• Sonuç bulunamadı

İcra İflas Hukukunda icra inkar tazminatı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İcra İflas Hukukunda icra inkar tazminatı"

Copied!
118
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TC

Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı

İcra ve İflas Hukukunda İcra İnkar Tazminatı

Yüksek Lisans Tezi

DANIŞMAN Doç. Dr. Recep AKCAN

HAZIRLAYAN Muhittin AKMAN

064233001015

(2)

İÇİNDEKİLER KISALTMALAR ... I KAYNAKÇA...III ÖZET ...X ABSTRACT... XI GİRİŞ ...1

§ I. İCRA İNKAR TAZMİNATI KAVRAMI...2

A-İCRA İNKAR TAZMİNATININ TARİHÇESİ ...2

B-İCRA İNKÂR TAZMİNATININ TANIMI...8

C-HUKUKİ NİTELİĞİ ...10

D-İCRA İNKÂR TAZMİNATININ AMACI ...13

§. II. İCRA İNKÂR TAZMİNATINA HÜKMEDİLMESİNİN ŞARTLARI...16

A-İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA VE İTİRAZIN KALDIRILMASI PROSEDÜRÜNDE...16

1-Borçlu Hakkında Geçerli Bir İlamsız İcra Takibi Yapılmış Olması ...16

2-Süresi İçinde Ödeme Emrine İtiraz Edilmiş Olması...18

3-Süresi İçinde İtirazın İptali İçin Mahkemeye veya İtirazın Kaldırılması İstemiyle İcra mahkemesine Başvurulmuş Olması...19

4-İcra İnkâr Tazminatına Hükmedilmesinin Talep Edilmiş Olması...26

5- Borçlunun İtirazının Haksızlığına Karar Verilmesi...28

a- Borçlunun İtirazının Haksızlığına Karar Verilmesi Hakkında Genel Bilgi ...28

b- Borçlunun İtirazının Haksızlığının Tespiti...30

aa- Likit Olan Alacak - Likit Olmayan Alacak Kıstası ...30

bb- Medenî Kanun’un İkinci Maddesindeki Dürüstlük Kuralı...35

c-Yargıtay Kararlarına Göre Borçlunun İtirazının Haksızlığının Tespiti...39

d- Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi ...48

6- Borçlunun Kötüniyetinin Aranmaması ...49

B-Borçtan Kurtulma Davasında Alacaklı Lehine Hükmedilen Tazminatın Değerlendirilmesi ...52

(3)

2-Talep Şartı ...53

3- Yargılamanın Alacaklı Lehine Sonuçlanması...54

4-Kanunun 69/son Maddesinde Öngörülen Tazminatın, m.67’deki İcra İnkar Tazminatıyla Karşılaştırılması...55

C-Menfi Tespit Davasının Reddi Halinde Alacaklı Lehine Hükmedilen Tazminatın Değerlendirilmesi...55

1- Geçerli İlamsız İcra Takibi...55

2-İhtiyatî Tedbir Kararı Verilmiş Olması ...57

3- Tazminata Re’ sen Hükmedilmesi...59

4-Kanunun 72/4. Maddesinde Öngörülen Tazminatın, m. 67’deki İcra İnkar Tazminatıyla Karşılaştırılması ...61

D- İstirdat Davası Sonucunda Alacaklı Lehine Tazminata Hükmedilip Edilmeyeceği ...62

E-Kanunun 89/3. Maddesinde Öngörülen Tazminatın Değerlendirilmesi ...62

F-İstihkak Davasında Alacaklı Lehine Hükmolunan Tazminatın Değerlendirilmesi ...65

1- Takibin Ertelenmesine Karar Verilmiş Olması...67

G -Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu ile Takipte Öngörülen Tazminatın Değerlendirilmesi...68

H-Rehnin Paraya Çevrilmesi Yolu ile İlamsız Takipte Hükmolunan Tazminatın Değerlendirilmesi ...73

I - Kiralanan Gayrimenkullerin İlamsız İcra Yolu ile Tahliyesinde Alacaklı Lehine Hükmolunan Tazminatın Değerlendirilmesi ...74

§ III. İCRA İNKÂR TAZMİNATININ MİKTARI ...75

A- İCRA İNKÂR TAZMİNATININ ALT VE ÜST SINIRINA İLİŞKİN DÜZENLEME VE UYGULAMADAKİ DURUM ...75

B- DAVANIN KONUSUZ KALMASI HALİNDE İCRA İNKÂR TAZMİNATI ...80

C-DAVAYI SONUÇLANDIRAN TARAF İŞLEMLERİNİN İCRA İNKÂR TAZMİNATINA ETKİSİ ...81

D- YÜKSEK ENFLASYON KOŞULLARININ İCRA İNKÂR TAZMİNATINA ETKİSİ ...84

(4)

2- Yüksek Enflasyon Koşullarının İcra İnkâr Tazminatının Miktarı

Üzerindeki Etkisi ...84

3- İcra İnkâr Tazminatına Temerrüt Faizi Yürütülüp Yürütülemeyeceği ...87

§ IV. BORÇLU LEHİNE HÜKMEDİLEN TAZMİNATIN İCRA İNKÂR TAZMİNATI OLARAK KABUL EDİLİP EDİLEMEYECEĞİ MESELESİ ....89

A- Genel Bilgi ...89

B-Borçlu Lehine Hükmedilen Tazminatın Türk Hukukunda Ortaya Çıkışı ve Gelişimi ...89

C- Borçlu Lehine Hükmedilen Tazminatın Hukukî Niteliği ...90

D- Borçlu Lehine Hükmedilen Tazminatın Amacı ...91

E- Borçlu Lehine Tazminata Hükmedilmesi İçin Gerekli Şartlar...91

1- Alacaklının İtirazın İptali Davasını Kaybetmesi veya İcra Mahkemesine Yaptığı İtirazın Kesin veya Geçici Kaldırılması Talebinin Reddi veya Borçlunun Borca İtirazının İcra Mahkemesi Tarafından Kabulü ...91

2- Alacaklının Takibinde Haksız ve Kötü Niyetli Olması ...91

3- Talep Şartı...95

4-Borçlu Lehine Hükmedilen Tazminatın Miktarı ...96

5-Borçlu Lehine Hükmedilen Tazminatın İcra İnkâr Tazminatı Olup Olmadığının Değerlendirilmesi ...96

§ V-İCRA İNKAR TAZMİNATININ AYNI DAVA İÇERİSİNDE SONRADAN TALEP EDİLMESİ VE AYRI DAVA KONUSU YAPILIP YAPILAMAYACAĞI ...97

A-İcra İnkâr Tazminatının Aynı Dava İçerisinde Sonradan Talep Edilmesi ....97

B-İcra İnkâr Tazminatı İçin Ayrı Dava Açılması ...99

1-Mevcut Dava Devam Ederken...99

2-Davadan Sonra...100

(5)

KISALTMALAR1

ABD : Ankara Barosu Dergisi

AD : Adalet Dergisi

B. : Bası

Batıder : Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi

BD : Baro Dergisi

BK : Türk Borçlar Kanunu

Bkz : Bakınız

C. : Cilt

CD : Yargıtay Ceza Dairesi

Dp : Dipnot

E. : Esas

f. : fıkra

HD : Yargıtay Hukuk Dairesi

HGK : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Huk.Der. : Hukuk Dergisi

HUMK : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

İBD : İstanbul Barosu Dergisi

İİK : İcra ve İflas Kanunu

İKİD : İlmi ve Kazai İçtihatlar Dergisi

İÜHFM : İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası

1

Yalnızca “m.” Kısaltması, İcra ve İflas Kanunu’nun hükümlerini gösterir. Eğer başka bir kanun hükmünden söz ediliyorsa, orada söz konusu kanun ayrıca belirtilmiştir.

(6)

İTİAD : İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Dergisi

K. : Karar

m. : madde

RG : Resmi Gazete

RKD : Resmi Kararlar Dergisi

S : Sayı

s. : sayfa

SSK : Sosyal Sigortalar Kurumu

TBBD : Türkiye Barolar Birliği Dergisi

TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi

TD : Yargıtay Ticaret Dairesi

TK : Türk Ticaret Kanunu

TL : Türk Lirası

TMK : Türk Medeni Kanunu

TTK : Türk Ticaret Kanunu

UYAP MEVZUAT : Ulusal Yargı Ağı Projesi Mevzuat Programı

vb. : ve benzeri

vd. : ve devamı

Y. : Yıl

Yasa : Yasa Hukuk Dergisi

YD : Yargıtay Dergisi

(7)

KAYNAKÇAi

Akcan, Recep : Usul Kurallarına Aykırılığa Dayanan Temyiz

Nedenleri, Ankara 1999.

Akyazan, Sıtkı : İcra ve İflâs Kanunundaki Yeni ve Değişik

Hükümler Üzerinde İnceleme ve Açıklamalar, Ankara 1965.

Alangoya, Yavuz : İcra ve İflâs Kanunu Uygulamasında Güncel

Sorunlar Sempozyumu’na Sunulan Bilge Umar’ın “İcra Kovuşturmasında Yaşanan Temel Sorunlar” hakkında tebliğine ilişkin tartışmalar. “İcra ve İflâs Kanunu

Uygulama-sında Güncel Sorunlar Sempozyumu”

(17.6.1977), İstanbul 1978, s. 46.

Ansay, Sabri Şakir : Hukuk İcra ve İflas Usulleri, Ankara 1960.

Arar, Kemal : İcra ve İflas Hükümleri, C.I, Ankara 1944.

Arpacı, Abdülkadir : Borcu Likit “Liguide” Olmayan Borçlunun,

İtirazın İptali Davasında İcra İnkâr Tazminatına Mahkûm Edilmesi Mümkün müdür? Yargı D. 1980/52, s.22 vd.

Arslan, Ramazan : Medeni Usul Hukukunda Dürüstlük Kuralı,

Ankara 1989.

Azmi, Sait/ Nazım İzzet : Yeni İcra ve İflâs Kanununun Esasları ve Şerhi, Ankara 1932-1933.

(8)

Barlas, Nami : Para Borçlarının İfasında Borçlunun

Temerrüdü ve Bu Temerrüt Açısından

Düzenlenen Genel Sonuçlar, İstanbul 1992. Belgesay, Mustafa Reşit : İcra ve İflas Kanunu Şerhi, İstanbul 1954. Berkin, Necmeddin : Tatbikatçılara İcra Hukuku Rehberi, İstanbul

1980.

Bilge, Necip/Önen, Ergun : Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, Ankara 1978.

Çağa, Tahir : “Ödeme Emrine İtirazın İptali Davasına Dair”

Batider, Y. 1976, Cilt VIII, S.3, s.21-31.

Çavdar, Seyit : İtirazın İptali, Borçtan Kurtulma, Menfi Tespit

ve İstirdat Davaları, Ankara, 2007.

Dalamanlı, Lütfi : Kanunlarımızda Tazminat Hukuku ve

Tatbikatı, Ankara 1973.

Deynekli, Adnan/Kısa, Sedat : İtirazın İptali Davaları ve İcra, İnkar, Kötüniyet Tazminatı, Ankara 2005.

Erdoğan, Hasan : Borçtan Kurtulma Menfi Tespit ve İstirdat

Davaları, Ankara 2003.

Eren, Fikret : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul,

1994.

Eriş, Gönen : İcra ve İflas Kanunu Ankara 2005.

Gürbüz, A.Hulusi : Yargıtay Uygulaması Işığında Ticari Senetlerin İptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul 1985.

(9)

Gürdoğan, Burhan : İcra Hukuku Dersleri, Ankara 1970.

İmre, Zahit : Medeni Hukuka Giriş, İstanbul 1980.

Karaca, Ali : “İcra İnkâr Tazminatı”, AD, Y. 1953, S.4, s.374-380.

Karahasan, Mustafa Reşit : Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, C. I, İstanbul 1989.

Kayganacıoğlu, Mustafa : “İcra Hukukunda İstihkak Davası (II)”, YD 1983/1-2, s.l 14 vd.

Kostakoğlu, Cengiz : Banka Kredi Sözleşmelerinden Doğan

Uyuşmazlıklar, Ankara 1995.

Köylüoğlu, Egemen : İcra İnkar Tazminatı Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1999.

Kuru, Baki : “Ödeme Emrine İtirazın İptali Davası ve İcra İnkâr

Tazminatı”, AD, Y.1961, S.7-8, s.676-694 (Kuru-İtirazın İptali).

Kuru, Baki : Hukuk Muhakemeleri Usulü, I.Cilt Ankara

2001 (Kuru-Usul C.I).

Kuru, Baki : Hukuk Muhakemeleri Usulü, II.Cilt Ankara

2001 (Kuru-Usul C.II).

Kuru, Baki : Hukuk Muhakemeleri Usulü, IV.Cilt Ankara

2001 (Kuru-Usul C.IV).

Kuru, Baki : İcra ve İflas Hukuku, İstanbul: I. Cilt, 1988; II.

Cilt, 1990; III Cilt, 1993; IV. Cilt 1997 (Kuru-İcra).

(10)

Kuru, Baki : İcra İnkâr Tazminatı, Yargıtay 100. Yıldönümü Armağanı, İstanbul 1968, s.725 vd (Kuru-İcra İnkar).

Kuru, Baki, : “Borçtan Kurtulma Davası”AD Y.1962/2,

s.131-140.

Kuru, Baki : İcra ve İflas Hukuku El Kitabı (Kuru-El Kitabı).

Kuru, Baki, : İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası ve

İstirdat Davası, Ankara 2003 (Kuru-Menfi Tespit)

Kuru, Baki : Menfi Tespit Davasında Tazminat.

Kuru, Baki/Görgün, Sanal : Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Öğrencileri İçin İcra ve İflas Hukuku Bilgisi, Eskişehir 1989.

Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/

Yılmaz, Ejder : İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, Ankara

2004.

Muşul, Timuçin : Teorik ve Uygulamalı İcra ve İflas Hukuku,

İstanbul 2001.

Oğuzoğlu, Çetin : Açıklamalı-İçtihatlı Bono ve Çek Sorunları,

İstanbul 1996.

Olgaç, Senai : İcra ve İflas, C.I, Ankara 1978.

Olgaç, Senai/Köymen, Haydar : Kazai ve İlmi İçtihatlarla Türk İcra ve İflâs Kanunu, İstanbul 1965.

(11)

Oskay, Mustafa/Koçak, Coşkun/

Deynekli, Adnan/Doğan, Ayhan : İİK Şerhi I.Cilt, Ankara 2007.

Öktemer, Semih : “İcra ve İflâs Kanununun Yeni Hükümleri

Hakkında Düşünceler” Ankara BD 1989/3, s.472-498.

Özkan, Yönel : İcra ve İflas Hukukunda İtirazın İptali Davası,

Ankara 2004. Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/

Sungurtekin Özkan, Meral/

Özekes, Muhammet : İcra ve İflas Hukuku, İzmir, 2005.

Postacıoğlu, İlhan E. : İcra Hukuku Esasları, İstanbul 1982 (Postacıoğlu-İcra).

Postacıoğlu, İlhan E. : “İcrada İnkâr Tazminatı Üzerine Düşünceler

ve Bazı İhtilaflı Noktalar, Batider, Y.1978, C., S.4, s.951-970 (Postacıoğlu- İhtilaf).

Postacıoğlu, İlhan E. : “İcra ve İflâs Kanununun Muaddel Hükümlerine Göre Menfi tespit Davası”, İÜHFM. 1967/2-4, s.824 vd. (Postacıoğlu-Menfi Tespit).

Postacıoğlu, İlhan E. : “Ödeme Emrine İtirazın İptali Mevzuunda Bazı Zaruri Açıklamalar”, Batider, 1980/4,

s.965-980 (Postacıoğlu-Bazı Zaruri

Açıklamalar).

Postacıoğlu, İlhan E. : Medeni Usul Hukuku Dersleri, İstanbul 1975 (Postacıoğlu-Usul).

Sunar, Gülcan : İcra Hukukunda İcra Tazminatı Yüksek Lisans

Tezi, İstanbul 1995. Tekinay, Selâhattin Sulhi /Akman,

Sermet /Burcuoğlu, /Altop, Atilla : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 1993.

(12)

Türk, Ahmet : Menfi Tespit Davası, Ankara 2006.

Umar, Bilge : “Medenî Yargılama ve İcra İflâs Hukukunun

Uygulama Yönünden Önemli Bazı Sorunları/2”, İzmir BD. 1983/2, s.49 vd.

Uyar, Talih : İcra ve İflas Kanunu Şerhi C.I, İzmir 2005

(Uyar-İcra).

Uyar, Talih : İcra Hukukunda İtiraz, 2. Bası, Manisa 1990 (

Uyar- İtiraz).

Uyar, Talih : “İcra ve İflâs Hukukumuzun Tarihçesi”, AD

1972/1, s.72 vd. (Uyar-Tarihçe).

Uyar, Talih : İcra Hukukunda Kambiyo Senetleri, 2. Bası,

Manisa 1989 (Uyar-Kambiyo Senetleri).

Uyar, Talih : “İcra ve İflas Kanunu Değişikliği Hakkında

Düşünceler” İstanbul BD Y.1986, S. 10-11-12, s.793-818 (Uyar-İcra ve İflas Kanunu Değişikliği).

Uyar, Talih : Gerekçeli-Notlu İcra ve İflas Kanunu, C.I,

İzmir 1996 (Uyar-İçtihat C.I).

Uyar, Talih : Gerekçeli-Notlu İcra ve İflas Kanunu, C.I,

İzmir 1996 (Uyar-İçtihat C.IV).

Uyar, Talih : “4949 Sayılı, 17.7.2003 Tarihli; 5092 Sayılı,

12.2.2004 Tarihli; 5311 Sayılı, 2.3.2005 Tarihli Ve 5358 Sayılı, 31.5.2005 Tarihli

“İcra Ve İflas Kanununda Değişiklik

Yapılmasına Dair Kanun”ların Getirdiği Yenilikler”

www.talihuyar.com/upload/1.iiksondeisiklikle r.doc (Uyar-Değişiklikler).

Uyar, Talih : İcra Hukukunda Olumsuz Tespit ve Geri Alma

Davaları 3. Bası Manisa 1993.(Olumsuz Tespit).

(13)

Uyar, Talih : İcra Hukukunda Rehnin Paraya Çevrilmesi, Manisa 1992 (Uyar-Rehnin Paraya Çevrilmesi).

Uyar, Talih : “İcra İnkar Tazminatı” Bursa BD 1986/2,

s.2-4. (Uyar-İcra İnkar).

Üstündağ, Saim : Medeni Yargılama Hukuku, Cilt I-II, İstanbul

2000 (Üstündağ-Usul).

Üstündağ, Saim : İcra Hukukunun Esasları, İstanbul 1990

(Üstündağ-İcra).

Yılmaz, Ejder : “İcra İnkar Tazminatı Açısından”Likid

Alacak” Kavramı” Bankacılar Dergisi,

Y.2008, S.67, s.85-93 (Yılmaz-İcra İnkar).

Yılmaz, Ejder : İcra ve İflas Kanunumuz Yine Değişti, Ankara

BD 1989/I, s.105-135 (Yılmaz-İcra).

Yılmaz, Halil : “İtirazın İptali Davası ve İcra İnkar Tazminatı”

Ankara BD, 2003/3, s.17-49.

Yüksel, Kemalettin : “İtirazın İptali ve Alacağın Tahsili Davalarının Açılış Şekli, Süresi ve Doğurduğu Sonuçlar

Bakımından Uygulamada Çıkan Boşluk

Hakkında Bir İnceleme”, AD, Y.1988, S.3, s.19-24.

Zevkliler, Aydın/Acabey,/

Beşir/Gökyayla, Emre : Medeni Hukuka Giriş ve Başlangıç

(14)

ÖZET

Alacak ve borç ilişkisinde beklenen, borçlunun borcunu kendi isteği ile yerine getirmesidir. Ancak her toplumda borcunu yerine getirmekten kaçınan borçlular bulunacaktır. Bu gerçek karsısında, alacaklının hakkına kavuşması meselesi kendiliğinden hukuki boyut kazanmaktadır. Çalışmamızda alacağını tahsil amacıyla icra takibine başlayan alacaklının alacağına geç kavuşmasını önlemek amacıyla İcra ve İflas Kanunun çeşitli maddelerinde yer verilen icra inkar tazminatı tüm yönleriyle değerlendirilmiştir.

Dört paragraftan oluşan çalışmamızın birinci paragrafında icra inkar tazminatı kavramı hakkında genel bilgiler verilmiştir. Bu paragrafta, icra inkar tazminatının tarihçesi hakkında bilgi verildikten sonra, tanımı yapılmış ve icra inkar tazminatının amacı belirlenmiştir. Bu paragrafta son olarak icra inkar tazminatının hukuki niteliği değerlendirilmiştir.

Çalışmanın ikinci paragrafında, İcra ve İflas Kanununda öngörülen tazminatların nitelikleri ile icra inkar tazminatı olarak isimlendirilip isimlendirilmeyecekleri de değerlendirilmek suretiyle icra inkar tazminatına hükmedilmesinin şartları incelenmiştir.

Üçüncü paragrafta, mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde icra inkar tazminatının miktarının nasıl tespit olunacağı ayrıca günümüz ekonomik koşulları gözetildiğinde kanunda öngörülen icra inkar tazminatının alt sınırının yüksek olup olmadığı meselesi değerlendirilmiş ve davaya son veren usulü işlemler ile davanın konusuz kalması halinde icra inkar tazminatına hükmedilip hükmedilmeyeceği değerlendirilmiştir.

Çalışmanın son bölümünde ise İcra ve İflas Kanunun çeşitli maddelerinde, borçlu yararına hükmedilmesi öngörülen tazminatın hangi hallerde hükmedileceği değerlendirildikten sonra, borçlu yararına hükmedilen tazminatın icra inkar tazminatı olarak kabul edilip edilmeyeceği meselesi açıklanmıştır.

(15)

ABSTRACT

What is expected in a credit-obligation relationship is that the debtor fulfill his obligation of his own accord. However, in every community there will be such debtors, who refuse to fulfill his obligations. In this case, the matter for the creditor to attain his rights gains automatically a legal dimension. In this work, the various articles in the Execution and Bankruptcy Law regarding all aspects of execution denial indemnity are to be reviewed to prevent the creditor, who has already started enforcement proceedings, from late acquisition of his receivables.

In the first paragraph of the work, which consists of four paragraphs, general information about the execution denial indemnity has been given. In this paragraph, after providing information about the history of execution denial indemnity, its definition is made and the purpose of execution denial indemnity is determined. Finally, in this paragraph, the legal feature of execution denial indemnity is evaluated.

In the second paragraph, the terms to adjudge an execution denial indemnity are examined through the evaluation about whether the properties of anticipated indemnity in the Enforcement and Bankruptcy Law is denominated as execution denial indemnity or not.

In the third paragraph, according to the current legal arrangements, the elaboration regarding how to determine the amount of execution denial indemnity and whether the execution denial indemnity’s lower limit is high or low considering the current economic conditions the situation is carried out, and the procedures to call off the case and the matter regarding whether to adjudge or not to execution denial indemnity if the case remains without subject are also evaluated.

In the final part of the study, in various articles in the Execution and Bankruptcy Law, upon elaboration about in which cases the indemnity envisaged to be adjudged in favor of the debtor is made, the matter about whether the indemnity adjudged in favor of the debtor could be determined as execution denial indemnityor not is clarified.

(16)

GİRİŞ

Diğer hukuk sistemlerinde bulunmayan icra inkar tazminatı hukukumuza ilk defa, 16 Mart 1928 gün ve 1215 sayılı Kanun ile girmiştir. O tarihten sonra farklı tarihlerde yapılan kanun değişikliklerinde de icra inkar tazminatı kurumu kanunda alacaklı borçlu dengesi de kurulmak suretiyle geliştirilmiştir.

Halen uygulanmakta olan 2004 sayılı İcra İflas Kanununun muhtelif maddelerinde icra tazminatına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.

Doktrinde ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre m. 67/2 gereğince alacaklı lehine hükmolunan tazminatın icra inkar tazminatı olduğu hususunda fikir birliği vardır.

Çalışmamızda icra inkar tazminatına ilişkin kanunî düzenlemeler ve ortaya çıkan sorunlara uygulamada getirilen çözüm şekilleri ayrıntılı bir şekilde incelenecektir. Öncelikle icra inkâr tazminatı kavramı; konusu, amacı ve hukukî niteliği gözönünde bulundurularak genel bir biçimde ortaya konulmaya çalışılacaktır. Daha sonra m. 67/2’de öngörülen icra inkâr tazminatının şartlan ele alındıktan sonra yapılan açıklamalar ışığında Kanun’da yer alan tazminata ilişkin düzenlemelerin icra inkar tazminatı niteliğinde olup olmadığı hususunda değerlendirme yapılacaktır. Bundan sonra da icra inkar tazminatının miktarı hususunda kanundaki mevcut durum ve daha önceki durum kıyaslaması yapılarak açıklamalar yapılacaktır. Çalışmamızın son bölümünde ise borçlu lehine hükmedilen tazminatın icra inkar tazminatı olarak kabul edilip edilemeyeceği hususu tartışılacaktır.

(17)

§ I. İCRA İNKAR TAZMİNATI KAVRAMI

A-İCRA İNKAR TAZMİNATININ TARİHÇESİ

Halen tatbik etmekte olduğumuz 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 67. maddesinde borçlu tarafından icra takibine itiraz ve alacaklının mahkemeye müracaat etmesi halinde asıl alacağın %40’ından aşağı olmamak üzere alacaklı lehine tazminat hükmedileceği düzenlemesi yer almaktadır. Kanunumuzun bu maddesi mehaz kanun olan 1889 tarihli İsviçre İcra ve İflas Kanununun 79. maddesine karşılık gelmektedir. İsviçre İcra ve İflas Kanununda alacaklı tarafından açılan davanın kabul edilmesi halinde alacaklı lehine herhangi bir tazminat öngörülmemiştir. Belirtilen kanundan önce yürürlükte bulunan 28 Nisan 1330 tarihli Muvakkat İcra Kanununda da bu şekilde bir düzenleme yer almamıştır. Çünkü 1330 tarihli kanunda ilamsız icra takibi düzenlemesine yer verilmemiştir. İlamsız icra takibi ilk defa İsviçre İcra ve İflas Kanunu esas alınarak hazırlanan 1424 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile hukukumuza girmiştir2. Başka hukuk sistemlerinde ve bizim eski hukukumuzda da mevcut olmayan bu müessese ilk defa 16 Mart 1928 gün ve 1215 sayılı kanunda yer almış olup tamamen bize özgü yerli bir müessesedir3. Ancak belirtilen düzenleme ile sadece alacaklı lehine tazminat öngörülmüş olup borçlu lehine herhangi bir tazminat öngörülmemişti4.

2

Karaca, s.374. 3

Kuru-İtirazın İptali Davası s.685; Postacıoğlu- İhtilaf, s.953 vd; Postacıoğlu-İcra, s.183 vd; Uyar-İtirazın İptali, s.273-274.

4

1928 yılında kabul edilen 1215 sayılı kanunun 1. maddesi şöyledir: “Alacaklı mahkemeye gitmezden evvel icra riyasetine müracaatla para, kıymetli evrak ve misliyattan muayyen miktar alacağının tahsilini talep edebilir. Bu takdirde icra dairesi borçluya 15 gün içinde cevap vermesi için bir ihtarname tebliğ eder, borçlu borcunu tamamen veya kısmen kabul veya ikrar ederse, icra dairesinde kabul ve ikrar olunan borç re’sen tahsil ve istifa olunur. Kısmen ikrar halinde borçlu borcunun ne miktarını ödemiş olduğunu sarahaten zikre mecburdur. Aksi halde inkârı dinlenmez. Borçlunun ihbarnamede muayyen müddet zarfında sükutu kabul addolunur. Borçlu borcunu inkâr ederse, usulen dava ikamesi zımnında mahkemeye müracaat etmesi lüzumu alacaklıya tefhim olunur. Borçlunun borcun inkârına binaen alacaklının mahkemeye müracaatı takdirinde mahkemece borçlunun haksızlığına karar verilirse, iki tarafın vaziyetine ve müddeabihin tahammülüne göre alacaklı lehine münasip bir tazminat dahi takdir ve hükmolunur. Şu kadar ki bu tazminat mahkumunbihin %10 undan az olamaz” (Postacıoğlu- İhtilaf, s.953 vd.)

(18)

İcra inkâr tazminatı ilk kez, yedi maddeden ibaret 1215 sayılı Kanunda yer almıştır5. Bu kanuna göre, sadece “para, kıymetli evrak ve misliyata” ilişkin alacaklar için ilamsız icra söz konusudur. Borçlu bu nevi borçlarının ödenmesi için yapılan ihtara itiraz etmezse cebrî icraya devam edilir; eğer itiraz ederse, alacaklının itirazın iptali için mutlaka mahkemeye müracaat etmesi gerekirdi. 1215 sayılı Kanun bugünkü sistemde yer alan itirazın kaldırılması yoluna gitmeyi öngörmemişti. Yargılama sonunda mahkemece borçlunun haksızlığına karar verilirse, borçlu hüküm altına alınan şeyin %10’undan az olmamak üzere tazminata mahkûm edilirdi6. Kanun %10’luk tazminat ile borçlunun haksız itirazlarını önlemek istemişti7.

28 Nisan 1330 tarihli İcra Kanunu Muvakkatinin yerini, İsviçre’nin “Borç için Takip ve İflâs Federal Kanunu”ndan iktibas edilen 24 Nisan 1929 tarihli ve 1424 sayılı Kanun almıştır. İsviçre Borç için Takip ve İflâs Federal Kanununun, ilamsız icraya ilişkin hükümleri arasında icra inkar tazminatının müessesesi mevcut değildi. Ancak tazminata ilişkin 1215 sayılı Kanun hükmünün, uygulamada sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak, aynı düzenleme 1424 sayılı Kanunun 58. maddesinde de yer almıştır. Bu konuya ilişkin olarak Adliye Encümeni Mazbatasında şöyle denilmektedir: “Alacaklının mahkemeye müracaata mecbur kalarak alacağını hüküm altına aldırdığı hallerde buna sebebiyet veren borçlu hakkında %10’dan aşağı olmamak üzere bir tazminat hükmedilmesi bahsedilen 1215 numaralı Kanunun tatbikatında görülen faydası nazarı itibara alınarak, bu hüküm lâyihanın 58. maddesinde kabul olunmuştur”8. 1424 sayılı kanunun 58. maddesi ise: “Takip talebine itiraz edilen alacaklı hakkını almak için umumî hükümler dairesinde mahkemeye müracaat eder. Borçlunun haksızlığına karar verilirse, iki tarafın vaziyetine ve dava olunan şeyin 5 Uyar-Tarihçe, s.72-73. 6 Uyar-Tarihçe, s.73. 7 Postacıoğlu-İcra, s.183. 8

(19)

tahammülüne göre %10’dan aşağı olmamak üzere alacaklı lehine münasip bir tazminat dahi takdir ve hükmolunur” şeklinde düzenlenmiştir.

1424 sayılı Kanun, cebrî icra hukukuna ait olup, değişik kanunlarda yer alan düzenlemeleri bir sistem altında tek bir metinde toplamıştır. Bu kanun, haciz ve iflâs yolu ile takip yanında, özel takip yolları olan rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip, adî ve hasılat kiralarına ilişkin takip yollarını ihdas etmiştir. 1424 sayılı Kanunun getirdiği olumlu düzenlemelere rağmen, bu kanunun uygulamada aksayan noktaları da olmuştur. Bu kanun ile amaçlanan fayda tam anlamıyla sağlanamamıştır. Kanunun şikayet konusu olan düzenlemelerini değiştirmek üzere 19 Haziran 1932 tarih ve 2004 sayılı Kanun kabul edilmiştir. 2004 sayılı Kanun, İsviçre Federal İcra ve îflâs Kanununun prensip ve kaidelerinden ayrılmamış, ancak memleketin özelliklerine ve adliye teşkilatına uymayan hükümleri ortadan kaldırmış ve ilâmların icrası ile kiralanan gayrimenkullerin tahliyesi hakkında yeni hükümler kabul etmiştir. İcra inkar tazminatı konusunda ise, eski metinde yer alan 58. madde hükmü 67. madde olarak ve bazı ilavelerle yeniden kaleme alınmıştır. 58. maddenin 1. fıkrasına “alacaklı itirazın ref’i talebinde bulunmak istemezse, hakkını almak için mahkemeye gider” hükmü ilave edilmiştir. Maddenin son fıkrası, takip talebine itiraz edenin veli, vasi veya mirasçı olması halinde, borçlunun tazminata mahkûm edilmesini bu kişilerin kötü niyetli olması şartına bağlamıştır. 2004 sayılı Kanun, borçtan kurtulma davasında haksız çıkan tarafın, hükmolunan şeyin %10’dan aşağı olmamak üzere münasip bir tazminatla mahkûm edilmesini de hükme bağlamıştır. Bu tazminatla haksız takipten dolayı borçlunun ve haksız borçtan kurtulma davası nedeniyle de alacaklının zarara uğraması önlenmek istenmiştir. Ayrıca 2004 sayılı Kanun, üçüncü kişinin istihkak iddiası hakkında düzenleme getiren 97. maddesi ile, istihkak davasına bakmakla mahkemeleri görevlendirmiştir. Bu madde uyarınca, istihkak davasının reddi halinde üçüncü kişi, davanın kabulü halinde de kötü niyetli alacaklı veya borçlu % 10 icra tazminatı ödemeye mahkûm edilmektedir.

(20)

2004 sayılı Kanunla getirilen bu yeni düzenlemeler de, İsviçre Federal İcra ve İflâs Kanunundan iktibas edilen 1424 sayılı Kanunun aksayan yönlerini gidermeye yeterli olamamıştır. Kanunun memleket ihtiyaçlarına uygun hale getirmek ve aksaklıkları gidermek için 11 Temmuz 1940 tarih ve 3890 sayılı Kanun kabul edilmiştir. Bu değişiklikle, ilamsız icrayı daha etkili kılmaya yönelik hükümler getirilmiş; istihkak iddialarının halli icra mahkemelerine bırakılmış ve eski metinde yer alan %10’luk icra inkâr tazminatına ilişkin düzenleme muhafaza edilmiştir.

1932 ve 1940 yıllarında yapılan esaslı değişiklikler bir sistem oluşturulmadan yapıldığı için, amaçlanan sonuca ulaşılamamıştır. 1965 yılında İcra ve İflâs Kanunu üzerindeki çalışmalara yeniden başlanmış ve 6 Mart 1965 tarihinde 538 sayılı Kanun çıkarılmıştır. Genel gerekçede ifade edildiği üzere bu kanun, alacaklı ile borçlunun ve üçüncü kişilerin meşru menfaatleri arasında makûl bir denge sağlamayı; borçluya tanınan meşru savunma haklarının, alacaklının hakkına kavuşmasını geciktirmeye yönelik bir şekilde kullanılmasını önlemeyi amaçlamıştır. Bu anlayış doğrultusunda 538 sayılı Kanun, icra inkar tazminatı konusunda da yeni düzenlemeler getirmiştir. İİK. m. 67/2 gereği, borçlunun itirazının haksızlığı halinde alacaklı lehine hükmedilen tazminata, 538 sayılı kanunun getirdiği yeni hükümle, bundan böyle takibinde haksız ve kötü niyetli görülen alacaklı aleyhine de hükmolunacak kötü niyet tazminatı ihdas edilmiştir. Böylece kanun koyucu, tazminata mahkûmiyette, alacaklı ile borçlu arasında paralellik kurmuştur. Diğer bir değişiklik icra inkâr tazminatının miktarı konusunda yapılmış ve %10 olan tazminat oranı %15’e çıkarılmıştır. Bu değişiklikle icra inkâr tazminatının caydırıcılığı arttırılmak istenmiştir. Ayrıca 538 sayılı Kanun, borçlunun takibin her safhasında, takip konusu alacağın aslında mevcut olmadığını ispat için menfi tespit davası açabileceğini hükme bağlamıştır. (m. 72). Bu hüküm gereği, eğer şartları varsa, gerek davacı borçlu ve gerekse davalı alacaklı tazminat ödemeye de mahkûm edilebilecektir. Aynı şekilde, m. 89 uyarınca açtığı menfi tespit davasını kaybeden üçüncü kişi

(21)

aleyhine de şartların varlığı halinde tazminata hükmolunabilecektir. Böylece kötü niyetle menfi tespit davası açan üçüncü kişinin takibi sürüncemede bırakması önlenmek istenmiştir. Bundan başka 538 sayılı Kanun, kambiyo senetlerine mahsus takipte icra mahkemesince icra tazminatına hükmedilebileceğini kabul etmiştir. 538 sayılı Kanun, genel haciz yolu ile takipte tazminata hükmetme yetkisini, esas itibariyle yine itirazın iptali davasına bakan mahkemeye vermiştir. Kural (prensip, ilke) olarak, itirazın kaldırılması için müracaat edilen icra mahkemesinin, borçluyu icra inkâr tazminatına mahkûm etme yetkisi yoktur. Ancak ilgili maddenin gerekçesinden anlaşıldığı üzere; kambiyo senetlerindeki imzalara itiraz edilmemesini sağlamak ve kötü niyetli borçluların veya alacaklıların imza inkârında bulunmasını önlemek amacıyla, kambiyo senetlerine mahsus takiplerde icra mahkemesinin icra inkâr tazminatına hükmedebileceği kabul edilmiştir. Genel haciz yolu ile takiplerde itirazın kaldırılmasına karar verecek olan icra mahkemesinin, alacaklı veya borçluyu tazminata mahkûm etme yetkisi ise, İcra ve İflâs Kanununun bazı maddelerini değiştiren 15 Haziran 1985 tarih ve 3222 sayılı Kanun ile tanınmıştır. İlgili maddenin gerekçesi şöyledir: “Tetkik merciine başvurup haksız itirazda bulunan ve işi uzatan borçludan, alacağı olmadığı halde borçlu hakkında haksız olarak takipte bulunan alacaklıdan, tazminat istemek hakkı tanımak kötü niyetle mücadele için yararlı olacaktır”9.

Bu kanun değişikliğinden üç sene sonra 25 Kasım 1988 tarihinde yayınlanan 3494 sayılı Kanunla İcra ve İflâs Kanununun bazı hükümleri yeniden düzenlenmiştir. Bu Kanun, değişen sosyal ve ekonomik koşullar nedeniyle alacaklı ve borçlunun çatışan menfaatlerini bağdaştırmayı ve kanunun aksayan yönlerini düzeltmeyi amaçlamıştır. 3494 sayılı Kanunun bu amaçla getirdiği düzenlemelerden biri de icra inkâr tazminatının miktarına ilişkindir. İlgili maddenin gerekçesinde belirtildiği üzere, “özellikle borçlular tarafından süre

9

Bkz: 3222 sayılı Kanun hakkındaki Adalet Komisyonu Raporu: TBMM Tutanak Dergisi, 17. Dönem, 2 Yasama Yılı s.338 .

(22)

kazanmak kastıyla takibe karşı yapılan haksız itirazları önlemek ve alacaklıyı da yapacağı takipte daha dikkatli davranmaya yöneltmek...” amacıyla, kanunun muhtelif maddelerindeki tazminat oranı %15’den %40’a çıkarılmıştır10.

Sosyal ve ekonomik koşullardaki değişiklikler nedeniyle, aslında ekonomik hayatlarını devam ettirmesi mümkün olan bazı ticarî işletmeler, borçlarını ödeyemedikleri veya malvarlıkları borçlarını karşılayamadığı için, ekonomik varlıklarını yitirmek tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu tehlike borçluları olduğu kadar, alacağını tahsil edememek durumuyla karşı karşıya kalan alacaklıları ve işini kaybetmek riskine maruz kalan işçileri de tehdit etmekte; bu tehdit sonuçta bölgesel veya milli ekonomiyi de etkilemektedir. Bu gibi durumlarda, ekonomik varlığını devam ettirebilme ihtimali olan işletmelerin malvarlığını koruyucu önlemler almak veya yeniden yapılandırılmalarını sağlamak, alacaklıların ve borçluların karşılıklı hak ve yükümlülüklerini düzenlemek herkesin yararınadır. İşte, bu amaca ulaşmak, İcra ve İflâs Kanununun bu amaca ulaşılmasını zorlaştıran bazı yönlerini düzeltmek ve boşluklarını doldurmak, kötü niyetli kişilerin İcra ve İflâs Kanunundaki bu boşluklardan yararlanma girişimlerini önlemek, uygulamadaki duraksamaları gidermek için11 2003 yılında 4949 sayılı Kanun ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun bazı maddelerinde değişiklikler yapılmıştır.

Belirtilen kanun ile İcra ve İflas Kanunun bir çok maddesinde değişiklikler yapılmıştır. Ancak biz çalışmamızla ilgili olarak yapılan değişikliklere burada yer vereceğiz.

4949 sayılı Kanunun 16/son maddesi ile Kanunun 68. maddesine “İtirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü hâlinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi hâlinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine

10

Bkz: 3494 sayılı Kanun hakkındaki Adalet Komisyonu Raporu: TBMM Tutanak Dergisi, 18. Dönem, 2. Yasama Yılı, s.113.

11

(23)

yüzde kırktan aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilir.” hükmü ilave edilerek takibe yapılan itirazın icra mahkemesi tarafından incelenmesi sırasında alacaklı ve borçlu menfaatleri dengelenmiştir.

4949 sayılı Kanunun 47. maddesi ile Kanunun 170. maddesine “Tetkik mercii, itirazın kabulüne karar vermesi hâlinde, senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu takdirde alacaklıyı senede dayanan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata ve alacağın yüzde onu oranında para cezasına mahkûm eder.” hükmü getirilerek alacaklı ile borçlu arasındaki denge sağlanmıştır.

Bundan sonra 21.02.2004 tarihli 5092 sayılı kanunla İcra ve İflas Kanununun özellikle konkordatoya ilişkin hükümlerinde değişiklikler yapılmıştır. Bu kanun ile 2004 sayılı İİK’ da tazminat öngören maddelerinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Ancak 5092 sayılı kanunun Geçici 6. maddesi ile “Bu Kanunda yer alan “icra tetkik mercii”, “tetkik mercii” ve “mercii” ibareleri “icra mahkemesi”; “icra mercii hâkimi” ve “mercii hâkimi” ibareleri “icra hâkimi” olarak değiştirilmiştir. Çeşitli mevzuatta icra tetkik mercii ve hâkimine yapılmış bulunan atıflar icra mahkemesi ve hâkimine yapılmış sayılır.” hükmü getirildiğinden çalışmamızda belirtilen madde ile değiştirilen isimler kullanılacaktır.

İcra ve İflas Kanununda son olarak 01.06.2005 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5358 sayılı kanun ile değişiklikler yapılmış ancak belirtilen kanun ile çalışmamızın konusunu oluşturan İcra ve İflas Kanununun ilgili maddeleri ile ilgili herhangi bir değişiklik yapılmamıştır12.

B-İCRA İNKÂR TAZMİNATININ TANIMI

Halen yürürlükte bulunan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun muhtelif maddelerinde tazminat düzenlemesine yer verilmiştir. İcra ve İflas Kanunu m. 169a/5 ve 170/3 dışındaki diğer bütün ilgili maddelerde, icra tazminatını ifade

12

4949, 5092 ve 5358 sayılı kanunlar ile getirilen düzenlemeler ile ilgili daha fazla bilgi için bkz: Uyar-Değişiklikler.

(24)

etmek için sadece “tazminat” ibaresi kullanılmıştır. Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte borca ve imzaya itirazı düzenleyen m. 169a/5 ile 170/3’de ise “inkâr tazminatı” ibaresine yer verilmiştir.

Hukuk tatbikatımızda, bu konuda terim çokluğundan bahsetmek mümkündür. Yargıtay, İcra ve İflâs Kanununun muhtelif maddelerinde yer alan tazminatı, “icra inkâr tazminatı13“, “inkâr tazminatı”, “inkâr ödencesi14“, “kötü niyet tazminatı” olarak isimlendirmektedir. Doktrinde ise, “icra inkâr tazminatı” veya kısaca “inkâr tazminatı” ibaresi, kanunda açıkça inkâr tazminatı olarak isimlendirilen haller dışında, sadece itirazın iptali davası sonunda alacaklı15 veya borçlu lehine hükmolunan tazminat için kullanılmaktadır. İtirazın iptali davası sonucunda, m. 67/2 gereğince hükmolunan tazminatın, benzer nitelikteki tazminatlardan farklı isimlendirilmesi kanaatimizce doğrudur. Aşağıda inceleneceği üzere Kanunun muhtelif maddelerinde düzenlenen tazminatların hükmolunma şartları diğerlerinden farklıdır.

İcra inkâr tazminatı kelime anlamıyla, icra takibine itiraz halinde hükmolunacak bir tazminattır. Alacaklı lehine hükmolunacak tazminat, bu anlamıyla icra inkâr tazminatı olarak isimlendirilebilir. Çünkü borçlu, icra takibine haksız itirazı ile icra prosedürüne devamı engellemekte ve bundan dolayı da tazminat ödemeye mahkûm edilmektedir. Oysa, kelime anlamı esas alındığında, borçlu lehine hükmolunacak tazminatta alacaklının icrayı inkâr ettiği

13

“… Hal böyle olunca, İcra İflas Yasasının 269/d maddesi yollaması ile aynı yasanın 68/son maddesi hükmü karşısında reddedilen miktar üzerinden istemle bağlı olmak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde direnme kararı verilmesi hatalı olmuştur” Yargıtay HGK 11.02.2004 tarih ve 2004/6-67 2004/64E K sayılı kararı: İKİD Ocak 2006, S.541 s.3894.

14

“…İİK.nun 67 maddesi ile konulmuş olan icra inkâr ödencesi, alacaklının genel mahkemede açtığı itirazın iptali davası sonucunda borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi durumunda alacaklı yararına hükmolunan ödencedir. Nitelikçe hakkında yapılan icra takibine haksız olarak itiraz edilerek takibi durdurması ve itirazda işin çabuk bitirilmesini önleyen borçluya karşı konulmuş icra hukukuna özgü bir yaptırımdır. Borçlunun ne kadar borçlu olduğunun saptanması ve itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesi önkoşuldur. Borçlunun ödeme emrine karşı itirazın yapıldığı andaki durumu itibariyle haksızlığı saptanacak ancak haklı çıkma durumuna uygun alacak miktarı esas alınarak alacaklı yararına icra inkâr ödencesine hükmedilmesi gerekecektir.” Yargıtay HGK 13.06.2001

tarih ve 2001/6-469 2001/503 E K sayılı kararı: MEŞE. 15

(25)

söylenemez; bilâkis icra takibine başlayan, icra prosedürünü harekete geçiren alacaklıdır. Şayet alacaklı takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse, tazminat ödeyecektir. Bu itibarla alacaklı aleyhine hükmolunacak tazminatı da “icra inkâr tazminatı” olarak isimlendirmek doğru değildir16. Bu nedenle çalışmamızda alacaklı lehine tazminatı düzenleyen İcra ve İflas Kanununun muhtelif maddelerinde yer alan düzenlemelere yer verilecektir.

C-HUKUKİ NİTELİĞİ

Tazminat, bir zararın karşılığı olarak talep edilen ve karşı tarafı maddi bir ödemeye mahkum eden hukuksal bir müeyyide türüdür. Zarar, hukukun koruma kapsamı içinde bulunan kişiye ait maddi ve manevi varlıklarının, bunlara yönelik zarar verici eylemin gerçekleştirilmesinden önceki ve sonraki durumlar arasındaki farkı anlatır17. Hukuksal anlamda zarar, maddi ya da manevi olarak ortaya çıkar. Dolayısı ile zarara yol açan eylem maddi ya da manevi varlıklara yönelik olmaktadır. Kasıtlı ya da taksirli olan zarar doğurucu eylemler çok değişik biçimde ortaya çıkabilir.

Klasik anlamda tazminatı belirleyen unsurlar, zarar, haksız eylem, nedensellik bağı ve mağdurdur. Tazminatı belirleyen temel unsurlardan en önemlisi kusur ve zararın miktarıdır. Tazminatın amacı, uğranılan zararın telafi edilmesidir. Ancak, tazminat bir cezalandırma yolu değildir.

16

Ancak uygulamada Yargıtay kararlarında borçlu lehine hükmolunan tazminatın da icra inkar tazminatı olarak adlandırıldığı görülmektedir. Mesela, “Davalı borçlunun icra inkar tazminatına yönelik temyiz itirazlarına gelince; davalı borçlunun yargılama sırasında %40 icra inkar tazminat isteğinde bulunduğu görülmektedir. İ.İ.K.’nun 269/d maddesi yollamasıyla uygulanması gereken aynı yasanın 4949 Sayılı Yasayla değişik 68. maddesine göre; itirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi halinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine %40’tan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir. İtirazın kaldırılması isteğinde alacaklının iyi ya da kötü niyetine bakılmaz. -Mahkemece davanın esastan reddine karar verildiğine ve istek bulunduğuna göre 4949 Sayılı Yasayla değişik İ.İ.K.nun 68. maddesi gereğince davalı borçlu yararına % 40 oranında icra

inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle istemin reddedilmesi doğru

görülmemiştir.” Yargıtay 12.HD 10.10.2006 tarih ve 7648/9878 E K sayılı kararı: UYAP MEVZUAT. 17

(26)

İcra inkâr tazminatının hukukî niteliğiyle ilgili olarak uzun zamandan beri başlıca iki görüş ileri sürülmektedir.

Doktrinde hâkim olan birinci görüşe göre m. 67/2’deki tazminat, borçlar hukuku anlamında bir tazminat olmayıp, şartları tamamen icra hukukunda tanzim edilen ve borçlulara karşı cebrî icrayı daha tesirli kılmak için kullanılan bir çeşit müeyyide veya cezadır. Bu müeyyide ile borçlunun sebepsiz inkârının önleneceği, hem alacaklıların haklarına daha çabuk kavuşacağı hem de icra hukuk mahkemeleri ve gene mahkemelerin mesnetsiz itiraz ve davalarla meşgul edilmeyeceği belirtilmiştir18.

Doktrinde ileri sürülen bir başka görüş ise icra inkâr tazminatının borçlar hukuku anlamında bir tazminat niteliğinde olduğudur.

İcra inkâr tazminatının bu nitelikte olduğunu savunan hukukçular da, görüşlerini farklı esaslara dayandırmışlardır. Bir görüşe göre; m. 67/2’de tazminatın azami sınırının tayin edilmemesi ve %40’dan aşağı olmamak üzere tazminata hükmedileceğinin belirtilmesi, zararın kapsamına göre tazminat miktarının hesaplanacağını göstermektedir. Bundan çıkan sonuç ise, tazminatın zarar karşılığı yapılan bir ödeme olmasıdır19

İcra inkâr tazminatının Borçlar Kanunundaki tazminat niteliğinde olduğunu savunan diğer hukukçular ise bu tazminatın Borçlar Kanunu 105.

maddede düzenlenen munzam zarar niteliğinde olduğu görüşünü

savunmaktadırlar.20

18

Kuru-İcra İnkâr, s.728; aynı görüşte; Barlas s.222-223 İcra inkâr tazminatının Borçlar Kanunu anlamında bir tazminat olmayıp, borçlunun haksız yere itiraz etmesini önlemek için konulmuş bir müeyyide olduğu görüşü için bkz. Kuru-İcra, C.I s.317; Kuru-İcra İnkar, s. 728; Kuru/Arslan/Yılmaz, s. 146; Eriş-Ödeme Emrine İtiraz, s. 968; Üstündağ-İcra 135; Kuru-Ödeme Emrine İtiraz, s. 684.

19

Belgesay, s.137. 20

(27)

Buna göre; maddede öngörülen tazminat, alacaklının sözleşme ile kararlaştırılan günde yerine getirilmesi gereken hakkının, icra kovuşturmasına rağmen yerine getirilmemesinden doğan ve icra kovuşturmasının durmasıyla gerçekleşen zarar karşılığı ödenmesi gereken bir tazminattır. İcra tazminatının hukukî niteliğini izaha çalışan bu son görüşler, eksik ve hatalıdır. İcra tazminatı ile karşılanan zararın, munzam zarar niteliğinde olduğu görüşüne katılmak mümkün değildir. Munzam zararı karşılayan tazminat ile icra inkâr tazminatı birbirinden farklı kavramlardır.

Kanaatimizce icra inkâr tazminatı, icra takibinin alacaklısı olan tarafın borçlunun icra takibine yaptığı itirazın haksızlığı nedeniyle genel veya icra mahkemesince borçlu aleyhine hükmedilen tazminattır21. Gerçek anlamda tazminattan çok müeyyide yönü ağır basan bir tazminat niteliğindedir22. Kaldı ki, tazminat bir zenginleşme aracı da değildir; zarar ne kadarsa kural olarak tazminat da o kadardır23. Oysa İcra ve İflas Kanununda alacaklı lehine öngörülen icra inkâr tazminatı için Kanunda öngörülen şartların olması halinde zarar doğmamış olması halinde dahi tazminata hükmedilmektedir. Dolayısı ile tazminata ilişkin borçlar hukukunun genel kuralları icra inkâr tazminatında bulunmaz. Tamamen kendine özgü koşulları olan ve başka hukuk sistemleri ile diğer kanunlarda bulunmayan bu tazminat, bir zararın karşılığı olmadığı için, lehine icra inkâr tazminatı verilen açısından bir zararın gerçekleşmesi koşulu aranmaz. İcra inkâr tazminatında bir zararın doğması aranmadığı gibi ödemekle yükümlü olan kişinin de kusuru aranmaz. İcra inkâr tazminatı istemine konu olan asıl alacağın ticari ya da adi alacak niteliğinde olması icra inkâr tazminatı verilip verilmemesi yönünden etkili değildir.

Kanuni bir kavram olmamakla birlikte uygulamada ve doktrinde alacaklı lehine hükmedilen bu tazminata icra inkâr tazminatı adı verilmiş ve bu isimlendirme genel kabul görmüştür.

21 Kuru-İcra İnkar, s.727. 22 Yılmaz H., s.21. 23 Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s.583; Eren; s.718.

(28)

İcra inkâr tazminatı tek başına bir davaya konu olamayacağı gibi, mahkemenin görevinin belirlenmesinde de esas alınamaz. Bu haliyle icra tazminatı asıl alacağa bağlı fer’i bir alacak niteliğindedir. Bu nedenle bağımsız bir davaya konu edilemez24 .

D-İCRA İNKÂR TAZMİNATININ AMACI

İcra inkâr tazminatının amacı hususunda doktrinde farklı görüşler mevcuttur.

Doktrinde, icra inkâr tazminatının, borçlunun borçlu olduğunu ve miktarını bildiği halde borcunu inkar ederek takibi uzatmasını önlemek amacıyla kabul edildiği25, belirtilmektedir.

Aksi görüşte olan yazarlar ise icra tazminatlarının gerekli olmadığını savunmaktadırlar26.

Yargıtay Ticaret Dairesi, eski tarihli bir kararında icra inkar tazminatının amacının borçlunun, borçlu olduğunu ve borcun miktarını bildiği halde borcunu inkar etmesini yani takibe itirazda bulunmasını önlemeye çalışmak olduğunu belirtmiştir27.

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi ise icra inkar tazminatının kanuna konuluş amacını; borçlu olduğu miktarı bilebilecek veya bu miktarı tayin edebilecek

24

“Davaya konu kötü niyet tazminatı, itfaya dayalı olarak yapılan borca itirazın kabulü üzerine verilmiştir. Takibe konu komisyon alacağı veya bu alacağa yapılan ödeme itirazı dava edilmemektedir. Oysa kötü niyet tazminatı, takibe konulan alacağa ve bu alacağa yöneltilen itiraza bağlı olarak verilmiştir. Asıl alacak dava konusu edilmeden, mercii kararını sırf kötü niyet tazminatı yönünden

değiştirecek biçimde dava açılması mümkün değildir” Yargıtay 11 HD 27.03.2001 tarih ve

2001/343-2488 E K sayılı kararı: Yılmaz H., s.19. 25

Kuru-İtirazın İptali, s.693; Berkin, s.423; Uyar-İtirazın İptali, s.274; Sunar, s.10; Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin/Özekes, s.118.

26

Ansay , s.62; Arar, s.140-141. 27

(29)

durumda olan borçlunun icra takibine konu olan alacağa haksız itiraz etmesini önlemek olarak tarif etmiştir28.

Kanaatimizce icra takibinin asıl amacı olan alacaklının alacağının en kısa sürede tahsilinin gerçekleşmesi için borçlunun sebepsiz itirazlarının önüne geçebilecek sonuçları olan icra inkâr tazminatı gereklidir. Çünkü hakkında icra dairelerinde takip yapılan borçlu, sebep bildirmek koşulu olmaksızın borca itiraz ederek alacaklının alacağına kavuşmasını geciktirebilmektedir. Gereksiz itirazların önlenmesi için bunun bir müeyyideye bağlanması gerekmiştir. Bu nedenle tamamen icra hukukuna özgü kuralları olan icra inkâr tazminatı bir tazminat türü olarak hukuk tatbikatımızda yerini almıştır29.

Borcunu ödemeyen borçlulara karşı cebri icrayı etkili kılmaya yönelik genel amaç taşıyan bir müeyyide türü olan icra inkâr tazminatının Kanuna konulmasının amacı; borç miktarını bilen veya bu miktarı bilebilecek durumda olan borçlunun borca itiraz etmesini önlemektir.

Bu açıklamalardan sonra icra inkâr tazminatının Kanuna konulmasının iki önemli sosyal amacının olduğu sonucuna ulaşmak mümkündür.

Birincisi, getirilen düzenleme ile tazminatın sahip olduğu caydırıcılık nedeniyle, borçluların geçerli bir sebep olmaksızın borca itiraz ederek inkar yoluna başvurmaları önlenmek istenmiştir. Bu yolla geçerli bir sebebi olmayan ve takibi sürüncemede bırakarak alacaklının alacağına ulaşmasını engellemeyi düşünen borçluların belirtilen düşüncelerinden vazgeçirilmesi amaçlanmıştır.

İkincisi ise; sebepsiz itiraz yoluna başvurarak alacağın tahsilini geciktirmek isteyen borçluyu ifaya zorlamaktır. İcra inkâr tazminatı, takip talebindeki asıl borca ilave edilen bir tazminat, eş söyleyişle takip alacağına ilave

28

Bkz: Yargıtay 19.HD 05.04.2001 tarih ve 8790/2517 E. K. sayılı kararı: YKD, 2003/5, s.756-757; Yargıtay 19. HD 30.06.2000 tarih ve 2559/5227 E. K. sayılı kararı: İKİD 2001/5, s.308.

29

(30)

bir yük getirdiğinden takip borçlusunun sebepsiz borca itiraz etmemesi hususunda manevi baskı unsuru olmaktadır. İcra inkâr tazminatının herhangi bir kusur ve zarar olmasa dahi istenebilmesi ve Kanunda icra inkâr tazminatı için öngörülen oranların yüksek olması belirtilen zorlamayı yerine getirmektedir.

(31)

§. II. İCRA İNKÂR TAZMİNATINA HÜKMEDİLMESİNİN ŞARTLARI

A-İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA VE İTİRAZIN KALDIRILMASI PROSEDÜRÜNDE

1-Borçlu Hakkında Geçerli Bir İlamsız İcra Takibi Yapılmış Olması

İcra inkâr tazminatına, ancak, para ve konusu para olan teminat alacakları için yapılan ilamsız icra takibinde hükmedilebilir. Konusu Türk parası olan ve özel hukuktan doğan tüm alacaklar, ilamsız takibe konu yapılabilir. Para alacaklarından başka, teminat alacakları için de ilamsız icra yolu ile takip yapılabilir (m. 42). İlamsız icra yolu ile takip edilen teminat alacağının konusu, bir miktar paranın gösterilmesi olabileceği gibi, taşınır veya taşınmaz bir malın rehnedilmesi yahut da borç için kefil gösterilmesi de olabilir. İcra inkâr tazminatına, konusu sadece para olan teminat alacakları için yapılan ilamsız icra takibinde hükmedilebilir30.

İcra inkar tazminatına hükmolunması açısından, ilamsız icra yolunun şekli önemli değildir. Genel haciz yolu ile yapılan takipte olduğu gibi rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan ilamsız takipte ve kambiyo senetlerine ilişkin haciz yolu ile takipte de tazminata hükmedilebilir31.

İcra inkâr tazminatı ilamsız icraya özgü bir kurum olduğu için, alacak para alacağı olsa bile, ilamlı icrada icra tazminatına hükmedilemez32.

30 Berkin, s.423;Kuru-İcra, s.202-203. 31 Kuru-İcra, s.301; Uyar-İtiraz, s.213. 32

İcra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, para alacaklarından dolayı ilamsız icra yollarından

birine (genel haciz yolu ile takip -İİK m.67 f.2, m.68 f.7, m.68a f.8-, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip -İİK m. 147, m. 150a, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip -İİK m. 170 f.3, m. 169a f.6) başvurulmuş olması gerekir. Bu nedenle ne ayın istemlerinde ne de alacak para alacağı bile olsa (ilâm

veya ilâm hükmünde bir belgeye dayanan takibe karşı borçlunun bir itirazda bulunması söz konusu olamayacağından) ilamlı (İİK m. 32) icrada icra inkâr tazminatına hükmedilemez” Yargıtay 4. HD. 12.10.1945 T.E: 3901, K: 3565 sayılı kararı: Yargıtay Kararları, Hukuk Bölümü, Ankara 1946, s. 158; “İİK’nun 33. maddesinde ilâma dayalı takiplerde icranın geri bırakılması talebinin reddi halinde, alacaklı yararına tazminat öngörülmediği gözetilerek, ‘tazminat talebinin reddine’ karar verilmesi gerekirken, borçlunun tazminatla mahkûm edilmesi doğru değilse de, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması uygun görülmüştür”

(32)

Kanunun 36. maddesine göre icranın geri bırakılması için verilen sürede tehiri icra kararının getirilmemesi veya kararın onanması halinde teminat, icra memuru tarafından başkaca işleme gerek kalmaksızın paraya çevrileceğinden teminat veren banka hakkında başlatılan ilamsız icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında icra inkar tazminatına hükmedilemez33.

İcra tazminatına hükmedilmesi, ilamsız icra takibinin geçerli olması şartına bağlıdır34. Borçlu hakkında yapılan takip, geçersiz olduğu için icra mahkemesince iptal edilmişse, artık cebrî icra prosedürü içinde icra inkar tazminatına hükmedilemez35. Mesela, ödeme emrine itiraz üzerine alacaklı, mahkemeden itirazın iptalini istemiş; ancak, bu dava açıldıktan sonra borçlunun şikayeti üzerine icra mahkemesi ödeme emrinin iptaline karar vermişse genel mahkeme borçluyu icra inkâr tazminatına mahkum edemez. Mahkeme açılan davayı bundan sonra itirazın iptali davası olarak sürdüremez. Böyle bir durumda davaya normal bir alacak davası olarak devam edilmelidir36

İlamsız icra yoluna gidilmesinin yasak olduğu hallerde icra inkâr tazminatına hükmedilemez37.

Mesela takip konusunun âmme alacağı olduğu durumlarda, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanuna göre takip yapılır. Amme alacağı için hatalı olarak icra dairesinde takip yapılmış, borçlunun itirazı üzerine takip durmuş

Yargıtay 12. HD. 27.9.1984 Tarih ve 10895/11250 E K sayılı kararı: Uyar- İçtihat, C. I, s. 564; “Sair temyiz itirazları yerinde değilse de; takip ilâma dayalı olup ‘borçlunun itirazının reddi’ halinde İİK 33.

maddesinde tazminat öngörülmediği gözetilmeden alacaklı lehine tazminata hükmedilmesi isabetsizdir.

Ne var ki, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden karar düzeltilerek onanmalıdır” Yargıtay 12. HD. 14.7.1993 T.ve 8756/12845 E K sayılı kararı: Uyar- İçtihat, C. I, s. 564. 33

Oskay/Koçak/Deynekli/Doğan, s.1088. 34

“…Bilindiği üzere, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için ortada geçerli bir icra takibinin bulunması gerekir. Somut olayda geçerli bir icra takibi bulunmadığına, açılan dava İİK’nun 6. maddesi anlamında itirazın iptali davası olmayıp, alacak davası olduğuna göre, usul ve yasaya uygun bulunan dirinme kararının onanmaması gerekir” Yargıtay HGK 10.04.2002 tarih ve 9-211/269 E K sayılı kararı: Çavdar, s.195.

35

Kuru-İcra, C.I,s.301; Uyar-İtiraz, s.213. 36

Özkan, s.182. 37

(33)

ve alacaklı itirazın iptali davası açarak borçlunun tazminata mahkûm edilmesini istemişse, mahkemenin bu dava dilekçesini görevsizlik nedeniyle reddetmesi gerekir38.

Yine Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmeden önce yürürlükte bulunan Türk Kanunu Medenisinin 165. maddesinde karı koca arasında karşılıklı olarak cebri icra yasağı düzenlemesi bulunmaktaydı. Kanunun yürürlükte bulunduğu tarihte karı koca arasında biraz önce belirtilen cebri icra yasağı kamu düzenine ilişkin olup süresiz şikayete tabi idi. Eşlerden birisinin icra takibini icra mahkemesinden iptal ettirmemiş ve bu icra takibinde borçlu eşin ödeme emrine itiraz etmesi sebebiyle, alacaklı eş itirazın iptali davası açmış ise, bu davada alacaklı eş lehine icra tazminatına hükmedilemez. Ancak Türk Medeni Kanunun39 yürürlüğe girmesinden sonra karşılıklı olarak karı-koca arasındaki cebri icra yasağı kalktığından, borçlu eşin ödeme emrine itiraz etmiş olması nedeniyle açılan itirazın iptali davasında veya itirazın kaldırılması prosedüründe kanunda öngörülen sair koşulların bulunması halinde alacaklı eş yararına icra inkâr tazminatına hükmedilecektir40.

2-Süresi İçinde Ödeme Emrine İtiraz Edilmiş Olması

Kendisi hakkında ilamsız icra takibi yapılan borçlu, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde takibe itiraz edebilir. İtirazın icra müdürlüğüne yapılması gerekir. İtiraz bizzat borçlu veya vekili tarafından yapılabilir.

Borçlu yapılan icra takibinde borcun takibe konulduğu kadar olmadığını ileri sürerek borca kısmen itirazda bulunuyorsa, itiraz ettiği miktarı açıkça göstermelidir.

İtirazın iptali davasında ve itirazın kaldırılması prosedürü içinde icra inkâr tazminatına hükmedilmesi için borçlu tarafından süresi içinde yapılmış geçerli bir

38

Yargıtay 2. HD.’nin 7.12.1961 tarih ve 7093/7601 E. K. sayılı kararı: Kuru-Usul, C.I s.674. 39

Bkz: 4721 sayılı TMK ve 4722 sayılı TMK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m.1. 40

(34)

itirazın bulunması gerekmektedir41. Ödeme emrine itirazın vekil aracılığı ile yapıldığı hallerde de icra inkâr tazminatına hükmetmek gerekir.

Süresi içinde yapılan geçerli itiraz ile icra takibi durur ( m. 66). Alacaklı takibe devamı sağlamak için ya itirazın iptali davası açar ya da icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ister. Alacaklı, ancak, geçerli olarak ödeme emrine itiraz edilmiş olan hallerde bu yollardan birine başvurabilir. Şayet borçlu süresi içinde icra takibine itiraz etmemiş veya süre geçtikten sonra itiraz ettiği için icra takibi kesinleşmiş ise, alacaklının artık itirazın iptali davası açmakta veya icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını istemekte hukukî yararı yoktur42. Gerçekten, kullanılması hak düşürücü süreye bağlı hakların, süre geçtikten sonra kullanılması hiç bir hukukî sonuç doğurmaz. Gecikmiş itiraz dışında, süresi geçtikten sonra yapılan itirazın da hukukî sonuç doğurması mümkün değildir; yedi günlük itiraz süresi hak düşürücü bir süredir.

3-Süresi İçinde İtirazın İptali İçin Mahkemeye veya İtirazın Kaldırılması İstemiyle İcra mahkemesine Başvurulmuş Olması

İcra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için itirazın alacaklıya tebliği43 (m.62/2) tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılması talebinde bulunulması (m.67/2) veya yine bu tarihten itibaren bir sene içinde itirazın iptali davasıaçılması gerekir44.

41

Yargıtay 12. HD.’nin 05.03.1990 tarih ve 9023/2056 E. K. sayılı kararı: Uyar-İtiraz s.547; Yargıtay 12. HD’nin 02.11.1989 tarih ve 4025/13205 E. K. sayılı kararı: Uyar-İtiraz s.547; Oskay/Koçak/Deynekli/Doğan, s.1088. 42

Umar, s.51;Uyar-İtiraz s.214. 43

“Maddenin eski metninde 6 aylık süre, alacaklının, itirazı öğrendiği tarihte başlardı. Bu sebeple alacaklının itirazı öğrenip öğrenmediği ayrıca bir soruşturma konusu olurdu. Maddeye (538 sayılı Kanunla birlikte) verilen yeni şekle göre, bu sürenin başlangıcı, itirazın alacaklıya muhtıra ile haber verildiği tarih olarak kabul edilmekle, objektif bir esasa bağlanmış ve tatbikatta bu yüzden çıkacak anlaşmazlıklar ve dolayısıyla soruşturmalar ve gecikmeler önlenmiş bulunmaktadır.” Akyazan, s.48. 44

Kambiyo senetlerine özgü takip yolunda icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi içinse, ödeme emrinin borçluya tebliği tarihinden itibaren beş gün içinde borçlunun itirazın kabulü istemiyle icra mahkemesine başvurması gerekmektedir.(Bkz. s. 67 vd.

(35)

Demek ki yürürlükteki Kanuna göre bir sene içinde itirazın iptali davası açma veya altı ay içinde itirazın kaldırılması talebinde bulunma süresi itirazın alacaklıya tebliğ tarihidir.

Bu düzenleme şekli, m.62/2’nin 3222 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki şeklinde yer alan ve “itiraz süresi içinde itirazın alacaklıya tebliği masrafını vermemiş olan borçlunun itirazının geçersiz olacağını” belirten hüküm nedeniyle mantıklı ve yerinde bir düzenleme idi ise de; 3222 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucu 62. maddenin 2. fıkrası tamamen değiştirilerek tebliğ masrafı verilmemiş dahi olsa, itiraz geçerli sayıldığından; artık “itirazın alacaklıya tebliği” zorunluluğunun ortadan kalktığı da bir gerçektir.

Yürürlükteki Kanunun 62. maddesinin 2. fıkrasına göre, “takibe itiraz edildiği, 59 uncu maddeye göre alacaklının yatırdığı avanstan karşılanmak suretiyle üç gün içinde bir muhtıra ile alacaklıya” tebliğ edilir. 4949 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmadan önce 62. madde de itirazın alacaklıya tebliğinin “borçlu tarafından yatırılan masraftan veya alacaklı tarafından yatırılan avanstan” karşılanacağı düzenlemesi bulunmasına karşın borçlu tarafından masraf yatırılmadan yapılan itirazın da geçerli olması sebebiyle, uygulamada borçlular tarafından bunun için herhangi bir masraf yatırılmaması sebebiyle kanunda yapılan bu değişiklik isabetli olmuştur.

Uyar, 4949 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmadan önce, icra dairelerinin, m.59/1 ve m.62/2 hükümlerinin açıklığına rağmen alacaklılardan “takip talebi” sırasında bu tebliğ giderini, (önce “tahsilat makbuzu karşılığında almak ve sonra - harcanmayan paraları (itiraz edilmeyen takiplerde) - “reddiyat makbuzu” karşılığında tekrar alacaklılara iade etmek ve “reddiyat makbuzu” ile iade edilme-yen paraları her yıl sonunda bir sonraki yıla devretmek kendilerine külfetli geldiğinden) talep etmediklerini belirtmekdeydi45.

45

(36)

Ancak 4949 sayılı Kanunun 13. maddesi ile Kanunun 62. maddesine eklenilen “İtiraz, takibi yapan icra dairesinden başka bir icra dairesine yapıldığı takdirde bu daire gereken masrafı itirazla birlikte alarak itirazı derhal yetkili icra dairesine gönderir; alınmayan masraftan memur şahsen sorumludur.

Takibe itiraz edildiği, 59 uncu maddeye göre alacaklının yatırdığı avanstan karşılanmak suretiyle üç gün içinde bir muhtıra ile alacaklıya tebliğ edilir.

Borçlu veya vekili, dava ve takip işlemlerine esas olmak üzere borçluya ait yurt içinde bir adresi itirazla birlikte bildirmek zorundadır. Adresini değiştiren borçlu yurt içinde yeni adres bildirmediği ve tebliğ memurunca yurt içinde yeni adresi tespit edilemediği takdirde, takip talebinde gösterilen adrese çıkarılacak tebligat borçlunun kendisine yapılmış sayılır” düzenlemesi karşısında Uyar tarafından daha önceden ileri sürülen görüşü savunmaya imkan yoktur. Çünkü icra takibine itiraz eden borçlu veya vekili itirazın alacaklıya tebliği için gerekli olan gideri yatırmadıkları takdirde, bu bedelden sorumlu tutulacak olan icra memuru tebliğ masrafını kendisi karşılayarak itirazı alacaklıya bildirmek zorundadır.

Uyar’a göre 4949 sayılı Kanun ile Kanun’da değişiklik yapılmadan önce; icra dairelerinin bilerek ve isteyerek ya da unutarak itirazın tebliğ giderini alacaklıdan veya borçludan almadıkları durumlarda itirazın iptali davası açma (veya itirazın kaldırılması talebinde bulunma) süresinin ne zaman işlemeye başlayacağı hususunda Kanun’da mevcut olan boşluğun içtihat yoluyla doldurulması da mümkün değildir. Bu nedenle, itirazın iptali davası açma (veya itirazın kaldırılması talebinde bulunma) süresinin itiraz tarihinden itibaren işlemeye başlayacağını kabul etmek gerektiğini savunmaktaydı46.

46

(37)

Kuru’ya göre ise alacaklı itirazın iptali (m.67) veya kaldırılması (m.68-68a) yoluna başvurabilmek için, ödeme emrine itiraz edildiğinin kendisine tebliğ edilmesini beklemek zorunda değildir. İcra dosyasından ödeme emrine itiraz edildiğini öğrenen alacaklı, m.62/2’deki üç günlük tebliğe gönderme süresi içinde dahi, icra dairesinden, itiraz edildiği kaydını içeren kendisine mahsus ödeme emri nüshasını (inkâr belgesini) isteyebilir (m.64, m.60/2, m.60/3)47. An-cak Kuru, Uyar’ın aksine itirazın iptali davası açma (veya itirazın kaldırılması talebinde bulunma) süresinin itiraz tarihinden itibaren değil itirazın alacaklıya tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı görüşündeydi48.

4949 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerden sonra Uyar tarafından yayımlanan makalede yukarıda belirtilen görüşünden vazgeçtiği görülmektedir49

4949 sayılı Kanunun 15. maddesi ile Kanunun 67. maddesinin 1. fıkrasına “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” hükmü getirildiğinden itiraz süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağı hususunda herhangi bir ihtilaf kalmamıştır. Buna göre itirazın iptali davası açmak süresi veya itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurmak süresi itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır.

Alacaklı ödeme emrine karşı borçlunun vaki itirazının kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 1 yıl içinde mahkemeye başvurarak itirazın iptali davası açmalı (m.67/1) veya 6 aylık sürede icra mahkemesinden itirazın kaldırılması talebinde (m.68/1, m.68a/1) bulunmuş olmalıdır. Belirtilen süreler hak düşürücü süreler olup 1 yıllık veya 6 aylık süre geçtikten sonra alacaklının itirazın iptali

47

Kuru İcra, C.I, s.260. 48

Kuru İcra, C.I, s.260. 49

Referanslar

Benzer Belgeler

Taşınmaz mallara ilişkin istihkak davası, taşınmazın aynına ilişkin bir dava olduğundan ve taşınmazın aynına ilişkin davalarda HMK’da kesin yetki kuralı

Đhale yapılmamış olan birinci artırmada, ihalenin bitiş saatinin gösterilmemiş olmasının, yapılan ikinci artırmanın feshini gerektirmeyeceği ile ilgili olarak

—“Hakkında genel haciz yolu ile takip yapılan ipotekli borçlunun, icra dairesi- ne itiraz etmeyerek süresiz şikayet yolu ile hakkındaki takibin -İİK 45 hükmünün bu-

Aşağıdaki işlemlerde verilmeyen sayıları uygun işlemleri yaparak bulunuz. PİRAMİT

12 kişilik bir sınıfta Muhammed pencere tarafında sondan ikinci sırada, Tarık dolapların olduğu tarafta dördüncü sırada, Meyra, Tarık' ın önünde, Sukeyna, Muhammed'

Pulmoner kapak yokluğu sendromu (PKYS) pulmoner kapak dokusunun rudimenter veya displastik oluşu, ana pulmoner arter ve proksimal dallarından biri veya her

Yandaki tabloda ikişer tane yazılmış üç basamaklı sayıları bulup farklı renklere boyayın.. ve noktalı

cümlenin asıl öznesi ile fiilimsinin öznesi farklı ise fiilimsinin öznesi ilgi ekini mutlaka taşır, cümlenin asıl öznesi ile fiilimsinin öznesi aynı ise fiilimsinin de