• Sonuç bulunamadı

Sebep ve sonuçlarıyla Hayber Gazvesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sebep ve sonuçlarıyla Hayber Gazvesi"

Copied!
116
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i

T.C

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İSLÂM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI

İSLÂM TARİHİ BİLİM DALI

SEBEP VE SONUÇLARIYLA HAYBER GAZVESİ

Yüksek Lisans Tezi

HAZIRLAYAN

Mohammad Hanif HAİDARY

DANIŞMAN

Prof. Dr. Ahmet Turan YÜKSEL

(2)

ii

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER... I KISALTMALAR ... IV ÖNSÖZ ... V GİRİŞ ...1

A. AraĢtırmanın Metodu ve Kaynakları ...1

1. AraĢtırmanın Metodu ...1

2. AraĢtırmanın Kaynakları ...1

B. Hz. Peygamber‟in Hayber Gazvesi Öncesinde Yahudiler Ġle ĠliĢkisine Genel Bir BakıĢ ...3

1. Mekke Dönemi ...4

2. Medine Dönemi ...6

BİRİNCİ BÖLÜM ... 16

HAYBER GAZVESİ’NİN TARİHİ, MEVKİİ, SEBEPLERİ VE MÜSLÜMANLARIN GAZVEYE HAZIRLANMALARI ... 16

I. Hayber Gazvesi’nin Tarihi ... 16

II. Hayber Mevkii ... 17

III. Hayber Gazvesi’nin Sebepleri ... 20

IV. Müslümanların Hayber Gazvesi’ne Hazırlanmaları ... 24

A. Hayber Fethi ve Müslümanların Hayber Fethi‟nde Elde Edecekleri Ganimetler Ġle Ġlgili Âyetler ... 25

1. Hayber Fethi Ġle Ġlgili Âyetler... 25

2. Müslümanların Hayber Fethi‟nde Elde Edecekleri Ganimetler Ġle Ġlgili Âyetler .. 25

B. Hudeybiye Seferi‟ne Katılmayanların Durumunu Bildiren Âyetler ve Hayber SavaĢı‟na Katılması Yasak Olanlar ... 27

1. Hudeybiye Seferi‟ne Katılmayanların Durumunu Bildiren Âyetler ... 27

2. Hayber SavaĢı‟na Katılması Yasak Olanlar ... 28

C. Gazveye Katılan Müslümanların Sayısı, Komutan ve Sancakların Belirlenmesi ... 28

1. Gazveye Katılan Müslümanların Sayısı ... 28

2. Komutan ve Sancakların Belirlenmesi ... 30

D. Hz. Peygamber‟in Medine‟de Kendi Yerine Vekil Tayin Etmesi ... 31

İKİNCİ BÖLÜM ... 33

HAYBER GAZVESİ ... 33

I. Hz. Peygamber’in Medine’den Hayber’e Kadar Yolda Konakladığı Yerler ve Vukû Bulan Olaylar ... 33

A. Hz. Peygamber‟in Medine‟den Hayber‟e Kadar Yolda Konakladığı Yerler ... 33

(3)

iii

1. Hz. Peygamber‟in Abbâd b. BiĢr‟i Bilgi Toplamak Ġçin Önce Göndermesi ... 35

a. Hz. Peygamber‟in Hayber‟i Gördüğünde Allah‟a Duâ Etmesi ... 36

b. Yahudilerin AnlaĢmazlığı ... 37

2. Hubâb b. Münzir‟in GörüĢü ... 37

II. Hayber’de İlk Çarpışmalar ve Mahmûd b. Mesleme’nin Şehit Düşmesi ... 38

III. Hurma Ağaçlarının Kesilişi ve Bir Yahudinin, Verdiği Bilgiler (İstihbarat) Karşılığında, Hz. Peygamber’den Eman Talep Etmesi... 39

A. Hurma Ağaçlarının KesiliĢi ... 39

B. Bir Yahudinin, Verdiği Bilgiler (Ġstihbarat) KarĢılığında, Hz. Peygamber‟den Eman Talep Etmesi ... 40

IV. Sa’d b. Ubâde’nin Uyeyne b. Hısn’a Gönderilmesi ... 41

V. Hz. Peygamber’in Hastalanması, Sancağı Hz. Ali’ye Vermesi ve Hayber Fethi’nin Ona Nasip Olması ... 44

A. Hz. Peygamber‟in Hastalanması... 44

B. Hz. Peygamber‟in, Sancağı Hz. Ali‟ye Vermesi ve Hayber Fethi‟nin Ona Nasip Olması ... 44

VI. Yahudi Hâris, Merhab, Üseyr, Yâsir ve Âmir’in Öldürülmesi ... 46

VII. Kalelerin Fethedilmesi ... 50

A. Netâh Kalesi‟nin Fethi ... 50

1. Nâim Kalesi‟nin FethediliĢi ve Yesâr Ġsimli Siyahî Bir Çoban Kölenin Müslüman Olup ġehit DüĢmesi ... 50

a. Nâim Kalesi‟nin FethediliĢi ... 50

b. Yesâr Ġsimli Siyahî Bir Çoban Kölenin Müslüman Olup ġehit DüĢmesi ... 50

2. Sa‟b b. Muâz Kalesi‟nin Fethi ... 52

a. Benû Sehm‟in Durumu ... 52

b. Ehlî EĢek Etinin Yenilmesinin Yasaklanması ... 53

3. Zübeyr Kalesi‟nin Fethi ... 56

a. Karargâhın DeğiĢtirilmesi ... 57

b. ġehit Olmak Ġçin Müslüman Olan Adam ... 57

B. ġıkk Kalesi‟nin Fethi ... 58

1. Übey (Semvân) Kalesi‟nin Fethi ... 58

2. Nizâr (Bezat) Kalesi‟nin Fethi ... 59

C. Ketîbe Kalesi‟nin Fethi ... 59

1. Kamûs Kalesi‟nin Fethi ... 60

VIII. Kalelerin Fethetmesinden Sonraki Olaylar ... 60

A. Hz. Peygamber‟in Hayber Yahudileri Ġle Sulh Yapması ve Hayber Topraklarını ĠĢlettirmesi ... 60

1. Hz. Peygamber‟in Hayber Yahudileri Ġle Sulh Yapması ... 60

(4)

iv

B. Kinâne b. Ebi‟l Hukayk‟ın Öldürülmesi ... 62

C. Hz. Safiyye Vâlidemiz ve Hz. Peygamber‟in Onunla Zifafa Girmesi ... 64

1. Hz. Safiyye Vâlidemiz... 64

2. Hz. Peygamber‟in Hz. Safiyye Ġle Zifâfa Girmesi ... 66

D. Hz. Peygamber‟in Zehirlenmesi ... 67

E. HabeĢistan‟da Olan Müslüman Muhacirlerin GeliĢi ... 73

F. Hayber‟de ġehit DüĢen Müslümanlar ... 75

IX. Hayber’de Ele Geçirilen Ganimetlerin ve Arazilerin Paylaşılması ... 78

A. Hayber‟de Ele Geçirilen Ganimetler ... 78

1. Netâh ve ġıkk Kaleleri‟nde Ele Geçirilen Ganimet Malları ... 78

2. Ketîbe Kalesi‟nde Ele Geçirilen Ganimet Malları ... 78

3. Bu SavaĢta Hz. Peygamber‟in Yasakladığı ġeyler ... 78

B. Ganimetlerin ve Arazilerin PaylaĢılması ... 79

1. Netâh ve ġıkk Kaleleri‟nin Mallarının Taksim Edilmesi ... 80

2. Ketîbe Kalesi‟nin Mallarının Taksim Edilmesi ... 83

C. Haccâc b. Ġlât es-Sülemî‟nin Mekke‟ye Gitmesi ... 84

X. Hz. Peygamber’in Fedek, Vâdi’l-Kurâ ve Teymâ Yahudileri Üzerine Yürümesi... 87

A. Fedek ... 87

B. Vâdi‟l-Kurâ ... 89

C. Teymâ... 90

XI. Haber Gazvesi'nin Sonuçları...91

SONUÇ ... 93

EKLER ... 95

(5)

v KISALTMALAR a.s. : Aleyhi‟s-Selâm b. : Ġbn bkz. : Bakınız. bsk. : Baskı c.c. : Celle Celâlühü Çev. : Çeviren

DĠA. : Diyanet Ġslâm Ansiklopedisi H. : Hicrî

hĢ. : Hicrî ġemsî Hz. : Hazreti

ĠA. : Ġslâm Ansiklopedisi

ĠBA. : Ġslâmî Bilgiler Ansiklopedisi M. : Miladî

r.a. : Radıyallahü anh veya anha s.a.v. : Sallallâhü aleyhi ve Sellem s. : Sayfa S. : Sayı Thk. : Tahkik Thr. : Tahrîc Trs. : Tarihsiz vs. : Ve Saire

(6)

vi ÖZET

Hz. Peygamber‟in bütün gazveleri Müslümanlar için büyük bir önem taĢıdığı gibi, Hayber Gazvesi de önem taĢıyan bu gazvelerden biri olmuĢtur. Aslında bu savaĢ tarihe geçen bir Müslüman-Yahudi savaĢı olup Yahudiler, varlıklarını sürdürmek ve zenginliklerini korumak için son gücüyle savaĢırken, Müslümanlar da sayılarını az olduğu halde onların tehlikelerinden kurtulmak için çok zor Ģartlarda savaĢmıĢlardır.

Mekke ve Medine‟deki bütün gayr-i Müslim kabileler bu savaĢın sonucunu sabırsızlıkla beklemiĢlerdir. Çünkü Yahudilerin galip gelmeleri hâlinde Müslümanlar çok zayıf bir duruma düĢecek, Medine‟de kurdukları hâkimiyetlerini kaybedecekti ve onları kolayca ortadan kaldırabilecekti. Fakat sonunda onlar Müslümanların gücünü idrak ederek sulh yapmaya hazırlanmıĢ ve Ġslâm‟ın intiĢarı için yeni ufuklar açılmıĢtır. Fedek, Vâdi‟l-Kurâ ile Teymâ Yahudilerinin korkarak Müslümanlara teslim olmasıyla yapılan antlaĢmalar sonucu, Arap Yarımadası‟nda Hz. Peygamber‟e ve Ġslâm‟a karĢı Yahudi düĢmanlığı bertaraf edilmiĢ, Yahudiler muhalefet gücü statüsünden çıkmıĢ ve Müslümanlara karĢı bir daha baĢ kaldıramamıĢlardır.

Bu çalıĢmamızın amacı bu denli önemli olan Hayber Gazvesi, sebep ve sonuçları açısından detaylı bir Ģekilde ortaya koymaktır.

ÇalıĢmamızda bilimsel araĢtırma kurallarına uygun bir yol izleyerek konuyla ilgili baĢta temel kaynaklar olmak üzere çeĢitli dillerde yapılan araĢtırmalar incelenmiĢtir. Konuyla ilgili farklı

(7)

vii SUMMARY

Gazwa of Khaybar is as important as other gazwas of Prophet Mohammad (pbuh). This gazwa occurred between Muslims and Jews. On this gazwa Jews tried to survive and protect their wealth whereas the Muslims despite of their less number fought under difficult circumstances in order to get rid of Jews threat.

All non Muslim tribes of Mecca and Madinah looked forward the consequences of this war. Because if the Jews had won war, the Muslims would have fallen into a decline and they might have lost their power in Madinah as well the Jews would have removed Muslim from Madinah easily. But Jews got prepared to make peace by perceiving strength of Muslims thus new horizons had been opened for spread of Islam. Jews of Fadaq, Wadilqura and Tayma surrendered dreadingly and concluded treaties in favor of Muslims. As a result of these treaties the hostility of Jews toward Prophet Mohammad and Muslims was removed as well the Jews lost status of opposition and they did not revolt again against Muslims.

The purpose of this study is to give detailed information abut the cuases and consequences of important Khaybar Gazwa.

The study has been done according to the rules of saientific research by researching the basic resources in different languages and by carefully analyzing the different reports which are related to study has been tried to put an objective approach.

(8)

viii ÖNSÖZ

Hz. Peygamber (s.a.v) âlemlere rahmet olarak gönderilen ve Müslümanlar için hayatın her alanında örnek gösterilen bir Ģahsiyettir. O‟nun her sözü ve her fiilinde insanlığa rahmet vardır. O, Müslümanların karĢılaĢabilecekleri problemlerin çözümüne yönelik olarak din, siyaset, ekonomi, eğitim, sosyal ve kültürel hayat gibi hayatî önem taĢıyan çeĢitli alanlarda büyük değiĢikliklere imza atmıĢtır. Ġnsanlara sulh, emniyet, adalet, kardeĢlik, merhamet ve sevgi gibi değerleri aĢılamıĢ, bununla beraber büyük bir medeniyetin temelini oluĢturan Rahmet Peygamberi olmuĢtur. Bunun yanında, gerektiği takdirde çeĢitli vesilelerle savaĢlara da katılmıĢ bu durum, hedeflerin gerçekleĢtirmesinde ve baĢarılı olmasında önemli bir yere sahip olmuĢtur. Hz. Peygamber (s.a.v) bunun önemini vurgulamak için bir “Rahmet Peygamberi” oluĢunun yanında, aynı zamanda bir “SavaĢ Peygamberi” olduğunu da ifade etmiĢtir. Bu yüzdendir ki Müslümanlar, O‟nun savaĢlarına önem verilmesinin gereği üzerinde durmuĢlardır. O‟nun askerî yönünü inceleyip çeĢitli eserler telif etmiĢlerdir. Bu eserlerde Hz. Peygamber (s.a.v)‟in askerî yönü, gazve ve seriyyeleri, komutanlığı ve askerî taktikleri gibi konu ve meseleler ortaya konulmuĢ ve asırlar boyunca Müslümanlar, Hz. Peygamber (s.a.v)‟in bu değiĢik yönlerini incelemeyi kendilerine görev addetmiĢlerdir.

Hz. Peygamber (s.a.v)‟in bütün gazveleri Müslümanlar için büyük bir önem taĢıdığı gibi, Hayber Gazvesi de önem taĢıyan bu gazvelerden biri olmuĢtur. Her ne kadar Siyer kaynaklarında Hayber Gazvesi ile ilgili bilgiler varsa da, bu bilgileri toparlayıp sebep-sonuç iliĢkisi içinde araĢtıran müstakil bir çalıĢmanın varlığını tespit edemememiz, bu çalıĢmamızın gerekçelerinden olmuĢtur. Bu gazveyi incelerken olayları siyasî, askerî, ekonomik, sosyal ve dinî açılardan incelemenin yanı sıra, sebep ve sonuçları yönünden de konuyu ele almaya çalıĢtık. Ayrıca bu gazvenin genel gayelerini ve hedeflerini ortaya koymaya, konu ile ilgili rivayetleri toplayıp değerlendirmeye de gayret gösterdik.

AraĢtırmamız, giriĢten sonra iki bölümden oluĢmaktadır. GiriĢ kısmında ilk olarak araĢtırmamızın metodu ve kaynaklarıyla ilgili kısa bilgiler verdikten sonra, Hz. Peygamber (s.a.v)‟in Hayber Gazvesi öncesinde Yahudiler ile iliĢkisine dair genel bilgiler vermeye çalıĢtık.

Birinci bölümde Hayber Gazvesi‟nin Tarihi, coğrafî konumunu, sebeplerini inceledik. Hz. Peygamber (s.a.v)‟in Medine‟de kendi yerine vekil bırakması baĢlığı ile bu bölümü bitirdik.

(9)

ix Ġkinci bölümde ise Hz. Peygamber (s.a.v)‟in, Hayber‟den Medine‟ye kadar yolda konakladığı yerler ve vukû bulan olayları ele aldık. Hz. Peygamber (s.a.v)‟in Fedek, Vâdi‟l-Kurâ ve Teymâ Yahudilerin üzerine yürümesi baĢlığı ile ve en on olarak da kısa bir sonuç ve değerlendirme ile tezimizi tamamladık.

Bu çalıĢmamda bana yol gösteren, tez konusu seçiminde ve daha sonra tez aĢamasında görüĢlerinden istifade ettiğim değerli danıĢman hocam Prof. Dr. Ahmet Turan YÜKSEL‟e Ģükranlarımı sunuyorum.

Muhammad Hanif HAĠDARY 2011 / KONYA

(10)

1

GİRİŞ

A. Araştırmanın Metodu ve Kaynakları 1. Araştırmanın Metodu

Bu çalıĢmamızda, Hz. Peygamber‟in Hayber SavaĢı‟nın hemen öncesinde, bu gazveye hazırlık maksadıyla yaptığı birtakım icraatlarıyla ve Hayber Gazvesi‟nden dönünceye kadar cereyan eden hâdiselerle ilgili olarak klâsik Ġslâm tarihi kaynaklarında geçen rivayetleri sunmaya çalıĢtık, öncelikle rivayet tespiti yaptık. Daha sonra, tespit ettiğimiz bu rivayetleri, hâdiselerin vukû buluĢ Ģekline göre, mantıkî bir sıra takip ederek sebep-sonuç iliĢkisi içerisinde sunmaya gayret ettik. Olayların ve olaylar arasındaki iliĢkilerin daha iyi anlaĢılabilmesi için, tespit ettiğimiz rivayetleri çeĢitli alt baĢlıklar altında ele alarak birtakım değerlendirmelerde bulunmaya ve bu gazveyle ilgili bazı sonuçlara ulaĢmaya çalıĢtık. SavaĢın sebep-sonuç iliĢkileri çerçevesinde anlaĢılabilmesi için, gazvenin sebep ve sonuçlarını ortaya koymak hususunda gayret sarf ettik.

ÇalıĢmada geçen tarihleri, hicri ve milâdî olarak belirttik. Yararlandığımız kaynakları, çalıĢmada ilk geçtikleri yerin dipnotunda, müellifinin ismiyle ve soyadıyla zikrettik. Ayrıca eserin yayınevini, kaçıncı baskı olduğunu, baskı tarihini ve baskı yerini de belirttik. Aynı eserden sonraki yerlerde de istifade edilmesi hâlinde, yalnızca yazarın ismine, soy ismine, varsa kitabın cildine ve sayfa numarasına iĢaret ettik. Ayni müellifin birden fazla eserinin kullanılması durumunda, yazarın isim ve soy isminden sonra, eserinin de adını verdik. Bibliyografyada ilk dönem tarihçilerinin vefat tarihlerini parantez içerisinde, müellifin tam ismiyle beraber gösterdik.

2. Araştırmanın Kaynakları

Hz. Peygamber‟in savaĢlarının, Siyer-Meğâzî, Tabakât, genel Ġslâm Tarihi, Hadis, Tefsir gibi çeĢitli kaynaklarda detaylıca anlatıldığı bilinen bir husustur. Bunlardan Siyer-Meğâzî kitaplarında, Hz. Peygamber‟in tüm hayatının yanında, onun savaĢları da ayrıntılarıyla anlatılmıĢtır. Bu Siyer-Meğâzî kitapları kitapları tek ele alalım:

İbn İshâk: Siyer-Meğâzî ilki sayılan Ġbn Ġshâk‟ın (150/767) Kitâbü‟l-Mübtede‟ ve‟l-Mebas ve‟l-Meğâzî veya Sîretü Ġbn Ġshâk adlı eseri, çalıĢmamızda istifade ettiğimiz temel kaynağımız olmuĢtur. Bu eserde konumuzun büyük bir kısmı bazen kısaca; bazen de geniĢ olarak anlatılmıĢtır.

(11)

2 İbn Hişâm: Hem Ġbn Ġshâk‟ın rivayetlerini aktaran ve hem de ona çeĢitli ilâvelerde bulunan Ġbn HiĢâm‟ın (213/828), es-Sîretü‟n-Nebeviyye veya Sîretü Ġbn HiĢâm isimli eseri ise çalıĢmamız ile ilgili geniĢ bilgiler içeren bir diğer baĢvuru kaynağımız olmuĢtur. Biz bu eserden çalıĢmamız ile ilgili aktardığı rivayetleri ve rivayetlere eklediği ilaverleri inceleyerek diğerlendirdik.

Vâkıdî: Hz. Peygamber‟in savaĢ ve seriyyelerini, onların sebep ve sonuçlarını ortaya koyarak geniĢçe anlatan Vâkıdî ( 207/822)‟nin Kitâbü‟l-Meğâzî isimli eseri, Meğâzî kitaplarının en önemlilerinden olup çalıĢmamızda istifade ettiğimiz bir baĢka eserdir. Bu eserde konumuz ile ilgili rivayetler geniĢ bir Ģekilde ele alınarak nakledildiği için biz, Vâkıdî‟nin naklettiği bütün rivayetleri inceleyerek ve bunları baĢka kaynaklarla karĢılaĢtırarak bu eserden faydalanmaya çalıĢtık.

İbn Sa’d: Tabakât kitaplardan Ġbn Sa‟d (230/845)‟ın, et-Tabakâtü'l-Kübrâ isimli eseri de, naklettiği rivayetler bakımından kısa, fakat önemli bilgiler içeren bir diğer baĢvuru kaynağımız olmuĢtur.

AbdulKâdir Ebû Farîs: Ġstifade ettiğimiz bir baĢka eser ise, AbdulKâdir Ebû Farîs‟in fi-Zilâli-Sîretti‟n-Nebeviyye es-Sirâ‟ Maa‟l-Yahûd, isimli eseridir. Bu eserde Hayber Gazvesi geniĢ bir Ģeklide ele alınmıĢtır. Müellif bazı yerlerde kısa, bazı yerlerde ise uzun yorumlara yer vermiĢtir.

Şevkî Ebû Halîl: ġevkî Ebû Halîl ise Gazvetü Hayber isimli kitabının mukaddimesinde Arap Yarımadası‟nda Yahudilerin var oluĢularını, onların siyasî tarihilerini ve Hz. Peygamber ve Müslümanlar ile iliĢkilerini kısa bir Ģekilde ele alınmıĢ, ardından da Hayber Gazvesi‟ne ve bu sırada vukû bulan olaylara değinmekle beraber, bu konuda herhangi bir yorum yapma gayretinde bulunmamıĢtır.

Selâm Şâfi’î Mahmûd Selâm: Yararlandığımız bir baĢka kaynak ise Selâm ġâfi‟î Mahmûd Selâm‟ın Husûnu Hayber fi‟l-Câhiliyye ve Asri‟r-Resûl, adlı eserdir. Bu eserde hem Câhiliyye döneminde hem de, Hz. Peygamber döneminde Hayber Kaleleri ile ilgili önemli bilgiler verilmektedir. Eserin birinci bölümünde, kalelerin varlığından, yapımından, bulundukları yerlerden bahsedilmektedir. Ġkinci bölümde, kalelerde bulunan silahlardan, üçüncü bölümde ise Yahudilerin savaĢlarda kullandıkları tekniklerden bahsedilmektedir. Hayber Kaleleri ile ilgili bilgiler hususunda bu eserden özellikle faydalandık. Aynı yazarın en-NeĢâtü‟t-Ticârî fî-Hayber fi‟l-Câhiliyye ve Hattâ el-Fetih, adlı eserinde ise Hayber‟de ticârî hayat ile ilgili bilgiler verilmektedir. Bu eserde Hayber‟in ticârî bakımından önemi ele

(12)

3 alınmıĢ, ticârî faaliyetlerin Arap yarımadası dıĢında hangi ülkeler ile yapıldığından ve Hayber‟de bulunan çarĢılardan bahsedilmiĢtir. Yine aynı yazarın en-NeĢâtü‟z-Zirâî fî-Hayber fi‟l-Câhiliyye ve Hattâ Nihâyeti Ahdi Ömer b. el-Hattâb isimli eserinde, câhiliyye döneminden Hz. Ömer dönemine kadar, Hayber‟in ziraatından bahsedilmektedir. Eserin isminden de anlaĢılacağı gibi, bu eser de sadece Hayber‟in ziraî açıdan öneminden ve ziraî mahsullerden bahsedilmektedir. Söz konusu ettiğimiz bu son üç eser, Hayber Gazvesi‟yle direkt olarak ilgili olmamakla beraber; Hayber‟in coğrafî ve stratejik konumu, oradaki kalelerin durumu, oradaki ticârî ve ziraî hayatla ilgili önemli bilgiler içermektedir. Bizim için bu yönlerden önemli olan bu üç eser arasında Husûnu Hayber fi‟l-Câhiliyye ve Asri‟r-Resûl isimli eserden diğerlerine göre daha fazla istifade ettik.

Muhammed Ahmed Başümeyl: Bir diğer baĢvuru kaynağımız olan Muhammed Ahmed BaĢümeyl‟in Mevsûatu‟l-Gazavâti‟l-Kübrâ (Sulhü‟l-Hudeybiyye Gazvetü‟l-Hayber) isimli eserinin birinci bölümde, Hayber‟e Yahudilerin ne zaman yerleĢtiklerinden ve daha sonra Benû Kaynukâ, Benu‟n-Nadîr ve Benû Kureyza Yahudilerinin Hayber‟e geliĢlerinden bahsedilmektedir. Ġkinci bölümde ise Hudeybiyye AntlaĢması‟ndan ve her iki tarafın Hayber Gazvesi‟ne hazırlanmalarından bahs olunmakta ve üçüncü bölümde de Hayber Gazvesi ve bu gazve ile ilgili önemli bilgilere yer verilmektedir.

Elşad Mahmudov: BaĢvurduğumuz kaynaklar arasında ElĢad Mahmudov‟un, Sebepleri ve Sonuçları Açısından Hz. Peygamber‟in SavaĢları, isimli eseri, Hz. Peygamber‟in bütün savaĢları öz olarak anlatılmaktadır. Hayber gazvesi ile ilgili verilmiĢ olan bilgiler, bizim de kullandığımız eserlerden alınmıĢtır.

Bütün bunlara ilâveten; Hz. Peygamber‟in Yahudiler ile iliĢkilerini konu edinen müstakil çalıĢmaları da incelemeye çalıĢtık. Nadir Özkuyumcu‟nun Hz. Peygamber Devrinde Yahudilere karĢı Güdülen Siyaset adlı yüksek lisans tezini ve Ġsmail Hakkı Atçeken‟in Hz. Peygamber‟in Yahudilerle Münâsebetleri isimli kitabını, bu konudaki müstakil çalıĢmalara örnek olarak gösterebiliriz.

B. Hz. Peygamber’in Hayber Gazvesi Öncesinde Yahudiler İle İlişkisine Genel Bir Bakış

Hz. Peygamber‟in Yahudiler ile iliĢkilerini, Mekke dönemi ve Medine dönemi olarak iki döneme ayırabiliriz.

(13)

4 1. Mekke Dönemi

Hz. Peygamber‟in Yahudiler ile iliĢkilerinin kiĢisel boyut, barıĢ ve savaĢ boyutu gibi birçok boyutunun olduğunu muhakkaktır. Biz bu giriĢ kısmında bunları genel olarak, hicrî 7 yıla kadar ele alacağız. Ġlk olarak, Hz. Peygamber daha dünyaya gelmeden Yahudiler‟in O‟nunla ilgili neler düĢündüklerine, O‟nu tanıyıp-tanımadıklarına değinerek; daha sonra ise Hz. Peygamber dünyaya gelip, Peygamber oluncaya (40 yaĢına) kadarki dönemi kısaca anlatacağız. Peygamber olduktan sonra hicrî 7 yıla kadar geçen dönemi ise biraz daha detaylı anlatacağız.

Öncelikle Ģunu ifade etmek gerekir ki Yahudiler, Hz. Muhammed (s.a.v)‟in hak bir peygamber olduğunu biliyorlardı. Çünkü Tevrat‟ta Hz. Peygamber‟in son peygamber olarak dünyaya geleceğine dâir haberler vardı. Allah (c.c) Kur‟ân-ı Kerîm‟de Ģöyle buyurmuĢtur:

“Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, O’nu (Hz. Muhammed (s.a.v)’i) kendi öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Fakat kendilerini zarara sokanlar iman etmezler.”1

Bu âyeti Fahruddîn er-Râzî Ģöyle tefsir etmektedir: “Bu âyette Allah, Yahudilerin ve Hıristiyanların, Hz. Muhammed‟in hak bir peygamber olduğunu bildiklerini ifâde etmektedir. Bu âyet onların “Biz Muhammed‟i tanımıyoruz” Ģeklindeki sözlerinin yalan olduğunu, Yahudi ve Hıristiyanların Hz. Muhammed‟i, kendi öz oğullarını tanır gibi tanıdıklarını açıkça ortaya koymaktadır. Hz. Muhammed (s.a.v) Medine‟ye geldiği zaman Hz. Ömer, Abdullah b. Selâm‟a: “Allah, Hz. Muhammed‟e bu âyeti indirdi. Bu tanıma hâdisesi nasıldır?” diye sormuĢ, Abdullah b. Selâm ise: “Ey Ömer! Onu içinizde görür görmez tanıdım. Tıpkı oğlumu tanıdığım gibi. ġüphe yok ki ben, Hz. Muhammed‟i kendi oğlumdan daha iyi bildim ve tanıdım. O‟nun hak bir peygamber olduğuna Ģahadet ederim.” demiĢtir.”2

Ayrıca Hz. Peygamber‟in geliĢi ile ilgili Yahudi âlimlerin de bazı haberler verdiklerini unutmamak gerekir. Zira onların ruhbanları, Hz. Peygamber daha gönderilmeden önce, O‟nun risâletini, Arap kavminden çıkıĢ zamanının yaklaĢtığını ve ismini ellerindeki kitaplardan biliyorlardı. Üstelik Yahudiler, Hz. Peygamber doğmadan önce, onunla Arapları korkutuyorlardı. Fakat O gelince O‟na inanmayıp inkâr etmiĢlerdir. Ġbn Ġshâk, Âsım b. Katâde‟den Ģöyle bir rivayet nakletmiĢtir:3

“Bizi Ġslâm‟a davet eden hususlardan birisi de,

1

En‟am, 6/20.

2

Fahruddîn er-Râzî, Tefsîru‟l-Kebîr, 1.bsk., Mısır, 1938, XII, 179.

3

Ġbn Ġshâk, Kitâbü‟l-Mübtede‟ ve‟l-Meb‟as ve‟l-Meğâzî (Sîretü Ġbn Ġshâk), Thk. Tâhâ Abdurraûf Sa‟d, Bedevî Tâhâ Bedevî, 1.bsk., Dâru Ahbâri‟l-Yevm, Kahire, 1998; I, 155; Ġbn HiĢâm, es-Sîretü‟n-Nebeviyye, Thk. Mustafa es-Sekkâ, Ġbrâhîm el-Ebyârî-Abdu‟l-Hafîz ġelebî, 2.bsk., Mısır, 1955, I, 204; Ayrıca bkz. Ġbn HiĢâm, I, 211.

(14)

5 Allah‟ın rahmeti ve hidayeti ile beraber, bizim birtakım Yahudileri dinlemiĢ olmamızdır. Biz Ģirk ehli olup putların dostuyduk. Yahudiler ise Ehl-i Kitap idiler ve onlarda bizde olmayan ilim mevcuttu. Bizimle onlar arasında kötülükler devam etmekteydi. Biz onların hoĢ görmedikleri ve arzulamadıkları Ģeylere ulaĢtığımız zaman bize Ģöyle derlerdi: “Bir Nebi‟nin gönderilme zamanı yaklaĢtı. O Nebi ile birlikte biz, Âd ve Ġrem‟in katli gibi sizi katledeceğiz.” Biz bu sözleri onlardan birçok defa iĢitmiĢtik. Allah Peygamberi‟ni gönderip bizi Allah‟a iman etmeye çağırdığında, O‟nun çağrısına icabet ettik. Daha sonra da Yahudilerin kendisiyle bizi korkuttukları Nebi‟nin geldiğini onlara bildirdik. Biz Allah‟ın gönderdiği Nebi‟ye inandık, onlar ise inanmadı. Bunun üzerine Yahudiler hakkında Ģu âyet nâzil oldu:

“Daha önce kâfirlere karşı yardım isterlerken, kendilerine Allah katından ellerindeki Tevrat’ı doğrulayan bir kitap gelip de, Tevrat’tan bilip öğrendikleri gerçekler karşılarına dikilince derhal inkâr ettiler. İşte Allah’ın laneti böyle inkârcılaradır.” 4

ġu âyet-i kerîme de Yahudi âlimlerinin bu konudaki bilgisine dair açık bir delildir: “İsrail oğullarının bilginlerinin onu bilmesi onlar için bir delil değil midir?”5

Bütün bu rivayet ve âyetlerden yola çıkarak; Yahudiler‟in, Hz. Peygamber‟i, daha doğmadan önce sabırsızlıkla beklediklerini söyleyebiliriz. Fakat O, dünyaya geldiğinde ve Allah‟ın kendisine verdiği görevine baĢladığında Yahudiler, kendi haset ve kinlerinden dolayı O‟nu kabul etmemiĢ O‟na en büyük düĢman olmuĢlardır. Yahudilerin Hz. Peygamber‟i tanıdığı hususunda hiç Ģüphe yoktur. Çünkü hem Tevrat‟taki bilgiler, hem de kendi âlimlerinin verdiği haberleri O‟nun tanınmasını kolaylaĢtırıyordu. Bu durumu Kur‟ân-ı Kerîm açık ve net bir Ģekilde ortaya koymaktadır. “Hz. Peygamber‟i, kendi öz oğulları gibi tanıyorlardı.” âyeti bu konuda apaçık bir delil olarak önümüzde durmaktadır.

Yukarıda zikrettiğimiz bu rivayetlerden sonra, Hz. Peygamber‟in peygamber olarak gönderileceğine dâir Tevrat‟taki âyetlerin yanında; Hz. Peygamber‟in doğumu esnasında Yahudi âlim ve kâhinlerinin verdiği haberleri; Hz. Peygamber çocukken sütannesi Hz. Halime ile birlikte yolda giderken bir grup Yahudi‟nin Hz. Halime‟ye O‟nun hakkında ısrarlı sorular sormaları ve amcası Ebû Tâlib‟in ġam‟a ticaret amaçlı bir kervan hazırlayıp, Hz. Muhammed‟i de yanında götürüp, orada Rahip Bahîra adlı bir kiĢi ile karĢılaĢması ve O‟nda bazı fevkalâde haller görüp, O‟nu ġam tarafına götürmemesi için amcasını ikaz etmesi gibi

4

Bakara, 2/89.

5

(15)

6 birçok tartıĢmalı rivayetlere girmeyeceğiz.6

Çünkü bu konulara girip, tek tek ele alacak olursak, giriĢ bölümünün hacmi artacaktır. Bunun için sadece Hz. Peygamber‟in Peygamberlik görevine baĢladıktan sonra ve Hayber Gazvesi vuku buluncaya kadar olan bu süreçte O‟nun Yahudiler ile iliĢkileri üzerinde duracağız.

Bilindiği gibi Ġslâm‟ın ilk yıllarında Yahudiler, Arabistan topraklarının içerisinde Medine ve Hicaz‟ın kuzeyinde, Hayber, Fedek, Teymâ, Vâdi‟l-Kurâ gibi çeĢitli ovalarda ve köylerde yaĢamaktaydılar. Mekke‟de ise toplu olarak yaĢayan Yahudi bir topluluk yoktu. Yalnız fuar ve panayırlara ticaret amaçlı gelenler oluyordu. Bunun için Hz. Peygamber de Mekke döneminde fuar ve panayırların dıĢında, Yahudi topluluk veya cemaatleri ile görüĢme ve Ġslâm‟ı tebliğ etme imkânını bulamamıĢtır. Bu yüzden Mekke döneminde Hz. Peygamber‟in Yahudiler ile herhangi bir iliĢkisi olmamıĢtır.7

Aynı zamanda Yahudiler‟in Hz. Peygamber‟in Ġslâm‟a davet çağrısına karĢı Yahudilerin tepkilerinden ve karĢı tavırlarından bahsetmek de mümkün değildir. Çünkü Hz. Peygamber‟in Yahudiler ile iliĢkileri, Medine döneminde O‟nun Ġslâm‟a davet çağrısına karĢı izledikleri tavır sebebiyle baĢlamıĢtır.

Muhammed Hamidullah bu konu ile ilgili Ģöyle ifade etmiĢtir: Mekke döneminde Hz. Peygamber‟in Yahudilerle doğrudan doğruya bir iliĢkisi olmadığını Kur‟ân-ı Kerîm‟de de görmekteyiz. Çünkü Hicretten önce nâzil olan 86 sûrenin hiçbir ayetinde: “Ey Ġsrâîl oğulları” Ģeklinde bir hitâpla karĢılaĢmıyoruz. Bu âyetlerde görüyoruz ki, Allah onlara: “Ey Âdemoğulları”, veya “Ey insanlar” Ģeklinde hitap ederek seslenmiĢtir.8

2. Medine Dönemi

Hz. Peygamber, nübüvvetin 13/622 yılı Rebîu‟l-Evvel ayının 12. günü Medine‟ye hicret etmiĢtir.9

O‟nun hicret ettiği Ģehirde yaĢayanların yarıya yakını Yahudilerdi. Benû Kaynûka, Benû‟n-Nadîr ve Benû Kureyza Yahudileri, Yahudilerin büyük kabilelerinden ve topluluklarındandı. Akıllı ve çalıĢkan tutumları yüzünden Ģehrin ekonomisini kendi ellerinde bulunduruyorlardı. Aralarında yardımlaĢma ve irtibat halinde oluĢları sebebiyle uluslararası ticarette de çok baĢarılı olmuĢlardı. Ġlk baĢta ekonomilerini güçlendirdikten sonra, baĢkasına

6

Bu rivayetler ile ilgili detaylı bilgi için bkz. Ġsmail Hakkı Atçeken, Hz. Peygamber‟in Yahudilerle Münâsebetleri, Marifet Yayınları, Ġstanbul, 1996, s. 49.

7

Muhammed Hamidullah, Ġslâm Peygamberi, Çev. Salih Tuğ, 4.bsk., Ġrfan Yayınevi, Ġstanbul, 1980; I, 596; Nadir Özkuyumcu, “Asr-ı Saadette Yahudilerle ĠliĢkiler”, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet‟te Ġslâm, Editör, Vecdi Akyüz, Beyan Yayınları, Ġstanbul, 1994, II, 432; Ġsmail Hakkı Atçeken, s. 48; Eyüp BaĢ, Ġslâm‟ın Ġlk Döneminde Müslüman Yahudi ĠliĢkileri, Ġstanbul, 2004, s. 31.

8

Muhammed Hamidullah, Ġslâm Peygamberi, I, 596.

9

Vâkıdî, Kitâbü‟l-Meğâzî, Thk. Marsden Jones, Âlemu‟l-Kütüb, Beyrut, 1984, I, 2; Mustafa BaĢ, Ġslâm‟ın DoğuĢ Döneminde Hicaz Bölgesinde Yahudilik ve Hıristiyânlık, Türkiye Diyanet Vakfi Yayınları, Ankara, 1999, s. 90.

(16)

7 borç para verip fâizle geri almaya baĢlamıĢlar ve böylece baĢkalarına ait mülk ve arazileri ele geçirmeye çalıĢmıĢlardı. Benû Kaynuka kabilesi kuyumculuk ve ticaretle meĢgul olmuĢ ve kendilerine ait “Sûku Benû Kaynuka” adlı çarĢısı vardı. Medine‟de yaĢayanların en zenginleri ve Yahudilerin en cesurları idiler. Benû‟n-Nadîr Yahudileri ise, büyük hurma bahçelerinin ve müstahkem kalelerin sahibi idiler. Bu sebeple bunlar ticaret ve ziraatla meĢgul oluyorlar ve aynı zamanda kendi soylarıyla da övünüyorlardı. Kendilerine hâs din ve mukaddes kitaba sahip oldukları için, kendilerini bedevî Araplardan daha büyük Ģerefe nâil olmuĢ sayıyorlardı. Bu yüzden kendi dinlerini bırakıp baĢka bir dine girmeye de pek istekli değillerdi. Hz. Ġsâ (a.s)‟nın gelmesini ve bütün yeryüzüne Yahudilerin hâkim olmasını bekliyorlardı.10

Hz. Peygamber Medine‟ye gelince kendisinden önce gelen Muhacir Müslümanlarla birlikte Ġslâm‟ı tebliğ görevine baĢladı. Bu dini daha iyi tebliğ etmesi için Yahudilerle temasa geçip iliĢki kurması pek tabiiydi. Medine‟ye gelen Hz. Peygamber, karĢılaĢtığı Yahudilere her zaman iyi ve hoĢgörülü davranmıĢtır. Ehl-i kitap oldukları için onlara müĢriklerden farklı muamele bulunmuĢtur. Onların kıblesi olan Beytü‟l-Mukaddes‟e yönelerek namazını kılmıĢtır. Müslümanların yemek piĢirmesi ve yemesi için kap bulamamaları halinde, temizlemek Ģartıyla, onların kaplarında yemek piĢirmeye ve o kaplardan yemeye müsaade etmiĢtir. Ayrıca onların kestiklerini yemelerine ve iffetli kadınlarıyla evlenmelerine de izin vermiĢtir. Bizzat kendisi, zaman zaman Benû Ġsrâîl kıssaları da anlatmıĢtır. Onları kendi dinine kazandırmak için, önünden geçen Yahudi cenazelerine saygı göstermiĢ ve önlerinde ayağa kalkmıĢtır. Sahâbîlerine de bunu tavsiye etmiĢtir. Ehl-i Kitap oldukları için onların mescide girmelerine müsaade edip, onlardan kendisini tasdik edip Müslüman olanların, Allah katında daha önceki peygamberi ve ayrıca kendisini tasdik ettikleri için iki kat ecir alacaklarını, insanların hayırlıları olarak cennetlik olacaklarını müjdelemiĢtir. Hz. Peygamber‟in bu olumlu tavırlarına rağmen çok az sayıda Yahudi, Müslüman olmuĢtur.

O dönemde Medine‟nin durumu çok karıĢıktı. Zaman zaman hem Yahudiler arasında, hem de baĢka Arap Kabileriyle büyük kavgalar çıkıyordu. Bu Ģehirde devlet yapısı yoktu.11 Bu nedenledir ki Hz. Peygamber, Ġslâm dinini rahat bir Ģekilde tebliğ edebilmek için uygun bir zemin hazırlamak, Ģehrin iç huzurunu sağlamak ve Ġslâm‟ı tehdit eden dıĢ düĢman (KureyĢ)‟e karĢı hem kendilerini (Müslümanları), hem de bu Ģehirde yaĢayan diğer insanları dıĢarıdan gelebilecek olan herhangi bir askerî tehlikeden korumak için bir birlik oluĢturma gereği duymuĢtu. Bu itibarla, Müslümanların dıĢında, Medine Ģehrinde yaĢayan Yahudiler

10

Bu konuda detaylı bilgi için bkz. Ġbn Sa‟d, et-Tabakâtü‟l-Kübrâ, 1.bsk., ez-Zehra li'l-Ġ'lâmi'l-Arabî, Kahire, 1989, II, 57; Muhammed Hamidullah, Ġslâm Peygamberi, I, 616; Ġsmail Hakkı Atçeken, s. 116.

11

(17)

8 baĢta olmak üzere, diğer gayr-i Müslim kabilelerle de görüĢerek, tam bir Ģehir devleti teĢkilatının kurulması gerektiğine onları ikna etmiĢti. Öncelikle Muhâcirler ve Ensar arasında kardeĢlik te‟sis ettiği gibi, ileride kendi amaçlarına ulaĢmak için Yahudilerle de böyle bir yasa yapmanın gerekli olduğunu biliyordu. Yeni Ġslâm Devleti‟nin tebaası durumunda olan bu insanların müĢtereken kabullenecekleri bazı esasların konulması, devletin uygulayacağı siyaset ve idare tarzının belirlenmesi, Müslümanlarla Yahudiler arasındaki iliĢkilerin ne Ģekilde olacağının açıklanması, adliye, eğitim, maliye, askerlik ve din alanlarındaki müesseseler gibi toplum hayatının teĢkilatlandırılması için, Hz. Peygamber onlarla bu teĢkilatın esaslarını yazılı bir metin halinde tespit edip yürürlüğe koymuĢtur.12

Aslında Ģunu da belirtmek gerekir ki bu anayasanın yazılıĢ tarihi ve kaç nüsha olduğu hususu; konumuzla pek de ilgili değildir. Bizim için önemli olan Hz. Peygamber‟in Medine‟ye hicret ettikten sonra Yahudi veya baĢka gayr-i Müslim kabilelerle böyle bir anayasa hazırlanmıĢ olması, bu anayasanın 24‟ten 47‟ye kadar bütün maddelerinin Yahudiler ile ilgili olması ve bu maddelerin içeriğidir. Bu anayasa metnini bütün Ġslâm Tarihi kaynaklarımızda bulmak mümkündür.13

Bu anayasa; ilk Ġslâm Devleti‟nin anayasası olmakla beraber, yeryüzünde bir devletin vaz‟ettiği ilk anayasa olma özelliğine de sahiptir. Aynı zamanda bu anayasa eĢitlik, hak-hukuk devletin Ģekli, yapısı, bütünlüğü, fertlerin siyasî birliği, egemenlik prensibi, anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcı niteliği, sosyal sigorta, yasama ve yürütme yetkisi, savaĢ ve barıĢ sorunu, dıĢ iliĢkiler, devlet ve fert güvenliği, temel haklar, sınır tespiti, nüfus sayımı gibi en temel esaslara dayanmaktadır. Hz. Peygamber her zaman Yahudileri Ehl-i Kitap olmaları sebebiyle müĢriklerden üstün tutmuĢ, onların bütün hak ve hürriyetlerinin emniyet altına alınmasını, eĢit muameleye tabi tutulmalarını ve Ġslâm Devleti‟nin tebaası olarak tanınmalarını anlaĢma ile teminat altına almıĢtır.14

Biz burada sadece konumuzla alakalı kısmı olan, Yahudilerle ilgili maddeleri zikretmekle yetineceğiz; ancak bu yasanın 16. maddesinin de Yahudilerle ilgili olması hasebiyle bu maddeyi ilk olarak zikredip sonra Yahudilerle ilgili diğer maddelere geçeceğiz:

16. Madde: Yahudilerden bize tabi olanlar, zulme uğramaksızın ve düĢmanlara yardım edilmeksizin, yardım ve eĢitliği hak kazanırlar.

12

Muhammed Hamidullah, Ġslâm Peygamberi, I, 204-205; Ġsmail Hakkı Atçeken, s. 89; Osman Güner, Rasûlullah‟ın Ehl-i Kitapla Münâsebetleri, 1.bsk., Fecr Yayınevi, Ankara, 1997, s. 249.

13

Ġbn HiĢâm, I(I-II), 501; Ġbn Sa‟d, I, 238; Bu konuda daha detaylı bilgi için bkz. Muhammed Hamidullah, Ġslâm Peygamberi, I, 205; Ġsmail Hakkı Atçeken, s. 88; Osman Güner, s. 249.

14

(18)

9 25. Madde: Yahudiler, Müminler gibi, savaĢa devam ettikleri sürece (kendi savaĢ) masraflarını karĢılamak zorundadırlar.

26. Madde: Benû Avf Yahudileri müminlerle birlikte bir ümmet (topluluk)tir. Yahudilerin dinleri kendilerine, müminlerin dinleri de kendilerinedir. Buna bizzat kendileri ve Mevlâları dâhildir.

27. Madde: Her kim haksız bir fiil ya da cürüm iĢlerse, o sadece kendisine ve aile fertlerine zarar vermiĢ olacaktır.

28-31. Madde: (Bu konuda) Benu‟n-Neccâr, Benu‟l-Hâris, Benû Sâide, Benû CuĢem, Benu‟l-Evs, Benû Sa‟lebe, Sa‟lebe‟nin kolu Cefne ailesi, Benu‟Ģ-ġuteybe ve Sa‟lebe‟nin mevlâları, Benû Avf Yahudileri gibi aynı haklara sahip olacaklardır. Kurallara muhakkak sûrette riayet edilecek ve aykırı hareket edilmeyecektir.

32. Madde: Yahudilere sığınmıĢ olan kimseler de, bizzat Yahudiler gibi kabul edilecektir.

33. Madde: Bu Yahudilerden hiç kimse, Hz. Muhammed‟in müsaadesi olmadan Müslümanlarla birlikte askerî bir sefere çıkmayacaktır.

34. Madde: Bir yaralamanın intikamını almak yasak edilmeyecektir. ġüphesiz bir adam, öldürecek olursa; neticede kendisini ve aile efradını sorumluluk altına sokar, aksi halde kurallara uymayan kimse haksızlık yapmıĢ olacaktır. Allah, bu yazıya en iyi riayet edenlerle beraberdir.

35. Madde: (SavaĢ durumunda) Yahudilerin masrafları kendilerine, Müslümanların masrafları da kendilerine aittir. Bu sahifede belirtilen kimseler, harp açanlara karĢı, kendi aralarında yardımlaĢacaklardır. Arasında dayanıĢma ve iyilik hâkim olacaktır. Kurallara mutlaka riayet edilecek, bunlara aykırı hareketler olmayacaktır.

36. Madde: Hiç kimse müttefikine karĢı cürüm iĢleyemez; Ģüphesiz ki mazluma da yardım edilecektir.

37. Madde: Yahudiler, Müslümanlarla birlikte savaĢtıkları sürece harcama yapacaklardır.

38. Madde: Bu sahife yazının gösterdiği kimse lehine Yesrib Vadisi dâhili, haram (mukaddes) bir bölgedir.

39. Madde: Himaye altındaki kimseler (cârr), bizzat himaye eden kimse gibidirler; ne zulme uğratılırlar, ne de kendileri cürüm iĢleyebilir.

40. Madde: Himaye verme hakkına sahip kimselerin izni dıĢında, himaye hakkı verilemez.

(19)

10 41. Madde: Bu sahifede (yazı) gösterilen kimseler arasında ortaya çıkmasından korkulan bütün öldürme, yahut anlaĢmazlıkların Allah‟a ve elçisi Muhammed‟e götürülmesi gerekir. Allah, bu sahifeye en iyi riayet edenlerle beraberdir.

42. Madde: Ne KureyĢliler, ne de onlara yardım edenler himaye altına alınacaklardır. 43. Madde: Onlar (Müslümanlar ile Yahudiler) arasında, Yesrib‟e hücum edecek kimselere karĢı yardımlaĢma içinde olunacaktır.

44. Madde: ġayet Yahudiler Müslümanlar tarafından bir barıĢ akdetmeye, yahut bir barıĢ akdine katılmaya çağırılırlarsa, bunu doğrudan doğruya akdedecekler veya ona katılacaklardır. ġayet Yahudiler de, aynı Ģeyi Müslümanlara teklif edecek olurlarsa, Müslümanlara karĢı aynı haklara sahip olacaklardır. Din konusunda yapılacak savaĢlar müstesnadır.

45. Madde: Her zümre, gerek savunma, gerekse diğer ihtiyaçlar konusunda kendilerine ait bölgeden sorumludur.

46. Madde: Bu sahifede gösterilen kimseler için geçerli olan durum, aynı Ģekliyle Evs Yahudilerine, yani Mevlâları ve bizzat kendilerine, burada gösterilen kimseler tarafından aynen tatbik olunur. Kurallara mutlaka riayet edilecek ve bunlara aykırı hareket edilmeyecektir. Haksız Ģekilde kazanç temin edenler, ancak kendilerine zarar vermiĢ olurlar. Allah bu sahifede gösterilen maddelere en doğru ve en mükemmel riayet edenlerle beraberdir. 47. Madde: Bu yazı, haksız bir fiil veya cürüm iĢleyen ile ceza arasına engel olarak giremez. Kim bir savaĢa çıkarsa, emniyette olur; kim Medine‟de kalırsa, yine emniyette olur. Haksız bir fiil veya cürüm iĢlemek müstesnadır. ġüphesiz Allah, iyilerin ve sadakatle davrananların koruyucusudur. Hz. Muhammed, Allah‟ın elçisidir.

Bu anayasaya baktığımızda, insanlar arası iliĢkilerde uyulması gereken temel kurallar ve temel hakların ele alındığını görmekteyiz. Sınırları belirlenmesi ve bu sınırların içerisinde huzurlu bir Ģekilde can, din, mal ve inanç hürriyetinin sağlanması, bu sınırlar içerisinde yaĢayan bütün kabileleri siyasî birlik anlamında tek bir ümmet olarak nitelendirmesi de, bu anayasada dikkat çeken hususlardandır. Aralarında herhangi bir ihtilaf çıktığında durumun sadece Hz. Muhammed‟e götürülmesi, bu Ģehir devletinin baĢkanlık vasfının yalnızca Hz. Peygamber‟e verilmiĢ olması, bu anayasanın, bir devlet anayasası özelliğine sahip olduğunu da göstermektedir.15

Müslümanlar Yahudilerle yaptıkları bu anlaĢmalara riâyet etmiĢ, ancak Yahudiler gizliden gizliye bu anlaĢmaya uymamaya ve aykırı davranmaya baĢlamıĢlardır. Çünkü

15

Muhammed Hamidullah, Ġslâm Peygamberi, I, 205-210; Ġsmail Hakkı Atçeken, s. 92-93; Osman Güner, s. 257-260.

(20)

11 Yahudiler Ġslâm‟ın ve Müslümanların gün geçtikçe güçlendiğini görerek Hz. Peygamber‟in otoritesini çekememiĢ ve onlara kin beslemiĢlerdir. Daha sonra Ġslâm‟ın hızla güçlenmesini ve özellikle de 2/624 yılında Müslümanların Bedir Zaferi‟ni kazanmalarını, Mekke ve Medine‟deki Yahudiler hazmedememiĢ buna çok üzülmüĢ ve bu, onların kinlerini daha da arttırmıĢtır.

Hz. Peygamber‟in gönderileceğine dair bilgi sahibi olmalarına rağmen bu durumu içlerine sindirememiĢler; O‟nun hak peygamber olup-olmadığını bilmek için Hz. Peygamber‟e çeĢitli sorular yönelmiĢler, Hz. Peygamber‟in onlara verdiği net cevaplara rağmen O‟nu bir türlü kabullenmek istememiĢlerdir. Üstelik ġâirleri, Ģiirlerle Hz. Peygamber‟e ve Müslümanlara eziyet vermeye ve onları küçük düĢürmeye baĢlamıĢlardır. Toplum içerisinde gizlice nifak sokmaya ve kıĢkırtmalara baĢlamıĢlardır. Mekkeli müĢriklerle gizlice anlaĢma imzalayıp, Müslümanlar arasına fitne sokan ve böylece Hz. Peygamber ile imzaladığı Medine Anayasası‟nı ilk ihlal eden kabile, Kaynukâ oğulları olmuĢtur. Onların bu tutum ve davranıĢları Hz. Peygamber‟i oldukça endiĢelendirmiĢ, Hz. Peygamber onların bu fesat ve fitne hareketlerine ilk baĢta sabretmiĢ, ancak Yahudiler yine de haddi aĢmaya ve anlaĢmaya uymamaya devam etmiĢlerdir. Bunun üzerine Allah (c.c) Ģu âyet-i kerimeyi indirmiĢtir: “Eğer bir kavmin hıyanetinden endişe edersen, anlaşmayı feshettiğini onlara açıkça ve adalet üzere bildir. Muhakkak ki, Allah hainleri sevmez.”16

Bütün bu yaĢanan hadiseler neticesinde Hz. Peygamber, Kaynukâ oğullarını onlara ait çarĢıda toplamıĢ ve onları Ģu Ģekilde ikaz etmiĢtir: “Ey Yahudiler, Allah‟ın sizi KureyĢ‟in uğradığı gibi bir azaba düĢürmesinden korkunuz ve Müslüman olunuz. Ġyi biliniz ki ben, Allah‟ın size gönderdiği Peygamberim. Benim Peygamberliğimi ve Allah‟ın size olan ahdini kitabınız Tevrat‟ta görüyorsunuz.” Yahudiler ise bu teklifi kabul etmeyip küstahlıkla: “Ey Muhammed savaĢmayı bilmeyen bir kavimle savaĢıp onları mağlup etmiĢ olman seni aldatmasın. Bizler savaĢmayı çok iyi biliriz. Eğer bizimle savaĢacak olursan nasıl bir topluluk olduğumuzu o zaman anlarsın.” diyerek karĢılık vermiĢ17

ve bunun üzerine Ģu âyet-i kerime nâzil olmuĢtur: “İnkâr edenlere de ki: siz dünyada mağlup olacak, ahirette de cehenneme toplanacaksınız. O ne kötü bir varılacak yerdir.”18

Medine‟nin huzurunu bozan olaylardan biri de; Benû Kaynuka ÇarĢısı‟nda Müslüman bir kadının, bir kuyumcudan alıĢ-veriĢ yaparken bir Yahudinin, kadının eteğini

16

Enfâl, 8/58.

17

Ġbn Ġshâk, I, 391; Vâkıdî, I, 176; Ġbn HiĢâm, III, 47; Ġbn Seyyidi‟n-Nâs, Uyûnü‟l-Eser fî Funûni‟l-Meğâzî ve‟s-Siyer, Dârü‟l-Maarif, Beyrut, Trs. I, 294; Ġbn Kesîr, el-Bidâye ve'n-Nihâye, Mektebetu‟l-Maarif, 1. bsk., Beyrut, 1966, IV, 3.

18

(21)

12 bağlaması, kadının kalkmaya çalıĢırken edep yerinin görünmesi üzerine Yahudiler‟in gülmeye baĢlamaları, kadının yardım çağrısı üzerine oradan geçmekte olan bir Müslümanın, o kuyumcuyu öldürmesi ve oradaki Yahudilerin de, o Müslüman‟ı Ģehit etmeleri olmuĢtur. Bu olay üzerine Kaynukâ oğulları ile Müslümanlar arasında düĢmanlık baĢlamıĢ ve böylece Kaynukâ oğulları Medine Anayasası‟nı ihlal etmiĢlerdir. Onların bu Ģekilde Medine‟nin iç huzurunu bozmaları ve düĢmanlıklarını açığa vurmaları, artık onlarla barıĢ içinde yaĢanamayacağı anlamına geliyordu. Yahudilerin bu tür davranıĢların üzerine yukarıda zikrettiğimiz “Eğer bir topluluğun anlaĢmaya hıyanet etmesinden korkarsan, sen de açıkça anlaĢmayı adalet üzere bozarak, onlara bildir.” âyeti nazil olmuĢtu. Bundan sonra artık onların cezalandırılma zamanı gelmiĢtir.

Ġsmail Hakkı Atçeken‟e göre, Benû Kaynukâ ile çarpıĢmaktan baĢka çare kalmamıĢtı. Aksi takdirde Müslümanların Medine‟deki itibarı zedelenecekti. Hz. Peygamber onların Medine‟de ikamet etmeleri sebebiyle, Medine Ģehrini, arkadan vurabilecek dâhili düĢmanlardan temizlemek istiyordu.19

Hz. Peygamber (2/624) yılının ġevval ayında ordusuyla beraber onları 15 gün muhasara etmiĢtir. Bu süre içinde diğer Yahudiler onlara hiç yardım etmemiĢ ve 15 gün muhasara altında kalan Benû Kaynukâ Yahudileri sonunda teslim olmak zorunda kalmıĢlardır. Onların müttefiki ve münafıkların reisi olan Abdullah b. Ubey, Hz. Peygamber‟in yanına gelerek onların affedilmesi için çok ısrarcı davranarak Hz. Peygamber‟e yalvarmıĢ, bunun üzerine Hz. Peygamber: “Çözün bunları, Allah bunlara ve bunlarla birlikte olanlara lanet etsin.” Buyurarak, onları öldürmekten vazgeçmiĢ ve onları Medine‟den çıkararak sürgüne yollamıĢtır.20

Sonuç olarak bu savaĢ, Benû Kaynukâ Yahudilerinin hıyaneti ve Müslümanlara karĢı besledikleri kini açıkça yüzüne çıkarmıĢtır. ġayet bu Yahudiler, Müslümanlar ile aralarındaki anlaĢmaya sadık kalsalardı, belki de Müslümanlardan kendilerine herhangi bir kötülük gelmeyecek ve Medine‟den de çıkartılmayacaklardı. Benû Kaynukâ Yahudileri, Bedir SavaĢı‟ndan sonra Müslümanlara karĢı açıkça kin beslemiĢlerdir. Hz. Peygamber onları Ġslâm‟a davet ederken, O‟na küstahça ve hakaret dolu kelimeler sarf etmiĢler, üstelik Müslüman bir kadının namusuna da dil uzatarak onu taciz etmiĢlerdir. ĠĢte bütün bu sebeplerden dolayı Benû Kaynukâ Yahudileri anlaĢmanın dıĢına çıkarak Müslümanlara

19

Ġsmail Hakkı Atçeken, s. 118.

20

Ġbn Ġshâk, 391; Vâkıdî, I, 176; Ġbn HiĢâm, III, 47; Ġbn Sa‟d, II, 28-29; Taberî, Târîhu‟t-Taberî (Târîhü‟r-Rusul ve‟l-Mülûk), Thk. Muhammed Ebu‟l-Fadl Ġbrâhîm, 3.bsk., Dâru‟l-Maarif, Mısır, 1939, II, 479; Ġbn Kesîr, IV, 3; Mustafa BaĢ, s. 96-98; Ahmet Bostancı, Kamu Hukuku Açısından Hz. Peygamber‟in Gayr-i Müslimlerle ĠliĢkileri, Rağbet Yayınları, Ġstanbul, 2001, s. 52-53.

(22)

13 düĢman olmuĢlardır. Hz. Peygamber de bu nedenle onları cezalandırmıĢtır. Onların Müslümanlara karĢı düĢmanca davranıĢlarına rağmen, Hz. Peygamber onlara hoĢgörülü ve merhametli davranmıĢ, onları öldürmesi gerekirken öldürmemiĢ; hatta onlara:

“Medine’ye işlerinizi halletmek üzere her zaman gelebilirsiniz. Ancak burada kaldığınız süre üç günü geçmesin.” buyurarak.21Medine‟ye gelebilme izni bile vermiĢtir.

Yahudi kabilelerinden bir diğeri olan Benu‟n-Nadîr Yahudileri ise Hz. Peygamber‟e suikast teĢebbüsünde bulunmuĢlardır. Bu olay, Ģöyle gerçekleĢmiĢtir: Hz. Peygamber, bir meseleyi görüĢmek üzere, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali ve bazı Sahâbîlerle beraber Benu‟n-Nadîr Yahudileri‟ne gitmiĢ. Bir evin duvarının dibinde oturan Hz. Peygamber‟e Yahudiler damdan büyük bir taĢ atmayı planlamıĢ, ancak Cebrâil bu suikastı kendisine bildirmesi üzerine Hz. Peygamber oradan kalkarak Medine‟ye dönmüĢtür. Böylece Benu‟n-Nadîr Yahudileri de cezalandırılmayı hak etmiĢtir. Daha sonra Hz. Peygamber, Muhammed b. Mesleme‟yi Benu‟n-Nadîr Yahudileri‟ne göndererek, kendisine suikast ve kendisini öldürme teĢebbüsüne giriĢtikleri için Medine‟yi 10 gün içerisinde terk etmelerini istemiĢ ve 10 gün sonra Medine‟de kimi görürse boynunu vuracağını haber vermiĢtir. Bunu üzerine müĢriklerin yardımına güvenen Benu‟n-Nadîr Yahudilerinin reisi Huyey b. Ahtab Hz. Peygamber‟e karĢı savaĢmaya karar vermiĢ ve kendi kalelerinde mevzilenmiĢtir. Bütün bunların neticesinde (4/625) yılının Rebîu‟levvel ayında Hz. Peygamber onların üzerine yürüyerek onları 15-20 gün muhasara etmiĢtir. Benu‟n-Nadîr Yahudileri, yardım sözü aldıkları müttefiklerinden herhangi bir yardım alamayınca teslim olmak zorunda kalmıĢ ve sulh yapmak istemiĢlerdir. Hz. Peygamber‟e eĢyalarının bir deve yükü kadarını alarak Medine‟yi terk etmeye razı olduklarını bildirmeleri ve bu tekliflerinin Hz. Peygamber tarafından kabul edilmesi üzerine, kabilenin ortak malı olan büyük hazineyi de alarak 600 develik bir kervan halinde Medine‟yi terk etmiĢ, bazıları Hayber‟e yerleĢerek oranın idarecileri olmuĢ, bazıları da ġam tarafına gitmiĢlerdir.22

Sonunda, Benu‟n-Nadîr Yahudilerinin iĢledikleri bu suç, onların Müslümanlara karĢı düĢmanlıklarının ve onlarla harbe baĢladıklarının açık bir iĢareti olmuĢtur. ĠĢledikleri bu büyük hıyanetten dolayı Müslümanlarla savaĢa tutuĢmuĢlar ve neticede Hz. Peygamber de onları cezalandırarak Medine‟den sürmüĢtür.

Kur‟ân-ı Kerîm‟de Benu‟n-Nadîr Yahudileri ile ilgili âyetler de vardır: “ Kitap ehlinden inkâr edenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O‟dur. Siz onların çıkacağına

21

Muhammed Hamidullah, Ġslâm Peygamberi, I, 622.

22

Bu konuda daha geniĢ bilgi için bkz. Vâkıdî, I, 363; Ġbn HiĢâm, II, 190; Ġbn Sa‟d, II, 40-43; 57-58; Taberî, II, 479.

(23)

14 ihtimal vermiyordunuz. Onlar da kalelerin kendilerini Allah‟tan koruyacağını sanıyorlardı. Fakat Allah‟ın azabı, hiç hesaba katmadıkları bir taraftan geldi ve yüreklerine öyle bir korku düĢürdü ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem de Müslümanların elleriyle yıkmaya baĢladılar. Bundan ibret alın ey basîret sahipleri! Eğer Allah onların sürülmesini takdir etmiĢ olmasaydı, dünyada onları yine gazaplandıracaktı. Âhirette ise onlar için ateĢ azabı vardır. Çünkü onlar Allah‟a ve Resulü‟ne karĢı gelmiĢlerdir. Kim Allah‟a karĢı gelirse, muhakkak ki Allah‟ın azabı pek Ģiddetlidir.23

Kur‟ân-ı Kerîm‟den hareketle, Yahudilerin bu cezayı kendilerine kendi elleriyle verdiklerini söyleyebiliriz. Çünkü Allah onlara fesat çıkarmamayı ve sözlerinden dönmemeyi emretmesine rağmen onlar, Hz. Peygamber‟e verdikleri sözlerinden (Medine Anayasası‟ndan) dönmüĢ, üstelik Hz. Peygamber‟i öldürmeye kalkıĢmıĢlardır. Yaptıkları bu büyük hata ve ihanet yüzünden Hz. Peygamber onları Medine‟den çıkarmaya mecbur kalmıĢtır. Yoksa onların Medine‟den sürgün edilmesi sebepsiz değildir. Onlar bu cezayı, hak etmiĢtir. Hatta bu Yahudiler Hayber‟e gittiklerinde orada da rahat durmamıĢ, Müslümanlara sürekli düĢmanlıkta bulunmuĢ, Müslümanlara karĢı diğer gayr-i Müslim kabileleri kıĢkırtarak onlarla anlaĢmıĢ ve neticede Hendek SavaĢı‟na sebep olmuĢlardır.

Sürgünden sonra Hayber‟e yerleĢen Benu‟n-Nadîr Yahudileri ve Hayber‟de yaĢayan Yahudiler, Mekkeli müĢrikleri kıĢkırtarak onlarla anlaĢmıĢ, Gatafân kabilesine de Hayber‟in bir yıllık hurma mahsulünün verilmesi karĢılığında kendilerine yardım etmelerini teklif etmiĢlerdir. Onların da bunu kabul etmeleri üzerine yaklaĢık 10.000 kiĢilik bir ordu Medine‟yi kuĢatıp Hendek SavaĢı‟na sebep olmuĢtur. MüĢrikler, Hayber‟deki Yahudilerle beraber Medine‟ye saldırırken; Benû Kurayza kabilesinden, Müslümanları arkadan vurmalarını istemiĢlerdir. Müslümanların zor bir zamanında Benû Kureyza Yahudileri, anlaĢmayı bozarak saf değiĢtirmiĢ, Hz. Peygamber‟e karĢı Yahudilere yardım edip Müslümanlara ihanet etmiĢlerdir. Benû Kureyzâ Yahudilerinin reisi Ka‟b b. Esed anlaĢmayı bozarken küstah bir Ģekilde; “Biz, artık hiçbir zaman Müslümanlarla sulh yapmayacağız. Ben o sulhu koparıp atıyorum.” demiĢtir. Hendek SavaĢı‟ndan hiçbir Ģey elde edemeyen Yahudiler ve Mekkeli müĢrikler geri döndükten sonra, Cebrâil Hz. Peygamber‟e: “Allah Benû Kureyzâ üzerine yürümeni emrediyor.” diye haber vermiĢtir. Ġkindi vakti Hz. Peygamber Sahâbîlere: “Kimse namaz kılmasın. Ġkindi namazını Benû Kurayzâ‟nın yurdunda kılacağız.” buyurmuĢtur. Müslümanlar onları 15-25 gün kuĢatmıĢlardır. Bu kuĢatma sonucunda Benû Kurayzâ Yahudileri teslim olmuĢlardır. Kendileri hakkında Hz. Peygamber‟den Sa‟d b. Muâz‟ı hakem

23

(24)

15 olarak tayin etmesini ve onun hüküm vermesini istemiĢlerdir. Hz. Peygamber de onların bu teklifini kabul etmiĢtir. Aslında onlar Sa‟d b. Muâz‟ı hakem seçerken, kendileri Evs kabilesinin müttefiki oldukları için, kendilerinin lehine bir teklif vereceğini ummuĢlardı. Sa‟d b. Muâz ilk olarak hem Müslümanlardan, hem de Yahudilerden, vereceği hükme razı olacaklarına dâir söz almıĢtır. Ardından da Tevrat‟ın hükümlerine uygun olarak, eli silah tutan (savaĢçı) erkeklerin öldürülmesine, kadınların, çocukların ve malların ganimet sayılmasına hükmetmiĢtir. Ardından da bu hüküm infaz edilmiĢtir.24

Bu hüküm hakkında Hz. Peygamber Ģöyle buyurmuĢtur: “Gerçekten sen, yedi kat gök sahibi Allah‟ın hükmü ile hükmettin.”25

Benû Kureyzâ Yahudileri ile Müslümanlar arasındaki anlaĢma gereğince; her iki tarafın da Medine‟ye saldıracak olan kabilelere yardım etmemesi ve böyle bir durumda birbirlerine yardımcı olmaları gerekirken; Benû Kureyzâ Yahudileri, anlaĢmanın tam tersine hareket ederek müĢriklere yardım etmiĢ ve Müslümanlara ise böyle zor bir dönemde hıyanet etmiĢlerdir. Ayrıca müĢriklerle ve Gatafân kabilesi ile beraber bir gece Medine‟ye saldırı plânı bile yapmıĢlardır. Bu yüzden onların gereken cezayı hak ettiklerini söylemek yanlıĢ olmaz. Zira kendilerine, kendileri hakem tayin etmiĢ ve ondan kendileriyle ilgili hüküm vermesini istemiĢler, Hz. Peygamber de hem Yahudilerin, hem de hakemin kararına rıza göstermiĢtir. Onlara verilen ceza ile ilgili olarak Muhammed Hamidullah, Wensinck adlı batılı bir müsteĢrikin Ģu sözünü nakletmektedir: “Hangisi olursa olsun en medeni milletler bile, Benû Kureyzâ‟ya tesliminden sonra verilen cezanın aynısını verebilirler. Hz. Peygamber, daha önce Benu‟n-Nadîr Yahudilerine af ve hoĢgörü ile davranmıĢ, fakat onlar buna, müthiĢ Hendek KuĢatması‟nı organize etmekle karĢılık vermiĢlerdir. Aynı af ve hoĢgörüyü Ģimdi Benû Kureyzâ‟ya göstermek doğrusu büyük tehlikelere katlanmak olacaktı.”26

24

Bu gazve hakkında daha geniĢ bilgi için bkz. Vâkıdî, II, 496-512; Ġbn HiĢâm, II, 233; Ġbn Sa‟d, II, 74-75; Taberî, 581-595; Ġbn Kesîr, IV, 116.

25

Vâkıdî, II, 512; Ġbn Sa‟d, II, 75; Muhammed Hamidullah, Ġslâm Peygamberi, I, 634.

26

(25)

16

BİRİNCİ BÖLÜM

HAYBER GAZVESİ’NİN TARİHİ, MEVKİİ, SEBEPLERİ VE

MÜSLÜMANLARIN GAZVEYE HAZIRLANMALARI

I.

Hayber Gazvesi’nin Tarihi

Hz. Peygamber Mekkeli müĢrikler ile Hudeybiye AntlaĢması‟nı yaptıktan sonra; Müslümanlar için artık Yahudilerin tehlikelerinden ve zararlarından kurtulma zamanı gelmiĢti. (Zilhicce. 6/Nisan 628)‟de Hudeybiye‟den dönen Hz. Peygamber, vakit kaybetmeden Hayber üzerine yürümek için hazırlıklara baĢladı. Hazırlıklar bitince (Safer-Rebîülevvel. 7/Haziran-Temmuz 628)‟de Hayber‟e doğru yola çıktı.27

Hz. Peygamber‟in Medine‟de ne kadar kaldığı ve ne zaman Hayber Gazvesi‟ne çıktığı hususunda Ġslâm Tarihçileri arasında görüĢ birliği olmayıp bu konuda farklı tarihler ileri sürülmüĢtür. Bazıları; Hz. Peygamber‟in Hudeybiye‟den Medine‟ye döndükten sonra Medine‟de yirmi gün kalıp, sonra Hayber‟e hareket ettiğini söylerken; bazıları Hz. Peygamber‟in H. 6 senede Hayber üzerine yürüdüğünü belirtmiĢlerdir. Bu farklı rivayetleri nakledecek olursak, Ģunları söyleyebiliriz:

Ġbn Ġshâk; Hz. Peygamber‟in Hudeybiye‟den döndüğü zaman, Zilhicce ile Muharrem‟in de bir kısmını Medine‟de geçirdiğini ve daha sonra, Hz. Peygamber‟in Muharrem ayının kalan kısmında Hayber üzerine yürüdüğünü rivayet etmiĢtir. Aynı rivayeti Ġbn HiĢam da zikretmiĢtir.28

Vâkıdî ise Hz. Peygamber‟in Hudeybiye‟den Zilhicce ayında döndüğünü, Zilhicce ile Muharrem aylarını Medine‟de geçirdiğini ve (Safer-Rebîülevvel. 7/Haziran-Temmuz 628)‟de Hayber Seferi‟ne çıktığını söylemiĢtir.29

Ġbn Sa‟d ve diğer bazı âlimler ise (Cemaziyülevvel. 7/Eylül 628) ayı üzerinde durarak baĢkalarından farklı bir tarih zikretmektedirler.30

Belâzurî ise bu hâdisenin, (Safer-Rebiyülevvel ve Cemaziyülevvel.

27

Vâkıdî, II, 634; ElĢad Mahmudov, Sebepleri ve Sonuçları Açısından Hz. Peygamber‟in SavaĢları, Ġsam Yayınları, Ġstanbul, 2010, s. 324-325.

28

Ġbn Ġshâk, II, 141; Ġbn HiĢâm, III, 328.

29

Vâkıdî, II, 634.

30

Ġbn Sa‟d, II, 106; Hasan b. Ömer b. Habîb, el-Muktefâ Min Sîreti‟l-Mustafa, Thk. Mustafa Muhammed Hasan ez-Zehebî, 1. bsk., Dâru‟l-Hadîs, Kahire, 1996, s. 180; ġihâbuddîn Ahmed b. Abdülvehhâb b. Muhammed Nüveyrî, Nihâyetü‟l-Ereb fî Fünûni‟l-Edeb, Vizâretü's-Sekâfe ve'l-ĠrĢâd, Kahire, Trs, XVII, 248; Ebû Muhammed ġerafüddîn Abdülmün'im b. Halef ed-Dimyâtî, es-Sîretü‟n-Nebeviyye, Thk. Esed Muhammed Tayyib, 1. bsk., Dâru's-Sâbûnî, Haleb, 1996, s. 219.

(26)

17 Temmuz…628)‟de olabileceğini söylemiĢtir.31

Taberî de (Muharrem. 7/Haziran 628) ayının sonlarında Hz. Peygamber‟in Hayber‟e hareket ettiğini belirtmiĢtir.32

Ġbn Hazm ise Hz. Peygamber‟in, (Muharrem. 6/Haziran 628) ayının sonunda Hayber‟e çıktığını söylemiĢtir.33

Ġbnü‟l-Esîr‟e göre, Hz. Peygamber Hudeybiye‟den dönünce, Zilhicce ayı ile Muharrem ayının birkaç günü Medine‟de kaldıktan sonra Hayber‟e çıkmıĢtır.34

Ġbn Kesîr‟e göre doğru olan; Hayber SavaĢı‟nın H. 7 senenin baĢında meydana gelmiĢ olmasıdır. Ġbn Kesîr bu bilginin ardından Ġbn Ġshâk‟ın yukarıda zikrettiğimiz rivayetini de nakletmiĢtir.35

Bütün bu rivayetleri zikrettikten sonra, kanaatimizce, Hz. Peygamber Hudeybiye‟den dönünce, Zilhicce ayının geri kalanını ve Muharrem ayını Medine‟de geçirmiĢtir. Bu süre zarfında, Hayber üzerine yürümek için hazırlıklara baĢlamıĢ, hazırlıklarını bitirince de, ( Safer-Rebîülevvel. 7/Haziran-Temmuz 628)‟de Hayber‟e doğru çıkmıĢtır.36

II. Hayber Mevkii

Hicaz‟da Medine-ġam yolu üzerinde, Medine‟nin kuzeyinde ve Medine‟den yaklaĢık olarak 180 km. uzaklıkta bulunan Hayber, Ġslâm Târihi kaynaklarında Medine‟den 8 berîd37

yani üç günlük uzak bir mesafede yer aldığını bildirmektedir. Denizden 850–1000 metre yükseklikte olan Hayber, etrafı volkanik ovalarla çevrili eski bir ticaret ve ziraat merkezi olan geniĢ bir vadinin adıdır.38

Yâkût el-Hamevî ile beraber birçok tarihçiye göre Hayber kelimesi, bölgede oturan Yahudilerin dilinde (Ġbranicede) “kale” anlamındaydı. Hem kelimenin çoğul anlamda kullanılması hem de, Ģehir birçok kaleden oluĢtuğu için “Hayâbir” olarak da

31

Belâzurî, Ensâbu‟l-EĢrâf, Thk. Süheyl Zekkâr-Riyâd Ziriklî, 1. bsk., Dâru‟l-Fikr, Beyrut, 1996, I, 443.

32

Taberî, III, 9.

33

Ġbn Hazm, Cevâmi‟u‟s-Sîreti‟n-Nebeviyye, Dâru‟l-Kütübi‟l-Ġlmîyye, Beyrut, 1983, s. 167.

34

Ġbnü‟l-Esîr, el-Kâmil fi‟t-Târîh, Dâru Beyrut, Beyrut,1965, II, 216.

35

Ġbn Kesîr, IV, 181; Bu konuda daha detaylı bilgi için bkz. Diyârbekrî, Huseyn b. Muhammed b. el-Hasen, Târîhu‟l-Hamîs fî-Ahvâli Enfesi Nefîs, Vehbiyye Matbaası, Beyrut, Trs, II, 43.

36

Vâkıdî, II, 634; Diyârbekrî, II, 43; Karnî Talebe Bedevî, s. 315; ElĢad Mahmudov, s. 324-325.

37

Berîd, dört fersahtır. Bir fersah, üç mildir. Bir mil dört bin adımdır. Bir adım da üç ayaktır. bkz. Mûsâ b. Ukbe, Meğâzî, Thr, Muhammed BakĢîĢ Ebû Mâlik, Rîbât Yayınevi, Câmiâtu Ġbn Zühr, Mısır, 1994, s. 247; Yakût el-Hamevî, Mu‟cemü‟l Büldân, Dârü‟l-Kitabi‟l-Arabî, Beyrut, Trs, II, 409; Halebî, es-Sîretü‟l Halebiyye, Dâru Ġhyâi‟t-Türâsi‟l-Arabî, Beyrut, Trs, III, 31; ġevkî Ebû Halîl, Gazvetü Hayber (el-Fethü‟l-Karîb), Dârü‟l-Fikr, DımeĢk, 1986, s. 34-35; Abdülazîz es-Sa‟âlebî, Mu‟cezu Muhammed Rasûlullah, Thk. Hammâdî es-Sâhilî, Dârü‟l-Arabi‟l-Ġslâmî, Beyrut, 1986, II, 263.

38

Muhammed Rıza, Muhammed Rasûlullah, Dârü‟l-Kütübi‟l-Ġlmiyye, Beyrut, 1975, s. 278; Kâsım ġulul, Ġlk Kaynaklara Göre Hz. Peygamber Devri Kronolojisi, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul, 2003, s. 313; Selâm ġâfiî Mahmûd Selâm, Husûnu Hayber fi‟l-Câhiliyye ve Asri‟r-Rasûl, el-Maarif, Ġskenderiyye, Trs. s. 7.

(27)

18 isimlendirilmiĢtir. Fakat en yaygın ismi, Hayber‟dir.39

Bir baĢka rivayete göre ise, Ģehrin kurucusu Hayber b. Kâniye b. Mehlâîl olduğu ve ilk o buraya yerleĢtiği için, Ģehre Hayber ismi verilmiĢtir.40

Cahiliye döneminde Yahudilerin oturduğu yedisi büyük olmak üzere birçok kale ve burçlar mecmuasından oluĢan ve bu kalelerin sağlamlığıyla tanınan Hayber, içinde bulunduğu vadinin verimliliği, su bentlerinin, tarım alanlarının ve hurmalıklarının çokluğu ile meĢhurdu. Fakat bugün bu topraklarda yaĢayan insanların sayısı azdır. Kalelerin de çoğu yıkılmıĢtır. Sadece Kamûs Kalesi ayakta durmaktadır. Yahudilerin reisi ve bu kalenin baĢkanı olan Merhab, bu kalede yaĢadığı için “Hısnu Merhab” adıyla da anılırdı. ġu an ise bölgenin idarecisi tarafından lojman olarak kullanılmaktadır. Su kaynaklarından da çoğu kurumuĢtur.41

Ġslâmiyet‟in ilk yıllarında Hayber Vadisi‟nde birçok vaha bulunuyordu. ġehri çevreleyen kalelerin tamamını birlikte görebilmek ise mümkün değildi. Hz. Peygamber zamanında “Ketîbe” isimli kalenin civarında 40.000 hurma ağacının varlığından bahsedilmektedir. Bugün de yüksek dağın eteğinde birkaç kilometrekarelik sık ağaçlı bir vaha yer almaktadır. Denizden 850–1000 m. yükseklikte yer alan Hayber, önemli bir ticaret merkezi olup içinden, Hîre yolu geçmekteydi. Bölgenin hayvancılığından ve sebzeciliğinden elde edilen ürünlerle beraber, Hayber‟de, Hindistan ve Çin gibi uzak ülkelerden gelen mallar ziynet eĢyaları, sarraflık, silâhlar, ziraat aletleri, Ģaraplar, bal, çeĢitli kumaĢlar ve köleler alınıp satılırdı. Bu ticarî faaliyetler her yıl özellikle hac mevsiminden sonra 10–30 Muharrem tarihleri arası yapılıp, en meĢhur panayır olan Netâh Panayırı kurulurdu. Mekke, Medine, Yemen, Hadramut, Bahreyn, Tâif, Suriye, Filistin ve Irak‟tan birçok kiĢi bu panayıra gelirdi. Bu çarĢı, “Netâh” adıyla da meĢhurdu. Netâh ÇarĢısı cahiliye zamanında en büyük çarĢılardan biri ve halkı zengin olan bir yerdi. Burası, Arabistan‟da Yahudilerin merkezi sayılırdı. Çünkü Yahudilerin zenginleri ve büyük çoğunluğu burada yaĢamaktaydı. Burası 10.000 savaĢçı çıkarabilecek bir nüfusa sahipti. Hayber Yahudilerinin zenginlikleri savaĢ araçlarına da

39

Beyhakî, Delâilü‟n-Nübüvve, Thr/Tlk., Abdülmu‟tî Kal‟acî, Dârü‟l Kütübi‟l-Ġlmiyye, Beyrut, 1985, IV, 195; Halebî, III, 31; Diyârbekrî, II, 43; Muhammed Hamidullah, “Hayber”, DĠA, Diyanet Vakfı Yayınları, Ġstanbul, 1998, XVII, 20; Muhammed Abdulkâdir Ebû Fâris, fi-Zilâli Sîreti‟n-Nebeviyye, es-Sirâ‟ maa‟l-Yahûd, 1.bsk., Dârü‟l-Ġrfân, Ürdün, 1990, III, 9.

40

Ebu‟t-Tâhir Mecdüddîn Muhammed b. Ya‟kûb b. Muhammed Fîrûzâbâdî, el-Megânimü'l-Mütâbe fî Meâlimi Tâbe, Thk. Hâmid Câsir, 1.bsk., Dârü'l-Yemâme, Riyâd, 1969, s.136; Ahmed b. Ali el-KalkaĢendî, Subhü‟l-A‟Ģâ fî-Sınaâti‟l-ĠnĢâ‟, ġrh. Muhammed Hüseyn ġemseddîn, Dârü‟l-Kütübi‟l-Ġlmiyye, Beyrut, 1987, IV, 295; Eyüp Sabri PaĢa, Mir‟âtü‟l-Haremeyn – Mir‟ât-ı Mekke, 1.bsk., Bahriye Matbaası, Kostantiniyye, 1890, II, 1222; Muhammed Hamidullah, “Hayber”, DĠA, XVII, 20; Âtik b. Gays el-Bilâdî, Mu‟cemu Kabâili‟l-Hicâz, 2.bsk., Dâru Mekke, Mekke, 1983, 149; ġevkî Ebû Halîl, s. 34; Abdulkâdir Ebû Fâris, III, 9; Adolf Grohmann, “Hayber” ĠA, Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul, 1977, V, 384-385.

41

Muhammed Hamidullah, Ġslâm Peygamberi, I, 418; Muhammed Ali Kutub, Peygamberimizin SavaĢları, Çev. Nedim Yılmaz, Hisar Yayınevi, Ġstanbul, 1986, s. 4.

(28)

19 yansımıĢtı.42

Hayber bölgesi rutubetli ve sulak olduğu için burada sıtma hastalığı da vardı. Ġnsanlar bu hastalıktan nasıl kurtulacaklarını da bilmiyorlardı. Onun için dıĢarıdan, sıcak iklimlerden gelen insanlar, buraya korkarak gelirlerdi. Fakat Hayber‟de yaĢayan Yahudiler bu hastalığa tutulmazdı.43

Yukarıda iĢaret ettiğimiz gibi, Hayber‟de Ģehri çevreleyen büyük kaleler bulunmaktaydı. Bu yüzden Hayber; Netâh, ġıkk ve Ketîbe denilen üç büyük kale veya bölgeye ayrılmaktaydı. Her bölgede büyük ve muhkem kaleler bulunuyordu. Bu kalelerin isimleri Ģöyledir:44

1. Netâh: Netâh kalesi‟nde Nâim, Sa‟b b. Muâz ve Zübeyr Kaleleri vardı. Nâim Kalesi, Hz. Peygamber‟in savaĢa ilk baĢladığı yerdir. Bu Kale ilk fetih olmakla beraber burada ilk günde Müslümanlardan elli kiĢi yaralanmıĢtır. Kalenin yukarısından üzerine taĢın atılmasıyla çok ağır bir Ģekilde yaralanmıĢ ve birkaç gün sonra ilk Ģehit olan Mahmud b. Mesleme de bu kalede Ģehit düĢmüĢtür. Sa‟b b. Muâz Kalesi‟nde ise, Müslümanlar mancınık ve debbâbe elde etmiĢlerdi.45

2. Şıkk; ġıkk Kalesi‟nde Übey ve Nizâr Kaleler‟i bulunmaktaydı. Hz. Peygamber bunların fethi için mancınık kurmuĢtu.

3. Ketîbe; Ketîbe Kalesi‟nde Kamûs, Vatîh ve Sülâlim Kaleleri vardı. Kamûs Kalesi Yahudilerin reisi Kinâne b. Ebi‟l-Hukayk‟a aitti.46

Hz. Peygamber Hayber‟e gelince, zengin Yahudilerle karĢılaĢtı. Hayberliler ile Mekkeli müĢrikler arasındaki ekonomik iliĢkiler ise iyi idi. Hayberli Yahudi kadınların, Mekkeli Araplarla evlendikleri bilinmekteydi. Buna örnek ise; Hz. Peygamber‟in büyük dedesi HâĢim ve kardeĢi Muttalib‟in, Hayberli Yahudi kadınlar ile evlenmiĢ olmalarıdır.47

42

Yâkût el-Hamevî, II, 409; Ahmed b. Ali el-KalkaĢendî, IV, 295; Muhammed Hamidullah, “Hayber”, DĠA, XVII, 20; Leon Caetani, Ġslâm Târîhi, Çev. Hüseyn Cahit, Tanîn Matbaası, Ġstanbul, 1925, V, 60; Muhammed Hamidullah, Ġslâm Peygamberi, I, 637; Muhammed Ali Kutub, s. 4; Selâm ġâfiî Mahmûd Selâm, en-NeĢâtü‟t-Ticârî fî Hayber fi‟l-Câhiliyye ve Hatte‟l-Feth, MünĢeâtü'l-Maarif, Ġskenderiyye, Trs. s. 5; Selâm ġafiî Mahmûd Selâm; en-NeĢâtü'z-Zirâî fî Hayber fi'l-Câhiliyye ve Hatta Nihâyeti Ahdi Ömer b. el-Hattâb, MünĢeâtü'l-Maarif, Ġskenderiyye, Trs. s. 20–22.

43

Ali ġeriati, Muhammed Kimdir, Çev. Ali Seyyidoğlu, 4.bsk., Fecr Yayınevi, Ankara, 1996. s. 159; Muhammed Hamidullah, Ġslâm Peygamberi I, s. 638.

44

Ġbn Sa‟d, II, 106; Ya‟kût el-Hamevî, II, 409; Ebu't-Tâhir Mecdüddîn Muhammed b. Ya‟kûb b. Muhammed Fîrûzâbâdî, s. 134; Muhammed Rıza, s. 278; ġevkî Ebû Halîl, s. 36; Abdürrezâk et-Tantavî el-Karmût, Nûrü‟l-Yakîn fî Sîreti Hâtemi‟l-Mürselîn, 1.bsk., Matbaatü'l-Emâne, Mısır, 1995, s. 449; Kâsım ġulul, s. 313; M. Âsım Köksal, Ġslâm Tarihi, Köksal Yayıncılık, Ġstanbul, 2006, VI, 20.

45

Ġbn Ġshâk, II, 143; Ġbn HiĢâm, III, 330; Muhammed Ġbrâhîm Âyetî; Târîh-i Peygamber-i Ġslâm, Thk. Ebu‟l Kâsım Gürcî, 5. bsk., Tahran Üniversite Yayınları, Tahran, 1779, s. 502; Mervân ġeyhü‟l-Arz, es-Sîretü‟n-Nebeviyye el-Üsüsü‟d-Da‟viyye ve‟l-Hadariyye, 1.bsk., Matbaatü‟t-Teâvüniyye, Y.y, 2003, s. 487.

46

Ġbn Ġshâk, II, 143; Ġbn HiĢâm, III, 330; Muhammed Ġbrâhîm Âyetî, s. 503.

47

Referanslar

Benzer Belgeler

Peygamber’in çağdaşı Medine, Hayber, Fedek ve Vâdi’l-kurâ Yahudilerinin kökeni ve bölgeye yerleşmeleri hakkında detaylı bilgi vermekte; ancak kendi zamanında Hayber

Özet olarak, şu, müslümanların uyguladigi din; son büyük habercinin ölümünden sonra 200 ila 800 y ıl arasında yazılan masallar ve kuran ayetlerinin yanlış yorumlanması

Аллах Теаля предупредил Пейгамбера ни я поискал да се откаже от клетвата си като му показал и пътя за това..

ayetindeki hikmet ve mana üzere senin EL-CAMİ ismin hürmetine ellerimizi açtık sana yakarıyoruz, tüm kırgın gönülleri bir araya getir ve küskünlükleri ortadan

Hayber Geçidi ile kesilen Sefid Kûh (Ak Dağ), Pakistan ve Afganistan ara- sında doğal bir sınır oluşturan, batı yönünde Peşaver Vadisi’nden (Pakistan) Loreh

Hamza arslanlı, kılıçlı ve dumanlı üç engeli aştıktan sonra imparatorun huzuruna kabul edilmiş ve kendisine bunun Bizans sarayına gelen yabancı elçilerin kalplerine

Namazdan sonra bir kere sağa ve iki kere (sağa ve sola) selam verilmesi rivayetleri gibi…bazen bir adam Resulüllah bir şeyi emrederken hazır bulunur. Sonra Resulüllah o adam

Medine’de Farklı dinlere mensup kabileler arasında adalet üzere kurulan İslâm devleti, dönemin süper güçleri olan Sasani ve Bizans devletleri ile yaptığı askerî ve