• Sonuç bulunamadı

Avrupalı Türk düşmanının aleyhimizde yaptığı propaganda tesirini hala muhafaza ediyor!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Avrupalı Türk düşmanının aleyhimizde yaptığı propaganda tesirini hala muhafaza ediyor!"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

10 Nisan S O N P O S T A

A v r u p a l ı T ü r k düşm anının

aleyhimizde yaptığı propaganda

tesirini hâlâ muhafaza ediyor!

Fransız mektep kitaplarında

,

mecmualarda

,

almanaklarda bize isnat ettikleri

şeylerle kendilerinin hisden ve hayadan ne derece uzak olduklarını gösteriyorlar,

fakat biz kendimize ne diyelim ki bu kitapları ve saireyi mekteplerimizde

çocuklarımızın ellerine veriyoruz. A rtık bu meseleyi halletmeliyiz.

Yazan

:

H aiit Fahri Ozansou

Piyer LotiL şu dostumuz Piyer LotiL Hani şu bir zamanlar İstanbulda E - yüpsultandan Kavaklara kadar her selvi dibinde bağdaş kurup oturmuş, her türbenin sandukası ve her mesci­ din mihrabı önünden ayaklarındaki şı­ pıdık terlikleri sürüye sürüye geçmiş, her ak sakallı imama elini göğsüne gö­ türüp İslâm usulü selâm vermiş ve her ikibüklüm pabuççuya, her aksırıklı tık­ sırıklı fakir kay yuma, türbedara bol keseden bahşiş ve ihsan dağıtarak do - îaşmış kibar frenk!.. hani bu çelebi sey­ yahın Divanyolunda oturduğu evin ka­ pısı üstündeki taşta yazısı ile tarihi, biraz ötedeki arka sokakta ismine iza­ fetle açılmış caddesi ve hattâ - yalnız înce edebiyatçıların bildiği! - şehidin tâ ucunda, Edirnekapı mezarlığında sevgilisi Azade’nin mezarı vardır... Ha­ lli, renk renk üslûbu ile, ölünciye ka - dar bizim için kalem oynatmıştır.. Ro­ manlarında harem daireleri, harema­ ğaları, halayıklar, odalıklar, şadırvan - lar, postlar ve aslanlar tahayyül ve tasvir etmiş, gece Halicin durgun su­ larında ay ışıklarını Çın ejderhaları gi­ bi kıvrım kıvrım uzatmıştır.. Susuz çeşmelere, yapraksız çınarlara, tüyü yolunmuş güvercinlere meraklıdır.. Şu dört şeye de pek bayılır: okkalı fin­ canla kahveye, uzun marpuçlu nargi­ leye, sivri fese, kaba püsküle... Hani canım bugün bile bazan Avrupa ede - biyat gazeteleri müteveffanın bu fesli resimlerini basar d u ru rlar. İşte o Pi - yer Loti.. O meşhur Fransız romancı­ sı ..

Peki amma bu anda onu niçin hatır­ lıyorum?

Niçin mi?.. Çünkü masamın üstün - de fransızca resimli bir çocuk almana- kı var: Almanak dö Ginyol (Almanach de Guignol). Bu kitap, ayni isimdeki bir çocuk mecmuasının 1937 yıllığı­ dır. Sayfalarını çevirirken Piyer Loti’- tıin muhayyilesini dirilmiş görüyorum ve muhtelif formalara sıkıştırılmış re­ simler arasında dünyanın bir çok mem­ leketlerindeki kukla oyunlarını tasvir eden bütün bir sayfalık tablolara rast­ lıyorum: işte Fransada kukla, Japon - yada kulda, Hindistanda kukla ve ni - ıayet Türkiyede kukla...

Hah işte bakın bu resimde durmalı.. lurup düşünmeli ve koskoca bir inki- âp içinde baştan başa değişmiş olan mgünkü Türkiyeyi, hâlâ dün için de

U / m o n a c A «fe Cmlffnol 81 «

Théâtres de Guignol à travers le monde : TURQUIE

I V I. R é m i 1 L T o u s s a i n t . 2 S 2 M L e i M o rt*

3 D T h E n ! Jé iu » lH '1 . 3 M s. H u b e r t. 4 L 1 F re o ç . d'A *»i*e 4 1 » C h & rln B o n o m 5 M «. C o n tie n t 5 V » ' R eliq u e»

6 M ( 6 S a l-é o n a rd

7 1 7 D . E m e u ( X X V )

8 V r B rig itte 8 L a G o d e lto »

9 3 9 M i M a th u n n I0 D •- P a u lin < X X r > 10 M a J u tte M L P U c .d e II 1 A n de lo Vtf+ I2 M 12 V » R e n é 13 M E d o u a rd 13 s a B rice 14 1 1,C a h x te 14 l> » P h i Ion» ( X X Vl*> H V l héré»e 15 L » Eiifcém» «6 s 1. L é o p o ld 16 M » E d m e 17 D »• E d w ig e ( X X I T ) 17 M • A g n a n 18 L « 18 1 » M a x im e 19 M •* L a u re 19 V »' E l u d r H o n i d a 20 M 20 s i E d m o n d 21 1 C é lin e 21 D P j , ¡ . i v ' « r a - i . 77 V ( 22 L i* C é c ile . 23 s 23 M • C lém en» 24 D C h r U b R o l ( X X l t n . 24 M »‘ F lor* 25 L t C r é p tn 25 1 »' C a th e r in « 76 M 2 E r a r m e IL, V » D«4ph-.~» 27 M A n to in e tte 77 S »' O d e t t e ¿8 1 78 D A c e n t 29 V • N e rc in e 29 L a S a ıu m n » 30 S 30 M • A n d r é 31 D » U d U . o ( X X l V - )

L e . lir-m iM m l Le* tour» de c ro m en » d e 1 h e u re 32 d e 1 h e u re 18

Elo» » Aurélia.

F ranço te-X a* ie>

B «rba Saba» Niiolaa. A m b rp ta a 1 m/nacut C onception L é o c a d t* Valer* t Oamol L u c i e N ictus» M c ir o m A d e la id a O lym ue G a lle o Tim oteo«» PlulotfO M T h o n ia» H o n o ra » Virtoir» I r a n n e. l 'I j i f * N o A E u e« le a n «o O O « ! S u m u t nn, Rou*“ Sel*. jm tour» «léciou»en» d a 18 m inuta»

F ransız çocuk m ecm uaları 1937 de çıkardıkları A lm anaklarda : T ü n leri görüyo-sunuz ya hâ.â nasıl tasvir e d iy o rla r? Sahnedeki sözde Türk kukla oyunudur, onu bırakın, faicat seyirc lere b a k ın :

Ne sarık lar, ne fesler, ne enseler, ne sak allar ! . . . . A. Ringot bir propaganda vekâleti kurulamıya *

caksa bile mevcut teşekküllerin kuv - vetlendirileceğini ve Parti Genel mer­ kezinde de bu işlerle uğraşan büronun ona göre tanzimi düşünüldüğünü öğ - reniyoruz. Buna ne kadar memnun ol­ sak azdır doğrusu...

Maamafih bu teşekküller bile mem­ leketimize giden bütün Avrupa mat - buatım sayfası sayfasına, kelimesi ke­ limesine tetkik etmeğe her zaman va­ kit bulmayabilirler. Çünkü harici tanı­ mak kadar, harice kendimizi tanıtmak işini de üstlerine almış demektirler. O turafe olan bir görüşle, Piyer Loti’nin halde aradaki boşluğu doldurmak için tlsımlı gözlükleri arkasından gören, bütün münevverlere burada bir vazife

ir kısım AvrupalIlara hem şaşmalı, J düşmektedir: reddi lâzım gelen her em kızmalı... Şaşmalı, çünkü bizi bu ..hangi aleyhimize bir satıra, bir cüm -dmanak resmindeki gibi bugün bile

ailâvi sarıklı ve Abdülhamid jandar - tası kılıklı insanlar halinde tasvir e - iyorlar! Kızmalı, çünkü bu binbir ge- î levhasını bugünkü Fransız çocuk - ırma «İşte Türkler böyiedir!» diye isteriyorlar. Hâsılı bundan çıkan ne­ ce, Türk düşmanlarının - Türk dostu

asalcılarm da yardımı ile! - eskiden­ di sürüp giden aleyhimizdeki pro - ıgandasımn bugün bile Avrupada te­ rini tamamile kaybetmediğidir. Bu - ı karşı bize düşen vazife de, hakkı - ızdaki bütün menfî propagandaları, lhassa kendi muhitlerindeki okuyu - darı içinde çürütmek için mutlak ni lisanlarla devamlı neşriyata ko - tlmamızdır. Ancak bü suretledir ki eyhimizdeki iftiraları reddedebilir, nlış fikirleri baltalıyabiliriz. Bunun n de kendi propaganda ve neşriyat atalarımızı daha fazla canlandırmak bu işle alâkadar olması lâzım gelen iessese ve teşekkülleri bir kere da - sarsarak o cihazlara haydi işleyin, rüyiin demek mecburiyetindeyiz. Hop dilediğimiz budur ve nitekim iş-

gazetelerde hükümetin bu pek e - mmiyetli meseleye daha esaslı bir retle el attığım okuyor ve şimdilik

leye karşı bir makale, yahut bir kitaba karşı duyulacak ayni isyan ve hiddetle köpürmek... Çünkü sinsi sinsi tahtaları içinden kemiren muzır böcekler gibi sayfaların arasına sıkışmış öyle kelime, tabir veya cümleler olabilir ki farkına varmadan geçersek, her gün biraz da - ha benliğimizden bir parçayı kemire - bilirler. Hiç değilse hakikati iğneler, yaralar ve neticede millî gururumuzu kanatırlar. îşte böyle sinsi böceklere bugün Avrupadan gelen mektep kitap­ larında bile rastlıyoruz. Hiç umulma - dik bir yerden birdenbire bir zehirli vakrep kuyruğu gibi kıvrılan bir cümle veya kelime karşısında duyduğumuz nefret hissi de o nisbette fazla oluyor. Hele artık çocuklarımızın teessürünü bir düşünün! Böyle azaplı bir keşifte çok kere o sayfayı yırtıp atıyorlar, ya­ hut o kelimeyi veya cümleyi karalıyor­ lar. İyi amma, hiç yoktan bu ıztıraba ne lüzum vardır?

İşte bu nevi kitaplardan birinin ismi: La Langue Française

par la dictée

Altında da tam dört muharrir adı: L. Dessaint

H. Douillet Mme. H. Douillet

, Şimdi bu kitabın 265 inci sayfasın­ daki lügatleri arasında Avanie keli - meşinin Larousse’ta bile bu şekilde izahına rastlamadığımız tefsirinin ter­ cümesini okuyun:

«Türklerin vaktile hıristiyanlardan para koparmak için onlara yapmaktan keyif duydukları işkence».

(Vexation que les Turcs se plaisaient â faire subir aux chréiens pour leur arracher de l’argent.)

Haydi bakalım, gelin de buna sinir­ lenmeyin!

İşte bir kitap ismi daha: La Langue Française

Cours complémentaire -Bu defa üç müellif ismi:

Ch. Maquet Léon Flot L. Roy

Alın şimdi bu kitaptan da aleyhi - mize vecizeler:

«Türkler oradan geçmişler ve her şey mahvolup mateme boğulmuş» (say­ fa: 2 76).

«Türk kafasını kesmek» (bu berces- te bir tabir olsa gerek! Sayfa: 129).

Asılları:

Les Turcs ont passé lâ, Tout est ruiné et en deuil.

Bu galiba Viktor Hügo’nun romantik bir herzesi!..

Servir la tete de Türe

Bu da çok aşağılık uydurma sözler - den... Tamamile argo., aşağı yukarı: kes kafasını Türkün...

Daha bunun gibi misaller çoğaltıla - bilir. Meselâ Paristeki Haşet kütüpha­ nesinin son defa mektepler için küçük hacimde ve ucuz fiatla bastırdığı klâ - sikler serisi içinde de bu yıl tesadüfen Molyer’in «L’avare» komedisini gör - müştüm. Eser meşhurdur: herkesin bil­ diği Hasis... Fransızca aslında, bilmem hangi sayfasında (comme un Turc = Bir Türk gibi) ve (Turquerie) kelime-

( Devamı 15 inci sayfada)

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Artaki efendinin a- sıl adı Terziyan olmasına rşğmen, halk tarafından faz- lasiyle sevildiğinden Candan diye anılmaktadır.. 1885 senesinde Selanik’te Dünyaya

İlk soruyu, Ruşen Eşref yerine, Sezai., bu, adeta ök­ sürüklü ihtiyar sorar: “Hiç Avrupa’da bulundunuz mu?”.. Ama Diyorlar ki yazarının eski

Peyami Safa, daha önce de belirttiğimiz gibi sayıları pek az olan ve kendi kendini yetiştiren (oto-didakt) aydınlarımızdan biri olarak üzerinde eğilmeye değer

Material and Methods: The study was carried out between 2009 and 2014 and antiretroviral naı¨ve 774 HIV-1 infected patients from 19 Infectious Diseases and Clinical

Kutsal ve Bilge (2012) tarafından lise öğrencileri üzerinde tükenmişlik ve başarı algılarının (orta-yüksek) incelendiği araştırma sonucunda, başarı algısı

Her ne kadar araştırma kapsamında örneklem grubundaki farklı etnik aidiyetlere sahip göçmen öğrencilerin daha önceki sosyal entegrasyonu engelleyen

Halifenin huzurunda iki adil kişinin mektuptaki yazının Ebu Nasr Muhammed ait olduğu konusunda şehadette bulunması üzerine Halife Nâsır li-Dinillâh büyük

Although two converters exhibits higher tracking ability, from the figure 8, it is obvious that the converter with FLC exhibits faster response to irradiation variation and