• Sonuç bulunamadı

Bedia Muvahhit 50.yılında ellinci sanat yılını kutluyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bedia Muvahhit 50.yılında ellinci sanat yılını kutluyor"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1925'te eşi M u va h h it'le "K ır Ç iç e ğ i"p iy e s in d e ve 1973’te 50.sanat yıldönümünde "G e c ik e n le r"d e büyükanne rolünde dime çok görürüm" diyordu.

1902'de İstanbul'da doğan sanatçımız, Fransız K o leji'- ni bitirdikten sonra bir süre Fransızca öğretmenliği yap - mış, 1921'de devrin tanın­ mış aktörlerinden Muvahhit ile evlenmişti. 1922’de Muh­ sin E rtuğrul'un çevirdiği " A- teşten Gömlek" filminde ilk Türk kadın oyuncu olarakyer almıştı. 1923'te ilk olarak "Ceza Kanunu” adlı piyeste, Atatürk'ün huzurunda sahne - ye çıkmıştı. Eşinin ölümün - den sonra sahne hayatını sür­ dürmüş, yüzlerce eserde rol almış, 300'den fazla telif ve çeviri eser hazırlamıştı.

"Geçenlerde bir akşamüs­ tü bir arkadaşla birlikte Ne­ jat Uygur Tiyatrosu'na gide - çektik. Vitrindeki çantalar - dan biri hoşuma gitti. Gir - dim dükkana . Tezgahtar çocu­ ğa, "çıkart şu çantayı" de - dim. "Usta yok" dedi. "Bana bu çantayı ayır, yarın gelir alırım " dedim. Çocuğun be - ni tammış gibi bir hali vardı. Çıkarken "Beni tanıdın değil m i?" diye sordum " Elbette tanıdım. Siz Berber Aytenha­ nım değil m isiniz?" (TV de oynadığım skeç tipi) dedi. Er­ tesi günü ustası oradaydı."Ben bu çantayı istiyorum" dedim. "İyi ama Bedia hanım, o sa­ tılmış. Maalesef Berber A y­ ten Hanım ayırtmış" dedi. "O benim işte" deyince, ustaTV- de beni gördüğünü hatırladı. Gülmeğe başladım. Çanta - nın adı da Berber Ayten ' in çantası kaldı."

"Anlatmak istediğim baş­ ka şey aslında. B izleri an - cak gördükleri zaman hatır -1931'de "O th ello"yu oynadığı sırada İsm et İnönü i l e . . .

Bedia Muvahhit

50.Yılda ellinci sanat

yılını kutluyor

4 ağustos cum artesi günü, Bedia M uvahhit'in el - linçi sanat yıldönümü Açıkhava Tiyatrosu'nda büyük b ir program la kutlanacak. Sanatı C u m h u riyetim iz­ le yaşıt olan kadın sanatçımız ilk olarak 1923 yılın - da, Atatürk'ün huzurunda "C eza Kanunu" adlı piyes­ te sahneye çıkm ıştı. O günden bu yana y ü z le rc e e s e r­ de r o l a lm ış, 300 'e yakın e s e r kazandırm ıştır.

Sinirliydi. Yaptığı işi iyi yapmak istiyordu. Madem ki "Bedia Muvahhit'in 50. yıl jübilesi yapılacaktı. İyi ol - malıydı. Yararlı olmalıydı" Konuyu enine boyuna tartı - yor tekrarlıyordu: "4 ağus­ tosta 50. yıl jübilem yapıla­

cak. Bizim bir derneğimiz var. Emekli Sahne Derneği Hepimiz aylıklarımızdan bu derneğe ufak bir para bıra­ kırız. Ufacık paralar. B iro- danın kirası bile olmayacak yardımlar. "

Amacı buydu.

Jübilesin-1928'de "M ü jd e "p iy e s in d e den toplanacak paraları "E - mekli Sahne Sanatkarları Derneği"ne bırakacak, böy- lece emekli sanatçıların ay - j tıklarını biraz arttırabile - çekti. "Bu gelirin içinden bir çiçek parasım bile ken

(2)

-larlar. Ressam değiliz, mü- zikçi değiliz. Bir eser bırak­ mıyoruz. Bizimki, göze h i­ tap eden bir sanat. Onun için insan ayakta kaldığı süre - ce sahneye çıkmağa çalışma­ lı. Sahnede de beğenilmeye­ cek diye korkarım. Hep be­ ğenilsin isterim ."

Bedia Muvahhit'in en çok kızdıkları rolünü ezberleme­ den gelenlerle fotoğrafçılar: "Fotoğraf çektirmek ba - na apandisit ameliyatı gibi geliyor. Hiç sevmiyorum fo­ toğraf çektirmeyi. Geçen - lerde bir fotoğrafçı resmi - mi çekti. Çirkin çekti. San­ ki o resimdeki ben değilim. Oysa 15-20 yıl önce ne güzel fotoğraflarımı çekerlerdi... Kim bilir, dünya değişince fo­ toğraflar da değişmiş olabi - lir. Torunum resim çektir­ miş aynı fotoğrafçıda ne gü­ zel çıkmış. Bir başka fotoğ­ rafçıya gittim. Yeniden de - nedim. Gene olmadı. "

50. sanat yılında aym he­ yecanla sahneye çıkıyor Be - dia Muvahhit:

"Öylesine kaptırıyorum ki rolüme kendimi. O yüzden de "Gecikenler"de ölüyordum-İs- tenmeyen, parası olmayan kalp hastası bir kadım oynu­ yordum. Kadım parası olma­ dığı için torunları, çocukları istemiyor. Hor görüyorlar. Kadına miras kalıyor. On - dan sonra herkes sevmeye başlıyor. Oynarken üzülüyor­ dum. Niye insanlar böyle kö­ tü oluyorlar, diye. Yavaş ya­ vaş o kadın gibi hissetme­ ye başlıyordum. O kadar o kalıba girmişim ki sahnede kriz geçirdim. Tansiyonum 24 kriz geçirdim. Tansiyo - num 24'e çıkm ış."

50. yıl jübilesine hazırla­ nırken sinirliydi ama, mut­ luydu, sevinçliydi Bedia Mu­ vahhit :"Ötedenberi pek hoşu­ ma giderdi. Hatta özlemini duyardım. Gazetelerde oku - duğum bazı ilanlarda filan ki şi, falanca kuruma, falanka- dar bağışta bulunmuş, gö - rürdüm. Bunu yapacak du - rumda değildim şimdiye ka­ dar. Ama şimdi elime bir fırsat geçti. 50. yıl jübilem. Bütün sinirliliğim , hırçınlı­ ğım bu yüzden, anlatabildim m i?"

■SUAT TÜRK ER

Babası re kardeşi ile 1907 yılında

"H is s e -i Şayia "da Kem al Tözem ve Şaziye M o ra l ile (1966)

İngiliz Ulusal

Film Tiyatrosu

kadın yönetmenlerin

filmlerini sundu

Kadınların yazar olarak, aktris olarak, modacı olarak sanata büyük katkılarda bu - lundukları, fakat yönetmen o- larak sinemada kendilerini gösterem em iş oldukları ka - nısını çürütmek amacıyla İn - g iliz Ulusal Film T iyatro­ su, kadın yönetmenlerin film ­ lerinden oluşan bir toplu gös­ teri düzenlem iştir.

K ırk Uç film in sunulduğu gösteri üç bölüm halin - de hazırlanm ıştır .Birinci bö­ lüme, ö zellik le Hollywood'- da yapılm ış olan ilk film le r, İkincisine 1960'ların kadın­ la r tarafından film yapma mo­ dasının ürünleri, üçüncü - süne de kadın hakları hare - keti başladıktan sonra yapı­ lan film le r girm ektedir.

Sinemanın ilk günlerin - den itibaren kadınlar film yapımına katkıda bulunmuş - lard ır. Örneğin A lic e Guy- Blanche 1900'lerde Fransa1- da pek çok film in yönetmenli­ ğini yapm ıştır. 1919'daMary Pickford United A rtistis fir - maşım kurmuş ve dünyanın en zengin kadınlarından b iri ol - muştur. İngiliz tiyatro sa­ natçısı Stanley Lupino'nun kı­ z ı olan İda Lupino da 1950' - lerde Hollywood'un tek ka - din yönetmeni olarak kendi - ni kabul ettirm iştir. 1953'te çevirdiği "B igam ist" adlı fil - m i, gösterinin baş köşele - rinden birini işgal etmekte - dir.

Bugünün kadın yönetmen­ le r i üniversitelerden ve film akademilerinden yetişm ekte­ d irle r. Bunlara en iyi örnek te N elly Kaplan'dır. Ida Lu - pino, Agnes Varga ile b era­ ber, m esleklerini inatla,bık­ madan yürüten b ir kadın yö - netmenlerden b irid ir.

Londra'daki sinema ç e v ­ relerin in kanısına göre ge - lecek on y ıl içinde kadın yö - netmenler film yapımında da­ ha çok yer alacaklar ve a ğ ır ­ lıklarını daha çok hisset -

tirecek lerd ir.

■KASIM YARG ICI, Londra

O

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

vagonu b›rakt›ktan sonra kalan 4 vagonu ekin soluna geçirir, ekteki vagonu al›r ve hepsi- ni sol tarafta bekleyen 3 vagona birlefltirir.. vagonu

Ancak sosvalize olm uş, gömlekçi, terzi, kundu­ racı, kürkçü, kuyum cu gibi m ağazaların fivatları empoze de­ ğil Yâni fabrikalarca tâyin edilm iş

Yeni İstanbul’un başmakale sütununu, ö- lüm yıldönümü münasebetiyle, Tiirk düşünce­ sinin büyük imzası merhum Peyami Safa’,ya ayırıyoruz. Ben bugün bu

SP’li çocukların yaş, annelerin çocuklarının öz bakımlarına izin verme, destekleme/teşvik etme puanları ile öz bakım puanları arasında pozitif yönde, istatistiksel olarak

Bu, gelişmiş ülkelerin, diğer vergi geliri kaynakları yerine karbon vergisinden elde edilen hasılatı, küresel ısınmanın fayda ve maliyetleri ile küresel

Bir mesele kendisini alâka­ dar etti mi, artık bu meselenin en küçük teferrüatı dahi gözün­ den kaçmaz.. Tahlilci gözü bi­ nanın çürük taşını

Sonuç olarak; spontan pnömotoraks›n cer- rahi tedavisinde, di¤er yöntemlerle benzer sonuçlar vermesi yan›nda, aksiler torakoto- minin en büyük avantaj› ekstratorasik ade-

eser sayılan genel müdürlük bi- rın sabit varlıkları öz kaynakla- emlak vergisi ödeyecek,.. nasıyla birlikte 3525 metrekare- rıyla