• Sonuç bulunamadı

İD JTİH A D

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İD JTİH A D"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İD JT İH A D

|/~V 'V '

Dr. O. LE BON Şark nıedeniyyetlerini tedkik ederken Arab kıyafetinde.

İ ç i N I) E K İ L E R Din, du‘a, halk

Dr. G. Le Bon ve matbu'at Nüfus çokluğunun faydalan Tarihin yeni ‘amilleri Makineyi canlandıralım Bir kitabe [ Şi‘ir ] Son emel - » Kıtla İçti lıad S > * X ¥r Dr. Mazhar Dr. G. Le Bon Mühendis R. Francq İrfan Emin F. Hulusi AB. DJ.

^ 1\

^ T Î I ^

HîHli iç in <jöz H ifzı S ılılıa s ı intişar etdi Resimli 187

l \ 1 \ sahifeli fi : 50 kuruş.

(2)

Y eni Neşriyyat ;

M ev la n a n in R u b a ile r i

Haşan 'Âli Beyin bu taze ve sıcak eseri son zamanda çikan kitablann en kıymetlilerinden biridir. Gelecek nüsha da kısa bir tahlili olacak. 121 sahife fi 60 k. Remzi kitablıanesi basmışdır.

T u r a n v e T iir k le r

Da‘va vekili Fu’ad Şükrü Beyin çok müte­ nevvi1 manzumelerini toplayan ve bilhassa halk dilinde söyleyen bu kitab fevkalade bir ııefa - setle ve dilber bir Türk güzelinin çiçekler içinde bir resmile süslenmişdir- 78 sahife fi 35 Rssimli Ay matba‘asi neşr etm işdir.

A u s s te ll u n g -G o e tlı e

Büyük Alman edib ve şa‘iri Goethe nin yü­ züncü ölüm yıl dönümü münasebetile Leipzig de bu büyük şa‘irin her lisanda basılmış kitab- larından ve ona dair resim ve sa’ireden müte­ şekkil bir meşher yapılmıştır . Tiirkiyede Goethe nin Werther inden ve Faust nin bir kısmından başka basılmış, tercemesini bilmiyo­ ruz. Bu meşher karşısında biz bir az malıcub vaz‘iyyetde kalacağız .

T iir k iy e d e S ııe lu Ç ocuk

Hilmi A. Malik Beyin dir, mühimdir, ileride tahlil edeceğiz. 151 s .hîfelik. fi 60 k. Terbiye­ cilere, Ana, Babalara Hâkimlere tavsiye ederiz.

KARLI DAĞDAN SES

Dr. Abdullah Djevdet Beyin son senelerde yazmış olduğu kıtalar bu ‘unvanla intişar etdi, 185 sahiteliK ve iyi kâğıd üzerine basıl- mtşdır. fi: 1, «Lux» tab‘ ve müellif tarafından imzalı nüshalar 2 liradır. Haricden siparişlere ta ‘ahhücllti irsaliye olarak 2Ô kuruş ‘ilâve olunur.

İstanbulda Babı'âli kitabcılarında ve Beyoğ- lunda L ib r a ir ie M o n d ia le de satılıyor.

‘A M EL İ R U H İ Y YAT

« Sa'ati haziranın kararsızlıkları » adile Dr.Gustave Le Bon un neşr etmiş olduğu bir kitabın tercümesidir 223 sahifeli bir kitabdır . Devlet adamlarım , meb‘usları , hakimleri, mu­ allimleri, terbiye ve tedris işlerinde bulunanları, vali ve kaymakamları son derecede ‘alakadar eder Eyi kâğıd üzerine basılmışdır. fi- 100 k. dur .

EMNİYET SANDIĞI

Türkiyenin en eski millî bir müessese’i mâ­ liyesidir . Muhtelif müddet ve fa’izle tevdiat kabul ve Mücevherat ve Altın ve Gümüş ve Emlâk mukabilinde mutedil şeraitle para ikraz eder. Merkezi idaresi Cagaloğlunda kâin dairei mahsusadır. Hiç bir yerde şnbesi yoktur.

GLÎSERO FOSFATLI ŞARK

MALT HULÂSASI

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti hususiyede Final edilmekdedir. Deposu Ekrem Necip Ecza Deposu

Telefon: İstanbul: 78

Rafale de Parfum s

S O N N E T S

PAR LE Dr. AB . DJEVDET

Edition de luxe, pages 131, Prix: 100 piastres

ic tih a il m b u lu n d u ğ u b a ‘zı y e r le r

“ İçtihad „ m istanbulda satıldığı ba‘zı yerler :

Kadı k ö y ü m le Muvekkithane caddesinde

Tütüncü D ik ra n E fen d i, K öprü ü z e r in d e

M. K em al E fen d i, B ü y ü k A da da İske­

le başında Tütüncü N ik o E fe n d i, Ü sk ü d a r

d a İskele başında Tütüncü İllıa ın iE fen d i

Dükkânları İnsanın Babası Kimdir ?

ADEM Mî ? MAYMUN MU?

Dr. Abdullah Djevdet B- in bir mukaddeuıesiyle, mütercim M. Kemal B- in Darvinizm lıakkındaki pek meraklı bir etüdünü ihtiva eden :

Dr- R. Verııeau’nun

İnsanlığın Başlangıçları yakında çıkacaktır.

İSTANBUL

ÇİNKOGRAFHANESt

Ankara caddesinde İlhamı matbbaası üstünde,

her nevi' çinkograf işleri dikkat ve sür'atle ve ehven fiatla yapılır

H a k k ın S e s i

Bursada münteşir bu sesi işitin.

(3)

A BONN-EM E N T

Pays étrangers

Pour un an : 2 Dolars

Edition spéciale : 3 Dolars

A D R E S S E «Idjtihad» Constantinople Téléph : 20865 xxvnème ANNÉE 1 F é v r ie r 1 0 3 2

İ C T İ H A D

Türkçe ve Fransızca

İLMİ, EDEBİ, İKTİSADİ

No : 338

ABO NNEM AN

Seneliği ( 24 Nüsha ) Türkiye için: 2 1,2, ‘lâ kâğıdlısı

5 liradır

A D R E S

Cığaloğlunda İçtihad Evi

Tarihi Te’sisi :

1904 — Genève Yirmi yedinci sene

1 Ş u b a t 1 0 3 2

D İ N , D U ‘ A v e II A L K

« Ciimhuriyyet » gazetesi çok mühim bir fikri ileri sürdü: Mahlukun halikına ‘arz ede - ceği heyecanlar, ma‘nasını anladığı kelimelerle ifade olunmalı. Bundan daha mantıkî bir iddi‘a olamaz .

Bir milletin dinsiz olması mümkin , hattâ ca’iz değildir, fakat ortada din denile bilecek ya‘ni vazifesini bilen ve ifa eden bir din olmalı.

Halk kur‘anın tefsirlerini okuyamaz ve her müfessir kendi kafasına göre anlamak ve tefsir etmek zaruretinde olduğu için bunları halkın okumasibile zilin teşevvüşünden başka bir şeyi rnüntic olmaz. Biz K u r a n ! K e rim i, ma‘na - sini anlamaksızm okuyan bir müslüman mille­ tiz; fakat bunun dos doğru ma‘nasi dinsiz bir milletiz demekdir. Kur’ani biz türkeesinden okumaliyiz ve bizim kur'animiz türkee kur’an dır . Eğer türklerin de miislümanlığı kabul edeceğini derpiş etseydi Allah C e b r a ’il ‘a le y h is s e la ın a arabcasile beraber bir de Türkee kur’an tebliğ etmesini etnr buyururdu. Bundan başka Allah. Türk e kâfi zekâ vermiş olduğu için kur’ani türk diline heman çevire - rek Allahın sözlerini anlamak isteyeceğimiz ve bunu yapmakda bu kadar gecikmeyeceğimiz me’muli İlâhî idi .

Nemazlarda okuduğumuz kur’an ayetlerinin ma'nayi şeriflerini anlamayız . Bu vaz'iyyet Allahın huzurunda gülüne olmak vaz'iyyeti dir; bize çocukluğumuzdan beri her sabah okumak emr olunmuş bir du‘a ve Allaha bir lıitab ti istid‘a olan

ı^ j U I j\> . Ui çcZ i I ı_j l y VI |j

kelimelerini Allaha hitaben okurken ey Türk kulum ne isteyorsun dese bu du‘ayi okuyan ne istediğini bilmediğini ve bu kelimelerin ma'nasını bilmediğini söylemeye mecbur olmazmı?

Bir gün yeni çerilerden biri bir yehudiyi müs- liiman etmek istemiş, palasını çekmiş « Ulan çabuk müslüman ol yoksa palayi başına indi - r iri m » demiş, yehudi aman ağam peki m üs­ lüman olmaya hazırım, söyle ne yapmalıyımki müslüman olayirn demiş . Yeni çeri cevaben « Yediği halta bak onu ben bilir miyim» demiş; vaz‘iyyet ‘ayni vaz‘iyyetdir . C iim h u riy y et gazetesi Kur’an türkeeye terceme etmeli. Du‘a türkee okunmalı diyor .

Nitekim İncili şerif, 'ibranice iken her millet kendi lisanına terceme edilmiş İncili okur ; bundan dolayi İn c il e hürmet azalmamışdır .

14 Şubat 1328 tarihli ve 54 numrulu İc ti- h a d ııı 1221 inci sahifesini ‘aynen aşağiye nakl ediyoruz: aşağı yukari yirmi sene evvel bu hususda nasil düşünmüş olduğumuz ‘ayan, beyan görülür :

MEŞİHATI CELlLENİN TA‘MÎM ETDIĞI DU‘A

I f^ --- ---} ?

^ 1 j AplS"* ûV-3 O-3 ,

4/ O İV i ^ l a (_Aj ş a;.İ i 0^ J d* S y^ J.U.Aİ1 } fŞ’iyi-' j ı_-Ucd' )

¿11 y G, d 4-.'^’ ¿İT )

(4)

5652 I Ç T I H A D

İCTİHAD

Yukarıya‘aynen yazdığımız du‘a, Babı Meşi­ hat tarafından yüz binlerce tab‘ olunarak ibtida’ı' ve tâli mekteblere tevzi1 ve bunun 4444 def'a <etfali müslimine okutdurulması emr olünmuşdur. Elimize geçen bu nüshasını ( Menba‘ul‘irfan ) mektebine müdavim on iki yaşında bir çocuk- dan aldık . [1]

( tctihad ) m içtihadı şu merkezdedir: Du‘a kalbi, Allahına rabt eden bir vecd ü heyecanın ifadesidir. Bu cihetle du‘ayi teşkil eden keli - meler du‘a edenin en ziyade mahremi can ü vic­ danı olan kelimeler olmak tabi‘îdir . Bu dua Arabcadır. Ma‘naSını on iki yaşındaki Türk çocukları değil kırk iki yaşındaki her arab dahi kolay kolay anlamaz . Du'a 4444 d e fa değil, vicdan ü canın arzu ve şiddeti heyeca­ nına göre tekrar olunmalıdır. Du'adân maksud celbi nusret ise bu suretle , yalnız bu suretle nusrete mazhar olmaya ümid var olmak ‘ada­ leti mutlaka’i flâhiyyeye karşı bir gaflet ve ma‘sıyetdir .

V akfa Allah: ^*¿.1 ¿V n »diyor. Fakat bunun maniasının, ma‘nasını anlamadığınız keli­ meleri 4444 d efa okuyun, size her istediğinizi veririm demek olmayacağı çayı tereddiid de - ğildir .

Du‘anın a ‘lâsım Bulgarlar etdiler : Otuz bu kadar sene çalışdılar ‘ırklarını kuvvetlendir - diler , teşkilâti idariyye programlarile değil, bizzat tanzimi idare ve icrayi hüsni idare ile meşğul oldular. Zafer , hifzı istiklâl esbabını hazırladılar : Vatana, hürriyyete, memleketle - rinin bir istikbale malik olduğuna iman etd i­ ler. Bu kuvvet iman ile gece gündüz sa‘y et­ diler . « Vı ¿>uou » yi müsliimanlardan

[1] Bu çocuk Peyami Safa idi . [ Haşiye’i 1932 ]

bin kerre daha eyi anladılar. Biz sahte müslı'i- man ve sahte insanların yapdığımız gibi irfan- sız, iz‘ansız olarak , bir impratorluğun hattâ küçük bir kariyenin bile beka bulacağına inanmadılar. Bulgarların sırrı mıızafferiyyet - leriııi anlamak istemcisiniz? Bazularını, köylü - lerinin ‘afiyetlerini, İaşelerini, havas v e ‘ava - minin dimağlarını mu'ayene ediniz. Bizim kafa taslarımız boşaldı. Derilerimizin içinde et, ke­ mik ı kan kalmadı. Köylerimizde köylü , köy - Kilerimizde köy kalmadı . Anadolu boşaldı . Anadolu hastadır> Anadolu ölüyor. Adam ba­ şına Devlete bir lira veren Anadolunun sıhhati için Devlet bir kuruş vermeyor. işte Devletin 1328 budcesi : Umun sıhhıyye’i ‘umümiyye için verilen para 9,799,629 kuruşdan ‘ibaret - dir.[2j»

Bu satırların Osmanlı impratorluğu zenıa - nında ve 20 sene evvel yazılmış olduğunun göz önüne alınmasını rica ederiz.

Evet biz herkesin dindar olmasını isteriz , fakat bizim için D in d ar y a ln ız o a d a m

dır k i h a k ik a ti a ra r, h a k ik a ti d ü şü n ü r, h a k ik a ti s e v e r . Dindarlığın bu felsefi ma‘-

nasile her kesin dindar olduğu gün Din, hem lâlıutî hem nâsutî müesseseleriıı en yükseği en derini ve en güzeli olur.

Aramak ümid eseridir; düşünmek İşıklanmak d ır; sevmek güzelleşmek ve yükselmek dir . Bizim anladığımız ve mütedeyyini olduğumuz din bu üç dürlü fa‘aliyyet meııba'ıdır. %

Din kitabını ya‘ni Kur’ani Kerimi, halk , kendi dilinde okur ve anlarsa sâlim ve sâdık ma‘nasile dindar olur ve ancak o zeman, hakkile

dindar olur .

24 Kanuni sani 1932 İctihad

[2] 49 Numrulu ( İctihad ) m Yanğın var! meka - leşini mutlaka okuyunuz.

I)r. G u sta v e Le D o n v e M a th ıfa t

Bütün dünya Matbu'atı büyük mütefekkir zekâsının mahsuldarlığından çok balıs etdi . in vefatı münasebetile, merhumun ‘akıllara 25,682 numrulu h e T eıııp s gazetesi UN

(5)

I Ç T Î H A D 5658

üstadın feyyaz zekasından uzun bahs etmek - dedir. Büyük hakimin ölümünün en az in'ıkâs yapdığı yer Türkiyedir . Yevmi arkadaşlar telgraf agence lerinin verdiği ölüm haberini neşr etdiler. C u m h u r iy y e t gazetesi Abdullah Djevdet ve Celal Nuri Beyleri ta‘ziye etmeli diyerek bir az mezahî bir eda ile bu ölümü mühimsemez göründü . S o n P o s t a kendisine verilen uzunca bir mutala‘ayi neşr etdi. R e ­

s im li Ş a r k mecmu'ası kânuııı sani 1932

nüshasında ustada, içinde ölüm döşeğinde alın­ mış bir resim de bulunan uzun bir ınekale tahsis etdi. U y a n ış mecmu‘ası da 7 kanuni sani 1932 tarihli nüshasının üç sahifesini bu büyük ölünün ölmez eserlerini saymaya ve az çok anlatmaya lıasr etdi. 11 kanuni sani 1932 tarihli V a k it gazetesi F ik ir h a y a ti ‘un - vanli sütununda ‘aynen istinsah etdigimiz şu satırları yazdı :

A p tu lla h C evd et B ey v e G u sta v e L e B o n

Aptullah Cevdet Bey Gustave Le Bon un vefatı münasebetiyle içtihat mecmuasında bir mersiye makalesi yazdı: Doktor , bu makale

-sinde büyük mütefekkir hakkında diyor ki : « Gustave Le Bon bir dahidir, fakat mütebellir, sabit, ve tek şekilli bir dâhi değiL mütehavvil ve müteaddit şekilli ( Polymorphe ) bir dâhidir. Su dan çıkınca ölen bir balık değil, kara - da da yaşıyan ve her muhit içinde meyva veren bir hayat oldu . »

Aptullah Cevdet Bey in Gustave Le Bon karşısındaki hayranlığı derecesini göstermek için yalnız bu hükmünü görmek kâfi gelir . Bazıları Doktorun bu hayranlığını onun için bir noksan olarak telâkki ediyorlar. Hâlbuki hakikat hiç de öyle değildir . Yer yüzünde kıymetli insan çoktur ; fakat bunlar arasında dâhi olanlar pek nadirdir. Mademki her kıy - metli insan bir dâhi olamıyor; şu halde her ferdin dâhilerden birini intihap ederek onu anlamakta ve öğrenmekte ve muhitine öğret - inekte ihtisas peyda etmesi , fikir sahasında kendi vazifesini yapması demek değil midir?

İşte Doktor Aptullah Cevdet Bey de hiç olmazsa bu noktadan kendisine düşen vazifeyi yapmıştır. Bu itibarla Gustave Le Bon a karşı onun hayranlığı bir noksan değil, bir meziyet

eseridir * * *

T E K S İR İ N Ü F U S U N F A ’İD E L E R İ

1 — Nüfusun çokluğu rekabeti tevlidi istih- salat ve serveti tezyid eder. Filhakika! nüfu­ sun kesreti mücadele’i hayatiyyeyi, mücadele’i hayatiyye ise terakki ve tekâmülü iııtac eder. Bu sayede memleketin ihtiyacatmdan pek çoğu dahilde i'mal ve tedarik edildiği gibi fazlası da harice ilırac edilir . Neticede memleketin servet ve ‘ümranı , halkın rifah ve sa'adeti artar .

2 — Nüfusun tekessiirü , efrad arasında tevlid etdiği rekabet sayesinde erbabı fen ve san'atın, eshabı ‘ilm ve ihtisasın tekessürünü intaç eder . Haricdeıı mütehassıs celb ve istihdamına lüzum kalmaz .

3 — Nüfusun çoğalması ‘askerin güzideleş­ mesini ve hidmeti mecbure müddetinin tena - kuşunu intaç eder . Her sene kur‘a efradının mikdari mu‘ayyeıı olan ilıtiyacdaıı fazla olur .

Memleketin mudafa‘a ve muhafazasına me’mur olan ‘askerler , büyük yekûnlar miyanından seçildiği için, ordu , bedenen güçlü ve kuvvetli bulunan ve teşekkiilatı kusursuz olan ğiizide lerdeıı teşekkül eder . Maddeten ( Bedenen ) mükemmel olan ordu ıııa‘nen ( Ruhan ) de mükemmel olur.

Kur‘a efradının ihtiyacdan fazla bulunması, %

‘ayni zeınanda hidmeti mecbure müddetinin de tenkisini ve hattâ her sene kur‘a efradının bir müddet te’ciliııi iııtac eder. Bu suretle orduya alınacak efradın ‘a’ile ocağından infikâki kısa bir zemaııa inhisar edeceği gibi ııeşv ü ııümayi tamını bulmak için de vakit kazanmış olu r.

4 — Nüfusu çok olan memleketlerde erbabı servet ve yesar artar . Memleketin Luıarı ve menabi'i ibtida’iyyeniıı işledilmesi hususunda

(6)

5654 r Ç T I H A D

yerli sermaye fa’ik bir mevki4 tutar. Haricden fazla mikdarda yabancıların geliib yerleşmesine ve her hususda rekabetde bulunmasına imkân kalmaz. Filhakika, yabancılar en ziyade era - zisi geniş, nüfusu az ve serveti medfun bulu­ nan yerleri arar ve böyle yerlere akın ederler. Bunun neticesi de, pek aşikâr olarak , esareti iktisadiyyedir. Bina’en'aleyh , nüfusu tekessıir eden memleketlerde memleketin öz evlâdi me- yanmdan nüfus nisbetinde bir çok erbabı ser­ vet ve teşebbüs yetişeceği için ecnebilerin iktisaden istilâsi ve memleketi esareti iktisa - diyye altına almaları tehlikesi kalmaz.

5 —- Nüfus çoğaldıkça ihtiyaç artar, ihtiyaç ise mesa‘iyi ve biln^tice i'mar ve refahi tevlid eder. Her tarafda miiessesatı nafi'a ve iktisa - diyye vücude gelir. Erbabı fen ve san'at ço­ ğalır. Bu münasebetle memleketin serveti mü­

temadiyen artar. Refah ve sa'adeti 'umumiyye viicud bulur .

6 — Nüfusun çoğalması, memleketin dere- ce’i vüs'atma göre , bir haddi mu ayyene vasıl olunca, miihacereti zaruri kılar . Hicret eden vatandaşlar, gitdikleri yerlerde tedricen kesa­ fet peyda ederler. Hükümet bunların gitdikleri memleketlerle siyasî ve İktisadî münasebata girişir. Hicret eden vatandaşlar ‘ayni zemanda yabancı memleketlerde memleketi ve milleti temsil ederler ve tanıtırlar . Bundan başka kazançlarının bir çoğunu memlekete gönderir veya getirirler. Bu suretle maddeten ve ma‘neıı serveti maliyyenin artmasına hidmet ederler . Hattâ diye bilirim k i , mahacirler, memleketi , diplomatlardan ve mekalelerden daha eyi tanıtırlar.

Dr. M. Mazhar

FELSEFE’İ TARİHDEN

TARİHİN YENİ ‘AMİLLERİ

D ü n y a n ın İk tisa d i te k â m ü lü v e r e fa h ın y e n i ‘u n su r la r ı

işçilerin yevmiyelerini maliyyet fi’atı ta'yin etdiğindeıı ve bu keyfiyyet ne işçilerin, ne de patronların iradesine tabi1 olmadığından mali - yet fi’atım artırmaksızın yevmiyeleri artırma­ nın mümkin olub olmayacağı aranılmak iste - nildi •

Hail olunamaz görünen bu mes’ele, «Ratio­ nalisation du travail» tesmiye olunan şey’e varan tecrübelerle kısmen hail olundu.«Rationalisation du travail», maliyyet fi’atını artırmaksızın rand manı artırmaya müsa'id bir usuller « Seri » sinden müteşekkildir , haddi zatında pek â'lâ olan Rationalisation fazla inkişaf ederse yeni işsizliğin müvellidi olan bir fazla istihsale mün­ cer ola bilir .

Ba‘zı ‘unsurlarını serd etdiğimiz İktisadî icabat « Seri » sinin ez cümle maliyet fi’atının inmesinin niha’î neticesi, mu'azzam

dariissana-‘aların, içinde, sa'yin mütezayid ihtisası [Spé­ cialisation dü travail] daha tasarrufkârane bir Raııdeman alınmasına müsa'id olan mu‘azzam darüssana'aların ilıdasi oldu. Da’ima daha ge - niş , bina’en‘aleyh daha masraflı darüssana‘a ihtiacı bunların ihdasını maşeri [ Collectif ] kılmaya sevk etdi : pek az sanayi' sahibi , bunları inşa edecek kadar , zengin olduğundan mühim darüssana'aların bir çoğu bu gün Ano­ nim şirket haline konmuşdur ve binlerce hisse­ darların malidir.

Binaen'aleyh ta ‘dad etdiğimiz İktisadî ica - batın neticesi , ferdî sermayedarlığın ma'şeri sermayedarlığa istihalesinde buluniyor. Bu Col­ lectif sermayedarlık [ Capitalisme ] Sosiyalist - lerin te’emmül etdikleri ve neticesi da’ima ma­ liyyet fi’atını artırmak ve binaen'aleyh

(7)

amele-Î Ç T I R A D 5655

ııin gündeliklerini azaltmak olan « Etatiste » sermayedarhkdan farklıdır .

Maveka‘ler isbat, etdi ki Karl Marx ın iddi‘asına muhalif olarak, Muttehide'i Amerikada Trust ler ‘adedi artan bir çok eller arasında taksim edilmiş buluniyor . M. Paul Reynaud nazarı dikkate ‘arz ediyor ki « 1917 de ancak 7659 hissedarı bulunan Standar Oil un 1926 da 77200 hissedarı vardı . ‘Ayni müellif ‘ilâve ediyor, diyor ki, büyük bir teşebbüs patronun ve işçinin müşterek bir işi olur .

Amerikalı işçilerin , Avrupa Socialisme ini ne kadar derin istihkar ile gördükleri anlaşılır. Avrupa Socialisme i , onlar için her cehdin felcinden , Etatist bir esirlikden ve sefaletde müsavatdan başka bir şey temsil etmez .

İktisadî yeni büyük ‘amiller içinde en zi - yade fa‘al olanlarından biri, hadiselerin her sınıfında sür­

a tin da’iuıi art­ masıdır . Bu­ nun te’siri , hatırlatılması fa’idesiz olma­ yan ‘ilmi ka­ nunlardan neş- ’et eder .

Kâ’inatın büyük sabiteleri hareket ya‘ni kuvvet ve harekete mukavemet ya'ni maddenin esasî hassası olan ‘ataletdir .

Mihanikin T = 2 esasi mu‘adelesi kitle ve siir'atin her birinin kendilerine ‘a’id rolle - rini ve neticeyi ta‘dile uğratmaksızın bu iki ‘unsurun nasıl yekdiğeri mekamına ka’im ola bileceğini gösterir [*]. Bina’en‘aleyh kitlelerin küçüklüğünün yerine süratlerinin tezayüdii ikame edile bilir. Topçuluğun büyük terakkisi büyük sür‘ati lıa‘iz küçük mermilerin za‘if sür‘atli iri mermilerin yerine ikame edilmek - den ‘ibaret olmuşdur . * V.

[*] T, temps ya‘ni zeman , m, nıasse ya‘ni kitle , V. vitesse ya‘ni sür‘at kelimelerinin ilk harfleridir .

A. D.

Başka yerde gösterdim ki bir yüzüğün taşı­ nın konduğu da’irede dönen ve yalnız devrinin sür1 atiIe binlerce lokomotif kadar buhar beyğir kuvveti husule getiren gayet küçük bir kıirre- den müteşekkil nazarı bir makine tasavvur

oluna bilir .

Sür tin kitle yerine ikamesi , sanayi‘de her gün daha ziyade lıayyizi fi‘le çıkarılmakdadır. Eski su cereyanlarının türbinlerde mu‘azzam kitleli fakat za‘if sür‘atli motorlar kullandı - yordu. Dağların eteklerinde mü’esses, su taz - yikile işler yeni dariissana‘alar yalnız bir kaç centimetre kutrunda fakat devr siir‘ati pek ziyade türbinler kullanırlar. Bu motorları işle­ ten su hâzinesinin yüksekliği sayesinde rand - man ‘aynidir . Henüz pek yakın bir devrde makinelerin siir‘ati pek mahdud idi , çünki insanın, hayvanların, rüzgârın ve su cereyan­ larının kuvvetinden başka bir muharrik kuvvet hemen hemen bilinmiyordu . Taş kömü­ ründe mevcud tahrik kudreti keşf olunduğu vakit makine­ lerin sür‘at ve ‘adedieri der -hal çoğaldı . Makine hayatile sür‘at devri doğmuşdu . Dariissana‘alar , bir mikdar mer'i ‘amele istihdam etmeye devam ediyorlar fakat bunların yanında, istihsali ‘azim mikdar da çoğaltan bir sürü gayri mer’i esirler çalışır. Bu esirler sürüsü taş kömüründen çıkan k u v ­ vetlerdir .

A v ru p a H a r b in d e n a lın a n p s y c h o - lo g ia ’i d e r sle r de gösterdim ki Almanyanın

harbe girdiği v a k it, toprağından cıkarmakda bulunduğu 190 milyon tonilato taş kömürü 950 milyon amelenin randmanını temsil ediyordu. Bina’en4aleyh o devrde Almanyanın gayri mer’i işçilerinin mikdarı 950 milyondu, ya‘ni S tatis- tiklerin gösterdiği 65 milyon normal Alman nüfusundan pek çokdu denile bilir.

* * * T ^ l K U R U P U N A R V E R Ü Z G Â R L A R S ıc a k b ir y a z g ü n ü n ü n s u s a m ış y ü r e ğ in e , Y ık ılm ış, ç o k d a n s ö n m ü ş punarlaı* n e le r s ö y le r ! K a ra n lık d a a c , su su z a ğ la y a n la r ı v a r d ır , Ş a ‘iı*in k u la ğ ın a r ü z g â r la r n e le r s ö y le r ! 13 Mayıs 1931 A. D. -A- A J U U U U İ . A. A.. A. A jÛ

(8)

5656 I Ç T Î H A D

Modern hayatın bütün hadiselerinde bilhassa servetin vücude getirilmesinde süratin galib rolıı meydana çıkar . Servetin vücud bulması paranın tedavül sür‘atine nıerbutdır.

Mihanik de bir kitlenin küçüklüğü sür‘ati - niıı artmasile ta ‘viz oluna bildiği gibi serma - yenin büyüklüğü yerine de sür‘ati tedavülü ka’im ola bilir . Modern ticaretde mühim olan emtPamn satışı üzerinde yapılan kâr asla d e ­ ğildir, mühim olan, bu emti‘anın yenilenme­ sinin sür‘atıdır. Aşikârdır ki, bir meta'm yalnız yüzde 5 kârla sık sık tekerrür eden satışı uzun müddet mağazada bırakılan ‘ayni meta'm yüzde 50 kârla satışından daha ziyde müsmir ola bilir .

Beynelmilel miinasebatda da sür‘at galib bir rol oynar. ‘Ameliyyen mesafeleri azaltarak, vaktile birbirlerini tanımayan kavmleri temase getirdi ve ekseriya tarzı maişetlerini değiş - dirdi . Pek uzun olmayan bir zeman evvel , Paris den Marseilles e gitmek için 15 gün lâ - zımdı. Tayyarenin terakkisi ile ‘ayni mesafeyi k at‘ etmek için» yakında , üç ila dört sa‘at kifayet edecek.

Fakat mesafelerin yaklaşması ekseriya ka- vmlerin menfa'atlarını birleşdirdi isede henüz hissiyyatlarmı birleşdirmedi . Iktisaden biri - birine bağlılık zihnen biribiriııe bağlılığı vücu­ de getirmiyor .

Sür‘atin artması maddi 'alemden Psycholo- gia’i ‘aleme ittisa1 etdi . Modern insan daha seri‘ bir ğörmek, his etmek, ‘aksiiPaınelde bu­ lunmak tarzına malik göriiniyor.

Eğer günlerimizin imtidadi bu günler esna­ sında yapılan iş mikdarı ve toplanan ihtisaslar yekûnu ile ölçüle bilseydi denile bilirdi ki sür­ a tin elde edilmesile hayatın uzunluğu ‘azim mikdarda artmışdır.

* * *

Şimdiki medeniyyeti, bundan evvelki mede- niyyetlerden ayıran, ez cümle, siir‘atdır.Sür‘at bir yere toplanarak, kavmlerin, kanun vazı‘

-larmın ve Kralların iradelerine hakim olacak kadar kuvvetli, cihanşümul isimsiz bir saltenet teşkil etmeye meyyal alan İktisadî kuvvetlerin en mühimleri arasında bulunur.

Bu yeni kuvvetler, bunlara intibak etmeyi bilen milletleri terakki etdirecek ve böyle bir intibaka kabiliyyetsiz olan milletleri muhakkak bir inkıraza sevk edecekdir.

Bu gün cihanın ma‘ruz olduğu İktisadî isti­ halelerin serisini, tedkik edemeyerek en mühim­ lerini kısa mülahazalar halinde icmal edeceğim:

*** Aşağı yukarı bir ‘asır evvel, kavmler bir­ birlerine temamen gayri merbut idiler. Bu ğiin yalnız olarak yaşayamazlar .

*** Akvamın modern ‘alede biribirine bağlılığının isbatlarından birini Muttehfde’i Amerikanın harbe girmesi teşkil etdi. Ken­ dilerine hiç te ‘alluk etmez görünen bu harb, cihanın yeni İktisadî inkişafının neticelerinden biri oldu .

*** Akvamın biribirîerine bağlılığı hase - bile, lâ ‘aletta'yiıı iki kavm arasında vakı‘ bir harb ister istemez bütün milletler arasında vaki* bir harb olur.

*** Zahiren biribirinden ayrı olmakla bera­ ber cihanın muhtelif memleketleri, hali hazırda büyük bir sına‘i imperatorluk teşkil ederler.

*** Ba‘zı memleketlerin malî şevketleri , eski şevketi ‘askeriyyeden pek çok daha büyük bir rol oj»ıamaya meyyaldir. Amerikalıların bu günkü tefevvukları, şundandır ki, malî feyzleri sayesinde bir çok Avrupa sanayiinin sahibi olmuşlardır .

Bu hadise, sulhu muhafaza için , belki , Cem’iyyeti Akvamın bütün hukuki kararların­ dan daha ziyade mü’essir olacakdır .

Yukaridaki basit ta‘dad, Kralların, Kanun vazPlarınm ve bütün fırkaların nazariyyecileri- nin iradelerinin, hali hazırda dünyanın İktisadî seyrini idare eden büyük icabat karşısında, ne kadar ‘âçiz kaldığını göstermeye kâfidir.Tarih hiç bir zeman bundan daha kat‘i dersler vermiş

(9)

IÇ T I I I A D 5657

M A K İ N E Y İ C A N L A N D I R A L I M

İ N S A N L I Ğ I K U R T A R A C A K T I R

Yazan : ROGER FRANCQ, Ingenieur des Arts et Manufactures

Mme Gina Laıııbroso nun La R a n ç o n dil MaclİİnİSllie adlı eserininin bir tahlilini İçtihadın 333 ve 334 numrularına dere etdik. Otenkid ve tahlil makine hayatına mu'arız bir nokta’i nazar almışdı. Diğer bir munakkid, mühendis olduğu için daha salahiyyetdar olan diğer bir munakkid makine hayatının büyük hid- metlerini gösteriyor; bunu da ‘aynen terceme ve neşr ediyoruz. Mes’eleyi yalnız bir cebheden mutala‘aetdir- mek istemeyiz. Makine insani esirlikden kurtarmak isti'dadındadır . Eğer insanlar , esirliklerinin makineden geldiği fikrine düşüyorlarsa, bu, esirliğe götürmesi lâbud olan bir basiretsizlik eseridir. A. D.

Avrupada Makineyi itham etmek moda hükmüne girmiştir. Edipler, sairler ve filozoflar zamanımızın felâketlerini izahetmek için Maki - nenin fenalıklarını sayıp durmuşlardır. Makine, kendilerini ecdatlarının meşakkatli yaşayışla - rından kurtararak rahat bir konfor içinde va - kitlerini geçirmelerini temin ettiğini unutuyor­ lar. Yine bu muharrirler unutuyorlar ki bütün cihanın istifadesine arzedilen eserleri yahut cihanı dolaşırken aldıkları seyahet notları , matbaa sayesinde milyonlarca nüsha, intişar edi • yor. Telgraf, telefon, telsiz-telgraf, radyo gibi bugünün teknik terakkiyatı başka bir zemanda ya hiç meydana gelmez veya pek mahdut bir sahaya

inhisar ederdi .

Bu gibi kimseler makinenin, insanı güzellik ve büyüklük menbaı olan tabiattan uzaklaştı - rarak zahirî ve maddî bir terakkiden başka bir şey olmadığı yolunda esassız iddialarda bulunu­ yorlar. Son zamanlara kadar yazılan eserlerin ekserisi bu fikirden ilham alıyor .

Bunlar arasında bir filozof,«Comte de Keyserling»

Makine devri

nin aleyhinde yazılar yazıyor. Mme « Gina Lambroso »

Makinenin J'idiyei-

necati

ismindeki yeni çikan eserinde makine mütehassıslarının yeni yeni icatlariyle cihanın intizamını ihlâl ederek milyonlarca işsizin sefa­ letini mucip olduğunu iddiaya kadar varıyor . Mühendis arkadaşlarım böyle bir itham ile istihza etmesinler!

Problemlerin künhüne kadar nüfuz etmeye vakti ve kültürü müsait olmiyaıı halk zamanımız gibi

pekbulanık zamanlarda bu basit izahata kolayca

kapılır . Halkın bu gibi fikirlere kapılınaması lâzımdır. Aksi takdirde efkârı uınumiyenin te­ siri altında asrî medeniyetin yegâne muhasse - natı olan bu saadeti az bir zaır^,n zarfın­ da harap edebilir :

İnsanın sarf edeceği

kuvvet yerine makinenin sayini ikame

etmek,

Kitabın birinci kısmı eski zamanların ic a t­ larını gözden geçiriyor. Bu gözden geçirme bize eski kavimlerin sinaî ve teknik gayretlerini hatırlatıyor.

Çin, Mısır> Yunan ve Romalılar bize meto- dik, fennî aramalarla güzel hünerlerinin izlerini bırakmışlardır .

Evet, bunları biliyoruz. Fakat hayretimizi mucip olan bu büyük eserler , binlerce insan

hayatı feda olunarak meydana gelmiştir. Avrupanın büyük kiliseleri, İslam memle - ketlerindeki muazzam camileri, Orta Zamanın fennî mimarisini tastik ettikleri gibb ihramlar, Romalıların su bentleriı Yunanı Mısır ve Asya- nın mabetleri de eski zaman tekniğinin mimarî kudretini ispat ederler.

Bu eserleri meydana getirmek için nekadar esirin hayatı yıpranmış, hattâ mahvolmuştur?

Mme« Gina Lambçoso » eski zaman sanatı - m meydana getirmek için bir çok insanların hayatı feda edildiğini unutuyor. Medeniyetleri gözünün önünden sathî nazarla geçiriyor ve bir mütefekkir muhakemesiyle, bu zafer takı olan eserlerin zavallı işçilerinin muazzam gayret­ lerinden bahsetmeyi lüzumsuz görüyor .

(10)

-5658 IÇ T t H A D

dir. Lâkin bu medeniyeti yapan halkın derin ve adsız kitlesidir.

Ne bahasına ? Mesele buradadır.

Bu meseleye ne Mine « Gina Lambroso » ne de « Comte de Keyserling » temas etmiyorlar . Doğuş veya kültür itibariyle aristokrat olan bu gibi kimselere göre bunu düşünmek ‘amiyane bir iştigaldir . Onların anlamak cehdi İçtimaî sınıflarının hududiyle tahdit edilmiştir.

Makineyi tenkit edenler eski zamanın bina­ larının ağır ve yıkıcı işlerini tatmiyan kimse­ lerdir. Bu tenkitler , vazifesini hakkiyle ifa etmediği için hatasını affettirmek mecburiye - tinde olacağım ve hesap vermek zamanının yakın olduğunu aıılıyan, ve makine hayatının başında ^ılunan bir smfı tebriye ettirmek ga­ yesini istihdaf ederler. Bu neye benzer ? Beceriksiz bir işçinin aletini itham etmesine...

Tiirkceye çeviren : M. KEMAL

[ Sonu gelecek sayıda ]

Ş İ 1 İ'R B İ R K İT A B E [*] Zair!, Bil ki karşında Vazifesi başında Gözlerimi kapayan Yüksek özlü kahraman Bir dağ gibi yatıyor , Milleti ağlatıyor... Ebediyyet sarayı Muhterem Miralayı Sinesinde taşıyor.. O ölmedi yaşıyor ... İrfan E m in

[’] Tokat’ta vazifesi başında ölen Miralay Şerif B. merhum için .

SON EM ELİM

- Dr. Şükrü Osman Bey e -

Henüz çocukken elinden tutub yürütdü elim. Hayata kol kola girdik o gün bu gün, güzelim. Bu yıl başında o sevdaye bir çelenk örelim ; Hayata kol kola girdik o gün bu gün. güzelim.

Dizinde can vere bilmek ne bahtiyarlıkdır ! Seven gönüllere mev’ud olan bu verlıkdır . Sana kul olma bu ‘alemde şehriyarlıkdır . Dizinde okşanarak ölmek işte son emelim . [*]„

12 Kânımı evvel 931

['] Paul Verlaine bu vadide şöyle terennüm etmişdi: Mourir pour sa Patrie ou pour son Dieu, gaiment Ou pour l’autre, en ses bras et baisant chastement . La main qui te trahit, la bouche qui te ment !

Oeuvre Com. V. II p. 252

M ü essif bir z iy a 1

Aile’i fikriyemizden Sahne muharririmiz M. Ferit Beyin kıy­ metli pederi Şehit Ferik Selim Paşaza­ de ve aziz mulıibbi- miz İzzet Paşanın vefatını büyük bir te'essürle kayd edi­ yoruz .

Kırkbeşsene Bosna, Cezayiri bahri sefit, Selanik, Edirne, Van Trabulusu garp ve Konya vilâyetleri kaza ve Sancaklarında afif ve muvaffak hizmet­ lerde bulunan merhumun ufulü ile cidden mümtaz ve hayirhah bir muhip ve vatandaş kaybettik. Birbirinden acı kederlere uğrayan Ferit Bey oğlumuzla kardeşlerine kendileri kadar dilhun olduğumuzu temin ederiz .

M elııned R tı’uf B ey

Bir kaç giin evvel Eylül muharriri Ra’uf Beyin söndüğü haberini almışdık • Bunu da Hiizn ve te’essürle kayd ediyoruz.

Mes’ul imtiyaz Sahibi avukat İrfan Emin

(11)

Tarif de publicité dans

T {< Idjtihad »

Ltq, 1 pour chaque 3 centimètres de hauteur dans les colonnes de 1’ "Idjtihad,,. soit 3 X 8 centimètre carrés, par insertion .

Le prix des avis et annonces est encaissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de 1’ “Idjtihad,, dans lesquels les avis et annonces ont paru sont envoyés, aux intéressés, » titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq au minimum, par insertinon .

‘A K L I S E L İ M

Meşhur Ralıib M e s lie r nin Y o lta lr e ta­ rafından hulasa edilen bu eseri Dr. Abdullah Djevdet B. tarafından ba‘zı mühim haşiyeler ‘ilâvesile Tiirkceye çevılmiş ve basıhmşdı.

Arab harflerinin kaldırılmasından bir az evvel tab‘ı hitam bulan bu kitab ilk iki ay zarfında emsalsiz bir siir'atle satılmış ve ııus - hası azalmışdı . Bunun üzerine geçen sene ikinci def‘a ve yeni Türk harflerde de basıl - mışdır. Kitaba, mütercim, ba‘zı ma'nidar re - simler ‘ilâve etmişdir ve bunlardan ilk basılış için yapılmış bir danesini aşağıya koyıyoruz .

Eski harflerle basılmış nüshalar azalmışdır 528 sahifelidir fi. 1 liradır. Yeni Türk harfle­ rde basılmış nüshalar 135 kuruşdur.

« IÇTlHAD » K ütübhanesi

M e v c u d k i t a b l a r ı :

Kuruş Aklı Selim ( Eski harflerle) 527 sahifeli 100 Aklı Selim (yeni Türk harflerde) 135 Ralıib "Meslier„nin Vasıyyetnamesi 20 Ruh ul Ekvam (eski harflerle) 274sahife 100 Dün ve Yarın ( » » ) 254 » 100 İlmi ruhi ¡ctima‘i( » * ) 287 » 50 Adabı muaşeret rehberi ( Resimli, eski

harflerle ) 509 sahifeli 150

Gıullame Teli 100

Dilmesti’i Mevlana ( Eski harflerle ) 50 Bir Zekâyi feyyaz (Eski harf ve resimli ) 25 Mekârimi ahlâkiyye ve Din(Eski harflerle) 25 Karlı Dağdan SesCAB. Djevdetin Şi‘irleri)100 Harb ve sözde İyilikleri (Eski harflerle)

219 sahifelik 100

Asırların Panoraması (Eski harflerle,

resim 'l). 246 sahifelik 100

Felsefe'i istibdad ( Eski harf )A]fieri nin,

resimli 272 sahifeli 50

Ruba'iyyatı Khayyam ve Türkceye -

tercümeleri. (Eski harflerle) resimli, 150 Persefon-Esatiri nefis bir menzume 75 Avrupa harbinin Psikolocyası (Eski harflerle)

resimli, 708 sahifelik 150

Bankalar ve muamelâtı (Eski harflerle) 50

Yollar ve İzler 50

‘Ameli Rulıiyyat 100

İngiliz Kavmi 150

Dimağ ve Melekâti 'akliye [Resimli] 200 İ h t a r : ITaricden siparişlere yüzde yirmi nisbetinde ta‘ahhndlu irsaliyye ücreti zam olunur. Siparişlerle beraber posta havalesi gönderilir • Havalenamenin vüsulu günü iste­ nilen kitab ta'ahhudlu olarak postaya verilir .

C um huriyet M ücellithanesi

Babıâli caddesinde « Karagöz » ittisalinde . Ki­ taplarım hem metin bir suretde, hem mutedil

(12)

Bütün

«

classique

»

kitaplarla diğer neşriyıjatı ve mektep levazımınızı

.

atmak için

İsla n b ııld a B e y o ğ lu İstik lâ l c a d d e sin d e 4 6 9

numarada :

LA G R A N D E L I B R A I R I E M O N D I A L E

Müessesesine müraca'at ediniz

Ş a r k i k a rib in en b ü yü k v e ç eşid ler i e n iy i in lih a b e d ilm iş k ita b h a n e sid ir .

• Telefon: Beyoğlu: 2710

T ü r k iy e SANAYİ* v e M A ‘A D İN B A N K A SI

Fabrikalarına ait

Y E R L İ M A L L A R P A Z A R I

İstanbul, Bâhçe kapu Birinci Vakıf han Telefon : İstanbul : 517

Mağazada münhasiren bankaya merbut fabrikalar ma'mulâtından ipekliler ve döşemelikler yünlüler, battaniyeler, kostümlük kumaşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve kalın bezler, metin ve zarif bavul, çanta, kunduralar ve saire topdan ve perakende olarak satılır.

HEREKE MENSUCAT FABRİKALARI MA‘MULÂT1

Satış mahalleri :

Yalnız topdan Herekede Fabrika merkezi, İstanbul ve Ankara da

YERLİ MALLAR PAZARLARI

Perakende için İslanbıılda Bahçe kapıda birinci vakıf han altında

YERLİ MALLAR PAZARI

A ıık a r a d a Ç o cu k S a r a y ı c a d d e sin d e

Yerli mallar pazarile İstanbul ve sa’ir vilâyetlerdeki bilumum kumaşçı mağazalarından ve terzilerden talep

ediniz-O s m a n l ı B a n k a s ı

b a n q u e o t t o m a n e

Sermayesi 10 milyon İngiliz lirası.

Umumî merkez : Galata Telefon : B. 36 Türkiyenin her şehrinde şu‘beleri vardır.

Dr. Yorği Fotaki M avromatis

E m r a zı d a h iliy e

Beyoğlu Venedik Sokağı M o

Cuma ve cumartesinden başka hergüıı 2,5 dan 7 ye kadar.

Çarşanba günleri parasızdır. ■» Telefon : B. 4707

K e p h a l g i n e

Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi‘ ağrı için müessirdir. Öksürük ve boğaz hastalıkları

O x y m e n t h o l

P E R U A UDİN Pastillerini alınız A i» r a lı a m E k ş i y a n Kerestecilerde No- 412

Depot de bois de construction en tous genres Telefon : Stamboul : 2827

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

aquifer - a consolidated or unconsolidated geologic unit (material, stratum, or formation) or set of connected units that yields water of suitable quality to wells or springs

The United Nations General Assembly at its 58th session in December 2003 agreed to proclaim the years 2005 to 2015 the International Decade for Action, beginning with World Water

finite-difference model - a computer approximation of a continuous (groundwater flow) system as a grid of finite, discrete cells..

epigenic karst- karst that develops from acidic or undersaturated water rising flowing downwards from the Earth's surface.. evaporite karst- karst developed in evaporitic rock

Environmental tracers are any natural or anthropogenic chemical compound or isotope in groundwater that can be measured and used to interpret sources of recharge and discharge, rates

The rapid expansion in groundwater abstraction over the past 30 to 40 years has supported new agricultural and socioeconomic development in regions where alternative surface

• By 2050, rising populations in floodprone lands, climate change, deforestation, loss of wetlands and rising sea levels are expected to increase the number of people vulnerable

Diyarbakır’da faaliyet gösteren Gıda Bankası’na 20 günde 4 bin 500 kişi yardım başvurusu yapması kentteki yoksulluğun boyutlarını gösterdi.. Yardım için