kapak
C U M A R T E S İ *
Milliyet
Cumartesi
7 Nisan 2001
Kahve kültürü
rkek
kültürünün
beş yüz
yıllık simgesi
kahvehane kabuk
değiştiriyor. Kimi
Avrupa İzafelerine
dönüşüyor, kiminde
kadınlar nargile
fokurdatıyor ya da
ailece ökeye
dönülüyor
MEHMET KENAN KAYA
mkaya© milliyet.com.tr
G
eleneksel kültürün önemli unsurlarından biri olan kahvehaneler son yıllarda giderek çeşitlendi. Artık İstanbul’un birçok semtinde hepsi “kahvehane” olarak tanımlanan ama birbirine hiç benzemeyen birçok mekan var. Bu çeşitliliğin oluşmasmda Türkiye’nin yaşadığı kabuk değişiminin yanı sıra, kadınların sosyal yaşama daha fazla katılmalarının da büyük bir rolü var. Şöyle bir tasnif etmek gerekirse, bir zamanlar işsiz güçsüz takımının uğrak mekanı olarak bilinen “geleneksel” kahvehanelere, artık “yan geleneksel”, “ modem” ve “postmodern”kahvehaneler de eklenmiş durumda. Tabii, geleneksel yapılarını koruyan kahveler hâlâ çoğunlukta ama değişim de giderek görünür hale geüyor. Öyle ki, her geçen gün yeni ve farklı kahveler açılıyor; “erkek kahveleıf’ne diğer cinsten konuklar ekleniyor; sevgililer Tophane nhtımında nargile fokurdatıyor ya da ailece ökeye dönülüyor. Hatta bazı kahveler Avrupa kafelerine benzer bir görünüm alıyor. Bu da, kahvaltı etmek ya da sabah sporu arasında dinlenmek için kahveye giden yeni bir müşteri profilinin oluşmasını sağlıyor.
Uzun sözün kısası, siz gece vakti televizyon karşısında şekerleme yaparken, kızınız “Baba, ben kahveye gidiyorum” demiyorsa, bu, hiç demeyeceği anlamına da gelmiyor.
öyleyse, yol yakınken buyur ola, zamane günlerinde yapılmış geleneksel, yarı geleneksel, modem ve postmodern kahve turuna..."
GELENEKSEL
Bu kahvelerin en ünlü ve işlek olanları Tophane'dekiler. Burada geleneksel kahvelerde görebileceğiniz her şey, bıçkın delikanlılar, evden
uzaklaştırılmış yaşlı amcalar; çay, kahve, nargile, okey, hatta nargile üzerine cila çekmek isteyenler için yabancı sigara ve puro bile var. Postmodern durum ise, bu kahvelerin müdavimlerinden kaynaklanıyor. Çünkü bir zamanlar nargile kahvelerine adım atması bile
yadırganabilecek kadınlar, genç kızlar, şimdi bir yandan nargilenin dumanını Nusretiye Camii'ne doğru savuruyor, bir yandan da partnerlerini mars ediyorlar; tabii, tavlada...
YARI GELENEKSEL
J
s Ö ’ B B ¿ 3 ’ e â
Yarı geleneksel kahveler bir yanıyla mahalle kahvelerine, diğer yanıyla da modern kafelere benziyor. Genellikle üniversite öğrencilerinin tercih ettiği bu mekanlarda, kızlı-erkekli tavla, okey, bilardo oynamak mümkün. Mahalle kahvelerine göre daha pahalı olduğu için müdavimleri de onlardan ayrılıyor. Yavaş yavaş, tavla ve okeyin yanında satranç oynamak, yalnız gelip kitap, dergi karıştırmak modası da başlamış durumda. (Genelde underground ve sol yayınlar tercih ediliyor.) Bunlar arasında en ünlü olanı da Beyoğlu'ndaki Demir Cafe'yle, Arnavutköy'deki Huzur. Deniz manzarası ve şık dekorasyonuyla yarı geleneksel kahvelerin çıtasını yükselten Huzur'un bir başka özelliği de sandviç, omlet, ızgara gibi yiyecekler de veriyor olması.
Fotoğraflar: ERCAN ARSLAN
p o s t m o d e r n
)
MODERN
En ünlüsü Bebek Camil’nin hemen yanındaki Bebek Kahve. Bir zamanlar, tipik bir Türk kahvehanesi olan mekan, kahvehanelerin yaşadığı evrimin de en tipik göstergelerinden biri. Öyle ki, sabahın erken saatlerinde dolmaya başlayan ve bir daha hiç
boşalmayan kahvede artık ne tavla, ne de okey oynayanlara rastlanıyor. Modernizm, geleneksel her şeyi hak ile yeksan ederek, kahveyi bilumum gazeteler eşliğinde kahvaltı edenlerin ya da sahil koşusunda mola veren sportmenlerin rağbet ettikleri bir mekana dönüştürmüş. Bebek Kahve ayrıca, gençlerin hafta sonu buluştukları bir merkez oluşu ve hayvansever sakinleriyle de ünlü.
Bunlar daha çok mahalle
delikanlılarının, "fazla dır dır ettikleri için" evden uzaklaştırılan yaşlı
amcaların ve akşamları portakal soyup, kayınvalidesinin meziyetlerini dinlemek yerine pişpirik oynamayı tercih eden "erkeklerin devam ettiği mahalle mektepleri hâlâ. Bu tür kahvelerdeki ambiyans da malum tabii: Bol bıyık, bol duman ve bol küfür. Eskiye göre değişen tek şeyse bir kablolu yayın nimeti olan Fashion TV. Bu kanalın kahvelerdeki etkisi o kadar büyük ki, kahve sakinlerinin gözleri ekranda arzı endam eyleyen mankenlere daldıkça, bir türlü gelmeyen okeyin de, tavlada atılmış gelenin de hükmü kalmıyor. Yalnızca, kalın sesli bir histeri korosu, içten içe "uğulduyor". Bu tip kahvelerin durumu o kadar vahim ki, en
underground'larından biri olan Küçükpazar'dakine ilişkin şöyle bir dedikodu bile var: Tuvaleti olmayan bu kahvede, müşteriler küçük abdestlerini kahvenin hemen karşısındaki duvarda gideriyor ve yıllanmış duvar her gün biraz daha çürüyor.
Taha Toros Arşivi