• Sonuç bulunamadı

Hergün bir mesele:bırakalım, gençlere yol verelim, geçsinler:Kapıda küçük bir delik vardı, yazıyı buradan uzatırdık

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hergün bir mesele:bırakalım, gençlere yol verelim, geçsinler:Kapıda küçük bir delik vardı, yazıyı buradan uzatırdık"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Hergurı

bir mesele

“ Bırakalım.. Gençlere

fyo\

verelim, geçsinler..,,

“ Kapıda küçük bir delik vardı..

Yazıyı buradan uzatırdık,,

Aka Gündüzü çok severim. 0 - nun mücadele kabiliyetine bayı­ lırım.. Aka Gündüz mücadelesiz yapamaz. Hiç olmazsa küçük bir vesileyi parmağına dolar, günler­ ce ateş püskürür.. Bir şey bula­ mazsa güzellik müsabakalarında kendisini gösterir.

Akayı bu sefer İstanbula geli­ şinde oldukça sararmış buldum. Tehlikeli bir hastalıktan yeni kalk­ mıştı. Edebiyat hakkında fikrini sordum.

— Aman, dedi, beni bu hasta halimde başımı belâlara sarma...

O ne kadar hasta olsa kavga­ dan çekinir mi?.. Sorgumu yapış­ tırdım:

— Üstat... Baykoş müellifi «biz ne yaptıksa yaptık. Ortaya bir şey koyduk. Bizden sonra kim geldi?» diyor... Sizin bu husustaki fikri­ niz nedir? Genç ve büyük şair tanıyor musunuz?.

— Tabiî tanıyorum. . «Biz ne yapl ksa yaptık.. Ortaya bir şey koydvk. Bizden /onra kim geldi?» demk meselâ şair Ahmed Hamdi- yi inkâr etmektir.

Ahmed Hamdinin öyle bir ka­ fası, ve bu kafanın doğurduğu öyle mısraları var ki tek mısraı meselâ hececilerden kalan bir düzine esere bedeldir. Niçin gençliği inkâr ediyoruz? Niçin gençliğe yol vermiyoruz. Bıraka­ lım geçsinler...

Edebiyatı cedideciler meydana çıktıkları zaman ondan evvelkiler kendilerine yol vermişler..

— İşte saha., geçiniz., demiş­ ler...

Edebiyatı cedideciler de kendi­ lerinden sonra gelenlere yol ver­ diler...

Hiç unutmam «Serveti fünu- n» a yazı götürüşümü.. Kapıda bir delik vardı. Deliğin arkasında da Yahudi bir hademe otururdu...

Yazıyı bu delikten içeri uzatır­ dık. Hademe alırdı. Bundan son­ ra heyecanla hafta sonunu bek­ lerdik. Çıktı mı? çıkacak mı? çık- mıyacak mı?. Lâkin çıkardı. Ya­

Aka Gündüz

zıyı delikten, melikten atardık ama yazılarımız girerdi. Yani on­ lar da bize yol vermişlerdi...

Şimdi de böyle olmalıdır. İleri­ den giden büyükler, arkadan ge­ le ngençlere yol vermelidir. Çün­ kü bu öyle bir sahadır ki öyle bir elektir ki kıymeti olmıyan bunun üzerinde şöyle bir belirir, sonra kaybolup gider. Kıymeti olan in­ sana da ne kadar cephe alsanız, ne kadar yol vermeseniz kendisi­ ni gösterir. Kıymet katiyyen kay­ bolmaz. Kıymetli eser bugün okunmasa, yarın okunmasa, mu­ hakkak bir gün kendisini okutma­ sını bilir..

Bunun için arkadan gelenlere yol vermemek hem şövalyece bir hareket değildir, hem de makul değildir.

— Son edebiyat münakaşaları­ na ne dersiniz?

— Çok mükemmel... Münaka­ şa, mücadele daima güzeldir. Hiç değilse böyle mücadele sıra­ sında bir çoklarının unuttukları Hâmid, Hüseyin Rahmi, Ahmed Rasim ve bunlar gibi büyük bir çok mühim şahsiyetleri bir kere

(2)

Hergün mr mesoıo

(Baş tarafı 9 uncu aahıfede)

daha hatırladılar ve ağızlarına almak lûtfunda bulundular... Bu da fena bir şey mi?

— Peki, son dedikodular esna­ sında Abdülhak Hâmid1, Cenab Şehabeddin, Halid Ziya, Ahmed Rasim, Hüseyin Rahmi gibi bir çok büyük edebiyat üstatlarının inkâr edilmesine ne dersiniz? An­ tolojiye bile bunların alınmama­ sına..

— Azizim ... Büyük kıymetleri Abdülhak Hâmidi, Hüseyin Rah- miyi, Ahmed Rasimi, daha bu gi­ bi üstatları inkâr etmek, bunlar­ dan bahsetmemekle kendileri yok edilemez ki..

Bizde garip bir zihniyet var... Eli kalem tutan filânca edebiyat j şöhretinin aleyhine yazıyor. Artık memnun ve kendisinde şöyle bir i kanaat var: Filancayı mahvettim., j Artık edebiyatta böyle bir adam

yoktur..

Dün yahu... Nasıl mahvediyor­ sun?.

Sonra antolojiye alınmamakla bir adam ne imha edilebilir, ne de antolojiye alınmakla bir adam yoktan var olabilir..

— Edebiyatımız uykuda diyor­ lar... Bugünkü nesil bilhassa çok uyuyormuş...

— Bunu böyle «edebiyatımız uykudadır. Bugünkü nesil bilha­ ssa mışıl mışıl uyuyor» demek te aşağı yukarı bir uyku alâmetidir.. Çünkü etrafı görmemek uyku ha­ linde bulunmak demektir. Pek âlâ yazıyorlar. Pek âlâ genç bir nesil var..

— Edebiyatta aranacak en mü­ him öz nedir üstadım?

— En büyük öz millî kokudur. Toprağın kokusudur... Şu üstünde dolaştığın toprağın kokusunu ese­ rine, yazma verebiliyor musun?.. Muvaffakiyetin birinci şartı bu- dur.

Hastalıktan yeni kalkan üstadı daha fazla yormadı densizlik olur­ du. Ben de bunu yapmadım..

zı r İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi

Referanslar

Benzer Belgeler

Öğretmenlerin, eğitimi süresince okulöncesi eğitimde fen konulu ders alma durumu ile fen öğretimine yönelik tutumları arasındaki ilişkisine yönelik olarak “Lisans

Termal buharlaştırma yöntemi ile üretilen ince filmler, Van-Der Pauw geometrisine uygun olarak üzerlerine indiyum kontak alındıktan sonra sıcaklığa bağlı Hall

Birbirine yakın birkaç kaya parçasının olması durumunda farklı kaya parçalarının etrafından kıvrılarak gelen gaz akımları birbiriyle etkileşiyor.. Farklı gaz

Bu 20 yıl boyunca, De­ niz Gezmiş için ne çok kitap yazıldı.... Anılar, araştırmalar,

huşusî bir kıymet arzetmi- yen tablonun içinde gizli gizli yüreği atan nur kaynağının as­ lına geleceğim: Eski (Mektebi Sultanî) nin şahsiyetini yapan

Bizim İstanbul gazetelerini gördüm; siyasi hırıltılarımız uzaktan çok elîm (acıklı) bir tesîr hâsıl ediyor (etki yaratıyor).. Vatana bir daha

Heidelberg Darülfünunun dan felsefe doktoru olarak çıkmış olduğunu, ve Bulgar gençleri için en yüksek gayenin ikmali tahsil eder etmez bir bulgar köyünde

Retrofaringeal apsenin C1-C2 vertebra- lar aras›nda sa¤ taraftan spinal epidural apse ile devaml›l›k arzetti¤i görülmektedir..