N
A
S
IL
B
A
Ş
L
A
D
IM
?
LEMAN
SAM
1950 İstanbul doğumlu. İlk ve orta öğrenimini yurdun çeşitli yerlerinde yaptı Profesyonel müzik hayatına 1979 yılında başladı. İki kızı var.YORUMCULUĞA
ik i kızını büyüttükten sonra başlayan Leman Sam, 18 yabancı dilde şarkı söyleyebiliyor. “Allah vergisi b ir şey, b ir İtalyan da, ie ni dinlediğinde şok o lu y o r..." diyor.İLKOKULDA, bütün Türk çocuk ları gibi mandolin ve solfej eğitimi gördüm. Ortaokul bitip, liseye baş ladıktan sonra, arkadaşlarımla bir likte, kendi aramızda bir grup kur duk. Grubumuzun adını Base koy duk. Uzunca bir süre o grupla bir likte folk müzik yaptım.
Daha sonraları araya evlilik ve an nelik sorumlulukları girince müzi ğe ara verdim. Aslında müziğe, iki kızımı büyüttükten sonra başladım. Benim için şöyle bir iyiliği oldu, hiç olmazsa kızlarım, ben aktif müzik hayatındayken ilgisiz ve bakımsız kalmadılar. Onlar büyüdükten son ra, biraz geç sayılabilir ama, 1979 yı lında müziğe başadım.
Ufak ufak solfej dersleri almakla başladım. Bir ara, Aydın Gün un dı şardan sınavla korist aldığım duy dum. Ben de, Türkiye’de her zaman
bir koro eksiği olduğunu düşünür ve koroyu çok severim. Dolayısıy la, orada çalışmaya başladım, ilk ön ce sözleşmeli olarak çalışıyordum, tam kadro sınavına girecekken, bir den, operanın bana çok tekdüze gel diğini fark ettim.
Opera söylediğim anda, caz, pop, rock, türkü söyleyemezdim, çünkü kural olarak öyledir. Sesi iyi kulla- nabilek için salt şan çalışmanız ge rekir. Ovsa, ben özgür şarkı söyle mek istiyordum.
Operadan ayrılınca birden, ken dimi bu piyasanın içinde buldum. Müzik piyasası, hiç de benim san dığım gibi ya da olması gerektiği gi bi değildi. Bir star sistemi vardı, ye ni yetişen insanlara fırsat verilmi yordu. Bacağınızı açmazsanız asla ünlü olamıyordunuz. Bütün bunlar la savaşmak zorundaydım.
GÜNEŞ PAZAR 4 KASIM 1990
O arada, Mehmet Teoman’la bir likte dans edip şarkı söylemeye baş ladım. Ve hemen ardından rahmet li Vural Cantürk’le ikili oluşturduk.
Böyle böyle sahneye ısınmaya başladım. Harbiye’deki Günay Res- toran’dan bir teklif aldım, gittim konuştum. Günay’a bir girdim, bir daha çıkmadım. Yıllardır orada söy lüyorum.
Bana, Günay Restoran’da özgür şarkı söylemek alanında tanınan fır sat, yaşamımda dönüm noktası ol du, beni bu günlere getirdi. Herhan gi başka bir yerde çalışsaydım, bu gün belki tarzımı oturtmamış ola caktım. Çünkü, patron sizin hangi tür şarkılar söyleyeceğinize bile ka rışır. Oysa, orada yeteneklerimi or taya dökmek fırsatı buldum.
Zaman içinde yaptığım araştırma lar, bana Türkiye’de bir türkü for munun oluşabileceğini gösterdi. Li- vaneli döndükten sonra birlikte be nim yapabileceklerim üzerine fikir alışverişine başladık. Sahnede zaten Livaneli şarkılarını söylüyordum, oturup konuştuktan sonra da, bun ları plak yapmaya karar verdim.
Ben çok yönlü ve çok çeşitli tür lerde şarkı söyleyebilen bir insanım. Ama, bazı fikirlere gereksinmem vardı, bu açığı da Zülfü Livaneli ile kapattım. 1988 yılında çıkardığım ilk plağımın adı da, Livaneli Şarkı larıydı.
İkinci kasetim bir kaç haftaya ka dar piyasaya çıkacak. Bu kez, olduk ça değişik parçalar yorumladım. Sözlerini Zeynep Talu’nun yazdığı, müziği Mikis Theodorakis’in yap tığı Çağrı adlı parça, kasete ismini veriyor.
Müziğin dışında yaptığım, bence en az müzik'kadar önemli şeyler var. Ben, doğaya âşık bir insanım. Çevre bizim için artık yaşamsal bir sorun, ben de çevre için başlatılan hareketlerden birine katıldım. İstan bul Hayvanseverler Derneği ile bir likte çalışıyorum. İnsanlara dünya nın salt bizim olmadığını anlatmak istiyorum.
Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Bazen kendi kendime dağ başların da yürür, yürürken de yüksek ses le düşünürüm. Düşündüklerimi za man zaman kâğıda da döküyorum. 18 dilde şarkı söyleyebilmenin dı şında, insanlık için yaptığım pek çok işler var. İnsan olmanın yalnız ca doğuştan iki kollu ve bacaklı ol maktan başka bir takım zorunluk- ları da olduğunu düşünüyorum.D
53
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi