• Sonuç bulunamadı

In searc of late Ottoman inscriptions

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "In searc of late Ottoman inscriptions"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

" T T - f e e , I n s

IN SEAR C H

o f

LA TE O TTO M AN IN S C R IP TIO N S

By P IN A R D O Ğ U * Günlük hayatı­ m ızda g ö z le r i­ m izi gen ellik le e ste tik açıd an k u lla n m a y ız ... İhtiyacımıza ye­ tecek kadar gö­ rürüz. Nesneleri p lastik olarak, yani renk, şekil ve hacim olarak g ö rm ey iz. O s- m anlı İm para­ torlu ğu T anzi- m atın ilan ı ile

girdiği Batılılaşma sürecinde, mimarî yapılarında da öncesine göre hayli farklı çizgilerle yenilenm eye, hatta zenginliğini gözler önüne serercesine yapıları­ nı süslemeye başlamıştır. Önceleri, mimarî yapılarda karşımıza çıkan kitâbelerinde Celi Sülüs yazı karak­ terini kullanırken, bu değişim sürecinde yeni bir ya­ zı karakteri kullanma gereksinimi ‘ta’lik yazı’ ile çö­ zülmüştür.

I n d a ily life we genera lly do not look at things with an aesthetic eye, but see only what o u r im m ediate requirements dic­ tate. We do not see objects as being plastic, that is to say as form s with colour, shape and volum e. That is why our immediate e n v i r o n m e n t awaits exploration o f its myriad facets quite as much as any remote land. In Istanbul one o f these is the inscriptions in old Turkish based on the Arabic script which adorn many historic buildings in the city. Towards the mid-19th century western influence on Ottoman architecture led to a new style marked by exuberant exterior decoration very different to earlier periods. While inscriptions on Turkish buildings prior

5 2

(2)

Dolmabahçe Sarayı’nın ana girij kapısı üzerinde bulunan ve Sultan Abdülmecid dönemine ait olan kitabe, sade dikdörtgen bir sınırlandırmanın dışında son derece yüklü bir beze­ menin ağırlığını taşır. / The inscrip­ tion over the main entrance to Dolmabahçe Palace dating from the reign of Sultan Abdülmecid is sur­ rounded by highly ornate decoration.

tranlı sanatçılar tarafından geliştirilen bu yazı ka­ rakteri son derece sade, düz ve yalın hatlardan meydana gelmiştir. Harflerin ölçüleri kesin kuralla­ ra bağlanmış olan bu yazı türünün en ideal görü­ nüşü, İranlıların dili olan Farsça kelimeler kullanı­ larak yazılmış metinlerde karşımıza çıkar.

19. yüzyılda kullanılmaya başlanan ampir-ta’lik kombinasyonu İstanbul’un dört bir yanını süsleyen yapıların vazgeçilmez unsurları olmuşlardır. Döne­ min mimarî süslemedeki ağırlığı, talik yazının süs­ lemeden uzak karakteri ile hafifletilmiştir. Ele ala­ cağımız birkaç yapıda, Osmanlı sanatçılarının ken­ di kültür ve geleneklerinin dışına çıkmadan görsel estetik anlayışını algılayabiliriz.

İstanbul’un Teşvikiye semtinde aynı adla anılan Teşvikiye Camii’nin avlu kapısından girildiğinde ‘nişan taşı’ veya ‘menzil taşı’ diye adlandırılan 2 si­ lindir taş dikkatimizi çeker. Bunlardan bir tanesi

to this had invariably used the celi sülüs script, the new architecture required a fo n t to suit, and it was ta’lik which answered the purpose. This script, which was an invention o f Persian calligraphers, was severe in style without the curves and flourishes of sülüs, and the proportions o f each character were set by strict rules. The ideal form o f ta ’lik is that fo u n d in Persian manuscripts.

Ta’lik inscriptions juxtaposed with empire style char­ acterise the buildings constructed in Istanbul during this period, the severity o f o f ta ’lik script providing a fo il which mitigates the flam boyant architectural decoration. These inscriptions illustrate the way in which Ottoman artists remained true to their own cultural traditions in their visual aesthetic percep­ tion.

In the court o f Teşvikiye Mosque in Istanbul are two cylindrical upright stones which marked record

54

(3)

Sultan I I I . Selim diğeri de Sultan II. Mahmut adına yaptırılmıştır. Sol tarafta bulunan Sultan Mahmut’a ait taş, sade bir görünüm sergiler­ ken üst kısmında ampir süsleme sanatının en belirgin çizgilerinden olan kıvrık dallarla bezenmiştir. Sultan Mahmut’un bu menzilde yaptığı atışlar ve kırdığı rekorların tarihe geçirilmesi devrin şairi Ulvi- ya tarafından manzum bir dille ka­ leme alınmıştır. Kitabenin hattatı ise, Sultan Mahmut zamanında yaptırılmış pek çok yapıda imzası­ nı gördüğümüz ünlü hattat Yesari- zâde Mustafa İzzet Efendi’dir. Osmanlı İmparatorluğu şehrin bu­ gün bile sorun olan su problemini yaptırılan bendlerle, su yollarıyla, çeşme ve sebillerle çözmüştür. Bu­

gün bu çeşmelerden pek çoğu hizmet dışı kalmış­ lardır. Sebiller ise bugün ticarethane konumunda­ dır.

İstanbul’un piknik alanlarından Belgrat ormanı içe­ risinde yer alan birkaç bendden birisi de Bahçe- köy mevkiindeki Sultan II. Mahmut bendi­ dir. Son bend olarak inşa ettirilen Yeni Bend (Bend-i Cedid) hayli heybetli bir görüntü sergilem ektedir. Bencideki kitabe son derece sade ve düz çizgilerle yer alırken, padişahın tuğrasının bulunduğu beyzi (oval) formun etrafı mermer ışın demetleriyle çevrilidir.

Bendin kitabesinden yapılış ama­ cının Boğaziçi’nin Rumeli bölgesi­ ne bağlı yerlere su verilmek oldu­ ğunu öğreniyoruz. Manzum metin şair Ziver’e, hattı ise Yesarizâde Mustafa İzzet Efendi’ye yazdırıl- mıştır.

Osmanlı padişahlarının ikametgah­ larından biri olan Dolmabahçe Sa­ rayı bugünkü şeklini yapılan çeşitli ek binalarla kazanmıştır. Doma- bahçe’den Beşiktaş’a uzanan bu sarayın Sultan Abdülmecid tarafın­ dan ilâve ettirilen ana giriş kapısı, diğer bir adıyla “Hazine-i Has­ sa” kapısının üzerinde bulunan kitabe sade dikdörtgen bir

sı-Kabataş’ta Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılan iskele taşı üzerindeki kitabe Hattat Ali Haydar Bey tarafından kaleme

alınmış. / The inscription on the quay stone erected at Kabataş by Sultan

Abdülmecid is the work of the calligrapher Ali Haydar Bey.

archery shots by two Ottoman sultans, Selim III (1789-1807) and his nephew Mahmut II (1808-1839). The design of curving stems, which is the most dis­ tinctive element o f empire decoration, on the upper section o f the latter stone is in sharp contrast to the plain aspect o f the inscription. This consists o f a verse eulogy o f Sultan M ahmut’s skill at archery a n d record shots on this former archery field by the contempo­

rary poet Ulviya, and written by the renow ned calligrapher Yesarizade Mustafa Izzet Efendi. The signature of the latter appears on many architec­ tural inscriptions dating from this sul­ ta n ’s reign, his calligraphy providing the design according to which the masons carved the stone inscription. Supplying such a large city with clean water was a constant problem, as indeed it continues to be today, a n d successive Ottoman governments ordered the construction o f reservoirs, water channels, and street fountains. Most o f these historic street fo u n ta in s no longer work today, and the sebils, small kiosks where drink­

ing water was distributed free o f charge to passersby have been converted into shops or snack bars. These water structures invariably bear inscriptions, in the ta ’lik script in the case o f nineteenth centu­ ry structures.

One o f the dams in the Belgrade Forest, now a p o p u la rl p ic n ic place outside Istanbul, is the Sul­ tan Mahmut II Dam at Bahgekoy. Also known as Yeni Bend or Bend-i Cedid this handsome dam features an inscription o f extreme simplici­ ty, the only decoration being the sun-rays surrounding the cipher of M ahmut II. From this inscription we learn that the water in the dam was intended to supply the Euro­ pean shore o f the Bosphorus near

Rumeli Hisar fortress. The verse inscription was composed by the poet Ziver and written by the cal­ ligrapher Yesarizade M ustafa

Izzet Efendi.

A n o th er interesting t a ’lik

(4)

nırlandırm anın dışında son derece yüklü bir be­ zem enin ağırlığını taşı­ m aktadır. D evrin ünlü hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi bu kitabenin hattatıdır. İmzası kitabenin alt tarafında tam ortada üçgen bir formun içerisin­ dedir.

Saraydan çıkıp da Kaba­ taş’a doğru ilerlediğimizde sahil tarafında yine bir ki­ tabe taşı ile karşılaşırız. Bu bir iskele taşıdır. Sultan Abdülmecid tarafından ba­

Kapalıçarşı'nın en görkemli girişlerin­ den biri olan Nur-u Osmaniye kapısında­ ki kitabenin üzerin­ de oldukça görkemli bir “Osmanlı Ar­ ması” yer almak­ tadır. / Above tbe inscription at the Nur-u Osmaniye gate of the Grand Bazaar is a magnif­ icent Ottoman cost of arms.

lıkçı barınağı yaptırılırken konulmuş olduğunu kitbe- sinden öğreniyoruz. Hattat Ali Haydar Bey tarafından kale­

me alınmış bu kitabe iki taraflı hazır­ lanmıştır. Sade ve düz bir görüntüsü

olsa da etrafı kıvrık dallarla, padişa­ hın tuğrasının bulunduğu form çiçek

buketiyle çevrilmiştir.

Bugün Türkiye’de turizmin yükünü çeken yerlerden biri de Kapalıçar- şı’dır. Çarşının çok sayıdaki kapısı içinde en görkemlisi Nur-u Osma­ niye kapısıdır. Devrin mimarîsine uygun hale getirilerek sivriltilmiş­ tir. Yine devrin süsleme elemanla­ rıyla bezenerek sivriltilmiş kapı ke­ merinin tam ortasına Osmanlı

ihti-Teşvikiye Camii’nin avlusunda bulunan ve Sultan II. Mahmut adına yaptırılan ‘nişan taşı’ üzerindeki kitabe, padişahın bu menzilde yaptığı atışları anlatmak­ tadır. / A target stone standing in the courtyard of Teşvikiye Mosque bears an inscription describing a record archery shot by Sultan Mahmut II.

inscription is to be seen over the main gate, known as the Hazine-i Hassa Gate, at Dolmababçe Palace. This gate is extremely ornate, in keeping with the façade o f the palace as a whole. The inscription is the work o f the celebrated calligrapher, Kadiasker Mustafa İzzet Efendi, pupil o f Yesarizâde Mustafa İzzet Efendi, and his signature can be seen in a tri­ angle below the inscription.

W alking dow n the w a terfro n t a w a y fr o m D olm ababçe Palace y o u com e across ano th er inscription stone commemorating tbe fact that Sul­ tan Abdülmecid (1839-1861) had a shelter fo r fish­ ermen built on the quayside here. Written by the cal­ ligrapher Ali Haydar Bey, tbe inscription covers two sides o f the stone. Although the inscription itself is plain, it is surrounded by entwined branches, while the imperial cipher is set within a floral composition. The most magnificent o f the m any gates into the Kapahçarşı or Covered Bazaar, a hub o f Turkish tourism today, is the Nur-u Osmaniye. In the centre o f the decorated poin ted arch is an Ottoman armori­ al device consisting o f such symbolic elements as a flag, scales, scrolls and diverse weapons.

The inscription band which encircles the second storey o f Hamidiye Clock Tower in tbe court o f Yıldız Mosque in Istanbul is the work o f the calligrapher Mehmet N azif Efendi, and composed by the poet Gir­

itli Ahmet Muhtar. This toiver is one o f five clock towers in Istanbul, and scores in cities all over the Ottoman Empire built on the orders o f Sultan Abdill- hamid II (1876-1909).

These fascinating records o f a past age tend to go

58

(5)

şam ve adaletinin simgesi olarak bay­ rak, terazi, kitap fer­ man kuburları, çe­ şitli savaş gereçle­ rinden oluşan “Os­ manlI Arması” yer­ leştirilmiştir.

19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı toplumunda her a- landa süren yenileş­ m enin bir parçası da saat kullanımının yaygınlaşm asıdır. M ekanik saatlerin sarayda kullanımı­ nın ardından soka­ ğa çıkarılması, ilk o- larak Abdülhamid’in emriyle saat kulele­ rinin yaptırılmasıyla gerçekleşmiştir. İstanbul’da bulunan beş kuleden birisi de Yıldız Camii b ahçesin de b u lu ­ nan Hamidiye saat kulesidir. Üç kattan oluşan yapının ikin­ ci katında baromet­ re ve term om etre için hazırlanmış yu­ valar ve pencereler, üçüncü katında ise saat odası b u lu n ­ m aktadır. Giriş kapısı üzerinden başlayarak dört tarafını dolaşan

kitâbesi Hattat Meh­ met Nazif Efendi tarafından yazılmış­ tır. Şairi ise Serasker

Daire Başkanı Giritli Ahmet Muhtar’dır.

Bir kent tarihi ile birlikte yaşar, kişilik kazanır. İşte hergün önlerinden geçtiğimiz, kimi zaman farket- mediğimiz, kimi zaman gözümüzün takıldığı bu eş­ siz sanat eserleri İstanbul’un renkli tarihinden günümüze uzanan küçük ama değerli işaretlerdir. * * Pınar Doğu, Mimar Sinan Üniversitesi araştırma

görevlisi

unnoticed until attention is drawn to them, but then the eye begins to catch sight o f them everywhere. Ihose described here are just a tiny handful o f examples. Being unable to read the old Turkish script is no drawback to appreciating the graceful design o f inscriptions which are works o f art in themselves.

* Pınar Doğu is a researcher at Mimar Sinan University

6 0

S K Y L IF E Ş U B A T F E B R U A R Y 1 9 9 7

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

‹ki ‹ngiliz araflt›rmac› da bu programlar›n popülerli- ¤inden yararlanarak , 30 y›l önce bafllat›lan, ancak tepkiler üzerine yar›da ke- silen ünlü bir deneyi yeni-

Les Allemandes fortes, blondes, aux joues roses étaient pour la plupart sans chapeau, sans bas et marchaient rapidement avec les hommes, dans les robes qui les

La première voulait faire la connaissance d’une dame de Paris plutôt qu’elle ne dé­ sirait s(e flaire confecficJtaner

Nous sommes très contents de vous avoir parmi nous.. Mme Damgar et moi préférâmes prendre du

simple. Cet enfant d’Izmir plei nde franchise me ra­ contait son amour et me proposait le mariage.. Ça tombe juste. Ses parents lut envoient très peu de chose. La

admettait la moxt, si 1 amour voir rudement lutté pour échapper Le jour où ayant rompu mes pouvait tuer, mais elle ne pouvait à la tourmente qui vous

Schaefer (Ed.), Oyun terapisinin temelleri içinde (ss. Özkaya, Çev.) Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. Grupla psikolojik danışma ilke ve teknikleri. Ankara: Nobel

A le v alev yanan tankerlerde idare kalm am ış, tekneler akıntıyla ordan oraya sürük- lenm iye düşmüşlerdi.. K âğıth elvacılara, lahmacunculara, sahlepçilere gün