i
T A R f H l B A H İ S L E R
iiiiiimiiiiuimiiimimnumiimnimiiiiiimmiiiimnniiiiiiiminmiiimmnmiimiiiiiiiimimilmi
Medeniyetimize dair
Y azan :
t
Halûk Y. Şehsuvaroğlu
n
T ü r k milletinin a s ı r la r boyunca ve m u h t e li f devir l e r içinde devam etm iş medeniyeti h a k ik a te n göz kam a ş tı ra n b ir ihtişam içindedir. Yalnız biz bu sürekli medeni yeti b ü tü n d ü n y a y a lâyık olduğu ölçüde aksettirem em enin talihsiz liği içindeyiz.
T ü rk m edeniyet zincirinin son halkası olan Osmanlı devri altı yüz sene üç k ıt’ada h ü k ü m r a n ol m uş ve bu k ıt'a la r ü stünde sayı sız mimari eserler ve güzel sanat ların diğer örneklerini bır akm ış tır.
Geçen gün bir dostum, Sümer- bankın yayın lad ığ ı T ü rk ha lıla r ın dan örn e k le r kitab ın ı hayranlıkla s eyrederken (tabiî demişti b ir mil let dünyaya asırlarca yalnız kılıç v e tü fekle hâkim olamaz, bütü n bu piizel eser leri gördükçe hâk i miyetin asıl sebepleri daha iyi an laşılıyor. demişti). Bu sözlerin doğruluğuna iştirak ettim. F ak at bazı m ünevverlerim iz ve yazarla rımız Osmanlı İm p a ra t o rlu ğ u n u n çöküşündenberi kendi dedelerinin v ücude getirdiği bu b ü y ü k mede niyeti i n k â r h a tt â ta h k i r etm ek te âdeta zevk d u yuyorlar.
Yeni devri, eski devirle yalnız siyasî an la yışta bir ayrılık halin de görm ek va rk e n b ü tü n b ir me deniyeti, m uaşereti in k â r etm ek ve b u n la r ı âd eta söküp atm ıv a ça lışm ak hak ik aten hazin oluyor.
C um h u riy etin ilânı, h a lk hâk i miyetini tem in etm ek, m em le kete garplı b i r anlayış tarzı getirm ek ve geri kalm ış Türkiy eyi m u a s ır m edeniyet seviyesine ç ık a r m a k i- çin yapılmıştı. 1923 den bugüne k a d a r yeniı dâvala rın yolunda çok m es afe alınmış old uğunda da şüp he y oktu r. F a k a t b ü tü n bu gay retle ri s a rfed erk en b ü y ü k b ir me deniyeti in k â r etmiye çalışm ak da şaş ılaca k kadar bevhudedir. Bize göre genç C um huriyetin kuvveti böyle köklü b ir mazive dayanmış olm asından gelm ekte dir.
B ütü n öm rü n ü T ü r k sanatının ihyasın a verm iş te crübeli ve kıy
m etli b ir sanat ad amımıza A ta t ü r k zamanın da A nkarada bir ser ginin k u ru lm a vazifesini verm iş ler.
S anatkâr, A n k aray a gitmiş, ser ginin hazır lıkla rına başlam ış ve giriş yerindeki bir d u v a r boşlu ğuna da b ü y ü k h arf le rle (B ir mem lekete medeniyet, Güzel S a n a tl a r dan sonra gir er) cümlesini yazdır mış, sergiye A ta tü r k ve diğ er dev let büyükle ri gelmişler bu cümle dikkati çekmiş ve s a n a tk â rd a n mâ naşı sorulmuş, o da İçtimaî saha da yapılan in k ılâp ların gelecek nesiller için günün birin de tabiî sayılacağını, bugünün çocukları b ü y ü d ü k le r i zaman şapka giymiş olmayı, lâtin harfleri k ullanm ayı, tek kadınla evlenmeyi olağan hâ diseler şeklinde göreceklerini an latm ış ve fakat demiş siyasi re ji m l e r sanat sahasında ha m le le r yapabilir le rse, eser b ır a k ırl a rs a e- bedi o lu r la r ve ilâve etmiş misal ola rak da bir hain-i v ata n vardır.
Başını v u r d u l a r , kendisini la netle diler fakat bu adam h âlâ b ü tü n dünyada ismini yaşatıyor, h e r ta r a f ta onun devrinde ortaya konu lan sanat üslûbu aranıyor. Bu a- dam Fra nsa Kıralı XVI. Louis’dir. demiş. Bizim tarih im izde de II. A bdülham it v ard ır. Kendisine müs t e b i t dendi. Kızıl S ultan dendi. F a k a t Yıldız porselen fabrikasını k u rm u ş olması onu daima h a tırla tıyor, müzelerimizde, dünya m ü zelerinde, bazı zengin evlerinde Yıldız vazoları, m am u lleri, en na dide köşeleri işgal etm ek ted ir. Din li yenler bu haklı m üdafaaya kar şı ses çık aram am ışlar.
Biz m illet ola rak, b ü y ü k mede niyet, san at devir le rin den geli
yoruz. Bu d evirlerin izahını ve o rtay a koyduğu örn ek leri y apm a lı ve dünyaya bu ince medeniye ti güzel yayınlarım ızla ta n ıtm a lı yız.
Sü m erb an k ın ha lıla/UTUz h a k k ın d a n eşrettiği eser her T ü r k ü n gönlünde b i r şevk meşalesi yak acak m ü k em meliy et tedir. Böyle eserle re çok muhtacız, b ü y ü k medeniyetimizi dilsiz ve izahsız b ir şeklide b ır a k m ak h a k ik a te n hazin oluyor.
Son altı yüz senelik içtimai ha yatımızın henüz bir tarih ini bile ortaya koyamam ış b ulu nuyoruz.
Nasıl evle rde otu rm uş, bu evle ri nasıl döşemiş, ne y e m e k le r ye miş, birbirimizle nasıl görüşmüş, nasıl eğlenmişiz, nerede ise b u n la r b ir e r meçhul.
M im ar Sinan diye her sene gün le r te r tip edip basma kalıp n u t u k larla hançe re lerimiz i yırta rc asın a bağırıp dururuz. F a k a t henüz Si nan hakkın da bile derli toplu, e- saslı bir eser yayın lam ış değiliz- dir.
Asırlarca te k âm ü l ede ed e en güzel seviyeye ulaşmış sonra su k u ta başlam ış b ir m im arim iz var. F a k a t henüz b i r m im arî tarihimiz de kalem e alınm am ış tır.
Boğaziçi k ıy ıla rın da k u r d u ğ u muz ince m edeniyett en b u güne ne kaldı, yalıla rım ız ı y ık tık , fa k a t Boğaziçi hakkın da da bir eser vü- cude getirmiş
değiliz-D ünya m ille tle ri fezalard a dor laşmıya başladı. Biz hiç olmazsa eski ve b ü y ü k b ir m e d e n iy e tim b olduğu dâvasını g ürültüsüz, pr.| tırlışız f a k a t ilmi m eto d larla dü n yaya an latm ıy a çalışalım. Mügik- de, ti y a tr o d a beliren filizlerin de gelişmesini bekliyelim.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi