• Sonuç bulunamadı

Öğrenci, öğretmen ve idarecilerin görüşlerine göre iç göçün yaşandığı bölgelerdeki ilköğretim okullarında eğitim öğretim sürecinde karşılaşılan sorunlar: Esenyurt örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Öğrenci, öğretmen ve idarecilerin görüşlerine göre iç göçün yaşandığı bölgelerdeki ilköğretim okullarında eğitim öğretim sürecinde karşılaşılan sorunlar: Esenyurt örneği"

Copied!
150
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI

EĞİTİM PROGRAMLARI VE ÖĞRETİMİ BİLİM DALI (EĞİTİMİN SOSYAL VE TARİHİ TEMELLERİ)

İDARECİ, ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLERİN GÖRÜŞLERİNE GÖRE İÇ GÖÇÜN YAŞANDIĞI BÖLGELERDEKİ İLKÖĞRETİM OKULLARINDA EĞİTİM

ÖĞRETİM SÜRECİNDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR ( ESENYURT ÖRNEĞİ )

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

Esra ALTINTAŞ

Ankara Haziran, 2012

(2)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI

EĞİTİM PROGRAMLARI VE ÖĞRETİMİ BİLİM DALI (EĞİTİMİN SOSYAL VE TARİHİ TEMELLERİ)

İDARECİ, ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLERİN GÖRÜŞLERİNE GÖRE İÇ GÖÇÜN YAŞANDIĞI BÖLGELERDEKİ İLKÖĞRETİM OKULLARINDA EĞİTİM

ÖĞRETİM SÜRECİNDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR ( ESENYURT ÖRNEĞİ )

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Esra ALTINTAŞ

Danışman: Prof. Dr. Yücel GELİŞLİ

Ankara Haziran, 2012

(3)

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI

Esra ALTINTAŞ ` ın idareci, öğretmen ve öğrencilerin görüşlerine göre iç göçün yaşandığı bölgelerdeki ilköğretim okullarında eğitim öğretim sürecinde karşılaşılan sorunlar ( esenyurtörneği ) başlıklı tezi 28.06.2012 tarihinde, jürimiz tarafından Eğitim Programları ve Öğretim Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Üye (Tez Danışmanı): Prof. Dr. Yücel GELİŞLİ ...

Üye: Prof. Dr. Çağatay ÖZDEMİR ...

(4)

ÖN SÖZ

Göç, toplumların sosyal, ekonomik, politik v.b yönlerden etkileyen çok yönlü bir olaydır. Özellikle Türkiye’de göç önlenemeyen insanların hayatını hızla değiştiren bir olgudur. Göçe sebep olan birçok faktör bulunmaktadır.

Ülkemizde özellikle birkaç kentte aşırı nüfus yığılması gözlenmektedir. Bu kentlerin başında İstanbul gelmektedir. İstanbul’un en çok göç alan ilçelerinden biri de Esenyurt’tur. Esenyurt’ta göçün beraberinde getirdiği sorunlardan biriside eğitim sorunlarıdır.

Yapılan bu araştırma ile öğrenci, öğretmen ve idareci görüşlerine göre yoğun göç alan bölgelerdeki ilköğretim okullarında eğitim öğretim sürecinde karşılaşılan sorunlar belirlenerek bu sorunlara dikkat çekilmeye ve çözüm üretilmeye çalışılmıştır.

Araştırmamın tüm aşamalarında beni sabırla dinleyen, yönlendiren ve destekleyen değerli hocam, danışmanım; Prof. Dr. Yücel GELİŞLİ’ye gösterdiği ilgi ve yardımları için sonsuz teşekkür eder, saygılarımı sunarım.

Lisansüstü eğitimim boyunca benden emeklerini esirgemeyen hocalarım; Prof. Dr. Çağatay ÖZDEMİR’e, Prof. Dr. Tayyip DUMAN’a ve Prof. Dr. Ülker AKKUTAY’a teşekkür ederim.

Ayrıca Lisansüstü eğitimimin ilk gününden tezim bitene kadar çalışmalarımın tümünde beni yüreklendiren ve araştırmamın her aşamasında beni destekleyen aileme teşekkürü bir borç bilirim.

Esra ALTINTAŞ Ankara, 2012

(5)

ÖZET

İDARECİ, ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLERİN GÖRÜŞLERİNE GÖRE İÇ GÖÇÜN YAŞANDIĞI BÖLGELERDEKİ İLKÖĞRETİM OKULLARINDA EĞİTİM ÖĞRETİM SÜRECİNDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR ( ESENYURT ÖRNEĞİ )

ALTINTAŞ, Esra

Yüksek lisans, Eğitimin Sosyal ve Tarihi Temelleri Bilim Dalı Tez Danışmanı: Prof. Dr. Yücel GELİŞLİ

Haziran – 2012, 142 Sayfa

Bu araştırmanın genel amacı; idareci, öğretmen ve öğrencilerin görüşlerine göre iç göçün yaşandığı bölgelerdeki ilköğretim okullarında eğitim-öğretim sürecinde karşılaşılan sorunları belirlemektir (Esenyurt Örneği). Ülkemizde yoğun göç alan şehirlerin başınsa İstanbul gelmektedir. İstanbul’un geçtiğimiz yıl en çok göç alan ilçelerinden olan Esenyurt’ta yapılan bu araştırmanın gerçekçi sonuçlar çıkaracağı düşünülmüştür.

Araştırmaya veri toplamak amacıyla; beşli likert tipinde anket geliştirilmiştir. Anket soruları idareci, öğretmen ve öğrencilerin eğitim sorunlarına ilişkin görüşlerini belirlemek amacıyla eş değer formda hazırlanmıştır. Hazırlanan anketler için uzman görüşleri alınmıştır. Araştırma ön uygulama ve asıl uygulama olmak üzere iki basamakta gerçekleştirilmiştir. Anketin ön uygulaması İstanbul ilinin göç alan bölgelerindeki ilköğretim okullarında yapılmıştır. Asıl uygulama İstanbul ili Esenyurt ilçesinde tesadüfi örnekleme yöntemi ile seçilen 5 ilköğretim okulunda yapılmıştır. Öğrenci, öğretmen ve idarecilere uygulanan anketler ile elde edilen veriler uygun istatistiksel yöntemler kullanılarak tablolar haline getirilmiş ve yorumlanmıştır.

Araştırmanın sonuçlarına göre göç alan bölgelerdeki ilköğretim okullarının sınıf mevcutları hızla artmaktadır. Bu durum derslerin işlenişini de aksatmaktadır. Göç eden ailelerin maddi sıkıntılar yaşamasından dolayı öğrenciler çalışmak zorunda kalmaktadır. Çalışan çocukların okula devamsızlıkları artmakta ve okul başarıları düşmektedir. Göç alan bölgelerdeki en önemli sorunlardan biriside iletişim sorunlarıdır. Ayrıca okul içi çeteleşme ve öğrenciler arasındaki madde bağımlılığı önemli disiplin sorunları olarak ortaya çıkmaktadır. Öğrencilerin okul içinde ve dışında sosyal aktivitelere katılmakta istekli oluşları ise iyi bir sonuçtur.

Araştırma sonuçlarında öğrenci, öğretmen ve idarecilerin görüşleri arasında farklılıklar olduğu, bu farklılığın öğrencilerde anlamlı derecede yüksek olduğu

(6)

görülmektedir. Araştırmaya katılanların cinsiyetlerine göre ve öğretmen ile idarecilerin branşlarına göre görüşlerinde anlamlı bir fark olup olmadığı da incelenmiştir. Öğretmenlerin görüşleri arasında branşlara göre anlamlı farklar bulunmuştur. Bu sonuçlar doğrultusunda Esenyurt ilçesindeki ilköğretim okullarında eğitim öğretim sürecinde karşılaşılan sorunların çözümüne yönelik önerilerde bulunulmuştur.

(7)

ABSTRACT

PROBLEMS ENCOUNTERED IN EDUCATION PROCESS IN THE ELEMENTARY SCHOOLS IN THE REGIONS WHERE INTERNAL MIGRATION ARE EXPERIENCED ACCORDING TO THE OPINIONS OF ADMINISTRATORS,

TEACHERS AND STUDENTS (EXAMPLE OF ESENYURT)

ALTINTAS, Esra

Master of Arts, Department of the Social and Historical Foundations of Education Thesis Advisor: Prof. Dr. Yucel GELISLI

June – 2012, Number of Pages: 142

The general purpose of this research is to determine the problems encountered in education process in the elementary schools in the regions where internal migration are experienced according to the opinions of administrators, teachers and students (example of Esenyurt). Istanbul is the leading migration-receiving city in our country. It has been thought that this research, performed in Esenyurt which is the most immigrant-receiving districts of Istanbul in the last year, can draw realistic conclusions.

By the purpose of collecting data for the research, a five-point likert-type survey has been developed. The survey questions have been prepared in equivalent form by the reason of determining the opinions of the administrators, teachers and students in respect to the educational problems. Expert opinions have been taken for the surveys prepared. The research has been performed in two phases as pre-application and principal application. The pre-application of the survey has been performed at the elementary schools in the immigrant-receiving regions of İstanbul. The principal application has been performed at the 5 elementary schools which are chosen with random-sampling method in Esenyurt District of Istanbul. Data that have been obtained through the surveys applied to students, teachers and administrators, has been tabularized using the appropriate statistical methods and then interpreted.

According to the conclusions of the research, the classroom sizes of the elementary schools in the immigrant-receiving regions are being increased fast. This situation is also hindering the teaching the lessons. Because of the immigrant families are encountered financial difficulties so the students have to work. Absenteeism of the working children at the school is being increased and their successes in school are being decreased. One of the most important problems in the immigrant-receiving regions is the communication problem. Also, getting ganged in school and drug addiction are

(8)

occurring as important disciplinary issues. But being disposed of the students to participate in the activities in and out the school is a good result.

In the results of the research, it is seen that there are differences between the opinions of the students, teachers and administrators and these differences are significantly big in students. It has been also examined that whether there is a significant difference in the opinions according to genders of the participants of the research and according to the branches of the teachers and administrators. In accordance with these results, it has been made suggestions for the solution of the problems encountered in the education process in the elementary schools at Esenyurt District.

(9)

İÇİNDEKİLER

Sayfa

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI ... i

ÖN SÖZ ... ii ÖZET ... iii ABSTRACT ... iv İÇİNDEKİLER ... 1 TABLOLAR LİSTESİ ... 4 GRAFİKLER LİSTESİ ... 7 KISALTMALAR ... 8 BÖLÜM 1 1. GİRİŞ ... 9 1.1.Problem Durumu ... 9 1.2.Amaç ... 11 1.3.Önem ... 12 1.4.Varsayımlar ... 13 1.5.Sınırlılıklar ... 13 1.6.Tanımlar ... 13 BÖLÜM 2 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 14 2.1.Göç ... 14 2.1.1. Göçün Tanımı ... 14 2.1.2. Göçün Çeşitleri ... 15 2.1.3. Göçün Nedenleri ... 18 2.1.4. Göçün Sonuçları ... 20 2.1.5. Kent ve Kentleşme ... 22 2.1.6. Kentlileşme ... 24 2.1.7. Gecekondulaşma ... 25 2.2.Türkiye ve Göç ... 27 2.2.1. Türkiye’deki Göçün Tarihçesi ... 28 2.2.2. İstanbul’a Göç ... 30 2.2.3. Esenyurt ve Göç ... 31 2.2.3.1.Esenyurt’un Tarihi ... 31

2.2.3.2.Esenyurt’ta Demografik Yapı ... 32

2.2.3.3.Esenyurt’ta Eğitim Durumu ... 33

(10)

2.3.1. Eğitim ve Öğretim ... 38 2.3.1.1.Fiziksel Şartlar ... 38 2.3.1.2.İletişim ... 40 2.3.1.3.Sosyo-Ekonomik Durum ... 40 2.3.1.4.Disiplin ... 42 BÖLÜM 3 3. İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ... 44 BÖLÜM 4 4. YÖNTEM ... 50 4.1.Araştırmanın Modeli ... 50 4.2.Evren ve Örneklem ... 50 4.3.Verilerin Toplanması ... 50 4.4.Verilerin Analizi ... 51 BÖLÜM 5 5. BULGULAR ve YORUM ... 56

5.1.Araştırmaya Katılanların Demografik Özelliklerine İlişkin Bulgular ... 56

5.1.1. İdarecilerin Demografik Özelliklerine Göre Dağılımları ... 56

5.1.2. Öğretmenlerin Demografik Özelliklerine Göre Dağılımları ... 61

5.1.3. Öğrencilerin Demografik Özelliklerine Göre Dağılımları ... 67

5.2.Birinci Alt Probleme İlişkin Bulgular (İdarecilere Göre Eğitim-Öğretim Sorunlarına İlişkin Bulgular) ... 72

5.2.1. İdarecilerin İletişim Sorunlarına İlişkin Görüşleri ... 72

5.2.2. İdarecilerin Disiplin Sorunlarına İlişkin Görüşleri ... 74

5.2.3. İdarecilerin Fiziki Sorunlara İlişkin Görüşleri ... 78

5.2.4. İdarecilerin Sosyo Ekonomik Sorunlara İlişkin Görüşleri ... 80

5.3.İkinci Alt Probleme İlişkin Bulgular (Öğretmenlere Göre Eğitim-Öğretim Sorunlarına İlişkin Bulgular) ... 83

5.3.1. Öğretmenlerin İletişim Sorunlarına İlişkin Görüşleri ... 83

5.3.2. Öğretmenlerin Disiplin Sorunlarına İlişkin Görüşleri ... 85

5.3.3. Öğretmenlerin Fiziki Sorunlara İlişkin Görüşleri ... 89

5.3.4. Öğretmenlerin Sosyo Ekonomik Sorunlara İlişkin Görüşleri ... 91

5.4.Üçüncü Alt Probleme İlişkin Bulgular (Öğrencilere Göre Eğitim-Öğretim Sorunlarına İlişkin Bulgular) ... 94

5.4.1. Öğrencilerin İletişim Sorunlarına İlişkin Görüşleri ... 94

5.4.2. Öğrencilerin Disiplin Sorunlarına İlişkin Görüşleri ... 97

5.4.3. Öğrencilerin Fiziki Sorunlara İlişkin Görüşleri ... 101

5.4.4. Öğrencilerin Sosyo Ekonomik Sorunlara İlişkin Görüşleri ... 103

5.5.Dördüncü Alt Probleme İlişkin Bulgular ( Öğrencilerin, Öğretmenlerin ve İdarecilerin Görüşlerinin Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular) ... 105

5.6.Beşinci Alt Probleme İlişkin Bulgular ( Öğrencilerin, Öğretmenlerin ve İdarecilerin Cinsiyetlerine Göre Görüşlerinin Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular) ... 109

(11)

5.7.Altıncı Alt Probleme İlişkin Bulgular ( Öğretmenlerin ve İdarecilerin

Branşlarına Göre Görüşlerinin Karşılaştırılmasına İlişkin Bulgular) ... 115

BÖLÜM 6 6. SONUÇ ve ÖNERİLER ... 119 6.1.Sonuç ... 119 6.2.Öneriler ... 127 KAYNAKÇA ... 130 EKLER ... 136

(12)

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa No

Tablo 1: İstanbul İli Esenyurt İlçesinde Bulunan İlköğretim Okulları ... 34

Tablo 2: İdarecilerin Cinsiyetlerine Göre Normallik Analiz Sonuçları ... 52

Tablo 3: İdarecilerin Branşlarına Göre Normallik Analiz Sonuçları ... 52

Tablo 4: Öğretmenlerin Cinsiyetlerine Göre Normallik Analiz Sonuçları ... 53

Tablo 5: Öğretmenlerin Branşlarına Göre Normallik Analiz Sonuçları ... 53

Tablo 6: Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Normallik Analiz Sonuçları ... 54

Tablo7: Öğrenci, Öğretmen ve İdarecilerin Görüşlerinin Karşılaştırıldığı Durumlardaki Normallik Analiz Sonuçları ... 55

Tablo 8:İdarecilerin Cinsiyet Dağılımı ... 56

Tablo 9:İdarecilerin Branşlarına Göre Dağılımı ... 57

Tablo 10:İdarecilerin Genel Branşlarına Göre Dağılımı ... 57

Tablo 11: İdarecilerin “Bu okul ilk görev yeriniz mi?” Sorusuna Verilen Cevapların Dağılımı ... 58

Tablo 12: İdarecilerin “Bu okulda çalışmak sizi mutlu ediyor mu?” Sorusuna Verilen Cevapların Dağılımı ... 59

Tablo 13: İdarecilerin Yaşlarına Dağılımı ... 59

Tablo 14:İdarecilerin Görev Sürelerinin Dağılımı ... 60

Tablo 15: İdarecilerin Kıdemlerine Göre Dağılımı ... 61

Tablo 16: Öğretmenlerin Cinsiyet Dağılımı... 61

Tablo 17: Öğretmenlerin Branşlarına Göre Dağılımı ... 62

Tablo 18: Öğretmenlerin Genel Branşlarına Göre Dağılımı ... 63

Tablo 19: Öğretmenlerin “Bu okul ilk görev yeriniz mi?” Sorusuna Verilen Cevapların Dağılımı... 64

(13)

Tablo 20:Öğretmenlerin “Bu okulda çalışmak sizi mutlu ediyor mu?” Sorusuna

Verilen Cevapların Dağılımı... 64

Tablo 21: Öğretmenlerin Yaşlarına Göre Dağılımı ... 65

Tablo 22: Öğretmenlerin Kıdemlerine Göre Dağılımı... 66

Tablo 23: Öğrencilerin Cinsiyet Dağılımı ... 67

Tablo 24: Öğrencilerin Ailelerinin Gelir Durumlarının Dağılımı ... 68

Tablo 25: Öğrencilerin Oturdukları Evlerin Sahiplik Durumlarının Dağılımı ... 69

Tablo 26: Öğrencilerin Oturdukları Ev Tipi Dağılımı ... 69

Tablo 27: Öğrencilerin Kardeş Sayılarının Dağılımı ... 70

Tablo 28: Sınıf Mevcutlarının Dağılımı ... 71

Tablo 29: İdarecilerin Eğitim-Öğretim Sürecinde Karşılaştıkları İletişim Sorunlarına İlişkin Görüşlerinin Dağılımı ... 72

Tablo 30: İdarecilerin Eğitim-Öğretim Sürecinde Karşılaştıkları Disiplin Sorunlarına İlişkin Görüşlerinin Dağılımı ... 75

Tablo 31: İdarecilerin Eğitim-Öğretim Sürecinde Karşılaştıkları Fiziki Sorunlarına İlişkin Görüşlerinin Dağılımı ... 78

Tablo 32: İdarecilerin Eğitim-Öğretim Sürecinde Karşılaştıkları Sosyo Ekonomik Sorunlarına İlişkin Görüşlerinin Dağılımı ... 81

Tablo 33: Öğretmenlerin Eğitim-Öğretim Sürecinde Karşılaştıkları İletişim Sorunlarına İlişkin Görüşlerinin Dağılımı ... 83

Tablo 34: Öğretmenlerin Eğitim-Öğretim Sürecinde Karşılaştıkları Disiplin Sorunlarına İlişkin Görüşlerinin Dağılımı ... 85

Tablo 35: Öğretmenlerin Eğitim-Öğretim Sürecinde Karşılaştıkları Fiziki Sorunlarına İlişkin Görüşlerinin Dağılımı ... 89

Tablo 36: Öğretmenlerin Eğitim-Öğretim Sürecinde Karşılaştıkları Sosyo Ekonomik Sorunlarına İlişkin Görüşlerinin Dağılımı ... 91

Tablo 37: Öğrencilerin Eğitim-Öğretim Sürecinde Karşılaştıkları İletişim Sorunlarına İlişkin Görüşlerinin Dağılımı ... 94

Tablo 38: Öğrencilerin Eğitim-Öğretim Sürecinde Karşılaştıkları Disiplin Sorunlarına İlişkin Görüşlerinin Dağılımı ... 97

(14)

Tablo 39: Öğrencilerin Eğitim-Öğretim Sürecinde Karşılaştıkları Fiziki Sorunlarına

İlişkin Görüşlerinin Dağılımı ... 101

Tablo 40: Öğrencilerin Eğitim-Öğretim Sürecinde Karşılaştıkları Sosyo Ekonomik Sorunlarına İlişkin Görüşlerinin Dağılımı ... 103

Tablo 41: Öğrenci, Öğretmen ve İdarecilerin Eğitim Öğretim Sürecin Karşılaşılan Sorunlara İlişkin Görüşlerinin Karşılaştırılması ... 106

Tablo 42: İkili Karşılaştırmalar Amacıyla Bonferroni Düzeltmeli Mann Whitney U Testi (İletişim) ... 106

Tablo 43: İkili Karşılaştırmalar Amacıyla Bonferroni Düzeltmeli Mann Whitney U Testi (Disiplin) ... 107

Tablo44: İkili Karşılaştırmalar Amacıyla Bonferroni Düzeltmeli Mann Whitney U Testi (Fiziki) ... 108

Tablo 45: İkili Karşılaştırmalar Amacıyla Bonferroni Düzeltmeli Mann Whitney U Testi ( Sosyo Ekonomik) ... 109

Tablo 46: İdarecilerin Cinsiyetine Göre Görüşlerinin Dağılımları - I ... 109

Tablo 47: İdarecilerin Cinsiyetine Göre Görüşlerinin Dağılımları-II... 111

Tablo 48: Öğretmenlerin Cinsiyetine Göre Görüşlerinin Dağılımları ... 111

Tablo 49: Öğrencilerin Cinsiyetine Göre Görüşlerinin Dağılımları ... 113

Tablo 50: İdarecilerin Branşlarına Göre Görüşlerinin Dağılımları-I ... 115

Tablo 51: İdarecilerin Branşlarına Göre Görüşlerinin Dağılımları-II ... 116

(15)

GRAFİKLER LİSTESİ

Sayfa

Grafik 1: İdarecilerin Cinsiyet Dağılımı ... 56

Grafik 2: İdarecilerin Branş Dağılımı ... 57

Grafik 3: İdarecilerin "Bu Okul İlk Görev Yeriniz Mi?" Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı... 58

Grafik 4: İdarecilerin "Bu Okulda Çalışmak Sizi Mutlu Ediyor Mu?" Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 59

Grafik 5: Öğretmenlerin Cinsiyet Dağılımı ... 62

Grafik 6: Öğretmenlerin Branş Dağılımı ... 63

Grafik 7: Öğretmenlerin "Bu Okul İlk Görev Yeriniz Mi?" Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı... 64

Grafik 8: Öğretmenlerin "Bu Okulda Çalışmak Sizi Mutlu Ediyor Mu?" Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı... 65

Grafik 9: Öğrencilerin Cinsiyet Dağılımı ... 68

Grafik 10: Öğrencilerin Aile Gelir Durumu Dağılımı ... 68

Grafik 11: Öğrencilerin Oturdukları Ev Dağılımı ... 69

(16)

KISALTMALAR LİSTESİ

İ.Ö.O: İlköğretim Okulu

(17)

BÖLÜM 1

1. GİRİŞ

Tezin bu bölümünde; ilgili literatür özetlenerek tez konusu olarak ele alınan problemin ne olduğuna, araştırmanın amacına, araştırmanın önemine, sınırlılıklarına, araştırmaya başlarken yapılan varsayımlara ve tezde geçen tanımların hangi anlamlarda kullanıldığına ilişkin bilgilere yer verilmiştir.

1.1. Problem Durumu

Göçü farklı şekillerde tanımlamak mümkündür. Taylan (1979) göçü, “dini, iktisadi, sosyal ve diğer sebeplerle insan topluluklarının bir yerden bir başka yere gitmesidir. Ferdi sebep ve maksatlarla yer değiştirmeye ve bu esnada nakledilen eşyaların hepsine de göç denmektedir.”(s.21) olarak tanımlamaktadır.

Göçün oluşmasında rol oynayan, nüfus hareketini sağlayan faktörler açısından probleme baktığımızda göçleri genel olarak iki grupta toplamak mümkün olabilir.(Akkayan, 1979: 22) Bu gruplar; zorunlu ve serbest göçlerdir. Serbest göç; kişilerin daha iyi şartlarda yaşamlarını sürdürebilmek arzusuyla istedikleri yere serbest bir şekilde yerleşmesidir. Zorunlu göç ise sosyal, güvenlik v.b olaylardan dolayı kişilerin isteği dışında göç etmek zorunda kalmalarıdır.

Bir diğer göç sınıflaması da nüfus hareketlerinin yöneldiği sahasal alanlar itibariyle klasikleşmiş göç tasnifidir. (Akkayan, 1979: 23) Bu tasnife göre göçler; dış göç ve iç göç olmak üzere ikiye ayrılır.

Dış göç; Bir ülkenin milli sınırları dışında yer alan göçlerdir. İç göç ise bir ülkenin milli sınırları içinde yer alan göçlerdir. Bu yer değiştirme hareketi sırasında ülke nüfusunda herhangi bir değişme söz konusu değildir. Genellikle iç göçlere bağlı olarak kent nüfusları artarken, kırsal nüfus azalmaktadır. İç göçler; kırsal alandan kırsal alana, kırsal alandan kentlere, kentlerden kentlere, kentlerden kırsal alana doğru olmaktadır. İç göçlerin en fazla görüleni kırsal alanlardan kentlere doğru olanıdır.

Kırsal alanlardan büyükşehirlere yapılan göçlerin birçok nedeni vardır. Bunlar; hızlı nüfus artışı, tarım alanlarının miras yoluyla küçülmesi, kan davaları, terör, iklim ve yer

(18)

şekillerinin olumsuz etkileri, sağlık ve eğitim hizmetlerinin yetersizliği, iş imkânlarının sınırlı olmasıdır.

Bu nedenlerden dolayı, sanayi ve ticaret merkezlerini oluşturan büyükşehirler ve bölgeler de sürekli nüfus alırken diğerleri hızla nüfus kaybetmektedir. Bu süreçte ortaya birçok sorun çıkmaktadır.

Türkiye’de kırdan kente göçün doğurduğu yığınlaşma sürecini yaşayan göçenler kent çevresini hızla saran gecekondu kuşağında oturmakta; bir taraftan kır özelliklerini kente taşımaya çalışan öte taraftan kent özelliklerine uyum sağlamak zorunda kalan kırla kent arasında sıkışmış, yaşamlarında zaman zaman kente tepkiyi zaman zaman da kıra özlemi sergileyen yeni bir alt kültür oluşturmuşlardır (Gökçe, 2007:s 120).

Birçok gelişmekte olan ülkede olduğu gibi göç Türkiye’nin de başlıca sorunları arasında yer almaktadır. Bunun temeli ise köy yaşamında makineleşmeye geçilmesi ve sanayileşmenin ülkede daha fazla değer kazanmasıdır. Ayrıca sağlık koşullarının köylerde yeterli düzeyde olmaması insanları şehre sürüklemiştir. Eğitim şartlarının yetersizliği de göçün başlıca etkenleri arasında yer almaktadır.

Göçün beraberin getirdiği bu ve bunun gibi sorunlardan en önemlilerinde birisi de eğitim alanında karşılaşılan sorunlardır. Bu sorunların başında özellikle ilköğretim işleyişinin bozulması, yetersizleşmesi ve yaygınlaştırılmaması gelmektedir.

Kırsal alanlardan büyükşehirlere yapılan göç sonucunda okulların kapasitesinin yetersizleşmesi durumu ortaya çıkmakta ve bu değişik problemlerinde ilk aşamasını oluşturmaktadır. Sınıf mevcutlarının kalabalık olması, fiziksel kapasitenin yetersiz kalması mevcut araç-gereçlerin kullanımını zorlaştırmaktadır. Sınıflarda aynı sırada oturan öğrenci sayısı artmakta ayrıca öğretmenlerin öğrencilere ayırdığı süre azalmaktadır.

Her kademede fizikî alt yapı, derslik, donanım, öğretmen açığı şeklinde kendini göstermektedir. Buna bir de hızlı nüfus artışı eklendiğinde, öğretim alanındaki yatırımlar AB standartlarına yetişmemizi zora sokmaktadır. Fizikî yetersizlik, kalabalık sınıflar, ikili öğretim, öğretmen ve öğretim elemanı yetersizliği ve dengesiz dağılım, eğitim ve öğretim alanında çözülmesi gereken problemler olarak görülmektedir (Birinci, 2003: 1).

(19)

Bu durumlardan dolayı göç olgusu sadece göç eden bireylerle sınırlı kalmaz. Göç edilen büyükşehirleri ve orada yaşayan diğer bireyleri yani toplumun genelini etkiler. Eğitimde etkilenen bu alanların başında yer alır.

Türkiye istatistik kurumunun verilerine göre en fazla göç alan büyükşehir İstanbul’dur. Dolayısı ile ülkede 5 kişiden birinin yaşadığı megakent İstanbul’un nüfusunun artmasında göç olgusunun payı büyüktür. İstanbul geçen yıl nüfusunu 340 bin 527 kişi artırmış ve nüfusu 13 milyon 255 bin 685 kişiye ulaşmıştır. En çok göçü ise Esenyurt almıştır. TÜİK verilerine göre Esenyurt bir yılda 42 bin 882 kişiyi çekerek İstanbul’un en fazla göç alan ilçesi olmuştur. İlçenin nüfusu 403 bin 895 iken 446 bin 777’e çıkmıştır.

Türkiye’nin en çok göç alan büyükşehri İstanbul, İstanbul’un da en çok göç alan ilçesi Esenyurt olduğundan burada göçün beraberinde getirdiği avantaj ve dezavantajlar görülebilir.

Bu araştırmada da iç göçün yaşandığı bölgelerdeki ilköğretim okullarında eğitim-öğretim sürecinde karşılaşılan sorunların etkisi belirleneceği için İstanbul’un Esenyurt ilçesindeki ilköğretim okullarını ele almak gerçekçi sonuçlar ortaya çıkaracaktır.

Bu araştırmada; idareci, öğretmen ve öğrencilerin görüşlerine göre iç göçün yaşandığı bölgelerdeki ilköğretim okullarında eğitim-öğretim sürecinde karşılaşılan sorunlar belirlenecektir.

1.2. Amaç

Bu araştırmanın genel amacı; idareci, öğretmen ve öğrencilerin görüşlerine göre iç göçün yaşandığı bölgelerdeki ilköğretim okullarında eğitim-öğretim sürecinde karşılaşılan sorunları belirlemektir (Esenyurt Örneği). Bu genel amaç çerçevesinde aşağıdaki sorulara cevap aranacaktır.

1) İdarecilerin görüşlerine göre iç göçün yaşandığı bölgelerdeki ilköğretim okullarında eğitim-öğretim sürecinde karşılaşılan;

a) İletişim sorunları nelerdir? b) Disiplin sorunları nelerdir? c) Fiziki sorunlar nelerdir?

(20)

2) Öğretmen görüşlerine göre iç göçün yaşandığı bölgelerdeki ilköğretim okullarında eğitim-öğretim sürecinde karşılaşılan;

a) İletişim sorunları nelerdir? b) Disiplin sorunları nelerdir? c) Fiziki sorunlar nelerdir?

d) Sosyo-ekonomik düzeylerinin yarattığı sorunlar nelerdir?

3) Öğrenci görüşlerine göre iç göçün yaşandığı bölgelerdeki ilköğretim okullarında eğitim-öğretim sürecinde karşılaşılan;

a) İletişim sorunları nelerdir? b) Disiplin sorunları nelerdir? c)Fiziki sorunlar nelerdir?

d)Sosyo-ekonomik düzeylerinin yarattığı sorunlar nelerdir?

4) İç göçün yaşandığı bölgelerdeki ilköğretim okullarında eğitim-öğretim sürecinde karşılaşılan sorunlara ilişkin öğrencilerin, öğretmenlerin ve idarecilerin görüşleri arasında anlamlı bir fark var mıdır?

5) İç göçün yaşandığı bölgelerdeki ilköğretim okullarında eğitim-öğretim sürecinde karşılaşılan sorunlara ilişkin öğrencilerin, öğretmenlerin ve idarecilerin cinsiyetlerine göre görüşlerinde anlamlı bir fark var mıdır?

6) İç göçün yaşandığı bölgelerdeki ilköğretim okullarında eğitim-öğretim sürecinde karşılaşılan sorunlara ilişkin öğretmenlerin ve idarecilerin branşlarına göre görüşlerinde anlamlı bir fark var mıdır?

1.3. Önem

Göç; dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer nedenlerden dolayı insanların hayatlarının tamamını ya da bir bölümü başka bir yerde geçirmek için yaptığı coğrafi yer değiştirmedir.

Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’deki başlıca sorunlardan biri göçtür. Göç; sağlık koşulları, eğitim sorunları ve ekonomik sıkıntılar gibi birçok nedenden dolayı meydana gelmektedir. İnsanlarda karşılaştıkları bu sorunlarını çözmek amacıyla göç ederler. Ancak kişiler sorunlarını çözmek umuduyla geldikleri büyükşehirlerde de alışık olmadıkları yaşam biçimleriyle karşılaşabilirler.

Bu durumlardan dolayı göç olgusu sadece göç eden bireylerle sınırlı kalmaz. Göç edilen büyükşehirleri ve orada yaşayan diğer bireyleri yani toplumun genelini etkiler. Bu etkileri; farklı kültürlerin kaynaşması, farklı insanların birbirini iyi yönde etkileyerek

(21)

bir arada yaşaması gibi olumlu sonuçların yanı sıra; plansız nüfus artışı, çarpık kentleşme gibi olumsuz sonuçlara da neden olur. Bu ve bunlar gibi birçok olumlu ve olumsuz sonucuyla birçok alanı etkiler.

Göç olgusunun etkilediği alanlar arasında eğitimde bulunmaktadır. Bu araştırmanın genel amacı, iç göçün yaşandığı ilköğretim okullarında eğitim-öğretim sürecinde karşılaşılan sorunları belirlemektir.

Araştırma büyükşehirlere yapılan göçün ilköğretim okullarındaki eğitim-öğretim sürecini nasıl etkilediğine dikkat çekmesinden dolayı önem kazanmaktadır.

1.4. Varsayımlar

1) Araştırma için seçilen örneklemin evreni temsil edebileceği varsayılmıştır. 2) Araştırmada veri toplamak için geliştirilen anketin, araştırmanın amacına

ulaşmak için yeterli olduğu varsayılmıştır.

3) Araştırmaya katılan bireylerin soruları samimi ve içten cevapladığı ve bu görüşlerin gerçek düşüncelerini yansıttığı varsayılmıştır.

4) Araştırmada kullanılan istatistiksel analiz tekniklerinin, araştırmanın problem ve alt problemlerine uygun olduğu varsayılmıştır.

1.5. Sınırlılıklar

1) Araştırma, İstanbul ili Esenyurt ilçesi ile sınırlıdır. 2) Araştırma, anket ile elde edilen verilerle sınırlıdır.

3) Araştırma, 2011-2012 eğitim- öğretim yılında Esenyurt’ta görev yapan öğretmen, idareci ve öğrenci görüşleri ile sınırlıdır.

1.6. Tanımlar

Göç: Kişinin yeni koşullara daha iyi uyum sağlayabilmek amacıyla ya da doğal,

ekonomik, siyasal v.b. zorunluluklar sonucunda, yaşadığı toplumu değiştirmesi olayına verilen genel addır(Ana Britanica, 1986:571).

Kent: Yerleşim yeri, şehir (Kentbilim Terimleri Sözlüğü). Kentleşme: Organize edilmiş sosyal hayata geçiş.

(22)

BÖLÜM 2 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Göç

2.1.1 Göçün Tanımı

Göçü farklı şekillerde tanımlamak mümkündür. Genellikle yerleşmek amacıyla bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine, bir ülkeden başka bir ülkeye gitme eylemi göç olarak tanımlanmaktadır (Bal, 1999: 305) . Göçün nedenleri farklı tanımlara yol açsa da sözlük anlamı ile göç, kişinin, yeni koşullara daha iyi uyum sağlayabilmek amacıyla ya da doğal, ekonomik, siyasal, v.b. zorunluluklar sonucunda, yaşadığı toplumu değiştirmesi olayına verilen genel addır (Anabritanica, 1986: 571).

Göç, coğrafi mekân değiştirme sürecinin sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi boyutlarıyla toplum yapısını değiştiren nüfus hareketleridir (Özer, 2004: ll). Bir başka ifadeyle göç, “Bir idari sınırı geçerek oturma yerini devamlı ya da uzun süreli olarak değiştirme olayını ifade etmektedir”(Tümertekin ve Özgüç,1998:307).

Doğanay (1997)`a göre, “nüfusun devamlı yaşam bölgelerini kişisel olarak, aileler veya gruplar halinde terk edip, geçici veya sürekli olarak yaşamak amacıyla bir başka yere gitmesi hareketine göç” (s.20) denmektedir. Durugönül (1997) ise göçü, “içinde yaşanılan bir coğrafi ve kültürel çevreden ayrılarak başka bir coğrafi ve sosyo-kültürel çevreye girilmesi” (s.95) olarak tanımlamaktadır. Ulusal Göç Organizasyonu IOM (2004) hazırladığı “Göç Sözlüğü”nde ise göç; başka bir uluslar arası sınıra ya da aynı ülkenin sınırları içinde hareket etme süreci olarak tanımlanmaktadır.

Taylan (1979) göçü, “dini, iktisadi, sosyal ve diğer sebeplerle insan topluluklarının bir yerden bir başka yere gitmesidir. Ferdi sebep ve maksatlarla yer değiştirmeye ve bu esnada nakledilen eşyaların hepsine de göç denmektedir.”(s.21) olarak tanımlamaktadır. Tezcan (2008) ise, göçü “bireylerin, ailelerin yaşadıkları yerden herhangi bir nedenle ayrılarak başka bir yerleşim biriminde yaşamlarını sürdürmeleri” (s.61) şeklinde tanımlamaktadır. Buna bağlı olarak, insan topluluklarının dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer sebeplerle bir yerden bir başka yere gitmesine de göç denilebilmektedir.

(23)

Göç, coğrafi mekân değiştirme sürecinin sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi boyutlarıyla toplum yapısını değiştiren nüfus hareketleridir (Bayhan,1997:178). Göçü, bir yerleşim biriminden, gruptan ya da belli bir siyasal sınırı olan toprak parçasından başka bir birime doğru, kısmen sürekli birey veya kitle hareketi’ olarak tarif etmekte mümkündür (Demir ve Acar, 1997:97).

Göç, insanların bireysel ya da kitlesel olarak çeşitli sebepler ile yaşam alanlarını değiştirmeleridir. Görüldüğü gibi göç olgusu ile ilgili farklı tanımlar yapılmaktadır.

2.1.2 Göçün Çeşitleri

Türkiye’deki göçün nedenleri ve sonuçları zaman içinde farklılık göstermiştir. Özellikle Türkiye’de şehirleşme, sanayileşme, tarım ve yaşam alanlarının artan nüfusla birlikte daralması, ekonomik güçlükler, kan davaları ve daha iyi eğitim imkânlarına kavuşmak amacıyla insanların bulundukları yaşam alanlarından farklı alanlara göç etmiştir. Böylelikle göç çeşitleri ortaya çıkmıştır.

Uzun bir sürecin farklılaşan birimlerini içeren göç olgusu; örneğin, göç veren yerleşim, göç eden kişiler ve göç alan yerleşim zincirinde irdelenir. Belirli tiplemeler çerçevesinde, iç-dışgöç, ekonomik-siyasi göç, sürekli-geçici göç, gönüllü-zorunlu göç gibi eksenleri üzerinde, değişik göç ve göçmen tanımları yapılmaktadır ( İçduygu ve Sirkeci, 1999:250).

Petersen (1996) göre göçün dört farklı şekli bulunmaktadır. Bunlar:

1. İlkel Göç: İnsanlığın doğal afetler karşısında ekolojik itici faktörler nedeniyle

yaşadığı ilkel göçler, oluşturmaktadır. İlkel göçlerde dikkati çeken, göç etmek zorunda kalan kişilerin, öncelikle eski yaşadığı çevreye benzer bir yerleşme yeri aramasıdır. Örneğin, tarım ve hayvancılıkla geçinen kişilerin, yaşadığı çevreden ayrılmak zorunda kaldığında tarıma ve hayvancılığa uygun bir yer buluncaya kadar göçe devam etmesidir.

2. Zorlama ile Yapılan Göçler: Bu göç tipi, iki gruba ayrılabilir: Birinci grupta

göçe tabi topluluk göç etme konusunda az çok kontrolü elinde tutabilir ve göçerlerin yaşam tarzları gittikleri yerde fazla değişmez. İkinci grupta ise

(24)

kontrol, tamamen topluluğun elinden alınmıştır. Yani göç başkalarının zorlaması sonucunda oluşur. Buna örnek 1944 yılında Stalin’in Ahıska Türklerini tren vagonlarına doldurarak zorla Orta Asya’ya sürmesidir.

3. Serbest Göç: Göçerler göç etme kararlarını kendileri verirler. Bireysel tercihler

söz konusu olduğunda, bazı bireylerin macera arama, değişik bir yerde ve kültürde yaşama isteği, yaşadığı yerlerden çeşitli nedenlerle duyulan bıkkınlık gibi sebeplerle yer değiştirme kararı verdikleri ve bunu uyguladıkları görülmektedir.

4. Kitlesel Göçler: Bu göç tipi serbest göçlerin sonucudur. Serbest göçle birlikte

az sayıda birey başka bir yere göç ettiğinde eski yerleşim yeri ile bağ kurması sonucunda o ülkeden göç edenlerin sayısı hızla artar ve kısa sürede çekici etkenler nedeniyle göç kitlesel bir görünüme bürünür (Akt. Yalçın, 2004: 14–16).

Şensoy (2005), günümüzde yaşanan göç olgusu değerlendirildiğinde üç ana göç şekli görüldüğünü belirtmektedir. Bunlar:

a. Bireysel Göç: Bireylerin tek başına yaptıkları göç şeklidir.

b. Zincirleme Göç: Akrabalık, cemaat ve ailevi bağlarla zincirleme yapılan göç

şeklidir.

c. Kitlesel Göç: Topluca isteğe bağlı veya zorunlu yapılan göç şeklidir.

Ülkemizin ekonomik, siyasi ve sosyal yapısından dolayı birçok göç tipi görülmektedir. Gerek ekonomik nedenler, gerek sosyal nedenler, gerekse siyasi nedenlerden dolayı ülkemiz çeşitli göç olaylarına sahne olmaktadır.

Ersoy’a ve Şengül’e (2002) göre mekân üzerine yapılan sınıflandırmalar, göç alan ve göç veren birimler olarak tanımlanır. Zaman üzerine yapılan sınıflandırmalar yer değiştirmenin süresine göre uzun dönem, mevsimlik, kalıcı, geçici, düzensiz gibi sınıflara ayrılmaktadır. Şekil üzerine yapılmış sınıflandırmalar birey, aile ya da bir topluluk olarak göç eden kişiye göre tanımlanır. Hacim üzerine yapılan sınıflandırmalar ise göç eden kesimin ya da göç hareketinin kendisinin büyüklüğüne göre tanımlanır. Bu

(25)

kapsamlar dışında beyin göçü, mülteci göçü, zorunlu göç, gönüllü göç, iş göçü gibi tanımlamalar da yapılmaktadır ( Ersoy ve Şengül,2002:30). Akkayan (1979) ise göçü nüfus hareketini sağlayan faktörler açısından ele almıştır. Göçün oluşmasında rol oynayan, nüfus hareketini sağlayan faktörler açısından probleme baktığımızda göçleri genel olarak iki grupta toplamak mümkün olabilir.(Akkayan, 1979: 22) Bu gruplar; zorunlu ve serbest göçlerdir.

Zorunlu göç, Sosyal, güvenlik v.b olaylardan dolayı kişilerin isteği dışında göç etmek zorunda kalmalarıdır. Bu çeşit göçlere güdümlü mecburi göç de denir. Serbest göç ise kişilerin daha iyi şartlarda yaşamlarını sürdürebilmek arzusuyla istedikleri yere serbest bir şekilde yerleşmesidir. Bir diğer göç sınıflaması da nüfus hareketlerinin yöneldiği sahasal alanlar itibariyle klasikleşmiş göç tasnifidir (Akkayan, 1979). Bu tasnife göre göçler; dış göç ve iç göç olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Dış Göçler: Bir ülkeden diğer bir ülkeye yapılan göçlere dış göç denir. Dış

göçlerin; ekonomik nedenlerle çalışmaya gidilmesi, tabii afetler, etnik nedenler, savaşlar, sınırların değişmesi, uluslar arası anlaşmalarla sağlanan nüfus değişimi, bilim adamı, hekim, mühendis vb. gibi vasıflı insan gücünün ilgisizlik ve olanaksızlık nedeniyle yurt dışına gitmesi gibi birçok nedeni vardır. Üner’e (1972) göre dış göçler ise uzun süre kalmak, çalışmak ve yerleşmek için bir ülkeden diğerine yapılan nüfus hareketleridir.

2. İç göç: Bir ülkenin milli sınırları içinde yer alan göçlerdir. Sadece, bölgelerin ve

illerin nüfusunda artma ya da azalma meydana gelir. Üner (1972), iç göçü, bir ülke içinde bölge, kent, kasaba ve köy gibi bir yerden diğerine yerleşmek amacıyla yapılan nüfus hareketleri olarak tanımlamaktadır (s.77).

Göçlerle ilgili bir başka konu da göçlerin akım yönleridir. Göç akım yönü, göç hareketinin kent, kasaba, köy gibi insan yerleşmelerine yönelimini ifade eder. Göç akımı ülkeden ülkeye, kentten kente, kırdan kente, kentten kıra, kırdan kıra şeklinde meydana gelebilir (Erjem, 2009:9).

(26)

Türkiye’de iç göç olgusunu akım yönü açısından Sezal, (1996) dört kategoride incelemiştir. Aşağıdaki şekilde;

1. Köyden şehirlere basamaklı göç, 2. Köyden büyük şehirlere sıçramalı göç, 3. Şehirler arası basamaklı göç,

4. Şehirlerden büyük şehirlere sıçramalı göç, olarak sınıflandırmıştır.

2.1.3 Göçün Nedenleri

İnsanların doğdukları toprakları bırakıp yeni yerlere göç etmesinin temelinde yatan çok sayıda neden vardır. Genellikle bu sebepler; nüfus problemleri, ekonomik problemler, çevre şartlarındaki bozulmalar, eğitim şartlarındaki yetersizlikler, siyasi problemler ve savaşlar olarak sıralanabilir (Tümertekin ve Özgüç, 1998: 307).

Göç genellikle kırsal alanlardan şehirlere ya da şehir merkezlerine yapılmaktadır. Bu göçün sebepleri öncelikle tarımsal alanların küçülmesi ve tarımda makineleşmedir.

1990 rakamları itibariyle kırsal alanlarda yaşayanların oranı %44.6, kentlerde yaşayanların oranı ise %55.4‟dür. Nüfusun kentlere akışında tarımsal arazilerin parçalanması, verimsizleşmesi, makineleşmenin önemli oranda iş gücünü açığa çıkarması, işsizlik, kişi başına düşen gelirin düşüklüğü, eğitim, sağlık ve diğer alt yapı kurumlarının yetersizliği, terörün yarattığı güvensiz ortam vb. nedenler kırsal alanlardan kente göçü zorlayan etmenler olarak görülmektedir (Bal, 1999:305).

Tarımsal alanların ve tarımda makineleşme sonucunda insan gücüne olan ihtiyacın azalması, kırsal alanlardaki iş imkânlarının kısıtlılığı, gibi maddi nedenler göçe sebep olmaktadır. Maddi imkânsızlıktan kaynaklanan göç, genellikle kırsal alanlardan şehir merkezlerine doğru yapılır ancak bazı durumlarda da yaşanılan ülkeden başka ülkelere doğruda yapılmaktadır. Çünkü insanların hayatlarını sürdürebilecekleri bir işe sahip olmaları büyük önem taşımaktadır.

Kişilerin bir ülkeden diğerine, bir bölgeden diğerine göçme sebepleri sayısız denecek kadar çok ve karmaşıktır. Geleneksel olarak ekonomik faktör temel etkileyici olmuştur. Örneğin, göçebelerin daha iyi yiyecek, işçilerin daha iyi iş, ailelerin maddi yaşama standartlannı geliştirmek için

(27)

göçtükleri söylenebilir. Tarım işçisine duyulan gereksinimlerin azalması, kişileri kırdan iter. Öte yandan artan sanayileşme de bu kişileri geniş nüfuslu merkezlerdeki iş bulabilme fırsatlarına doğru çeker. Daha iyi yaşama koşullarına sahip olma isteği de kişileri kentlere çekmektedir ( Fichter 1994: 155 - 156).

Ekonomik nedenlerin yanı sıra göç akımının başka bir nedeni de sosyal sorunlardır. Aile fertleri arasındaki geçimsizlikler kan davası ve sosyal çevre ile olan anlaşmazlıklar göç sebebi olabilmektedir. Şehir hayatının cazibeleri, şehir hayatının sağladığı sağlık, konfor, eğlence, eğitim v.b. imkânlar önemli göç sebepleri arasındadır (Yörükan ve Yörükan, 1966: 6).

Göçü doğuran faktörler; doğal afetler, ekonomik darboğazlar, yapısal değişimler ve can güvenliği gibi toplumsal boyuttaki nedenler; daha iyi bir yaşam beklentisi ve macera severlik gibi bireysel boyuttaki nedenler olarak gösterilebilir. Yalçın’a (2004) göre aslında göç, çok karmaşık boyutları olan bir olgudur ve bu yüzden nedenleri konusunda evrensel bir genelleme yapılamaz (Yalçın, 2004: V).

Tümertekin’e (1973) göre, kentleşme ve göçü kentlerde çekme (pull) faktörleri, köylerde ise itme (push) faktörleri etkilemektedir.

Kişilerin göç kararlarının temelinde, göçün nedenlerini içeren, itici ve çekici faktörlerde vardır. Kişilerin doğdukları yeri ve alışkın oldukları yaşam tarzını bırakarak göç kararı almasına neden olan etkenlere itici faktörler denilmektedir. Diğer taraftan göç etmek üzere karar verilen yerin cazibelerine ise çekici faktörler adı verilmektedir.

Çekici faktörler, kentlerin sahip olduğu sosyo-ekonomik ve kültürel olanakların kırsal kesimde yaşayan nüfusu etkileyerek kente yöneltmesi anlamına gelmektedir. Çekici nedenler özellikle gelişmiş ülkelerde önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Yüksek gelir, eğitim, sağlık ve eğlence gibi faaliyetler de çekici faktörler arasında yer alır. Kentteki tanıdıklar da çekici bir unsurdur. Çekici faktörler, bireyleri iki şekilde etkiler. Hem bölgenin göç vermesini engeller, hem de başka yerlerden göçmen çeker (Çelik, 2006: 153).

(28)

Tarımsal üretimde makineleşmenin boy göstermesi, doğal nüfus artış hızı, tarımda ekilebilir arazilerin miras hukuku ile parçalanması, topraksızlık vb. kırdan itici faktörler arasında yer almaktadır (Tümtaş,2007). Bunlara ek olarak kırsal alanlarda eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği, toplum baskısından kurtulmak isteği, töre, kan davası vb toplumsal gerekçeler de kırsalda çözülmenin ana nedenleri olarak ortaya çıkmaktadır.

Keleş (1984)’e göre itici faktörler veya güçler, nüfusu kırsal kesimden ve tarımdan kentlere iten faktörlerdir. İtici faktörler içerisinde özellikle nüfus artışı ve tarımda makineleşme oldukça önemli faktörlerdir (s.34). Sencer’e (1979) göre ise itici faktörlerin kentleşme üzerindeki etkisini, nüfusu kökeninde hareketlendirerek yerinden ayrılma eğilimi kazandırmasıdır.

Toprağın yetersizliği ve toprakların miras yoluyla parçalanması toprak mülkiyetinin dengesiz dağılımı, miras yoluyla toprakların daha küçük parçalar haline gelmesi, erozyon ve iklim koşulları itici faktörden sayılabilir. Bunlara ek olarak, kırsal nüfusun hızla artmakta oluşu bir nüfus fazlası olarak ortaya çıkarmakta olup bu artan nüfusun bir bölümü de kente göç etmektedir. Ayrıca köy yaşamının çeşitli ihtiyaçlara cevap vermemesi, sağlık hizmetlerindeki yetersizlik ve eğitim gibi olanakların kısıtlı oluşu da göçe neden olan diğer itici faktörlerdendir.

Ülkemizdeki göçün bir başka nedeni de doğal afetlerdir. Doğal afetler sonucunda yaşam alanları zarar gören insanlar daha iyi yaşam alanlarına göç etmektedir. 1939’da yaşanan Erzincan depremi, 1971’de yaşanan Bingöl depremi, 1999 yılında yaşanan Marmara depremi ve 2011 yılında yaşadığımız Van depremi sonucunda da zarar gören insanlar çeşitli yerlere göç etmiştir. Yani doğal afetlerde göçe nedenleri arasında bulunmaktadır.

2.1.4 Göçün Sonuçları

Soyut çözümlemeye dayalı bir tanımda göç; insanların belirli bir zaman boyutu içinde bir yerleşim alanından başka bir yerleşim alanına geçişi olarak anlatılmaktadır ( İçduygu ve Ünalan, 1998:38). Ancak, göç aynı yerde kalan durağan bir olgu değil, nedenleri ve sonuçları ile birlikte algılanan bir süreçtir.

(29)

Göçün yoğun olarak yaşandığı bölgelerde göçün beraberinde getirdiği birçok sorunlar görülmektedir. Bu sorular; düzensiz kentleşme, kent nüfusunda aşırı artışın meydana gelmesi, kentlerde konut sıkıntılarının yaşanması, sanayi tesislerinin kent içinde kalması, kentlerde işsiz insanların oranının artması, kırsal kesim yatırımlarında verimsizliklerin meydana gelmesi, ülke genelinde nüfusun dağılışında dengesizleşmesi, yatırımların dengesiz dağılması, alt yapı hizmetlerinde (yol, su, elektrik) yetersizliklerin görülmesidir.

Günümüzde genellikle göç alan, hızla nüfusu artan kentlerde işsizlik, konut, çevre, ulaşım, suç ve şiddet, eğitim gibi birçok kentsel sosyal problem yaşanmaktadır (Kongar, 1982:23). Türkiye’de göçün aynı zamanda ekonomik ve sosyal yaşam üzerinde de derin etkileri vardır. Göç ile gelen kişiler hem kendi hayatlarını etkiler hem de göç ettikleri yeni yerleşim yerini ve orada ki kişileri etkiler. Göç kontrolsüz bir şekilde gerçekleşmektedir. Bu nedenle özellikle büyük şehirlere yapılan göçlerde şehirlerin nüfusunda ani bir artış görülmektedir. Bu ani artış sonrasında şehirlerde birçok olumsuzluk ortaya çıkmaktadır. Bu olumsuzluklara; büyük kentlerde kenti çevreleyen bir başka kentsel alanın yaratılması örnek olarak verilebilir.

Kırsal alanlarda plansız tarım, kirlilik ve son deprem felaketlerinde gözlemlendiği gibi plansız ve güvenli olmayan konutlar vb. hızlı ve kontrolsüz göç hareketlerini beraberinde getirmiştir (Tarcan, 2007:45). Bu kontrolsüz göç ile gelen bir başka olumsuzlukta göç sonucu şehirlere yerleşen bireylerin geldikleri yeni yerleşim yerine ayak uyduramaması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bu kişiler geldikleri yerlere uyum sağlayamamakla beraber eski yaşantılarını da devam ettiremezler böylelikle kentlerde ara kültürlere sahip bireyler oluşmaktadır. Oktik ’de bu konuyla ilgili şöyle demiştir:

“Göç eden bireylerin, geldikleri yerlerle bağlantıları kesilmediğinden, göç edilen ve varılan yerlerin kültürlerini taşıyan, ara kültüre sahip bireyler oluşmaktadır. Böylece kentlerin nüfus potansiyelini oluşturan geniş kitlelerin sahip oldukları değerler kentlere yayılmaya başlamıştır. Sonuçta, kentler gün geçtikçe büyüyüp köyün değerlerini taşımakta iken, köylerde de nüfus azalarak kentin ve teknolojinin oluşturduğu gelişimlere açılmaktadır”(Oktik, 1997:81).

Göç ile gelenler, göç ettikleri yerleşim yerini olumsuz yönde etkilediği gibi kendi yaşamlarında da sorunlar yaşamaktadır. Yetişkinler bu sorunlarla başa çıksalar bile göç

(30)

eden ailelerin özellikle okul çağındaki çocukları göçün beraberinde getirdiği bu sorunlarla başa çıkmakta zorlanmakta bu sorunlardan doğrudan etkilenmektedirler.

Uluocak (2009), göç yaşayan çocukların okul ve ev ortamında davranış ve uyum sorunlarının farklılaştığı, okulda daha fazla içe yönelim sorunları gösterdikleri saptamıştır. Öğretmenlerin, göç sonrası çocukların yaşadıkları ruhsal problemlere ve uygun tutum ve yaklaşımlara ilişkin farkındalıklarının artırılmasının, bu süreçte oldukça önemli bir koruyucu faktör olacağı düşünmektedir.

Coğrafi değişimin yanı sıra sosyal çevrede, kültürel norm ve değerlerde, hatta kimi zaman konuşulan dilde değişimi gerektiren iç göç sonucunda, çocuklarda görülmesi olası davranış sorunları ve duygusal sorunlar iyi tanımlandığında ve erken dönemde gerekli önlemler alındığında, sorunun boyutlarının ilerlemesi önlenebilir, bu önlemler alınmadığında ise, başlangıçta önemsiz görünen uyum sorunları giderek çocuğun uyumsuzluğunun artmasına, okuldan kopmasına, bu sürenin uzaması halinde ise sokağa, maddeye ve suça yönelmesine neden olabilir ( Uluocak, 2009:36).

2.1.5 Kent ve Kenleşme

Kent, insanların içinde yaşadıkları bir yerleşim birimidir. Nüfus, sosyo-ekonomik durum, ekonomik faaliyetler, idari yapı şekillerine göre farklı tanımları olan kent, Kartal (1978) tarafından, tarımsal olmayan üretim yapılan ve tüm üretimin denetlendiği, dağıtımın koordine edildiği; belirli teknolojinin beraberinde getirdiği büyüklük, yoğunluk, heterojenlik ve bütünleşme düzeyine varmış yerler (s.5) olarak tanımlamıştır.

Kılıçbay (2000)’ a göre kent, kendi kendini yöneten ve bir arada oturan bir topluluğun işgal ettiği ve bu işgalden ötürü iskân ettiği, buna bağlı olarak örgütlendiği mekân demektir. Kentlerin nüfuslarını orada dünyaya gelip yaşamakta olan insanların yanı sıra göçlerde etkilemektedir. Kentlerin kendi bünyelerindeki insanların nüfusunun artışının yanında, diğer il, ilçe ve köylerden olan göçlerle de kentlerin nüfusu artmaktadır (Sağlam, 2006:36). Göç ve kent kavramı ile paralel bir çizgi izleyen bir diğer kavram da kentleşmedir. Kentleşme kavramı kentlerin ve kentlerde yaşayan nüfusun artışı olarak anlaşılabilir.

(31)

Keleş (1972) 'in tanımına göre, kentleşme, sanayileşme ve ekonomik gelişmeye koşut olarak, kent sayısının artması ve kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, toplum yapısında artan oranda, örgütlenme, iş bölümü ve uzmanlaşma yaratan, insanların davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikimi sürecidir (s.6).

Kentleşme dar anlamda kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artmasını ifade eder (Keleş,1984:6). Ancak kentleşme tek yönlü bir olgu değildir. Sosyolojik açından da değerlendirilebilir. Çünkü her sosyal olgu gibi hem neden ve hem de sonuç alma özelliğine sahip olduğu görülür (Erjem, 1992:10).

Kentleşmenin itici, iletici ve çekici gibi çeşitli sebepleri vardır. İtici etmenler genellikle kırsal alanların kısıtlı imkânlarından kaynaklanmaktadır. Tarım alanlarının azalması, tarımda makineleşme, kırsal alanlarda iş olanaklarının kısıtlı olması, sağlık, eğitim imkânlarının yetersizliği itici etmenler arasındadır. İletici etmenler ise kentler arası taşımacılığın artması, ulaşımın kolaylaşması, eğitim düzeyinin yükselmesi ve kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması olarak ifade edilebilir.

Çekici etmenlerde kent merkezlerinin kaynakları olarak adlandırılabilir. İş imkânlarının kırsal kesimlere göre kentlerde daha fazla olması, eğitim, sağlık olanaklarındaki çeşitlilik çekici etmenlere örnek olarak verilebilir. Ülkemizde nüfusun kentlere akını üzerinde bütün bu üç etmeninde etkileri vardır. Ama hangisinin daha etkili olduğu belli değildir ( Keleş, 2004:65).

Kentleşme olgusu bir bütün olarak ele aldığımızda, öncelikle kentleşmenin çok boyutlu bir olgu olduğunu söyleyebiliriz. Salt bir nüfus birikimi sürecinin ötesinde, sosyal, ekonomik ve kültürel boyutuyla kentleşme bir toplumsal değişim sürecini ifade etmektedir. Farklı sosyo-ekonomik, teknolojik ve sosyo-psikolojik faktörlerin etkisiyle ortaya çıkan kentleşme birey ve toplum yaşamında önemli etkileri olan dinamik bir olgudur (Erjem, 2009:19).

Türkiye’deki kentleşme olgusu, ülkenin sosyal ekonomik ve toplumsal yapısını şekillendiren temel öğelerden birisidir. Bu olgu Türkiye’de sanayileşmenin ve tarımdaki değişmelerin bir sonucu değil, toplumsal değişme sürecinin de bir göstergesidir. Ayrıca,

(32)

kentleşme olgusunun siyasal, toplumsal ve ekonomik yapı üzerinde de etkileri bulunmaktadır.

2.1.6 Kentlileşme

Kentlileşme kavramı; kentleşme ile ortaya çıkmış bir kavramdır. Kentlerde yaşayan bireylerin şehirlerdeki yaşama ayak uydurmak için yaşam tarzlarını değiştirmeleridir. Kentlileşme, kentleşme akımı sonucunda toplumsal değişmenin insanların davranışlarında ve ilişkilerinde, değer yargılarında, maddi ve manevi yaşam biçimlerinde değişiklikler yaratması süreci olarak görülür (Ozankaya, 1999: 71). Kentlileşme ya da kentli olma birey ölçeğinde bir değişim sürecidir. Bu süreç toplum ölçeğinde kentleşme sürecinin birey ölçeğindeki yansımasıdır ve sosyo-psikolojik yönü ağır basan bir süreçtir. (Erkut, 1995:60)

Kentlileşme uzun ve zorlu bir süreçtir. Kentlerde yaşamaya başlayan her birey bu süreci sağlıklı bir biçimde tamamlayamamaktadır. Bu durumda da ortaya bazı problemler çıkmaktadır. Özellikle İstanbul’da bu problemler kendini göstermektedir. Dinçer’e (1997) göre bunlar; Kentsel uyumsuzluk, sağlıksız çevre, işsizlik, okul ve derslik yetersizliği, kayıt dışı istihdamda artış, sokak çocuklarında artış, gecekondulaşma gibi problemlerdir. Kente uyumluluğu engelleyen birçok sebep vardır. Genel olarak bu sebepler üç ana baslık altında toplanabilir. Birincisi, kente göç edenlerin sosyo-kültürel yapısı, ikincisi, kentin yapısı ve kuralları, üçüncüsü ise kentin sahip olduğu kültürel yapıdır (Dinçer,1997:101-103).

Ülkemizde kentleşme ile ilgili konuşulan her platformda dile getirilen temel sorunlardan birisi de köylülerin kentte göç ederken, köye özgü tutum, davranış ve alışkanlıklarını da kente taşımış olmalarıdır. Fakat bu durum zamanla düzelmektedir. Göç eden ilk kuşaklar bu uyum sürecini tamamlamasa bile ikinci kuşaklar kent hayatına uyum sağlamaktadır. Bugünkü kentlerin büyümesi ve gelişmesi sonucunda toplum yapısında, toplumsal değerlerde ve dolayısıyla insan davranışlarında ve ilişkilerinde kentleşmeye özgü değişiklikler yaşanmaktadır.

Kentlileşme, ekonomik ve sosyal bir dönüşümdür. Kentlerde yaşamaya başlayan insanların; aile büyüklüğü azalır, nüfus artışı azalır, aileler daha az çocuk sahibi olur.

(33)

Ticaret kentte gelişmiştir. Kırda tarımda çalışanlar kentte ağırlıkla sanayi ve hizmet sektörlerinde çalışmaya başlar, gelir düzeyi artar. Kentte sağlık, eğitim, sosyal tesis, kültürel tesis olanakları fazladır. Kentte ulaşım ve iletişim olanakları gelişmiştir. (Internet, telefon vb.). Kırsal yerleşmede nüfus az olmasına karşın insanlar birbirine yakındır ve tanır. Kentte nüfus çok olmasına karşın yalnızlık yaşanır. İnsan ilişkileri profesyonelleşir.

2.1.7 Gecekondulaşma

Bayındırlık ve yapı kurallarına aykırı olarak, gerçek ya da tüzel, kamusal ya da özel kişilerin toprakları üzerinde, onların bilgisi dışında yapılan kaçak konut, gecekondu olarak adlandırılmaktadır. Gecekondu bölgelerinde yaşayan, tam anlamıyla kentleşmiş olmamakla birlikte, köylülük özelliklerini bir bölümü değişikliğe uğramış, geçiş dönemini ifade eden topluluklar ise gecekondu topluluklarıdır (Bal, 1999:305).

Ülkemizdeki şehirleşme, düzenli bir kentleşme olmadığından 1950'lerden itibaren konut ciddi bir sorun olmuştur. Bu sorun kentlere gelenler tarafından hukuk dışı şekilde çözülmeye çalışılmıştır. Bu yıllardan itibaren kentlerin etrafı gecekondularla kuşatılmaktadır.

Gecekondular genelde kentlerin kenarlarında alelacele inşa edilmiş kulübelerden oluşan bir yığın olarak görünür; bunlar tek odalı konutlardan, toprağın mevcut olusuna bağlı olarak, küçük bir bahçesi olan ya da bahçesiz tam boyutlu evlere kadar farklılıklar gösterir (Karpat, 2003: 38). Başka bir tanıma göre, gecekondu, kendisine ait olmayan yerde, imar yasalarına, sağlık ve fen kurallarına aykırı olarak, alelacele yapılmış bir barınaktır ( Keles, 2004:560).

Gecekondulaşmanın iki tür temel özelliği vardır: birincisi, konutun yapıldığı toprağa para ödeyerek konutun inşası; ikincisi ise konutun yapılacağı toprağa para ödemeden kullanıcılar tarafından yapılmasıdır. Bu tür bir konut edinme, tamamen parasal ekonomi dışında kalan ve sadece kentte varolmayı sağlayan, “barınma amaçlı”, dolayısıyla, sadece kullanım değeri olan bir konut edinme anlamı taşımaktadır. Bu kavramsal çerçevede, işgalci, yapımcı ve kullanıcının aynı toplumsal birim olması önem arz etmektedir.(Erder, 2001:19)

(34)

Gecekondu bölgeleri kentleşmenin bir ön aşaması şeklindedir. Bu bölgelerde yaşayan insanlar tam anlamıyla kentleşmiş olmamakla birlikte, köylülük özelliklerinin bir bölümü bir kısmı da değişikliğe uğramıştır. Yasa (1970) gecekondu ailelerinin toplumsal değer ve alışkanlıkları açısından köy ile kent arasında kalan geçiş durumunda aileler olduğunu söylemiştir. Bu ailelerin yapısında köy ve kent ailesi özelliklerini bir arada bulundurmaktadır. Bu durum onu kendine özgü bir aile türü yapmaktadır.

Göç ile gelen ve şehirlerin gecekondu bölgelerine yerleşenlerin büyük bir çoğunluğu ne kent yaşamına ayak uydurabilmektedir ne de köyde sürdürdüğü hayat tarzına devam edebilmektedir. Şensoy (2005), bu durumdaki kişileri kent-köylü olarak adlandırmıştır. Kent-köylü ile kentin içinde köye ait üretim ve tüketim alışkanlıklarından vazgeçmeyenler kısaca kentin içine köyünü kuranlar kastedilmektedir. Kentin alışkanlıkları ve değerlerinden farklı olarak köye ait alışkanlık ve tutumlarını devam ettirmeye çalışan göçmen, kentin yaşam alanlarına girdikçe kültürel bağlamda değişik seviyelerde şok yaşamaktadır. Kentli olmaya başlayan göçmen yaşadığı şoku zamanla ve yavaş yavaş atlatabilmektedir (Şensoy, 2005:73).

Türkiye”de kırdan kente göçün doğurduğu “yığınlaşma” sürecini yaşayan göçenler kent çevresini hızla saran gecekondu kuşağında oturmakta; bir taraftan kır özelliklerini kente taşımaya çalışan öte taraftan kent özelliklerine uyum sağlamak zorunda kalan kırla kent arasına sıkışmış, yaşamlarında zaman zaman kente”tepki” yi zaman zaman da kıra “özlemi” sergileyen yeni bir alt kültür oluşturmuşlardır (Gökçe, 1994:284).

Gecekondular yapıldığı kentlere oldukça zararı vardır. Gecekondu bölgelerinin düzensiz bir yapılaşmanın sonucu olduğu için çarpık kentleşmeyi meydana getirir. Hasol ve Tabanoğlu (1991) çarpık kentleşmenin şehirlerin denetimi dışında her türlü planlamadan uzak ve rastgele yapılmış yerler olarak tanımlamıştır. Estetik kaygı gözetilmeden, insanların ihtiyaçları dikkate alınmadan yapılan şehirleşmenin mevcut tarihi dokuya da zarar verdiğini söylemiştir. Bu tür yerleşim birimlerinin tarihsel, kültürel ve doğal kaynakların tahrip olmasına neden olduğunu vurgulamıştır.

Gecekonduların birçoğu maddi olanaksızlıklardan dolayı kaçak bir şekilde devlet arazilerine yapılmaktadır. Elektrik, su alt yapısı oluşturulmadan yapılan bu yapılarda yaşam şartları da zordur. Ayrıca kaçak yapılan bu yerlerde yol v.b yapılarda

(35)

bulunmamaktadır. Gecekondu bölgelerinde ki yaşamın zorluğu oradaki yaşayan kişileri doğrudan, gecekonduların yapıldığı kentleri de dolaylı olarak etkilemektedir.

Gecekonduda yaşamını sürdüren bireylerde şehre karşı bir tepki oluşmakta bu tepki genellikle ikinci kuşaklarda görülmektedir. Kırsal alanlardan kentlere gelenler ve gecekondu bölgelerinde yaşayanlar aradıklarını bulamasalar bile geldikleri yer ile kendi köylerindeki imkânları kıyaslar ve bu yaşantısını eğitim, sağlık, iş imkânları olarak daha iyi bulur ve büyük bir çoğunluğu geri dönme eğiliminde bulunmazlar. İkinci kuşak gecekondu bölgesinin insanı bu kıyaslamayı kırsal alanla değil şehrin gelişmiş bölgeleri ile yapmaktadır. Buda mutsuzluk ve tepkiyi artırarak kentsel gerilimi beslemektedir.

2.2. Türkiye ve Göç

Göç olgusu, temelinde sosyal bir hareket olmasına karşın, ekonomik yaşamdan kültüre kadar hayatın her yönünü etkileyen temel bir değişim aracıdır. Ülkemizde göç olgusu değişik hızlarda sürekli devam etmektedir. Özellikle ülkemizde iç göç ve kentleşme olgusu genel yapısal sorunların başındadır.

Türkiye’de iç göç köylerden şehir merkezlerine ve az gelişmiş şehirlerden büyük şehirlere doğru yaşanmaktadır. 1950 yılları ve sonrası giderek hızlanan tarımdan sanayiye geçiş dönüşümü, kitle iletişim araçlarının kolaylaştırıcı etkisi ile göç büyük bir ivme kazanmıştır.

Ülkemizde kırdan kente göç, 1950’li yıllardan itibaren başlayıp, 1960’lı yıllarda giderek hız kazanmıştır. 1950 sayımında % 25 olan kent nüfusu; 1980’de %44’e, 1990 nüfus sayımında ise % 59’a yükselmiştir. 2000 yılındaki nüfus sayımına göre ise şehirde yasayanların toplam nüfus içindeki oranı; % 64.90, köyde yasayanların % 35.10 olarak tespit edilmiştir (TÜİK, 2006). Bu verilere göre Türkiye’de iç göç hareketlerinin devam ettiğini söylemek mümkündür.

Ülkemizin gelişmiş ve gelişmemiş bölgeleri arasındaki yaşam standardında görülen büyük farklılıklar göçü artırmaktadır. Ekonomik gelişme bakımından bölgeler arasında görülen bu farklılıklar; ülkenin bazı bölgeleri gelişmiş, sanayileşmiş bir yapıya sokarken;

(36)

diğer bölgeler geri kalmış birer tarım bölgesi durumunda bırakmaktadır. Bölgeler arasındaki bu durum ise göç hareketini etkilemektedir ve bu göçlerin doğu-batı yönünde gerçekleştiği görülmektedir.

Ülkemizdeki nüfus hareketleri bölgeler temelinde ele alındığında da sürekli göç veren ve sürekli göç alan bölgeler ayrımı söz konusu olabilmektedir. Sürekli göç veren bölgeler Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz Bölgeleri, sürekli göç alan bölgeler ise İstanbul ve Kocaeli gibi sanayi merkezlerini, Muğla ve Antalya gibi yumuşak iklimli kentleri içine alan Akdeniz, Marmara ve Batı Anadolu bölgeleridir. (Kırmızı, 2007:4)

Sirkeci ve İçduygu (1999) 21. yüzyılda göç için gerekli olan temel unsurların ulaşım araçları, iletişim, bilgi teknolojisinin gelişmesi ve yaygınlaşması olduğunu vurgulamaktadır. Bu unsurlarda insanların hareket özgürlüğünü artırmaktadır. Türkiye’ye göç olgusunun azalmayacağı düşünülmemektedir. İç göçün temel eksenini kentler arası göç oluşturacaktır. Metropol alanları İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerin, yanı sıra ikincil metropol alanlar sayılabilecek Bursa, İzmit, Sakarya, Adana, Kocaeli gibi şehirler ve diğer şehir merkezleri, göçmenler için cazip alanlar olmaya devam edecektir (Sirkeci ve İçduygu,1999:267).

2.2.1. Türkiye ’deki Göçün Tarihçesi

Türkiye’deki göç süreçleri, dünyanın diğer toplumsal bağlamları için de söz konusu olduğu gibi, hem toplumsal yapının değişiminden doğrudan etkilenmiş hem de bu yapının dönüşümünü doğrudan etkilemiş bir olgudur. Göç olgusunu daha iyi anlayabilmek için 88 yıllık Cumhuriyet tarihimiz boyunca değişik nedenlerle farklı hızlarda olan göçleri incelemek faydalı olacaktır.

Türkiye’deki göç sürecini tarihsel olarak 1950 öncesi, 1950-1970’li yıllar arası, 1970-1980 yılları arası ve 1980 sonrası şeklinde 4 döneme ayırabiliriz. 1950 öncesi yıllardaki göçler 1947’de Marshall yardımıyla başlayan tarımda makineleşme ile yaşanmıştır. 1950’ler ve 1960’larda, tarımın makineleşmesi ve modernleşmesi, toprak rejimini değişmesiyle kırsal alanlardan kentlere göç süreci hızlanmıştır. Bu dönemde göçe hız kazandıran etkenler ise, tarımdaki düşük üretkenlik nüfus artışı ve kırsal alanda

Şekil

Tablo 1: İstanbul İli Esenyurt İlçesinde Bulunan İlköğretim Okulları
Tablo 2: İdarecilerin Cinsiyetlerine Göre Normallik Analiz Sonuçları
Tablo 5: Öğretmenlerin Branşlarına Göre Normallik Analiz Sonuçları
Tablo 6: Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Normallik Analiz Sonuçları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

At high switching frequency (low motor speed), the additional losses in the rotor back iron are low due to skin effect in the magnets. When the switching frequency decreases,

萬芳醫院一般外科完成不留疤痕、疼痛少的「經口甲狀腺切除手術」 40 歲黃小姐的右側喉嚨於 9

Yıllık çalışma programının ve öğretim planının hazırlanmasında öğretmenlerin etkin bir görev almalarına ilişkin öğretmen görüşlerinin cinsiyet ve mesleki kıdeme

Allah’ın semavât ve arzın nûru olduğunu ifade eden ayette kastedilen mana, başta İmam Mâtürîdî olmak üzere diğer âlimler tarafından genel olarak münevvir ve hâdî

Katılımcı öğretmenlerin MEB 2013 okul öncesi eğitim programını doğa eğitimi konusunda yeterli bulmadıklarını belirtmeleri üzerine “Sürdürülebilir Yaşam

Bu yöntemde öncelikle L 1 minimizasyon yöntemi kullanılarak optik diskin lokalizasyonu sağlanmakta sonrasında elde edilen değerler yarı otomatik bir yöntem olan

Standart boyutlu ve mikro boyutlu test örnekleri kullanılarak elde edilen eğilme direnci, eğilmede elastikiyet modülü, liflere paralel çekme direnci ve liflere paralel

In the first series of experiments, we de- termined the influence of dietary BA on lipid peroxidation levels and activities of antioxidant enzymes in hemolymph and fat body of last