• Sonuç bulunamadı

Ölümden Ne Korkarsın, Korkma Ebedî Varsın Ayşe Yücel

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ölümden Ne Korkarsın, Korkma Ebedî Varsın Ayşe Yücel"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

J fin hazırlanm ış bir sayıda yazmayalım. Bu oır görev. Benim talip olmadığım bir görev.

Önümde ikinizin fotoğrafı var: Sen, 30 ka­ sım 19pi’de Yozgat'ta "Yozgatlı Ş air Hüzni Paneli'nde konuşuyorsun. Yanında ism et, Ali ben ve E rtuğrul Kapusuzoğlu... "HüZni'nin şi­ irlerindeki dil özelliklerini anlatıyorsun. Öte­ ki fotoğrafta Annem... Kucağında oğlum, ya­ nında babam ve kızım...

Seninle 10 yılın annem le 35 yıUn h a tıra ­ larını buraya yazabilir miyim? Ne yazayım? "Çok iyiydiler" desem çok komik olmaz mı? "Onlar benim dostlanmdı" desem yeter mi?

A rtık ne odasında, evinde bir hayatı pay­ laştığımız Him m et var, ne de kimselere gös-» term eden,m utsuz olduğum anlarda, dizlerine kapanıp ağladığım annem...

Artık yoksunuz... Gittiniz... Biriniz M alat­ ya'ya gezmeye gittiniz, biriniz Afyon'a derse gittiniz, biriniz A hm et’in nişanından sonra Yozgat’a... Hiçbiriniz "Allahısmarladık" de- m edinii. Ben Bize şimdi nasıl "Güle Güle" di­ yebilirim?

Herşeyi yarım bıraktınız... Dilerim bu ya­ rımlık son olsun. Mekânınız cennet olsun... •

(M. Öcal OĞUZ)

ÖLÜMDEN NE

KORKARSIN, KORKMA

EBEDÎ VARSIN

Bir kaç gün önce yıllardır incinmeden Ve incitm eden süren bir dostluğu noktaladık. Ç ünkü dostumuz,ağabeyimiz Himmet Biray'i aniden, alelacele ve zamansız ebedi yolculu­ ğuna uğurladık. Kimi insan bu dünyadan ses­ siz sedasız gider. Himmet ardından ağlayan dostlar bıraktı.

Aylardan Kasım ve bir cuma günü Him­ m et bizi Afyon’a çağrıyordu. Halbuki bahar gelince gidecek ve o çok sevdiği öğrencileriyle tanışacaktık. Öyleyse bu acele niçindi? Yollar uzun, yolculuklar keyifsiz, dostlar sessiz. H astane önündeki umutsuz, çaresiz ve yürek dağlayan bekleyiş.

"O' nu da alıp yıllardır dilinden düşürm e­ diği meşelerle çevrili köyüne gittik. O’nunla birlikte fakat O'nımla konuşamadan, Evinin

Önünde yaşlı ana-babasının, kardeşlerinin ve sevenlerinin acı çığlıklarıyla, feryatlarıyla karşılandık. Asırlık meşe ağacının altm a def­ nedip ayrıldık. Yol boyunca O'nu söyleyip O 'nu dinledik. Bir sonraki, gün, ertesi gün, daha ertesi güıj hep I lij m motri anlattık ve an ­ latacağız.

Anası, babası ve kardeşleri O'nu çok a ra ­ yacaklar. Çünki O hayırlı bir evlat, iyi b ir kardeşti. .Nergis ve Bengisu O nu çok aray- caklar. Çünki O fevkalâde bir eş ve m ükem ­ mel bir babaydı. Öğrencilir O'nu arayacaklar çünki O bilgili, dürüst, samimi, yardım sever ve nazik bir hocaydı. Bizler 0 ‘nu çok arayaca­ ğız çünki O "Dost'tu! H ırs, kin ve m erham et­ sizliklerin paslandırm adığı bir gönlü vardı. "Kahrın hoş, lütfün da hoş" diyen haliyle biz- leri rahatlatırdı. Sâkin görüntünün altındaki direnç ise zaman zaman şaşırtırdı. Kadirbilir, dürüst ve haysiyet sahibiydi. Kısaca Himmet, onur duyduğumuz bir dosttu.

Bizler yaşadığımız sürece "O 'nu unutm a­ yacağız, unutamayacağız. Ü züntü ve kederle­ rimizi paylaşmak, başarı um utu sevinçlerimi­ zi h ab er vermek için aradığımızda telefonun- diğer ucunda sesini duyam asak, Fakülteye gittiğimizde odasında "0"nu bulam ayıp boy­ nu bükük koridorlardan uzaklaşsak da hatır- latayacağız. Dinlediğiniz h er 'Ege Türkü- sü'nde 0"nun eşlik eden güzel sesini duyaca­ ğız. Bengisu'yu h er kucaklayıp öpüşümüzde "benim dünyalar güzeli kızım" sözlerini h atır­ layacağız. Ve "biricik Kızt"nm m ahzun bakış­ larında "0 Mnu bulacağız. Odalarımızdaki soh­ betlerde "0"nun cüm lelerini sıralayacağız. "O" ebediyyen bizlerle olacak? M ekanın Cen­ n et olsun sevgili Himmet.

(Ayşe YÜCEL)

"Ağlarım, ağlatam am Hissederim, söyleyemem Kalbimin dili yok Ondan ne k ad ar bîzânfn"

İstiklâl şâiri, dev bir davanın sarsılm az âbidesi, ifade ikliminin kudretli hâkimi, senin dahi kalbinin dili yoksa biz neyleriz. Sekiz yılda kırk yıllık h a ttr ve Sevgi köprüsü kurdu­ ğumuz değerli ağabeyim, aziz dostum ra h ­ m etli Himmet Biray için ben ne yazabilirim

(2)

J fin hazırlanm ış bir sayıda yazmayalım. Bu oır görev. Benim talip olmadığım bir görev.

Önümde ikinizin fotoğrafı var: Sen, 30 ka­ sım 19pi’de Yozgat'ta "Yozgatlı Ş air Hüzni Paneli'nde konuşuyorsun. Yanında ism et, Ali ben ve E rtuğrul Kapusuzoğlu... "HüZni'nin şi­ irlerindeki dil özelliklerini anlatıyorsun. Öte­ ki fotoğrafta Annem... Kucağında oğlum, ya­ nında babam ve kızım...

Seninle 10 yılın annem le 35 yıUn h a tıra ­ larını buraya yazabilir miyim? Ne yazayım? "Çok iyiydiler" desem çok komik olmaz mı? "Onlar benim dostlanmdı" desem yeter mi?

A rtık ne odasında, evinde bir hayatı pay­ laştığımız Him m et var, ne de kimselere gös-» term eden,m utsuz olduğum anlarda, dizlerine kapanıp ağladığım annem...

Artık yoksunuz... Gittiniz... Biriniz M alat­ ya'ya gezmeye gittiniz, biriniz Afyon'a derse gittiniz, biriniz A hm et’in nişanından sonra Yozgat’a... Hiçbiriniz "Allahısmarladık" de- m edinii. Ben Bize şimdi nasıl "Güle Güle" di­ yebilirim?

Herşeyi yarım bıraktınız... Dilerim bu ya­ rımlık son olsun. Mekânınız cennet olsun... •

(M. Öcal OĞUZ)

ÖLÜMDEN NE

KORKARSIN, KORKMA

EBEDÎ VARSIN

Bir kaç gün önce yıllardır incinmeden Ve incitm eden süren bir dostluğu noktaladık. Ç ünkü dostumuz,ağabeyimiz Himmet Biray'i aniden, alelacele ve zamansız ebedi yolculu­ ğuna uğurladık. Kimi insan bu dünyadan ses­ siz sedasız gider. Himmet ardından ağlayan dostlar bıraktı.

Aylardan Kasım ve bir cuma günü Him­ m et bizi Afyon’a çağrıyordu. Halbuki bahar gelince gidecek ve o çok sevdiği öğrencileriyle tanışacaktık. Öyleyse bu acele niçindi? Yollar uzun, yolculuklar keyifsiz, dostlar sessiz. H astane önündeki umutsuz, çaresiz ve yürek dağlayan bekleyiş.

"O' nu da alıp yıllardır dilinden düşürm e­ diği meşelerle çevrili köyüne gittik. O’nunla birlikte fakat O'nımla konuşamadan, Evinin

Önünde yaşlı ana-babasının, kardeşlerinin ve sevenlerinin acı çığlıklarıyla, feryatlarıyla karşılandık. Asırlık meşe ağacının altm a def­ nedip ayrıldık. Yol boyunca O'nu söyleyip O 'nu dinledik. Bir sonraki, gün, ertesi gün, daha ertesi güıj hep I lij m motri anlattık ve an ­ latacağız.

Anası, babası ve kardeşleri O'nu çok a ra ­ yacaklar. Çünki O hayırlı bir evlat, iyi b ir kardeşti. .Nergis ve Bengisu O nu çok aray- caklar. Çünki O fevkalâde bir eş ve m ükem ­ mel bir babaydı. Öğrencilir O'nu arayacaklar çünki O bilgili, dürüst, samimi, yardım sever ve nazik bir hocaydı. Bizler 0 ‘nu çok arayaca­ ğız çünki O "Dost'tu! H ırs, kin ve m erham et­ sizliklerin paslandırm adığı bir gönlü vardı. "Kahrın hoş, lütfün da hoş" diyen haliyle biz- leri rahatlatırdı. Sâkin görüntünün altındaki direnç ise zaman zaman şaşırtırdı. Kadirbilir, dürüst ve haysiyet sahibiydi. Kısaca Himmet, onur duyduğumuz bir dosttu.

Bizler yaşadığımız sürece "O 'nu unutm a­ yacağız, unutamayacağız. Ü züntü ve kederle­ rimizi paylaşmak, başarı um utu sevinçlerimi­ zi h ab er vermek için aradığımızda telefonun- diğer ucunda sesini duyam asak, Fakülteye gittiğimizde odasında "0"nu bulam ayıp boy­ nu bükük koridorlardan uzaklaşsak da hatır- latayacağız. Dinlediğiniz h er 'Ege Türkü- sü'nde 0"nun eşlik eden güzel sesini duyaca­ ğız. Bengisu'yu h er kucaklayıp öpüşümüzde "benim dünyalar güzeli kızım" sözlerini h atır­ layacağız. Ve "biricik Kızt"nm m ahzun bakış­ larında "0 Mnu bulacağız. Odalarımızdaki soh­ betlerde "0"nun cüm lelerini sıralayacağız. "O" ebediyyen bizlerle olacak? M ekanın Cen­ n et olsun sevgili Himmet.

(Ayşe YÜCEL)

"Ağlarım, ağlatam am Hissederim, söyleyemem Kalbimin dili yok Ondan ne k ad ar bîzânfn"

İstiklâl şâiri, dev bir davanın sarsılm az âbidesi, ifade ikliminin kudretli hâkimi, senin dahi kalbinin dili yoksa biz neyleriz. Sekiz yılda kırk yıllık h a ttr ve Sevgi köprüsü kurdu­ ğumuz değerli ağabeyim, aziz dostum ra h ­ m etli Himmet Biray için ben ne yazabilirim

(3)

J fin hazırlanm ış bir sayıda yazmayalım. Bu oır görev. Benim talip olmadığım bir görev.

Önümde ikinizin fotoğrafı var: Sen, 30 ka­ sım 19pi’de Yozgat'ta "Yozgatlı Ş air Hüzni Paneli'nde konuşuyorsun. Yanında ism et, Ali ben ve E rtuğrul Kapusuzoğlu... "HüZni'nin şi­ irlerindeki dil özelliklerini anlatıyorsun. Öte­ ki fotoğrafta Annem... Kucağında oğlum, ya­ nında babam ve kızım...

Seninle 10 yılın annem le 35 yıUn h a tıra ­ larını buraya yazabilir miyim? Ne yazayım? "Çok iyiydiler" desem çok komik olmaz mı? "Onlar benim dostlanmdı" desem yeter mi?

A rtık ne odasında, evinde bir hayatı pay­ laştığımız Him m et var, ne de kimselere gös-» term eden,m utsuz olduğum anlarda, dizlerine kapanıp ağladığım annem...

Artık yoksunuz... Gittiniz... Biriniz M alat­ ya'ya gezmeye gittiniz, biriniz Afyon'a derse gittiniz, biriniz A hm et’in nişanından sonra Yozgat’a... Hiçbiriniz "Allahısmarladık" de- m edinii. Ben Bize şimdi nasıl "Güle Güle" di­ yebilirim?

Herşeyi yarım bıraktınız... Dilerim bu ya­ rımlık son olsun. Mekânınız cennet olsun... •

(M. Öcal OĞUZ)

ÖLÜMDEN NE

KORKARSIN, KORKMA

EBEDÎ VARSIN

Bir kaç gün önce yıllardır incinmeden Ve incitm eden süren bir dostluğu noktaladık. Ç ünkü dostumuz,ağabeyimiz Himmet Biray'i aniden, alelacele ve zamansız ebedi yolculu­ ğuna uğurladık. Kimi insan bu dünyadan ses­ siz sedasız gider. Himmet ardından ağlayan dostlar bıraktı.

Aylardan Kasım ve bir cuma günü Him­ m et bizi Afyon’a çağrıyordu. Halbuki bahar gelince gidecek ve o çok sevdiği öğrencileriyle tanışacaktık. Öyleyse bu acele niçindi? Yollar uzun, yolculuklar keyifsiz, dostlar sessiz. H astane önündeki umutsuz, çaresiz ve yürek dağlayan bekleyiş.

"O' nu da alıp yıllardır dilinden düşürm e­ diği meşelerle çevrili köyüne gittik. O’nunla birlikte fakat O'nımla konuşamadan, Evinin

Önünde yaşlı ana-babasının, kardeşlerinin ve sevenlerinin acı çığlıklarıyla, feryatlarıyla karşılandık. Asırlık meşe ağacının altm a def­ nedip ayrıldık. Yol boyunca O'nu söyleyip O 'nu dinledik. Bir sonraki, gün, ertesi gün, daha ertesi güıj hep I lij m motri anlattık ve an ­ latacağız.

Anası, babası ve kardeşleri O'nu çok a ra ­ yacaklar. Çünki O hayırlı bir evlat, iyi b ir kardeşti. .Nergis ve Bengisu O nu çok aray- caklar. Çünki O fevkalâde bir eş ve m ükem ­ mel bir babaydı. Öğrencilir O'nu arayacaklar çünki O bilgili, dürüst, samimi, yardım sever ve nazik bir hocaydı. Bizler 0 ‘nu çok arayaca­ ğız çünki O "Dost'tu! H ırs, kin ve m erham et­ sizliklerin paslandırm adığı bir gönlü vardı. "Kahrın hoş, lütfün da hoş" diyen haliyle biz- leri rahatlatırdı. Sâkin görüntünün altındaki direnç ise zaman zaman şaşırtırdı. Kadirbilir, dürüst ve haysiyet sahibiydi. Kısaca Himmet, onur duyduğumuz bir dosttu.

Bizler yaşadığımız sürece "O 'nu unutm a­ yacağız, unutamayacağız. Ü züntü ve kederle­ rimizi paylaşmak, başarı um utu sevinçlerimi­ zi h ab er vermek için aradığımızda telefonun- diğer ucunda sesini duyam asak, Fakülteye gittiğimizde odasında "0"nu bulam ayıp boy­ nu bükük koridorlardan uzaklaşsak da hatır- latayacağız. Dinlediğiniz h er 'Ege Türkü- sü'nde 0"nun eşlik eden güzel sesini duyaca­ ğız. Bengisu'yu h er kucaklayıp öpüşümüzde "benim dünyalar güzeli kızım" sözlerini h atır­ layacağız. Ve "biricik Kızt"nm m ahzun bakış­ larında "0 Mnu bulacağız. Odalarımızdaki soh­ betlerde "0"nun cüm lelerini sıralayacağız. "O" ebediyyen bizlerle olacak? M ekanın Cen­ n et olsun sevgili Himmet.

(Ayşe YÜCEL)

"Ağlarım, ağlatam am Hissederim, söyleyemem Kalbimin dili yok Ondan ne k ad ar bîzânfn"

İstiklâl şâiri, dev bir davanın sarsılm az âbidesi, ifade ikliminin kudretli hâkimi, senin dahi kalbinin dili yoksa biz neyleriz. Sekiz yılda kırk yıllık h a ttr ve Sevgi köprüsü kurdu­ ğumuz değerli ağabeyim, aziz dostum ra h ­ m etli Himmet Biray için ben ne yazabilirim

Referanslar

Benzer Belgeler

Araflt›rmac›lar, daha önce bir morötesi (dalgaboylar›nda parlayan) halka ve optik (görünür) ›fl›kta parlayan s›cak noktalarla ayn› yerde bir X-›fl›n›

Neyzen çok içki içerdi, ben ağzıma koymam; Neyzen sigarayı yutardı, ben tadını bilmiyorum, ama ikimizin bir müştereği var: İkimiz de dilimizi tutamıyoruz. O

[r]

Asıl, bizzat Celâl Bayar’ın oğlu, Refıi Bayar, Millî Reasürans Genel Müdürü olarak samk sırasındadır. Olay 1939 yazında soruşturma safhasmdayken Refii Bayar doktor

Milyarlarca y›l bo- yunca nötron y›ld›zlar› gibi görece a¤›r ci- simler, ikili y›ld›z sistemleriyle karfl›laflma olas›l›¤›n›n yüksek oldu¤u küme

Mazhar Şevket İpşiroğ- lu’nun benim bu bölgeye daha yoğun eğil­ memi istemesi, ardından araştırmalarım­ da köylülerin güvercinlik olarak kullan- dıklan, bana

Sinonazal İnvertid Papillom Cerrahisi ve Sonuçlarımız* Sinonasal Inverted Papilloma Surgery and Our

Hukuk devletinin yılmaz savunucusu, Atatürk d evim le ­ rinin ödün vermez savaşçısı, laikliğin simgesi, onur ve inanç anıtı Prof.. Muammer Aksoy, dün akşam,