• Sonuç bulunamadı

Mizah dergilerinde toplumsal gündem: Penguen ve Cafcaf Dergileri örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mizah dergilerinde toplumsal gündem: Penguen ve Cafcaf Dergileri örneği"

Copied!
176
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

SOSYOLOJĠ ANABĠLĠM DALI

MĠZAH DERGĠLERĠNDE TOPLUMSAL GÜNDEM:

PENGUEN VE CAFCAF DERGĠLERĠ ÖRNEĞĠ

AHMET ÖZPINAR

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DanıĢman

DOÇ. DR. KÖKSAL ALVER

(2)
(3)
(4)

ÖNSÖZ

Arapça „üns‟ ve „nesy‟ kökünden beslenen „insan‟ sözcüğü yakınlık, dostluk arkadaĢlık, unutkanlık gibi anlamlara gelmektedir. Bu bağlamda kendisi ile ilgili kendisinin yaptığı tanımda dahi insanlık, yalnızlıktan duyduğu korkuyu dile getirmektedir. Ġnsan kendisini ancak toplumla var edebilmekte toplumdan kopuk yaĢamanın imkânsız olduğunu bilmektedir. Özellikle Sosyoloji Bölümü mezunu bir ferdin bu noktayı atlaması kendisini inkâr etmesi anlamına gelir. Bir insan olarak hayatımızın her safhasında birileriyle iletiĢime geçer, birilerine yardım eder, birilerinden yardım görürüz. Kimi zaman sevinir ve sevindirir, kimi zaman üzer ve üzülür, kimi zaman ağlar ve ağlatır, kimi zaman da güler ve güldürürüz. Zaman zaman umutsuzluğa düĢer, zaman zaman etrafımıza umut dağıtırız. Zaman zaman öfkelenir Ģiddet saçar, zaman zaman sevgi saçar çiçek açarız.

Ġnsan hayatı öyle karmaĢık ve değiĢken bir sistemdir ki hiçbir Ģeyin tek bir nedene bağlı olduğunu savunamayacağımız gibi, bazı nedenlerin çok önemli bazılarının çok önemsiz olduğu gibi kesin sonuçlara da ulaĢamayız. Hayatımızın her safhasında „kelebek etkisi‟ misali, ateĢ, su, hava, toprak gibi; bakteriler, mineraller, proteinler, vitaminler ve karbonhidratlar gibi; katı, sıvı ve gazlar gibi, türlü türlü unsurların etkisi altındayızdır. Öyle ki ismini belki hiç duymadığımız „Unununyum elementinin benim hayatıma hiçbir etkisi yoktur‟ diyemeyiz. Bu noktadan hareketle insani iliĢkilerimizde de tanıdığımız, tanımadığımız, gördüğümüz, görmediğimiz, duyduğumuz, duymadığımız, çok uzakta veya yanı baĢımızda bulunan pek çok insandan etkileniriz. Ancak kendimizle ilgili birçok durumda hemen en yakınımızdaki insanlarla iletiĢime geçer sevgimizi, öfkemizi, derdimizi, kabahatimizi, özrümüzü, utancımızı, baĢsağlığı mesajımızı, teĢekkürümüzü onlara iletiriz.

(5)

baĢlıklı bu çalıĢmayı yazabilecek kapasiteye gelmemde, beni yetiĢtiren ve terbiye eden ailem ve akrabalarımdan tutun da okuma yazma öğrenmemi sağlayan ilkokul öğretmenlerimden, evde, okulda, yurtta, parkta, bahçede, kahvede, otobüste, trende benimle sohbet eden, fikirlerini ve lokmasını paylaĢan, bu yaĢıma kadar benimle -iyi veya kötü- türlü Ģekillerde iletiĢime geçerek bana bir Ģeyler kazandıran veya kaybettiklerimden kazanmamı sağlayan herkese teĢekkür etmek boynumun borcudur.

Ancak -her ne kadar yukarıdaki ifadelerimle çeliĢiyor gibi görünse de – her bireyin hayatında, o bireyin potansiyelinin bir Ģekilde farkına varıp somut çalıĢmalar yapmasını teĢvik eden kiĢiler vardır. Bu noktada bu yüksek lisans tezinin oluĢması sürecinde, EskiĢehir Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü‟nden Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü‟ne yatay geçiĢ intibakımın yapıldığı andan itibaren bugüne gelmemi sağlayan ve bundan sonraki hayatımda etkisi sürecek olan: lisans dersleri aĢamasında öğrettikleri bilgiler, paylaĢtıkları değerler, insan olma sorumluluğunun farkına vardıran nasihat ve öğütler, yüksek lisansa baĢvurmam için ettikleri teĢvikler, tez konusunu belirlemede ve yazmada yaptıkları katkılarla, üzerimde emeği olan Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü hocalarım Prof. Dr. Abdullah TOPÇUOĞLU, Prof. Dr. Mustafa AYDIN, Prof. Dr. Yasin AKTAY, Doç. Dr. Ertan ÖZENSEL, Doç. Dr. Ramazan YELKEN, hemĢehrim Yrd. Doç. Dr. Mahmut Hakkı AKIN, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali AYDEMĠR, Yrd. Doç. Dr. Hasan Hüseyin TAYLAN, ArĢ. Gör. Uğur ÇAĞLAK ve elbette ve özellikle danıĢmanım Doç. Dr. Köksal ALVER‟e içten teĢekkürlerimi arz ederim.

(6)

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı AHMET ÖZPINAR

Numarası 094205001006

Ana Bilim /

Bilim Dalı SOSYOLOJĠ ANABĠLĠMDALI / SOSYOLOJĠ

Programı Tezli Yüksek Lisans X Doktora

Tez

DanıĢmanı

DOÇ. DR. KÖKSAL ALVER

Tezin Adı MĠZAH DERGĠLERĠNDE TOPLUMSAL GÜNDEM:

PENGUEN VE CAFCAF DERGĠLERĠ ÖRNEĞĠ

ÖZET

Mizah dergileri toplumda cereyan eden olayların yansıdığı bir ayna durumundadırlar. Her türlü toplumsal olay bu dergilerde bir Ģekilde kendine yer bulur. Bu süreç tersinden iĢletildiğinde, yani topluma bakmadan sadece dergilere bakıldığında ne gibi sonuçlar çıkar? Mizah Dergilerinde Toplumsal Gündem: Penguen ve Cafcaf Dergileri Örneği baĢlıklı bu tez, söz konusu dergilerin kapak sayfalarını ele alarak 2009-2011 yılları arasında toplum gündeminin ne olduğunu tespit etmeye çalıĢmaktadır. Tespit aĢamasında, dergi kapakları iĢlediği konulara ve çizdiği karikatürlere göre kategorilere ayrılmıĢtır. Böylece dergilerin hangi konulara ne kadar önem verdikleri de tespit edilmiĢtir.

Anahtar Kelimeler: Mizah, Mizah Dergileri, Toplumsal Gündem, Karikatür,

(7)

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı AHMET ÖZPINAR

Numarası 094205001006

Ana Bilim /

Bilim Dalı SOSYOLOJĠ ANABĠLĠMDALI / SOSYOLOJĠ

Programı Tezli Yüksek Lisans X Doktora

Tez

DanıĢmanı

DOÇ. DR. KÖKSAL ALVER

Tezin Ġngilizce Adı

SOCIAL AGENDA ON HUMOR MAGAZINES: PENGUEN AND CAFCAF EXAMPLE

SUMMARY

Humor magazines are mirrors in which events that took place in society are reflected. Every kind of social event, somehow, finds its place in these magazines. When this process is reversed, namely when we look to magazines without regard to society, what kind of problems may emerge? This thesis with the name “Social Agenda On Humor Magazines: Penguen and Cafcaf Example”, by dealing these magazines‟ cover pages, tries to determine social agenda between 2009 and 2011. While determining, magazines‟ cover pages are categorized by looking to their themes and caricatures. Thus, it is determined that how much these magazines care about what kind of issues.

Keywords: Humour, Humour Magazines, Social Agenda, Caricature, Penguen,

(8)

ĠÇĠNDEKĠLER

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI... i

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ KABUL FORMU ... ii

ÖNSÖZ ... iii ÖZET ... v SUMMARY ... vi ĠÇĠNDEKĠLER ... vii ġEKĠLLER LĠSTESĠ ... ix GĠRĠġ ... 1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM ... 4

1. MĠZAH NEDĠR: KAVRAMSAL AÇIDAN MĠZAH ... 4

1.1. Mizahın Kısa Tarihi ... 5

1.2. Anadolu Coğrafyası ve Türkiye'de Mizahın Tarihsel Serüveni ... 6

1.3. Mizah Ġle Ġlgili Kuramlar ... 9

1.3.1. Üstünlük Kuramı ... 10

1.3.2. Uyumsuzluk Kuramı ... 10

1.3.3. Rahatlama Kuramı (Psikoanalitik Kuram) ... 11

1.4. Mizahın Toplumsal ve Kültürel Boyutu ... 13

1.4.1. Mizah Neden Sosyolojinin Bir Konusudur? ... 17

1.4.2. Mizahın ĠĢlevleri, Mizahın Önemi ... 19

1.4.3. Bir ĠletiĢim Biçimi Olarak Mizah ... 25

1.4.4. Mizah Ġktidar ĠliĢkisi ... 27

1.4.5. Mizahın Ġdeolojisi Olur Mu? ... 29

(9)

2.2. Türkiye’de Karikatürün Tarihi ... 34

2.3. Karikatürün Dili: Siyaset, EleĢtiri ve Gülmece ... 40

2.4. Karikatürde Toplumsal Gerçekliğin Yeniden ĠnĢası ... 43

ĠKĠNCĠ BÖLÜM ... 45

3. METODOLOJĠ ... 45

3.1. AraĢtırmanın Tanıtılması ... 45

3.2. Cafcaf Dergisi Tanıtımı ... 46

3.3. Penguen Dergisi Tanıtımı ... 49

3.4. Gündem Belirleme Kuramı ve Mizah Dergilerinin Kapaklarının Seçimi ... 50

4. ÇÖZÜMLEME ... 55

4.1. 2009 Yılında Yayınlanan Penguen ve Cafcaf Dergi Kapaklarının Analizi ... 55

4.2. 2010 Yılında Yayınlanan Penguen ve Cafcaf Dergi Kapaklarının Analizi ... 94

SONUÇ ... 137

KAYNAKÇA ... 156

(10)

ġEKĠLLER LĠSTESĠ

ġekil 1 Penguen Sayı: 328-329 ... 55

ġekil 2 Penguen Sayı: 330-331 ... 56

ġekil 3 Penguen Sayı: 332 Cafcaf Sayı: 19 ... 57

ġekil 4 Penguen Sayı: 333-334 ... 58

ġekil 5 Penguen Sayı: 335 Cafcaf Sayı: 20 ... 60

ġekil 6 Penguen Sayı: 337-338 ... 61

ġekil 7 Penguen Sayı: 339-340 ... 62

ġekil 8 Cafcaf Sayı: 21 ... 63

ġekil 9 Penguen Sayı: 341-342 ... 64

ġekil 10 Penguen Sayı: 343-344 ... 65

ġekil 11 Penguen Sayı: 345 Cafcaf Sayı: 22 ... 66

ġekil 12 Penguen Sayı: 346-347 ... 67

ġekil 13 Penguen Sayı: 348-349 ... 68

ġekil 14 Cafcaf Sayı: 23 ... 69

ġekil 15 Penguen Sayı: 350-351 ... 69

ġekil 16 Penguen Sayı: 352 Cafcaf Sayı: 24 ... 71

ġekil 17 Penguen Sayı: 354-355 ... 71

ġekil 18 Penguen Sayı: 356-357 ... 73

ġekil 19 Penguen Sayı: 358 Cafcaf Sayı: 25 ... 74

ġekil 20 Penguen Sayı: 359-360 ... 75

ġekil 21 Penguen Sayı: 361-362 ... 76

(11)

ġekil 24 Penguen Sayı: 365-366 ... 80

ġekil 25 Cafcaf Sayı: 27 ... 81

ġekil 26 Penguen Sayı: 367-368 ... 82

ġekil 27 Penguen Sayı: 369-370 ... 83

ġekil 28 Penguen Sayı: 371 Cafcaf Sayı: 28 ... 84

ġekil 29 Penguen Sayı: 372-373 ... 86

ġekil 30 Penguen Sayı: 374-375 ... 87

ġekil 31 Cafcaf Sayı: 29 ... 88

ġekil 32 Penguen Sayı: 376-377 ... 89

ġekil 33 Penguen Sayı: 378-379 ... 90

ġekil 34 Penguen Sayı: 380 Cafcaf Sayı: 30 ... 92

ġekil 35 Penguen Sayı: 381-382 ... 94

ġekil 36 Penguen Sayı: 383-384 ... 95

ġekil 37 Cafcaf Sayı: 31 ... 96

ġekil 38 Penguen Sayı: 385-386 ... 97

ġekil 39 Penguen Sayı: 387-388 ... 98

ġekil 40 Cafcaf Sayı: 32 ... 99

ġekil 41 Penguen Sayı: 389-390 ... 101

ġekil 42 Penguen Sayı: 391-392 ... 102

ġekil 43 Cafcaf Sayı: 33-34 ... 103

ġekil 44 Penguen Sayı: 393-394 ... 105

ġekil 45 Penguen Sayı: 395-396 ... 106

(12)

ġekil 48 Penguen Sayı: 398-399 ... 109

ġekil 49 Penguen Sayı: 400-401 ... 110

ġekil 50 Cafcaf Sayı: 37-38 ... 111

ġekil 51 Penguen Sayı: 402-403 ... 112

ġekil 52 Penguen Sayı: 404-405 ... 113

ġekil 53 Cafcaf Sayı: 39 ... 115

ġekil 54 Penguen Sayı: 406-407 ... 116

ġekil 55 Penguen Sayı: 408-409 ... 117

ġekil 56 Penguen Sayı: 410 Cafcaf Sayı: 40 ... 118

ġekil 57 Penguen Sayı: 411-412 ... 119

ġekil 58 Penguen Sayı: 413-414 ... 120

ġekil 59 Cafcaf Sayı: 41 ... 121

ġekil 60 Penguen Sayı: 415-416 ... 122

ġekil 61 Penguen Sayı: 417-418 ... 123

ġekil 62 Penguen Sayı: 419 Cafcaf Sayı: 42 ... 124

ġekil 63 Penguen Sayı: 420-421 ... 126

ġekil 64 Penguen Sayı: 422-423 ... 127

ġekil 65 Cafcaf Sayı: 43 ... 128

ġekil 66 Penguen Sayı: 424-425 ... 129

ġekil 67 Penguen Sayı: 426-427 ... 130

ġekil 68 Cafcaf Sayı: 44 ... 132

ġekil 69 Penguen Sayı: 428-429 ... 133

(13)

ġekil 72 Penguen ve Cafcaf Dergileri Kapakları Sayısal Analiz Tablosu ... 153 ġekil 73 Penguen Dergisi Kapakları Sayısal Analiz Tablosu ... 154 ġekil 74 Cafcaf Dergisi Kapakları Sayısal Analiz Tablosu ... 155

(14)

GĠRĠġ

Türkiye‟de bir dönem pozitivist anlayıĢın baskınlığı sosyal bilimler alanında yapılan çalıĢmaların çoğunlukla yasa arayıĢları üzerine temellendirilmesine neden olmuĢtur. Bilimsel bir çalıĢma yaparken ele alınan konuyu anlama ve anlamlandırmadan çok o konuyu açıklama gereksinimi duyulmuĢtur. Bu durum da toplumsal olayların sadece sayılarla ifade edildiği bir sosyal bilim anlayıĢına yol açmıĢ ve kültürel dokuya odaklı çalıĢmaları niceliksel olarak gölgede bırakmıĢtır. Oysa özellikle Sosyoloji gibi bir disiplinin, çıkarımlarını sadece sayısal verilere göre yapması içinde bulunduğu toplumu anlamasına, yorumlamasına hatta açıklamasına ket vurur ve çıkarımın bir yanını eksik bırakır.

Bu eksiklik fark edilmiĢ olacak ki günümüz sosyal bilimler alanındaki çalıĢmalarda sayısal verilerin yanı sıra incelenen nesnenin, yani toplumun, aynı zamanda dinamik bir yapıya sahip bir özne olduğu kabul edilerek yorumlanmasına çalıĢılmaktadır. Yani ele alınan konu hem bir nesne hem de bir özne olarak incelenmektedir. Böylelikle salt sayısal verilerin analizini izah etmekte yaĢanan sıkıntılar, kültürel dokunun sayılar üzerindeki etkisinin anlaĢılması ve yorumlanmasıyla aĢılmaktadır.

Türkiye‟de mizahın kendisi ve mizah dergileri ile ilgili kitap, makale ve tez boyutunda birçok çalıĢma yapılmıĢtır. Ancak bu çalıĢmalara genel olarak bakıldığında, büyük bir bölümünün iletiĢim ve halk bilimi alanlarında yapılmıĢ olduğu görülür. Dolayısıyla mizah ile ilgili literatürün -her ne kadar tamamında olmasa da- büyük bir bölümünde mizahın beslendiği kaynak es geçilerek mizahın kendisi ele alınmıĢ ve onun kullanım alanları ve amaçları ifade edilmeye çalıĢılmıĢtır. Oysa mizah kendi baĢına hiçbir anlam ifade etmeyen ancak onu besleyen toplumsal yapı ile bütünleĢtiğinde anlaĢılabilecek bir konudur. ÇalıĢmanın

(15)

baĢlığı bu noktadan hareketle „Mizah Dergilerinde Toplumsal Gündem: Penguen ve Cafcaf Dergileri Örneği‟ olarak belirlenmiĢtir.

Bu çalıĢma ile mizah dergileri üzerinden toplumsal gündemin takibinin mümkün olup olmadığı tespit edilmeye çalıĢılmıĢtır. Ancak ele alınan dergilerin gündemi yansıtma noktasında bir takım farklılıklar göstereceğinin farkına vararak, dergilerin yazar-çizer kadroları, hedef kitlesi ve gündeme taĢıdıkları konular üzerinden de analizler yaparak, tabiri caizse dergilerin karakteristik özellikleri ortaya çıkarılmaya çalıĢılmıĢtır.

ÇalıĢmada öncelikle değinilen konu mizahın kavramsal tanımı ve tarihi geliĢimidir. Bu bağlamda ilk mizahi eserler ve geçmiĢten bugüne mizaha nasıl bakıldığıyla ilgili bilgiler verildikten sonra Anadolu coğrafyası ve Türkiye mizahının bu geliĢimin neresinde olduğu sorgulanmıĢtır. Mizah konusunu ele almak gayri ciddi bir iĢ olarak görülebilir ancak herhangi bir konunun bilimsel ölçütler göz önünde bulundurularak çalıĢılması o konunun bilimsel tabana oturmasını sağlar. Bu noktada bugüne kadar mizah konusunda ortaya atılmıĢ ve tartıĢılmıĢ kuramların incelenmesine gerek duyulmuĢtur. Üstünlük, uyumsuzluk ve rahatlama kuramı baĢlıklarında kısa bilgiler halinde mizah kuramlarına değinildikten sonra konunun toplumsal boyutunu ifade eden kısma geçilmiĢtir.

Mizahın neden Sosyolojinin bir konusu olması gerektiğinin izahından sonra bu konuyu destekleyecek Ģekilde mizahın toplumsal hayata etkilerini ifade eden mizahın iĢlevleri ve önemi konusu tartıĢılmıĢtır. Gündelik hayatta sıklıkla baĢvurulan mizahi üslubun, karĢılıklı iletiĢim sürecindeki etkisinin anlatılmasından sonra ise gücü elinde bulunduranların mizaha bakıĢı ile mizahın gücü elinde bulunduranlara bakıĢını inceleyen mizah-iktidar iliĢkisi konusuna değinilmiĢtir. Mizahın ana aktörünün insan olduğu göz önüne alınarak ve her insanın farklı bir ideolojiye sahip olduğundan yola çıkılarak mizah-ideoloji iliĢkisinde bu iki kavram arasındaki etkileĢim sorgulanmıĢtır.

(16)

ÇalıĢmanın mizah dergilerini kapsaması ve mizah dergilerinin de karikatür yoluyla fikirlerini beyan etmesi, mizahın bir aktarım yolu olan karikatür konusunun iĢlenmesini gerekli kılmıĢtır. Karikatür konusunda, geçmiĢten bugüne karikatürün geliĢimi ve özelde Türkiye‟de karikatürün geliĢiminin yanı sıra, karikatürün siyaset, eleĢtiri ve gülmece gibi alanlarda kurduğu kendine özgü dile ve karikatürün toplumsal gerçekliğin inĢası noktasındaki etkilerine değinilmiĢtir.

ÇalıĢılan konu ile ulaĢılmaya çalıĢılan amaçlar, izlenen yöntem ve çalıĢma süresince baĢvurulan dergilerle ilgili bilgiler de tanıtıcı baĢlıklarda açıklanmıĢtır. ÇalıĢmanın adında yer alan „gündem‟ kavramı ve gündemle ilgili kuramlara „Gündem Belirleme Kuramı ve Mizah Dergilerinin Kapaklarının Seçimi‟ baĢlığında değinildikten sonra dergilerin belirlenen yıllardaki kapakları analiz edilerek bu analizlerden ortaya çıkan bilgiler sonuç bölümünde paylaĢılmıĢtır.

(17)

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

1. MĠZAH NEDĠR: KAVRAMSAL AÇIDAN MĠZAH

Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanan Türkçe Sözlük‟te mizah gülmece olarak tanımlanır (Akalın vd., 2009: 1404). Ferit Devellioğlu‟nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat‟ında mizah maddesine bakıldığında kelimenin aslının müzah olduğu ve Ģaka, latife, eğlence anlamlarına geldiği görülür (Devellioğlu, 2002: 655). Aziz Nesin müzah kelimesinin Arapça olduğunu ve mizah Ģeklinde yazımının bir galat olduğunu ancak eskilerin deyimiyle “galat-ı meĢhur, lügat-ı sahihten evlâdır” sözüne binaen mizah Ģeklinde kullanımının Türkçe‟ye yerleĢtiğini ve bu yüzden de bu Ģekilde kabul edilmesi gerektiğini ifade eder. Ona göre “mizahta gülme vardır; gülme olmayan Ģey mizah olamaz” (Nesin, 2002: 43).

Mizahı tanımlama konusunda çoğunlukla gülmeye atıf yapılır. Hatta yukarıda da görüldüğü üzere kimi zaman sadece gülme refleksine de indirgenebilmektedir. Bu anlamda gülme ve mizah birbirine eĢit kabul edilir: Bir Ģey mizahi ise sonunda kesinlikle gülünür veya gülme durumu varsa kesinlikle mizah vardır. Ancak gerçekten de her mizahi durum gülmeye yol açar mı veya her gülme mizahi bir durumun sonucu mudur?

Din, ĠletiĢim ve Medya Ansiklopedisi Mizah ve Gülme maddesi öncelikle mizah ve gülmenin birbirinden farklılıklarının tanımlanması gerektiğini çünkü bu kavramların yanlıĢ anlama veya yanlıĢ kullanım nedeniyle birbirlerinin yerine kullanıldığını vurgular. Gülme fiziksel dünyada bir durum, görülebilen ve duyulabilen bir kas tepkisi olarak ele alınır ve bu anlamda ağlamak gibi psikolojik bir durum olarak ifade edilir. Mizah ise beklenmedik bir Ģekilde sonuçlanan bir olaydan çıkarımlanan bir uyumsuzluk Ģeklinde tanımlanır (Stout, 2006: 165). Avcı da mizahın “birçok kaynakta „güldürü‟, „gülmece‟, „gülünç‟, „komik‟, „komedya‟, „gülme‟, „komedi‟ gibi çeĢitli kavramlarla yakın anlamda” kullanıldığını ancak

(18)

bunun bir sorun olduğunu ifade eder (Avcı, 2003: 81). Bu sorunun temel nedeni yabancı litaratürde „satire‟, „irony‟, „humor‟, „laughter‟, „rire‟ vs. gibi içerikleri birbirinden farklı kavramların Türkçe‟ye gülme Ģeklinde tek bir tanım halinde çevrilmesinden kaynaklanmaktadır. Adı geçen kavramların her birinin Türkçe‟de hiciv, nükte, espri, gülme, mizah, alay, ironi gibi karĢılıkları vardır ancak yine de içinde ve sonunda gülme olan veya gülmeye neden olabilecek bir Ģeyler ihtiva eden her Ģey için genel geçer bir kural olarak „gülme‟ denilmektedir.

Maga‟ya göre genel geçer bir gülme tanımı yapmak oldukça zordur, ancak insanların en fazla ters ve aykırı Ģeylere güldükleri söylenebilir (Maga, 2002: 177). Es-Said, mizahı tanımlarken onu “ciddiyetin zıt anlamlısı” olarak ele alır. “ġakalaĢma, espri yapma ve gülüĢme gibi anlamlarda da” kullanıldığından bahseder ve “mizahı kuralları olan, eğitici, ahlaki bir disiplin” Ģeklinde ifade eder (Es-Said, 2007: 15). TaĢ‟ın mizahi eser tanımından hareketle mizahın, hayata ve içindekilere karĢı bir nükte, bir Ģaka, ince bir alay bulundurduğundan ve insana tebessüm ettiren (TaĢ, 2007: 3) bir yanının olduğundan bahsedilebilir.

1.1. Mizahın Kısa Tarihi

Ġnsanla ilgili bir konunun tarihinin yazılması zordur. Bu zorluğun temel sebeplerinden biri tarihin yazılabilir bir Ģey olmasıdır. Tarih her tarihçinin kendi tarih algısına göre yeniden yazılır. Mizahın tarihini yazabilmenin zorluklarından birisi de budur. Sanders Batı edebiyatında ilk gülmenin Ġlyada eserinde yer aldığını ifade ederken (Sanders, 2011: 86) yazılı mizahın tarihinin baĢlangıcına iĢaret etmektedir. Yazılı olmayan mizah ne zaman baĢlar diye sorulduğunda buna cevap vermek oldukça güçtür. Dolayısıyla mizahın tarihinin yazımı ancak yazılı mizah üzerinden mümkün olabilir. Burada dikkate değer bir diğer nokta da ortaya çıkması muhtemel mizah üzerine yazılmıĢ daha eski metinlerin bugünün mizah tarihlendirmelerini değiĢtirecek olmasıdır.

(19)

Mizahın tarihiyle ilgili en kesin bilgi onun tüm toplumlarda var olduğudur. ÖzdiĢ'e göre gülmenin olmadığı bir coğrafya ve topluluk yoktur (ÖzdiĢ, 2010: 23). Kaid ve Holtz-Bacha bilinen en eski politik hiciv örneğinin Aristofanes'in Lysistrata adlı eseri olduğunu ve halen seyircilerini eğlendirebildiğini ifade ederken (Kaid ve Holtz-Bacha, 2008: 313) bir anlamda yazılı mizahın tarihini de iĢaret etmektedir. Avcı'ya göre Eski Yunan'da Dionysos Ģenlikleri yazılı olmamasına rağmen kitlesel mizahın baĢlangıcı olarak kabul edilebilir. Ortaçağ'a gelindiğinde soytarılar ve karnavallar, Chaucer ve esprileri, Boccaccio‟nun Dekameron adlı eseri, Rönesansla birlikte Rabelais, Shakespeare ve Cervantes'in eserleri, 17. yüzyılda Moliere ve 19. yüzyıl sonu Dickens, Shaw, Çehov, Gogol, Wilde gibi yazarların eserleri (Avcı, 2003: 80) mizah tarihinin izlenebilmesi için gerekli veriyi sağlamaktadır. Mizahın tarihsel serüveni ile ilgili TaĢ, her ne kadar siyasal ve sosyal konuları ele alan siyasal mizahın 20. yüzyılda ortaya çıktığını iddia etse de (TaĢ, 2007: 3) sosyal konuları ele almanın belirli bir süre içine hapsedilemeyeceği açıktır.

1.2. Anadolu Coğrafyası ve Türkiye'de Mizahın Tarihsel Serüveni

Anadolu coğrafyası birçok uygarlığa beĢiklik etmesi sebebiyle mizahın da serpilip geliĢtiği bir coğrafyadır. ÖzdiĢ'e göre “Hititler‟den Frigyalılar‟a kadar birçok antik kültürdeki mizah unsurlarının izleri Anadolu topraklarında mevcuttur. Bunlardan en bilinenleri tanrı Dionysos, Midas, Ezop, Sabaz ve Sinoplu Diyojen‟dir” (ÖzdiĢ, 2010: 27). Anadolu coğrafyasının bu verimliliği günümüz Türkiye mizahının da temel dinamiklerini oluĢturmaktadır. Keloğlan, Nasreddin Hoca, BektaĢi, Meddah, Dede Korkut gibi karakterler kendi kültürüne ek olarak bu temelden beslenmektedir. Bu karakterler, mizah kisvesi altında olsa da sorumluluk almıĢ, mazlumun yani halkın yanında, zalimin yani iktidarın karĢısında olan ve toplumsal sorunlara iĢaret eden yönleriyle dikkat çekmektedir. Bu karakterlere ek olarak Karagöz ve Hacivat, Kavuklu ile PiĢekar kendi aralarında hem halkı hem iktidarı,

(20)

hem ezeni hem de ezileni temsil etmektedir. Yine de karakterlerin tamamının ortak özelliği toplumsal sorunlara dikkat çekmeleridir.

Türkiye mizahı perspektifinden bakıldığında, mizahın anadolu coğrafyasındaki seyri belirli bir takım olaylardan büyük oranda etkilenmiĢtir. Bu olaylar arasında Ġslamiyetin doğuĢu ve yayılıĢı, Anadolu'da kurulan ve yıkılan Türk beylikleri, Moğol istilası, Osmanlı Ġmparatorluğunun kuruluĢu ve yıkılıĢı, Ġstanbul'un fethi, haçlı seferleri, matbaanın icadı, Fransız Ġhtilali, Birinci Dünya SavaĢı sayılabilir. Bu olaylardan pek çoğu Anadolu mizahında geçici etkiler bırakmıĢ olsa da Ġslamiyet'in Anadolu'ya geliĢi, Osmanlı Ġmparatorluğun kuruluĢu ve yıkılıĢı ve matbaanın icadı kalıcı etkileri bakımından önemlidir.

Matbaanın icadı ve yayılması ile birlikte sözlü mizah yazılı mizah haline getirilme imkanına kavuĢmuĢtur. Yazılı mizahın en önemli yanı sözlü mizahtan daha etkili olmasıdır. Sözlü mizahta, aktarılan mizah unsuru dolaylı aktarım sebebiyle aĢırı vurgulu olma veya anlamını kaybetme tehlikesi ile karĢı karĢıyadır. Yazılı mizah ise dolaysızdır tabiri caizse üreticiden tüketiciye ulaĢmaktadır. Georgeon “matbaa ve basın gülmecenin gücünü on katına çıkarır” (Georgeon, 2007: 91) derken bu noktaya iĢaret etmektedir. Matbanın ve basım tekniklerinin geliĢimi mizah unsurlarının artmasını da sağlamıĢtır. Resimleme ve yazının birleĢimiyle ortaya çıkan karikatür buna örnek verilebilir. Ancak matbaanın icadı mizahın içeriğinden çok biçimine etki eder. Mizahın içeriğine etki eden en büyük faktör kültürel değiĢimlerdir. Bugün Türkiye mizahının arka planında yer alan ve içeriğine etki eden en büyük iki faktör geçmiĢte Ġslamiyetin kabul edilmesi ve Osmanlı Ġmparatorluğudur.

Dinler insan hayatını düzenlemeye yönelik bir takım emirler ve yasaklar içerir. Ġslam Dini de bu bağlamda insanın dünya üzerinde yapıp ettiklerini düzenlemekte, aĢırılıklara sapmayı engellemekte, bireyleri iyi bir inanan olmaya yönlendirmektedir. Gündelik hayatta yaĢanan herĢeyde olduğu gibi mizahta da aĢırıya kaçmamayı,

(21)

baĢkalarına zarar vermemeyi öğütleyerek mizahın istenmeyen sonuçlarına karĢı önlem almaktadır. Örneğin baĢkalarıyla alay etmek, küçük düĢürmek, aĢağılamak gibi davranıĢlar dinen yasaklanmıĢtır. Georgeon, Ġslam'da ciddi olmanın ve gülmenin yerlerinin ayrı olduğunu ifade eder. O'na göre alaycı gülme kötü gülme iken, insanı hakikate ulaĢtıracak gülme iyi gülmedir (Georgeon, 2007: 89). Müslümanların kutsal kitabı Kuran-ı Kerim'i hayatına en iyi Ģekilde tatbik eden Hz. Muhammed'in yaĢantısında da mizah önemli yere sahiptir. Hz. Muhammed, tebessümün sadaka yerine geçtiğini öğütlerken; saldırgan ve incitici mizahı hoĢ görmemiĢtir. Netice itibariyle Anadolu coğrafyasının ĠslamlaĢması ve Ġslamı tamamıyla hayatına dahil etmesi mizah kültürünün Ģekillenmesinde önemli bir etken olmuĢtur.

Ġslamın kültüre ve dolayısıyla mizaha etkisini Anadolu topraklarında kurulmuĢ en büyük devletlerden olan Osmanlı Ġmparatorluğu'nda da görmek mümkündür. ÖzdiĢ'e göre Hacivat ve Karagöz, meddah ve ortaoyunu Ġslamın ilk yıllarından itibaren Müslüman kültürün temel mizahi unsurlarındandır (ÖzdiĢ, 2010: 32). Osmanlı mizah ürünlerinin neredeyse hiçbiri Ģahısları hedef almaz ve incitici bir üslup kullanmaz. Apaydın, Tanzimat öncesi Türk edebiyatında hiciv örneklerinin, kaba sözlere, sövgüye, cinsel göndermelere sahip olması nedeniyle hor görüldüğünü (Apaydın, 2004: 90) ifade ederken bir anlamda bu noktaya da iĢaret etmektedir. Elbette mizah birilerini hedef alır ve eleĢtirir ancak bu eleĢtiriler çoğunlukla iktidarın kendisine, yani soyut bir nesneye yönelmiĢtir.

Öngören, Osmanlı mizahının Ġstanbul'un fethinden öncesi ve sonrası olmak üzere iki döneme ayrılabileceğini ifade eder. Nitekim fetihten önceki halk mizahının yanına fetihle birlikte saray mizahı eklenecektir. Mizahın yazılı dönemi ise meĢrutiyet mizahı olarak ele alınabilir. Bu dönemlerde sırasıyla Selçuklu, Fars, Arap ve Fransız kültürlerinin etkisi görülür (Öngören, 2004: 66). Dolayısıyla bu kültürlerin Türk kültürüyle harmanlanması zengin bir mizah geleneğinin oluĢumunu sağlamıĢtır. Osmanlı son döneminde yaĢanan 30 yıllık istibdat dönemi her ne kadar

(22)

mizahın geliĢimine ket vurmuĢ olsa da II. MeĢrutiyet'in ardından Türk mizahı, geliĢimine devam etmiĢtir.

Osmanlının ilgasından Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte Osmanlı mizah unsurlarının neredeyse tamamı fiilen ortadan kalkmıĢtır ancak Karagöz gibi Osmanlı dönemi mizah unsurları karikatürlerde halen kullanılmaktadır. Bu durumun temel sebebi hızlı bir Ģekilde gerçekleĢen devrimi halkın daha kolay anlamasıdır. Ġlk dönem tek parti iktidarına yakın bir üslup izlenir. Tek partili sistemden çok partili hayata geçiĢle birlikte mizah dergileri artar ve mizahın biçim ve içeriğinde değiĢiklikler meydana gelir. Döneme göre ele alınan konular değiĢse de temelde Türk mizahının iç politika-dıĢ politika ve salt güldürü ekseninde geliĢtiği söylenebilir1.

1.3. Mizah Ġle Ġlgili Kuramlar

Gülme insanlığın en belirgin özelliklerindendir. Fiziksel bir kas hareketi olarak gülme hayvanlarda görülebilen bir davranıĢ olsa da bilinçli gülme tamamıyla insana özgüdür. Gülme esnasında her ne kadar bilinç yitimi gibi problemler olsa da insanda gülme çoğunlukla bilinçli bir durumda tetiklenir. Mizahla ilgili kuramlar da iĢte bu bilinçlilik durumundaki gülmenin nedenlerini ve detaylarını incelemek üzere ortaya atılmıĢtır.

Genel olarak mizahla ilgili sekiz farklı kuram ortaya atılmıĢtır. Bunlar: 1- Biyolojik, evrim ve içgüdü, 2- Üstünlük 3- UyuĢmazlık, 4- Sürpriz, 5- KarĢıt değerlilik, belirsizlik, duygu karmaĢası, 6- Rahatlama, ferahlama, 7- Düzenleyici, biçimlendirici, 8- Psikoanalitik (akt: Ġlhan, 2005: 13: Eker, 2009: 133) kuramları olarak ele alınabilir. Ancak bu sekiz kuramdan genel kabul gören üç tanesi üstünlük, uyumsuzluk ve rahatlama kuramlarıdır.

1 Cumhuriyet'in ilanından bugüne Türk mizahının geliĢimiyle ilgili daha ayrıntılı bilgi

(23)

1.3.1. Üstünlük Kuramı

Üstünlük kuramı, gülmenin, gülünen kiĢiye karĢı üstünlük ifadesi olarak tanımlanmasıdır. Morreal'a göre üstünlük kuramından ilk defa Aristoteles ve Platon tarafından bahsedilmiĢ, onların görüĢlerinin etkisiyle Hobbes'un Leviathan eserinde tanımı yapılmıĢ ve bu tanım, genel kabul gören bir tanım haline gelmiĢtir (Morreal, 1997: 8-11). Buna göre “Gülme tutkusu, baĢkalarının zayıflığı ya da geçmiĢteki kendi zayıflığımızla yapılan karĢılaĢtırma sonucu kendimizdeki üstünlüğün birden anlaĢılmasından doğan ani bir zafer duygusundan baĢka bir Ģey değildir” (Koestler, 1997: 40). Üstünlük kuramına göre bütün gülmelerin altında yatan ana sebep, gülünç durumun, gülenin baĢına gelmemesinden kaynaklanan bir sevinç yaratmasıdır. Böylelikle gülen kiĢi gülünen kiĢiden daha üstün olduğu izlenimine kapılmaktadır.

Üstünlük kuramına bir takım eleĢtiriler getirilmiĢtir. Bu eleĢtiriler, bazen gülmenin temel sebebinin sadece alay etme amaçlı olabileceği veya bebeklerin gülmesinin bir üstünlük duygusundan kaynaklanmadığını öne sürer (Morreal, 1997: 15-18). Gündelik hayatta karĢılaĢılan pek çok durumun sonucunda gülmek mümkündür. Örneğin birisi tarafından gıdıklanma, ne diyeceğini bilemediğin bir anın gelmesi, yalanın açığa çıkması, sevilen bir insanla karĢılaĢmak insanda gülmeye neden olabilir ve bunların altında yatan sebep üstünlük kuramı ile açıklanamaz.

1.3.2. Uyumsuzluk Kuramı

Uyumsuzluk kuramı, gülmeyi uyum içinde yaĢanılan dünyada görülen uyumsuz durumların ortaya çıkardığını savunur. Morreal'a göre toplum, belirli kalıplar ve düzenden müteĢekkildir (Morreal, 1997: 25). Ġçine doğulan ve içinde geliĢilen toplum, düzen algısını bireylerin zihnine nakĢeder. Bireyler alıĢkın oldukları

(24)

uyumluluk durumu içinde “saçma görünen, her türlü görüntü, düĢünce, söz ya da ifade biçimi” (Aydemir, 2010: 83) ile karĢılaĢtıklarında gülme ortaya çıkar.

Aristo'nun, insanlar belli bir beklenti içindeyken, farklı bir sonuçla karĢılaĢmalarından dolayı gülmenin ortaya çıkacağı, düĢüncesi uyumsuzluk kuramının düĢünsel arka planını oluĢturur (Eker, 2009: 135) Uyumsuzluk kuramının düĢünsel arka planındaki isimlerden diğer ikisi ise Kant ve Schopenhauer'dır.

Uyumsuzluk kuramına ve üstünlük kuramına yöneltilen eleĢtiriler benzerlik gösterir. Uyumsuzluk kuramı bütün gülme durumlarını açıklamaktan uzak olması -gıdıklanma, sevinme, alay etme vs.- nedeniyle eleĢtirilir. Morreal'a göre uyumsuzluk kuramı ancak mizahi durumlarda ortaya çıkan gülmeyi ele alırken kullanılabilir (Morreal, 1997: 28). Diğer durumlarda bu kuramın geçerliliği zayıftır.

1.3.3. Rahatlama Kuramı (Psikoanalitik Kuram)

Üstünlük ve uyumsuzluk kuramları gülmeye yol açan etkenleri toplumsal hiyerarĢi ve düzen üzerinden açıklama çabasındadır. Ancak her iki kuram da gülmenin psikolojik boyutu üzerinde yeterince durmamıĢtır. Rahatlama kuramı gülmeyi psikolojik kökenlerini de ele alarak açıklamaya çalıĢır. Bu anlamda çeĢitli kaynaklarda psikoanalitik kuram olarak da adlandırılır.

Rahatlama kuramı uyumsuzluk kuramının 'beklentilerin farklı sonuçlanması' savı ile kısmen örtüĢür. Rahatlama kuramında beklentilerin aniden boĢa çıkması uyumsuzluk kuramından farklı olarak tehlikeli durumdan-tehlikesiz duruma geçiĢ Ģeklinde özetlenebilir. Oysa uyumsuzluk kuramında gülmeye yol açan, beklentilerin tehlike boyutu dıĢında aynı düzlemde farklı sonuçlanmasıdır. Ġki kuramın ortak noktası bu bağlamda beklenti kavramını kullanmalarıdır.

(25)

Rahatlama kuramının temelleri Spencer, Theodor Lipps ve Freud'un çalıĢmalarıyla ĢekillenmiĢtir. Spencer, sinir enerjisinin daima kas hareketleri ile ifade edilmeye yatkın olduğunu ve belli bir yoğunluğa ulaĢtığında bedensel hareketler Ģeklinde ortaya çıktığını, gülmenin de o sırada bedensel hareketlere sinirsel enerjinin boĢaltımında yardımcı olduğunu söyler (akt: Morreal, 1997: 36-37). Koestler gülmenin özgürleĢtirici, gerilim giderici yönünden (Koestler, 1997: 37) bahsederken aynı anda rahatlatan bu yönüne iĢaret etmektedir. Bu anlamda rahatlama kuramı ilk etapta birikmiĢ sinirsel enerjinin boĢaltımı ile oluĢan rahatlamayı ele alır.

Spencer'ın görüĢlerinden etkilenen Freud ise, cinsellik ve düĢmanlık gibi bastırılmıĢ duyguların gülmeye yol açtığını ifade ederken (akt: Morreal, 1997: 34) gülme sayesinde rahatlamaya iĢaret eder. Freud, Spencer‟ın bilincin büyük Ģeylerden küçük Ģeylere aktarımı durumunda ortaya çıkan gülme tanımını biraz daha geliĢtirerek daha önce ruhsal yolların yüklenmesinde kullanılmıĢ bir ruhsal enerjinin artık kullanılamaz hale geldiğinde bu enerjinin serbestçe boĢaltılabilmesi için gülme durumunun meydana geldiğini ifade eder (Freud, 2003: 177-178). Bu durumda Morreal‟in ifadeleriyle “rahatlamanın, gülme durumu için uygun olabilecek iki biçimi vardır. KiĢi, ya serbest kalan sinirsel enerjiyle bu duruma girebilir, ya da gülme durumunun kendisi, sinirsel enerjinin serbest kalmasına olduğu kadar, birikmesine de neden olabilir” (Morreal, 1997: 33). Yani gülme, bir yandan fazla enerjinin boĢaltılması iĢlevini görürken diğer yandan enerji depolamanın bir yoludur. Gülme ile birlikte sinirsel enerjide denge sağlanır; fazla enerji atılarak gerekli ve yeterli enerji depolanır.

Rahatlama kuramına çeĢitli eleĢtiriler getirilmiĢtir. Morreal, yoğun duyguların yaĢandığı durumlarda sinirsel enerjinin aniden boĢaltılması ve rahatlamaya eriĢilmesinin mümkün olmadığını ifade eder (Morreal, 1997: 40-41). Rahatlama kuramına yöneltilen diğer eleĢtiriler sinirsel enerjinin neden aniden gereksizleĢtiğinin yeterince açıklanamaması üzerinedir.

(26)

Sonuç olarak mizah üzerine ortaya atılmıĢ ve genel kabul görmüĢ üç kuram da çeĢitli yönlerden eleĢtiriler almıĢtır. Her ne kadar olumsuz eleĢtiriler alsa da üstünlük, uyumsuzluk ve rahatlama kuramları günümüz mizah çalıĢmalarında destek alınan temel kuramlar olmaya devam etmektedir. Diğer pek çok kuramın da içeriğini bu üç kuramdan yararlanarak oluĢturduğunu söylemek yanlıĢ olmayacaktır.

1.4. Mizahın Toplumsal ve Kültürel Boyutu

Mizah adlı makalesinin ilk cümlesine Gundelach “mizah toplumsaldır” diye baĢlar (Gundelach, 2009: 93). Bu cümle bir denklem gibidir. Makale boyunca anlattıklarının da iki kelimeyle özetidir. Gundelach mizahın bireysel yönünü tartıĢmak bir kenara, onun toplumsal olup olmadığını tartıĢmaya bile gerek duymamıĢ olacak ki mizah toplumsaldır diyerek niyetini açıkça belli eder.

Mizah gerçekten de salt bireysel düzlemde ilerleyen bir form değildir. Mizah toplumun yaĢantısına, bilincine, hafızasına ve dinamizmine göbekten bağlıdır. Zijderveld, eğer tamamen sosyal ve kültüre bulanmıĢ bir olgu varsa o da mizahtır derken bu bağa vurgu yapar (Zijderveld, 1995: 341). Mizahı Ģekillendiren bireysel zekâdan daha çok iĢte bu toplumsal boyuttur. Mizahın geçerliliği onun toplumsallığındadır. “Yani her toplumun ona kattığı kendine has bir içerik ve biçim vardır” (Aydın, 2010: 72). Morreal‟in ifadesiyle: “Bir insanın yaptığı espriyi anlamak için onun dünya görüĢünü anlamalıyız” (Morreal, 1997: 91). Dünya görüĢü ile ifade edilen, ideoloji kadar paylaĢılan değerlere yani kültüre yapılan bir vurgudur aynı zamanda.

Mizahın toplumsal ve kültürel boyutunu, toplumdan beslenmesi ve toplumsal gerçekleri yansıtmasıyla; toplumsal normları devam ettirmesi ve pekiĢtirmesi veya tam tersine onlara saldırmasıyla ele almak mümkündür. Mizahı toplumsal yapan noktalardan biri onun toplumsallaĢma sürecinde öğrenilmesidir. Neye, nerede ve ne

(27)

kadar gülüneceği toplum tarafından Ģekillendirilir. Maga “insan, bu eyleme doğarken sahip olmaz, daha sonra edinir. Gülmek, toplumsal sistemin içinde Ģekil alır, kendi kodlarını burada geliĢtirir (Maga, 2002: 176) derken bu noktaya vurgu yapmaktadır. Elbette insan doğduğu andan itibaren gülebilir hatta bebeklerin çok daha fazla güldüğü görülür ancak bu onların mizah duygusuna sahip oldukları anlamına gelmez. Bebek gülmesi daha çok fizyolojik süreçlerin bir sonucu olarak kabul edilir. Oysa bilinçli mizah ve gülme toplumla yoğurulmasıyla ortaya çıkar.

Gülme ve dolayısıyla mizah kolektif bir davranıĢtır. Öngören‟in ifadeleriyle: “Tek baĢına gülen birisini gördüğümüz zaman deli mi ne diyoruz. Oysa tek baĢına ağlayan birisini görünce, acaba derdi nedir diye bir katılma içine giriyoruz. Buna göre gülmenin sağlanması için birden fazla tarafın olması gerekiyor” (Öngören, 2002: 23). Elbette herkesin yalnız baĢına iken güldüğü olmuĢtur ancak toplumda yalnız baĢına sıklıkla gülmek delilik alametidir.

Gülmenin toplumsal olan bir baĢka yönü onu paylaĢma ihtiyacıdır. Ders sırasında gülen birisi görüldüğünde öğretici çoğunlukla “neye gülüyorsan anlat da beraber gülelim” der. Ağlamak için bu geçerli değildir. Ağlayan birisine “neden ağlıyorsun? Anlat da beraber ağlayalım” denilmez. Ġhtiyar Delikanlı (Old Boy, Oldeuboi) filminde “ağlarsan tek baĢına ağlarsın, gülersen tüm dünya güler” (Old Boy, 2003) Ģeklinde yer alan replik de ağlamanın bireysel, gülmenin kolektif bir davranıĢ olduğunu iĢaret eder. Nesin, gülebilmek ve güldürebilmek için kesinlikle zekânın uyanık bulunması gerektiğini, zekânın da yalnız baĢına gülemeyeceğini ancak baĢka zekâlarla iletiĢimde bulunması halinde gülebileceğini söylerken (Nesin, 2002: 56) yine bu toplumsallığa vurgu yapmaktadır. Ġnam da “bedenimizle, duygularımızla, aklımızla güleriz. Unutmayalım bir de çevremizle güleriz” (Ġnam, 2002: 15) derken çevre faktörüyle aslında mizahın toplumsal yönüne gönderme yapmaktadır.

(28)

Fıkra, karikatür, espri veya herhangi baĢka bir mizahi unsuru anlayabilmek için bakılması gereken en önemli nokta onu oluĢturan kiĢi veya kiĢiler ve oluĢtuğu çevredir. Mizahi unsuru oluĢturulan kiĢi veya kiĢilere bakılır: çünkü insan ancak toplumla var olabilen bir varlıktır. Yalnız baĢına yaĢayan insanların mizah duygularının geliĢimine olanak yoktur. Buradan hareketle mizahı anlamak yaĢanılan toplumun analizi ve anlaĢılmasıyla mümkün iken: toplumun analizinin ön Ģartı da tek tek bireylerden yola çıkmanın yanı sıra yaĢanılan coğrafi bölgenin ele alınmasıdır. Böylece mizahın ulusal boyutu karĢımıza çıkar. Yukarıda da ifade edildiği üzere mizah bir grup etkinliğidir. BütünleĢme ve belki bir miktar homojenleĢme olmadan, belirli ortak kodlar üzerinde konsensüs sağlanmadan mizah olmaz.

Bergson mizahın gelenekler ve adetlerden beslendiğini vurgular ancak ulus ve ulusal kavramlarını kullanmaz. Mustafa ġekib Tunç ise mizahın ulusallığı üzerinde durur ve Ġncili ÇavuĢ ve Nasreddin Hoca hikâyelerinin Türk kültürünü bilmeyenler için anlamsız olacağını vurgular (Georgeon, 2004: 87). Nitekim Bakır da kiĢilerin komik olarak algıladıkları durumların, farklı kültürlere göre değiĢebildiğini (Bakır, 2006: 158) ifade eder. Gülmenin ulusal boyutu üzerine Aziz Nesin: “gülmece, her Ģeyden önce, içinden doğduğu toplumun, ekonomik ve sosyal koĢullarına, kültür düzeyine, tarihine, geleneklerine, göreneklerine, törelerine bağlıdır ve bütün bunlar… da her ulusta ayrım gösterdiğine göre, … ulusların gülmeceleri ve gülmecelerden etkilenmeleri arasında da ayrım olması doğaldır” (Nesin, 2002: 62-63) demektedir. Fenoglio ve Georgeon da mizahın etkinliğini, “neye gönderme yaptığı, hangi bilinen kültürel, toplumsal ya da dilsel bağlama dayandığının anlaĢılması” Ģartına bağlarken mizah aktarımının da ancak, referans alınan bağlamın mizahın dolaĢım alanını oluĢturan kiĢiler tarafından bilinmesiyle mümkün olduğunu ifade eder (Fenoglio ve Georgeon, 2007: 8-9). Buradan hareketle mizahın ulusal bir boyutunun olması, mizahın aslında toplumla bağlantılı olduğu ve toplumdan ayrı var olamadığını, toplumsallık açısından gözler önüne serer.

(29)

Mizahın toplumsallığı, gündelik yaĢamdaki yansımalarından da görülebilir. Mizah toplumdan beslenirken toplumu da Ģekillendiren bir yapıya sahiptir. Koestler‟in “bir toplumsal grup ne denli kapalıysa normal kavramı da o denli katıdır ve normalden ayrılan kimseyi alaya almaya o ölçüde hazırdır” (Koestler, 1997: 73) cümlesiyle ifade ettiği, mizahın toplumdan beslenmesi sebebiyle toplumun normlarına göre Ģekillendiği ancak alay noktasında da toplumdan aldığı destekle bireyleri hizaya getirmeye muktedir olduğudur. Bergson ve diğer birçok mizah kuramcısına göre mizah, toplumsal yapıya uymayanları dıĢlaması ve cezalandırmasıyla toplumsal bir boyut kazanır (Bergson, 2006: 18; Georgeon, 2004: 85; ġentürk, 2010: 126). Botton, mizahın, cezalandırma ve dıĢlamanın bir sonucu veya amacı olan düzeltme görevine değinirken kahkahanın ahlaki bir amaç edindiğini belirtir (Botton, 2010: 196). Ahlaki bir görev edinmiĢ mizah böylece toplumsalın devamında rol oynayan yapı taĢlarından biri haline gelir.

Seyler ve Haggard‟a göre komedi sadece “yaĢantının dıĢtan bir eleĢtirimi, insan doğası üzerine bir gözlemken” (Seyler ve Haggard, 2003: 9) ġentürk‟e göre alay, küçük düĢürme, hicvetme gibi yöntemlerle yöneldiği kiĢi veya gruplara toplumca kabul edilmiĢ değerleri ve davranıĢları dikte etmekte ve (ġentürk, 2010: 127) toplumsal yapının iĢleyiĢinde meydana gelecek aksaklıkları engellemeye çalıĢmaktadır. Dolayısıyla komedi veya hiciv sadece komik olmaktan ibaret değildir. Akın “bütün hicivlerin son derece ciddi bir yönü vardır” (Akın, 2002: 9) derken mizahın sahip olduğu ciddiyetin sebebinin onun toplumsal ve kültürel boyutunda olduğunu imler.

Timuçin, mizahın toplumsal boyutuna farklı bir bakıĢ açısı getirir. Ona göre toplumsalda komik olan taraf yükselen değerlerde değil çöken değerlerdedir (Timuçin, 2002: 100). Bu bakıĢ aslında bugünden hareketle geçmiĢe bakıldığında takındığımız tutumumuzdur bir bakıma. GeçmiĢte çok popüler olan bir Ģey günümüzde demode kabul edilebilir ve böyle bir Ģeyi geçmiĢ zamanda nasıl kabullenebildiğimiz bize komik gelebilir. Günümüzde yaygınlaĢmaya baĢlayan 70ler,

(30)

80ler, 90lar gibi belirli dönemleri birçok yönüyle ele alan dizilerde karakterlerin sadece giyim tarzları bile o dönem modasının ne kadar komik olduğu algısına kapılmamıza neden olur. Elbette mizahın toplumsal alanda komik bulduğu alan sadece demode olmuĢ moda değildir. Ancak moda soyut bir kavram olan çöken değerleri somuta indirgeyerek örneklemek için uygundur.

Mizahın çöken değerleri eleĢtirmesi ve komik bulmasının bir baĢka örneğini fikir akımlarında görmek mümkündür. GeçmiĢte radikal, marjinal ayırt etmeden bağlanılan bir çok ideolojinin veya akımın bugünün Ģartlarında ne kadar gülünç olduğu ortadadır. Elbette geçmiĢ bugünden bakılarak yargılanamaz, ancak mizah için bu geçerli bir kural değildir. Mizah yeni toplumsal düzeni olumlayabilmek için bir bakıma geçmiĢi yerden yere vurmak zorundadır.

1.4.1. Mizah Neden Sosyolojinin Bir Konusudur?

Bazı tanımlarda ciddiyetin tam karĢısına konumlandırılan ve dolayısıyla gayri ciddi bir biçim olarak ifade edilen mizahın, kendine özgü yöntem ve teknikleri olan ciddi bir disiplinin, sosyolojinin bir konusu olarak ele alınması ne kadar ciddi bir iĢ olabilir ki? Neticede mizah çoğunlukla, bireyde belirli duyguların patlamasıyla oluĢan yalnızca fizyolojik veya psikolojik bir tepkidir.

Ancak mizah, yukarıdaki birçok tanımda da görüldüğü üzere, sanılanın aksine bireysel değil toplumsal bir olgudur. Mizahın bireysel karĢılığı yoktur. Mizahın kendini var edebilmesi ancak hitap edebileceği bir baĢkasının olmasıyla mümkündür. Bergson, komiğin arı zekâya seslendiğini ancak bu zekânın da öteki zekâlarla iliĢkide kalması gerektiğini vurgular. Nitekim ona göre “insan komiğin tadını tek baĢına alamaz” ve “gülmemiz her zaman bir grupla birlikte ortaya çıkar” (Bergson, 2006: 12). Bu bağlamda mizah bireyler arası etkileĢimin bir ürünüdür. “Mizah ve mizahçıyı besleyen, yön ve açı tayin eden toplumsal karĢılığının olmasıdır” (Aydemir, 2010:

(31)

82). Ġster birey üzerine ister bir olgu üzerine yapılan mizah olsun hepsinde amaç en azından ikinci bir kiĢiye hitap edebilmektir.

Mizahın hitap ettiği veya edeceği kitleyi etkileyebilmesinin temel belirleyeni ise hedefin hafızasıdır. Bu hafıza bireysel hafıza değil doğumdan ölüme içinde yaĢanılan sosyo-kültürel çevrenin Ģekillendirdiği -ortak hafıza olarak da adlandırılabilen- bir hafızadır. Mizahın kökenini ve aslında etkisini oluĢturan bu hafızadır. Çünkü “mizah, bir anlamda ortak muhayyileye hayat veren, ona iliĢkin izler taĢıyan ve kendi mecrasını bulan çeĢitleriyle içine doğduğu topluma tutulan bir aynadır”(Aydemir, 2010: 85). “Bundan dolayıdır ki güldürünün seviyesi yalnız güldürücü olmasıyla ölçülmez, düĢündürmesine, sunduğu mesaja bağlıdır. Mizahın toplumsal boyutu da burada kendini gösterir. Çünkü düĢünmeye yönelik bu dünya görüĢü bizim aynı zamanda toplumsal dediğimiz boyutu ifade eder”(Aydın, 2010: 74). Bu bağlamda mizah, beslendiği hafızayı yansıtabildiği ve ondan verimli bir Ģekilde beslendiği oranda etkili olabilir.

Mizahın kaynağını toplumdan alması, sosyologlar açısından onun bir inceleme nesnesi haline gelmesine ve ilgili toplumu anlayabilmek ve açıklayabilmek adına yeterli bir sebeptir. Bu konuda Eker‟in görüĢleri kayda değerdir. O‟na göre “mizah tarihi incelediğinde, ilgili toplumun sosyal tarihinde ve kültürel belleğinde iz bırakan olay, kiĢi ve sonuçları görmek mümkündür” ve bu yönüyle yapılacak bir çalıĢma o kültürle ilgili yeterli veriyi taĢıma kapasitesine sahiptir (Eker, 2009: 43). Bergson‟un da aynı görüĢte olduğunu anlamak zor değildir. Bergson: “en büyük sapmalarında bile kendine göre usa uygun, çılgınlığında yöntemli olan komik fantezi, düĢlere kapıldığını kabul etsek bile, bunlarda bütün bir toplumun hemen benimsediği, anladığı imgeleri çağrıĢtırdığına bakılırsa insanoğlunun, özellikle de toplumun, grupların, halkın imge gücünün nasıl çalıĢtığını bize neden öğretmesin?” (Bergson, 2006: 11) derken mizahın neden sosyolojinin bir konusu olabileceğini ifade etmektedir bir bakıma.

(32)

Mizahın sosyolojinin bir konusu olarak ele alınabilmesiyle ilgili olarak Aydemir‟in görüĢleri konuya ıĢık tutacak niteliktedir. O‟na göre “sosyolojinin bir konusu olarak mizah baĢlıca iki ana kategoride incelenebilir.” Bu kategorilerden ilki mizahçının gözüyle toplumun ele alınması ve yansıtılması üzerinedir. Çünkü mizahçı beslendiği toplumdan aldığı verileri kendi dünya görüĢü ile Ģekillendirir ve çeĢitli Ģekillerde sunar. Ġkinci kategori ise mizahın sonucu olarak “ortaya çıkan toplumsal algılamalar, toplumsal hiyerarĢinin kurulması, yakınlıkların ve üstünlüklerin anlaĢılması, mizah aracılığıyla toplumsal gerçekliğin inĢası”dır (Aydemir, 2010: 82). Bu boyut mizahın toplumsal değiĢim ve dönüĢümdeki rolünü ve bu rolü sayesinde de sosyolojinin bir nesnesi haline gelebileceğini gösteren boyuttur.

Murray Davis sosyologların gözden kaçırdıkları durumları açıkça gösterir; ona göre mizah ve gülme sadece doğası itibariyle toplumsal değil, aynı zamanda yaĢadığımız kültür ve toplumun doğası ve iĢlevleri hakkında da oldukça açıklayıcıdırlar. BaĢka bir deyiĢle onlar sadece toplumsal değil, aynı zamanda sosyolojik bir boyuta da sahiptirler (akt: Zijderveld, 1995: 343). Kısacası mizah, içinden çıktığı toplumdan beslenen, o toplumu yansıtan ve bu bağlamda ait olduğu toplumun kültürel kodlarını ifĢa eder. Böylece ait olduğu toplumun absürt ve yanlıĢlarına dikkat çekerek eleĢtiri iĢlevini yerine getirirken (belki) ideal toplumun oluĢmasına katkı sunar. Bu yönüyle mizahın toplumsal bir aktör olarak anlaĢılması mümkün olur, yani hem fail hem meful olarak sosyolojinin konusu haline gelir.

1.4.2. Mizahın ĠĢlevleri, Mizahın Önemi

Mizahın toplumsal alandan beslenmesi ve yine toplumsala seslenmesi onu önemli kılan bir özelliktir. Çünkü mizah yansıdığı veya ayna tuttuğu topluma karĢı sorumlu hale gelir. Mizah toplumla ilgili olarak sorumluluk alır. Aldığı bu sorumluluk genel olarak daha iyi bir topluma eriĢme umudunun gerçekleĢmesi olarak kabul edilebilir. Bu anlamda mizah bir takım iĢlevleri de üstlenmiĢ olur. Bu iĢlevler

(33)

düzeltme iĢlevi, cezalandırma iĢlevi, dili ve anlatımı güçlendirme iĢlevi, rahatlatma iĢlevi, emniyet sübabı iĢlevi, bilinçlendirme iĢlevi, grup kimliğinin oluĢumu iĢlevi, grup içi dayanıĢmayı artırma iĢlevi, sosyal pozisyon ve hiyerarĢi oluĢturma iĢlevi, kültürel sermaye oluĢturma iĢlevi, grup performansına pozitif etki iĢlevi, büyük anlatıları sorgulama iĢlevi, uyumlulaĢtırma iĢlevi, toplumsal fayda iĢlevi, her türlü öznellikten uzaklaĢma ve nesnel değerlendirme iĢlevi olarak ele alınabilir.

Eker mizahın iĢlevlerini açık iĢlevler ve kapalı iĢlevler olarak ikiye ayırır. Eğlendirme, keyif verme, eleĢtiri ve hoĢgörü iĢlevlerini açık iĢlevler olarak; baĢkaldırı, zarar verme, sosyalleĢme, sorunlarla baĢa çıkma, gerilimi azaltma, toplumsal tarihin kod ve mesajlarını taĢıma iĢlevlerini de kapalı iĢlevler olarak ele alır (Eker, 2009: 29-30). Bu anlamda açık iĢlevler mizaha maruz kalınan ilk anda ortaya çıkan etkileri, kapalı iĢlevler ise mizahın arka planının incelenmesiyle anlaĢılabilecek etkileri kapsamaktadır.

Mizahın en önemli iĢlevlerinden biri cezalandırma ve düzeltme iĢlevidir. Mizah yasalar yoluyla birilerini idam sehpasına gönderemez ancak birilerine gülmek en büyük cezalardan kabul edilir. Bergson‟a göre gülünen kiĢi, kendini değiĢtirmeye, toplumun istediği gibi bir birey olmaya çalıĢır (Bergson, 2006: 17-18). Çünkü “insanlar kontrolleri dıĢında kendilerine gülünmesinden rahatsızlık duyarlar” (YumuĢak, 2010: 64-65). Gülmenin bu özelliğini kullanan toplum, çarpıklık, yolsuzluk ve çıkarcılıkla gülerek ve alay ettiği kiĢinin kusurlarını açığa çıkararak mücadele eder (Dölek, 2002: 140; Tanrıbuyurdu, 2007: 107).

Mizahın cezalandırma ve düzeltme iĢlevinin altında yatan neden bireyleri toplumla uyumlu hale getirmektir. Apaydın‟a göre eski Türk edebiyatında mizahi eserler mevcut toplumsal düzeni koruma amaçlı kullanılmıĢtır (Apaydın, 2004: 90). Dupreel Gülmenin Sosyolojik Sorunu adlı makalesinde gruptaki topluluk ruhunun dıĢavurumunun tezahürü olan kabul gülüĢü ile uygunsuzluk ve uyumsuzluk durumunda tezahür eden dıĢlama gülüĢü arasında ayrım yaparken (akt: Canner, 2007:

(34)

103) uyumsuzluğun istenmeyen bir durum olduğuna iĢaret etmektedir. Mizah böyle durumlarda devreye girerek bireyleri toplumla uyumlu hale getirme iĢlevini üstlenmektedir. Mizahın cezalandırma, düzeltme ve uyumlulaĢtırma iĢlevinin bir sonucu olarak toplumsal normları muhafaza ettiği ve yeniden oluĢturduğu söylenebilir.

Mizahın bir diğer önemli iĢlevi bireyleri eğlendirmektir. Bu sayede günlük hayatın stresi, yerini rahatlamaya, neĢelenerek dinlenmeye bırakır. Alver‟e göre “mizah, sanki o kaskatı gerçek olan hayatın yükünü almak, onu kısmen rahatlatmak, „hayatta olur böyle Ģeyler, hayatım‟ diyerek, onun gerilimini azaltmak ve böylece hayatın daha sağlıklı ve mümbit kendi yoluna revan olmasını sağlamak adına ortaya çıkar” (Alver, 2010: 70). Maga, mizahın rahatlatma iĢlevi ile ilgili olarak spor yapmaktan, müzik dinlemekten, kitap okumaktan daha etkili olan yöntemin gülmek olduğunu ifade eder (Maga, 2002: 178).

Mizahın eğlendirici ve rahatlatıcı yönü bireylere yaĢama sevinci verir. Problemler karĢısında daha dayanıklı olmayı sağlar. “Ġnsanlar mizaha, her gün karĢılaĢtıkları sorunları hafifletmek ve hayatlarını daha yaĢanabilir kılmak için sıklıkla baĢvurmaktadır” (Arık, 2007: 18). Mizah bireylerin tek baĢlarına yaĢadıkları sıkıntıları bertaraf edebilmenin yanı sıra bir nevi grup terapisi iĢlevi de görmektedir. Ebu Muhammed Hamis Es-Said, Peygamberimizin Mizah AnlayıĢı adlı eserinde Bedruddin Ebu‟l Berakat el-Ğizzi, el-Mirah fi‟l-Mizah isimli eserine atıfla, “kardeĢler, dostlar ve yaren arasında mizah yapmak menduptur. Zira bu, kalbi neĢelendirir ve dinen kaynaĢmayı sağlar” (akt: Es-Said, 2007: 15) demektedir. Aynı Ģekilde Osmanlı Mizah Basınında BatılılaĢma ve Siyaset Diyojen Ve Çaylak Üzerinde Bir AraĢtırma adlı eserinde Hamdi ÖzdiĢ, seviyeli mizahın “çok ihtiyaç duyulan doğal bir rahatlama sağlaması nedeniyle Hz. Muhammed ve ilk Müslümanlar tarafından” tasvip edildiğini, Ġbn-el Cevzi‟nin Budalaların Tarihi (Ahbâr al-Hamkâ) adlı eserinden nakleder (akt: ÖzdiĢ, 2010: 26).

(35)

ÇatıĢmacı yapısalcı kuramcılardan Lewis A. Coser, çatıĢma yoluyla grubun korunmasını sağlayan mekanizmalardan biri olarak kabul ettiği emniyet supabı sayesinde düĢmanlık akımlarının yapıyı patlatmadan dıĢarı atıldığını ifade eder (Poloma, 1993: 100). Mizahın rahatlatıcı iĢlevinin bir getirisi de sorunların birikip patlamaya yol açmasının önüne geçmesidir. Bu anlamda mizah gerginliği azaltma, tabiri caizse gaz alma yönüyle birey ve toplum için bir emniyet supabı iĢlevi görmektedir. Nasreddin Hoca fıkraları mizahın emniyet supabı iĢlevinin görülebileceği alanlardan biridir. ÖzdiĢ, Hoca fıkralarında toplumdaki sorunların eleĢtirilmesi, güçlü yöneticilere mizah yoluyla saldırılıp itibarının zedelenmeye çalıĢılması yoluyla, güçsüz bir toplumun kendini koruduğundan ve tepkilerini patlamadan dile getirip rahatladığından, bu sayede mizahın bir emniyet supabı iĢlevi gördüğünden bahseder (ÖzdiĢ, 2010: 28). Ancak Cantek, (1998: 127) mizahın emniyet supabı iĢlevi görmesinin, toplumu rahatlatmaktan ziyade iktidarın devamını sağladığına dikkat çeker.

Mizahın kullanım alanlarından biri de dil ve anlatımı güçlendirmedir. Mizah sayesinde anlatılan konu muhataplar için daha etkili, çarpıcı ve kalıcı hale gelir. Cantek, MarkopaĢa Bir Mizah ve Muhalefet Efsanesi adlı eserinde MarkopaĢa‟nın dönemin en etkili ve rahatsız edici yayını olmasının altındaki nedenler arasında onun kendine özgü bir mizah dili olduğundan bahseder (Cantek, 2001: 7). Alver de ( 2010: 69) öyküde mizah dilinin kullanımıyla ilgili bir yazısında mizah dili ile öykünün kendine yeni bir imkân bulduğunu ve mizah dilinin güldürse de eğlendirse de her durumda düĢündürücü bir dil olduğunu anlatır.

Fenoglio ve Georgeon‟a göre mizahi unsurlar bir toplumdaki yaĢantı hakkında çoğunlukla yazılı belgelerden daha fazla Ģey söylemektedir. Çünkü mizah baĢka Ģekillerde dile getirilemeyecek mesajların rahatlıkla dile getirildiği bir mecradır (Fenoglio ve Georgeon, 2007: 12-14). Botton da bu görüĢe paralel bir Ģekilde mizahın en güçlü eleĢtiri yollarından biri olduğunu, çünkü eğlence maskesinin ardına saklanarak ders verdiğini vurgular (Botton, 2010: 193-194). Mizahın masum

(36)

görünümü mizahçıların normalde dile getiremeyecekleri konuları rahatlıkla mizah diliyle ifade etmesini sağlar.

Mizahın dili sadece otoriteye karĢı kullanılmaz. KiĢiler arası iletiĢimde de mizah dili kullanılabilir. Freud‟a göre mizahi dil kullanımı gönderilen mesajların kabul edilebilirliğini artırır. Botton tam da bu sebeple yüksek statüdeki insanların konumlarını eleĢtirebilmek için mizahi dile baĢvurulduğunu ifade eder (Botton, 2010: 194). Selçuk, güçlü bir çizgi, verilmek istenen mesajı en kısa yoldan en etkin bir biçimde muhatabına ulaĢtırır (Selçuk, 2002: 106) derken mizahın eleĢtiri amacıyla kullanımının nedenlerini özetlemektedir.

Mizah bir taraftan toplumsal düzeni koruma amacıyla cezalandırma, düzeltme ve bu sayede uyumlulaĢtırma iĢlevlerini yüklenirken, diğer taraftan toplumsal düzendeki yanlıĢlıkları da iĢaret eder. Bu sayede mizah sayesinde bireyler büyük anlatıları sorgular, bilinçlenir ve yeri gelince muhalefet etmeye baĢlar. Arık, mizahın baĢarısını düzen ve kurumlarla çatıĢma içerisinde olmasına bağlarken (Arık, 2007: 19), onun muhalefet iĢlevine dikkat çekmektedir. Avcı da mizahın en önemli iĢlevlerinden birinin onun eleĢtirel ve muhalif yönü olduğunu ifade eder. Mizah güldürürken sorgulamayı ve hatta yıkıcılığı içerir. Mizah gelenekler, töreleri, toplumsal sistem ve yönetimleri eleĢtirir (Avcı, 2003: 80). Mizahın muhalif yönü çoğunlukla politik mizahla ifade edilir. Ancak Kaid ve Holtz-Bacha‟ya göre politik mizah, toplum yönetimi ile ilgili gülünçlükleri ortaya çıkarma amaçlı bir iletiĢimdir. Politik olarak sınıflandırılabilmesi için mizahın siyasi bir mesaj vermesi gerekmez (Kaid ve Holtz-Bacha, 2008: 313). Sadece eleĢtirmek bile mizahın politik olması için yeterlidir.

Mizahın en etkili olduğu ortam gruplardır. Morreal‟in ifadeleriyle komik bulduğumuz bir Ģeye kendi baĢımıza sadece gülümseriz ancak bir grup ortamında aynı Ģey bizi kahkahalara boğar. Gülme grup ortamında bulaĢıcı bir etkiye sahip olduğundan grup içinde kenetleyici bir iĢlev görür (Morreal, 1997: 160-161).

(37)

Yaptığımız bir espriye içten gülen birini gördüğümüzde o kiĢiyle dünya görüĢümüzün uyuĢtuğunu düĢünmeye baĢlarız. ĠĢte grup içinde gülme, ortak konsensüsün oluĢtuğunu belli eden bu yönüyle grup üyelerini birbirine bağlayan bir iĢlev görür.

Stout, alaycı kahkahaların, grup kurallarını ve insanların rollerinin sınırlarını belirleyen sosyal bir düzeltici olduğunu ifade eder. Böylelikle mizahın grup hiyerarĢisini güçlendirmek veya zayıflatmak adına kullanılabileceğinden bahseder (Stout, 2006: 166). Gundelach, sezgisel olarak mizah ve sosyal sermayenin birbiriyle iliĢkili göründüğünü ve olumlu sosyal etkilere sahip olduğunu ifade eder. Ona göre mizah duygusu sosyal sermayeyi oluĢturan bir öge olarak görülebilir ve bu yüzden grup performansı için önemlidir. Mizah grup üyeleri arasında yarattığı sosyal ağ ve güvenle sosyal sermayeyi güçlendirir. Mizahın aidiyet ve karĢılıklı güveni tesis etme iĢleviyle sağlıklı grup yapısına yol açması, grup performansını yükselterek ekonomiye de olumlu etkilerde bulunur (Gundelach, 2009: 93-94). Grup içi mizahta dikkat edilmesi gereken nokta grup üyelerinden birisini incitici olmamaktır. Böyle bir durum olmadıkça mizah gruplar için grup kimliğini oluĢturucu ve pekiĢtirici, dayanıĢmayı ve grup performansını artıcı iĢlev görür.

Mizahın bir diğer iĢlevi bireyi olaylara bakarken objektif olmaya yöneltmesidir. Tabu olarak kabul edilen, dokunulmazlık perdesinin ardında duran, ciddiyetle donanmıĢ durumlar eleĢtiriye açık değildir. Mizah ise „özgür ruhu‟ sayesinde her Ģeyi eleĢtirir. Morreal, bu durumla ilgili olarak “bir Ģeye gülebildiğimiz ölçüde o Ģeyi nesnel bir biçimde değerlendirebiliriz” (Morreal, 1997:150) der. Nitekim ilk dönem felsefesinin „Tanrı‟ya gülmek Tanrı‟yı insan statüsüne indirgemektedir‟ algısı mizah sayesinde insanların Tanrı ile alay edeceği ve onun kutsallığına zarar vereceği düĢüncesinden beslenmektedir. Gülmek bu bağlamda öznel yargılardan kurtulma ve hayatta karĢılaĢılan her Ģeye nesnel bakabilme iĢlevini yerine getirir.

(38)

Eğitim mizahın ahlaki görev ve iĢlevlerinden biridir. Georgeon mizahın Arapça‟da ve dolayısıyla Arap yarımadasında iki iĢlevi olduğundan bahseder. Bu iĢlevlerden birisi insanları eğlendirme yoluyla rahatlatmak ve gevĢetmek iken diğeri ahlakçı bir amaçla eğitmektir (Georgeon, 2007: 89-90). Mizahın ahlakçı bir amaçla eğitmesi salt eğlendirme iĢlevinden ayrılır. Hayat sürekli eğlenme ve dinlenme yeri olmadığından mizah da insanlara toplumsal normların aktarımını ve bu sayede onların eğitimi iĢlevini görür.

Brummet, yukarıdaki iĢlevlerin yanında mizahın devrimi kiĢileĢtiren ve onun algılanıĢ biçimini değiĢtiren bir iĢlevi daha olduğundan bahseder. Mizah sayesinde devrim geçiren halkın gerçeklik ve idealler arasındaki uçurumu kapatması sağlanır (Brummet, 2007: 137). Elbette bu iĢlev sadece devrimle sınırlı değildir, savaĢ, doğal afet gibi toplumun tamamını ilgilendiren konularda mizah, kullandığı dil itibariyle gerçeklikleri gerek yumuĢatarak gerek keskinleĢtirerek aktarır. Böylece yaĢananlara radikallikten ve marjinellikten uzak, tüm toplumun kabulleneceği bir bakıĢ açısı geliĢtirir.

1.4.3. Bir ĠletiĢim Biçimi Olarak Mizah

Ġletimin karĢılıklı biçimi olan iletiĢimde en az iki unsur bulunur. Canlılar ve canlılar, canlılar ve cansızlar, cansızlar ve cansızlar arasında her daim bir iletiĢim mevcuttur. Ancak burada ele alınan iletiĢimin iĢaret ettiği unsur canlılar kategorisinde yer alan insan-insan iletiĢimidir. Buradaki iletiĢimde bilinç ögesi devreye girer. Ġnsan iletiĢimi bilinçli bir süreçtir. Mağara duvarlarına resim çizmekten, çeĢitli sesler çıkarmaya, düzenli bir dil geliĢtirmekten yazının icadına insanlık dünya üzerinde var olduğu günden itibaren sürekli iletiĢim dilini geliĢtirmektedir.

(39)

ĠletiĢim dilinin geliĢimi ile ifade edilen, bu dilin içine yeni unsurların girmesi veya kullanılmayan unsurların dilden çıkarılmasıdır. Dil, iletiĢim dilini kapsar dolayısıyla dilde olan her değiĢiklik iletiĢim diline de yansır. Mizahın var olabilmesinin ön koĢulu dildir. Fenoglio ve Georgeon “dilin iĢin içine girmesi, özellikle mizahın belirli bir dille olan iliĢkisi içinde ortaya çıkar” (Fenoglio ve Georgeon, 2007: 8) derken buna vurgu yapmaktadır. Dil yoksa mizahtan söz edilemez. Elbette dil ile kastedilen yazılı olmak zorunda değildir. Bir Ģeyleri ifade etmek için jest ve mimikler gibi beden hareketleri kullanılabilir ki bu davranıĢ beden dili olarak nitelenir. Dolayısıyla mizah sözlü ve yazılı dili kullanmasının yanı sıra beden dilinden de faydalanır.

Dilin mizah için önemi büyüktür. Dil kültürün yansımasıdır ve mizahın beslendiği alanın toplum olması onun dili kendini aktarabilmesi için hem bir araç olarak hem de malzeme sağlayacak bir veri olarak kullanmasının sebebidir. Nitekim sadece dil oyunları olarak kabul edilen bir mizah türünün olması bunun bir göstergesidir. Gösterge demiĢken semiyolojiden de bahsetmek gerekir. Nitekim semiyolojinin ilk olarak dil kuramı çerçevesinde geliĢtiği bilinmektedir. Daha sonradan semiyoloji dil kuramından daha geniĢ bir alanla: ideoloji ve iletiĢimde bulunanları kapsamına alarak yoluna devam eder.

Semiyolojide “anlamı olan her Ģey, bir sözcük, bir tümce, bir imge, anlamlı bir nesne göstergedir” (Maigret, 2011: 144). En baĢtan itibaren mizah anlamlı olan bir dille var olur ve anlam ve anlamlarla oynama mizahın içeriği olduğundan mizahın kendisinin semiyolojik bir gerçeklik olduğu ortaya çıkar. Mizahın göstergelerle iç içe oluĢu ve insan ve toplum vurgusu onu bir çeĢit iletiĢim biçimi olarak kabul edilmesi için yeterlidir. Mizahın bir iletiĢim biçimi olarak etkinliği ise ulaĢtığı kitlenin geniĢliğine ve benzer tepkileri oluĢturabilmesine bağlıdır (Aydemir, 2010: 81). ĠletiĢim temelde bilgi ve fikir aktarımıdır. Mizahın “belli bir bağlama yapılan zorunlu gönderme(leri)” (Fenoglio ve Georgeon, 2007: 8) aktarılabilirliği ve dolayısıyla onun bir iletiĢim biçimi olmasını sağlar.

(40)

1.4.4. Mizah Ġktidar ĠliĢkisi

Mizahın iktidar ile iliĢkisi iktidarın tanımına bağlıdır. Mizah hangi iktidarla iliĢki içerisindedir veya hangi iktidara karĢıdır? Ġktidarın meĢruluğu ise mizah iktidar iliĢkisinin bir baĢka boyutudur. Ġktidar meĢru ve genel ise mizahın tutumu yumuĢar ancak iktidar meĢruluğu sağlanamamıĢ tabiri caizse temelleri sağlam olmayan bir iktidar ise mizah olanca gücüyle iktidara saldırır. Çünkü mizah temelde toplumun sesidir. Ancak gerçek Ģudur ki mizah ister meĢru olsun ister olmasın iktidara her zaman saldırır. Bu durum mizahın anarĢist ruhu olduğu anlamına gelmez. Çünkü mizah bir taraftan yıkarken diğer taraftan onaran ve düzelten bir iĢlev üstlenir.

Ġktidar kelimesi çoğunlukla siyasetle özdeĢleĢtirilir ve siyasal iktidara indirgenir. Ancak mizahın saldırdığı iktidar daha farklıdır. Mizah post-modern tabirle söylemek gerekirse büyük anlatılara saldırır. Toplumda büyük bir kesimin bağlı olduğu geleneklere saldırır, onlardaki sorunları göstermek için.

Mizah elbette siyasal iktidara da saldırır. Nitekim siyasal iktidar da iktidar kavramından pay almakta ve mizah da siyasal iktidarın aldığı bu paya saldırmaktadır. Mizah aslında güce saldırmaktadır. Toplumda her bireyin tek tek sahip olamadığı ama bir yerlerde yoğunlaĢmıĢ ve tek tek bireylere baskı yapan güce saldırmaktadır. Mizah iktidar iliĢkisinde iki boyut vardır: birinci boyutta mizah iktidara saldırırken, ikinci boyutta iktidar da mizaha saldırır. Aynı anda mizah iktidara, iktidar da mizaha saldırabilir. Mizah iktidara iki Ģekilde saldırır. Bunlardan ilki yukarıda değinildiği gibi direk iktidarın kendisine saldırı iken ikincisi iktidarla bir olmuĢ; iktidara hizmet eden herkes veya her Ģeye saldırıdır. “Bazen bir ağa, patron, zengin bir burjuva, müdür, devlet memuru vb. gibi aktörler iktidarın sembolleĢtiği mizahi öğeler olurlar” (Aydemir, 2010: 85). Alain de Botton‟a göre mizah, bu statüdeki insanların kötü ve ahlaksız yanlarını ifĢa etmek için sıklıkla kullanılmıĢtır (Botton, 2010: 196). Bu bağlamda mizah iktidarla bağlantısı olmayanları hedef tahtasına koymaz.

Şekil

ġekil 3 Penguen Sayı: 332 Cafcaf Sayı: 19
ġekil 6 Penguen Sayı: 337-338
ġekil 11 Penguen Sayı: 345 Cafcaf Sayı: 22
ġekil 14 Cafcaf Sayı: 23
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

http://dergiler.ankara.edu.tr/detail.php?id=27 Mersin Üniversitesi Dil ve Edebiyat Dergisi http://www.mersin.edu.tr/edergi/?journal=ded Hacettepe Üniversitesi Dilbilim

Yılmaz Okumuş tarafından yazılan, Haldun Açıksözlü tarafından tiyatroya uyarlanan Laz Marks oyunu AKPli Beyoğlu Belediyesi’nin, Muammer Karaca Tiyatrosunu oyuna kapatması

The study sought to explore if androgen receptor gene (AR) polymorphisms are associated with the risk of urothelial carcinoma (UC) which is male-predominant. AR CAG and GGN

Dolayısıy­ la, orada çalışmaya başladım, ilk ön­ ce sözleşmeli olarak çalışıyordum, tam kadro sınavına girecekken, bir­ den, operanın bana çok tekdüze gel­ diğini

Bu anlam­ da sekiz yıldır bir onur yazan seçmelerini de simgesel olarak çok yerinde buluyorum ve kendimi geçen yıla eklenmiş bir halka olarak olarak görüyorum. Taha

Ülke­ mizde sonra yüksek mühendis Kemal Olcay ile evlenerek Türk vatandaşı olan Olga Nuray Ol­ cay 26 yıl önce İstanbul Bele­ diye Konservatuvarı’nda

Faruk Huyugüzel’e ait, söz konusu mizah dergileri hakkında önemli teknik bilgiler sunan, 1928’e Kadar İzmir’de Çıkmış Türkçe Kitap ve Süreli Yayınlar Kataloğu ve

Nazım: “Bir Değişim Siyaseti Olarak Türkiye’de Cumhuriyetçi Muhafazakârlık”, Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce -Muhafazakârlık-, ed.Murat Gültekingil;