• Sonuç bulunamadı

EGİTİM VE BİLGİLENDİRME EKSİKLİGİNİN BANKA PAZARLAMASINDAKİ OLUMSUZ ETKİLERİNE BİR ÖRNEK: DRESİNER BANK OLAYI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "EGİTİM VE BİLGİLENDİRME EKSİKLİGİNİN BANKA PAZARLAMASINDAKİ OLUMSUZ ETKİLERİNE BİR ÖRNEK: DRESİNER BANK OLAYI"

Copied!
93
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ İŞLETME EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

BANKACILIK EĞİTİMİ BİLİM DALI

EĞİTİM VE BİLGİLENDİRME EKSİKLİĞİNİN BANKA PAZARLAMASINDAKİ OLUMSUZ ETKİLERİNE BİR ÖRNEK:

DRESDNER BANK OLAYI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Halil ALP

Tez Danışmanı Prof. Dr. Ahmet BATTAL

(2)

EĞİTİM VE BİLGİLENDİRME EKSİKLİĞİNİN BANKA PAZARLAMASINDAKİ OLUMSUZ ETKİLERİNE BİR ÖRNEK:

DRESDNER BANK OLAYI

(ÖZET)

Bankacılık, bütün dünyada ekonominin kalbi, büyümenin itici gücü ve ülkelerin mali sistemlerinin temel direği durumundadır. Yüzlerce yıldır yerel bazda ve şube ortamlarında yapılan bankacılık mesleği, teknoloji ve haberleşmede meydana gelen yeniliklerle, özellikle de bilgisayar ve internet teknolojisinin gelişmesiyle global bir meslek haline gelmiş, önceleri yerel pazarlarda yaşanan sınırlı rekabet, globalleşme ile birlikte tüm dünya piyasasını kapsayan hızlı ve kırıcı bir yapıya kavuşmuştur. Bu yoğun rekabet ortamı da ister istemez her geçen gün yeni ürünler geliştirilmesine yol açarken, meslekle ilgili yerel ve global kanun ve düzenlemeler de bu yeniliklere paralel olarak baş döndürücü bir hızla değişmekte ve kendini geliştirmektedir.

Bu durum sektörde eğitimin önemini bir kat daha arttırmış, gerek temel eğitim gerekse de meslek içi eğitim bankalar arası rekabetin belirleyici unsurlarından birisi haline gelmiştir.

Dresdner Bank örnek olayından hareketle hazırlanan bu çalışma sonucunda, eğitim ve bilgilendirme eksikliğinin banka pazarlamasına olumsuz etkileri tespit edilmeye çalışılmıştır. Örnek olayın sonucları inecelendiğinde, ürün tanıtımı esnasında müşteriye eksik veya yanlış bilgi verilmesinin müşteri mağduriyetine yol açabildiği, bu durumun da bankaya olan güvenin sarsılmasına ve müşteri kaybına sebep olduğu tespit edilmiştir.

Sonuç olarak, temeli güven ilkesine dayanan bankacılık mesleğinde, en ufak bir hatanın ya da eksikliğin çok acı sonuçlar doğurabileceği bu çalışma ile ortaya konmaya çalışılmıştır. Bankaların personel eğitimine, pazarlama faaliyetlerini yürütürken yetkin pesnonel kullanımına ve müşterilerini doğru bilgilendirmeye özen göstermesinin önemi tespit ve teyit edilmiştir.

(3)

AN EXAMPLE FOR THE NEGATIVE EFFECTS OF THE DEFICIENCY OF EDUCATION AND INFORMATION IN BANK MARKETING:

DRESDNERBANK CASE

(ABSTRACT)

In the whole world banking is the heart of economy, the driving force of growth and the central pillar of the financial system of states. In the beginning, Banking profession was being performed locally and under branch circumstances; due to innovations in technology and communication, more specifically the improvements in computer and internet technologies, banking turned out to be a global profession that has to compete not only locally but globally while blanketing the world’s entire market. This highly competitive environment inevitably gives rise to new products followed by a change with a rattling rate in the local and global regulations within the sector.

This situation has increased the importance of education in banking sector and made the basic and in-service training a determining factor of the competitiveness of a bank.

The aim of this study is to reach conclusions about the negative impacts of deficiency of education and information in bank marketing by focusing on the Dresdner Bank case. When the consequences of our case are analyzed it can be inferred that giving inadequate or false information to the customer may cause grievances within customers, shake their confidence and eventually bring about customer loss

To come to a conclusion, it is stated in this study that, in banking sector in which the central pillar is the principle of trust; even some little mistake or deficiency could cause devastating consequences. In this manner, it is determined and confirmed that banks should give great importance to using skilled employees in the introduction and marketing stage and providing accurate information to customers.

(4)

TEŞEKKÜR

Yapısı itibariyle özellikle pazarlama alanında; iyi donanımlı, gerek ürünlerde gerekse de mevzuat ve kanunlarda oluşabilecek değişiklikleri yakından takip eden, yeni şartlara hızlı adapte olan ve müşterilerini bu yönde bilgilendirerek yönlendiren personele ihtiyaç duyan Bankacılık mesleğinde eğitim her zaman hayati önemi haiz olmuştur. 1900’lü yılların son çeyreğine değin yerel bazda düşünülmekte ve uygulanmakta olan bankacılık eğitiminin kapsamının bu dönemde hızla gelişen teknoloji ve küreselleşmenin etkisiyle uluslararası mevzuat ve ürün bilgisini de içerecek şekilde genişletilmesi kaçınılmaz olmuştur.

Bu çalışmada, ülkemizde bu alanda yaşanan eksiklik ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan Dresdnerbank olayı irdelenmiş ve bu somut örnek ışığında eğitim ve bilgi eksikliğinin banka pazarlamasına olumsuz etkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Uzun ve zorlu bir çalışma döneminin eseri olan tezimde bana her yönden destek olan eşim Nurgül, kızlarım Aleyna Başak ve Alara Burçak’a, Federal Almanya kaynaklı haber ve istatistiksel bilgilerin temini ve tercümesinde çok önemli katkıları olan dostlarım Halil CERAN ve Ayhan CENGİZER’e, Federal Almanya kanun ve yönetmeliklerinin temin ve yorumu hususunda yardımcı olan Halil UZUN ve Uzun Law Uluslararası Hukuk Bürosu’na, yüksek lisans programımın gerek eğitim gerekse de tez hazırlığı aşamasında bana göstermiş oldukları sabır ve destekten ötürü başta pazarlama birimi olmak üzere T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Merkez Şubesi personeline ve idarecilerine, tezimin hazırlanma aşamasında büyük emeği olan tez danışmanım Sayın Prof. Dr. Ahmet BATTAL’a göstermiş olduğu sabır, anlayış ve katkılarından dolayı içtenlikle teşekkür ederim.

(5)

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... ii

OUTLİNE ... iii

TEŞEKKÜR... iv

İÇİNDEKİLER...v

TABLOLAR CETVELİ ... viii

GRAFİK CETVELİ... ix

KISALTMALAR CETVELİ...x

1.GİRİŞ 1.1. Bankacılıkta Pazarlama...3

1.2. Ülkemizde Bankacılık Eğitimi ...4

1.2.1. Üniversitelerde Bankacılık Eğitimi ...4

1.2.2. Bankalarca Verilen Eğitimler...5

1.2.3. Resmi ve Özel Kurumlarca Düzenlenen Eğitimler ...5

1.2.4. Bankacılık Okulları...6

1.3. Ülkemiz Bankacılık Sektörü Eğitim Profili ...7

1.4. Türkiye’den Avrupa’ya İş Göçü...9

1.5. İşçi Dövizleri ...11

1.6. Göçmen İşçilerimizin Ülkemizde Yaşadığı Yatırım Problemleri ...12

1.6.1. İşçi Şirketleri ...13

1.6.2. Bankerler’e Yatırılan ve Geri Dönmeyen Tasarruflar...13

1.6.3. TMSF’na Devredilen Bankalar ve Mevduat Sigortası Problemleri ...13

(6)

1.6.5. Çok Ortaklı Şirketler...15

1.6.6. Yabancı Sayılmak...16

1.7. Almanya’da Yaşamakta Olan Türklere Ait Sosyo-Ekonomik Veriler...17

1.7.1. Almanya’da Yaşayan Türklerin Nüfus Yapısı...18

1.7.2. Almanya’da Yaşayan Türklerin Ekonomik ve Mesleki Yapısı ...21

1.8. Türk Bankacılık Sektörünün Uluslararasılaşma Süreci...24

1.8.1. Türk Bankacılık Sektörü Uluslararası Birim Adetleri...24

1.8.2. Uluslararası Birim Adetlerinin Ülkelere Göre Değişimi ...25

1.8.3. Türk Bankacılığının uluslararasılaşma Sürecinde Almanya Deneyimi...26

2.LİTERATÜR BİLDİRİMİ VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE 2.1. Merkez Bankacılığı ve TCMB ...30

2.1.1. Merkez Bankacılığı’nın Tanımı ve Tarihçesi ...30

2.1.2. Merkez Bankacılığı Görev Tanımı...31

2.2. Türkiye’de Merkez Bankacılığı Tarihçesi ve TCMB...32

2.2.1. Osmanlı Dönemi...32

2.2.2. Cumhuriyet Dönemi ...34

2.3. Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesapları (KMDTH) ...36

2.3.1. Sisteme Para Yatırma ...36

2.3.1.1. TCMB şube ve temsilciliklerinden para yatırma. ...36

2.3.1.2. TCMB yurtiçi ve yurtdışı muhabirleri üzerinden para yatırma. ...37

2.3.1.3. TCMB posta çeki hesaplarına para yatırma.. ...37

2.3.1.4. TCMB hesaplarına banka havalesi yoluyla para yatırma ...37

2.3.2. Sistemden Para Çekme veya Sistemden Ayrılma ...38

2.3.2.1. TCMB şube veya temsilciliklerinden para çekme ...38

(7)

2.3.2.3. Banka havalesiyle para çekme ...38

2.3.3. Sistemin Hesap Sahiplerine Sağladığı Avantajlar...39

2.3.3.1. Yüksek faiz...39

2.3.3.2. Vergi avantajı ...39

2.3.3.3. Permi avantajı...39

2.3.3.4. Türkiye’de döviz hesabı açtırabilme avantajı ...40

2.4. Süper Döviz Hesapları (SDH)...41

2.5. Dresdnerbank Olayı ...41

2.5.1. Dresdnerbank Olayı’nın Başlangıcı...42

2.5.2. Dresdnerbank Olayı’nın Mali Boyutu ...42

2.5.3. Olay Karşısında Tarafların Sorumlulukları ve Tutumları...46

2.5.3.1. TCMB ve Dresdnerbank ...46

2.5.3.2. Türkiye Cumhuriyeti Devleti (T.C.) ve Federal Almanya Devleti ...48

2.5.3.3. Hesap sahiplerinin sorumluluğu...52

3.ÖRNEK OLAY İNCELEMESİ 3.1. Araştırmanın Amacı Ve Önemi...54

3.2. Araştırmanın Yöntemi ...54

3.2.1. Araştırmanın Hipotezleri ...55

3.2.2. Araştırmanın Evreni Ve Örneklemi...55

3.2.3. Verilerinin Analizi...55

3.3. Araştırma Bulguları ...56

4.SONUÇ VE ÖNERİLER ...58

KAYNAKÇA...63

(8)

TABLOLAR CETVELİ

Tablo 1. Türk Bankacılık Sektörü Personelinin Eğitim Durumu... ...7

Tablo 2. Yurtdışında Yaşamakta-Çalışmakta Olan Türk Vatandaşları. ... ...10

Tablo 3. KMDTH’larının TCMB Toplam Yükümlülüklerine ve Döviz Yükümlülüklerine Oranı ...12

Tablo 4. Almanya’da Türk Nüfus Gelişimi ...17

Tablo 5. Almanya’da Yaşamakta Olan Türk Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı (31.12.2002) ...19

Tablo 6. Almanya’da Yaşamakta Olan Türklerin Sosyo-Demografik Özelliklere Göre Tasarruflarını Yatırdıkları Ülke Tercihleri...20

Tablo 7. Almanya’daki Türk Girişimcilerin Ekonomik Gücü ...21

Tablo 8. Almanya’daki Türk Nüfusun Mesleki Dağılımı...22

Tablo 9. Türk Bankaları’nın Yurtdışı Birim Adetleri...25

Tablo 10. KMDTH-SDH Bakiye ve Müşteri Adetleri ...43

Tablo 11. Almanya’da Yaşayan (KMTH ve SDH Sahibi) Vatandaşlarımıza Tahakkuk Etmesi Muhtemel Vergi Tutarı ...45

Tablo 12. Almanya Federal Cumhuriyeti İşsizlik Rakamları ...50

(9)

GRAFİK CETVELİ

(10)

KISALTMALAR CETVELİ

AB ... Avrupa Birliği

ATIC... Amerikan – Turkish Investment Corporation ECB ... European Cental Bank ( Avrupa Merkez Bankası ) EVDS... Elektronik Veri Dağıtım Sistemi

GOÜ... Gelişmekte Olan Ülkeler GÜ... Gelişmiş Ülkeler

İDGM ... İşçi Dövizleri Genel Müdürlüğü İŞKUR... Türkiye İş Kurumu

KKTC... Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti KMDTH ... Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesabı KMV... Kambiyo Muamele Vergisi

OFFSHORE ...Kıyı Bankacılığı

ÖSYM... Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi SDH... Süper Döviz Hesabı

TAM... Türkiye Araştırmaları Merkezi TBB...Türkiye Bankalar Birliği TC ... Türkiye Cumhuriyeti

TCMB ...Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş. TCZB...Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş. TMSF ...Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu

TTK... Türk Ticaret Kanunu

(11)

3. BİRİNCİ BÖLÜM GİRİŞ

Bankacılık, temeli güven ilkesine dayanan ve bu alanda hizmet sunanların gerek teknik bilgi, gerekse de meslekleri ile ilgili yerel ve global düzenleme, kanun ve kurallara hâkim olmasını zorunlu hale getiren bir meslektir. Yani bankacıların eğitim portföylerinin, mesleki bilginin yanı sıra yerel ve global metalarla da (kanun, uluslararası antlaşmalar vb.) desteklenip, müşteri ilişkilerinde daha verimli, etkin ve yol gösterici olmaları sağlanmalıdır.

Ülkemizde ve dünyada direkt olarak bankacılık mesleği üzerine eğitim veren yüksek öğrenim kurumu sayısı oldukça az olup bu ihtiyaç ya meslek yüksek okulları ya da Üniversitemizde de görüldüğü gibi enstitüler yoluyla giderilmeye çalışılmaktadır. Hal böyle iken bankalar bu bağlamda yetişmiş personel sıkıntısı yaşamakta, personel ihtiyaçlarını kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler, iktisat, işletme vb. genel anlamda ekonomi, mevzuat ve idari eğitim veren akademik kuruluşlardan sağlamaktadır. Bu yolla banka portföyüne katılan personel ise asıl mesleki eğitimlerini sınırlı sayıda bankada görüldüğü gibi kendi bünyelerinde oluşturulan Bankacılık Okulları ile ya da genel uygulamada görüldüğü üzere kendi bünyelerinde verdikleri mesleki eğitim seminerleri, yine kendi bünyelerinde yayınlanan araştırma, tebliğ ve mevzuatlar yoluyla almaktadır.

Son yıllarda bu alanda Türkiye Bankalar Birliği ve birkaç özel eğitim kuruluşunun bankacılara ve bankacılık mesleğine ilgi duyanlara sunmuş olduğu on-line ve yüz yüze eğitim hizmetleri ise bu alandaki eksikliği bir nebze olsun gidermiştir. Fakat gerek bu alanda eğitim ihtiyacı duyan kişi sayısının fazlalılığı, gerekse de yığılarak gelen eğitim eksikliği nedeniyle, bu faaliyetler de sektör’ün ihtiyacını karşılamakta yetersiz kalmıştır. Oysaki her gün şartların ve kuralların değiştiği, sınırların kalktığı, bilginin ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği ve yayıldığı günümüz dünyasında, özellikle uluslararası pazarda bilgi ve donanım eksikliği olan aktörlerin bu eksikliklerini

(12)

tamamlayabilmek adına çok kısıtlı zamanları vardır. Bu nedenle bankalar mevcut personeline temel bilgileri vermekle yetinmeyip, her gün değişen şartlar ve kurallar hakkında da onları bilgilendirmek ve geliştirmek zorunda kalmaktadır.

Teknolojinin ve globalleşmenin dünya üzerinde hızla yayılması ile birlikte bankacılık işlemleri de artık ulusal yoğunluktan çıkıp uluslararası yoğunluğa doğru kaymaya başlamıştır. Gerek ülkeler arası nüfus hareketleri, gerekse de elektronik ticaret vb enstrümanların etkin kullanımı ile kolaylaşan ve yaygınlaşan uluslararası ticaret,

bankaların uluslararası işlem hacmini günbegün arttırmıştır. Bu gelişmelere paralel olarak bankaların ve bankacıların ulusal mesleki düzenleme ve kanunlara hâkim olmalarının yanında, uluslararası mesleki düzenleme ve kanunlara da hâkim olma ve uyum sağlama zorunluluğu doğmuştur. Gelinen bu noktada gerçekleşebilecek yenilik ve değişikliklere çabuk adaptasyon açısından, dinamik bir eğitim sürecinin gerekliliği de göze çarpmaktadır.

Günümüz bankacılığında özellikle pazarlama personeli bu bağlamda sıkıntılar yaşayabilmekte, yaşadıkları bu sıkıntılar gerek bankalar gerekse de müşterilerini zor durumlarda bırakabilmektedir. Maalesef bu eksiklik özel bankaların yanı sıra kamuoyunun sınırsız güven duyduğu kamu bankacılığında da görülebilmekte, yaşanan somut sıkıntılar sonucu genelde müşteriler zor durumda kalmakta ve müşterilerin bankacılık sistemine ve ülkeye güveni her olayda biraz daha azalmaktadır. Yine bu eksiklikler neticesinde özellikle uluslararası bankacılık yapan bankalarımızda yaşanan sıkıntılar ülkemizin uluslararası prestijine zarar vermekte, bulundukları ülke sistemleri içinde bankalarımıza ve ülkemize olumsuz bakış açısı ve kötü yakıştırmalar ile yaklaşılmasına sebebiyet verebilmektedir. Bu durum ise gelişimi için hayati derecede dış kaynağa ihtiyaç duymakta olan ülke ekonomisine yeni kaynak girişini engelleyebilmekte veya kaynak maliyetlerini aşırı derecede arttırmaktadır.

Bu araştırmanın amacı; Bankacılık mesleğinde eğitim ve bilgi eksikliğinin, özellikle pazarlama alanında ortaya çıkarabileceği muhtemel olumsuzlukları somut örneklerle sergilemek, bu olumsuzluklardan kaçınabilmek için yapılması gerekenleri ortaya koymaktır.

(13)

1.1. Bankacılıkta Pazarlama

Ticari bankaların üç temel fonksiyonu vardır. Birincisi, mevduat toplamak ikincisi, toplanan fonları fona gereksinimi olan sanayici, işadamı ve bireylere kredi olarak vermek, üçüncüsü ise ilk iki fonksiyonla doğrudan ilişkisi olmayan veya sadece dolaylı ilişkisi olan çeşitli bankacılık hizmetlerini sunmaktır.

Ticari bankalar, bu işlevlerini yerine getirirken pazar gereksinimlerini tatmin etmek durumundadır. Onun için Banka, amaçlarını büyük ölçüde tasarruf sahiplerinin, sanayicilerin, iş adamlarının ve bireysel kredi müşterilerinin düşünce ve davranışlarına dayandırmak zorundadır. Bir başka deyişle pazarlama, müşteriye yönelik bir çaba olarak nitelenmelidir. Pazarlama aynı zamanda tüm banka faaliyetlerine nüfuz eden bir bakış açısıdır.

1980’li yıllarda özellikle ABD’de gelişen finansal kuruluşlar arasındaki yoğun ve sert rekabet ortamı, bankaların gerek kendi aralarında gerekse de yeni türeyen finansal kuruluşlarla rekabet edebilmesi için pazarlamaya yönelmelerini sağlamıştır. Bu durum, bürosunda oturup müşterilerini bekleyen bankacıların, bürolarından çıkıp, aktif çok yönlü, pazara dönük bir pazarlama stratejisi geliştirmelerine sebep olmuştur. Pazara yönelik bankacılık anlayışı, bankaları yeni pazarlar bulma ihtiyacı içine itmiştir. Bankalar yeni hizmetleri etkin bir biçimde sunabilmek için bankacılıkta pazarlama ve pazarlama tekniklerini uygulamaya başlamışlardır (http://www.maximumbilgi.com/ envanter/sx/indir3.asp?sx=basla&ID=152, 10.01.2007).

Ülkemizde ise bankacılık sektöründe yaşanan kaynak sıkıntısı ve mevduat ile kullandırım arasındaki vade uyumsuzluğu nedeniyle bankalar uzun süre bankacılığın tek yönü üzerinde durmuşlar, sadece mevduat toplama hizmetine yoğunlaşarak, diğer alanlarda fazla reklâm ve pazarlama girişiminde bulunmamışlardır. Bu durum ise, sektörde tek tip banka imajı oluşmasına sebebiyet vermiş, pazarlama faaliyetleri de sadece fiyat ve imaj üzerine oturtulmaya çalışılmıştır. Bu dönemde bankalar kendilerini mevduata verdikleri yüksek faizlerle ve sermaye, ortaklık yapısı vb. özelliklerinden gelen güvenilirlik imajı ile öne çıkarmaya çalışmışlardır. Fakat değişen şartlar ve son yıllarda sektörde yaşanan yabancı sermaye girişleri ile bankalar diğer alanlarda da pazarlama ve tanıtım atağına kalkmışlardır.

(14)

1.2. Ülkemizde Bankacılık Eğitimi

Rekabetin hızla geliştiği ve globalleştiği bankacılık sektöründe, başarının en önemli etkenlerinden birisi personel yeterliliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Personel yeterliliğinde ise, akademik ve mesleki eğitim belirleyici unsur olarak göze çarpmaktadır. Bu kapsamda, ülkemizde bankacılık sektörüne yönelik olarak yürütülmekte olan eğitim imkan ve faaliyetlerine de değinme ihtiyacı hissedilmiş ve bu eğitim faaliyetleri (akademik açıdan ve mesleki açıdan) dört başlık halinde incelenmiştir.

1.2.1. Üniversitelerde Bankacılık Eğitimi

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin (ÖSYM) 2006 yılı yerleştirme kitapçığı’na göre; ülkemizde çeşitli adlar altında (Bankacılık, Bankacılık ve Finans, Bankacılık ve Sigortacılık), direkt olarak bankacılık mesleğine hitaben eğitim veren 14 lisans programında (10’u vakıf üniversitesi 4’ü devlet üniversitesi), yıllık toplam 775 öğrenci kapasitesi bulunmaktadır. Bu kapasitenin; 461 adedi paralı öğrenim, 34 adedi burslu öğrenim, 13 adedi %50 burslu olmak üzere 508 adedi (%66) vakıf üniversitelerinde eğitim almaktadır. Kalan 267 (%34) kişilik kapasitenin ise 195 adedi normal, 72 adedi ise ikinci öğretim şeklinde devlet üniversitelerinde eğitim almaktadır. Bu rakamlar, bankacılık eğitimi’nin daha ziyade paralı eğitim veren vakıf üniversitelerince verildiğini ve geniş kitlelerin erişimine uzak olduğunu sergilemektedir.

Ülkemizde Bankacılık alanında eğitim vermeye başlayan ilk lisans programı Marmara Üniversitesi bünyesinde 4 yıllık eğitim vermekte olan Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okulu olup, bu okul 04.07.1995 tarihinde kurulmuştur (http://bsy.marmara.edu.tr/okulumuz/tarihce.html, 12.10.2006).

Sisteme ara eleman yetiştirmekle görevli önlisans programları sunan meslek yüksek okulları ise; 32 üniversite bünyesinde (6’sı vakıf, 26’sı devlet üniversitesi) , açık öğretim programı hariç 2.800 kişilik kontenjan bulunmakta, bu rakama açık öğretim kontenjanı da eklendiğinde rakam 9.923’e ulaşmaktadır. 1990’lı yıllarda ardı ardına faaliyete geçen bu birimler sayesinde bankacılık sistemi uzman ve ara eleman

(15)

ihtiyaçlarını tatmininde daha fazla seçme şansı yakalamıştır. İktisat ve işletme eğitimi veren üniversite birimlerinin yanı sıra bu okulların verdiği mezunlar sayesinde ülkemiz bankacılık sektörü, personel profilini üniversite eğitimi almış kişilere doğru yoğunlaştırma şansına kavuşmuştur. (http://www.osym.gov.tr/BelgeGoster.aspx?F6E10 F8892433CFF1A9547B61DAFFE2A3E25556277459A0C, 04.09.2006 ).

Bu birimlerin yanı sıra, bankacılık mesleği ile ilgili ileri düzey mesleki bilgi veren ve sektörle ilgili önemli araştırmalar ve çalışmalara imza atan, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara Üniversitesi Banka ve Ticaret Hukuku Enstitüsü gibi akademik birimler, bankacılık alanında uzman personel yetiştirilmesinde ve bankacılığın gelişiminde önemli katkılar sağlamaktadır.

1.2.2. Bankalarca Verilen Eğitimler

Ülkemizde bankaların kendi bünyelerinde mevcut personeline yönelik olarak uyguladıkları seminer ve kurslar, özellikle 2001 yılında yaşanan krizin ardından yeniden yapılanma sürecine giren kamu bankalarının eğitim faaliyetlerine ağırlık vermesi ile büyük artış göstermiştir. Kamu bankaları bu süreçte tüm personelini temel bankacılık, banka hukuku, muhasebe, pazarlama, kredi vb. alanlarda eğitime tabi tutmuş ve bünyelerindeki personelin temel bankacılık eğitimini bu süreçte tamamlamıştır. Bunun yanı sıra, gerek terfi yoluyla yeni unvanlara geçecek personel için pozisyona yönelik eğitimler, gerekse de tüm personel için, yeni ürünler, piyasa koşulları, mevzuat ve ekonomide meydana gelen değişiklikler hakkında eğitimler vermektedir.

1.2.3. Resmi ve Özel Kurumlarca Düzenlenen Eğitimler

Ülkemizde bankacılık sektöründe çalışmakta olan personel ve bankacılık mesleğine ilgi duyan kişiler için; Türkiye Bankalar Birliği (TBB), üniversiteler bünyesinde kurulmuş enstitüler ve çok sayıda özel eğitim kurumunca, çoğunlukla

(16)

internet yoluyla ve bazen de yüz yüze eğitim programları, seminer ve panellerle bankacılık ve bankacılıkla ilgili konular hakkında eğitim ve sertifika programları sunulmaktadır.

1.2.4. Bankacılık Okulları

Sektörün uzman personel ihtiyacını karşılamak üzere kurulan bankacılık okulları, sektör için hayati öneme sahip olmasına karşın, ülkemizde olması gereken sayının çok altındadır. Ülkemiz nüfus yoğunluğu, banka ve personel sayıları göz önünde bulundurulduğunda, üniversite eğitimi almış bireylere bankacılıkla ilgili gerek teorik gerekse de pratik bilgilerin verildiği ve kurumla oryantasyonunun sağlandığı bu alana bankaların ilgi göstermemiş olması çok büyük bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır.

Sektörün ilk ve tek bankacılık okulu olan Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş. (TCZB) Bankacılık Okulu 1989 yılında, banka’nın ihtiyaç duyduğu uzman personel ihtiyacını karşılamak üzere hizmete açılmıştır.

T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Bankacılık Okulu’na sınavla kabul edilen öğrencilere; ülkemizin ve yurt dışındaki üniversitelerin alanlarında otorite konumunda bulunan akademisyenleri tarafından bankacılıkla ilgili verilen; mevzuat, ticaret, finans ve hukuk eğitimlerinin yanı sıra uygulanan staj programları ile öğrencilerin bankaya ve bankacılığa sorunsuz uyumu sağlanmaktadır. Eğitim süresi 6 ay olan ve katılımcıların barınma, gıda gibi temel ihtiyaçlarının da karşılandığı TCZB Bankacılık Okulu süreç içinde 1.298 mezun vermiş, bu mezunlar gerek TCZB bünyesinde gerekse de sektördeki diğer bankalar ve finans kuruluşlarında önemli mevkilerde önemli görevler yerine getirmiş ve getirmeye devam etmektedir (http://www.ziraatbank.com.tr/tr/bankamiz/ insan-kaynaklari/bankacilik-okulu-ve-egitim/tarihce.aspx, 14.11.2006).

(17)

1.3. Ülkemiz Bankacılık Sektörü Eğitim Profili

Türkiye Bankalar Birliği’nin 1997 yılından itibaren yayınlamaya başladığı veriler üzerinden hazırlanan tablo (Tablo 1) incelendiğinde; ülkemiz bankacılık sektöründe çalışan personelin eğitim profilinde yüksek öğrenim alanına doğru bir kayma göze çarpmaktadır.

Tablo.1

Türk Bankacılık Sektörü Personelinin Eğitim Durumu İlköğretim Ortaöğretim Önlisans ve Lisans Lisansüstü Yıllar

Sayı Oran Sayı Oran Sayı Oran Sayı Oran Toplam 1997 6.198 4,00% 89.733 57,96% 56.215 36,31% 2.679 1,73% 154.825 1998 5.641 3,39% 93.204 55,98% 57.185 34,35% 10.462 6,28% 166.492 1999 5.339 3,07% 92.899 53,39% 72.467 41,65% 3.283 1,89% 173.988 2000 3.782 2,22% 85.672 50,28% 77.637 45,56% 3.310 1,94% 170.401 2001* 2.311 1,68% 64.430 46,86% 66.556 48,41% 2.838 2,06% 137.495 2002 1.660 1,35% 52.403 42,51% 65.898 53,46% 3.310 2,69% 123.271 2003 2.037 1,65% 47.652 38,66% 70.252 57,00% 3.308 2,68% 123.249 2004 1.903 1,50% 46.230 36,35% 75.354 59,26% 3.676 2,89% 127.163 2005 2.022 1,53% 44.020 33,28% 82.105 62,08% 4.111 3,11% 132.258 2006 2.007 1,40% 43.084 30,09% 93.387 65,23% 4.690 3,28% 143.168 Kaynak: http://www.tbb.org.tr/v12/1997.asp – 2006.asp, 22.03.2007

*(2001 Yılında Citibank N.A. ve Ege Giyim Sanayicileri Bankası A.Ş.’de öğretim gruplarına göre çalışanlar dağılımı yapılmamıştır. Bu bankaların personel sayıları “Toplam”a eklenmiştir).

Raporun yayınlanmaya başladığı ilk yıl sektördeki ilkokul mezunu bankacı adedi 6.198 ve toplam personel adedine oranı % 4 iken, bu oran süreç içinde %1’lere kadar gerilemiş ve 2006 yılsonu verilerine göre ilkokul mezunu bankacı adedi % 67,62’lik azalış ile 2.007’ye gerilemiş ve genel içinde %1,40’lık bir oran teşkil etmiştir.

(18)

Orta öğretim kurumlarını bitiren personel adedi ise 1997 yılında 89.733 ile %57,96’lık bir oran sergilerken, 2006 yılında %51,99’luk azalış ile 43.084’e gerilemiş ve genel içindeki oranı %30,09’a gerilemiştir.

Yüksek öğretim kurumlarından mezun olan personel adedi 1997 yılında 56.215 ile %36,31’lik bir oran sergilemekte iken, 2006 yılında %66,12’lik artış ile 93.387 adedine ulaşmış genel içinde %65,23’lük bir oran teşkil etmiştir. Yüksek lisans ve doktora yapan personel adedi 1997 yılında 2.679. ile %1,73’lük bir orana sahip iken, 2006 yılında %75,07’lük artış ile 4.690 sayısına ulaşmış ve genel içinde %3,28’lik bir pay elde etmiştir.

1998 Yılında Lisansüstü eğitim almış personel adedinde büyük artış göze çarpmakta olup, bu rakamın 1999 yılında normal seyrine döndüğü görülmüştür. Yapılan incelemede bu artışın Y.Kredi Bankası ve T.Emlak Bankası rakamlarından oluştuğu görülmüş, hatalı bildirim veya tablolar hazırlanırken yapılan maddi hata olasılığı göze çarpmakla beraber, süreç içinde rakamların genel trendle uyumlu seyri tablonun güvenilirliğini temin etmektedir.

İlk ve orta öğretim mezunu personel adet ve oranlarında azalış, buna karşın yüksek öğretim ve lisansüstü eğitim almış personel adet ve oranında bariz bir artış gözlemlenmektedir. Bu oluşumun temel sebepleri personel tasfiyesi veya emeklilik sürecinde kolay vazgeçilen ilk ve ortaöğretim mezunu personelin yerine gerek kamu gerekse de özel sermayeli bankaların yüksek öğrenim ve lisansüstü eğitim almış personel tercih etmeleri olarak göze çarpmaktadır. Nitekim süreç içinde toplam bankacı adedi 155.173’ten 143.168’e gerilerken, ilk ve ortaöğretim mezunu personel adedi 95.931’den 45.091’e, genel içindeki oranı ise %61,82’den %31,49’a gerilemiştir. Yüksek öğretim ve lisansüstü eğitim mezunu personel sayısı; 58.894’ten 98.077’ye yükselirken, genel içindeki oranı ise %37,96’dan % 68,51’e yükselmiştir.

İnceleme döneminde en büyük düşüşün yaşandığı 2001 yılında ilk ve orta öğretim mezunu personel adedinde 22.713 adetlik azalış ile toplam ilk ve orta öğretim mezunu personelin %25,39’luk kısmı tasfiye edilirken, aynı yıl üniversite ve lisansüstü eğitim mezunu personel adedinde 12.553 adetlik azalış ile toplam üniversite ve lisansüstü eğitim mezunu personelin % 15,51’i tasfiye edilmiştir.

(19)

İnceleme döneminde en büyük personel artışının yaşandığı 2006 yılında; ilk ve orta öğretim mezunu personel sayısı 951 adetlik azalış göstermiş, aynı yıl üniversite ve lisansüstü eğitim mezunu personel adedinde 11.861 adetlik bir yükseliş yaşanmıştır.

Sonuç olarak, bankaların personel profilini yüksek öğrenim ve lisansüstü eğitim almış personele doğru kaydırmış olduğu göze çarpmaktadır. Bu tercihte de üniversite eğitimi almış personelin bankacılık için gerekli temel bilgiye sahip olması ve bankaların bu eğitimleri tekrar vermesine gerek olmamasının getirdiği maliyet ve zaman avantajlarının etkili olduğu düşünülmektedir.

1.4. Türkiye’den Avrupa’ya İş Göçü

II. Dünya Savaşı’nın ardından Gelişmiş Ülkelerin (GÜ), özellikle de Batı Avrupa ülkelerinin yeniden yapılanma çalışmalarında ihtiyaç duydukları işgücü açığını kapatmak üzere az gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelere (GOÜ) yönelmeleri sonucu İş Gücü Göçü kavramı ortaya çıkmıştır.

Türkiye’den de 1960’lı yıllarda başlayan süreçte başta Batı Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesine iş göçü yaşanmıştır. Başlangıçta mümkün olan en kısa sürede azami servet birikimini yaparak yurda geri dönüş amacıyla çıkılan bu yolculuk daha sonraları kalıcı ikamete ve hatta çifte vatandaşlığa kadar uzayan bir sürecin başlangıcı olmuştur. Zaman içinde burada yerleşen vatandaşlarımızın gerek aile içi doğumlarla gelen nüfus artışı gerekse de evlilik vb. sebeplerle bu vatandaşlarımızın yanına gönderilen yakınları sayesinde Avrupa’da ve özellikle Almanya’da hatırı sayılır bir Türk nüfusu sayısına ulaşılmıştır.

Yurtdışı iş göçü Avrupa ve özellikle Almanya’da yoğunlaşmaktadır. Bu verilere göre, yurtdışında toplam 3.520.040 vatandaşımız yaşamaktadır. Tabloda, bölgesel olarak 3.127.691 kişi ile ve %89’luk oranla Avrupa Birliği (AB) ülkeleri göze çarpmakta iken, ülkesel bazda ise, 2.053.600 kişi ile toplam göçmen sayısının %58’ini oluşturan Almanya dikkat çekici bir yoğunluk sergilemektedir (Tablo 2).

(20)

Tablo.2

Yurtdışında Yaşamakta-Çalışmakta Olan Türk Vatandaşları

Kayıtlı İşçiler Kayıtlı İşsizler Ülke Adı Vatandaş

Sayısı Oran Sayı Oran Sayı Oran

Federal Almanya 2.053.600 58,34% 732.189 62,02% 161.541 67,74% Fransa 311.356 8,85% 76.122 6,45% 32.623 13,68% Hollanda 299.909 8,52% 51.000 4,32% 17.000 7,13% Avusturya 134.229 3,81% 57.098 4,84% 6.874 2,88% İsviçre 79.476 2,26% 33.764 2,86% 3.021 1,27% İngiltere 79.000 2,24% 44.000 3,73% - 0,00% Belçika 70.701 2,01% 25.874 2,19% 9.936 4,17% İsveç 38.844 1,10% 5.800 0,49% 1.700 0,71% Danimarka 35.232 1,00% 15.596 1,32% 3.449 1,45% İtalya 10.000 0,28% - 0,00% - 0,00% Norveç 10.000 0,28% 6.000 0,51% - 0,00% Finlandiya 3.325 0,09% - 0,00% - 0,00% İspanya 1.000 0,03% - 0,00% - 0,00% Liechtenstein 809 0,02% 339 0,03% 49 0,02% Lüksemburg 210 0,01% 60 0,01% - 0,00% AB Bölgesi Toplamı 3.127.691 88,85% 1.047.842 88,76% 236.193 99,04% ABD 130.000 3,69% - 0,00% - 0,00% Suudi Arabistan 100.000 2,84% 95.000 8,05% - 0,00% Avustralya 52.620 1,49% 13.500 1,14% 2.278 0,96% Kanada 35.000 0,99% - 0,00% - 0,00% Rusya Federasyonu 30.000 0,85% 10.514 0,89% - 0,00% İsrail 10.000 0,28% - 0,00% - 0,00% Kazakistan 7.000 0,20% - 0,00% - 0,00% Azerbaycan 5.000 0,14% 2.000 0,17% - 0,00% Türkmenistan 5.000 0,14% - 0,00% - 0,00% Özbekistan 3.700 0,11% 1.881 0,16% - 0,00% Kuveyt 3.000 0,09% 2.750 0,23% - 0,00% Libya 2.650 0,08% 2.130 0,18% - 0,00% Kırgızistan 2.050 0,06% 1.500 0,13% - 0,00% Japonya 1.729 0,05% 1.729 0,15% - 0,00% Diğer* 4.620 0,13% 1704 0,14% - 0,00% Genel Toplam 3.520.040 100,00% 1.180.550 100,00% 238.471 100,00% Kaynak: http://www.csgb.gov.tr/yih/yurtdisi_isci.htm, 10.03.2007

(21)

1.5. İşçi Dövizleri

1960’lı yıllarda başlayan iş göçünün ardından, tipik GOÜ ekonomisi olan Türkiye ekonomisinin ihtiyaç duyduğu dış kaynak ihtiyacını karşılamak için bu vatandaşlarımızın tasarrufları büyük imkânlar yaratmış ve ülke ekonomisinin en kritik dönemlerinde ekonomik darboğazların aşılmasında muazzam katkılar sağlamıştır.

Seyidoğlu (2003), “dışarıda çalışan işçilerin tasarruf olarak veya geride bıraktıkları aile bireylerinin geçimlerini sağlamak için ana ülkeye gönderdikleri yabancı paralar, ana ülke ekonomisi için önemli bir döviz kaynağı haline gelmektedir” diyerek konunun önemine temas etmiştir (Seyidoğlu 2003, s.810).

Bu vatandaşlarımızın tasarruflarından; gerek doğrudan yatırım olarak, gerek sermaye şirketi ortaklıkları olarak, gerekse de yapılan özel düzenlemeler ve daha sonraları genel çerçeve içinde banka mevduatı olarak faydalanılması yoluna gidilmiştir. Araştırma konumuz olan KMDTH’lar ve sonraları getirilen Süper Döviz Hesapları da (SDH) bu kapsamda geliştirilen bankacılık ürünlerindendir.

1960’lar ve 1970’ler boyunca sanayileşme Türkiye’nin tüm sosyal ve ekonomik sorunlarının bir çözümü olarak görülmüştür. 1970’li yılların ortalarında yaşanan petrol fiyatlarındaki artışa bağlı olarak ithal maliyetinin artması ve Kıbrıs sorununun ardından uygulanan ekonomik ambargo, döviz ihtiyacının artmasına yol açmıştır (Koray ve Şen, 1993, s.9-13). İşte bu noktada işçi dövizleri Türkiye için sıkıntılı anlarda sarılınacak büyük bir güvence olarak ortaya çıkmıştır. Nitekim çalışmanın ilerleyen bölümlerinde de görüleceği gibi göçmen işçilerimize ait tasarrufların değerlendirildiği KMDTH ve SDH’ları, süreç içinde TCMB’nın döviz yükümlülüklerinin %71’lerini teşkil edebilmiş ve 2006 yılsonu itibarıyla TCMB’nın döviz yükümlülüklerinin %35’inden fazlasını tek başına karşılamıştır (Tablo 3).

(22)

Tablo.3

KMDTH’larının TCMB Toplam Yükümlülüklerine ve Döviz Yükümlülüklerine Oranı YÜKÜMLÜLÜKLER (VARLIKLAR) (MİLYON USD) KMDTH YÜKÜMLÜLÜKLER ORANI YILLAR TOPLAM YÜK.LÜK DÖVİZ YÜK.LÜK KMDTH+SDH (MİLYON USD) TOPLAMA ORANI DÖVİZ YÜK.LERİNE ORANI 1990 22.184,18 12.692,18 7.541,43 33,99% 59,42% 1991 20.046,85 10.403,50 6.438,81 32,12% 61,89% 1992 21.970,54 10.449,81 6.368,38 28,99% 60,94% 1993 21.029,60 10.906,60 6.974,96 33,17% 63,95% 1994 19.582,39 12.986,78 9.225,20 47,11% 71,04% 1995 24.989,96 17.561,29 11.558,42 46,25% 65,82% 1996 27.887,04 18.423,63 11.948,79 42,85% 64,86% 1997 33.393,35 19.794,98 11.360,26 34,02% 57,39% 1998 37.151,99 20.315,22 12.808,63 34,48% 63,05% 1999 37.827,27 21.167,16 10.775,05 28,48% 50,90% 2000 45.990,05 23.704,05 10.514,08 22,86% 44,36% 2001 57.495,11 34.885,98 10.806,80 18,80% 30,98% 2002 49.523,29 32.762,95 14.096,86 28,47% 43,03% 2003 61.563,21 37.513,46 17.300,32 28,10% 46,12% 2004 58.588,72 37.202,47 18.611,80 31,77% 50,03% 2005 70.660,41 38.218,57 15.550,45 22,01% 40,69% 2006 73.846,42 44.184,27 15.837,95 21,45% 35,85% Kaynak: http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cgi-bin/famecgi?cgi=$ozetweb&DIL=TR&ARA VERIGRUP=bie_abanlbil.db

1.6. Göçmen İşçilerimizin Ülkemizde Yaşadığı Yatırım Problemleri

Ülkemiz ekonomisine büyük katkısı olan ve 1960’lı yıllardan bu yana yaptıkları tasarruflar ile 150 milyar Euro’luk mevduat, 190 milyar Euro’luk yatırım hacmine ulaşan göçmen işçilerimiz, her yatırım girişimlerinde problem yaşamaları nedeniyle yatırım tercihlerinde ülkemizi arka sıralara atmış durumdadır. Ardı ardına

(23)

yaşanan sıkıntılar nedeniyle çoğu göçmen işçilerimiz artık tatil için dahi ülkemizi seçmez hale gelmiştir. Süreç içinde yaşanan bu problemler incelendiğinde, ülkemiz açısından hayli kabarık ve karanlık bir tablo ile karşılaşmaktayız.

1.6.1. İşçi Şirketleri

1960’lı yıllarda yurtdışına çıkmış olan öncü göçmenler, elde ettikleri birikimlerini anavatanlarında değerlendirmek istemiş ve 1960 -1970’li yıllar arasında bu amaçla 323 işçi şirketi kurulmuştur. Kurulan bu işçi şirketlerine 173 bin göçmen işçi para yatırmış ve bu şirketlerin tamamının iflas etmesi sonucu bu 173 bin kişinin anavatanlarına yatırım hayali hüsranla sonuçlanmıştır (Uzunay, 2006).

1.6.2. Bankerler’e Yatırılan ve Geri Dönmeyen Tasarruflar

1980’li yıllarda ardı ardına türeyen bankerler, yüksek faiz vaadiyle yurt içinde olduğu kadar yurtdışında da birçok vatandaşımızın mağdur olmasına sebep olmuştur. Mlliyetçi duygular ve yüksek kar umuduyla anavatana yönlendirilen bu tasarruflar kaybedilmiş, sonuç olarak göçmen işçilerin ülkemiz mali sistemine olan güveni biraz daha azalmıştır.

1.6.3. TMSF’na Devredilen Bankalar ve Mevduat Sigortası Problemleri

1980’li yıllarda batan bankerler nedeniyle yaşanan sıkıntıların ardından, yatırımlarını anavatanlarına yapmakta ısrar eden göçmen işçilerimiz bu kez mevduatlarını Türk bankalarında değerlendirmeye başladı. Gerek yaşanan ekonomik

(24)

krizler sebebiyle, gerekse de kötü yönetim nedeniyle batan bankalarda bulunan mevduatların bir kısmı güvence dışı tutularak, bu hesaplar için hesap sahiplerine ödeme yapılmamıştır. Özellikle 1994 ve 2001 krizlerinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredilen özel bankaların, hesap sahiplerinin bilgisi dışında, kıyı bankacılığı (offshore) hesaplarına yönlendirdiği tutarların mevduat sigortası kapsamı dışında tutulması, yurt içindeki vatandaşlarımızı olduğu kadar, yurt dışında yaşamakta olan ve tasarruflarını ülkemiz bankalarına yönlendiren vatandaşlarımızı da etkilemiş ve zarara uğratmıştır.

Döviz mevduata yüksek faiz verdiğini iddia ederek, özellikle göçmen işçilerimizin mevduatını hedefleyen az sermayeli özel bankaların, 1994 ve 2001 krizlerinde ardı ardına batması göçmen işçilerimize en büyük darbeyi vurmuştur.

Tüm bu olumsuzluklar ek olarak, son dönemde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen İmar Bankası’nın da bu bankalara eklenmesi ve ülkenin bankacılık denetim kurumlarınca takip edilip, önlenmesi gereken (ilgili banka yasaklı olduğu halde, yazılı ve görüntülü basında yaptığı reklâmlara rağmen) yetkisiz sermaye piyasası aracılığı yapma vb. usulsüzlüklerin faturası da yine bu bankalara para yatıran vatandaşlara kesilmiştir. Bu olay neticesinde, yurtiçindeki vatandaşlarımız kadar yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın da mağdur olması, zaten ülkesine ve devletine karşı güvenini kaybetmeye başlamış olan göçmen işçilerimiz nezrindeki itibarımızı bir kez daha zedelemiştir.

1.6.4. Emeklilik Fonları

Bir kamu bankası olan Anadolu Bankası 1981 yılında devlet güvencesi ile Avrupa’da özel emeklilik sigortası kampanyası açmıştır. Gerek işçi şirketleri, gerekse Banker olayında ağzı yanan göçmen işçiler, arkasında devlet güvencesi olduğu için bu sisteme yoğun ilgi göstermiş, 35 bin kişi en az 10 yıl boyunca ayda 50 ila 150 DEM yatırarak emekli olmaya hak kazanmışlardır. Fakat bu vatandaşlarımız

(25)

ilk şoku 1990 yılında Anadolu Bankası’nın kapatılarak tüm işlemlerinin Emlakbank’a devredilmesi ve Emlakbank’ın emekli maaşı ödemelerini 10 yıl önceki döviz kurlarına göre yapmasıyla yaşamışlardır. Yıllarca süren davaların ardından 300 bin lira olarak ödenen maaşlarını 300 milyon liraya çıkartabilmişler fakat bu sefer de 2001 krizinde Emlakbank’ın tasfiye edilerek Ziraat Bankası’na devri ile yeni problemler yaşamaya başlamışlardır. Ziraat Bankası 2002 yılında bu vatandaşlara birer mektup göndererek; sistemin tasfiye edildiğini ve katılımcı başına 500 Euro para düştüğünü belirtmiş ve hak sahiplerinin bu paraları alarak hesaplarını kapatmalarını istemiştir.

Anadolu Bankası olumsuzluğu’na ek olarak, 1990’lı yıllarda mantar gibi türeyen ve gerek Türkiye içinde gerekse de Türkiye dışında yaşamakta olan vatandaşlarımızı yüksek getiri vaatleriyle kandıran özel emeklilik şirketleri de hem ülkemizde sigortacılık sektörüne olan inancı azaltmış hem de bu sistemde paraları çarçur olan göçmen işçilerimizi ülkemizden bir adım daha uzaklaştırmıştır. Bu sisteme insanların birikim yapmak amacıyla yatırdıkları tutarların çoğunluğu genelde müşteriden habersiz düzenlenen sağlık ve hayat sigortası primlerine aktarılmış, bu masraf ve komisyon kesintileri ile sisteme yatan paraların çoğunluğu ya gereksiz primlere ya da masraf ve komisyonlara gitmiş, tahsil edilen primlerin çok cüzi kısımları birikim hesaplarına aktarılmıştır. Sisteme yıllarca prim ödeyen vatandaşlarımız, vaat edilen emeklilik günü geldiğinde, taahhüt edilen tutarların çok daha altında emeklilik ikramiyeleriyle karşı karşıya kalmışlardır.

İşçi şirketleri, banker olayları ve batık bankalar derken göçmen işçilerimiz bir de emeklilik sigortaları yoluyla mağdur edilmiştir.

1.6.5. Çok Ortaklı Şirketler

Göçmen işçilerimiz ilk girişimleri olan işçi şirketlerindeki hayal kırıklığının bir benzerini de çok ortaklı şirketlerde yaşamışlardır. Vatandaşlarımızı vatan,

(26)

memleket, din vb. duygusal araçlarla etkileyen, özellikle faiz kazancından kaçan kesimi hedef alarak, yıllık %30’lara varan kar payları dağıtan bu şirketlere 12 milyar mark’a yakın para yatırılmıştır (TAM, 2001). Toplanan bu paralar ya doğrudan yöneticilerinin zimmetlerine geçirilmiş ya da verimsiz, getirisiz alanlara yatırım yapılarak büyük miktarda tasarruf heba edilmiştir. Bu şirketler içinde Kombassan, Yimpaş gibi gerçekten yatırımlar yapan ve yaşanan ekonomik krizin etkileriyle sıkıntıya giren şirketlerin yanı sıra topladığı tasarrufların çok cüzi kısmını yatırıma yönlendirdikten sonra veya verimsiz alanlara yatırımlar yaptıktan sonra iflasını ilan eden şirketler de vardır.

1.6.6. Yabancı Sayılmak

Yurtdışında çalışmakta ve yaşamakta olan vatandaşlarımız Türkiye’ye geldiklerinde yabancı gibi görülmekten, her alışverişlerinde fahiş fiyatlarla karşılaşmaktan ve gerek halkın gerekse de esnafın kendilerine samimiyetsiz yaklaşımından şikâyet etmektedir. Örneğin; Türkiye’ye tatile geldiklerinde, otellerde ve tatil köylerinde asgari 60 Euro fiyatla karşılaşan göçmen vatandaşlarımız, Alman vatandaşlarının aynı tatile 20 Euro ödediklerini gördükçe ve duydukça artık tatil seçimlerini de İspanya, İtalya gibi Akdeniz ülkelerinden yana kullanmaya başlamışlardır.

Sadece bu ve benzeri sebeplerden dolayı 1990’lı yıllarda yıllık 1.2 milyon göçmen vatandaşımız tatilini geçirmek için Türkiye’ye gelirken 2000’li yıllarda bu rakam 800 binlere kadar gerilemiştir (Aksiyon Dergisi, 30.03.2002).

Yaşanan bunca olumsuzluklar sonucunda; 1990’lı yıllarda ortalama 4,5 milyar dolar olan işçi döviz girişinin 2000’li yıllarda 1,5 milyar dolar seviyesine gerilemesi pek şaşırtıcı olmasa gerek. 2001 yılında yaşanan ekonomik kriz sürecinde

(27)

1 milyar dolar için IMF kapısında çektiğimiz eziyet düşünülünce olayın vahameti daha iyi anlaşılacaktır.

1.7. Almanya’da Yaşamakta Olan Türklere Ait Sosyo-Ekonomik Veriler

Yurtdışına işgöçünde Almanya’nın her zaman özel bir yeri ve genelin içinde büyük bir payı olmuştur. Ellerinde bavulları, sırtlarında yataklarıyla Almanya’ya göçen işçilerimiz, gelinen noktada hem Almanya hem de ülkemiz açısından yadsınamayacak bir nüfus ve mali yoğunluğa ulaşmıştır. 1960’larda Almanya’ya göç etmeye başlayan vatandaşlarımız, 1980’li yıllarda bu ülkede kalıcı olarak yaşamaya karar vermiş ve bu gün gelinen noktada; 1960 yılında 2.700 kişi olan Türk göçmenler, süreç içinde yaşanan yeni göçler ve doğum artışları ile 2 milyon kişilik (Alman vatandaşlığına geçmiş, 750 bin civarında göçmen vatandaş bu rakama dâhil edilmiştir) bir nüfus hacmine ulaşmışlardır (Tablo 4).

Tablo.4

Almanya’da Türk Nüfus Gelişimi Yıllar Türk Nüfus Sayısı

1960 2.700 1965 132.800 1970 469.200 1975 1.077.100 1980 1.462.400 1985 1.400.400 1990 1.694.649 1995 2.014.311 2000 1.998.534 2006 2.053.600

(28)

Almanya’da yaşamakta olan göçmen vatandaşlarımız, ulaştıkları bu büyük nüfus yoğunluğunun yanı sıra, gerek işçi olarak elde ettikleri gerekse de girişimci olarak yaptıkları yatırımlardan elde ettikleri gelirler ile Avrupa’nın en büyük ve en zengin göçmen topluluğu haline gelmişlerdir. Önceleri sadece ülkemiz finans ve mali sektörünce takip edilmekte olan göçmen vatandaşlarımız, ulaştıkları bu büyüklük sonrası Alman finans kesimlerinin de iştahını kabartmış, Alman finans kuruluşları da artık bu vatandaşlarımız için özel ürünler geliştirme çabasına girmiştir.

Göçmen vatandaşlarımız ülkemize sağladıkları döviz girdisi katkısının yanı sıra, geçici işçi olarak gittikleri Almanya’ya da gerek yeniden yapılanma çalışmalarında, gerek sanayileşme çabalarında, gerekse de 1980 sonrası bu ülkeye yerleşmeye başlamalarının ardından bu ülkede yaptıkları yatırımlarla ekonomik hayata büyük katkılar sağlamışlardır (http://www.tuerkischebotschaft.de/tr/arsiv/ 2002/TrKitap2002.pdf, 05.08.2006).

1.7.1. Almanya’da Yaşayan Türklerin Nüfus Yapısı

TAM tarafından Alman Federal İstatistik Dairesi verilerinden derlenen ve 2002 yılında yayınlanan araştırma sonuçlarına göre; Almanya’da yaşamakta olan yurttaşlarımız yaş gruplarına göre listelenmiştir. Bu araştırma verileri, tarafımızca üç kuşak halinde gruplandırılarak incelenmiştir (Tablo 5).

(29)

Tablo.5

Almanya’da Yaşamakta Olan Türk Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı (31.12.2002)

KUŞAK YAŞ GRUPLARI TÜRKLER ORAN

00 - 06 125.258 6,6% 06 - 10 140.400 7,3% 10 - 15 176.865 9,2% 15 - 18 88.216 4,6% 15 - 21 85.813 4,5% 21 - 25 150.176 7,9% 3. K U Ş A K 25 - 30 221.312 11,6% 98 8. 04 0 - 51 ,7 % 30 - 35 209.822 11,0% 35 - 40 174.567 9,1% 40 - 45 97.461 5,1% 2. K U Ş A K 45 - 50 78.620 4,1% 56 0. 47 0 - 29 ,3 % 50 - 55 83.120 4,3% 55 - 60 104.463 5,5% 60 - 65 95.857 5,0% 1. K U Ş A K 65 - > 80.219 4,2% 36 3. 65 9 - 19 % Toplam 1.912.169 100,0%

Kaynak: Alman Federal İstatistik Dairesi, TAM, 31.12.2002

Birinci kuşak (50 ve üstü yaşlarda) ilk göç hareketiyle bu ülkeye yerleşen, Türkiye’de doğup büyümüş vatandaşlarımızı ifade etmektedir. Bu vatandaşlarımız, 363.659 kişiyle toplam Türk nüfus içinde % 19’luk bir oran teşkil etmektedir.

İkinci kuşak (30 – 50 yaş arası) göçmenler, Türkiye’de doğmuş ve belli bir yaşa kadar Türkiye’de yaşamış daha sonra Almanya’ya gitmiş vatandaşlarımızdır ve 560.470 kişiyle toplam Türk nüfus içinde %29,3’lük bir oran oluşturmaktadır.

Üçüncü kuşak olarak tanımlanan vatandaşlarımız ise; Almanya’da doğmuş büyümüş vatandaşlarımızı temsil ederler ve 30 yaş altındakilerden oluşan bu grup 988.040 adet ile toplam Türk nüfusunun %51,7’sini oluşturmaktadır.

(30)

Tablo 5’te en ilgi çekici husus, genç nüfusun, yani üçüncü kuşak olarak adlandırdığımız, 0 – 30 yaş arası bireylerden oluşan nüfusun fazlalığı, buna karşın ilk göç hareketini başlatanların yani birinci kuşağın azlığıdır. Yani yapılan araştırmalarda Türkiye’ye bağlılığı daha üst düzeyde olan birinci kuşak günden güne azalırken, Alman kültürü içinde büyüyen ve Almanya’ya daha yakın olan üçüncü kuşak sürekli artmakta, bu durum ise ülkemiz için hayati önemi haiz işçi dövizi girişlerinde azalma riskini ortaya koymaktadır.

TAM’ın 2001 yılı raporuna göre ise; yaşlıdan gence gidildikçe yatırım tercihleri Almanya’ya doğru kaymaktadır (Tablo 6). Birinci ve ikinci kuşak göçmen vatandaşlarımız yatırımlarını genelde Türkiye’de yaparken üçüncü kuşağın yatırım tercihinin daha fazla Almanya olduğu ortaya çıkmıştır. Mesleki ayrımda ise işçi ve serbest girişimciler Türkiye’yi tercih ederken memur ve devlet memurları daha ziyade Almanya’yı tercih etmektedir.

Tablo.6

Almanya’da Yaşamakta Olan Türklerin Sosyo-Demografik Özelliklere Göre Tasarruflarını Yatırdıkları Ülke Tercihleri

Her İki Ülkede Yatırım Sadece Almanya'da Yatırım Sadece Türkiye'de Yatırım 18 - 29 51,2 31,4 17,4 30 - 44 57,7 20,2 22,1 45 - 59 57,6 6,3 36,1 Yaş 60 ve üzeri 39,6 5,0 55,4 3 yıla kadar 40,0 30,0 30,0 4 - 9 yıla kadar 44,8 33,3 21,9 10 - 19 yıla kadar 59,1 18,2 22,7 Oturum Süresi 20 yıl ve üzeri 54,7 16,4 28,9 İşçi 57,1 16,7 26,2 Memur 59,6 31,9 8,5 Devlet Memuru 63,6 27,3 9,1 Mesleki Konum Serbest Girişimci 53,4 35,2 11,4 Kaynak: TAM, 2001, s.8

(31)

Bu tablodan genç ve okumuş nüfusun ülkemizde yatırım fikrinden uzaklaştığı, geleceği için Almanya’da yatırım yapmayı daha mantıklı gördüğü sonucu çıkmaktadır. Bu da genç göçmenlerimizin ülke ekonomisine kazandırılması açısından ne kadar zor durumda olduğumuzu özetlemektedir.

1.7.2. Almanya’da Yaşayan Türklerin Ekonomik ve Mesleki Yapısı

Almanya’da yaşamakta olan göçmen vatandaşlarımız 1980’li yıllarda öncelikle bakkal, kasap, manav ve restaurant işletmeciliği gibi Türk toplumuna yönelik spesifik ihtiyaçların giderilmesine hitap eden ve fazla sermaye gerektirmeyen alanlara yatırım yapmışlardır. Daha sonraları değişik alanlarda da girişimlerde bulunan göçmen vatandaşlarımız 2002 yılı verileriyle hazırlanan TAM’ın 2003 yılında hazırladığı raporuna göre (2000 yılında ekonomik olarak zirve yapmış fakat 2001 ve 2002 yıllarında düşüş göstermiş); 56.800 işletme, 290.000 çalışan ve 6,5 Milyar Euro toplam yatırım hacmine ulaşmışlardır (Tablo 7).

Tablo.7

Almanya’daki Türk Girişimcilerin Ekonomik Gücü

Veriler 1985 1990 1995 2000 2001 2002

İşletme Adedi 22.000 33.000 40.500 59.500 58.000 56.800

İşletme Başına Ortalama Yatırım (Euro) 88.400 88.400 104.800 116.600 118.000 115.300

Toplam Yatırım (Milyar Euro) 1,9 2,9 4,2 6,9 6,8 6,5

İşletme Başına Ortalama Ciro (Euro) 400.000 387.600 429.500 478.600 467.000 458.200 Toplam Yıllık Ciro (Milyar Euro) 8,8 12,8 17,4 28,5 27,1 26 İşletme Başına Ortalama Çalışan Sayısı 3,5 3,3 4,1 5,5 5,3 5,1 Toplam Çalışan Sayısı 77.000 100.000 168.000 327.000 307.000 290.000

Kaynak: TAM, 2003, Almanyada ve Diğer AB Ülkelerinde Türk Hanelerinin Ekonomik Gücü

(32)

TAM tarafından 2000 yılı haziran ayında TCMB için yapılan telefon anketi sonuçlarına göre; Almanya’da yaşayan vatandaşlarımız işçiliğin yanı sıra değişik meslek gruplarına da kaymaya başlamıştır (Tablo 8).

Tablo.8

Almanya’daki Türk Nüfusun Mesleki Dağılımı

Mesleki Konum Sayı Oran

İşçi 533 62,93%

Kalifiye İşçi 94 11,10%

Memur 106 12,51%

Devlet Memuru 11 1,30%

Akademik Meslek İşiyle Uğraşan 19 2,24%

Serbest Girişimci 84 9,92%

Toplam 847 100,00%

Kaynak: TAM, 2000, s.23

Bu araştırmaya göre Türk göçmenlerin %60’ı niteliksiz işçilerden, %11’i eğitimli veya deneyimli kalifiye işçilerden, yüzde 12’si özel sektör memurlarından, yüzde 1’i (Almanya ve Türkiye Cumhuriyeti adına çalışan) devlet memurlarından, yüzde 2’si akademik meslek işiyle uğraşanlardan ve yüzde 10’u serbest girişimcilerden oluşmaktadır.

TAM’ın 2003 yılı raporuna göre; Almanya’daki Türk girişimcilerin; % 40’ı ticaretle (%35 perakende, %5 toptan), %23’ü gastronomi (lokanta, restaurant, cafe vb.), %22’si hizmet, %10’u zanaat, %3’ü imalat ve %2’si inşaat sektöründe faaliyet göstermektedir (Grafik 1).

(33)

Grafik 1.

Almanya’daki Türk İşletmelerinin Sektörel Dağılımı

Gastronomi; 23%

Hizmet; 22% Toptan Ticaret; 5%

Perakende Ticaret; 35%

İmalat, İnşaat ve Zanaat; 15%

Gastronomi Hizmet Toptan Ticaret Perakende Ticaret İmalat, İnşaat ve Zanaat

Kaynak: TAM, 2003, Almanyada ve Diğer AB Ülkelerinde Türk Hanelerinin Ekonomik Gücü

Yukarıdaki verilerden de anlaşılacağı üzere özellikle 1980’lerden sonra göçmen vatandaşlarımız ülkemiz ekonomisi için olduğu kadar Alman ekonomisi için de hayati önemi haiz bir ekonomik ve demografik yapıya ulaşmışlardır. Hatta bu yapılarından dolayı 30 yılı aşkındır misafir işçi statüsü ile ülkede bulunmakta olan vatandaşlarımıza 1980’li yıllardan itibaren Alman vatandaşlığı yolu açılmış, 1991 yılında yabancılar yasasında yapılan değişiklikler ile bu kişilerin Alman vatandaşlığına geçişlerine çeşitli kolaylıklar getirilmiştir.

(34)

1.8. Türk Bankacılık Sektörünün Uluslararasılaşma Süreci

Ülkemiz bankacılık sektörü yurt dışına uzun yıllar yönelmemiş, faaliyetlerini iç pazarla sınırlı tutmuştur. Bu seçimde, devletin uyguladığı ekonomik sistem tercihleri kadar, bankalarımızın sermaye yetersizliği ve rekabet gücü eksikliği de etkili olmuştur. Fakat 1960’lı yıllarda başlayan iş göçü ve 1980’li yıllarda ülkeye getirilen serbest piyasa ekonomisi sistemi sonrası bankalarımız uluslararası pazara da açılmaya başlamıştır. Bankalarımızın uluslararasılaşma süreci üç başlıkta incelenmiştir.

1.8.1. Türk Bankacılık Sektörü Uluslararası Birim Adetleri

TBB’nin 1997 yılı ile 2005 yılı arasında yayınladığı veriler üzerinden yapılan 9 yıllık analiz sonucunda (Tablo 9) ülkemiz bankalarının uluslararasılaşma sürecinde yurtdışında çalışmakta olan göçmen işçilerimizin bankacılık ihtiyaçlarının karşılanması ve tasarruflarının ülke ekonomisine kazandırılmasının önemli bir mihenk taşı olduğu göze çarpmaktadır.

Tablo 9’da en dikkat çekici husus, Türk bankalarının uluslararası birim açmada önceliği bir uzun yıllar Almanya’ya vermiş olmasıdır. 2000’li yıllara kadar uluslararası birim Almanya’ya yönelim devam etmiş, fakat 2000 yılından itibaren özellikle KKTC ve Bahreyn’e doru bir yönelim yaşanmıştır.

(35)

Tablo.9

Türk Bankaları’nın Yurtdışı Birim Adetleri

ALMANYA BAHREYN KKTC DİĞER

YILLAR

Birim Oranı Birim Oranı Birim Oranı Birim Oranı TOPLAM

1997 45 51,14% 2 2,27% 8 9,09% 33 37,50% 88 1998 45 48,91% 3 3,26% 9 9,78% 35 38,04% 92 1999 44 43,56% 6 5,94% 12 11,88% 39 38,61% 101 2000 43 42,16% 8 7,84% 13 12,75% 38 37,25% 102 2001 29 36,25% 9 11,25% 14 17,50% 28 35,00% 80 2002 21 32,31% 10 15,38% 14 21,54% 20 30,77% 65 2003 20 29,85% 10 14,93% 18 26,87% 19 28,36% 67 2004 21 29,17% 10 13,89% 21 29,17% 20 27,78% 72 2005 11 16,18% 12 17,65% 24 35,29% 21 30,88% 68 Kaynak: http://www.tbb.org.tr/v12/1997.asp1997.asp–2005.asp, 07.09.2006

1.8.2. Uluslararası Birim Adetlerinin Ülkelere Göre Değişimi

1997 yılındaki toplam yurtdışı şube ve temsilcilik adedi 88 iken 31.12.2005 tarihinde toplam yurtdışı birim sayısı %23’lük azalış ile 68’e inmiştir. Buna karşın bankalar özellikle döviz alım satım işlemlerinde getirdiği Kambiyo Muamele Vergisi (KMV) istisnası ve ucuz döviz temini gibi birtakım avantajlar nedeniyle Bahreyn’e ve uygulanmakta olan uluslararası ambargoya karşı bu ülke ekonomisini rahatlatmak amacıyla mevzuatta sağlanan kolaylıklar ve Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne girmesi ile (muhtemel birleşme sonucunda Avrupa birliği avantajlarından yararlanmak amacıyla) KKTC’ye doğru bir yoğunlaşma olmuştur.

Nitekim 1997 yılında 88 olan yurtdışı birim içinde Bahreyn 2 birim ile %2,27’lik bir pay alırken 31.12.2005 tarihinde 68 olan toplam yurtdışı birim içinde 12 birim ile 17,65’e ulaşmıştır. Aynı şekilde 1997 yılında KKTC’de

(36)

bulunan yurtdışı birim adedi 8 ile % 9’luk bir oran sergilerken, 31.12.2005 tarihinde 24 birim ile % 35,29’luk bir orana ulaşmıştır.

Tablo 9 incelendiğinde, Almanya dışındaki ülkelerde bulunan birim adedinde dikkate değer düşmeler gözlemlenmezken, Almanya’daki birim adetlerindeki büyük azalış (%76) dikkat çekici ve araştırmamızın gerekliliğini sergileyici bir unsur olarak göze çarpmaktadır.

1.8.3. Türk Bankacılığının Uluslararasılaşma Sürecinde Almanya Deneyimi

Almanya’ya iş göçünün başlamasından buyana, bu ülkede bulunan bankacılık birimlerimiz işçi dövizlerinin ülkemize kazandırılmasında çok önemli hizmetler vermiştir. Gerek kamu gerekse de özel sermayeli bankalarımız yurtdışı birim açma aşamasında bu ülkeyi her zaman öncelikli bir noktada tutmuş ve özel önem vermiştir.

Dresdner Bank olayının ardından başlatılan soruşturmalar, operasyonlar ve bu operasyonlar sonrası çıkan medya haberlerinin Almanya kamuoyunda bankacılık birimlerimiz ve ülkemiz hakkında yaratmış olduğu olumsuz bakış açısı ve en önemlisi de göçmen vatandaşlarımızın bu birimlerimize rağbetinin azalması nedeniyle bu ülkedeki bankacılık birimlerimiz hızla azalmıştır.

Son olarak Alman ZDF televizyonunun 10.10.2006 tarihinde yayınladığı Frontal 21 adlı televizyon programında, Türk kökenli bir muhabiri de yanlarına alarak, gizli kamera ile Berlin’de bulunan birkaç bankacılık birimimize gidiliyor, ardından araştırmayı derinleştirmek için Türkiye’ye geliniyor ve Antalya’da birkaç banka şubesine gidiliyor. Yapılan araştırmada “Türk Bankaları’nın Almanya’dan yapılan transfer (uluslararası para havalesi) işlemlerinde kaynak sormadığı, bu yolla kara para aklama işlemlerine aracılık ettikleri ” iddia ediliyor.

Gerek Alman bankacılık mevzuatı, gerekse de kara para’nın aklanmasını önlemeye yönelik uluslararası anlaşmalar ve uluslararası kuruluşlarca alınan kararlar kapsamında; belli tutarın üzerindeki transfer işlemleri, kaynak ve transfer sebebi açısından belgelenmek zorundadır. Hatta dünya üzerindeki en hızlı uluslararası

(37)

transfer mekanizması olan Western Union dahi yapılacak transfer işlemlerini 7.000.-USD ile sınırlamış, bunun üzerinde yapılacak transfer işlemlerinde (ithalat vesaiki vb.) belge ibrazı zorunluluğu getirmiştir. Bu kapsamda Almanya’da halen 5.000.-Euro ve üzeri transfer işlemleri kimlik, belge ve kaynak bildirimi gerektirirken, ülkemizde bu tutar 10.000.-YTL olarak tespit edilmiştir.

Programda, Alman vatandaşlarının İsviçre ve Lüksemburg gibi ülkelerin yanı sıra Türkiye üzerinden (çantalarla nakit para taşımak suretiyle) illegal para çıkışları yaptıkları, bu tutarları Alman mevzuatından ve vergi sisteminden kaçırdıkları da iddia ediliyor. Araştırmayı yapan televizyoncuların, gerek Almanya’da gerekse de Türkiye’de başvurdukları bankacılık birimlerimizin yapılacak transferlerin ya da bankaya yatırılmak istenilen nakit paraların kaynağını sormak bir yana, mevzuat dışı olan bu işlemin nasıl yapılacağına dair ipuçlarını da teker teker sıraladıkları belgelenmiştir (http://www.zdf.de/ZDFde/inhalt/1/0,1872,1001633_idDispatch:2094 787, 00.html#, 22.10.2006).

Ülkemizin de imzaladığı ve bankalarımızın uymak zorunda olduğu kara parayı aklamanın önlenmesine dair uluslararası anlaşmalar kapsamında, kara para olma ihtimali bulunan bu paraların kaynağının sorulması, şüpheli durumların resmi makamlara ihbar edilmesi zorunluluğunun bankalarımız ve banka personelince bilinmesi gerekliliği açıktır.

Bu olayın ardından, müşteri ile yapılan görüşmeler Alman makamlarınca suç sayılmamış (kanunsuz transfer işlemi ya da hesap açma işlemi gerçekleşmediğinden) ve ilgili bankacılık birimlerimiz hakkında soruşturma açılmamıştır. ZDF kanalı Frontal 21 adlı televizyon programının bu olayı içerir 10.10.2006 tarihli bölümüne ait gizli kamera görüntülerini ve yazılı haber dökümünü, hukuki sebeplerden dolayı internet arşivinden çıkartmıştır. Fakat bu tür haberlerin ülkemiz hakkında, bir kanunsuzluk ortamı ve kara para cenneti imajı yarattığı aşikârdır. Bu ve benzer olaylar sonucunda, Alman makamları, Alman vatandaşları ve Almanya’da yaşamakta olan vatandaşlarımız nezdinde güvenilirliğimiz zedelenmektedir.

(38)

İKİNCİ BÖLÜM

LİTERATÜR BİLDİRİMİ VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Araştırmamıza konu olay hakkında, gerek mağdurlarının yurt dışında olması gerekse de etkilenen kitlelerin yasal çekincelerden dolayı konuyla ilgili iletişime kapalı olması nedeniyle, kitap vb. çalışma yapılmamış, konuya sadece, gazete ve dergi haberlerinde değinilmiştir. İşçi dövizleri konusunda, TCMB bünyesinde hazırlanan uzmanlık tezlerinden, araştırmanın diğer yönleriyle ilgili olarak internet, kitap, kanun, uluslararası anlaşmalar, ansiklopedi, makale ve araştırma yayınlarından fazlaca yararlanılabilmiştir.

Göçmen işçi tasarruflarının süreç içindeki seyri, uygulanan faiz oranları ve ulaştığı rakamsal büyüklükler konusunda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası İşçi Dövizleri Genel Müdürlüğü (TCMB İDGM) tarafından yayınlanan raporlardan faydalanılmıştır.

Almanya’da yaşamakta olan Türk vatandaşlarının sosyo ekonomik ve sayısal durumları ile ilgili verilere, Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) tarafından hazırlanan araştırmalar ve yayınlanan raporlar aracılığı ile ulaşılmıştır. Almanya’da yaşamakta olan vatandaşlarımız ile ilgili araştırmalar yapmak üzere, yine bu ülkede yaşamakta vatandaşlarımızca kurulan merkez, faaliyetlerine Almanya’nın Essen kentinde, Prof.Dr. Faruk ŞEN başkanlığında devam etmektedir. Merkez halen, Alman ve Türk makamlarınca talep edilen araştırmaları yürüttüğü gibi, bu ülkede bulunan Türk toplumu ile ilgili bağımsız araştırmalar da yaparak yayımlamaktadır.

Yurtdışında çalışmakta olan Türk işgücü ile ilgili bilgilere İş ve İşçi Bulma Kurumu (İŞKUR) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan raporlardan ulaşılmıştır.

(39)

Çetin (2004), Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesabı Sistemi ve Yeniden Yapılandırılması konusunu incelemiştir. Çalışmasında KMDTH’larının mevcut yapı ve işleyişini irdeleyerek, TCMB ve ülke ekonomisi için hayati önemi haiz bu hesapların işleyişindeki (operasyonel) eksiklikleri tespit ederek, aksaklıkların giderilmesi için bir dizi öneri getirmiştir (Çetin, 2004).

Atalay (2005) araştırmasında, Türkiye’nin dış borçlanma ihtiyacı ve dış borç stoku hakkında yorumlarda bulunmuş, göçmen işçilerin mevduatının bu borç içindeki yeri ve gelişiminden bahsetmiş, TCMB döviz rezervleri içindeki en önemli kalemlerden birisi olduğu üzerinde durarak, TCMB rezervlerinin %50’den fazlasını KMDTH ve Süper Döviz Hesapları (SDH) ile karşılamakta olduğunu tespit etmiş, ülkemiz açısından önemi ve sürdürülmesinin gerekliliği üzerinde durmuştur (Atalay, 2005).

Erdem Yiğit’in (2005) araştırmasında da, işçi gelirleri çevrimleri üzerinde durulmuştur. Araştırma sahası olarak Almanya’da çalışmakta olan işçilerimiz seçilmiş, işçi çevrimleri ve ekonomik çevrimler ekonometrik olarak incelenmiştir. Araştırma sonucunda Almanya’da çalışmakta olan işçilerimizin gelirlerini genelde ülkemizde ve yatırım amaçlı olarak kullandıkları ortaya konmuştur (Erdem Yiğit, 2005).

Artukoğlu (2005) çalışmasında yurt dışı işçi tasarruflarının TCMB, Banka sistemi ve Türkiye ekonomisi üzerine etkileri üzerinde durmuştur. Bu araştırmada işçi dövizleri, Türkiye’de döviz hesaplarının ortaya çıkışı ve kalkınma planları içerisinde işçi dövizlerinin yeri ele alınmıştır. Araştırma, işçi dövizlerine ilişkin kronolojik, istatistiki ve mali büyüklük verilerini irdeledikten sonra, TCMB’nin bir Merkez Bankası olarak mevduat kabul etmesinin yanlışlığına değinmekle beraber, işçi dövizlerinin ülke ekonomisi üzerindeki hayati önemi ve ülke bankacılık sistemi tarafından bu hesaplara alternatifler üretilene değin TCMB’nin işçi mevduatlarını kabule devam etmesi gerekliliğini ortaya koymuştur. (Artukoğlu, 2005).

Suğanlı (2003), Almanya’da yaşayan ve TCMB’de hesabı bulunan Türklerin sosyo ekonomik yapısı ve işçi dövizleri konularını incelemiştir. İşgöçünün tarihsel süreci ve geldiği nokta tespit edilmiş, işçi tasarruflarının ulaştığı ekonomik büyüklükler irdelenmiştir. Çalışmada, yurt dışında çalışmakta olan vatandaşlarımızın ülkemize

Şekil

Tablo  5’te  en  ilgi  çekici  husus,  genç  nüfusun,  yani  üçüncü  kuşak  olarak  adlandırdığımız, 0 – 30 yaş arası bireylerden oluşan nüfusun fazlalığı, buna karşın ilk  göç  hareketini  başlatanların  yani  birinci  kuşağın  azlığıdır

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışma, diğer ülke örneklerini de inceleyerek, tüketici fiyatlarının hesaplanmasında işlenmemiş mevsimsel gıda ürünleri (taze meyve ve sebze) fiyatlarının ele

Üretici fiyatları Nisan ayında tarım fiyatlarındaki artışın etkisiyle yüzde 0,61 oranında yükselirken, yıllık enflasyon yüzde 8,21’e gerilemiştir..

Temel mal (gıda, enerji, alkollü içecekler, tütün ve altın dışında kalan mallar) grubu fiyatları Mart ayında yüzde 0,80 oranında artmış ve grup yıllık enflasyonu

Bu dönemde işlenmemiş gıda fiyatları taze meyve ve sebze fiyatlarındaki yükselişlerin etkisiyle yüzde 4,32 oranında artarken, grup yıllık enflasyonu kırmızı

Küresel finansal kriz döneminde, gelişmiş ülkelerin ekonomik istikrarı yeniden sağlama çalışmaları ve gelişmekte olan ülkelerin sermaye hareketlerindeki oynaklığın

Portföy yatırım istatistiklerinin derlenmesinde ABD, Avustralya, Kanada, Almanya ve ECB’nin kullandığı yöntemler, ayrıntılı olarak bir önceki bölümde

James Hamilton'a ve program konusunda destek olan Burak Saltoğlu, Kasırga Yıldırak, Selahattin Đmrohoroğlu, Meltem Gülenay Ongan ve Tufan Bekmez’e, tezde

Mevcut stres testleri uygulanma amacına göre ikiye ayrılmakta olup, finansal kuruluşların risk yönetim sistemleri kapsamında kendi portföylerinin kırılganlığını