• Sonuç bulunamadı

Ormanların tahrip edilmesi ve su havzalarındaki yapılaşmaya derhal son verilmeli, havzaların sırt çizgilerinden itibaren havza içinde kalan tüm yapılar zaman içinde boşaltılmalı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ormanların tahrip edilmesi ve su havzalarındaki yapılaşmaya derhal son verilmeli, havzaların sırt çizgilerinden itibaren havza içinde kalan tüm yapılar zaman içinde boşaltılmalı"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Dendroklimatolojik (ağaçların yıllık halkalarından yararlanarak geçmiş dönemlerdeki kurak ve yağışlı yılları

saptamaya yönelik) çalışmalara göre, içinde bulunduğumuz kurak yılların benzerleri son 900 yıllık dönem içerisinde defalarca yaşandı. Bu açıdan baktığımızda 2007 yılında yaşanan kuraklık, önceki yüzyıllarda yaşanan kurak yıllar gibi olağan görülmekte...

Çözüm; temiz tatlı içme suyunun kaynağı olan ormanları korumak ve bu konuda partilerüstü bir politika izlemektir.

Ormanların tahrip edilmesi ve su havzalarındaki yapılaşmaya derhal son verilmeli, havzaların sırt çizgilerinden itibaren havza içinde kalan tüm yapılar zaman içinde boşaltılmalı.

Son yıllarda yaşanan kuraklık, özellikle büyük kentlerde ve içme suyu kıtlığı yaşayan bölgelerde ciddi bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Ve bu kuraklığın süresi hakkında, önümüzdeki 6 ay, 1 yıl ya da daha mı uzun süreceği konusunda ne yazık ki kesin bir bilgi yok. Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü'nün, 1930 yılından bu yana kaydettiği iklim verilerine göre, son 77 yıllık dönem içerisinde 2007 yılının en kurak yıllardan biri olduğu belirtilmekte.

Bu kuraklık ve susuzluk olağan mı? Yoksa suçlu küresel ısınma ve iklim değişikliği mi? Ya da yanlış politikalar mı?

Yaklaşık 5 yıldan bu yana yapılmakta olan dendroklimatolojik (ağaçların yıllık halkalarından yararlanarak geçmiş dönemlerdeki kurak ve yağışlı yılları saptamaya yönelik) çalışmalara(1-7) göre, içinde bulunduğumuz kurak yılların benzerleri son 900 yıllık dönem içerisinde defalarca yaşandı. Bu açıdan baktığımızda 2007 yılında yaşanan kuraklık, önceki yüzyıllarda yaşanan kurak yıllar gibi olağan görülmektedir.

AĞAÇ HALKALARI NE DİYOR?

Dendroklimatolojik bulgulara göre, geçmişte şiddetli kuraklığın yaşandığı yılların bazıları 1567, 1595, 1660, 1725-26, 1756-57, 1873-74, 1887, 1890-1891, 1893-1894, 1908-1909, 1925-1928'dir. Anadolu'da yaşanan bu kurak yılların çoğuna ilişkin Osmanlı Arşivlerinde (8) tarımsal kıtlık kayıtları vardır:

o Özellikle 1887-1895 yılları arasında 1887, 1890-91, 1893-94 şiddetli kuraklıkların yaşandığı yıllardı. Batı Karadeniz Bölümündeki Filyos nehrinin akımı son 350 yılın en düşük seviyesine inmişti.

o 1925-1928 yılarında dört yıl süren bir kuraklık yaşandığı görülmektedir. Bu dört yıllık sürenin özellikle son 2 yılı (1927-28) bütün Anadolu'da çok kurak geçmişti.

o Yakın tarihte, 1987-1995 yılları arasında da şiddetli bir şekilde kurak geçen yıllar yaşanmıştı ve kuraklık/susuzluk İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçim sonuçlarını etkilemişti. Bu dönem içerisinde 1990-1991 yılları yağışlı diğer yıllar kurak, 1994 yılı da aşırı kurak geçmişti. Türkiye Yıllık Yağış Dağılımı Grafiği'ne göre de(9) 1988-1995 dönemindeki yağış miktarı, ortalama yağış çizgisinin altında kalmaktadır. Bu düşük yağışlı dönemi İstanbul'da yetişen sahil çamı ağaçları belirgin şekilde yansıtmaktadır.

Son yıllarda yaşanan kuraklığı ortaya koyan bir çam gövde kesiti. 1987 yılında başlayan ve etkileri 1996 yılına kadar süren bir kurak dönem görülmektedir. Unutulmamalıdır ki, bu gövde kesiti, yağışların ağaçlara yansıyan kısmıyla ilgili sinyalleri vermektedir. Ani ve şiddetli yağışlar, ne kadar yüksek olursa olsun, yüzeysel akışla gittiği için, bu tür yağışların etkisi ağaç halkalarında belirgin görülmezler. Bu nedenle ağaçlar, kullanılabilir su ile ilgili bilgileri daha iyi yansıtmaktadırlar.

Yukarıda verilen üç dönemdeki kuraklık olayları ile son yıllarda yaşanan kuraklıklar arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır. Yaşanan olaylara bu açıdan baktığımızda, bu aşamada suçlunun, Ankara Büyükşehir Belediye

Başkanı Sayın Melih Gökçek'in ve sonrasın da Başbakan Sayın R. Tayyip Erdoğan'ın söylediği gibi küresel ısınma ve iklim değişikliği değil, temiz tatlı su üretimi ve su havzalarının kullanımındaki yanlış politikalar olduğu açıkça

görülmektedir. Ve çözüm de sorunu Tanrı'ya havale etmek değildir.

KÜRESEL ISINMA VAR

(2)

Bununla beraber, şunu hemen belirtmek gerekir ki, son 150 yıllık dönemde (1850'lerden bu yana) sanayileşme ve atmosferde karbon birikimiyle başlayan ve etkileri giderek artacak bir küresel ısınma ve iklim değişimi söz konusudur. Son yüzyıldaki sıcaklık artışı 1 ºC civarında olmakla beraber, yüzyılın sonlarına doğru artışın 4 ºC'yi bulacağı tahmin edilmekte.

Uzmanlar, küresel iklim değişiminin olumsuz etkilerinin yakın gelecekte daha çarpıcı olarak görüleceğini ve şimdiden önlem alınması gerektiğini yüksek sesle vurguluyor. Buna karşın, 2007'nin ilkbahar ve yaz ayları, küresel ısınma ve iklim değişikliği olsa da olmasa da kurak geçecekti. Fakat, şiddeti ne olurdu, daha mı fazla olurdu ya da ne kadar fazla olurdu? Bunu söylemek bu aşamada çok zor.

Ülkemizde yapılan dendroklimatolojik çalışmaların(1-7) toplumu ilgilendiren diğer önemli sonuçlarına göre de, Anadolu'nun son 900 yılında;

o Kurak yılların süresi genellikle 1 yıl, seyrek olarak da 2-5 yıldır. Bu nedenle, tarımsal stoklarda ve su ile ilgili planlamalarda bu sürenin dikkate alınması gereklidir.

o 3-5 yıl süreli kurak dönem içinde bir yıl en şiddetli kurak yıl olarak yaşanmakta, diğer yıllar ise kuraklık şiddeti daha az olmaktadır. İçinde yaşadığımız dönem de bu şekilde olup, 2005-2006 yılları kısmen kurak, 2007 ise şiddetli kurak geçmiştir. En şiddetlisi 2007 yılında yaşanmakta olan kurak dönemden sonra, 2008 yılı da kısmen kurak olabilir ya da yağışlı bir yıl olabilir. Şimdiden kesin bir şey söylemek olası değildir. Ama 2009 yılından itibaren yağışların artması çok yüksek bir olasılıktır.

o Anadolu'da yaşanan kurak yıllar ve dönemler, karmaşık bir iklim sistemi içinde meydana geldiği için, belirgin bir periyot göstermemekte ve bu aşamada, gelecek için tahmin yapmayı olanaksız hale getirmektedir.

NE YAPMAK GEREKİR?

Bu durumda yapılacak şey, uzun dönemli sonuçları dikkate alarak, tüm planlamaları bilimsel zemine dayandırmaktır.

Bilindiği gibi bilimsel bilgilerin uygulamaya geçirildiği ülkelerde, bu tür sorunlar ya hiç yaşanmamakta ya da çok daha düşük olumsuz etkilerle aşılmaktadır. çarpık yapılaşma, özellikle su havzalarının tahrip edilmesi, nüfusun belirli noktalarda yoğunlaşması olumsuzlukların daha da artmasına yol açmaktadır.

Nasıl ki, depremlerde suçlu çarpık ve bilimsel temellere dayanmayan yapılaşma ise, kurak geçen yıllarda da su sorunlarına neden olan suçlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve Sayın Başbakanın söylediği gibi küresel ısınma ve iklim değişikliği değil, çarpık kentleşme, yanlış planlama ve su havzalarının tahrip edilmesidir.

Yaz ortalarında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı tarafından yapılan, suyun daha dikkatli kullanımıyla ilgili açıklamalar, sorunun çözümünden uzak bir çaba olup, dikkatleri, sorunun gerçek kaynağından başka yöne çekmektir.

Sorun suyun kaynağının, yani su havzalarının tahrip edilmesidir. Yapılan açıklamalar, elbette bir önlemdir; fakat, sorunu hiçbir şekilde çözecek düzeyde bir önlem değildir. Sorun öncelikle kaynağında çözülmeli ve devamında bu önlemler alınmalıdır.

Çözüm; temiz tatlı içme suyunun kaynağı olan ormanları korumak ve bu konuda partilerüstü bir politika izlemektir.

Ormanların tahrip edilmesi ve su havzalarındaki yapılaşmaya derhal son verilmeli, havzaların sırt çizgilerinden itibaren havza içinde kalan tüm yapılar zaman içinde boşaltılmalı ve havzaların rehabilitasyonu yapılmalıdır.

Barajlardan 100 m, 200 m gibi hiçbir bilimsel dayanağı olmayan mesafeler belirleyip, suyun asıl kaynağı üst havzalarda yapılaşmaya neden olan yasal düzenlemeler kaldırılmalı, doğal su toplama alanlarının sınırları esas alınmalı.

Kaynaklar:

1) D'Arrigo R, Cullen HM. 2001. A 350-year (AD 1628-1980) reconstruction of Turkish precipitation.

Dendrochronologia 19, 2, 169-177.

(3)

2) Touchan R, Garfin GM, Meko DM, Funkhouser G, Erkan N, Hughes MK, Wallin BS. 2003. Preliminary reconstructions of spring precipitation in southwestern Turkey from tree-ring width. Int. J. Climatol. 23: 157-171.

3) Touchan R, Xoplaki E, Funchouser G, Luterbacher J, Hughes MK, Erkan N, Akkemik Ü, Stephan J. 2005a.

Reconstruction of spring/summer precipitation for the Eastern Mediterranean from tree-ring widths and its connection to large-scale atmospheric circulation. Clim. Dyn. 25: 75-98

4) Akkemik Ü, Aras, A. 2005. Reconstruction (1689-1994) of April-August precipitation in southwestern part of central Turkey. Int. J. Climatol, 25, 537-548

5) Akkemik Ü, Dagdeviren N, Aras N. 2005. A preliminary reconstruction (A.D. 1635-2000) of spring precipitation using oak tree rings in the western Black Sea region of Turkey. Int. J. Biometeorol. 49 (5): 297-302.

6) Akkemik, Ü., Cherubini, P., D'Arrigo, R., Köse, N., Jacoby, G. 2007. Tree-ring reconstruction of precipitation and streamflow for Northwestern Turkey. Int. Journal of Climatology. (baskıda)

7) Touchan, R., Akkemik, Ü., Hughes, M., Erkan, N. 2007. May-June Precipitation Reconstruction of Southwestern Anatolia, Turkey during the Last 900 Years

from Tree Rings. Quaternary Research (Baskıda)

8) Osmanlı Arşivleri 1850'den sonrası: Osmanlı Sarayı ve Taşra Arasındaki Yazışmalar. Başbakanlık Devlet Arşivleri Müdürlüğü.

9) O. Bursalı, Gündem. CBT Sayı 1065 (DMI. Türkiye Yıllık Yağış Dağılımı (1970-2007)

Ağaçlar her yıl bir halka oluşturur. Bu halkanın ilk kısmı ilkbahar da (açık olan bölüm) ikinci kısmı da yaz aylarında (koyu olan kısım) oluşur. Bu iki kısmın tamamı bir yıllık halkadır. Halkaların genişliği de genellikle yağış miktarına bağlı olarak yıldan yıla değişir.

1987'den başlayıp etkileri 1995'e kadar süren kurak dönem

Doç. Dr. Ünal Akkemik,

İ. Ü. Orman Fakültesi, Orman Botaniği Anabilim Dalı, uakkemik@istanbul.edu.tr Cumhuriyet Bilim Teknik 24.08.2007

Referanslar

Benzer Belgeler

The independent effects of polycystic ovary syndrome and obesity on serum concentrations of gonadotrophins and sex steroids in premenopausal women.. Bernasconi D, Del Monte P, Meozzi

1905’te, özel görelilik kuram›n›n sonucu ola- rak iki varsay›mda bulundu: Bunlar- dan birincisi, fizik yasalar›n›n sabit h›z- la hareket eden her gözlemci için

Ceza katsayısı ile tanımlanan amaç fonksiyonun tavlama benzetimi algoritması ile belirlenen parametrelerle beş ayrı denemede elde edilen deney sonuçları ve bu

Sonuçta; literatürde yer alan çalışmalar iktisat-din ilişkisi ile ilgili çalışmalar; dini inanç ve davranışları iktisat teorisi ile açıklayan çalışmalar, dini

Dolayısı ile sermayenin etkisi metropollerde diğer mekanlara göre daha da fazla hissedilebilmektedir (Yırtıcı, 2002). Küresel dünyada, sermaye hareketi iki temel

Bu araştırmanın amacı elektrofizyolojik olarak KTS tanısı almış hastaların tedavilerinde kullanılan steroid iyontoforezi, lokal kortikosteroid enjeksiyonu ve NSAII

Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Laboratuvarına bir yıl içinde başvuran hastalarda bağırsak parazitlerinin dağılımı. Özbilge H, Seyrek A, Aslan G,

Yarık dudak damak deformiteleri sıklıkla izole anomali olarak rastlanmaktaysa da nadiren kromozom anomalileri ve War- derburg, Van Der Woude, Pierre Hobin, Treacher