• Sonuç bulunamadı

DAVAYI SONUÇLANDIRAN TARAF İŞLEMLERİNİN İCRA İNKÂR TAZMİNATINA

Taraflar dava konusu üzerinde tasarrufta bulunmak suretiyle davaya son verebilirler. Tarafların davayı sonuçlandıran bu tasarruflarına, davadan feragat, davayı kabul ve sulh muameleleri dahildir. Bu bölümde davayı sonuçlandıran bu taraf muamelelerinin icra inkâr tazminatına etkisi incelenecektir.

17.11.2003 tarih ve 2002/10369 E, 2003/11592 K sayılı kararı: Uyar-İcra, s.4449. Yılmaz’a göre ise “İnkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, itirazın iptali davasının davalı borçlu aleyhine sonuçlanması gerekir. Davanın konusuz kalma kararı verildiği takdirde, dava, borçlu aleyhine sonuçlanmamış olacağından, inkâr tazminatına..” hükmolunmayacağını savunmaktadır: Bkz: Yılmaz- İcra İnkâr, s.88. Kanaatimizce davanın konusuz kaldığı her durumda alacaklı lehine icra inkâr tazminatına hükmolunmayacağını belirtmek doğru değildir. Çünkü itirazın iptali davası sırasında veya itirazın kaldırılması prosedürü devam ederken borcun ödenmesi halinde dava konusuz kalacaktır. Ancak bu halde haksız olarak itiraz ederek davanın açılmasına sebebiyet veren borçlunun icra inkâr tazminatına mahkum edilmesi gerekir. Ancak itiraz edilen ve itirazın iptali sırasında ödenen alacak likit değil ise bu halde alacaklı lehine icra inkâr tazminatına hükmetmemek gerekir.

224

Postacıoğlu-İcra, s.176; Kuru-İcra, s.260; “... İtirazın iptali davasında takip konusu alacağın sonradan ödenmesi ya da davanın açılmasından sonra takibe itirazdan vazgeçilmesi nedeniyle takibin kesinleşmesi gibi durumlarda “dava konusuz kalsa” bile, mahkemenin yargılamayı sürdürerek icra inkâr tazminatı

hakkında bir karar vermesi gerekir” Yargıtay 19. HD 21.06.2001 tarih ve 1091/4861 E K sayılı kararı:

Uyar-İcra, s.4450. 225

“... davalı borçlunun icra takibine yaptığı itirazı geri aldığını bildirmiş olduğu gözetildiğinde, davanın konusuz kaldığı, ancak icra takibine yaptığı itirazının haksızlığı dikkate alınıp, İİK’nun 67/2. maddesi uyarınca davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir” Yargıtay 19. HD 02.05.2000 tarih ve 3052/3392 E K sayılı kararı: Uyar-İcra, s.4451.

Davadan feragat, iki taraftan birinin (davacının)226 neticeî talebinden vazgeçmesidir (HUMK. m. 91). İcra ve İflâs Kanununun icra inkâr tazminatına hükmolunmasına imkân verdiği bir davayı açan alacaklı, daha sonra bu davasından feragat ederse, davaya bakan mahkemenin feragat nedeniyle davanın reddine karar vermesi gerekecektir. Bu halde davanın fer’i niteliğinde olan icra inkâr tazminatının da reddine karar verileceğinden alacaklı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir.

Davanın kabulü, iki taraftan birinin (davalının)227 diğerinin (davacının) neticei talebine muvafakat etmesidir (HUMK. m. 92)228. Davalı borçlu tarafından davanın kabul edilmesi halinde dava sona erecektir. Davalı borçlu, davayı ilk oturumda kabul etmiş olsa dahi, haksız itirazı ile davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden diğer şartların varlığı halinde icra inkâr tazminatına mahkum edilmelidir.

Davayı sonuçlandıran bir diğer taraf muamelesi sulhtur. Sulh, tarafların karşılıklı fedakârlıklarla aralarındaki dava konusu uyuşmazlığa son vermek amacıyla yapmış oldukları bir sözleşmedir229. Dava açıldıktan sonra, mahkemede yapılan sulh ile dava kendiliğinden sona erecektir. Taraflar, icra inkâr tazminatı da dahil olmak üzere, davanın tamamı üzerinde sulh olabilirler. Böyle bir durumda, mahkeme, tarafların icra inkâr tazminatı konusunda yapmış oldukları anlaşma ile bağlı olacaktır. Taraflar, uyuşmazlığın esası üzerinde sulh oldukları halde, icra inkâr tazminatından bahsetmemişlerse, bunun icra inkar tazminatları hakkında da sulh oldukları anlamına gelip gelmeyeceği hususu tartışmalıdır.

226

Feragati tarif eden HUMK. m. 91’de “iki taraftan biri” denilmekte ise de, bu ibarenin “davacı” olarak anlaşılması gerekir. Zira, davadan feragat etme yetkisi, ancak davayı açmış olan kişiye ait olabilir. Bkz: Postacıoglu-Usul, s.479; Kuru-Usul, C.II, s.2559.

227

Kabulü tarif eden HUMK. m. 92’de “iki taraftan biri” ibaresi kullanılmış ise de, bunu “davalı” olarak anlamak gerekir. Zira, davayı kabul etme yetkisi, ancak kendisine karşı dava açılmış olan kişiye ait olabilir.Bkz: Postacıoglu-Usul, s.479; Kuru-Usul, s.2624-2625.

228

Postacıoğlu-Usul, s.479; Kuru-Usul, C.II, s.2624-2625;Bilge/Önen, s.354. 229

Sunar’a göre, bu halde, mahkemenin icra inkâr tazminatını, fedakârlık derecesinde taraflar arasında taksim etmesi doğru olur. Zira, uyuşmazlığın esası sulh ile sona ermiştir; yani, taraflardan hangisinin haklı, hangisinin haksız olduğu tespit edilmemiştir. Ancak, ortada haksız bir takip veya itiraz mevcuttur ve mahkeme, yersiz iddia ve taleplerle boş yere meşgul edilmiştir. Davanın sulh ile sonuçlanması, icra inkar tazminatına hükmedilmesine engel değildir230.

Deynekli/Kısa ve Ejder Yılmaz ise sulh sözleşmesinde yer almayan icra inkâr tazminatından tarafların karşılıklı olarak feragat ettiklerinin kabulü gerektiği, bunun sulh sözleşmesinin niteliğine de uygun düşeceğini belirtmektedir231.

Yargıtay bir kararında, sulh anlaşması yapan davacının icra tazminatından vazgeçmiş olduğunu, bu durumda lehine icra inkâr tazminatı hükmedilmemesinin doğru olduğunu kabul etmiştir232.

Yargıtay, daha yeni tarihli bir kararında ise, mahkemenin sulhe ilişkin protokolü getirterek, icra inkâr tazminatına hükmedilip hükmedilmeyeceğinin tartışılması gerektiğini belirtmektedir233.

Kanaatimizce, icra inkâr tazminatına sulh sözleşmesinde yer verilmemişse, tarafların icra inkâr tazminatı hakkında da sulh olduklarının kabulü gerekir. Çünkü, icra inkâr tazminatına hükmedebilmenin şartlarından bir tanesi de, alacaklının bu konuda bir talebinin olmasıdır. Taraflar, sulh olduklarına ve sulh sözleşmesinde icra inkâr tazminatına yer vermediklerine göre, alacaklının icra inkâr tazminatı istemek yönünde bir talebi olduğundan söz edilemez. Ayrıca, böyle bir sonuç sulh sözleşmesinin niteliğine de uygun düşecektir. 230 Sunar, s.136-137. 231 Deynekli/Kısa, s.191;Yılmaz-İcra İnkâr, s.88. 232

Bkz: Yargıtay 11 HD 29.03.1988 tarih ve 7381/11794 E K sayılı kararı: Deynekli/Kısa, s.649. 233

D- YÜKSEK ENFLASYON KOŞULLARININ İCRA İNKÂR