*
I
MALAZGİRDİN KENDİSİ
f
Çengin arifesinde
<
Aîpaslanı Bağdada doğru kaçıyorbilen Bizans Kayseri, mamureler mamuresi Ahlatı zaptetmek için ilkönce General Ursehius’u, onun arkasından General Trahaniot’u göndermişti değil mi? İkinci gene ralin hareketinden üç gün sonra Malazgird ovasında kalabalık Türk öncüleri birdenbire kendilerini gös tererek «Büyük Roma Ordusu* nun ön kıtalarına şiddetle çarptılar. Ne ye uğradığını anlamıyan büyük or du hayretler içinde kalır. Türk sul tanının bütün ordusile Bağdada doğru kaçtığını temin eden Suriye kumandanı cesur Bazilâs’a impara tor Diyojen hiddetle soruyor: «Öy ledir de bu Türk kuvvetleri nere den ve nasıl belirdi?»
İlk cenk:
General cesur Bazilâs muamma nın düğümünü çözerek imparatora teminat veriyor: «Bunlar sultana mensub kuvvetler değil; Ahlattaki Türk garnizonuna aid öncülerdir, ehemmiyetleri olamaz, hemen bir kuvvet sevkedilerek tedib edilmeli dirler.»
Bazilâs’ın mütaleası üzerine im- Iparator Türk öncülerinin tedibine Nikeforbriy-ınos’u memur etti. Bu general garb, yani Rumeli kuvvet leri kumandanıydı. General daha ilk temasta anladı ki karşısındaki ler Bazilâs’m sandığı gibi öyle pe rakende kuvvetler değil, ünlü Türk kumandanlarından Emir Sanduk kumandasında adamakıllı akıncı teşkilâtı imiş. Lebeau (Löbo) anla tır ki uzaktan yaman ok atan Türk- lerin boşa gitmiyen okları yüzün den Bizans askerleri boyuna yara lanıyorlar. General Briyanus da yaralandı. Yaralı kumandan vazi yeti bildirip imparatordan istimdad edince Diyojen hiddete gelip gene ralini korkaklıkla itham eder. Fa kat yaralanan askerler akın akın ordugâha dolmağa başladığı vakit imparator vahametin ciddiyetini anladı. Daha mühim bir kuvvetle bizzat Bazilâs’ı gönderiyor. Belli, Biznaslılar Türk sultanile Türk or dusunun hareketlerine karşı koyu bir karanlık içindedirler. Evet onlar karanlıkta. Onların her şeyini bilen Türkler ise aydınlık içinde.
İkinci cenk:
Artık bu ünlü kumandanın da gelmesi üzerine üstün Bizans kuv vetleri karşısında Türk öncüleri çaresiz ricat ediyorlar. Bazilâs on ları gururla takib etmektedir. O ka dar ilerledi ki neredeyse uzaktan se çilen Türk karargâhına varacak. Fa kat ne o? Gene «karanlık», aydınlık» meselesi. Bazilâs körükörüne iler lerken Emir Sanduk yanlardaki yariarın hendekleri İçine kuvvetler yatırmış. Kaçan Türkler de tam za manında birdenbire geri dönüverin- ce, Bazilâs hem önden, hem geriden, hem yanlardan çepeçevre kuşatılı- verdi. Cesur Bazilâs sahiden şeca atle dövüşüyor. Fakat üzerindeki ağır zırhla ağır silâhların altında kıbc sallaya salaya takatten düşen general atından bir külçe gibi yu varlanınca Türklere esir oldu. Tam bu sıralarda Alpaslan, Ahlattan ha reketle Vasporagan boğazım geçip Malazgird ovasının Sübhan dağı eteklerinde ordugâhını kurmuştu. Esir Bazilâs’ı Türk sultanının ota ğına götürürler. Hâlâ Bağdada doğ ru kaçar bildiği Aîpaslanı görünce generalin ne kadar şaşkına döndü ğü kendiliğinden anlaşılır. Evet esir olmuş, şaşkına dönmüştü amma, ar tık hakikatle karşı karşıya geldiği için karanlıktan kurtulup aydınlığa da ermişti.
Malazgird faciası:
General' Briyanus yaralı olduğu için takibe iştirak edemediğinden dolayı ya esir olmak, ya maktul düşmekten kurtulduğu cihetle feci hakikati- imparatora bir raporla i o ulaştırabildi. Kendisi yaralı, Bazi
lâs esir, kuvvetler perişan. Kayser o kadar kızdı ki amanla teslim ol dukları için hayatlarına dokunul- maması lâzım gelen ve o güne ka dar da dokunulmıyan Malazgird- deki Türklerin topyekûn katillerini emretti. Lebeau (Fasıl 64) aynen şöyle der: «Malazgirdde ne kadar Türk bulunduysa hepsi kılıcdan ge çirildi.» Vaktile kahraman Tuğru- lun zaptedemediği, Mısır seferine giderken Alpaslanın kolayca fet hettiği, beş on gün önce Kayserin ikiyüz binlik orduyla bir hafta mu hasaradan sonra ele geçirdiği Ma lazgird şimdi boğazlanan masumla rın mezbaha sahnesi olmuştu. Fa kat bu kütle halindeki kurbanlarm intikamı yahıan bir şekilde alınaca ğı gibi o beldenin ismi askerlik ta rihinin en şanlı bir çengini yakut bir bayrak beşaretile sonsuz asırlara doğru dalgalandırıp duracaktır.
Hazin romanın sonu:
Hani evvelki yazıda Bizans Kay serinin seferlerinden bahsederken «İki prensin romanı» fıkrasında, Alpaslanın yeğeni ve eniştesi olan Tüık prensi Kurdcu ile o Bizans seferindeki ordu kumandanı Prens Manuel’in acayib bir romanı andı ran ikizli macerasını görmüştük. Asi Türk prensi Bizans kumanda nım esir ettiği halde Alpaslandan korkarak esirinin esiri vaziyetinde Bizaıısa gitmişti. Kayser Diyojen «Büyük Roma Ordusu» ile son se ferine çıkarken o iki prensi de ya nına aldı. Türk prensinin Üsküdar- dan debdebe ile götürülüşü şun- dandı: Kayser, Aîpaslanı bertaraf ettikten sonra, Kıırdcuyu, kendine tâbi bir hükümdar olarak, Selçuk tahtına, oturtacaktı. Büyük Roma , ordusu Üsküdardan İzmite geldik- I ten sonra, Lebeau’nun anlattığına göre, Bizans Prensi Manuel Kom- nen, kulağında çıkan bir çıban yü~ ! zünden ölür. İki prens arasında sıkı
bir ahpablık kurulmuş olacak ki Bizans müverrihi bu ölümden do layı Türk prensinin sonsuz bir ke dere düştüğünü söylüyor. «Adaköy
[
»w w w w w w i Y a z a n
İSMAİL HABİB SEVÜK
Kaynağı» ndaki Bizans ordugâhında daima nümayişli bir muamele gören Türk prensi «Malazgird katliâ mı» ndan sonra Bizansa gitmek ü- zere ordugâhtan uzaklaştırılıyor. Belli, Malazgird faciası Türk pren sinin çok gücüne gitmiştir ve gene belli, imparator artık ondan hayır gelmiyeceğini anlamıştır. İki prens ten biri seferin başında öldü, öteki seferin sonunda kayıblara karıştı. İki prensin romanı ki acayib başla mıştı, sonu da ikizli bir hazinlikle bitiyor.
Roma ordusundaki Türkler: Türk öncülerine hadlerini bildir mek için arka arkaya iki general kumandasında gönderilen kuvvet ler, generallerden birinin yaralan ması, diğerinin esaretile neticelen dikten sonra, Bizans ordugâhına karşı hücum sırası Türk öncülerine gelmişti. 1071 ağustosunun 24 üncü çarşamba günü Türk öncüleri, ç o k
geniş bir saha kaplıyan ordugâhın dış hatlarında öteberi satmakla meşgul bir takım düşman askerle rinin tüı-kçe konuştuklarını farket- tiler. Bunlardan bir kısmım esiı edip Alpaslanın huzuruna götürür ler. Sultan onları istintak ettikten sonra salıverdi. Bunlar türkçe ko nuşuyorlar ama BizanslIların hiz metine girerek hıristiyan olmuşlar. Hepsi ortodoks mezhebinde. Kimdir bu Türkler? Dokuzuncu asırda Orta Asyadan batıya doğru hare kete geçen Peçenekler Volga ve Dinyeper arasındaki Macarları gar ba iterek o iki nehir arasına yerleş mişlerdi. Asrın sonlarında gene do ğudan gelen Oğuzların tazyikile Pe çenekler Ukraynanm batı cenubun
daki bozkırlara sürüldüler. Keman ların Oğuzları tazyik etmesi üzeri ne de Oğuzlar tekrar Peçeneklere yüklenince berikiler Tunayı geçip Rumelide Bulgarlar ve BizanslIlarla savaşlara girişirken Oğuzlar da 1065 te Tunayı geçince... Bunların macerasını «Bizans Kayseri» yazı sında gördük, işte bu Oğuzlarla Peçeneklerd m Ortodoksluğu kabul edip Bizans hizmetine ücretli asker olarak girenler Malazgirdde savaşa cakları düşmanın da Türk olduğu nu öğreniyorlar. Geçenki yazıda gördük ki Ahlatın fethine memur edilen General Urselius Franklarla beraber bir kısım Oğuzları da götür müştü. Onlar bir daha dönemedi ler.
İmparatorun keşif hareketi: İmparator, ağustosun 25 inde or dusunun mühim kısmile karargâ hından ayrılıp Türklerin ne kadar kuvveti olduğunu keşfetmek için, ovanın cenubuna, yani Sübhan etek lerine doğru harekete geçti. Epeyce mesafe aldıktan sonra bir tepeden bütün ovaya bakar. İn cin yok. De mek ki Türkler sinmişler. Hak ve riyor. Kendi ordusu Türklerinkin den bir kaç nisli fazla. Kayser üç yüz binlik orduyla Üsküdardan ha reket ettiği zaman Türk sultam da ancak yirmi bin atlı ile Malazgide koşuyordu. Bazı İslâm kaynakların da Bizans ordusunun on beş misli fazla gösterilmesi, yalan değil, mü balâğa değil, işin başlangıcı itibarile dosdoğruydu. Sakaryada iaşe güç lükleri yüzünden, yüz bin kişi ter his edildi. Nisbet on misline iner Ahlat fethine gidip geri dönmiyen kuvvetleri de çıkaralım: Bizans
or-^ -
c i n s i y e t
a l e m i
S E K S Ü A L İ T E
5. inci Sayısı Çıktı.
Devrimizi hicveden realist ve çok kuvvetli bir roman:
AĞLAMA DUVARI
Yazan:
REŞAD ENİS
Ağlama Duvarı:
€* Bir gazetecinin hayatıdır.
İstanbulun içyüzüdür.
€* «G ecekondu» lan anlatır.
' Y ü k s e k sosyetenin roma
nıdır.
Fiatı 250 kuruş İNKILÂB KİTABEYİ
Bu Akşamdan İtibaren
Kadıköy
O P E R A Sinemasında
Yeni mevsime giriş münasebetile iki büyük film birden
1- K A F K A S K A R T A L I
(Türkçe Sözlü)
Baş rollerde: îrasema Dlîian - Am edeo Nazzari
Eşine az rastlanacak bijyük film. On binlerce figüran, milyonluk masrafla elde edilmiş emsalsiz eser,
AŞK... İHANET... KAHRAMANLIK
2- V A HŞ İ GELİ N
(The Bride Goes Wild)
Baş rollerde: VAN JOHNSON — FUNE ALLYSON
Pulluk uc demiri ve pulluk
kulağı satın alınacak
Türkiye Ziraî Donalım Kurumu
Ziraat
Âletleri ve Makineleri Fabrikaları
Müessesesi Müdürlüğünden;
68000 aded 4 cins pulluk uç demiri ve 2000 aded pul luk kulağı satın alınacaktır.
Şartnamesine ekli resim ve fennî şartnamelerinde öl çü ve vasıfları yazılmıştır.
Eksiltmeye iştirak edeceklerin kfilo hesabile ve her cins için ayrı ayrı verecekleri teklif fiatları üzerinden %
7,5 geçici teminatlarını 28 ekim 1949 cuma günü akşamına kadar Ankarada Türkiye Ziraî Donatım Kurumu Umum Müdürlüğü, İstanbulda Fermenecilerde Haydar Handa Türkiye Ziraî Donatım Kurumu Depo Müdürlüğü ve A - dapazarında Müessese Müdürlüğü veznelerine yatırmış ve tekliflerini kapalı zarfla ve teminat makbuzlarile birlikte Adapazarında Müessese Müdürlüğüne göndermiş olmaları lâzımdır.
Fenni şartnameler ve resimler aynı yerlerde görüle bilir Ve bedeli mukabilinde alınabilir. (14084)
duşu yüz elli bin. Türk sultanı kuv vetini elli bine çıkardıysa bile Kay ser gene üç misli kuvvetli. Evet Türklerin korkmasına hak veriyor. Koskoca ovada işte in cin yok. İm parator ordugâhına gururla döndü.
Cenk gününün fecri:
Kayser haşmetli çadırına yerleş tikten sonra karanlık basar basmaz, o in cin olmıyan ovadan, cinler gibi fııiıyan Türk süvarileri, büyük Ro ma ordusu karargâhım, bütün ge ce, şahaba kadar, dört taraftan ok yağmuruna tuttukları, nâralar, trampet sesleri tekbir gülbanklerile ortalığı velveleye veriyorlardı. Bi zanslIlar zifiri karanlıkta birbirle rini vurmamak için Türklere muka bele edemiyorlar. Büyük ordu çok üzülüp çok kırıldı ama imparator bunu da azlığın çokluğa karşı za rurî bir hareketi saydı. Azlık gece karanlığından istifade ile taciz bas kınları yapabilir, fakat gündüz o- lunca çokluk da azlığa haddini bil direcek. Gündüz oldu. Fecir söker sökmez ilk uğursuz haber: Sol ce nah açığındaki Oğuzların bir kısmı sultan tarafına geçmiş. Bereket Ta- miş’in başkanlığındaki Oğuz Türk- leii Kaysere sadık kalmışlar. İmpa rator hem Oğuzlara, hem bütün ordusuna sadakat yemini ettirdi. Hepsi and içiyor: Ölmek var, dön mek yok.
Sultanın sulh teklifi:
İmparator Rumeli askerlerini sa ğa, Anadolu kuvvetlerini sola ala rak, kendisi merkezde, ordusuna harb nizamı aldırmıştır. Tam bu sı rada sultan tarafından sulh teklif etmek üzere bir heyet geldi. İmpa rator büsbütün mağrur. Demek, Türkler nihayet başlarına geleceği anlayıp aman diliyorlar. Kayser aynı zamanda, böyle sulh tekliflerile, azlık olan Türklerin yeni kuvvetler getirmek için vakit kazanmak iste melerini de düşünerek «Ahbâr-üt- devlet-is-Selçûkiyye» nin yazdığına göre, Türk heyetine şu cevabı ver di: «Sulhu Reyde yaparız.» En mu fassal Bizans tarihini yazan Lebeau bu sulh teklifi hakkında aynen şunları söyler: (Fasıl: 68, Bab: 79) «Sultan Alpaslan şeref ve haysiyet, işlerinde münakaşa götürmiyecek derecede ruh yüksekliğine sahibdi. Kendisini sulh istemeğe sevkeden sebeb kat’iyyen korku hissi değil di. O ki imparatordan da daha ce surdu, böyle olmakla beraber teba asının kanını beyhude yere dökmek istemiyordu. O, bir hükümdarın an cak hpr türlü uzlaşma imkânlarına başvurduktan sonra Kılıç çekebile ceğine inanandı.» Alpaslanın üze rinden bütün vebal gitmişti. Malsz- girddeki cenkler çengine artık bü tün bir ruh huzurile girecek.
İslâm âlemindeki dua:
Bizans Kayserinin, o zamana ka dar görülmemiş büyük bir ordu ile, hem Selçuk devletini, hem İslâmlığı mahvetmek için yürüyüşe geçmesi üzerine Alpaslanın, dört beş defa daha az küçük ordusile, doludizgin cenk meydanına koşması bütün İs lâm âlemini çok derin bir heyeca na düşürmüştü. Halife Kaâim-bi- Emrillâh bütün İslâm camilerinde, cuma günü hatibler tarafından min berlerde okunmak üzere bir dua nüshası tertib etti. Duayı Said bin Muslaya kaleme almıştı. «Ahbâr-üt- devlet-is-Selçûkiyye» bu uzun du ayı aynen yazar: «Tanrım, sen is- lâmın sancaklarını yükselt. Ona yardımını eksik etme. Aîpaslanı düşmanlarına muzaffer kıl. Asker lerini meleklerinle kuvvetlendir. O düşmanların üzerine bizzat yürü müş ve dinine hizmet için nasıl ge ceyi gündüze katmışsa, Rabbim, sen de bunlara karşılık ona zafer ver.» diye başlıyan dua en son müstü- manlara karşı şu umumî hitabla bi tiyor: «Ey müslümanlar, saf bir ni yet ve Tanrıdan korkan temiz bir yürekle Alpaslan için dua edin. Şerrin ve Küfrün onun önünde münhezim olması için onun hakkın da Tanrıya yalvarın.»
Cenk neye gecikiyor?
1071 ağustosunun 26 ncı cuma günü. Kayser teklif edilen sulhu reddettikten sonra o gün büyük cenk olacak. Fakat Alpaslanın ima mı ve fakihi Ebu Nasır Muhammed Buhar! o gün cuma namazında İs lâm âleminin bütün hatibleri tara fından halifenin yolladığı dua oku nacağından çengin de bu duadan sonra başlamasını sultandan rica etti, Alpaslan da bu fikri kabul eder. Aynı zamanda kendi de cenk sahasının topraklan üstünde secde ye kapanarak dua edip durmakta dır. Rifat Efendi «Nakd-üt-tevâ- rih» te bunu şöyle anlatır: «Alpas- lamn kavgaya girerken topraklar üstüne kapanarak Cenabı Hakka ettiği tazarru ve niyaz ve askere verdiği kumanda tafsil olunmuş ol sa takat gelür şey değildir.» Uzun boylu, yaman bakışlı, gür, davudi, ve heybet sesli Alpaslanın o dua- larîle askerlerine verdiği o k u mandalar... Cenk sahası, at nalları, kılıç şakırtıları, ok ıslıklarından ön ce başkumandan ve baş kahrama nın bütün ruhlara dolup bütün a- fukları sallavsn sesile çalkanmışiı.
İsmail Habib SE V Ü K
Bu Akşamdan İtibaren
Y I L D I Z S İ N E M A S I N D A
Şimdiye kadar görülen Tarzan filmlerinden en meraklı ve heyecanlısı
TARZAN ve DENİZ KIZI
(Tarzan and (he Mermaida)
Vahşi ormanların tüyler ürpertici savaşlarile denizlerin ve denizaltının bütün esrar ve heyecanını sinesinde toplıyan yepyeni mevzulu ve eşi görülmemiş bir harikalar filmi.
Baş rollerde: Johny Weis müller — Brenda
,leyce
ve Amerikanın en güzel vücutlü yüzme şampiyonu ve Tyrone Poverin karısı
L İ N D A
C H R I S T I A N E
■ ■ ■ M M i Dikkat: Bu sene göreceğiniz biricik hakikî Tarzan filmidir. ■ ■ ■ ■ ■ ■ M M m N