Türk Büyükleri: 21
Tahir KARAUĞUZ
İsmail Habib şöyle anlatır.
«Ruhunda bir lav var, heyecan ve ihtirasla parlayan bir lavL Saniha, kâğıda dökülmeden önce, kalbine şahlanarak gelmiştir. Şahlanan bir saniha ki, eserlerine bir haykırma gücü sindirmiş gibidir. Coçkun duyduğu zaman, yukarıdan dökülen bir edaya malik; inmiyor, süzülüyor!... Nazif, bir sözcükle: ruhu sanatkâr, içi coşkundur, kalbi büyük şeylerle
dalgalidır...» Süleyman Nazif
Abdullah Cevdet, der ki:
«işte bir zekâ ki tamamen kendi kendisinin üstadı, ken di kendisinin öğrencisidir... Şairlik ona değil, o şairliğe hük meder. Bu düşüncemi «O artisttir» demekle dile getirebili rim».
Süleyman Nazif Diyarbakırlıdır. «Mizânul’edeb» ve «Mir’atüliber» i yazan şair ve tarihçi Said Paşa’nm oğludur Said Paşa’nm şöhret bulmuş şiirleri vardır. Bu aile, Nef’î za manından beri bir çok şair1 yetiştirmiştir. Kardeşi Faik Ali Ozansoy, büyük şairlerimizdendir, onun oğlu Munis Faik Ozansoy da çağımızın en değerli şir ve kalem sanatcı- larındandır.
Süleyman Nazif, dedesinin adını almıştır ki, o da İbrahim Cehdî Efendinin oğludur. Diyarbakır’ın tanınmış kalem sahih lerindendir. Nazif, çocukluğunda babasından ve özel öğret menlerden dersler alarak Arabca ve Farca’yı öğrenmiş ve sonra kendi kendine çalışarak Fransızcayı elde etmiştir. 15 yaşında Diyarbakır Mektubculuk kalemine devama başlayan Nazif, on beş yaşlarındaydı. Babası ve Komutan Abdullah Paşa ile birlikte Musul çevresinde, ufak görevlerle epeyce dolaştı. Babası Mardin Mutasarrıfayken ölünce, ikinci defa İstanbul’a gelerek 1897 de Avrupaya kaçtı. Sekiz ay kadar Paris’te kaldı. Avrupadan döndükten sonra II. Abdülhvmid
onu sürgün olarak Mektubculukla Bursa’ya gönderdi. Süleyman Nazif, Paristeyken, Meşrutiyet tarafını tuttu ğunu gösteren yazılar yayınlıyordu. 12 yıl Bursa’da bulundu ğu görevler sırasında çıkan yazıları çok önemlidir. Bu sırada, Mısır’da imzasız yazıları yayınladığı gibi, Serveti Fünun’a da İbrahim Cehdî takma adıyla yazılar gönderdiştir.
Süleyman Nazif, 1908 «Meşrutiyet» ten sonra İstanbul’a döndü. 1909 da Bursa, ondan sonra Kastamonu, Trabzon, Mu sul ve en son Bağdad Valiliklerinde bulundu.
Valiliklerden Istanbula dönüşlerinde gazetecilik etmişti’ , 1909 da «Tasviriefkâr» da çok değerli yazılar yazdı 1912 de HAK, 1918 de Cenab Şehabeddin’le birlikte HADISAT gaze telerini çıkardı. Bazı yazılan, millî hayatımızda unutulmaz heyecanlar uyandırdı. Kalemini, kılıç gibi kullanan ateşli bir yazardı. 31 Mart’ta Asileri tutan Mizancı Murad Beye şiddetli bir açık mektup yazacak kadar «celâdet» li, o zaman Köprü üzerinde gezecek kadar korkusuzdu.
Fransa Desperey, «Bir İskender azameti ve bir Fatih ih- tişamiyle İstanbul’a girdiği, bütün Beyoğlu, coşup taşan bir miskinlikle ayağına serildiği, bütün Müslüman İstanbul, dil siz ve sağır, biçareleştiği zaman,» Süleyman Nazif in 9 Şubat 1919 günlü «Hadisat» ta çıkan «KARA BİR GÜN» başlıklı yazısı, Bizans'ın göklerinde oelâdetli bir şamar gibi gürlemişti.
23 Ocak 1920 de, Darülfünun (Üniversite) salonunda, «Piyerloti» için okuduğu «hitabe» Nazifin Edebiyat tarihi mizde yeralacak celâdetli eserlerindendi. Nazif, bu yazı üze rine Malta’ya sürüldü. Malta, 100 den fazla seçkin arkadaşıyla 20 ay kaldıktan sonra, İstanbul’a döndü. Gene gazetelerde, özellikle Sedad Simavi’nin çıkardığı «Resimli gazete» de 1923 — 1925 arası iki yıl 70 kadar yazısı yayınlandı.
Kitab şeklinde çıkan eserleri:
Gizli Figanlar, Elceziı’e mektupları, Malûlü ilâm, Victor Hugo’nun mektubu, Boş Herif, Süleyman Paşa, iki İttifakın Tarihçesi, Batorya ile ateş, Asitane-i Tarih’te, Firak-ı Irak, Piyerloti hitâbesi, Çal çoban çal, Nâmık Kemal, Tarihin Yılan hikşyesi, Nasirüddin Şah ve Bâbiler, Mehmed Akif, Hazret-i Isa’ya açık mektub, Malta geceleri, Çalınmış ülke, imana tasallut, Külliyyat-i Ziya Paşa, Kâfir Hakikat, İki Dost Fuzilî, Lübnan Kasrı’nin sâhibesi (PiyerTe Loti’den), Yıkılan Müessese.
- 11