• Sonuç bulunamadı

Heyecan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Heyecan"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B

AZAN hislerim izi taşıran, hazan bütün bir cem aati coşturan v e a- dına heyecan denilen bu derunî kuvveti sîzlere bilm em nasıl tarif edebilirim ? (V o lta ire ) in m uasırı ( M arm antel ) : «L ’enthousiasm e est la chaleur de 1 im a­ gination au plus haut d eg ré.»

H eyecan tah ayyü l kudretinin en yüksek h araret derecesidir, diyor. H eye­ cansız h ay atta hiç bir iş yap ılam az. Ne yazı ya zılır ne şiir okunur ne resim y a p ı­ lır. Ne kem an çalınır, ne konferans v e­ rilir, ne de nutuk söylenir. Sözile, sesile, sazile, kalem ile, fırçası ile b ir şaheser m eydan a getirm ek azm inde o lan lar m ut­ lak heyecana m uhtaçtırlar. Bu derunî il­ ham h ay a tta m uvaffakiyetin an ah tarı­ dır. Bu ruhanî kuvvet her zorluğu yener. O rduları zafere, idealistleri gayesine u- laştıran hep h eyecan d ır!

P aris Nefis S an atla r A kadem isinin dehlizlerinden birini süsliyen harikulade m eharetle yap ılm ış bir heykel vardır. Bunu yap an artist sefalet içinde yaşıyor, viran bir pansiyonun tavan arasın d a ça lı­ şıyorm uş. Pariste şiddetli bir kış gününde, buz gibi soğuk odasında sabahtan ak şa­ m a k ad ar killi çam urdan bu em salsiz ese­ rini m eydan a çıkarm ış, gecenin ayazın da kilin içinde k alan h ava k ab arcık ları buz haline gelir de heykelin şeklini bozar kaygu sile yatark en sırtına örttüğü biricik yorganım h eykele sarmış, b ö ylelik le k ıy ­ m etli eserini korumuş, korum uş am m a h ayatı pahasına korumuş, çünkü sabah­ leyin odasına gelenler b içareyi eserinin yan ın d a ölü bulm uşlar. İste o killi ç a ­ m urdan yap ılan bu güzel m odelden baş­ kalarının kopye ettiği m erm erden âb id e­ y i A kad em id e h ayran lık la seyredenler o- nun aslını yap an ellerin heyecan uğruna soğuktan d onarak öldüğünden haberleri

yoktur. . *

H evecan; eşya ve h âdiselere büsbü­ tün başka bir m âna verir. H eyecanla çalınan bir h ava, heyecanla oynanan bir raks insanı kendinden geçirir.

M usiki m eraklısı bir genç b ir gün (M o z a rt)a bir şey bestelem ek istiyorum nasıl y a p ayım ? d iye gidip sormuş. Mo­ zart cevab en : «H a !.. Daha bir zam an sabretm eniz lâzım ! dem iş, fakat efendim siz benden daha çok küçük yaşta beste- k ârlığ a başlam ışsınız! d iye m ukabele gö­ rünce M ozart: Ö yle am a kalb in de heye­ can taşıyan bir kim se danışm az, kararını verir ve y a p a r! dem iş.

Büyük ih tilâllerd e sivrilenler, az za­ man içinde şöhret alan lar hep heyecan­ larını b aşkaların a sirayet ettirebilenler.. H eyecan: bütün bir m illeti sarsan bir elektrik kuvvetidir. F akat o seyyalenin ev v elâ kendi bobinini sarsm ası şarttır.

H eyecansız, duygusuz, azimsiz, ira­ desiz insanlar ne beld eler fethedebilirler, ne de gönüllerde yer tutarlar. H arikalar hep heyecan m ahsulüdür.

Bir şeye b aşkalarını inandırm ak için insanın ona önce kendisinin inanm ası

lâ-Selim Sırrı TARCAN

zım dır. H eyecan kuvvetli bir im andan doğar.

O rduları sevkeden kum andanlar, devlet işlerini id are eden ad am lar, bir fabrikanın, bir ticarethanenin, bir gem i­ nin, bir müessesenin, bir tiyatronun id a ­ resini üzerine alan kim selerin m uvaffaki­ yetlerinin en büyük âm ili heyecandır.

Bazan fakir, kim sesiz, hâm isiz ¡hattâ m alûl insanlar vardır. H ilkat onlara k a r­ şı zalim davranm ıştır. F akat heyecan sa­ hibi iseler ergeç m utlak gayelerin e eri­ şirler.

(B eethoven) in tercüm ei halinde hazin olduğu k ad ar düşündürücü bir he­ yecan v a k ’ası okumuştum. Onu yazan m uharrir şöyle an latıy o r:

M ehtaplı bir kış gecesi (B onne) şehrinin d ar sokaklarının birinden (B eet­ hoven) ile b irlikte geçiyorduk. Ü stat d a­ ha henüz tam am ile sağır olm am ıştı. Büyük san atkâr birdenbire küçük bir evin k a p ı­ sında durdu ve h ayretle h a y k ırd ı:

— K ulaklarım a inanm ak istem iyo­ rum. İçeride benim (F a sonate) ımı ç a­ lıyo rlar, hem de oldukça büyük bir m e­ haretle 1

P arça bittiği zam an evin içinde şu ı sesler d uyuld u:

— Mümkün d e ğ il! istediğim gibi çalam ıyorum . Bu parça güzel olduğu k a ­ dar güç! Beni üm itsizliğe düşürüyor. Ne olurdu biraz param ız o layd ı d a K olonya­ y a k ad ar gidip onu bir konserde ça ld ık ­ ları v akit din liyeb ilseyd im !

Bu ince kadın sesine bir erkek ce­ vap v erd i:

— K ardeşim beyhude üzülüyorsun, biz K olonyaya nasıl gideriz? Evimizin kirasını bile verm ekte zorluk çekiyoruz!

— H akkın var. F akat ne bileyim , bu güzel p arçayı h ayatım d a bir defa ol­ sun güzel çalan lard an işitm ek isterdim .

(B eethoven) birden kararın ı verd i: — G irelim şu ev e! dedi.

— Girip de ne yap acağ ız?

— Ona istediği p arçayı çalacağım ! Bu evd e duyan, kalb in de heyecan taşı­ yan bir insan v a r!

K apıyı ç a ld ık ! Meşin önlüklü bir delikan lı açtı. (B eeth o v en ), böyle v ak it­ siz ziyaret ettiğim iz için özür diledikten sonra, sokaktan (B eeth o ven )in m uvaf­ fakiyetle çalınan bir parçasını işittik, ko­ nuştuklarınızı d a duydum . Ben müziğe çok m eraklı bir adam ım , izin verirseniz o p arçayı size bir kere çalm ak istiyorum ! dedi.

D elikanlı şaşaladı. F akat üstadın ricasını reddetm edi. Birlikte, m indersiz.

döşem esiz küçük b ir o d a y a girdik. Pek d a köhne bir piyanonun ya n ın d a bir genç az ışık veren bir gaz lâm basının ziyasm - kızın vücudünü h a y a l m eyal gördük. Bir köeşede tam ir için konm uş eski kundu­ ra la r v e bir örs vard ı.

D elikanlı m ütereddit m ahcup sesile: — A m a, bizim piyanom uz çok es­ kidir. A kordu d a biraz bozuktur. Hem notam ız d a y o k ! d eyin ce Beethoven h a y ­ ret içinde:

— Nasıl notanız yo k mu- F ak at ben biraz evvel (B eeth o ven ) in (F a sonate) nın yanlışsız çalındığını işittim , dedi.

Genç kunduracı acık lı b ir sesle: — Kız kardeşim am a d ır! P ek kü­ çük yaştan b eri m usikiye m erakı vardı.

Bu o d ayı k iralam ad an evvel başka bir m ah alled e idik, evim izin civarın d a ol­ dukça zengin bir aile oturuyordu. Kızı piyano çalard ı. K ardeşim her gün onun kapısına gidip onu dinlerdi. Sonra kira ile bu piyanouyu ald ık. H em şirem o genç k ı­ zın çald ık ların ı her sabah gidip sokaktan d in liyo r ve b elled iklerin i eve gelip ça lı­ yordu. U ğraşa, uğraşa kendi kendine p i­ yan o yu öğrendi, dedi.

D elikanlı bunları söylerken genç kız d a ay a k ta bir m um ya gibi duruyordu. Us- tad b aşka b ir şey söylem eden p iyan o ya oturdu ve büyük bir m eharetle (F a so­ n at) ını çaldı. O güne k ad ar ben (B eetho­ v en ) in bu derece coştuğunu görm em iş­ tim. O salhurda piyano üstadın p arm ak la­ rı altın d a sanki taze h ay at bulmuştu.

D elikanlı ve hem şiresi bu İlâhî n ağ ­ m eleri vecdiçinde din liyo rlard ı. Bir aralık ya ğ ı tükenen kan d il söndü. Pencerelerin tah ta kan atların ı açtım . A yın nurlu ışığı o d ayı ayd ın lattı.

P arça sona erince kız birden üsta­ dın ay ak la rın a kap an d ı v e : Siz h arikulâd e bir sanatkârsınız! Sizi bu akşam b u raya A llah y o lla d ı! Siz m utlak bu parçanın m iibdii büyük artist, büyük kompozitör (B eethoven) siniz! A h, ne olur bize bir şey daha çalm az m ısınız? dedi.

Bu hazin levhanın karşısında h eye­ canı taşan Beethoven, yıld ızlard an , m eh­ taptan ald ığı ilham ile:

(So n at au clair de la in e )i çalm ağa b aşlad ı.

P arça biter bitm ez (B eeth o ven ) y e ­ rinden fırladı v e bana, h ayd i çabuk eve dönelim ! H afızam da henüz taze duran bu parçanın notasını ya z ay ım ! dedi.

Biz kap ıd an çıkarken, d u v arlara tu­ tuna, tutuna yürüyen genç kız:

— Y ine geleceksiniz, bizi unutmıya- caksm ız değil m i? dedi.

(B eethoven) döndü:

— G eleceğim ve size ders verece­ ğim ! dedi.

U stada (So n ate au clair de lu n e)i ilham eden heyecan, bir âm a kızı d a k ıy ­ m etli bir artist yap tı. H eyecan insanı id e­ aline ulaştıran yo lları ay d ın latan bir ateş­

tir,. bir zivadır. bir nurdur, bil güneştir.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Is there a significant difference between the point of view of secondary school students in terms of the factors that affect their success and their mothers' educational level..

Bir Maşathöyük mektubunda geçen bu ifadelere göre, Kuzey Anadolu Dağları’nın ekilebilir dar topraklarındaki Kaškalar, çekirge istilası ya da sert hava

Doğum zamanı 37 hafta ve üzerinde olan grupta IUEF görül- me oranı, doğum zamanı 32-37 hafta arasında olan gruba göre anlamlı düzeyde düşük saptandı (p=0,003)..

E tam yüz veya yarım yüz hava temizleyici maske, kimyasal koruyucu kıyafet, iç dış dayanıklı eldiven, botlar ve yüz siperli- ğinden oluşmaktadır C seviye E

The Name of Journal: Pearson Journal Of Social Sciences & Humanities Journal type: An open-access, double blind peer reviewed, international academic research journal

Seramik örnekler; 1.grup beyazlatma yapılmadan (Grup K), 2.grup beyazlatma yapılmasını takiben hemen (Grup B0), 3.grup beyazlatma yapılmasını takiben 7 gün sonra

Halil Çiçek danışmanlığında yazar tarafından hazırlanan “Hadâiku’r‐ravhi ve’r‐rayhân -î ravâbî ulûmi’l‐Kur’an’da Tefsir Yöntemi ‐Âl‐i İmrân Sûresi

135 Bizans döneminde inşa edilen şapelin yapımı sırasında (Apadananın terk edilmesinden sonra) duvar resimlerinin tahrip edilmemesi büyük bir şans olarak