• Sonuç bulunamadı

Yılmaz Güney'in mektupları:"Dostlarımı, dostluklarının son kırıntısı kalıncaya dek sırtımda taşıdım"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yılmaz Güney'in mektupları:"Dostlarımı, dostluklarının son kırıntısı kalıncaya dek sırtımda taşıdım""

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yılmaz Güney ’in mektupları

'T T - S Z l k / l S '

“Dostlarımı, dostluklarının

son kırıntısı kalıncaya dek

sırtımda taşıdım”

«

Yılmaz Güney'in Nihat Behram’a yazdığı aşağıdaki mektup, ilkler­ den... 1979 Nisan ayının son hafta­ sında lm ralı Yarıaçık C ezae­ v i’ nden gönderilmiş. Behram’ın “Mektubun Çağrışımları" bölü­ münde belirttiği gibi, o dönemdeki konumunu, düşüncelerini, koşulla­ rını özetliyor

S

orunlarımız, devrim davası­na sıkı sıkıya bağlı sorunlar­ dır ve çözümleri bu doğrul­ tuda ele alınmalıdır. Bu güne dek, benim kişiliğime, GF’ye (Güney Film), dergiye yöneltilen saldırılar, içten baltalamalar, ister bilinçli is­ ter bilinçsiz olsun, özünde karşı - devrimin işine yaramıştır. Ve bu­ gün, GF’ye sahip çıkmaktan, onun sorunlarını omuzlamaktan kaçınan devrimciler, küçük burjuva önyar­ gılardan kendilerini arındıramamış olanlardır. Biz, tarih önünde onla­ rın h am k afalığ ın ı

mahkum edeceğiz. Öncelikle kendi­ mize eğilip, sorun­ larımızı bir bir ele almamız ve bu so­ runlar karşısındaki durumumuzu ince­ lememiz gereklidir.

Güney Film, be­ nim içeriy e d ü ş­ m em le b irlik te SP’nin denetim ine geçti. Tam dört yıl, adını kendisinin de koyamayacağı, yap­ tığı şeylerin mantıki cevabını veremeye­ ceği bir yönetimi e- gemen kıldı. Bu dö­ nem, benim , uzun

yılların çabasıyla o- 26 Aralık 1983...Behram'ların evlilik yıldönümünde. Fotoğrafta lokanta çalışanları, Yılmaz, ressam luşturduğum say- Kornet ve Nihat Behram

gınlığın, ilişkilerin kemirilmesi dö­ nemidir. Bu dönem bana ne maddi ne manevi açıdan bir şey katma­ mıştır. Çevremle ilişkilerim kopa­ rılmış, yazıhaneyle bile ilişkilerim kesilmiş, tam anlamıyla bir tecrit durumuna düşmemin koşullan ya­ ratılmıştır. Sanatsal ve kültürel a- landa olsun, siyasi alanda olsun, bendeki değişim ve gelişimler, SP ile aramızın iyice açılmasına, be­ nim ceza yememle büsbütün kop­ ma durumuna gelmiş, S ile uyuş­ mazlığımız 1977 sonunda uzlaş­ maz noktaya ulaşmış ve S her şeyi yüzüstü bırakarak elimize içinden çıkılması zor bir yazıhane bırak­ mıştır. Geçmişten devraldığımız şeyler, tecrit, güvensizlik, maliye ve kişilere borç, karmakarışık he­ sap, kadrosuzluk, varolan olanak­ ların kemirilmişliği vb. Bu keşme­ keş, Erden Kral’m yönettiği der­ giyle “taçlandı”. Üç ay içinde,

iki-yüz bin liraya yakın reklam, ıvır zıvır masrafı yapıldı. Süha, Akgül teyzeye 400 bin TL. Mâliyeye bir o kadar, çeşitli işlemlerin zamanın­ da yapılmaması, zamanında

(2)

ların ödenmemesi yüzünden bir o kadar daha borç, Çekoslovakya ve M acaristan’a karşı m ahçubiyet, devraldığımız mirastır. Buna ek o- larak, iki arabamız ve bir evimiz satıldı. Süha, bütün hayatım içinde, bana en çok zararı dokunan kişidir. Buna rağmen onunla kavga etme­ dim; son ana dek onu içinde bulun­ duğu çıkmazdan kurtarmaya çalış­ tım. Çünkü günün birinde cezası verilmek gerekirse, elim titremesin diye. Artık elim titremez. Çünkü o, gerçekten, sinsi bir karşı - devrim­ cidir artık.

İşte ben K ayseri’den İzm it’e geldiğimde durum buydu. Kasada paramız yoktu. 78’in başından baş­ layarak GF’ye ve dergiye cezae­ vinden para yolladım. Erol ve Tun­ cay bu koşullarda bize katıldı. A- dım adım tecriti kırmaya çalışır­ ken, Okan geldi. Film yapma ha- . zırhklanna girdik. Çok zor koşullar altındaydık. Bir yandan geçmişin olumsuzluklarından sıyrılmaya, bir yandan da adım adım yeni birşey inşa etmeye çalışıyorduk. İşte bu zorlukların çok yoğun olduğu bir yerde sen katıldın. Bu, benim için çok önemli bir olaydır.

Sırası gelmişken, bir noktaya değinmeliyim: “YG uzun bir süre biriyle arkadaşlık eder, sonra onun­ la kavga eder ayrılır,” sözü, hiçbir gerçekliğe dayanmayan, tamamen sübjektif bir tavırdır. Bugüne dek, dostlarımı, dostluklarının son kırın­ tısı kalıncaya dek sırtımda taşıdım. Benim iyi niyetimi, devrime bağlı­ lığımı kötüye kullananları defalar­ ca uyardım, artık umut kalmamışsa koptuk. Bunu söyleyenler örnek vermelidirler. Ben, devrim doğrul­ tusunda gelişen ve ilişkilerini bu doğrultuda biçimlemeye çalışan bir insanım. Benim gelişmeme ters ge­ lişimlerle ayrılığa düşmem kaçınıl­ mazdır; bu da doğal ve gereklidir. Kişisel nedenlerle kimseyle ayrılık çıkartmadım. Göstersinler. Benim ilişkilerim göze batan ilişkilerdir. Öte yanda, bazı insanlar, bana yak­ laşırken, kişisel çıkar umarak iliş­ kilerini yönlendirmek istemişlerdir. B unlara bir noktaya kadar göz yummuşumdur fakat gelişmelerine izin vermemişimdir. Veremezdim de. Seninle ilişkilerimiz gelişme doğrultusunda olan, gelişmeye açık siyasi ilişkilerdir ve yoldaşlığımız

0 dönemde TV'de yayını yasaklanan "Ağırdan bir sahne bu temelde inşa edilmektedir. Bir­

birim ize açık, devrim davasına bağlı, karşılıklı fedakarlıklar içinde olursak, eleştiri - öz eleştiri meka­ nizmasını işletirsek, idealizmin de­ ğil, materyalizmin ışığında birbiri­ mize yaklaşırsak niye kavga ede­ lim ki?

Biz, bütün devrimci hareketler­ den daha zor koşullar altındayız. Ko­ numumuz farklıdır. Hatalarımız ça­ buk göze batar. Bize daha az anlayış gösterilir. Çok şey beklenir, fakat bunun için gerekli yardım yapılmaz. “Devrimci”lerce horlanırız. Yarım aydınlarca dudak bükülürüz. Neden­ lerini iyi biliriz bunların.

Anlaşabilmenin koşullarından biri konuşabilmektir. Biz daha senin­ le şöyle rahat bir biçimde konuşama­ dık bile. Her şeye karşın inancım o- dur ki, bütün zorlukları yeneceğiz.

İnsanlar ancak pratik içinde geli­ şir ve zaaflarının farkına varabilirler. Hata yapmak, yanlış kararlar vermek

çoğu kez kaçınılmazdır. İnisiyatif sa­ hibi olmak için, arkadaşlarımın hata­ larına anlayışla yaklaşmayı her za­ man ilke edindim. Ama hatayı gör­ memezlikten gelmedim. Eleştirmek­ ten de geri durmadım. Küçük, arka­ daşlarımın farkına vanp kendi ken­ dilerine aşacakları bazı hataların ü- zerinde pek durmadım.

Zamanı geldiği için, bence “sol” olan bir tutum üzerinde durmak isti­ yorum.

“Sürü”nün festivalden çekilmesi “sol” bir hatadır.

O gün durumu öğrendiğimde, bu konuyu düşünebildiğim kadarıyla düşündüm. “Sol” bir davranış olarak niteledim. Düşüncemi olduğu gibi a- çıp - açmama konusunda seçtiğim yol, aldığınız kararın yanında olma­ mı gerektiriyordu. Çünkü sen, bugün GF’nin ve Ekim - B’nin dışardaki tek sorumlusu, yetkilisi ve yönetici- sisin. Alman karara ters davranmam, senin bundan sonra yapacağın

(3)

lerde inisiyatif kullanamamana, üs­ telik, çevrende etkisizlik gibi durum­ lara düşmene yol açabilirdi. Gele­ cekte atacağın adımların sağlığı açı­ sından öyle davranmam doğruydu, öyle yaptım.

Olayı inceleyelim:

Türkiye’de sınıf mücadelesinin olanca yoğunlaştığı bir ortamda, “A- ğıt” TV’de yasaklandı. Bu tutum, demokrat, yurtsever, devrimci ve hatta sıradan gazete yazarları arasın­ da bile, bizim yararımıza bir durum yarattı. Oldukça geniş, propaganda­ ya açık bir kamuoyu bir gecede o- luşmuştu. Bu durumu daha da ileriye götürecek bir olanak o- larak uluslararası nitelikte bir festivali, bütün süreç boyunca devrimci bir kürsü olarak kul­ lanmak, festivale katılanlan da bu mücadeleye belli oranda da olsa katma olanağı varken, biz bu olanağı bir kıyıya ittik. Fes­ tivalden çekilmemek, gerek a- çılış günü, gerekse “Sürü”nün gösterildiği gün, özel olarak kültür anlayışımızı, mücadele­ mizi, mücadelemizin önündeki engelleri, benim durumumu sergilemek doğru olurdu. “Sü- rü”yü çekmekle, karşı tarafa soluklanma fırsatı, suskunluk­ larında haklılık fırsatı verdik. “Ağıt”ın kaldırılması karşılı­ ğında bir takım tavizler almak mümkün iken, biz bu yolu “Sü- rü”yü çekmekle kapadık. “Sü­ rü” katılsaydı, şenlik güçlü bir anti - faşist gösteri haline geti- rilebilinirdi. Bu fırsatı değer­ lendiremedik. Üstelik tavrımız Erden gibi bir “adam”a yaradı.

Bu konuyu kimseyle ko­ nuşmadım. Fatoş, uzun yılların geliştirdiği sezgileriyle benim karara katdmadığımı sezmiş olabilir, kaldı ki kendisine bu tavrın tek doğ­ ru tavır olduğunu, bütün gücüyle desteklemesi gerektiğini öğütledim. Bu konuda hiçbir açıklama yapma­ mak gerekir. Yalnızca sen bil...

Öte yandan, böyle bir karar al­ madan önce, diğer arkadaşlarla da görüşmekte yarar vardı. Hatta Dev - Deb’in MK ile bile.

★ Önemli sorunlardan biri de ör­ gütlenme konusunda bize egemen o- lan hantallıktır. Öyle ki, bizimle bir­ likte olmasını istediğimiz arkadaşla­ rın bütün konularda bizimle aynı kavrayış düzeyinde olmasını bekli­

yoruz. Bu mümkün değildir. Bu an­ layış bizi yalnızlığa mahkum eder. Bizimle en yakın ilişkide olan arka­ daşlarımız bile henüz bu düzeyde değildir. Biz varolan daracık grubu­ muzu, iki yönlü örgütlenme çabasıy­ la zenginleştirm eliyiz. Birincisi, devrim arzu eden ve bize sempati duyan unsurların örgütlenmesi ve e- ğitimi. İkincisi, bilinç düzeyi az da olsa yüksek unsurların örgütlenmesi ve eğitimi. Bu iki tip örgütlenme de, işçi - köylü - çalışan insan temeline dayalı olmalıdır. Daracık bir grup da olsak, insanüstü bir enerjiyle çalış­

malıyız. Bu şarttır...

★ Beraber olduğumuz arkadaş­ lar, en basit ilkelere uymuyorlarsa, fedakarlıktan kaçınıyorlarsa, niye bi- zimledirler ki?.. İdeolojik mücadele her şeye kaadir değildir. Kararsız, bocalayan, fedakarlıktan uzak unsur­ lar, iyi niyetli devrimciler bile olsa­ lar, bizi hantallaştırıyorlarsa safları­ mızdan atılmalıdırlar.

★ Genel hedefler doğrultusunda, bütün ilişkiler yeniden gözden geçi­ rilmeli, yararlı olanlar pekiştirilmeli, gücümüzün gelişmesini aksatanlar ayıklanmalıdır. Genç, tecrübesiz, bi­ linç düzeyi düşük de olsa, kararlı,

iç-ten, çalışkan unsurlara sorumluluk verilmeli, onların eğitimi için büyük çaba gösterilmelidir.

★ Cezaevlerindeki arkadaşları­ mızı yalnız, habersiz bıraktık. Onlar­ la yakınen ilgilenmeliyiz. Bizimle i- lişkide bulunan bütün arkadaşlar i- çinde sıkı bir eleme yapmalı, en ileri unsurları biraraya toplamalıyız...

★ Bizi örgütleme hevesinde o- lanlar, bizimle birlikte yürüyemezler ve ayağımıza dolanırlar. Bu konuda kesin kararlı olmak gerekir. İlkeleri­ miz çiğneniyorsa buna izin verme­ meliyiz.

★ Yazıhane ilişkileri, “işlet­ mecilik”, “muhasebe” gibi, uz­ manlık isteyen işlere uzmanları bulunmalıdır. Bu işleri bizim yapmaya kalkışmamız, altından kalkamayacağımız sakıncalar doğurur. Bir muhasebeciye ve­ rilecek paranın kat kat fazlasını aracılara vermek zorunda kah- . rız. Tuncay’ın tutumu bize ör­ nek olmalıdır. Bizimle bu kadar beraber olan bir insan, bu denli sorumsuz davranıyorsa, olaya i- ki açıdan bakılmalıdır. Bizim hatalarımız, Tuncay’ın hataları. Bizim hatamız yapımızda, ge­ nel siyasetimizde aranmalıdır. E için de aynı... Kendimizi bir iyice gözden geçirmeliyiz.

★ işletme durdurulmalıdır. Hiçbir film hiçbir yere verilme­ melidir. (İstanbul) Ağırlık dış satışlara verilmelidir.

★ Bütçe yapılmalı. Bir yıl­ lık gider hesapları yapılmalıdır. Buna, ayda 7.500 TL ayrılmalı. Sıraselviler’deki yazıhane kira­ sı F’ye verilmeli ve ayrıca ev kirası verilmelidir. Gelirlerimiz yeni film için ve borçlarımız i- çin bloke edilmelidir.

★ Eylül için basılacak kitapları­ mızın hazırlığı yapılmalıdır.

★ Borç listesini haftaya yazaca­ ğım.

★ Tutumlu olunmalı, gereksiz bütün masraflar kısılmalıdır.

★ Bundan böyle, her hafta, mümkün olduğunca düşüncelerimi yazmaya çalışacağım. Sevgiyle göz­ lerinden öperim. Bütün güçlükleri yeneceğim; hiç kuşkun olmasın.

Not: Kitapları göndermemekte niye “ısrar” ediyorsunuz. Her hafta beş - altı kitap gelseydi, bugüne dek temel kitaplar elimde olurdu.

Yılmaz Güney

Yılmaz Güney, "sürü" filminin festivalden çekilmesini "sol" bir hata olarak değerlendiriyor

14

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sağım yerinde sağımın iş ekonomisi avantajı ile bağlamalı ahırda hayvanların bireysel bakım avantajının birleştirildiği, yemleme duraklı serbest ahırda,

Elinde altın küre (Kızılelma) tutan Osmanlı sultan portreleri bize gösteriyor ki Kızılelma, hükümdarlık alâmetidir.. Elinde Kızılelma

bir broşür yayınlamakta ve bunlarda teknik konferansları, kendisinin tertiplediği şantiye gezilerinden elde edilen bilgileri, laboratu- var araştırmalarında bulunan

Sevgili dostlar, pazar sabah ı ''Cargill'' ile ilgili bir yazı yazmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde, Milliyet'in internet bask ısında Melih Aşık''ın ''Cargill

• Altın oran gibi daha çok resim, fotoğraf ve tasarımda kullanılan bir kompozisyon kuralıdır. Bu kurala göre çerçeve 2 yatay ve 2 dikey çizgi ile 9 eşit

 TÜİK, herhangi bir işte çalışmayan, son dört hafta içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve iki hafta içinde işbaşı.. yapabilecek durumda olan

Bu inanıú sağlık davranışlarına da yansımış ve sağlık sorunları ile karşılaşan bireyler çareyi kültürel yaúamlarında aramıúlardır.. Böylece her taş parçası bir

o 3-5 yıl süreli kurak dönem içinde bir yıl en şiddetli kurak yıl olarak yaşanmakta, diğer yıllar ise kuraklık şiddeti daha az olmaktad ır. İçinde yaşadığımız dönem