• Sonuç bulunamadı

Büyük günlerimiz:Preveze zaferi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Büyük günlerimiz:Preveze zaferi"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

:

u s

27/9/1948

11

Büyük günlerimiz

-27 Eylül

1538-Milletlerin hayatında öyle gün­

ler vardır ki, bu günlerin acı ve tatlı hâtıralarım; devam edeıı ne­ sillere, her yıldönümünde bir kere daha hatirlamatmak; millî his ve bağlılığı .yeniden tazelemek ve mil­ let fertlerini gelecek için bir bütün halinde hazırlamak bakımından fay dalı ve lüzumludur.

27 eylül d e; Türk Milleti için her dönüm yılında anılması gereken, tarihimizin en parlak günlerinden biridir. Çünkü 27 eylül 1538, yani bundan tam 410 yıl önce bugün, Türk ulusunun ender yetiştirdiği deniz komutanlarından Barbaros Hayrettin (Tasa) nııı komutasın­ daki Türk donanması, kendisinden en az Uç misli büyük bir birleşik- Haçlı donanmayı; maddi ölçülere sığmıyan bir kahramanlıkla Prove- ze deniz savaşında mağlûp etmiş ve bugün dahi dünya siyasetinin mer­ kezi olan Akdeniz’i, sadece Türk Bayrağının fütursuzca dolaştığı bir göl haline getirmiştir,

Bu ganlı günü tarihimizin say­ falarına ekliyen ünlü Amiralimiz Barbaros’un hayatı; bir gazete sü­ tununa sığmıyaeak parlak basarı­ lar, örnek misaller ve her Türk çocuğunun bilmesi gerekli faaliyet­ lerle doludur.

1462 yılında Fatih Mehmet II. tarafından zaptedilen Midilli adası­ nın muhafızlarından sipahi Yakub’- un üçüncü oğlu ve asıl ismi Hızır olan Barbaros; ince zekâlı, müs­ tehzi, muzip, lisanı kuvvetli, perva­ sız, cesur ve tedbirli, icraatında sert bir şahsiyet olduğu kadar ay­ nı zamanda da bir devlet adamı vasfını haizdi. Kısaca gözden ge. çireceğimiz hayatının faydadan u- zak olmıyaoağını umarız.

Denizin nimetlerini ekseriya an­ lamış olan ada halkının çocukları gibi, sipahi Yakub'un dört oğlu da küçük yastan itibaren deniz tioare- tlni meslek edinmişler ve bunlar­ dan en küçükleri olan Ilyas, hepsin­ den evvel bu uğurda hayatını ver­ miştir. Çünkii, 15 inci yüzyılda de­ niz ticareti, bilhassa Akdeniz’de, büyük bir mücadeleyi göze almak­ la mümkündü. Bu devirde Akdeniz’­ de kıyıları olan devletler tarafın­ dan himaye edilen ve meşru savı­ lan korsanlık, ticari rekabetin bağ­ lıca unsuru halinde ¡di.

îlyag’m ölümü, ağabey*! Oruç’un Rodos şövalyelerine esir olup da kurtulduktan sonra korsanlığa başlaması; Hızır’ı da ayni yola sev- ketmistir. Hızır, ağabeyainin Tu­ nus sultam Mehmet’ten, ganaimin beşte birini vermek suretiyle, ala­ rak bir üs haline koyduğu Goleta (Halkulvat) da üç sene sonra ağa- beysine iltihak etti, (1518)

1518 yılı yazında Baba Oruç (Barbaros) kaırdeşler adı Akdenizde etrafa dehşet şalmış ve iki kardeş üç haftalık bir akından sonra mu­ azzam ganimetlerle Tunus’a dön­ müşlerdir,

1516 yılına kadar Barbaros kar­ deşler denizdeki başarılarına İlâve­ ten, Türk korsanlarının faaliyeti­

n e engel olan ve Endülüs’ten hic­

ret etmiş yerli ve müslüman hal­ ka karşı Ispanyol taassubunun bir vasıtası bulunan Kuzey Afrika’­ daki birçok kaleleri zaptetmişler ve Cezayir’i de hükümleri altına ala - rak aralarında taksim etmek sure­ tiyle idareye başlamışlardır.

Bu suretle kurulan Cezayir Dev­ letinin talihi yaver gitmemiş, iki kardeşini de hu uğurda kaybeden Hızır Barbaros; nihayet yalnız başına devletin idaresini eline ala­ rak başta Şarlken olmak üzere oatı Akdeniz’i Türk bayrağından te - mizlemek için birlesen Avrupa dev­ letlerinin bitmez tükenmez kaynak­ ları karsısında, kendi mahdut ¡m - kânlariyle bu tehlikelere göğüs germek_ zorunda kalmıştır.

Bu uğurdaki faaliyet ve başarıla­ rım kaydetmekten vazgeçerek Hı­ zır’ın, nihayet Mısır’ı istilâ etmiş bulunan Yavuz Selim’e bir heyet gönderdiğinden ve zafer müjdele­ riyle bağlılığım sunduğundan bah­ setmek isteriz. (1519)

Yavuz tarafından çok iyi karşı­ lanan bu heyet Cezayir’e, ancak 1520 sonlarına doğru dönmüş, fa­ kat bu sıralarda Selim’in ölümü i. le'yerine geçen Kanuni’nin siyase­ tinde değişiklik husule gelmiştir. U- zun müddet Cezayir’e lâyık oldu­ ğu ehemmiyet verilmemiş ve var­ dım yapılmamış olmakla beraber nihayet Kanuni’nin Şarlken’e karşı yapacağı harpte deniz kuvvetlerinin rolünü anlamış olması dolayısivle Barbaros, Türk donanmasının komu tasını kabul etmeye davet edilmiş­ tir. Bunu kabul eden Barbaros, ha­ zırladığı filosu il« şerefine yakışır bir şekilde 1532 yılı sonbaharında İstanbul’a gelmiştir.

Kanuni tarafından kabul edilen bu deniz kurdu, hareketleri, tok sözlülüğü ve pervasız tavırlarivle hazır bulunan devlet adamları ara­ sında iyi bir tesir bırakmıştır. Ka­ nuni, kendisine hizmetlerinden ö- türü (Hayrettin) ismini ve kendi kılıcının kuvvetiyle Türk Milleti­ ne hediye ettiği Cezayir Beylerbey­ liğini (Paşalık) vermiştir.

Bugüne kadar Akdeniz’de saldığı korku ile ün almış olan Barbados'­ un kuvvetli bir imparatorluğun de­ niz kuvvetleri Başkomutanlığına getirilmiş olması, Türk tarihine ve- ni ve sanlı bir yaprak daha eklen­ mesi için bir vesile ve başlangıç ol­ muştur.

Bu tarihten Preveze savaşının cereyan ettiği 1538 yılma kadar ge­ çen sürede; Şarlken’ln Arapların 5- haneti sayesinde Tunus’u işgal et­ mesi, Kanuni’nin ordusu ile Av- lonva’yn yürümesi, donanması ile de E ge’de harekâta geçerek 25 Ve­ nedik adasını zaptetmek suretiyle (Cezayir’i Bahrisefit) vilâyeti adı ile imparatorluğa ilhakı, İtalya ya­ rımadasına yapılan bir harekâtla Venedik’iıı de harbe katılması ve bövlece V. Tiirk-Venedik harbinin

başlaması, gibi olaylar geçmiştir.

Preveze deniz savaşına takaddüm eden sürede; Şarlken, Papa ve Venedik’in imparatorluğa karsı it­ tifak ederek harekete geçtikleri malûmdur.

1538 yılının kısım her iki taraf büyük hazırlıklarla geçirdi. Yalnız, Müttefik-Haçh devletler, bu yıl Türkiye’ye karşı yapacakları hare­ kât üzerinde uyıkamıyorlardı. Ve­ nedik, Ege adalarının müdafaasını; Şarlken. Cezayir’e taarruzu; Papa da Osmanlı donanmasının imhasını istiyordu. Nihayet karar, Müttefik- Haçh donanmanın Korfo adasında toplanması oldu.

Haçlı donanma 22 eylüle kadar burada durup toplandı ve en son olarak da Amiral Andeı-ya Dor- ya komutasındaki Şartken donan­ ması geldi.

Barbaros komutasındaki Türk donanması ise Eğriboz’dan hare­ kete geçti. Prevcze’yi muhasara et­ miş bulunan Anderya Dorya, mu­ hasarayı kaldırarak hemen Korfo’- ya çekildi.

Türk donanması Kefalonya’ya uğrayarak 120 köyü yaktıktan son­ ra Preveze’ye girdi, Yapılan keşif sonunda; Papa, Şarlken ve Vene­ dik filolarından müteşekkil Haçlı donanmanın Korfo'da olduğu anla­ şıldı.

Bu suretle yığınağını tamamla, yan her iki donanma au kuvvetler­ den teşekkül ediyordu:

Türk donanması:

Başkomutan: Barbaros Hayrettin Paşa.

Sağ cenah Komutanı: (Salih Reis Sol cenah Komutanı: Şeydi Ali Reis.

İhtiyat filo Komutanı; Turgut Reis.

Bütün kuvvet: 122 kadırga olup, tutarı 366 top ye 8000 yeniçeri’den ibaretti.

Haçlı donanma:

Başkomutan: İspanyol Amirali Anderya Dorya.

Venedik Filosu Komutanı: Vin- censo Gapello

Papa filosu Komutanı: Marko Grimani.

Bütün kuvvet: 166 kadırga, 140 yelkenli ve 300 nakliye gemisi olup tutarı 2595 top ve 60.000 askerden ibaretti.

İki kuvvetin birbiriyle kıyaslan­ ması sonucu şöyledir:

Gemi adedi itibariyle î/3, top a- dedi itibariyle 1/8, muharip adedi itibariyle 1/8 Türklerin aleyhine. Bundan başka bu adedî üstünlüğün dışısda olan gemi tiplerindeki fark­ lar da vardı. Zamanın modern mu­ harebe gemisi olan kalyon sınıfın­ dan hasımda bol miktarda bulun - masına mukabil Türk donanmasın- do biır tane dahi yoktu.

Böyle kahir bir üstünlüğe sahip olan düşman donanma Komutanı, Türk donanmasının taarruzî bir harekette buluacağına ihtimal dahi vermiyordu.

Haçlı donanma 24 eylülde Köı-fo- dan hareket ederek 25 eylülde bir harp meclisinde Preveze’de bulunan Türk donanmasına taarruzu uygun görmeyen Anderya Dorya, maiyet komutanlarının karaya asker çı­ karmak ve Preveze limanı metha­ lini bloklamak teklifini de reddet­ ti. .

Diğer taraftan Hayrettin Paşa İ3e Preveze limanı methalindeki Akçiyum burnunu tahkim etmekle ve son muharebe hazırlıklarını ta­ mamlamakla meşguldü. Dorya’nm 25 eylülde Preveze methaline yap­ tığı taarruz püskürtüldü. 26 eylül günü genft bu tahkimata karşı ateş açan Dorya’nm filosuna karşı, Mu­ rat ağa filosunu takiben Turgutca Bey (Turgut R eis), Al; Köle, Gü­ zelce Mehmet ve Sadık Reis filoları düşmana saldırdı. Barbaros da ana- kuvyetiyle limandan dışarı çıkınca şaşıran haçlı donanmanın kadırga­ ları, kendi gali ve barakalarının arkasına çekilerek hep birlikte de­ mir kesmek suretiyle uzaklaştılar.

Barbaros, tahkim için Akçiyum burnuna çıkardığı topları ve mü­ rettebatı tekrar gemilere alarak liman dışında muharebe teşkilâtını altı.

27 eylül sabahı saat dörtte hare­ ket eden Türk donanması, gü-n ağa­ rırken Pasko önüne vardı. Evvel­ ce gönderdiği kesif kuvvetlerin den aldığı raporla Barbaros, Haçlı donanmanın Ayamavro adasının incir limanında buiuduğunu öğ­ rendi ve düşmana karşı yöneldi.

Düşman için elverişli esen rüz­ gâr öğleyin kaldı. Limanı terket- miş bulunan düşman'donanması ile Türk donanması karşılaşmış oldu.

Halbuki Dorya, bir gece evvel kurduğu harp meclisinde, düşma­ nını denize çekmek için lnebahtı kalesine taarruz etmeye karar vermişti, Türk donanmasının böy­ le anî taarruza geçtiğini görünce üç saat müddetle kararsızlık içinde kaldı.

Barbaros evvelce tertiplediği plân gereğince düşmanı pvvelâ top­ la uzaktan hırpalamak ve sonra rampa muharebesine geçmek kana­ m d a idi. Bu maksatla büyük bir süratle ve (Hilâl tâbiyesi) denilen yeni bir teşkilâtla düşmana sal - dırdı. Bu teküâtta Barbaros’un fi­ losu merkezde diğer filolar onun ssğında ve solunda olmak üzere mevki almışlardı. Bu saldırış, Haçlı donanmanın kadırgalarının muha rebe sahasına çabuk yetişmeleri yüzünden semereli olmadı, Rüzgâr­ s a k yüzünden hareketsiz kalan düşman kalyonlarının gerisindeki kadırgalarının Türk donanmasının ateşinden masun bulumasıııa mu­ kabil Türk kadırgaları bu kalyon­ ların ağır topları altında hırpalanı­ yordu.

Doryanın plânı ise; gerisinde bulunduğu kendi kalyon hattının yanından doiaşarak kıyı ,1le Tiirk donan.inn.si arasına gl-mek ve son­ ra geri dönerek hasınım, kalyon­ ları ile kendi arasında bırakarak imha etmekti Dorya bu plânı tat­ bik etmek İçin evvelâ. 3 ker; e (90 derece) biır dönüş vaparak borda .(Sonu 5 inçi şayiada),

(2)

P R E V E Z E ZAFERİ

17/ 9/1948

ñiL

(Başı 2 noıi sayfada) hattından puruva hattına geçti. Fakat haşanınım maksadım anh. yan Barbaros, düşmanla paralel rotaya seyretmek suretiyle Dorya’. nın manevrasını boşa çıkardı. Bu suretle her iki filo, kalyonların bulunduğu sahadan uzaklaştılar. Türk kadırgalarının, kendi hat. tının baş taratma yaptığı tazyik­ ten fena vaziyete düşeceğini anla­ yan Dorya , kalyonlarından da fazla uzaklaşmamak için derhal geri döndü; ve tabiyesini diğer cenahtan tatbik etmek istedi iae- de Barbaros da aynı şekilde muka. bele etti. Birkaç defa tekrarlanan bu manevra bir netice vermedi.

Düşman kadırgalarına biran ievvel saldırarak netice almak is­ teyen Barbaros, hasım kalyon fi­ losunu dolaşarak hu işi başarma­ ya imkânı olmadığını görerek ak­ şamın yaklaşmasından dolayı düş. manın çekilmesinden de endişe et. tiğtnden gayet cesurane bir karar verdi. .Bu karar düşman kalyon hattını yarmaktı. Teşebbüs tam bir başarı ile sona erdi. Hasım kalyon hattı birçok yerlerinden yarıldı ve etrafından aşıldı. Bu cüretkârano hareket, ancak bu ta­ rihten iki buçuk asır sonra dün­ ya deniz harp tarihinde önemli bir yer tutan Trafalgar muhare­ besinde İngiliz Amirali Nelson ta­ rafından başarı ile taklit edildi.

Kükremiş birer aralan gibi sal. Sıran Türk kadırgalarının üstün muharebe sanatı karşısında düş­ manın mânevivatı alt üst oldu.

Günün son ışıklan sönerken ya­ pılan hu taarruzun m ayvaları da toplanmaya başlandı. Bir çok düş­ man gemilerimin yanmakta ve düş­ manın panik, halinde çekilmekte Olduğu görüldü.

Gece karanlığa basarken tekrar hızım arttıran rüzgârın fırtına haline dönmesi, çekilmeye başlı, yan düşmanın intizamını bozmağa ve perişan bir şekilde dağılması­ na sebep oldu, FakaJt düşmanın yelkenle seyretmesi, kürekle sey­ reden Türk kadırgalarının bunlara yetişmesine imkân bırakmadı. Do- İayısiyle düşman kesin bir lmha- yaya uğratılamadı. Türk donan­

ması o geceyi muharebe sahasın­ da geçirerek ertesi gün düşman­ dan eser kalmadığını görünce Prevezeye dönmek kararını verdi.

Bu savaşta tarafların kayıpları şöyledir:

Türk donanması hiçbir gemi kaybetmemiş, sadece 400 şehit ve 800 yaralı vermiştir.

Haçlı donanmadan ise; 7 kadır­ ga ile 2 Parça imha edilmiş 8 ka­ dırga, 7 Parça ve 12 firkate zap- tedilmiş ve 2775 esir alınmıştır. Muharebe sahasındaki düşman za­ yiatı malûm değildi. Ayrıca 20 düşman gemisinin de ricat esna­ sında batmış veya karaya otur­ muş olmasında birçok müverrih­ ler müttefiktirler.

Preveze zaferinin semeresi, düş­ mana verdirilen bu zayiatla ölçü­ lemez. üstün bir düşmana karşı azim ve irade sahibi bir komuta­ nın emrinde 1/3 nispetinde zayıf bir kuvvetle kazanılan bu zafer, V. Türk - Venedik harbinin kaza­ nılmasında büyük âmillerden biri olmuş ve bundan daha üstün ola­ rak Akdeniz’de artık yegâne hâ­ kim .deniz kuvveti Türk deniz kuv­ vetleri olmuştur.

Bu günün her yıl dönümünde; bu günü tarihimize altın harfler- ı le yazan kahraman Amiralimizin J mukaddes hatırasını anmak, ona i minnet ve hürmet duygularımızı (

sunmak ve onun ve onların ka­ zandığı gibi zaferleri tarihimize ' yeniden kaydetmek azmini belirt­ mek, Türk denizcilerinin haz duy­ duğu en ulvi görevlerinden biri­ dir. Bu vesile ile bu şanlı günü, Donanma günü olarak kutlamaya karar verenleri de bu isabetli ka­ rarlarından dolayı burada tebrik etmek isteriz .

Cumhuriyet devrinin küçük fa­ kat her bakımdan kuvvetli donan­ masında şerefli görevler almaya koşan Türk çocuklarını görmek ayrıca bir bahtiyarlık konusu o- lacaktır. Bu genç ellerde görev alacak Donanmamızın, en çetin şartlar altında dahi, atalarının başarılarına örnekler katacağına inanmakta olduğumuzu tebarüz et­ tirmek isteriz.

*

*

*

Referanslar

Benzer Belgeler

Sayfalarını çevirirken Piyer Loti’- tıin muhayyilesini dirilmiş görüyorum ve muhtelif formalara sıkıştırılmış re­ simler arasında dünyanın bir çok

Yazarın kendi hayatından izdüşümlerle yüklü Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930), Erenköy civarındaki bir köşkü, İstanbul'un hastanelerini odak alır. Fatih

Curiosity küçük bir araba büyüklüğün- de ve neredeyse 1 ton ağırlığında, önceki araçlardan çok daha büyük bilimsel aletler taşıyor.. Bu hareketli

1980 sonrası yasaklarından en çok nasibini alan sanatçılardan biri olan Saltuk, “Mahkeme kararıyla türkü söyleyen kaç sanatçı vardır, bilmiyorum”

Modelini kendi çizdiği, straples, dize kadar dar, diz floş tül, vatkalı vlore, doublefast ku­ maştan yapılmış gelinliği içinde kuğu gibi süzülen güzel gelin

«— Anadan doğma âmâ oldu­ ğum için renk diye bir şey bil­ mem.. Fakat domatesin evvelâ ye­ şil, sonra da olgunlaşarak kırmı­ zılaştığını

Veri satış simsarı olarak adlandırabileceğimiz bazı firma- lar sizin açık rızanızla verilerinizi buna ihtiyacı olan fir- malara satıp bunun karşılığında doğrudan size

B ir yandan 'gazeteci­ lik hayatına devam ederken yabancı liselerde 32 yıl ede­ biyat öğretmenliği yapmış, di lim ize de Fransızca’dan bir çok eser