulda, 1931 de İstanbul’da bir lisede okul müzesi açılmıştır. 1958’de öğretmenler için müze el kitabı bastırılmıştır. 1982’de düzenlenen 1. Milli Kültür Şurasında “Müze Eğitimi” vurgulanır ve büyük müzelerde çocuk bölümleri kurulması önerilir. Milli Eğitim Bakanlığı, 1986’da okul müzelerine ilişkin yönerge yayınlar. Daha sonra 1992 ve 1995’te okul müzeleriyle ilgili yeni yönergeler yayınlar. Antalya Arkeoloji Müzesinde 1990 yılında, İstanbul Arkeoloji Müzesinde 1995 yılında çocuk bölümleri açılır. Müze eğitimiyle ilgili iki kuruluştan biri olan Yıldız Teknik Üniversitesi Müzecilik Anabilim Dalı 1989’da, Ankara Üniversitesi Müze Eğitimi Anabilim Dalı ise 1997’de öğrenime başlar (Hooper-Greenhill, 1999:5).

(34)

Avrupa ve Amerika’da, eğitim açısından müzelerden yararlanmak için birçok çalışma yapılmaktadır. Ülkemize eğitim amaçlı olarak Amerika ve Avrupa’daki kadar olmasa da önemli çalışmalar yapılmaktadır. Ülkemiz müzelerinden Anadolu Medeniyetler Müzesi (AMM), eğitim yönünden en çok etkinlik yapan müzedir. Anadolu Medeniyetler Müzesi bünyesinde uzun yıllar boyunca okullarda düzenlenen konferanslar ve seminerlerle etkinlikler düzenlenirken çağdaş müzecilik anlayışı doğrultusunda günümüzde eğitim etkinlikleri sürdürülmektedir (Tosun,2009:31). Bu bağlamda müzenin etkisinin artırılması, çocuklardaki yaratıcılık becerisinin geliştirilmesi, kalıcı ve katılımcı öğrenmenin geliştirilmesi amacıyla geçmiş yıllarda AMM’de “Çocuk Dostu Müze” gibi değişik projeler uygulanmıştır. Bu proje sayesinde çocukların yaratıcılıklarını arttırmak amacıyla atölyeler oluşturmak, drama yoluyla öğrenme fırsatı sağlamak, etkileşimli görsel ortamlar sunmak hedeflenmiştir (Denizci ve Mizra:2013:72).

Ülkemizde ise halen müzeler, eğitim işlevini yerine getirebilmek için gerekli eğitim bölümleri ve uzman kadro bakımından yoksun bir durumdadır. Ülkemizdeki müze görevlileri genelde sanat, tarihçi, arkeolog ya da etnoloji gibi disiplinlerde yetişmiş kişilerdir. Bu durum ise müze eğitimcilerinin yetiştirilmesini gerekli kılmaktadır. Yani müzelerde görev yapacak öğretmen, müzeci gibi eğitimci kadrolarının yetiştirilmesini sağlamak ülkemizdeki müze eğitimi açısından en önemli problemlerin başında gelmektedir (Seidel ve Hudson,1999:6).

2.7. Sanat Eğitiminde Müzelerin Yeri

Sanat eğitimi, çocuğun kişiliğinin gelişmesinde, kendine güven duygusu kazanmasında ve kendini özgürce ifade etmesinde oldukça etkilidir. Sanat eğitimi, değişen şartlara göre kendini yenileyebilen, yaratıcı düşüncelerini ortaya koyabilen, soyut düşünme duygularını geliştirebilen çocukların yetişmesi için günümüz eğitim sisteminde bir zorunluluktur (Buyurgan ve Buyurgan, 2012:11).

Görsel sanatlar eğitimi görmek, uygulama yapma isteğini canlandırması ve yaratıcılığı desteklemesi bakımından önemlidir. Sadece anlatılarak verilecek bir görsel sanatlar eğitimi eksik olur. Bireyin bir eserle doğrudan karşı karşıya gelmesi eserdeki sanatın ilke ve elemanlarını fark etmesi açısından etkilidir. Bunu sağlamak ise bir müze ya da galeride olabilir (Buyurgan ve Mercin, 2005:106).

(35)

Okullar için müzeler birer laboratuvar ve atölye görevi görür. Orijinal esere bakılarak müzede yapılan eğitim sayesinde bireyler, geleneksel çalışma sisteminden kurtularak daha etkin ve kalıcı eğitim alma şansını yakalamış olur. Dört duvar arasındaki derslikten sıyrılarak daha özgür bir ortamda, sanat eseriyle doğrudan ilişki içinde olacağı görsel sanatlar eğitimi daha kalıcı ve anlamlı olacaktır. Birey, eser eleştirisi dersini müzede alarak sanat eserini doğru anlamlandırmayı ve sanata daha duyarlı tepki vermeyi öğrenecektir (Denizci ve Mizra, 2013:97).

Sanat tarihi, sanat eleştirisi, estetik ve atölye uygulamalarının kaynaştırıldığı sanat eğitimiyle müze birleştirildiğinde daha bütüncül bir bakış açısı sağlanmış olacaktır. Müzede eser incelenirken gözlem, araştırma, düşünme, analiz ve sentez yapma, bakmaktan çok görme, öğrenirken eğlenme, keşfetme ve merak duygularını uyandıran bu süreçte bireyin estetik beğenileri artmaktadır (Abacı ve Diğerleri, 2005:117).

Sanat eğitimi için en etkili aktivite ortamları, müze içerisindeki eğitimlerdir. Sanat eğitimi, uygulamasız olamayacağından atölye çalışmaları vazgeçilmez bir alan oluşturur. Bu kapsamda gelişmiş batı ülkelerindeki ünlü müzelerde, atölye çalışmaları yapılmaktadır (Ayaydın ve Diğerleri, 2011:234).

Buyurgan ve Mercin’in (2005:116) ifade ettiği gibi, ilk ve ortaokullar için müze ziyaretleri bir gerekliliktir. Bu kurumlarda çocuklara verilen derslerdeki içeriklerin gerçek örnekleri müzelerde bulunmaktadır. Okulların müze ziyaretlerinde, öğretmenlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Çünkü okul ve müze işbirliği kapsamında yapılacak müze ziyaretleri, öğrenciler için sınıflarının ve sanat odalarının devamı gibidir.

Batılı gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında müze eğitimi konusunda geri kaldığımız gerçeğine rağmen ülkemiz gibi çok eski tarihe sahip olan ve bu tarihe ait kalıntıları bulunduran müzelerimizde, batı ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de okul müze programlarını uygulamak mümkündür (Koçak, 2010:31). Bu bağlamda son yıllarda ülkemizde de önem kazanmaya başlayan müzeler ve müze eğitimi konusu, sanat eğitiminde öğretmenlere yeni ufuklar açan, değişik ve etkili sanat eğitimi imkanı sağlayan bir alan olarak ortaya çıkmıştır. Sanat öğretmenlerinin günümüzde sıklıkla yararlandıkları müzeler ve galeriler, öğrencileri kapalı sınıf ortamından uzaklaştıran, yaparak yaşayarak öğrenme imkanını sunan bir ortamda işlenen görsel sanatlar dersi, öğretmen kadar öğrencileri de mutlu edeceği bir gerçektir (Buyurgan ve Mercin, 2005:107).

Şekil

Tablo 1 Müzelerin Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasının Önemine İlişkin  Frekanslara Ait Ortalama ve Standart Sapma Sonuçları
Tablo 1 Müzelerin Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılmasının Önemine İlişkin  Frekanslara Ait Ortalama ve Standart Sapma Sonuçları
Tablo 2 Öğretmenlerin Cinsiyetlerine Göre Müzeleri Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı  Kullanılmasının Önemine İlişkin Ortalama, Standart Sapma ve t-Testi Sonuçları  Cinsiyet                   n                        X                           ss
Tablo  3  incelendiğinde,  ankete  katılan  öğretmenlerin  6’sı  20-25  yaş  aralığında,  37’si 26-30 yaş aralığında, 33’ü 31-35 yaş aralığında, 34’ü 36-40 yaş aralığında, 8’inin ise  41 ve üstü yaş aralığında olduğu gözlenmektedir
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Türk..

[r]

Concerning the studies newly realized to test UIP for developing countries; it seems that GARCH Methods becomes popular as a modern time series analysis as well

Prusya ile imzalanan dostluk ve ticaret antlaşmasından 3 ay sonra yani 1761 Haziran’ında Friedrich tarafından padişah ve sadrazama gönderilen yeni mektuplarda ittifak teklifi

Oysa Yakup Kadri’nin roman­ larında ne konak yaşamasının inceliklerine rastlarız; ne de sevecen gözlem­ lere.... Cumhuriyet dönemi romancıları devrimlere,

[r]

Singh ve ark.’nın (117) laringoskopi ve trakeal entübasyon uygulanan 40 olgu üzerinde yaptıkları çalışmada esmolol, lidokain ve nitrogliserinin hiperdinamik yanıt üzerine

A) look/was going to eat B) looked/will have been eaten C) was going to look/was eating D) had been looking/had been eaten E) have been looking/will be eaten. 10- I... forward