• Sonuç bulunamadı

Hatay ili Antakya ilçesinde yaşayan domların müzik kültürleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hatay ili Antakya ilçesinde yaşayan domların müzik kültürleri"

Copied!
119
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

HATAY ĠLĠ ANTAKYA ĠLÇESĠNDE YAġAYAN

DOMLARIN MÜZĠK KÜLTÜRLERĠ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Hazırlayan Erhan ZETEROĞLU

Niğde Aralık, 2017

T.C.

NĠĞDE ÖMER HALĠSDEMĠR ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

(2)
(3)

T.C.

NĠĞDE ÖMER HALĠSDEMĠR ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

MÜZĠKOLOJĠ ANA BĠLĠM DALI

HATAY ĠLĠ ANTAKYA ĠLÇESĠNDE YAġAYAN

DOMLARIN MÜZĠK KÜLTÜRLERĠ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Hazırlayan Erhan ZETEROĞLU

DanıĢman : Doç. Dr. Timur VURAL Üye : Doç. Dr. Ferit BULUT Üye : Doç. Dr. Ilgım KILIÇ TAPU

Niğde Aralık, 2017

(4)
(5)

iii

ÖN SÖZ

Erhan ZETEROĞLU

Bu araĢtırma; 2017 yılında T.C. Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü‟nde “Hatay ili Antakya ilçesinde yaĢayan Domların müzik kültürleri” hakkında bilgi veren ve bu bölgede yaĢayan Domların müzik kültürlerini inceleyen bir çalıĢmadır. Bu çalıĢmanın asıl amacı Hatay ili Antakya ilçesinde yaĢayan Domların kültürlerine kattığı müziksel özellikleri açıklamaktır.

ÇalıĢmanın gerçekleĢmesinde bana her konuda desteğini esirgemeyen tez danıĢmanım Sayın Doç. Dr. Timur VURAL‟a teĢekkürlerimi sunmak istiyorum.

AraĢtırma sürecinde, fikirleriyle, önerileriyle araĢtırmama yön veren değerli hocalarım Doç. Dr. Ferit BULUT‟a, Prof. Dr. Feyzan Vural‟a ve Yrd. Doç. Dr. Resul BAĞI‟ya teĢekkürlerimi sunarım.

Bu araĢtırmada her zaman yanımda olan, manevi desteğini esirgemeyen eĢim Duyal ZETEROĞLU‟na ve bana müziği sevdiren, ilk müzik hocam olan babam Ali ZETEROĞLU‟na teĢekkür ederim.

(6)

iv

ÖZET

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

HATAY ĠLĠ ANTAKYA ĠLÇESĠ’NDE YAġAYAN DOMLARIN MÜZĠK PRATĠKLERĠ ZETEROĞLU, Erhan

Müzikoloji Anabilim Dalı

Tez DanıĢmanı: Doç. Dr. Timur VURAL Aralık 2017, 102 sayfa

Bu araĢtırma, Antakya‟da yaĢayan Domların müzik kültürlerini analiz etmek amacıyla kurgulanmıĢtır. AraĢtırmada, literatür taraması ve görüĢme yöntemlerinden yararlanılmıĢtır. 15 Dom müzisyen ile görüĢülerek Antakya‟da yaĢayan Domların müzik kültürlerine yönelik tespitler yapılmıĢtır. Bilimsel araĢtırmanın tümdengelim özelliğinden faydalanılarak, Çingene topluluğun genel özellikleri açıklanmıĢ, tarihlerinden bahsedilmiĢ ve Antakya‟daki Domlar konusuna geçilmiĢtir. Genelden özele doğru akan bir sistemsel yaklaĢım uygulanmıĢtır.

Daha sonra Domlarla, yarı yapılandırılmıĢ görüĢme formuna dayalı olarak alan çalıĢması yapılmıĢ, toplanan veriler sınıflandırılarak bilgisayar ortamına aktarılmıĢtır. Dom kültürünü yaĢamlarıyla temsil eden, geçimlerini genellikle mahalli sanatkâr olarak sağlayan, Antakya yöresinde kendilerine “usta” denilen kiĢilerden bilgiler toplanmıĢtır.

Hatay Antakya ilçesinde yaĢayan Domların gelenek ve göreneklerine göre, kendi kültürlerinde benimsedikleri müziksel özellikler araĢtırılmıĢ ve elde edilen veriler sınıflandırılmıĢtır. Bu topluluğun hello, ud, cümbüĢ, darbuka, keman, org, ney, mey, zurna, davul, dilli düdük, kaval, bağlama, klarnet, saksafon, yan flüt, argun, sipsi, tef, bendir, bongo gibi enstrümanları icra ettikleri tespit edilmiĢtir. Yöre Domlarının Arapça, Kürtçe ve Türkçe dillerini konuĢtukları ve icra ettikleri Ģarkı sözlerinin ise Arapça ve Türkçe dillerinden ibaret olduğu saptanmıĢtır. Herhangi bir müzik eğitimine sahip olmayan Domların çoklu çalgı icracısı oldukları görülmüĢtür. Müziklerini çoğunlukla düğün ve sünnetlerde icra eden Domların hepsinin Türk Halk Müziği, büyük bir kısmının ise arabesk müzik icra ettikleri tespit edilmiĢtir.

(7)

v

ABSTRACT MASTER THESIS

THE MUSICAL CULTURES OF THE DOMS LIVING IN ANTAKYA, HATAY ZETEROGLU, Erhan

Department Of Musicology

Supervisor: Associate Professor Timur VURAL December 2017, 102 pages

This research has been made with the aim of analyzing the musical cultures of the Doms, who live in Antakya. Literature research and interviewing methods were utilized in the research. By interviewing with 15 Dom musicians, some determinations were made about the musical cultures of Doms living in Antakya. By making use of the deduction feature of the scientific research, the general characteristics of Gypsy community were explained; their history was mentioned and the topic was changed to the Doms in Antakya. A systematic approach was applied that flows from general to particular.

Later, field study was done based on configured interaction form with the Doms, and the data, having been classified, was brought into computer medium information was gathered from the people called “craftsman” in Antakya, representing the Dom culture with their general lifestyles and who earn their living as local artisans.

According to the traditions and customs of the Doms who live in Antakya province, Hatay, the musical characteristics of their cultures were investigated and obtained data were classified. It has been determined that the ensemble performs intruments such as hello, oud, mandolin with a metal body, goblet drum, violin, organ, tuning pin, shril pipe, tambour, reed whistle, end-blown flute, instrument with three double strings, clarinet, saxophone, transverse flute, argun, sipsi, tambourine, frame drum, bongo. It was also determined that the local Doms speaking Arabic, Kurdish, and Turkish languages and the lyrics they performed consisted of Arabic and Turkish. The Doms who performed their music mostly in wedding and circumcisions were all found to be performing Turkish folk music an arabesque music.

Key Words: Gypsy, Dom, Doms living in Antakya, Cultures of the Dom, Music of the

(8)

vi ĠÇĠNDEKĠLER YEMĠN METNĠ ... i ONAY SAYFASI ... ii ÖN SÖZ... iii ÖZET ... iv ABSTRACT ... v ĠÇĠNDEKĠLER ... vi

TABLOLAR LĠSTESĠ... viii

ġEKĠLLER LĠSTESĠ ... ix

RESĠMLER LĠSTESĠ ... x

FOTOĞRAFLAR LĠSTESĠ ... xi

KISALTMALAR LĠSTESĠ ... xii

EKLER LĠSTESĠ ... xiii

BÖLÜM 1 ... 1 GĠRĠġ ... 1 1.1. Problem Durumu ... 2 1.2. AraĢtırmanın Amacı ... 2 1.3. AraĢtırmanın Önemi ... 3 1.4. AraĢtırmanın Sınırlılıkları ... 3 1.5. Varsayımlar ... 3 1.6. Tanımlar ... 3 BÖLÜM 2 ... 5 2.1. Ġlgili Literatür... 5

2.2. Ġlgili Alan Yazını Değerlendirme ... 10

2.2.1. Çingene Kavramı ... 10

2.2.2. Çingene Topluluklarının Adları ... 11

2.2.2.1. Türkiye’deki Çingenelerin Adları ... 11

2.2.3. Çingenelerin Kökenleri ve Dilleri ... 13

2.2.4. Çingenelerin Göçleri ve Göç Sebepleri ... 19

2.2.5. Osmanlı ve Türkiye’deki Çingeneler ... 24

2.2.6. Çingeneler ve Müzik ... 30

2.2.6.1. Osmanlı’da Çingeneler ve Müzik ... 31

2.2.6.2. Türkiye’deki Çingeneler ve Müzik... 33

2.2.6.3. Türkiye’deki Çingenelerin Kullandıkları Enstrümanlar... 36

(9)

vii

BÖLÜM 3 ... 46

YÖNTEM... 46

BÖLÜM 4 ... 49

BULGULAR VE YORUMLAR ... 49

4.1. Bölgedeki Dom Müzisyenlerin YaĢ Ortalaması ... 49

4.2. Bölgedeki Dom Müzisyenlerin Cinsiyetleri ... 51

4.3. Bölgedeki Dom Müzisyenlerin Eğitim Seviyesi ... 51

4.4. Bölgedeki Dom Müzisyenlerin Ġcra Ettikleri Enstrümanlar ... 52

4.5. Bölgedeki Dom Müzisyenlerin Müzik Eğitimleri, Eğitim Süreleri ve Dereceleri .. 54

4.6. Bölgedeki Dom Müzisyenlerin Müziğe BaĢlama YaĢları ... 56

4.7. Bölgedeki Dom Müzisyenlerin Müzik Ġcra Ettikleri Diller ve Ana Dilleri ... 57

4.8. Bölgedeki Dom Müzisyenlerin Ġcra Ettikleri Müzik Türleri ... 61

4.9. Bölge Domlarının Atalarından Öğrendikleri Müzikler ... 62

4.10. Bölgedeki Domların Düğün Gelenekleri ve Müzikleri ... 73

a) Gelin Çıkarma Töreni ... 73

b) Damat Evinin Gelin Almaya GidiĢi ve Müzikleri ... 76

c) Düğün Süreleri ... 79

ç) Damat TıraĢı, Gelin Hamamı ... 81

d) Düğün Müzikleri... 83

e) Güveyleme ya da Gerdeğe Uğurlama Müzikleri ... 85

4.11. Bölgedeki Dom Müzisyenlerin Müzik Ġcra Ettikleri Yerler ... 86

4.11.1. Düğün/Sünnet Törenleri ... 86

4.11.2. Bar ... 87

4.11.3. Restoran ... 87

4.11.4. Kafe ... 87

4.11.5. Pavyon/Gazino... 87

4.11.6. Konser(Festival ve Bayram organizasyonları) ... 88

4.11.7. Otel ... 88 4.11.8. Belediye/Mehter ... 88 4.11.9. Folklor/Okul ... 88 BÖLÜM 5 ... 91 SONUÇ VE ÖNERĠLER ... 91 5.1. Sonuç ... 91 5.2. Öneriler ... 93 KAYNAKÇA ... 94 ĠNTERNET ... 98 EK 1: GÖRÜġME FORMU ... 101 ÖZGEÇMĠġ... 103

(10)

viii

TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 1: Çingenelerin Dili Olan Romani Dilinin Anavatanları ile Göç Ettikleri Ülkelerde

KonuĢulan Dillerle Bir KarĢılaĢtırması ... 16

Tablo 2: Çingenelerin Göç Yerleri ve Tarihleri ... 23

Tablo 3: Bölgedeki Dom Müzisyenlerin YaĢ Ortalaması ... 48

Tablo 4: Bölgedeki Dom Müzisyenlerin Eğitim Seviyesi... 51

Tablo 5: Bölgedeki Dom Müzisyenlerin Ġcra Ettikleri Enstrümanlar ... 52

Tablo 6: Bölgedeki Dom Müzisyenlerin Müziğe BaĢlama YaĢları ... 56

Tablo 7: Bölgedeki Dom Müzisyenlerin Müzik Ġcra Ettikleri Diller ve Ana Dilleri ... 57

Tablo 8: Bölgedeki Dom Müzisyenlerin Ġcra Ettikleri Müzik Türleri... 61

Tablo 9: Bölgedeki Domların Düğün Süreleri... 79

(11)

ix

ġEKĠLLER LĠSTESĠ

ġekil 1: Çingenelerin Türkiye'deki Adları ... 12 ġekil 2: Hatay/Antakya Domlarının YaĢadıkları Mahalleler ... 47

(12)

x

RESĠMLER LĠSTESĠ

Resim 1: Rumeli'de Çingeneler ... 27

Resim 2: Çingene Demirciler ... 28

Resim 3: Çingene Müzisyenler ... 31

(13)

xi

FOTOĞRAFLAR LĠSTESĠ

Fotoğraf 1: Antakya Belediye BaĢkanının Dom-Der Ziyareti ... 44

Fotoğraf 2: Antakya Kaymakamının Dom-Der Ziyareti ... 45

Fotoğraf 3: K.K.1 ... 50 Fotoğraf 4: K.K.2 ... 50 Fotoğraf 5: Hello ... 53 Fotoğraf 6: K.K.10 ... 53 Fotoğraf 7: K.K.8 ... 55 Fotoğraf 8: K.K.3 ... 58 Fotoğraf 9: K.K.12 ... 59 Fotoğraf 10: K.K.13 ... 60 Fotoğraf 11: K.K.14 ... 63 Fotoğraf 12: K.K.9 ... 65 Fotoğraf 13: K.K.7 ... 67 Fotoğraf 14: K.K.15 ... 69 Fotoğraf 15: K.K.5 ... 71 Fotoğraf 16: K.K.11 ... 73 Fotoğraf 17: K.K.6 ... 75 Fotoğraf 18: K.K.4 ... 78

(14)

xii

KISALTMALAR LĠSTESĠ

TDK :Türk Dil Kurumu TTD :Tapu Tahrir Defteri TSM :Türk Sanat Müziği THM :Türk Halk Müziği KK :Kaynak KiĢi

(15)

xiii

EKLER LĠSTESĠ

EK 1: GÖRÜġME FORMU ... 101 EK 2: ÖZGEÇMĠġ ... 103

(16)

1

BÖLÜM 1

GĠRĠġ

Bu bölümde, dünyanın neresinde bulunursa bulunsun kökenleri Hindistan‟dan olduğu düĢünülen ve yüzyıllar süren göçleri sonucu dünyanın çeĢitli ülkelerine yayılmıĢ “Çingeneler” topluluğu hakkında bilgi verilmiĢtir. Bu topluluk, yaptıkları göçler sonucunda yerleĢtikleri yerlerde çeĢitli meslekler seçerek geçimlerini sürdürmüĢlerdir. Bu araĢtırma kapsamında, seçtikleri mesleklerin biri de müzisyenlik olan Çingenelerin, tarihsel durumları açıklanarak göçlerinden bahsedilecektir. Ayrıca dünya ülkelerinde onlara verilen adlar, göç ettikleri yerler ve maruz kaldıkları durumlar ele alınacaktır.

Çingenelerin göçleri sonucu iĢsiz kalmaları, yerleĢtikleri toplumlardan dıĢlanmaları ve ırkçılıkla karĢı karĢıya kalmaları onları zor durumlara düĢürse de tarihe bakıldığında gerek müzik yetenekleri gerekse diğer mesleklerdeki yetenekleri, yerleĢtikleri bölgelerde onları ön plana çıkarmıĢtır. YerleĢtikleri bölgelerde yeteneklerini sergileyerek ve toplumun “meslek erbabı” ihtiyaçlarını karĢılayarak, o topluma faydalı birer birey olarak yaĢantılarını sürdürmüĢlerdir. Bunun Osmanlı‟daki bir örneğinden Altınöz Ģöyle bahsetmiĢtir: “Çingenelerin, demir ve demircilik konusundaki yetenekleri dikkate değerdir” (1995: 25; akt. Kolukırık, 2009: 12-13).

Türkiye‟nin hemen hemen her bölgesine dağılmıĢ olan Çingenelerde, Osmanlı zamanında uğraĢtıkları mesleklerine hala rastlanabilmektedir. Bu durum, onların atalarından kalan mesleklere sahip çıktıklarını, bu meslekleri icra ettiklerini ve nesilden nesile aktardıklarını göstermektedir.

Çingeneler, dünyanın hemen hemen her ülkesinde farklı isimlerle adlandırılırlar. Türkiye‟de Çingenelere verilen isimler dünya ülkelerinin bazılarıyla aynı olmakla beraber, bölge bölge, yer yer, farklı isimlere de rastlanmaktadır. Bunlara örnek olarak: Araplar arasında “Dom”, Ermeniler arasında “PoĢa” gibi isimleri gösterebiliriz. Türkiye‟de yaĢayan bu topluluk incelendiğinde, her bölgeye dağıldıklarını ve her yörede farklı adlandırıldıkları görülmektedir. Onların Türkiye‟de farklı bölgelere dağılması sonucu, yerleĢtikleri bölgelerin kültürleriyle kendi kültürlerinin etkileĢimini meydana getirmiĢtir. Türkiye‟deki bu topluluğun “Çingene” kelimesini kullanmak istememelerinden dolayı, bu kelimenin yerine Türkiye‟nin batısında “Roman”, Akdeniz bölgesinde ve ülkenin bazı bölgelerinde (Adana, Mersin, Hatay…) ise “Dom” kelimelerini kullanmaktadırlar. Bu çalıĢmada, onlardan bahsederken daha çok “Dom” ismi

(17)

2

kullanılacaktır ama alıntıların çoğunda genel olarak onlardan “Çingene” ismiyle bahsedildiğinden dolayı “Roman, Dom, Çingene” kelimeleri bir arada kullanılmıĢtır.

Antakya yöresinde yaĢayan ve Çingene toplulukların bir kolu olan Domlar bu tezde konu edilmiĢtir. Türkiye Çingenelerinden bahsedilirken, Antakya‟da yaĢayan Dom topluluğunun konusu çoğu araĢtırmalarda konu edilmemiĢtir. Örneğin Ali Rafet Özkan‟ın Türkiye Çingeneleri adlı kitabında, Türkiye‟deki Çingenelerin illere göre nüfus dağılımını açıklarken, “Hatay ili Dörtyol ilçesinde Ġstasyon mahallesi 400 kiĢi, Ġskenderun Ġlçesi Esentepe mahallesi 1000 kiĢi olarak bahsedip toplam 1400 Çingene nüfusunun bu ilde bulunduğunu yazmıĢtır (2000: 38)”. Buradan anlaĢılacağı gibi, Antakya yöresi Domları Özkan‟ın da kitabında yer almamıĢtır. Bu çalıĢmada Dom topluluğunun müzik kültürlerinden bahsedilip onların kültürlerine ait özellikleri ayrıntılı bir Ģekilde açıklanacaktır.

1.1. Problem Durumu

Antakya yöresindeki Domların müzik kültürlerine ait özellikleri nelerdir?

Alt Problemler:

1.1.1. Antakya Domları hangi enstrümanları çalmaktadırlar?

1.1.2. Antakya Domlarının eğitim ve müzik eğitimleri ne düzeydedir? 1.1.3. Antakya Domlarında müziğin hayatlarındaki yeri nedir?

1.1.4. Antakya Domları hangi dillerde Ģarkı söyleyebiliyorlar? 1.1.5. Antakya Domlarının ana dili ve müzik dilleri nedir? 1.1.6. Antakya Domlarının icra ettikleri müzik türleri nelerdir? 1.1.7. Antakya Domlarının geleneksel müzikleri nasıldır?

1.1.8. Antakya Domlarının düğünlerinde ve Ramazan ayındaki müzik kültürleri nasıldır?

1.1.9. Antakya Domlarının müzik icra ettikleri ortamlar nerelerdir?

1.2. AraĢtırmanın Amacı

Bu araĢtırmanın amacı, Antakya yöresindeki Domların müzik kültürlerine ait özelliklerinin tespit edilmesidir. Aynı zamanda Antakya Domlarının müzik kültürlerinin yerinde tespit edilmesi amaçlanmaktadır.

(18)

3

1.3. AraĢtırmanın Önemi

Bu çalıĢma, nereden göç etmiĢ olurlarsa olsunlar Antakya Domlarının müzik kültürlerini incelemek amacıyla yapılmıĢ olup, böyle bir çalıĢmanın buradaki Dom topluluğunun müzik kültürleriyle ilgili ilk defa yapılıyor olması, bu çalıĢmanın önemini arttırmaktadır. Antakya yöresinde yaĢayan bu topluluğun, bölgenin müzik ve geleneklerini içselleĢtirmelerinin tespit edilebilmesi bu araĢtırmaya ayrı bir önem katmaktadır.

1.4. AraĢtırmanın Sınırlılıkları

AraĢtırmada sadece Hatay ili Antakya ilçesindeki Domlar konu edilecektir. Sadece Antakya bölgesindeki Domların müziksel kültürleri ve bölge halkından nasıl etkilendiklerinden bahsedilecektir. Ayrıca bu araĢtırma yarı yapılandırılmıĢ olarak hazırlanan görüĢme formu ve kaynak taraması sonucunda elde edilen veriler ile sınırlandırılmıĢtır.

1.5. Varsayımlar

UlaĢılabilen Domların Antakya‟da yaĢayan diğer Domları temsil ettiği varsayılmaktadır. AraĢtırma yönteminin gerekli verilere ulaĢmak için uygun dizayn edildiği varsayılmaktadır. UlaĢılabilen 15 dom müzisyenin araĢtırmaya veri oluĢturmak için yeterli düzeyde tecrübeye sahip oldukları ve ifade ettikleri verilerin gerçekleri yansıttığı varsayılmaktadır.

1.6. Tanımlar

Bu kısımda yapılan tüm tanımlar TDK‟nın Türkçe sözlüğünden alınmıĢtır.

BahĢiĢ: Yapılan hizmete ödenen ücretten ayrı olarak fazladan verilen paradır

Düğün: Düğün, evlenme veya sünnet dolayısıyla yapılan, eğlence, cemiyet veya törenlerdir ya

da baĢka bir açıklamayla bir olayı kutlamak için yapılan büyük eğlence veya tören olarak da tanımlanabilir.

(19)

4

Folklor: Halk bilimi.

Ġnce Saz: Keman, ud, ney, tambur, kemençe, kanun, daire gibi enstrümanlardan ve

okuyuculardan oluĢan fasıl müziği yapan topluluğun adıdır.

Kafe: Ġçecek ve hafif yiyeceklerin satıldığı, bazılarında kapı önlerinde oturacak yerlerin

bulunduğu ayaküstü yiyecek yerleridir.

Konser: Müzik sanatçılarının, müzik eserlerini bir topluluk önünde çalması veya söylemesine

verilen addır.

Metronom: Bir müzik eserinin hangi hızla çalınması gerektiğini gösteren alettir.

Otel: Yolcu ve turistlere geceleme imkânı sağlamak, bunun yanında yemek, eğlence vb.

hizmetleri sunmak amacıyla kurulmuĢ iĢletmelere otel denilmektedir.

Pavyon/Gazino: Geceleri geç vakte kadar açık, içkili eğlence yerleridir.

Restoran: Yemek piĢirilip satılan yerlerdir.

Roman: Çingene.

(20)

5

BÖLÜM 2

ĠLGĠLĠ ALAN YAZINI 2.1. Ġlgili Literatür

Bu kısımda, araĢtırma süresince yararlanılan kaynaklara yer verilmiĢtir. Kısaca açıklanan kaynaklar aĢağıda yer almaktadır.

Donald KENRĠCK (2006) “Ganj‟dan Thames‟e Çingeneler” adlı kitabında Çingenelerin kökenleri ve tarih boyunca yaptıkları tüm göçler ile göç ettiği ülkeler ayrıntılı olarak ele alınmıĢtır. Hindistan‟dan baĢlayarak Avrupa‟ya ve Ortadoğu ülkelerine olan yolculukları tarihsel olarak açıklanıp, bu ülkelerdeki meslekleri, isimleri ve sosyal durumları ele alınarak onlar hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiĢtir.

Angus FRASER (2005) “Avrupa Halkları Çingeneler” adlı kitabında öncelikle kökenlerini açıklamıĢ, daha sonra göçlerini ve göç yollarını anlatmıĢtır. Kitabında, Bizans dönemi ve balkanlardaki durumları ele alınmıĢ, sonrasında ise Avrupa ülkelerindeki durumları ele alınmıĢtır.

Ali ARAYICI (2008) “Avrupa‟nın Vatansızları Çingeneler” adlı kitabında Çingenelerin anavatanları, göçleri, sayıları, adları ve genel durumlarını açıklamıĢtır. Avrupa birliği ülkelerinde olan Çingenelerin nüfusları, yaĢadıkları sorunlar, katliamlar ve sosyolojik durumlarından da bahsedilmiĢtir. Daha sonra Türkiye ve bazı ülkelerdeki göçlerinden, sorunlarından, ırkçılık ve katliama uğramalarından bahsedilmiĢtir.

Ġsabel FONSECA (2002) “Beni Ayakta Gömün” adlı kitabında Çingeneler ve yolculukları anlatılmıĢ, Avrupa ve Balkanlarda yaĢadıkları bazı sosyal durumlar ile onlara karĢı yapılan bazı katliamları açıklanmıĢtır. Katliam ve yaĢadıkları sıkıntılar açıklanmıĢ, köleliklerinden ve Nazi döneminde yaĢadıklarından anılarla bahsedilmiĢtir. Bir seyahatname kurgusu taĢıyan bu kitapta, bilimsel yaklaĢımlarla Çingene topluluğunun yolculukları ele alınmıĢtır.

Ġbrahim SEZGĠN (2014) “Osmanlı Romanları” adlı kitabında, Osmanlı döneminde yaĢayan Romanların sosyal-ekonomik hayatlarıyla ilgili belgeler, orjinal ve günümüz Türkçe‟sine çevrilmiĢ halleriyle yayınlanmıĢtır.

Emine DĠNGEÇ (2009) “XVI. Yüzyılda Osmanlı Ordusunda Çingeneler” adlı Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisindeki makalesinde Osmanlı

(21)

6

Devleti zamanında, Rumeli topraklarında yaĢayan Çingenelerin çeĢitli askeri görevleri aldıklarından bahsetmiĢ ve onların ordudaki görevlerinin önemini ayrıntılarıyla açıklamıĢtır.

Elena MARUSHĠAKOVA - Vesselin POPOV (2006) “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Çingeneler” adlı bu kitapta Çingenelerin kökenleri ve göçleri araĢtırılmıĢtır. Göçlerinin ilk evresi ve Balkanlara nasıl geldikleri açıklanmıĢtır. Daha sonra Osmanlı Devleti‟nin yükseliĢi, görkemi ve gerilemesi sırasındaki durumları ele alınmıĢtır.

Ġsmail ALTINÖZ (2013) “Osmanlı Toplumunda Çingeneler” adlı kitabında, bu toplulukların anayurtlarından göçlerine, toplumsal yapılarından dilleri gibi konuları ele alarak Osmanlı Devleti‟ndeki nüfusları ve sosyo-ekonomik yapılarını incelemiĢtir. Osmanlı Devleti‟ndeki Çingenelerle ilgili düzenlemelerden, kanunnâmelerden ve onların coğrafi yayılıĢlarından bahsederek, Osmanlı‟nın eğlence kültürünün vazgeçilmez unsurları olarak bu topluluğu göstermiĢtir.

Hacer FOGGO, Kemal Vural TARLAN (2016) “Suriyeli Dom Göçmenler Yoksulluk ve Ayrımcılık Arasında Göç Yollarında” adlı hazırlanan raporda Suriye‟deki iç çatıĢmadan kaçıp Türkiye‟ye gelen Suriyeli Domların yaĢadıkları ayrımcılıklar, temel ihtiyaçları, iĢsizlik sorunları açıklanmıĢ ve genel durumlarından bahsedilmiĢtir.

Adrian MARSH (2008) “Etnisite ve Kimlik: Çingenelerin Kökeni” adlı yayınlanmıĢ makalede, Osmanlı döneminden baĢlayarak Türkiye‟deki Çingenelerin genel durumları ele alınmıĢ ve kökenlerinden bahsedilmiĢtir. Ayrıca Türkiye‟deki etnisite ve kimlik konularındaki durumları açıklanmıĢ, sosyal durumları ayrıntılı bir Ģekilde açıklanmıĢtır.

AyĢın SAL (2009) “Türkiye‟de YaĢayan Çingenelerin Sanatsal Olarak Ele AlınıĢı” adlı Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yüksek lisans tezinde Çingenelerin kökenini, göçlerini açıkladıktan sonra Nazi dönemindeki durumlarını ele almıĢ, Anadolu‟ya geliĢleri açıklanarak Osmanlı Devleti‟deki durumları konu edilmiĢtir. Çingenelerin sosyal ve kültürel özelliklerini açıkladıktan sonra, onları sanatsal olarak ele almıĢ, daha sonra Çingeneler ve müzik konusunu açıklamıĢtır.

Ali Rafet ÖZKAN (2000) “Türkiye Çingeneleri” adlı kitabında bu toplulukların kökenlerini, göçlerini ve Türkiye‟deki tarihlerini anlatmıĢtır. Kitabın bir bölümünde sosyo-kültürel açıdan Çingenelerin özelliklerini ayrıntılı bir biçimde ele almıĢtır. Kültürel durumlarına ek olarak inançlarını, anlayıĢları, diğer inanıĢları ve Çingene mitolojisi olarak 3 grupta incelemiĢtir. Ayrıca dini uygulamalarını, bayramlarını ve kutlamalarını açıklamıĢtır.

(22)

7

Suat KOLUKIRIK (2004) “Aramızdaki Yabancı: Çingeneler” adlı doktora tezinde, Çingenelerin kökenlerinden, göçlerinden, dillerinden, sosyo-ekonomik yapılarından ve yabancı kavramı ile Çingene kavramını bir araya getiren, onları bu statüye koyan durumlardan bahsetmiĢtir.

Suat KOLUKIRIK (2009) “Dünden Bugüne Çingeneler” adlı kitabında Türkiye Çingenelerinin sosyolojik durumlarına örnek olarak, Ġzmir ve TarlabaĢı‟nda yaĢayan Çingenelerin kimlik algısı, dilin sosyal iĢlevi anlatılmıĢtır. Tarihlerine bir örnek olarak Lozan Çingenelerinin göç, hatıra ve deneyimlerini açıklanmıĢ, Türkiye ve Balkanlardaki önyargı, kimlik görünümlerinden bahsedilmiĢtir.

Suat KOLUKIRIK (2008) “Türkiye‟de Rom, Dom ve Lom Gruplarının Görünümü” adlı Hacettepe Üniversitesi Türkiyat araĢtırmaları enstitüsünin yayınladığı dergideki makalesinde, bu grupların kültür ve kimlik bağlamında genel görünümlerinden bahsedilmiĢtir. Ayrıca tarihsel durumları, isimleri ve Türkiye‟deki coğrafi dağılımları ele alınmıĢtır.

Zafer KILINÇER (2012) “Kültürel Kimlik ve Kültürel Adaptasyon Kavramları Çerçevesinde Malatya‟da YaĢayan Romanların Müzik Pratikleri” adlı Ġnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yüksek lisans tezinde Roman müzisyenlerin, Dünya ve Türkiye‟deki tarihlerinden, demografik dağılımlarından bahsedip, genel durumlarını açıkladıktan sonra, Malatya‟da yaĢayan Romanların tarihlerini ve müzik pratiklerini ele almıĢtır.

Doğa AYDOĞAN (2006) “Yabancı Çingenelerin Türkiye‟ye GiriĢ, Ġkamet, Seyahat Özgürlükleri Ġle Türkiye‟den Sınır DıĢı Edilmeleri” isimli Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yüksek lisans tezinde, yabancı ve Çingene kavramını açıklamıĢ, sosyolojik açıdan Çingenelerden bahsedip, tarihsel durumlarını ele almıĢtır.

AyĢegül AKGÜL (2006) “Mimarlıkta Mobilite Kavramı: Göçebe Çingeneler ve Sirk YaĢamı Üzerine Bir Ġnceleme” adlı Ġstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü yüksek lisans tezinde, mobilite kavramı açıklanmıĢ, insan yerleĢkelerinden, barınma ihtiyaçlarında bahsedilmiĢ, mobil yerleĢkeleri, insan toplulukları açıklanmıĢ ve günümüz Türkiye‟sinde mobil yaĢam kavramının göçebe Çingene toplukları ve sirk yaĢamı üzerinden incelenmesini yapmıĢtır.

Derya KOPTEKĠN (2013) “Roman Çocukların Kendi Kimliklerini Tanımlama Biçimleri: Ġzmir Tepecik Örneği” isimli yüksek lisans tezinde Çingene kavramı açıklanıp, kökenleri anlatıldıktan sonra, iĢlerinden, onlara verilen isimlerden söz edilip, Roman çocukların kendi kimliklerini tanımlama biçimlerinden bahsetmiĢtir. Bu çalıĢmanın sonucunda, yoksulluğun

(23)

8

kimlik oluĢum süreçlerindeki etkisi, yoksulluğun ve zenginliğin anlamlandırılma biçimleri, toplumsal hiyerarĢi ve farkların algılanma biçimleri gibi konulara değinildikten sonra, kimliğin oluĢumundaki sınıf boyutu ve toplumsal cinsiyet boyutundaki etkilerinden bilgiler verilmiĢtir.

Ensar ÇETĠN (2014) “Çankırı PoĢalarında Sosyal ve Dini Hayat” isimli Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisindeki makalesinde, Çingenelerin kökenleri, Anadolu‟ya geliĢleri ve günümüz Türkiye Çingeneleri açıklandıktan sonra Çankırı PoĢalarının yaĢam biçimleri, aile durumları, dini hayatları, dilleri ve çoğunlukla uğraĢtıkları meslekleri açıklanmıĢtır.

Selin ÖNEN (2011) “Çingenelerin Sosyal Haklara EriĢimindeki Zorluklar: Roman ve Dom Toplulukları KarĢılaĢtırması” isimli Kocaeli Üniversitesi Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri ĠliĢkiler Bölümü Sosyal Haklar Uluslararası Sempozyumu III‟te yayınlanan bildirisinde Çingenelerin sosyal hakları ve eĢit yurttaĢlıklarından bahsetmiĢ, onların iĢgücüne katılımlarını ele almıĢ, eğitim, barınma ve sağlık gibi sosyal durumları hakkında bilgiler vermiĢtir.

BaĢak Ekim AKKAN, Mehmet Baki DENĠZ, Mehmet ERTAN (2011) “Sosyal DıĢlanmanın Roman Halleri” adlı kitapta Romanlara karĢı dilsel, mekânsal damgalamalar; ekonomik yaĢamdan dıĢlanmalar, devlet hizmetlerine eriĢimlerindeki zorluklar ve eğitimde yaĢadıkları zorluklar anlatılmaktadır. Bunlara ek olarak sağlık, sosyal yardım, çeĢitli haklara eriĢim güçleri ve iĢsizlik sorunlarından bahsedilmiĢtir.

Gamze KILINÇ DEMĠRVURAN (2007) “Kentsel Ölçekte Mekânsal AyrıĢma: Edirne-Çingene Mahallesi Örneği” isimli Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü yüksek lisans tezinde, etnisite-kimlik kavramlarını açıklamıĢ, çok kültürlülükten bahsetmiĢ, kökenlerini, Türkiye tarihlerini açıklayıp Osmanlı ve Türkiye‟deki durumlarını ele almıĢtır. Edirne kentinden bahsederken, Osmanlı Ġmparatorluğu öncesi, sonrası dönem ve Cumhuriyet dönemi yıllarındaki bu kentin durumu açıklanmıĢtır. Çingenelerin sosyal yapıları, mekânsal yapıları ve ekonomik yapıları gibi özelliklerini de açıklamıĢtır.

Senem KURT TOPUZ (2010) “YurttaĢlık Kavramı ve Türkiye‟de YurttaĢlık: Edirne

Çingenelerinin/Romanlarının YurttaĢlık Algısı Üzerine Bir AraĢtırma” isimli Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü doktora tezinde yurttaĢlık kavramını ve Türkiye‟de yurttaĢlık kavramını açıkladıktan sonra, Çingeneleri açıklayıp, Türkiye‟deki Çingenlerin yurttaĢlık

(24)

9

statülerine değinilmiĢ, daha sonra Edirne‟de yaĢayan Çingene kökenli yurttaĢlara yönelik bir çalıĢma gerçekleĢtirmiĢtir.

Özgür UÇUM (2008) “Kocaeli Çingenelerinde Evlenme Geleneği” adlı Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yüksek lisans tezinde Çingenelerin kökenleri, göçleri, tarihsel kimlikleri, adları, dilleri açıklanarak Kocaeli Çingene mahalleleri ayrıntılı bir biçimde araĢtırılmıĢ, onların evlenme gelenekleri incelenmiĢtir. Kocaeli evlenme geleneğinde etnik kimlikleri farklı insanlara göre değiĢik olduğu, sosyo-ekonomik açıdan hemen hemen herĢeyi kendi içlerinde yaĢadıkları açıklanmıĢtır. Evliliklerinde, dıĢarıdan evlenme yani kendi grupları dıĢında Çingene olmayanlarla evlenme durumuna rastlanmadığı için grup içi evlilikler yaptıkları görülmüĢtür. Onlara göre niĢanlı çift; insanlara, topluma, ailelerine, büyüklerine ve tüm sülalesine saygısını göstermek için kendilerini güzel bir düğün yapmak zorunda hisseder. Düğünde gösterecekleri özen, onların bundan sonraki hayatlarında sorumluluk sahibi olacaklarını göstermektedir. Kocaeli Çingenelerinde düğünler ekonomik duruma göre ya bir gün ya da üç gün sürmektedir. Çingenelerde evlenmede ilk olarak dini nikâh daha sonra da resmi nikâh yapılmaktadır. Gerdekten sonra Kocaeli Çingenelerinde “Duvak Sabahı-Paça Sabahı” denilen bir tören de yapılmaktadır. Kocaeli Çingenelerinde evlenme esnasında eğer kız bakire çıkmazsa kimi zaman evlilik bozulmaktadır. Tüm mahallelerde evlenmeyle ilgili önemli ortak sorun ise ekonomik boyuttur. Ekonomik sorunun dıĢında diğer bir sorun ise toplum tarafından yapılan dıĢlanmadır.

Melih DUYGULU (2006) “Türkiye‟de Çingene Müziği” adlı kitabında Çingenelerin isimlerini, kökenlerini tarihsel durumlarını ve kültürlerini anlatmıĢtır. Bu topluluğun en çok seçtiği mesleklerden biri olan müzisyenlikten bahsetmiĢ, yöresel, bölgesel müzik etkinlikleri, kullandıkları çalgılar, kullandıkları ezgi tipleri, Türkiye‟nin müzik sektöründeki durumlarını anlatarak sözlü-sözsüz Ģarkılarını örneklerle açıklamıĢtır. Duygulu, ezgi örnekleriyle Çingene Ģarkılarını ayrıntılı bir biçimde incelemiĢ, müzik icralarında kendilerine özgü teknik, tavır ve boyut gibi özelliklerini ortaya koymuĢtur.

Müslüm KABADAYI (2017) “Asi GülüĢlüm, Ah Güzel Antakya” adlı kitapta Hatay‟da yaĢayan Domlar adlı baĢlığında Domların Hatay‟a ve Antakya‟ya nereden ve nasıl göç ettiklerini açıklamıĢtır. Devamında ise çeĢitli mesleklerin yanında müzisyenlik de yaptıklarından bahsetmiĢ, konuĢtukları dilleri, bu dilleri nasıl ve nereden öğrenmiĢ olduklarını izah etmiĢtir. Hatay‟ın Yayladağı ilçesine göçlerinden sonra, davul-zurna çaldıkları için bulundukları yöreye

(25)

10

de Davuldöğen adının verildiği aktarmıĢtır. Ayrıca bazı Domların Hatay‟a Suriye‟den geldiklerini aktarmıĢ, Arapça ve Kürtçe dillerini bilmeleri gibi özelliklerinden de bahsetmiĢtir.

Bu bölümde Çingeneler, Romanlar ve Domlar hakkında araĢtırma yapmıĢ kaynaklar kısaca açıklanmaktadır. AraĢtırmada fayadalanılan kaynaklardan ve bu kaynakların içerikleri kısa bir Ģekilde açıklanmıĢtır.

2.2. Ġlgili Alan Yazını Değerlendirme

AraĢtırmanın bu kısmında, Çingene isimleriyle ilgili bilgiler verilmiĢ; dünyadaki ve Türkiye‟deki Çingene isimleri, ayrıntılı bir biçimde izah edilmiĢtir. Yapılan araĢtırmaları desteklemek bakımından, Çingene halkının kökenleri ve dilleri açıklanmıĢtır. Bu dillere örnekler verilmiĢ ve bazı dillerle olan benzerlikleri tablo kullanılarak karĢılaĢtırılmıĢtır. Daha sonra göç ve göç sebeplerinden bahsedilerek Anadolu‟ya nasıl ulaĢtıkları, kullandıkları göç yolları ve dillerine geçen kelimelerin göç yollarıyla olan iliĢkisine değinilmiĢtir. Buna ek olarak göç ettikleri ülkeler tabloda tarihlerle açıklanmıĢ ve bu göçler sonucunda yaĢadıkları baskılardan, sorunlardan, zulüm ve katliamlardan söz edilmiĢtir. Göç tarihlerinin devamında ise, Osmanlı‟ya ne zaman ve nasıl göç ettikleri, yerleĢtikleri bölgelerde hangi mesleklerle geçimlerini sağladıkları, müzik mesleğini ne gibi etkinliklerde ve nerelerde icra ettikleri açıklanıp, dolayısıyla Türkiye‟deki tarihlerine geçilmiĢtir. Türkiye Cumhuriyeti‟nin ilk yıllarından bugüne kadar uğraĢtıkları meslekleri ve sosyo-ekonomik durumları ele alındıktan sonra, müzik mesleklerinden bahis açılıp konu, Hatay ilinin Antakya ilçesindeki Domlara ve onların müzik kültürleri konusuna getirilmiĢtir.

2.2.1. Çingene Kavramı

“Çingene” kelimesi genel olarak toplumumuzda kötü karakterli insan (hırsız, yankesici, kavgacı, sahtekâr vb…) olarak bilindiğinden dolayı, Türkiye‟de bu isimle hitap edilen ve bilinen bu topluluğun kendilerine bu isimle hitap edilmesinden rahatsız olduğu ortadadır. Bu kelimenin anlamının nereden geldiğini Çingenelerin kökeni üzerinde çalıĢan 19. yüzyılın bilim adamlarından A.F.Pott ve Franz Miklosich Ģöyle açıklamıĢtır: “Çingene sözcüğü, Hint kast sisteminin en alt tabakasının müzisyenler ve Ģarkıcıları olan “doma” veya “domba”lardan gelmiĢtir” (1964: 48-50 akt. Özkan, 2000: 3). Türk Dil Kurumu (TDK) Türkçe Sözlük‟ünde

(26)

11

“Çingene” kelimesi, “Hindistan‟dan çıktıkları söylenen, dünyanın çeĢitli yörelerinde göçebe olarak yaĢayan bir topluluk veya bir topluluktan olan kimse” olarak tanımlanır (TDK, agis, 2016)

2.2.2. Çingene Topluluklarının Adları

Çingeneler, nereden gelmiĢ olurlarsa olsunlar ve hangi ırktan oldukları bilinse dahi her ülkede farklı adlandırılmaktadırlar. Çingene topluluklarına her ülkede birbirine benzeyen ve hemen hemen aynı manayla kullanılmıĢ isimler verildiğine rastlanmaktadır. Bu isimlerin bazıları Duygulu‟nun (2006: 12) kitabında Ģöyle açıklanmıĢtır:

Dünyada bu topluluğa verilen isimler genelde, Gypsy, Kıptî, Sinti, Zigeuner, Zingari, Tsigane, Tigani, Gitane ve diğerleridir. Bu isimler en fazla kullanılan ve en yaygın olanlardır. Bunların dıĢında yine bu adların etki alanında kalarak türetilen daha pek çok isim bulunmaktadır. Egyptus, Toyeng, Athinganus, Çangar, Ciganu, Cinkan, Bohemien, Zapari ve daha çok Avrupa‟da kullanılan bu isimlerin dıĢında doğu dünyasında da bazı özel isimler bulunmaktadır. Örneğin Bizans‟ta Antingonai, Atsingani, Ġran‟da Luri, Luli, Lor, Araplar arasında Dom, Domari, Nuri, Nawar, Nawara, Zott, Gurbati, Halebî, Ermeniler arasında ise PoĢa, Kınçu gibi...

2.2.2.1. Türkiye’deki Çingenelerin Adları

Türkiye‟de Çingeneler, genel olarak “Roman” adıyla bilinmekle beraber, Osmanlı‟daki kayıtlarda da yakın zamana kadar “Kıptî” ismiyle kayıtlara geçmektedir. Ancak günümüzde yörelere göre farklı kelimelerle adlandırılmaktadır.

Çingan, Çincane, Çingân, Çingit (göçebe, çingene), Cingane (yaramaz, haĢarı), Cıngan, Cingen, Cingit; Doğu Anadolu‟da PoĢa, (sokaklarda elek, sepet vs. Satan Çingene), Cingen, Çingen; Elegi (Çingene kadınlarına benzetilen kadın), Todi; Erzurum‟da Çingan (Öztürk, 2005: 280).

Çingeneler, Türkiye‟nin batı kesimlerinden baĢlayarak Avrupa‟nın hemen hemen her yerinde kendilerine ortak bir isim olarak, Rom, Roma, Roman veya Romni demeyi tercih

(27)

12

etmiĢlerdir. Türkiye‟deki Çingenelerin bulundukları bölgelere göre farklı isimlendirildiğini bir baĢka kaynak da Ģöyle açıklamıĢtır.

Anadolu‟da ve Ege sahillerinde yaĢayanların: Cingân, Çingâne, ManuĢ, Mıtrıp, PoĢa, Karaçi, Beyzade, Elekçi, Geygel, Cono, Gurbet, Abdal; Ġstanbul ve çevresindekilerin ise: Kıptî, Roman, Pırpırı, Karaoğlan, Todi, Mango gibi isimler aldıkları görülür. Türkiye‟nin batısında yaĢam süren en kalabalık Çingene topluluğu ise, yaklaĢık son elli yıldan bu yana ¨Roman¨ adını tercih etmektedirler (Duygulu, 2006: 13-14).

Özkan (2000: 31) da Türkiye‟deki isimlerinden bahsederken bu isimlere ek olarak

“Akdeniz baĢta olmak üzere diğer yörelerde de „Arabacı‟ tabiri kullanılmaktadır” diye aktarmıĢtır.

ġekil 1: Çingenelerin Türkiye'deki Adları

Harita Düzenleme: Erhan Zeteroğlu

(28)

13

2.2.3. Çingenelerin Kökenleri ve Dilleri

Çingenelerin kökenleri hala tartıĢılan bir konudur. Atalarının Hindistan‟dan ayrılmalarının nedenlerine bakılarak, yola çıkıĢ tarihleri ve Dünya‟daki göçleri incelenerek onların Hindistan kökenli oldukları Ģimdilik varsayılmaktadır. Çingenelerin kökenleri konusunda yapılan çalıĢmalar çok farklılıklar göstermektedir. En çok üzerinde durulan bilgi, Hindistan kökenli olduklarıdır. Bununla ilgili Kolukırık Ģöyle aktarmıĢtır: “Çingenelerin Hindistan'la ilk bağlantısı, 1760 yılında baĢlamıĢtır. Leiden Üniversitesinde Teoloji öğrencisi Valyi Stefan, Hintli öğrenci Malabar ile eski Hint dili Sanskritçe üzerine tartıĢırken Çingene diliyle benzerlik bulunduğunu görmüĢ ve 16 yıl sonra 1776‟da Viyana gazetesinde yayımlanmıĢtır” (Hancook, 2002: 2; akt. Kolukırık, 2004: 13). Bu durumdan sonra bilim adamları Çingene çalıĢmalarını baĢlatmıĢtır.

Çingenelerin üzerine araĢtırma yapan bilim adamlarının çoğu, onların Hindistan kökenli olduklarını ileri sürmektedirler. Bu tespitteki sebep ise, sadece dilsel benzerliklere dayanmamaktadır. “Günümüzde antropolojik, etnolojik ve filolojik araĢtırmaların ıĢığında Çingenelerin Hindistan kökenli oldukları kesin bir Ģekilde ileri sürülmektedir. Çingenelerin tipolojik ve dil yapılarından hareketle Hintli olduklarına hükmedilmesinin yanı sıra antropolojik olarak da onların Ariler öncesi Hindistan‟ın yerlileri olduğu kanaatine varılmaktadır” (Arnold, 1959: 16; akt. Özkan, 2000: 10). Bir baĢka kaynakta ise, bu çalıĢmalara diğer bilim dallarına ek olarak tıp dalında da eklemelerin yapıldığından bahsedildiği anlaĢılmaktadır. Bu çalıĢmalarda

“Çingene dili gramerinin, Kastamiri, Hindi, Gujarati, Marathi ve Nepali‟de kullanılan Sanskritçeyle yakın bağlantı içerisinde olduğu ortaya konmuĢtur. Köken konusunda dil temelinde yapılan çalıĢmalara ek olarak; antropoloji, tıp ve etnoloji önemli eklemeler yapılmıĢtır” (Foletier, 1984: 4; akt. Kolukırık, 2004: 13).

AraĢtırmaların bir diğerinden bahseden Duygulu (2006: 17-18) Ģunları söylemiĢtir:

“Çingene dilinin özelliklerini ortaya koymaya yönelik bilimsel nitelikli çalıĢmaların 19. Yüzyılın ikinci yarısında baĢladığını söyleyebiliriz. Çingenelerin batı Rom/Roman kolu hakkında yapılmıĢ dilbilgisi araĢtırmalarından biri, Alexandre G. Paspati‟nin, Études sur les tsinghianés ou Bohémmiens de L´empire Ottoman adlı baĢ yapıtıdır”.

Köken konusunda farklı araĢtırmalar ve farklı bulgular da vardır. Bunlardan bir tanesini de Göttingen Üniversitesi‟nden Heinrich Grellman, 1783 yılında çıkardığı kitabı Die

(29)

14

Zigeuner‟de (1807 yılında Ġngiltere‟de Çingeneler Üzerine Bir Tez adıyla yayımlanmıĢtır) ortaya koymuĢtur. Çingenelerin kökenleriyle ilgili kafa karıĢıklığının bir özetini sunmuĢtur.

Çingene diye adlandırılmalarından dolayı, kökenlerinin Athingan denilen Grek sapkınlarına dayandığı düĢünülür. Önceden Zeugitana diye anılan bir Afrika eyaletinden geldikleri söylenir. Kimilerince Kâfir Julian‟ın Mezopotamya‟daki Singara kentinden sürdüğü kaçaklar oldukları varsayılır. Kimileri tarafından Kafkas Dağları‟na yerleĢtirilmiĢlerdir ve Zoçori diye çağrılmıĢlardır. Paulus Maeotis‟de yaĢadıklarını varsayanlarsa onların Ziçe‟lerin torunları olduklarını düĢünmüĢlerdir. Kimileri Moritanyalı olduklarını söylemiĢ, bu düĢünceyi desteklemek için de onları Çu‟ların torunları diye adlandırmıĢlardır. Bazı insanlar da Çingenelerin kendilerini More diye çağırdıklarını, birbirlerine amori diye seslendiklerini sanırlar. Bazen torlak (dindarlık kisvesi altında her türlü aĢırılığa sapmıĢ müslüman batıniler) bazen fakir ya da kalenderidirler, bazen de Attila‟nın Hunlarının devamı olan, Büyük Charles‟ın yenilgiye uğrattığı Avarlar ya da son kozlarını on ikinci yüzyılda oynamıĢ Peçenekler oldukları düĢünülür. Belli bir memleketleri olmayan, bir araya toplanmıĢ, iĢe yaramaz insanların bir karıĢımı da olabilirler. Zigeuner (Almanya‟da genellikle bu adla anılırlar) sözcüğü de zaten “bir aĢağı bir yukarı” yürümek anlamına geldiğinden Alman atalarımız boĢ gezen her serseriye Zichegan demiĢtir (Fonseca 2002: 101-102).

Kenrick‟e göre de Çingenelerin kökeni konusunda temel açıklayıcılar dilsel kanıtlardır. GeçmiĢte insanlar Çingeneler hakkında farklı düĢünmekteydi. “15. ve 16. Yüzyılda pek çok fantastik hikaye ortaya çıkmıĢ ve yayılmıĢtır. Nuh‟un oğlu, Ham‟ın torunları oldukları ve Atlantis Kralı Sunken‟den kurtulanlar oldukları gibi... Fakat Çingenelerin kökeni konusunda en kolay araĢtırma ve karĢılaĢtırma, dilsel delillerdir” (1993: 7; akt. Kolukırık, 2004: 14).

Arayıcı‟nın “Avrupa‟nın Vatansızları Çingeneler” adlı kitabında Macar bilim adamlarının 1763 tarihinde ortaya koydukları kanıtlara dayanarak da, Avrupa‟da yaĢayan Çingenelerin Kuzey-Batı Hindistan kökenli oldukları görüĢünü savunduklarını aktarmıĢtır. Devamında ise Ģunları aktarmıĢtır: “Eski Hint lehçesi olan „Romani‟ dilini konuĢmaktadırlar. Onlar arasında

(30)

15

„Rom‟lar, dünyadaki Çingene nüfusun %90‟ını oluĢturmaktadır. Diğer gruplardan „Sinti‟ler ve „ManuĢ‟lar Germenefon (Almanca konuĢulan) ülkelerde, „Gitan‟lar ise genellikle Ġspanya ve Portekiz gibi ülkelerde „yerleĢik‟ ya da „göçebe‟ olarak yaĢamlarını sürdürmektedirler” (Kovacs, 2001; akt. 2008: 28).

Kenrick, Çingenelerin Avrupa‟ya yolculukları sırasında uğradıkları ülkelerin dillerine yeni kelimeler kattığından bahsetmiĢtir. “Çingenelerin dillerine aldıkları sözcükler, Hindistan‟dan Avrupa‟ya giderken izledikleri güzergâha iliĢkin bir ipucu verir. Engin Pers Ġmparatorluğu topraklarında konuĢulan Farsçadan ve diğer dillerden birçok sözcük geçmiĢtir. Khangeri (önceleri „kule‟, sonraları „kilise‟ anlamında kullanılmıĢtır) ve tover (balta) örnek olarak verilebilir” (Kenrick, 2006: 28).

Türkiye‟de Çingenece (Romanice) kelimeler Kürtçe, Türkçe ve Farsça ile birlikte kullanılır, bazen de bu bileĢimlere ön ve arka ekler de katılarak gizli diller meydana getirilir. Çingene dili Romanice‟nin diğer dillerle benzerliklerini aĢağıdaki tabloda görmekteyiz.

(31)

16

Tablo 1: Çingenelerin Dili Olan Romani Dilinin Anavatanları ile Göç Ettikleri Ülkelerde KonuĢulan Dillerle Bir KarĢılaĢtırması

Romanice Hintçe Panjabice Türkçe

av- a - au - gelmek

de - de - de - vermek

dikh - dekh - dekh - görmek

ker - kar - kar - yapmak

Khel - khel - khel - oynamak

phir - phir - phir - yürümek

cor cor cor hırsız

kan kan kann kulak

nakh nak nakk burun

andré andar andar içinde

kalo’ kala kala siyah (kara)

lolo’ lal lal kırmızı

jekh ek ikk bir

duj do do iki

Romanice Farsça Kürtçe Türkçe

baxt baxt bext Ģans, talih

koro kur kor kör

tang tang teng dar, sıkı, kısa

zor zur zor zor, güç

Romanice Yunanca Türkçe

drom dromos yol

kakavi kakkabê tencere

kokalo kokkalon kemik

stadi skiadi Ģapka

xoli kholê öfke, hiddet, sinir

zumi zoumi çorba

(Arayıcı, 2008: 49)

Fraser ise, Çingenelerin ataları konusundaki iki kaynaktan bilgi sunmaktadır. “Arapça tarihçi Hamza‟ya göre (950) Ġran Kralı Bahram Gur (420-438) Hint kralını, kendisine 12000 müzisyen göndermesi konusunda ikna etmiĢtir. Gönderilen bu müzisyenler, Zott adı verilen topluluktur ve Çingenelerin ilk ataları olduğu düĢünülmüĢtür” (Fraser, 2005: 37). Daha sonraki

(32)

17

çalıĢmaların birinde Firdevsi, ġah Name‟de (Kralların Kitabında, MS.1010), Ġran Kralı Bahram Gur‟un, Hint Kralı Shangul‟dan müzisyen göndermesini istediğini yazmıĢtır. “Gönderilen bu grubun adı Luri‟lerdir. Luri‟ler, Çingenelere olan benzerlikleri nedeniyle, Çingenelerin ataları olarak gösterilmiĢtir” (Fraser, 2005: 38).

Kenrick, Luri‟ler hakkında yaptığı çalıĢmada bu iddianın doğru olmadığına dair bir düĢünceyi savunmuĢtur. “Ġran (ya da eski adıyla Pers Ġmparatorluğu) Luri‟leri, her ne kadar Firdevsi, kendi bildiği Luri‟lerin Behram Gur tarafından Pers devletine getirtilen çalgıcıların soyundan geldiğini düĢünmüĢ olsa da, Çingene olmayan göçebelerdendirler. Firdevsi‟nin bu konuda yanıldığına neredeyse kuĢku yoktur” (Kenrick, 2006: 99-100). Aynı kaynakta Ģu bilgilere de yer verilmiĢtir: “Günümüz Luri‟leri Beluchi dilini konuĢurlar ve yakın zamana değin zanaatçılık ve çalgıcılık yaparak Beluchi kabileleriyle birlikte dolaĢmıĢlardır. Ne var ki Firdevsi, yaĢam tarzları ve romantik imgelerinden ötürü Luri‟leri, „Koli‟ diye anılan bir diğer toplulukla karıĢtırmıĢtır” (Kenrick, 2006: 99-100).

Hancook‟un açısından, Hint kökenli diğer kabilelerin varlığı, Çingenelere göre daha yenidir. Dil üzerinde yapılan çalıĢmalarda 19. yüzyılın sonunda Ortadoğu‟da yaĢayan Çingene topluluklarının Hintçe konuĢtuğuna dair bir görüĢ vardır. “Hintçe konuĢan Dom ve Domari olarak adlandırılan diğer bir nüfusun farkına varılmıĢtır. Avrupalı bilim adamları, Ermenistan‟da Hintçe konuĢan ve Lom olarak çağrılan bir nüfusun varlığını 19. yüzyılın sonunda öğrenmiĢtir. Rom, Dom ve Lom‟ların literatürde Çingene oldukları ve Hint kökenli oldukları düĢünülmektedir” (Hancook, 2002: 6; akt. Kolukırık, 2004: 15). BaĢka bir kaynakta köken konusundaki tartıĢmalarda Hint kökenli olduklarını ispatlamıĢ bir bilim adamından bahsedilmektedir. “Çingene kültürünün tartıĢma götürmez Hintli kökenlerini kanıtlamayı baĢaran 1844-1845‟de Halle‟de yayımlanan „Die Zigeuner in Europa und Asien‟ isimli eseri ile Halle profesörü August Friedrich POTT olmuĢtur” (Halwachs 2006: 1; akt. Aydoğan, 2006: 23).

Clebert, Avrupa‟daki Çingenelerin kökeni konusunda farklı isimlendirmeler alan üç ana Çingene grubunu; Kaldera (Kalderash), Gitano (Gitanos) ve ManuĢlar‟ın (Manush) sınıflamasını yapmıĢtır. Clebert‟a göre Kaldera, Gitano ve ManuĢlar aynı kökten gelen ve aynı kanı taĢıdığı iddia edilen üç ana Çingene grubudur.

(33)

18

Bunlar, Kolukırık‟ın Tezinde ġu ġekilde AktarılmıĢtır;

1. Kaldera Çingeneleri: Yalnızca kendilerinin gerçek Çingeneler olduğunu iddia etmektedirler. Çoğu kazancılıkla uğraĢmaktadır. Önce Balkan yarımadasından çıkmıĢlar, sonra Orta Avrupa‟dan Fransa‟ya geçip beĢ kola ayrılmıĢlardır:

a) Lovariler: Macaristan‟da uzun süre yaĢadıklarından, Fransa‟da „Macar‟ adıyla çağrılırlar.

b) Boyhalar: Transilvanya‟dan gelmiĢlerdir. EvcilleĢtirilmiĢ hayvanlarla gösteri yapan Çingenelerdir.

c) Luri ya da Luliler: Firdevsi‟nin anmıĢ olduğu Hint kavminin adını taĢımaktadır. d) Çurariler: Diğer Kaldera Çingenelerinden ayrı olarak yaĢamaktadırlar. GeçmiĢ

dönemlerde at alıp satan Çurariler, bugün kullanılmıĢ araba alım ve satımıyla uğraĢmaktadır.

e) Türko-Amerikalılar: Avrupa‟ya gelmeden önce, Türkiye‟den Amerika BirleĢik Devletlerine göç etmiĢ oldukları için kendilerine bu isim verilmektedir.

2. Gitanolar: Kendilerine yalnızca Ġspanya, Portekiz, Kuzey Afrika ve Güney Fransa‟da rastlamak mümkündür. DıĢ görünüĢleri, lehçeleri ve gelenekleriyle Kalderalardan ayrılırlar. Kendi içlerinde Ġspanyol ya da Endülüslüler ve Katolanyalılar diye ayrılmaktadırlar.

3. ManuĢlar: Ġsimlerinin anlamı Sanskritçe‟de “doğru adam” anlamındadır. Sinti olarak adlandırılırlar. Muhtemelen Ġndus kıyılarından geldikleri ve Hint kökenli oldukları için, kendilerine Sinti denmektedir. Üç alt gruba ayrılırlar:

a) Valsikanlar ya da Fransız Sintileri: Pazarcılık yapar ve sirklerde çalıĢırlar.

b) Gaygikanlar ya da Alman (Alsatian) Sintileri: Bunlar çoğu kez, Çingene olmayan, ancak aynı gelenek ve göreneklere göre yaĢayan Avrupalı göçebelerle karıĢtırılmaktadır.

c) Piemonstesiler ya da Ġtalyan Sintileri (Clebert akt. Kolukırık, 2004: 17-18).

Çingenelerin kökeni konusunda araĢtırmaların sonucunda çok çeĢitli sonuçlar ve çok farklı görüĢler ortaya çıkmıĢtır. Fakat bu çeĢitli görüĢlerin ortak yanı, Çingene dilinin Hint diline benzeme sebebidir. Bu konuda kesin belge olmamasını sadece bu yolla açıklamalar yapılmasını Duygulu Ģöyle yorumlamıĢtır:

Çingenelerin kökenleri hakkında çok çeĢitli görüĢler ileri sürülmekte ise de bunlar arasında en fazla benimseneni, Çingenelerin

(34)

19

Hindistan kökenli bir topluluk olduklarını öngören tezdir. Bu görüĢü destekleyen tezlerin çoğunluğu, tarihsel belgelerden çok dilbilimin ortaya koymaya çalıĢtığı verilerden hareketle ortaya konulmuĢlardır. Zira ne Çingenelerin 9. yüzyıl olarak tahmin edilen büyük göçleriyle ilgili ne de onların sosyal, kültürel, siyasal vd. özellikleriyle ilgili o dönemlere ait hiçbir kesin belge yoktur. Dolayısıyla Çingenelerin tarihinden söz etmek de bu anlamada mümkün olamamaktadır. Bu durumun sebeplerini asıl itibarıyla Çingenelerin kavmî özelliklerinde aramak gerekir. Konunun ipuçlarını ise Çingenelerin yaĢam biçimleri ve hayata bakıĢları ortaya koymaktadır (Duygulu, 2006: 14).

2.2.4. Çingenelerin Göçleri ve Göç Sebepleri

Çingenelerin, Hindistan‟dan çeĢitli sebeplerle göç ettiklerini varsayan araĢtırmacılar, onların bu göçlerdeki tezlerini, çeĢitli ülkelere olan göçleriyle ve farklı güzergâhlarıyla savunmuĢlardır. Bu iddialardan biri de:

Hindistan‟dan göçün baĢlangıcına ve Çingenelerin dünyaya dağılmasına iliĢkin tahmini tarihler, 5. ila 15. yüzyıl gibi hayli geniĢ bir zaman aralığında değiĢir. Çoğu zaman bu göç sürecinin, 5. ve 6. yüzyıllarda Ak Hunlar‟ın (Eftalit‟ler) Orta Asya‟dan akınlarıyla ivme kazandığı ve bu akınların kentlerin çözülmesi, tarımın gerilemesi, kıtlık ve salgın hastalıkların baĢ göstermesinin yanı sıra Gupta hanedanlığının çökmesi ve imparatorluğun dağılması da dahil olmak üzere Hint toplumunda büyük bir krize yol açtığı düĢünülmüĢtür. (Marushiakova-Popov, 2006: 13).

Hindistan‟dan kitleler halinde yapılan göçün birçok sebebi olduğu söylenilebilir. Özkan, kitabında bu göç dalgasının Ģu Ģekilde gerçekleĢtiğini açıklamıĢtır:

1. Göç, kitle halinde olmamıĢ, aksine farklı zamanlarda küçük gruplar halinde olmuĢtur. 2. Göç olayında savaĢlar, tehcir, takip ve tarımsal gibi dıĢ sebepler mevzubahistir.

3. Küçük grupların göçü, ilk olarak MS.V. ve VII. yüzyıllar arasında Hindistan ve Ġran arasında ilk göç hareketinin muhtevasından dolayı vuku bulmuĢtur ve daha sonraki ise Müslümanların Ġran ve Hindistan‟ı fethettiği VII. ve XIII. yüzyıllarda Gazneli Mahmut ve

(35)

20 onların halefleri döneminde olmuĢtur.

4. Çingenelerin Avrupa‟ya göçü; Ġran, Ermenistan, Anadolu, Yunanistan ve Güney Slovak Bölgesi üzerinden gerçekleĢmiĢ olması mümkündür. Çünkü bütün Avrupa Çingenelerinin lehçelerinde Ermenice, Türkçe, Yunanca ve Slovakça‟dan alınmıĢ kelimeler bulunmaktadır.

5. Ġran‟ın VII. yüzyılda Müslümanlar (Araplar) tarafından fethedilmesinden kısa bir müddet önce veya sonra vuku bulan olmalıdır. Çünkü Avrupa Çingenelerinin lehçelerinde Arapça kelimeler de mevcuttur (Özkan, 2000: 12-13).

Çingenelerin tarihleri boyunca bulundukları coğrafyalar düĢünüldüğünde ortaya çıkan baĢka bir düĢünce ise, Çingenelerin üç ayrı koldan göç ettikleridir: “Bir kısmı Kafkasya‟ya, bir kısmı Ġran ve Suriye üzerinden Kuzey Afrika ve Ġspanya‟ya, bir kısmı da Anadolu üzerinden Balkanlara geçiĢ yapmıĢtır” (Yürüktümen, 2010; akt. Koptekin 2013: 8).

Bir baĢka kaynakta göçleri hakkında farklı bir bilgi bulunmaktadır. “Hindistan‟dan göçe iliĢkin güvenilir en erken tarih M.S.241-272‟dir. Bu dönemde I. ġapur tarafından ġuster Barajı‟nda çalıĢtırılmak üzere Kabil‟den iĢçiler getirtilmiĢti. EĢleriyle birlikte gelmedikleri anlaĢıldığına göre, günümüz çingenelerinin ataları arasında olmaları mümkün değildir” (Dzaka, 1989; akt. Kenrick, 2006: 26). Bu bilgiye göre, Çingenelerin iĢ için Kabil‟e getirildikleri ve iĢ sonrası eĢlerini de yanlarına almadıkları düĢünülürse geri Hindistan‟a döndükleri yorumu yapılabilir.

Arayıcı göç yollarıyla ilgili Ģunları aktarmıĢtır: “Çingeneler, birinci kol halinde Afganistan, Ġran, Anadolu ve Balkanlar‟a; ikinci kol halinde Afganistan, Ġran, Ermenistan, Rusya ve Balkanlar‟a; üçüncü kol halinde ise Afganistan, Ġran, Suriye, Filistin, Kuzey Afrika ve Ġspanya üzerine hareket ederek Avrupa‟nın değiĢik ülkelerine 15. yüzyılda gelmiĢlerdir” (Rinzer, 1985; akt. Arayıcı, 2008: 26).

Akgül ise, Çingeneleri göçlerini tarihler vererek ve güzergâhlar belirterek Ģöyle açıklamıĢtır:

9. yüzyıldan itibaren çeĢitli nedenlerden ötürü Kuzey Hindistan‟dan yola çıkarak batıya doğru göç etmeye baĢlamıĢlardır. Ġlk olarak Ġran‟ın Ġsfahan kentine gelen çingenelerin küçük bir kesimi Rusya ve Sibirya‟ya göç etmiĢtir. Geriye kalan büyük kesimi ise Güneydoğu Anadolu üzerinden iki kola ayrılmıĢtır. Birinci kol, 1150 yılında

(36)

21

Ġstanbul‟a gelmiĢ ve oradan baĢta Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya ve Macaristan olmak üzere Avrupa‟nın bütün ülkelerine yayılmıĢtır. Ġkinci kol ise Irak, Suriye ve Filistin‟i geçerek Mısır‟a gelmiĢtir (Senz, 1997; akt. Akgül, 2006: 104-105).

Bir baĢka kaynakta ise 9. yüzyılda yaptıkları göçte, göç yollarının farklı bölgelere doğru da olduğu bilinmektedir. Ayrıca bu göçleri sırasında katliama uğradıkları da bilinmektedir.

9. yüzyılda Kuzey-Batı Hindistan‟ı terk eden Çingeneler, 950 yılında Ġran‟ın Ġsfahan kentine kadar gelmiĢlerdir. Jan Kochanowski, “anavatanları Kuzey-Batı Hindistan‟ı terk eden „Romane Chave (Rama oğlu)‟ adı verilen ve Rajput‟dan gelen bir grup Çingene‟nin; Afganistan üzerinden Avrupa‟ya geçerken 300 bin atlı süvari askerin baĢında bulunan Mohammed Ghori tarafından 12. yüzyılda katliama uğradığını” belirtmiĢtir. Yüz binlerce Çingenenin hayatını kaybettiği bu olaydan sonra, Hindistan‟ın Sind ve Tafta bölgelerinden gelen Çingeneler; Anadolu ve Ġstanbul üzerinden önce Yunanistan‟a ve oradan da Avrupa‟nın değiĢik ülkelerine gitmiĢlerdir (Kochanowski, 1966; akt. Arayıcı, 2008: 28).

Göç sebeplerine ek olarak katliam sonucu ve katliam korkularından da göç ettikleri veya ettirildikleri anlaĢılmaktadır. Birçok göç yolları arasında Anadolu ve Ġstanbul‟un da bulunduğunu görmekteyiz. YaĢadıkları katliamlardan da anlaĢılacağı üzere göçün, iyi ve kötü sonuçlanabileceği, bazen de bir kötü durumdan kaçarken, baĢka bir kötü durumla karĢılaĢılabileceği görülmektedir.

Uçum, Çingenelerin göçleri konusundan bahsederken, onların karĢılaĢtıkları olumlu ve olumsuz durumları Ģu Ģekilde açıklamıĢtır.

Göç hem göç eden hem de göçe maruz kalanları karĢılıklı olarak etkileyen bir olgudur. Göçün sonucu olarak ortaya çıkan iletiĢim sonucu karĢılıklı kültürel alıĢveriĢ baĢlar; böylece kültürel zenginleĢme ve yenilikler ortaya çıkar. Göç kavramının bu kadar olumlu örneğinin yanında, bu süreç de kimi zaman karĢı karĢıya gelen toplumların barıĢçıl görünümleri değiĢebilmektedir. Süreç içinde toplumlarda kültürel yozlaĢmalar, kültürel Ģoklar ve kültürel değiĢmeler gerçekleĢmektedir.

(37)

22

Çingeneler, bu göçler sonucunda hem kendi kültürlerini zenginleĢtirmiĢ hem de karĢılaĢtıkları toplumların kültürlerine farklılıklar katmıĢlardır. Çingeneler tarih sahnesine bakıldığında neredeyse en barıĢçıl diyebileceğimiz topluluklardan biridir fakat Hitler Almanya‟sında büyük baskı altında kalmıĢlardır (Uçum 2008: 34).

Almanya‟da Çingenelere yapılan katliamı ele alan birçok kaynak ve araĢtırmacı bulunmaktadır. Bunlardan biri de Fraser‟dır. Fraser‟a göre Çingenelere karĢı var olan tutumların ilk olarak sertleĢmeye baĢladığı ülke Almanya olmuĢtur. “1498 yılında casus oldukları bahanesiyle sınır dıĢı edilmeleri gerektiğine karar verilmiĢ, Çingenelere 1500 yılına kadar süre tanınmıĢtır. O tarihten sonra Almanya topraklarında bulunan Çingenelere karĢı Ģiddet uygulamak suç kabul edilmemiĢ; kısacası kanun kaçağı ilan edilmiĢlerdir” (Fraser, 2005: 85).

Nazi Almanyasında yapılan katliam öylesine büyük ve Ģiddetli olmuĢ ki 125 bin ile 500 bin arasında Çingenenin katledildiği aktarılmıĢtır:

Almanların yapmıĢ olduğu soykırım sırasında 125 bin ile 500 bin arasında Roman ve Sintinin (genelde „Çingeneler‟ olarak anılırlar) topluca katledildiğiyle ilgili nerdeyse hiçbir kitapta bahsedilmemiĢtir. 1933 Almanya‟sında yaĢayan 35.000 Roman ve Sinti, yaklaĢık 65 milyonluk Alman nüfusunun ancak % 0,05‟ini oluĢtursa da, çoğunluğu oluĢturan toplum tarafından toplumsal olarak marjinal, ekonomik açıdan verimsiz, suç iĢleme açısından “suça yatkın” ve ırk açısından onlara ikinci sınıf bir azınlık damgası vurulmuĢtur. Almanlar ikinci sınıf olarak gördükleri kiĢilerin üremelerinin engellenmesi gerektiğini savunundular ve ırk temizliğinin avukatı olarak soykırıma yönelik entellektüel bir alt yapı oluĢturdular. Nuremberg yasalarını hazırlayıp 1935‟de yürürlüğe koyup sınırdıĢılara baĢladılar. Alman etnolog Martin Block 1936‟daki Zigeuner: ihr Leben und ihre Sele adlı çalıĢmasında ... ırk olarak tanımladığı Çingeneleri yabancı insan, taĢ devri insanı, ilkel ırk olarak tanımlamıĢtır. Bu tanımlamalardan sonra Almanya‟da yaĢayan tüm Romanların kayıt edilmesi için parmak izleri alındı ve adresleri kaydedildi. Bu çalıĢmalar 1938 ve 1939‟da Nazi kadrolarının Yahudilere uyguladığı kampanya kadar sert ve saldırgan olmuĢtur. 1939 ve 1940

(38)

23

yıllarda tehcir baĢlamıĢ ve birçok Çingene bu sırada ölmüĢtür. Tehcir edilenlerin mal, mülk ve servetlerine el koyuldu (Sybil; akt. Uçum, 2008: 34).

Göç yollarını izleyen Çingeneler farklı zamanlarda Avrupa içlerine kadar gelmiĢlerdir. Kenrick Avrupa‟ya yapılan göçlerle Çingenelerin göç tarihlerini aĢağıdaki tabloda zaman dilimleri arasında vermektedir. Bu yapılan zamandizim, Çingenelerin Avrupa‟ya doğudan geldiği ve batıya yavaĢ yavaĢ göç ettiği savını da destekler.

AĢağıda bulunan listede parantez içinde verilen adlar günümüz ülkelerine aittir. Bu ülkelerdeki siyasal değiĢimi yansıtır. Göç tarihlerindeki birçok prenslik de o yıllarda bulunmaktaydı. Fransa güneybatısı büyük ölçüde Ġngiliz idaresi altında olmak üzere bölünmüĢtür.

Tablo 2: Çingenelerin Göç Yerleri ve Tarihleri

GÖÇ TARĠHĠ GÖÇ EDĠLEN YER

1348 Prizren (Sırbistan)

1362 Dubrovnik (Hırvatistan)

1378 Rila Manstırı (Bulgaristan)

1378 Zagep (Hırvatistan) 1384 Modon (Yunanistan) 1397 Nauplia (Yunanistan) 1407 Hildesheim (Almanca) 1414 Basel (Ġsviçre) 1415 Perpignan (Fransa) 1419 Antwerp (Belçika) 1420 Deventer (Hollanda) 1422 Bolonya (Ġtalya) 1425 Zaragoza (Ġspanya) (Kenrick, 2006: 50)

Çingeneler, Hindistan‟dan Orta ve Batı Avrupa‟ya yolculukları sırasında Balkanlarda yüzlerce yıl bulundukları anlaĢılmaktadır. “Balkanlara geliĢ tarihleri 9. ve 11. yüzyıllar arasında

(39)

24

değiĢmektedir. Batı Avrupa‟ya ise, 15. yüzyılda girmeye baĢlamıĢlardır. Balkanlarda yaklaĢık beĢ yüz yıl yaĢamıĢ olmalıdırlar. Romanlar bir topluluk olarak baĢlıca özelliklerinin geliĢimi, dilleri dahil olmak üzere kültürleri üzerinde önemli etkileri olmuĢtur” (Popov-Marushiakova, 2006: 9). Buradan da anlaĢılacağı gibi dünyadaki geniĢ coğrafyaya Çingenelerin yayılma süreci yüzyıllar boyunca sürmüĢtür.

Arayıcı, Çingenelerin göçleri sonucu bazı ülkelere yerleĢtiklerinden ve o ülkelerdeki nüfuslarından sayısal verilere dayalı bilgiler sunmaktadır:

Roman Birliği BaĢkanlığı‟nın sonuçlarına göre: Avrupa ülkelerinde yaklaĢık olarak 12 milyon “Rom” ve “Sinti” yaĢamaktadır. Romanya‟da 2,5 milyon, Bulgaristan‟da 1 milyon, Yugoslavya‟da 1 milyon, Rusya‟da 800 binden fazla Roman yaĢamaktadır. Macaristan‟da 600 binin üzerinde, Çekoslovakya‟da 700 ile 800 bin arası, Türkiye‟de ise 500 bin kadar, Yunanistan‟da 300 bin Roman bulunmaktadır. Bunun dıĢında ise Fransa, Ġspanya ve Almanya‟da önemli sayılacak rakamlarda Roman bulunmaktadır. Fransa‟da 300 ile 400 bin arasında, Ġspanyada 800 bin, Almanya‟da 150 bine ulaĢmıĢtır. Ġskandinavya ülkelerinde 10 bin rakamları geçmiĢtir. Ġtalya‟da ise sayıları yaklaĢık 80 bindir (Arayıcı, 2008: 34-35).

Buradan da anlaĢılabildiği gibi Çingenelerin günümüzde, dünyanın farklı coğrafyalarında bulunduğunu görülmektedir. Avrupa‟da en fazla nüfus yoğunluğu Ġspanya‟da olduğu gibi merkez Avrupa ve özellikle Ġskandinav ülkelerinde de yoğun bir nufüsa sahip olduğunu yapılan araĢtırmalardan anlaĢılmaktadır.

2.2.5. Osmanlı ve Türkiye’deki Çingeneler

Osmanlı Devleti‟nde yaĢayan Çingeneler hakkında bilgi toplarken, en çok rastlanılan ve onlar hakkında bilgiler verenler, o dönemden kalan belgelerdir. Bu belgeler sayesinde o dönem Çingenelerinin bazı meslekleri, vergilendirilmeleri ve cezai durumları gibi birçok konuda bilgi toplanılmaktadır. “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun idari vergi kayıtlarında Çingenelerden ilk kez 1430 yılında söz edilir ve bu durum, Tuna üzerindeki Nikopol bölgesinin bir toprak kaydında geçmektedir. Sonraki Osmanlı belgelerinde Bulgaristan‟da yaĢayan çok sayıda Çingeneden söz edilir” (Kenrick, 2006: 60). Bir diğer vergi ile ilgili bilgi Ģöyle açıklanmıĢtır. “Osmanlı

(40)

25

Ġmparatorluğu‟nun görkemini yitirdiği 18. ve 19. yüzyıllarda, Çingenelere iliĢkin kayıtlar oldukça yetersizdir. Osmanlı Döneminden kalan son kapsamlı verilere göre, Anadolu ve Rumeli‟de vergilendirilen 45000 çingene kaydedilmiĢtir. 10000‟i kiĢi baĢı beĢ kuruĢ ödeyen müslümanlardı, kalan Hıristiyanlar ise altı kuruĢ ödemekteydiler” (Marushiakova-Popov, 2006: 65). Bu belge de Osmanlı döneminde yaĢayan Çingenelerin nüfus ortalamasını yaklaĢık olarak vermektedir.

Vergilerini düzenli ödemeleri için yerleĢik hayata zorla da olsa geçirilen Çingeneler, daha sonra sınır güvenliğini korumak amacıyla yeni fethedilen topraklara yerleĢtirilmiĢlerdir. Özkan, Osmanlı‟da sınıra yerleĢtirdiği göçebe yaĢayan Çingeneler için Ģöyle bahsetmiĢtir: “Osmanlı Devleti, Ġstanbul ve Rumeli‟de oturan Çingeneleri, Avrupa‟da yeni fethedilen bu bölgelere sadece yerleĢik düzene geçmeleri için yerleĢtirmekle kalmamıĢ, aynı zamanda onları Avrupa devletlerine karĢı sınır muhafızları olarak da kullanmıĢ olmalıdır” (Özkan, 2000: 23). Bu bilgiyi doğrular nitelikte olan Ģu bilgi de Osmanlı‟daki Çingenelerin göçebe yaĢadıklarını kanıtlar niteliktedir: “1477‟de Ġstanbul‟da yapılan nüfus sayımında 31 hanelik Çingene ailesi tespit edilmiĢtir. Osmanlı Devleti, onların vergilerini düzenli olarak toplayamamıĢ ve bunun önüne geçebilmek için yeni fethedilen yerlerden Çingenelere toprak vererek, onları yerleĢik hayata geçmeye ve ziraata teĢvik etmiĢtir” (Sal, 2009: 21).

Kanuni dönemine ait baĢbakanlık Osmanlı ArĢivi‟ndeki Tapu-Tahrir Defteri‟nde “Kanunname-i Kıptiyân-ı Vilayet-ı Rum ili” baĢlığı adı altında kayıtlı bulunan kanunname ise özet olarak Ģu hükümleri kapsamaktadır:

1. Müslüman Çingenelerin her hane ve mücerredi (ergin bekârı), yılda yirmi iki akçe resim verirler. Kafir Çingenelerin her hane ve mücerretleri ise yılda yirmi beĢer akçe, biveleri (dul kadınları)de altıĢar akçe ispenç verirler.

2. Ġstanbul, Edirne, Filibe ve Sofya‟da olan Çingenelerin nâ-meĢru fiile giriĢen avratlarından kesim adı altında her ay yüzer akçe resim (vergi) alınır.

3. Cürüm, cinayet ve arüs resimleri, sair reaya gibi, kanunların gerektirdiği gibi mütad Ģekil ve miktarlarda eda ederler.

4. Hisarlarda Müsellim Hizmeti görmek üzere ellerinde padiĢahın beratı bulunan Çingeneler, avârız-ı divâniye, ispenç ve sair rüsum-ı örfiyyeden muaf olup yalnızca haraç verirler.

5. Semendire sancağının Biracık Nahiyesindeki Çingenelerin her hanesi, Resm-i Flori olarak, miriye her yıl seksen akçe öder.

Referanslar

Benzer Belgeler

■ CDP, Cisco Discovery Protokol (Cisco Tanımlama Protokolü), Cisco cihazlarda kullanılan, bir cihaza direkt olarak bağlı olan komşu cihazları gösteren

Montessori eğitim yaklaşımı hakkında detaylı bilgi almak için. sizleri

Her okul 1 aday gösterebilir (Olimpiyat merkezi olan okullar ile bir önceki yıl öğrencileri ilk üç dereceye giren okullar 2 adayla katılabilirler). Bir okulda adaylar çok

Batı ve Orta Afrika'da çiçek aşısı aynı zamanda maymun çiçeği hastalığına karşı da koruduğundan aşılanmamış popülasyonlar artık maymun çiçeği virüsü

Erica Marat tarafından kaleme alınan The Tulip Revolution: Kyrgyzstan One Year After (Lale Devrimi: Bir Yıl Sonra Kırgızistan) başlıklı bu kitap, Kırgızistan’da 24 Mart

20. Yüzyılın son çeyreğinde başlayan ve giderek hız kazanan ekonomik ve demografik trendler, aynı yüzyılın başında gezegenin büyük kısmına hâkim olan batının,

“Baroların ve Avukatların Meslek Özgürlükleri, TBB dergisi, 2020, s�82) Bu görevin parçası olarak, bir yandan özerk olma niteliğine sahip olan barolar, diğer yandan

Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Caz Anasanat Dalı lisans bölümünde alan dersi(her öğrenci için kendi enstrümanının öğretildiği bireysel ders)