• Sonuç bulunamadı

Osmanlı ve Türkiye’deki Çingeneler

2.2. Ġlgili Alan Yazını Değerlendirme

2.2.5. Osmanlı ve Türkiye’deki Çingeneler

Osmanlı Devleti‟nde yaĢayan Çingeneler hakkında bilgi toplarken, en çok rastlanılan ve onlar hakkında bilgiler verenler, o dönemden kalan belgelerdir. Bu belgeler sayesinde o dönem Çingenelerinin bazı meslekleri, vergilendirilmeleri ve cezai durumları gibi birçok konuda bilgi toplanılmaktadır. “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun idari vergi kayıtlarında Çingenelerden ilk kez 1430 yılında söz edilir ve bu durum, Tuna üzerindeki Nikopol bölgesinin bir toprak kaydında geçmektedir. Sonraki Osmanlı belgelerinde Bulgaristan‟da yaĢayan çok sayıda Çingeneden söz edilir” (Kenrick, 2006: 60). Bir diğer vergi ile ilgili bilgi Ģöyle açıklanmıĢtır. “Osmanlı

25

Ġmparatorluğu‟nun görkemini yitirdiği 18. ve 19. yüzyıllarda, Çingenelere iliĢkin kayıtlar oldukça yetersizdir. Osmanlı Döneminden kalan son kapsamlı verilere göre, Anadolu ve Rumeli‟de vergilendirilen 45000 çingene kaydedilmiĢtir. 10000‟i kiĢi baĢı beĢ kuruĢ ödeyen müslümanlardı, kalan Hıristiyanlar ise altı kuruĢ ödemekteydiler” (Marushiakova-Popov, 2006: 65). Bu belge de Osmanlı döneminde yaĢayan Çingenelerin nüfus ortalamasını yaklaĢık olarak vermektedir.

Vergilerini düzenli ödemeleri için yerleĢik hayata zorla da olsa geçirilen Çingeneler, daha sonra sınır güvenliğini korumak amacıyla yeni fethedilen topraklara yerleĢtirilmiĢlerdir. Özkan, Osmanlı‟da sınıra yerleĢtirdiği göçebe yaĢayan Çingeneler için Ģöyle bahsetmiĢtir: “Osmanlı Devleti, Ġstanbul ve Rumeli‟de oturan Çingeneleri, Avrupa‟da yeni fethedilen bu bölgelere sadece yerleĢik düzene geçmeleri için yerleĢtirmekle kalmamıĢ, aynı zamanda onları Avrupa devletlerine karĢı sınır muhafızları olarak da kullanmıĢ olmalıdır” (Özkan, 2000: 23). Bu bilgiyi doğrular nitelikte olan Ģu bilgi de Osmanlı‟daki Çingenelerin göçebe yaĢadıklarını kanıtlar niteliktedir: “1477‟de Ġstanbul‟da yapılan nüfus sayımında 31 hanelik Çingene ailesi tespit edilmiĢtir. Osmanlı Devleti, onların vergilerini düzenli olarak toplayamamıĢ ve bunun önüne geçebilmek için yeni fethedilen yerlerden Çingenelere toprak vererek, onları yerleĢik hayata geçmeye ve ziraata teĢvik etmiĢtir” (Sal, 2009: 21).

Kanuni dönemine ait baĢbakanlık Osmanlı ArĢivi‟ndeki Tapu-Tahrir Defteri‟nde “Kanunname-i Kıptiyân-ı Vilayet-ı Rum ili” baĢlığı adı altında kayıtlı bulunan kanunname ise özet olarak Ģu hükümleri kapsamaktadır:

1. Müslüman Çingenelerin her hane ve mücerredi (ergin bekârı), yılda yirmi iki akçe resim verirler. Kafir Çingenelerin her hane ve mücerretleri ise yılda yirmi beĢer akçe, biveleri (dul kadınları)de altıĢar akçe ispenç verirler.

2. Ġstanbul, Edirne, Filibe ve Sofya‟da olan Çingenelerin nâ-meĢru fiile giriĢen avratlarından kesim adı altında her ay yüzer akçe resim (vergi) alınır.

3. Cürüm, cinayet ve arüs resimleri, sair reaya gibi, kanunların gerektirdiği gibi mütad Ģekil ve miktarlarda eda ederler.

4. Hisarlarda Müsellim Hizmeti görmek üzere ellerinde padiĢahın beratı bulunan Çingeneler, avârız-ı divâniye, ispenç ve sair rüsum-ı örfiyyeden muaf olup yalnızca haraç verirler.

5. Semendire sancağının Biracık Nahiyesindeki Çingenelerin her hanesi, Resm-i Flori olarak, miriye her yıl seksen akçe öder.

26

6. Niğbolu sancağındaki Çingeneleri raiyet olarak tasarruf edenler, Niğbolu sancağına eserler. 7. Niğbolu sancağındaki Çingenelerin hane ve mücerretleri, her yıl cizyelerini ödedikten sonra, ayrıca, kaftanlık adıyla da yılda altıĢar akçe öderler.

8. NiĢ Çingenelerine raiyet olarak mutasarrıf olan sipahiler, Semendire sancağına eserler (Özkan, 2000: 25).

Osmanlı Devleti Çingeneleri sahiplenmiĢ, yerleĢtikleri bölgelerde kalmaları için onlara çeĢitli görevler vermiĢtir. Tarihsel kaynaklardan elde edilen verilere göre, bu görevlerden biri de onları orduda yardımcı kuvvet olarak bulundurmaları olmuĢtur. Bu görevin yanı sıra bazı mesleklerde de görev almıĢlardır. Altınöz, bu durumları Ģöyle açıklamıĢtır:

Osmanlı Devleti‟nde çok geniĢ bir coğrafi sahaya yayılmıĢ bulunan Çingeneler, devlet tarafından çok sıkı bir disiplin altına alınmıĢ olup, hukuki bakımdan da hususi bir nizama bağlanmıĢlardır. Orduda yardımcı kuvvet olarak vazife alan Çingeneler, Rumeli‟nin ele geçirilmesi sırasında yayalar teĢkilatının kurulmasıyla daha sistemli bir vazife görmeye baĢlamıĢlardır. Kanuni devrinden itibaren, bunların daha ziyade imar hizmetlerinde kullanıldığı görülmektedir. Bulundukları coğrafi mevki itibarı ile çeĢitli hizmetler gören Çingeneler, sahillerde gemi malzemesi temini, gemi yapımı ve tamirinde; köprü inĢası ve menzillerde zahire toplanması, madenlerde, ordunun nakliye iĢlerinde ve devletin kalelerinin onarımlarında istihdam edilmiĢtir (Altınöz, 2013: 78).

27

Resim 1: Rumeli'de Çingeneler

(Marushiakova-Popov, 2006: 73)

Rumeli‟de yaĢayan Çingenelere orduya yardım amaçlı verilen askeri görevlerden biri de Çingene sancağı adıyla açılan orduya bağlı kuvvettir. “Çingeneleri, o zamanki ismiyle Merkezi Kırkkilise (Kırklareli) olan ve Eski Hisar-ı Zağra, Hayrabolu, Malkara, Döğenci-Eli, Ġncügez, Gümülcüne, Yanbolu, Pınar-Hisar, Pravadi, Dimetoka, Ferecik, Ġpsala, KeĢan ve Çorlu olan Çingene sancağı”na bağlamıĢtır. Bu sancağın açılma nedeni Rumeli Eyaleti‟nde çoğunlukta bulunan Çingeneler içindir” (Sal, 2009: 21).

Osmanlı Devleti‟nde yaĢayan Çingeneler yerleĢik hayata geçtikten sonra, çeĢitli mesleklerle uğraĢmaya baĢlamıĢlardır. UğraĢtıkları sınırlı sayıda meslekler olduğu bilinse de bazı kaynaklardan elde edilen bilgilere göre, onların pek bilinmeyen meslekî taraflarını da görmekteyiz. Bazı bilinen ve bilinmeyen mesleklerini Altınöz Ģöyle açıklamıĢtır: “Geleneksel Çingene mesleklerini genel olarak demircilik, nalbantlık, bakırcılık, kalaycılık, sepetçilik, elekçilik, altın arayıcılığı, seyislik, Ģifacılık, falcılık, ayı oynatıcılığı, akrobatlık, müzisyenlik,

28

çengilik, bohçacılık, gemi yapımcılığı, oymacılık, madencilik, kahinlik ve dilencilik Ģeklinde sıralamak mümkündür” (Altınöz, 2013: 268).

Resim 2: Çingene Demirciler

(Marushiakova-Popov, 2006: 100).

Osmanlı‟da çingenelerin meslekleri hakkında Demirvuran‟ın yüksek lisans tezinde Ģu Ģekilde bahsedilmiĢtir: “Vergi kayıtlarına göre çingeneler arasında askerlik hizmetleri dıĢında demircilik ve müzisyenlikle yoğun olarak uğraĢırken; tenekecilik, nalbantlık, kılıç ustalığı, kuyumculuk, balıkçılık, ayakkabıcılık, tımarcılık, elekçilik ve kasaplık faaliyette bulundukları diğer meslek grupları arasında yer almaktadır” (Marushiakova ve Popov, 2001; akt. Kılınç Demirvuran 2007: 93).

Osmanlı döneminde Çingenelerle ilgili bilgilere tahrir kayıtlarından da ulaĢılabilinmektedir. Bu kayıtlarda o dönemdeki meslekleriyle ilgili Ģunlar bulunmaktadır: “Cüllah, hayat, hallac, demirci, nalbant, serrac, eyerci, dülger, baytar, kethüda, bezirgan, değirmenci, döğenci, rabacı, kasab, darıcı, mumcu, bozacı, korucu, sığırtmaç, çoban, aĢçı, akıncı, kopuzcu, kuyumcu, ellici” (Altınöz, 2013: 269).

Osmanlı Ġmparatorluğu‟ndaki Çingenelerden bahseden Altınöz Ģunları aktarmıĢtır: “XVI. yüzyıl Osmanlı toplum yapısının olumsuz yönde etkilenmesinde; fuhuĢ, soygun, cinayet ve hırsızlığın yayılmasında Çingene gruplarının büyük rolü olmuĢtur. Hatta olumsuz hareketlerinden dolayı Ġstanbul‟dan atılmaları için fermanlar çıkartılmıĢ, fuhuĢ gibi durumlarda

29

ise hükümet tarafından kovuĢturmaya uğramıĢlar ve çeĢitli Ģekilde Ģiddetli cezalara çaptırılmıĢlardır” (Altınöz, 1995: 25; akt. Kolukırık, 2009: 12-13).

Çingenelerin Bizans döneminden bu zamana kadar Anadolu‟da yaĢadıkları bilinmektedir. Bu konuyla ilgili Marsh Ģunları aktarmıĢtır:

Çingenelerin Türkiye‟deki tarihi, Bizans döneminde yaĢamıĢ Atsinganoi ya da Athinganoi adı verilen gruplara dayanmaktadır. Atsinganoi‟ler esasen büyücülük ve falcılıkla anılan, kabalistik ritüeller, astroloji ve Hıristiyan düalizminin değiĢik biçimlerini ibadet olarak benimsemiĢ ve Ģimdiki EskiĢehir civarında yaĢamıĢ Frigyalılar'dan oluĢan bir gruptur. Dokuzuncu yüzyılda, Frigyalı Michael‟in hükümdarlığında etkileri güçlenmiĢtir. Diğer dönemlerde, Ortodoks kilisesinin zulmüyle ezilmiĢ, din adamları ve patrikler tarafından sık sık cezalandırılmıĢlardır. Ancak, onuncu yüzyılın ortalarında sayıları giderek azalmıĢ ve artık birer “kâfir” ve tehdit unsuru olarak değil, yanlıĢ yola sapmıĢ kimseler olarak görülmeye baĢlamıĢlardır (Hamilton 1998: 650; akt. Marsh 2008: 5).

Büyük bir nüfusla Çingenelerin Türkiye‟ye göç etmelerini Özkan Ģöyle açıklamıĢtır: “Lozan antlaĢması gereğince Yunanistan ile yapılan nüfus mübadelesi uyarınca göçmenler ve bu göçmenlerin arasında Türk oldukları gerekçesi ile büyük bir Çingene nüfusu Türkiye‟ye gelmiĢtir. Bunu, Bulgaristan ve Yugoslavya‟dan gönüllü göçmen statüsünde gelen Çingeneler takip etmiĢtir” (Özkan, 2000: 2).

Çingenelerin Avrupa‟ya göçleri sırasında, göç yolları üzerinde bulunan ülkelerden biri olan Türkiye‟ye yerleĢtikleri bilinmektedir. “BaĢlıca göç yollarından birinin Anadolu olmasından dolayı, Türkiye‟nin çeĢitli noktalarında göçebe ve yerleĢik çingenelere rastlamak mümkündür. Özellikle Trakya, Samsun, Antalya, Adana, Denizli, Ġskenderun, EskiĢehir, UĢak, Hakkari, Mardin, Siirt, Van ve Ağrı bölgelerinde toplu olarak yaĢamaktadırlar” (Arayıcı, 1999; akt. Akgül, 2006: 106).

Çingenelerin Anadolu‟ya geliĢleri ve bu bölgeden ayrılarak göç ettikleri yerler Ģunlardır: “X. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar Ġran taraflarından ve Kafkasya‟dan gelerek, Anadolu içlerine yerleĢmiĢlerdir. Daha sonra Mısır ve Kuzey Afrika‟ya geçip buradan da Avrupa ve Ġspanya içlerine dağılmıĢlardır. Anadolu‟da kalan grupların bir kısmı ise Marmara ve Trakya‟ya geçerek Balkanlara, özellikle Selanik çevresine yerleĢmiĢlerdir” (Duygulu, 2006: 19).

30

Cumhuriyet sonrası Çingenelerin Osmanlı dönemini aratmayan uygulamalarla karĢı karĢıya geldiği bilinmektedir. “Osmanlı Devleti döneminde, iskân yasası çerçevesinde Çingeneler; “göçebe” olarak yaĢamayı terk ederek yerleĢik düzende yaĢamaya zorlanmıĢtır. Bu yasal prosedüre uymayanların sıkı denetim ve gözetim altında tutulmasına çalıĢılmıĢtır. Bu durumun, Cumhuriyet döneminde de geçerliliğini koruduğu tartıĢma götürmez bir gerçektir” (Arayıcı, 2008: 239-240).

Benzer Belgeler