'
77-5
010
r
Bekçisinden
müdürüne
kadar tüm
görevliler
açılış
heyecanı
içinde
İKİ YILDIR KAPALIYDI
Türk ve İslâm işerleri
Müzesi
açılıyor
Seccade
(Konya.
14. - 15. yüzyıl)
Nesih
yazılı levha
(1849.
OsmanlI)
14 nisan 1919: Bu tarihte Süleyma-
niye Külliyesi’nin, imâret binası da
Dar-üz Ziyafe binası (Yani medresede-
kilere ve halka yemek dağıtılan yer),
Evkaf-ı İslâmiyye Müzesi” olarak
ziyarete açılır. Bu tarihe dek ressam
Osman Hamdi Bey’in
girişimiyle,
Osmanlı İmparatorluğu’nun her bir
yamndan getirilmiş eski eserler, Çinili
Köşk’te depolanmaktadır. Tabiî bu
depodakiler derhal Evkaf-ı islâm iyye
Müzesi’ne aktarılır. Tekkelerin ve tür
belerin kapatılması, 1926’da müzenin
Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanma
sıyla tekkelerden gelen malzeme akı-
mna uğrayan müze, “ Türk ve İslâm
Eserleri M üzesi” adını alacak ve gün
geçtikçe zenginleşecektir.
Onarımdan
sonra,
müzedeki
eserler
kadar
müzecin
yapısı,
Mimar
Sinan'ın
eseri de
çıkmış
ortaya.
Bir büyük
ustaya,
bir Koca
Sinan'a
bundan
daha
anlamlı
bir saygı
gösterisi
olamazdı
Mineli Cam Kandil (Osmanlı)
Z e y n e p O R A L
Fotoğraflar: Sami GüNER
Bugün Kültür Bakanlı ğ ın a bağlı olan bu müze, iki yıldan beri onanm nede niyle kapalıydı. Şu anda onarım tamamlanmış, yeni den açılış için son hazırlık lar yapılmakta. İşte İstan bul’un tüm tepelerini, tüm denizlerini bakışlarıyla sar mış sarmalamış Süleyma- niye’y i görmeye gittiğimiz de, kendimizi bu hazırlıkla rın içinde bulduk.
Bir yandan avlu temizle niyor, öte yandan sergilene cek eserlerin yerleri sapta nıyor, bekçisinden müdürü ne, tüm görevliler açılış heyecanı içinde koşuşup duruyor. Herkesin paylaş tığı, yapılan işin ne denli benimsendiğini ortaya ko yan bir heyecan bu. Süley- maniye’nin gölgesine sığın mış, güzelim bir avlunun çevresinde gelişen bir müze
bu^
Bugüne dek hiç
önemsenmemiş
Bugüne dek, müzede ser gilenen eserler önemsen miş ama, yapının kendi hiç mi hiç önemsenmemiş.
Oraya bir duvar, buraya bir sıva çekildikçe çekilmiş. Üstelik “ Yapı, yapı” dedi ğimiz mimarlar mimarı koca U sta’mn, Koca Sinan' ın eseri...
ik i yıldır müzenin müdü rü olan etnolog Nazan Tapan anlatıyor: “ Bu yapı lım da en az sergüediğimiz eserler denli önemli olduğu na inanıyorduk. 16. yüzyıl dan günümüze kalmış yapı yı aynı zamanda, o günkü işlevini, çevreden ayrılma yan bütünlüğünü sergile mek zorundaydık. Bu ne denle, yapının eski rölöve- lerini buldurduk, örneğin, mutfağı ikiye bölen duvarı kaldırtmak, sonradan ek lenmiş kolonları, satıhları örten muşambaları, ocakla rı örten kapakları kaldır mak gibi, Anıtlar Yüksek Kurulu’na öneriler götür dük. Bunlar onaylandıkça, çalışmalarımızı ilerlettik. Örneğin, kubbelerin kurşun kaplamaları için eski usta ları buldurttuk. Çalışmalar ilerledikçe, rölövelere bile geçmemiş ayrıntılarla kar şılaştık. Her bulguyu de ğerlendirme yoluna gittik, işte bu çabalardan sonra Sinan'm eseri pırıl pırıl çık mış ortaya. Bir ustaya bundan güzel saygı ve de ğ erb ilirlik g österilem ez. Gerçekleştirilen iş,ne nutuk atmaya benziyor, ne de kurdelâ kesmeye.
Müzenin eserleri
Almanya’da, Münih Üni versitesi Felsefe Fakültesi ne bağlı Etnoloji-Tarih ve Yakındoğu Tarih ve Kültür leri kürsülerinden mezun, 1972’den beri bu müzede görevli, gerek Anadolu sa nat tarihi, gerek halk bilimi konularında çeşitli araştır maları olan Müze Müdürü Nazan Tapan’dan aldığımız bilgiye göre, müzenin eser lerini şöyle özetleyebiliriz:
Halılar: Dünyanın en es ki ve en değerli halı kolek
siyonunun burada olduğu söyleniyor. 13. yüzyıldan günümüze dek gelen 1500’- ün üzerindeki halı örneği arasında, çok değerli 8 Sel çuk halısı da var.
Yazma eserler: 7. yüz yıldan günümüze dek gelen kesintisiz yazmalar. Parşö men üzerine yazdı ilk örnek lerinden, 7. yüzyd Kur’an larından, ünlü hattatların levhalarına dek ...
Madenî eserler: Selçuk havanlarından, Selçuk dir hem lerinden I I . yüzyd şamdanlarına, Osmanlı ka pı tokmaklarına, kandiller den çalgı âletlerine, gümüş süslemelere, maden ustala rının imzalı örnekleri...
Ahşap eserler:. Abbasi- ler’ den , O sm a n lıla r’ dan, Konya’dan, karaman'dan
gelen, sayısız ahşap eserler. Kur’ân muhafazaları, rahle ler, sandukalar, kapdar, pencereler...
Keramik eserler: 9. yüz- yddan başlayarak, Kuzey Mezapotamya’dan Sama- ra’dan getirilmiş eserler. Selçuklular’a ait mihraplar, kandiller, şamdanlar, Os- manlı Imparatorluğu’na ait keramikler, İznik işleri çini panolar...
Taş eserler: İslâmiyet’in erken dönemlerinden Şam, Kudüs’ten gelen, Suriye’ den gelmiş küometre taşla rı, bina kitâbeleri, mezar taşları, ünlü hattatların e- serleri...
Bir de son söz: “ Am acı mız” diyor Nazan Tapan: “ Müzeyi kenarda köşede unutulmuş değil, canlı ve dinamik kılmak. Burayı bir depo haline değil, sık sık değişen, halkın her kesimi ne seslenen ve insanların girip çıktığı, her an yaşa yan canlı bir hale getirmek.”
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi