• Sonuç bulunamadı

2.2. Ġlgili Alan Yazını Değerlendirme

2.2.7. Antakya’daki Domlar

Antakya, Türkiye‟nin Akdeniz bölgesinin doğusunda bulunan Hatay ilinin merkez ilçesidir. “Hatay, 2 Eylül 1938‟de „Hatay Devleti‟ olarak kurulmuĢ ve daha sonra 23 Temmuz 1939‟da Türkiye‟ye iltihak edilmiĢtir. Bu coğrafyada Hatay adı bu zamana kadar kullanılmamıĢtır”(Kabadayı, 2017: 35). Genelde Hatay ismi yerine Antakya ismi kullanılmıĢtır. Antakya‟nın tarihi, “Osmanlı vilayet salnamelerinde Halep” adlı kitapta kısaca Ģöyle açıklamıĢtır.

Ġlkçağlarda, özellikle de Roma ve Bizans dönemlerinde Akdeniz havzasının en önemli Ģehirlerinden olan Antakya, tarih boyunca ticaret ve sanayi merkezi olarak dikkat çekmiĢtir. Kentin kuruluĢu Ġskender zamanına kadar gitse de Ģehir, kimliğini Selukos döneminde kazanmıĢtır.

38

Onun ölümünden sonra da Selevki devletinin baĢkenti olmuĢtur. Antakya‟da egemen olan Selevki devleti‟nden sonra M.Ö. 69‟da kente Roma etkisi hâkim olmaya baĢladı. Roma hâkimiyetine girdikten sonra Suriye eyaletinin merkezi konumuna geldi. M.S. 35 ve 115 senelerinde Ģiddetli depremler geçiren kent, büyük tahribata uğradı. 250‟li yılında bölgede Sasani idaresi etkin oldu. Kudüs‟e olan yakın konumu ile Anadolu-Yunanistan arasında uzanan yolun kavĢak notasında olması nedeniyle, Hıristiyanlar için önemli bir yere sahip olan kent, 4. ve 5. yüzyıllarda önce metropolitlik, sonra da patriklik merkezi oldu. Bizans döneminde önemini koruyan Ģehir, birçok deprem ve veba salgınına maruz kaldı. 7. yüzyıla gelindiğinde Ġran kuvvetlerince boĢaltılan kent, antik kimliğini kaybetmeye baĢladı. 638‟de islam hâkimiyetine giren Antakya‟da sırasıyla Abbasiler, Tolunoğulları, ĠhĢidler, Hamdaniler hâkim olmuĢ ve bu sırada bölge üzerinde Arap-Bizans çekiĢmesi yaĢanmıĢtır. 1070‟lerden sonra tüm Kuzey Suriye‟de olduğu gibi bölgede Selçukluların faaliyet gösterdiği bilinmektedir. Daha sonra, yaklaĢık 150– 160 yıl kadar Haçlı hâkimiyeti yaĢanmıĢtır. Batı dünyasının Doğu‟daki en önemli siyasi ve iktisadî merkezlerinden biri olup Hıristiyanların yayıldığı yer olan Antakya, 1268‟de Kuzey Suriye‟de Haçlı hâkimiyetine son veren Memlukların hâkimiyetine girmiĢtir. Nihayet tıpkı Halep gibi, Antakya ve aslında bütün Suriye‟nin kuzeyi Yavuz Sultan Selim döneminde, 1516‟da Osmanlı hâkimiyetine girmiĢ ve 1918‟de Ġngilizler tarafından iĢgal edilinceye kadar da (402 yıl) bu durum devam etmiĢtir. Hemen akabinde Fransız hâkimiyetine geçen kent ile ilgili 1921‟de imzalanan Ankara AntlaĢması ile Ġskenderun sancağı denilen bölgeye idarî muhtariyet verilmesi, Batılı devletlerce kabul edilmiĢtir. Nihayet 1939 yılında Hatay ve onun merkezi olan Antakya‟nın Türkiye Cumhuriyeti‟ne bağlanması ile bu sorun ortadan kalkmıĢtır (Eroğlu, Babuçoğlu, Köçer, 2012: 25-26).

Birçok medeniyetin ev sahipliğini yapan Antakya köklü bir tarihe sahiptir. Tarih boyunca bu bölgeye yerleĢen medeniyetler, bu bölgeyi medeniyetlerin beĢiği yapmıĢtır. Antakya‟ya

39

yerleĢen toplumlardan biri de Domlar olmuĢtur. Çingenelerin bir kolu olan Domlar, Türkiye‟nin birçok bölgesinde olduğu gibi Antakya‟da da bulunmaktadırlar. Bu bölgede yaĢayan Çingene topluluğundan “Dom” ismiyle bahsedilmektedir. Bu yöredeki Domlar kendi dilleri olan Domarin dili dıĢında Kürtçeyi de bilmektedirler. Bunun sebebi ise Domların, Güneydoğu Anadolu bölgesinden Akdeniz bölgesine göç etmeleri olarak da düĢünülebilir. Kolukırık bu durumu Ģöyle açıklamaktadır:

Diyarbakır, Mardin, Urfa, Gaziantep, Hatay ve Mersin, Dom gruplarının ve nüfusunun yoğun olarak bulunduğu kentlerdir. Dom gruplarının en önemli görünümlerinden biri, Kürt kültürü ile son derece yakın iliĢkide bulunmaları ve Dom gruplarının Kürtçe dilini de kullanabiliyor olmasıdır. Bu durum Dom ve Kürt gruplar arasında mekânsal ve coğrafi paylaĢımın bir sonucu ve karĢılıklılık iliĢkileriyle bağlantılandırılabilir. Dom grupları arasında Türkiye‟nin coğrafi geliĢmiĢlik farklılıklarını da görmek mümkündür. Nitekim Dom erkekleri çoğunlukla müzisyenlik, kadınlar ve çocuklar ise dilencilikle geçinmektedirler. Yarı göçebe yaĢayan Domlar arasında sünnetçilik ve diĢçilik yaygın bir uğraĢıdır. Eğitimleri ise yok denecek kadar azdır. Domlar kendilerini, Dom kimliği yanında Kürt Göçebesi, Karaçi, AĢık Mıtrıp olarak tanımlaması da oldukça yaygındır. Domların kendilerini Kürt Göçebesi olarak tanımlaması bölgedeki Kürtlerle olan yakın iliĢkileriyle açıklanabilir. Domlar kendilerini Pakistan‟dan gelen ozan gruplar olarak da tanımlamaktadır. Karaçi, AĢık, Mıtrıp tanımlamaları bölgedeki diğer grupların (Kürt, Türk Arap, Zaza) Dom gruplarına verdiği adlandırmalardır. Dom kimliği açısından temel sorun, kendilerinin Çingene olarak tanımlanmasıdır. Hiçbir biçimde Domlar kendilerinin Çingene olarak tanımlanmasını istememektedir. (Kolukırık, 2008: 150).

Açıklamalardan da anlaĢılacağı gibi Domların, diğer soydaĢları gibi Çingene kelimesini kullanmayı reddettikleri de vurgulanmaktadır. Dom gruplarının Kürt nüfusuna yakın olduklarının bir örneği de, onların soydaĢları olan “Mıtrıp”ler ile verilebilir. Arayıcı, Mıtrıp ismindeki

40

Çingene topluluğunun Kürt halkıyla beraber yaĢadıklarını ve Kürtçe dilini bildiklerini açıklamıĢtır.

Çingene grupları arasında bulunan “Mıtrıp”lar, genellikle Güney- Doğu Anadolu Bölgeleri‟nde (Hakkari, Mardin, Cizre, Siirt ve Van‟ın güneyinde) yaĢamlarını sürdürmektedir. Buralarda yaĢayan ve müzisyen bir topluluk olarak lanse edilen “Mıtrıp”lar, Kürt halkıyla iyi bir iĢbirliği ve dayanıĢma içindedir. Bu durumda rol oynayan en önemli etken, kuĢkusuz “Mıtrıp”ların, Kürt dilini çok iyi bilmeleri ve konuĢabilmeleridir. Halkının %100‟ünü Kürtlerin oluĢturduğu Hakkari ilinde, davulcu ve zurnacıların hemen hemen hepsini “Mıtrıp”lar oluĢ- turmaktadır (Arayıcı, 2008: 242).

Domların Kürt dilini bilmeleri ve onların bu kadarına kültürlerine adapte oldukları bir toplumun arasından neden baĢka bölgelere göç ettikleri merak edilebilir. Bu durum, onların soydaĢı olan Romanların göçleri açıklanırken izah edilmiĢtir. Kılınçer‟in, Romanlarla ilgili yazdığı tezde, Romanlarla yaptığı görüĢme sonucu bu topluluğun Güney bölgelerine, Kürtlerle yaĢadıkları problemlerden dolayı göç ettiklerini aktarmıĢtır.

ġu an Malatya ilinde yaĢayan (2011) Molla Bıkçan ile yapılan görüĢmeler sonucunda, Romanların Cumhuriyet Dönemi iskân politikaları sonucu Selanik‟ten Türkiye‟ye giriĢ yaptıkları doğrulanmıĢtır. Kendilerini Selanik göçmeni, yani muhacir olarak tanımlayan Selanik Romanları, Cumhuriyet Dönemi‟nde Atatürk‟ün izniyle Diyarbakır‟a yerleĢmiĢlerdir. Bu bölgede kendilerine büyük araziler ve topraklar verilmiĢtir. Fakat Bıkcan ile yapılan sözlü tarihe iliĢkin görüĢmelere göre, bu bölgede kalmayıp topraklarını bırakarak katır ve eĢeklerle Osmaniye, Adana, MaraĢ vb. gibi güney illerine göç etmiĢlerdir. Buradan ayrılmalarına en büyük sebep Kürtlerle anlaĢamamalarıdır. Kürtlerle aralarında toprak yüzünden sorunlar yaĢamıĢlardır. Dedelerinin ve anneannelerinin Cumhuriyet‟in ilanından sonra Diyarbakır‟da bir yıl kaldıkları ve sonra güneye göç etikleri, sözlü görüĢme sonunda anlaĢılmıĢtır (Kılınçer, 2012: 25).

41

Antakya yöresi Domlarının Kürt nüfusa yakın oldukları ve Güneydoğu bölgesinden Güney illerine dağıldıkları baĢka bir kaynakta da Ģu Ģekilde açıklanmıĢtır.

Domlar, Ortadoğu‟daki Dom Çingenelerinin bir koludur ve Ermeni tarihçilerin kayıtlarındaki referanslar doğruysa Türk topraklarının güneydoğusuna (Diyarbakır, Antakya, Mardin) 11. yüzyılın baĢlarında gelmiĢlerdir. Bu topluluk günümüzde Türkiye‟nin güney ve doğu bölgelerinde yaĢar ve esas olarak davul ve zurna çalarak müzisyenlikle hayatlarını kazanırlar. Kendi dilleri olan Domari‟yi (ya da Türkçede Domcayı) korumuĢlardır ancak Kurmanci, Zazaca ve Türkçe de konuĢurlar, Domca‟yı daha çok grup içinde kullanmayı tercih ederler. Kültürel açıdan Kürt nüfusa yakın olmalarına rağmen, onlar tarafından belirgin ve Ģiddetli ayrımcılığa maruz kalmıĢlardır, belgelenmiĢ fiziksel saldırı ve cinayetler mevcuttur. Ayrıca bölgedeki güvenlik kuvvetlerinden de ayrımcı muamele gördüklerini ifade etmektedirler (Marsh, 2008: 22).

Dom topluluğunun Kürtlerle olan etkileĢimlerinden baĢka bir araĢtırmada da Ģöyle bahsedilmiĢtir:

Dom topluluğu 1990‟lardan önce, Kürt toplumuna ekonomik ve sosyal olarak bağımlı bir topluluktu. Ekonomik olarak müzisyenlik yapan Domlar, köyün ağası ve köylüler tarafından verilen hasadın artık ürünleriyle geçinerek köyleri dolaĢmaya giderlerdi. Ekonomik ve sosyal olarak Kürt toplumu tarafından kabulleniĢ 1990‟larda aĢınmaya baĢlamıĢtır. Göçebelik faaliyetleri korucular tarafından yasaklanmıĢ, dolaĢtıkları köyler “güvenlik gerekçesiyle” boĢaltılmıĢtır. Bugün Diyarbakır‟da zorunlu göçle birlikte gelen Kürtlerle aynı mahallelerde yaĢamaktadırlar. Müzisyenlik meslekleri ise düğün salonlarının artması ve davul zurnanın yerini elektronik sazın alması sonucunda kaybolmuĢ ya da azalmıĢtır (Önen, 2011: 470).

42

Hatay‟da yaĢayan Domlarla ilgili araĢtırma yapan Müslüm Kabadayı da bu topluluğun bu yöreye nereden geldiğini açıklamıĢ ve bazı özelliklerinden bahsetmiĢtir.

Yüzyıllardır düğünleri Ģenlendiren, çeyrek yüzyıl öncesine kadar köylerin bir köĢesinde yazları gelip çadırlarını kurarak buralarda yaptıkları kalbur, sarat, elek, yüzük... gibi aletleri çevre köylerin halkına satan konar-göçerlerin etnik yapıları, dilleri ve yaĢam tarzları ilginçtir. Kendi aralarında Domca dilini konuĢan bu etnik grubun, yaĢadıkları bölgelere göre Arapça, Kürtçe, Farsça ve Türkçe dillerini de konuĢtukları bilinmektedir... Kürtdağı‟ndan Nusayri Dağları‟na göçerek Menzek Köyü‟ne yerleĢen bir grup Dom, bundan 150 yıl kadar önce burada yaĢanan bir iç çatıĢmadan kaçarak Yayladağı-KıĢlak‟ın Davuldöğen mevkiinde yaĢamaya baĢlar. Davul-zurna çaldıkları için bu yöreye Türkmenlerin “Davuldöğen” dedikleri söylenmektedir. Yine aynı grubun daha sonra Ģimdiki Olgunlar (Kırpüçük) köyüne yerleĢtikleri, buradan Yayladağı‟na, oradan da Antakya‟ya göç ettikleri bilinmektedir. Uzun yıllar Arap ve Kürtlerin yoğun olarak yaĢadıkları Kürtdağı çevresiyle Lazkiye civarında bulunduklarından, Arapça ve Kürtçeyi de anadilleri gibi konuĢmaktadırlar. 20. yüzyıl baĢlarındaki Fransız iĢgali sırasında Yayladağı, HacıpaĢa, Kırıkhan, Reyhanlı‟ya gelmiĢler ve 1960 sonrasında da Antakya‟nın Cumhuriyet, Emek ve Aksaray mahallelerine yerleĢmiĢlerdir. Ayrıca görüĢme yapılan Ali ve Cuma Gezginci adlı Domlar da ailelerinin Yayladağı‟ndan gelip Antakya‟ya yerleĢtiklerini belirtmiĢler ve Yayladağı‟na da Suriye‟nin Gebeli yöresinden geldiklerini açıklamıĢlardır (Kabadayı, 2017: 195-196).

Çingene gruplarının yerleĢtikleri bölgelerdeki halkların diline, dinine ve kültürüne adapte oldukları birçok kaynakta geçmektedir. Onların bu özelliği, yerleĢtikleri bölgelerdeki yaĢayan halkla iyi geçinmelerine ve aralarında yaĢanabilecek tüm sorunları en aza indirmeye vesile olmaktadır. BaĢka kültürlere adapte olsalar bile, aralarında kendi kültürlerini de yaĢamaktadırlar. Antakya‟daki Domlar hakkında araĢtırma yapan yazar Zafer Sarı, Antakya‟da Dom kabilesi isimli yazısında bu topluluktan Ģöyle bahsetmiĢtir:

43

Antakya‟da çoğunluğu Emek ve Aksaray mahallerinde yaĢayan Dom kabilesi “demir döven ailesi” yaklaĢık 100 yıldan bu yana Antakya‟da yaĢıyorlar. Kökenleri Hindistan‟a kadar uzanan bu topluluk, her toplum gibi yaĢamlarını kendi kültürelleri içinde sürdürüyorlar. YaĢam biçimleri her ne kadar çevrelerinde yadırganıyorsa da tarihten gelen kendi kültürlerini devam ettiriyor, aynı zamanda yaĢadıkları çevreye de adapte olmak için gayret ediyorlar. Türk dilinin yanında Domarin dili ile kendi aralarında konuĢan bu topluluğa, yaĢadıkları çevrenin bilinçsiz olarak “çingene” veya “kurbat” denmesi onları incitiyor. Kendilerine has konuĢma dili ve yaĢam biçimleri ile çevreye yabancı görülen Dom aĢireti, Hindistan‟dan orta doğuya göç etmiĢ, hemen hemen orta doğunun her yerinde yaĢamaktadırlar. Ülkemizde ise çoğunluk olarak Güneydoğu ve Hatay‟da yaĢıyorlar. Bu topluluk yüzyıllarca demircilik, kalaycılık, sünnetçilik, dericilik, müzisyenlik, diĢçilik, falcılık gibi zanaatları icra ederek yaĢamıĢlar ve birlikte yaĢadıkları halkların yaĢam biçimlerini kolaylaĢtırıcı faaliyetlerde bulunmuĢlardır. Günümüzde teknolojinin geliĢmesi ve her türlü alanda yerini alması üzerine, Dom aĢireti atalarından gelen zanaatları yapamaz duruma gelmiĢ ve yaĢamları zorlaĢmıĢtır. YaklaĢık 80 yıl önce Antakya‟da Günyazı mevkiinde bugunkü yerlerinde derme çatma çadır ve barakalarda yaĢarken, barınakları yanmıĢ ve yersiz, yurtsuz kalmıĢlardır. 1960 yılının sonlarında, Ģehir imar planının yenilenmesi sonucu, 1 nolu gecekondu önleme bölgesi olarak imara açılmıĢ olan Günyazı mevkiinde Dom kabilesine de burada yer tahsisinde bulunulmuĢtur. Her aileye cüzi bir miktar para karĢılığında yer tahsisinde bulunarak yerleĢik düzene geçmeleri sağlanmıĢtır (http://www.hatayekspres.com/antakyada-dom-kabilesi-13353.html EriĢim Tarihi: 21/10/2017).

Yapılan araĢtırmalar sonucu Antakya‟daki Domlarla ilgili araĢtırma yapıldığına fazla rastlanmamıĢtır. Bu topluluğun araĢtırmalarda yer almamasının sebebi, yukarıdaki açıklamada da

44

anlaĢılacağı gibi, onların bu bölgedeki tarihinin çok eskilere dayanmaması, onlar hakkında bilgi edinilmesini zorlaĢtırmıĢ olabilir.

Elde edilen veriler sonucunda, dünyadaki tüm soydaĢlarının yaĢadığı toplumsal dıĢlanmanın, bu bölgede de Domlara yaĢatıldığı görülmüĢtür. Onların “kurbat” olarak nitelendirilmesi de toplum arasında onların dıĢlanmaya maruz kaldığını göstermektedir. Kurbat kelimesinin, bu bölgede tüm kötü karekterli insanları nitelerken kullanıldığı anlaĢılmaktadır.

Fotoğraf 1: Antakya Belediye BaĢkanının Dom-Der Ziyareti

45

Fotoğraf 2: Antakya Kaymakamının Dom-Der Ziyareti

(http://www.antakya.gov.tr/dom-der-ziyareti/ EriĢim Tarihi: 11/11/2017)

Antakya Belediye baĢkanı ve kaymakamı tarafından Dom derneğine yapılan bu ziyaretlerin, onların sosyal ve ekonomik gibi sorunlarını çözmeye yönelik olumlu adımlar olduğu düĢünülebilir. Yine bu durumundan da anlaĢılacağı gibi, yerel yöneticilerin Antakya‟daki Domların sorunlarıyla ilgili olmakla beraber, çözmeye yönelik adımlar da attıklarını göstermektedir.

46

BÖLÜM 3

YÖNTEM

Bu araĢtırmada literatür taraması ve görüĢme yöntemlerinden yararlanılmıĢtır. Bilimsel araĢtırmanın tümdengelim özelliği kullanılarak genel özellikler açıklanmıĢ, tarihlerinden bahsedilmiĢ ve Antakya‟daki Domlar konusuna geçilmiĢtir, yani genelden özele inilerek bir bilimsel araĢtırma yöntemi kullanılmıĢtır.

3.1. AraĢtırmanın Modeli

Ġlk olarak literatür ve kaynak tarama yöntemi ile bilgiler edinilmiĢtir. Ġkinci aĢamada ise Domlarla görüĢülerek alan çalıĢması yapılmıĢtır. Genel olarak araĢtırmalarda kullanılan yöntemlerden biri olan alan çalıĢmasından Karahasanoğlu Ģöyle bahsetmiĢtir: “Alan çalıĢması, araĢtırmacının „alan‟ olarak tanımladığı yerde görerek, duyarak, gözlemleyerek, katılarak bilgi edinmesi ve böylece eylemlerin, sözel ifadelerin, kısaca topluluğu saran tüm olay ve olguların anlamlarına vakıf olma çabasıdır”(Karahasanoğlu, 2015: 59-60). Daha sonra toplanan veriler sınıflandırılarak bilgisayara aktarılması/yazılması bölümüne geçilmiĢtir. AraĢtırmada Dom kültürünü temsil eden, geçimlerini genellikle yöresel çalgıcılıkla sağlayan, Antakya yöresinde kendilerine “usta” denilen kiĢilerle ve aileleriyle görüĢmeler yoluyla bilgi edinilmiĢtir. Alan araĢtırması bir araĢtırma metodu olarak, görüĢme, gözlem ve mülakat gibi metotlar kullanılarak derinlemesine bir araĢtırma yapılmıĢtır. “Alan araĢtırması yaparken araĢtırmacının dönüĢümlü olarak benimseyebileceği üç temel rol vardır: Gözlemci, katılımcı gözlemci ve görüĢmeci”(Karahasanoğlu, 2015: 66). Ayrıca fenomolojik yönteme de müracaat edilmiĢtir. Dom topluluğu düğünlerindeki uygulamalarla gözlemlenmeye çalıĢılmıĢtır. Tümevarım yöntemi doğrultusunda araĢtırmamız sonuçlandırılmıĢtır.

3.2. Evren ve Örneklem

AraĢtırmanın evreni, Antakya‟da yaĢayan tüm Dom müzisyenlerden oluĢmakla beraber örneklemimiz, ulaĢılabilen ve müzisyen kimliği ile öne çıkan 15 Dom müzisyenden oluĢmaktadır. Bu müzisyenlere Domların oturduğu mahallelerde görüĢülmüĢ ve bu mahallelerde kendilerine “usta” müzisyen denilen kiĢiler seçilmiĢtir.

47

GörüĢme yapılan 15 Dom müzisyenden alınan bilgiler doğrultusunda, araĢtırmanın evrenini oluĢturan 5 mahalle tespit edilmiĢtir. Bu 5 mahallenin haritadaki yerleri aĢağıdaki haritada görülmektedir.

ġekil 2: Hatay/Antakya Domlarının YaĢadıkları Mahalleler

(https://www.google.com/maps/d/viewer?hl=tr&hl=tr&mid=1eNY5PgfAkIIsl53906LKo2WK- hM&ll=36.20619957429087%2C36.15134686330566&z=15 EriĢim tarihi: 30/09/2017)

Harita Düzenleme: Erhan Zeteroğlu

AraĢtırmanın örneklemini oluĢturan 15 Dom müzisyenin yaĢları 30‟un üzerindedir. Bu örneklemi oluĢturan Dom müzisyenlerin yaĢlarını gösteren tablo 30 yaĢ, 41-50 yaĢ ve 50 yaĢ üzeri olarak 3 kategoride aĢağıda yer almaktadır.

48

Tablo 3: Bölgedeki Dom Müzisyenlerin YaĢ Ortalaması

GÖRÜġÜLEN DOMLAR 31-40 41-50 50 ÜZERĠ

GARĠP DĠP X SELAHATTĠN ÖZKAN X NECAT GEZGĠNCĠ X OSMAN GEZGĠNCĠ X TAMER KABA X YILMAZ DĠP X ĠZZET ÖZKAN X HÜSEYĠN GÜN X DERVĠġ KABA X SERKAN GEZGĠNCĠ X MÜSLÜM KABA X ORHAN KARAVER X HASAN KABA X NURETTĠN ÖZKAN X MEHMET ÖZKAN X 3.3. Verilerin Toplanması

AraĢtırmada yarı yapılandırılmıĢ görüĢme formu hazırlanarak veriler toplanmıĢtır. Yarı yapılandırılmıĢ görüĢme formu, daha öncesinden hazırlanan görüĢme formundan daha esnek hale getirilip ve daha çok bilgi toplama amaçlı, nitel bir araĢtırma tekniği olarak uygulanmıĢtır. Bu form, müzisyenlik mesleğiyle geçimini sağlayan Dom müzisyenlerden alınan bilgiler doğrultusunda ve bu müzisyenlerin sadece Antakya‟da yaĢayanlarıyla 9 günlük süre içerisinde görüĢülerek doldurulmuĢtur.

3.4. Verilerin Analizi

Elde edilen veriler sonucunda Antakya‟daki Domların müzik kültürlerine ait özellikleri açıklanmıĢ, icra ettikleri müzik türleri, müziklerini icra ettikleri mekânlar, kullandıkları enstrümanlar ve yörenin müzik kültüründen ne derece etkilendikleri analiz edilmiĢtir.

49

BÖLÜM 4

BULGULAR VE YORUMLAR

AraĢtırmanın bu bölümünde, yapılan görüĢmeler sonucu elde edilen verilere yer verilmiĢtir. Saha çalıĢması yapılarak Antakya‟da Domların yoğun olarak bulunduğu mahallelere gidilip onlarla görüĢülmüĢtür. Yapılan görüĢmeler 9 günlük bir zaman içerisinde, Antakya‟da yaĢayan 15 Dom müzisyen ile görüĢülerek tamamlanmıĢtır.

Antakya‟daki Domlarla görüĢme yapılmak üzere yaĢadıkları mahallelere gidilip bilgiler alınmıĢtır. Bu bölgedeki Dom müzisyenlerin ikamet ettiği mahalleler, görüĢmeler sonucu 5 mahalle olarak tespit edilmiĢtir. Dom müzisyenlerin yoğun olarak yaĢadıkları mahalleler: Altınçay mahallesi, Aksaray mahallesi, Esenlik mahallesi, Esentepe mahallesi ve Emek mahallesidir.

4.1. Bölgedeki Dom Müzisyenlerin YaĢ Ortalaması

GörüĢme yapılan Dom müzisyenlerin hepsi 30 yaĢ üstüdür. 31 ile 40 yaĢ arası 2 kiĢi, 41- 50 yaĢ arası 7 kiĢi ve 50 yaĢ üzeri 6 kiĢi ile görüĢülmüĢtür. Genelde kendi kültürlerini kaybetmemiĢ ve hala benimsemekte olduğu düĢünülen, yaĢça büyük kiĢilerle görüĢme yapılmıĢtır. GörüĢülen kiĢiler arasında 50 yaĢ üzeri olan Garip Dip ve Selahattin Özkan, müzisyenlik mesleğini bırakmıĢ olup, diğerleri ise bu meslekle halen geçimini sağlamaktadır.

50

Fotoğraf 3: K.K.1

51

Benzer Belgeler