• Sonuç bulunamadı

Politik riskin döviz piyasasına etkisi: Türkiye uygulaması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Politik riskin döviz piyasasına etkisi: Türkiye uygulaması"

Copied!
80
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

POLİTİK RİSKİN DÖVİZ PİYASASINA ETKİSİ: TÜRKİYE UYGULAMASI

(Yüksek Lisans Tezi)

Meryem DEMİR

(2)

T.C.

DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Bankacılık ve Finans Anabilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi

POLİTİK RİSKİN DÖVİZ PİYASASINA ETKİSİ: TÜRKİYE

UYGULAMASI

Danışman:

Doç. Dr. Yasemin Deniz KOÇ

Hazırlayan: Meryem DEMİR

(3)

Kabul ve Onay

Meryem DEMİR’in hazırladığı “Politik Riskin Döviz Piyasasına Etkisi: Türkiye Uygulaması” başlıklı Yüksek Lisans tez çalışması, jüri tarafından lisansüstü yönetmeliğinin ilgili maddelerine göre değerlendirilip oybirliği / oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

.../.../2018

Tez Jürisi İmza

Kabul Red

Doç. Dr. Yasemin Deniz KOÇ (Danışman) Doç. Dr. Sibel ÇELİK

Dr. Öğr. Üyesi Letife ÖZDEMİR

Doç. Dr. Ayhan KAHRAMAN Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü

(4)

Yemin Metni

Yüksek lisans tezi olarak sunduğum “Politik Riskin Döviz Piyasasına Etkisi: Türkiye Uygulaması” adlı çalışmamın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım kaynakların kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım.

…/…./2018

(5)

Özgeçmiş

1983 yılında Kütahya’da doğdu. İlkokulu Söğüt Köyü İlköğretim okulunda, ortaokulu Kütahya İmam Hatip Lisesi’nde ortaokulu bitirdikten sonra 1999 Kütahya İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldu. 2002 yılında Dumlupınar Üniversitesi Pazaryeri Meslek Yüksekokulu Bilgisayar Programcılığı bölümünden mezun oldu. 2009 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümünden mezun oldu. 2009 yılında üniversiteyi bitirdikten sonra 2014 yılında Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Bankacılık ve Finans Anabilim Dalında Yüksek Lisansa başladı.

(6)

ÖZET

POLİTİK RİSKİN DÖVİZ PİYASASINA ETKİSİ: TÜRKİYE UYGULAMASI

DEMİR, Meryem

Yüksek Lisans Tezi, Finansal Ekonomi Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı: Doç. Dr. Yasemin Deniz KOÇ

Mart, 2018, 65 sayfa

Politik risk, politik olaylardan kaynaklanan ve işletmenin varlıklarının değerinin veya yatırımlarının kârlılığının azalmaya yol açan risk olarak ifade edilir. Politik risk, ev sahibi ülke yönetimi, diğer devletler, uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri gibi yapılanmaların politik karar ve eylemlerinin; işletmenin ulusal veya uluslararası gelirlerini, varlıklarını ve yatırımlarını etkileyebilme olasılığı nedeniyle araştırmaya değer önemli bir konudur.

Bu çalışmada, Türkiye’deki 7 Haziran 2015 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimi, 1 Kasım 2015 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimi ve 16 Nisan 2017 Başkanlık Referandumunun döviz piyasasına etkisi araştırılmıştır. Söz konusu seçim tarihleri olay günü kabul edilerek USD/TL, EURO/TL ve Sepet Kur verileri ile siyasi seçimlerin döviz piyasasına etkisi olay yöntemi ile analiz edilmiştir. Analiz sonucunda 7 Haziran 2015 Genel Seçim sonrasında döviz piyasasında kümülatif anormal getirinin düştüğü, koalisyon hükümeti kurulamaması nedeniyle gerçekleşen 1 Kasım 2015 Erken Seçim sonrasında ise döviz piyasasında Kümülatif anormal getirilerde düşüşün seçimden sonraki 15 gün içerisinde de normal seyrinde devam ettiği görülmüştür. Bu düşüşte koalisyon kararının çıktığı seçimin yarattığı politik risk algısı ve kısa aralıkla ülkede yaşanan iki ayrı siyasi seçimin ekonomi ve para politikasında yarattığı yıpranmanın da etkisi olduğu söylenebilir. Başkanlık Referandumu öncesi ve sonrası dönemde döviz piyasasında kümülatif anormal getirilerde inişli çıkışlı volatilite yapısının olduğu gözlemlenmiştir. Bu etkide referandum sonucunda uygulanacak yeni sistemin getireceği değişikliklerin yarattığı risk algısı, bu referandumun sonucunda çıkacak evet kararının ülkeyi rejim değişikliğine götüreceğine yönelik söylemler ve yoğun tartışmaların yarattığı politik risk algısı olduğu söylenebilir. Çalışmada politik risk ölçüsü olarak kabul edilen 2 seçim 1 referandum dönemlerinin döviz piyasasını kümülatif anormal getiriyi düşürücü şekilde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Elde edilen bulgular finansal piyasa katılımcıları ve politika yapıcılar açısından anlamlı ve özgündür.

(7)

ABSTRACT

THE IMPACT OF POLİTİCAL RİSK ON FOREİGN EXCHANGE MARKET: THE EVİDENCE OF TURKEY

DEMİR, Meryem

M.A. Thesis, Department of Financial Economics Supervisor: Asst. Prof. Yasemin Deniz KOÇ

February, 2018, 65 pages

Political risk is defined as the risk arising from political events and causing the value of an entity's assets or the profitability of its investments to decrease. The political decisions and actions of structures such as political risk, host country administration, other states, international organizations and non-governmental organizations; it is an important issue to investigate because of the possibility of affecting the business's national or international income, assets and investments.

In this study, 25 Period June 7, 2015 General Election in Turkey, 26 in the period November 1, 2015 General Election and the impact of the foreign exchange market April 16, 2017 Presidential Referendum was investigated. The election dates were analyzed on the day of the event by USD / TL, EURO / TL and Basket Exchange data and the effect of political elections on the foreign exchange market. As a result of the analysis, it is seen that the cumulative abnormal return on the foreign exchange market fell after the general election on June 7, 2015, the cumulative abnormal return on the foreign exchange market after the November 1, 2015 election due to the failure to establish the coalition government continued in the normal course within 15 days after the election. This can be said to be the effect of the political risk perception created by the coalition decision in the contrary, and the short-term deterioration of the economic and monetary policy of two separate political elections in the country. Before and after the Presidential Referendum, it was observed that there was a volatility structure in the foreign exchange market with cumulative abnormal returns. It can be said that the perception of the risk created by the changes that the new system will bring about as a result of this referendum in effect is the political risk perception created by the intense debates and rhetoric that the yes decision to be made as a result of this referendum will take place in the country regime change. The result of two election 1 referendum periods, considered as a political risk measure in the study, has affected the foreign exchange market cumulatively and abnormally. The findings are meaningful and specific in terms of financial market participants and policy makers.

(8)

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ... v ABSTRACT ... vi İÇİNDEKİLER ... vii TABLOLAR LİSTESİ ... ix ŞEKİLLER LİSTESİ ... x GRAFİKLER LİSTESİ ... xi KISALTMALAR ... xii GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM RİSK KAVRAMI ÇEÇEVESİNDE POLİTİK RİSK VE ETKİLERİ 1.1. RİSK KAVRAMI ... 3

1.1.1. Risk Kavramının Boyutları ... 4

1.1.2. Risk Kaynakları ... 5

1.1.2.1. Doğal Risk Kaynakları ... 6

1.1.2.2. Sosyal Risk Kaynakları ... 6

1.1.2.3. Ekonomik Risk Kaynakları ... 6

1.1.2.4. Fiziksel Risk Kaynakları ... 7

1.1.3. Risk Çeşitleri... 7

1.1.3.1. Sistematik Risk ... 7

1.1.3.1.1. Piyasa (Pazar) Riski ... 8

1.1.3.1.2. Satın Alma Gücü (Enflasyon) Riski ... 9

1.1.3.1.3. Faiz Oranı Riski ... 9

1.1.3.1.4. Kur Riski ... 10

1.1.3.1.5. Ülke Riski ... 10

1.1.3.1.6. Kanundan Kaynaklanan (Yasal) Riskler ... 11

1.1.3.1.7. Politik (Siyasi) Risk ... 11

1.1.3.1.7.1. Politik Risk’in Kaynakları ... 14

1.1.3.1.7.1.1. Kamulaştırma ... 15 1.1.3.1.7.1.2. Yerel İstikrarsızlık ... 16 1.1.3.1.7.1.3. Terörizm ... 16 1.1.3.1.7.1.4. Savaş Hareketleri ... 17 1.1.3.1.7.1.5. Ekonomik İklim ... 17 1.1.3.1.7.1.6. Politik İklim ... 18

1.1.3.1.7.2. Politik Risk Türleri ... 19

1.1.3.1.7.2.1. Hükümet Riski ... 19

1.1.3.1.7.2.2. Siyasi Ortam Riski ... 19

1.1.3.1.7.2.3. Uluslararası Ortam Riski ... 20

1.1.3.2. Sistematik Olmayan Risk ... 20

1.1.3.2.1. Mali Risk ... 21

1.1.3.2.2. İş ve Sanayi Riski ... 21

1.1.3.2.3. İdare Riski ... 21

(9)

İKİNCİ BÖLÜM

POLİTİK RİSK VE POLİTİK RİSKİN DÖVİZ PİYASASINA ETKİSİNE İLİŞKİN LİTERATÜR İNCELEMESİ

2.1. POLİTİK RİSKİN MAKROEKONOMİK GÖSTERGELERE ETKİSİNE

YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR ... 24

2.2. POLİTİK RİSKİN FİNANSAL PİYASALARA ETKİSİNE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR ... 26

2.3. POLİTİK RİSKİN DÖVİZ PİYASASINA ETKİSİNEYÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR ... 33

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM POLİTİK RİSKİN DÖVİZ PİYASASINA ETKİSİ: TÜRKİYE UYGULAMASI 3.1. ÇALIŞMANIN AMACI ... 35

3.2. VERİ ... 35

3.3. YÖNTEM ... 35

3.3.1. Olay Çalışması Yöntemi (Event Study Method) ... 35

3.3.2. Olay Çalışması Yönteminin Uygulanması ... 36

3.4. AMPRİK BULGULAR ... 38

3.4.1. 7 Haziran 2015 Genel Seçim Sonuçlarının Döviz Piyasasına Etkisine İlişkin Ampirik Bulguları ... 38

3.4.2. 1 Kasım 2015 Erken Genel Seçim Sonuçlarının Döviz Piyasasına Etkisine İlişkin Ampirik Bulguları ... 40

3.4.3. 16 Nisan 2017 Başkanlık Referandumu Sonuçlarının Döviz Piyasasına Etkisine İlişkin Ampirik Bulguları ... 43

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 49

KAYNAKÇA ... 51

(10)

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa Tablo 3.1: 7 Haziran 2015 Genel Seçimi Kotasyon Günü, Öncesi ve Sonrasında Döviz

Piyasasında AR ve CAR Hesaplamaları ... 39 Tablo 3.2: 1 Kasım 2015 Erken Genel Seçimi Kotasyon Günü, Öncesi ve Sonrasında

Döviz Piyasasında AR ve CAR Hesaplamaları ... 42 Tablo 3.3: 16 Nisan 2017 Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi)

Referandumu Kotasyon Günü, Öncesi ve Sonrasında Döviz Piyasasında AR ve CAR Hesaplamaları ... 47

(11)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Sayfa Şekil 3.1: 7 Haziran 2015 Genel Seçimi Olay Çalışmasında Dönem Çizelgesi ... 39 Şekil 3.2: 1 Kasım 2015 Erken Genel Seçimi Olay Çalışmasında Dönem Çizelgesi .... 41 Şekil 3.3: 16 Nisan 2017 Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi)

(12)

GRAFİKLER LİSTESİ

Sayfa Grafik 3.1: 7 Haziran 2015 Genel Seçimi, Öncesi Sonrası [-15+15] Periyodu için

Kümülatif Anormal Getiriler ... 40 Grafik 3.2: 1 Kasım 2015 Erken Genel Seçimi, Öncesi Sonrası [-15+15] Periyodu için

Kümülatif Anormal Getiriler ... 43 Grafik 3.3: 16 Nisan 2017 Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi)

Referandumu, Öncesi Sonrası [-15+15] Periyodu için Kümülatif Anormal Getiriler ... 48

(13)

KISALTMALAR ABD Amerika Birleşik Devletleri

AKP Adalet ve Kalkınma Partisi

BRICS Brasil, Russia, India, China, South Africa ülkelerinin baş harflerinden oluşmaktadır.

EKK En Küçük Kareler

EPBC Seçimsel Politik Dalgalanmalar EURO Avrupa Birliği Ortak Para Birimi FVFM Finansal Varlıkları Fiyatlama Modeli GSMH Gayri Safi Milli Hasıla

GSYH Gayri Safi Yurtiçi Hasıla HSK Halimler ve Savcılar Kurulu

HSYK Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu IMF International Monetary Fund

İMKB İstanbul Menkul Kıymetler Borsası MGK Milli Güvenlik Kurulu

MENA Middle East and North Africa

OECD Organisation for Economic Co-operationand Development OHAL Olağanüstü Hal

P / E Fiyat/Kazanç S &P Standard&Poor's

TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi

TCMB Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası TL Türk Lirası

USD Amerikan Doları YSK Yüksek Seçim Kurulu VAR Vector Auto Regressive $ Amerikan Doları

(14)
(15)

GİRİŞ

Gelecekte yaşanabilecek belirsizlik nedeniyle olumlu veya olumsuz bir durumun meydana gelmesi olasılığına risk denilmektedir. Sistematik risk çeşitleri, piyasa riski, enflasyon riski, faiz oranı riski, kur riski, ülke riski, kanundan kaynaklanan risktir. Sistematik riski, kişiler ve kurumlar çeşitlendirmeye giderek veya çeşitli önlemler alarak azaltamazlar. Sistematik olmayan riskler ise firmaya veya sektöre özgü risktir ve firmalar çeşitli önlemlerle bu riski azaltabilirler.

Politik risk, finans piyasalarında yayılarak, finansal sistemin sermaye tahsisi kapasitesini kesintiye uğratabilecek boyutta ve fiyatlarda ani değişmelere yol açabilen ve finansal aracıların iflasına kadar gidebilen finansal bozulmalar şeklinde ifade edilmektedir. Diğer bir ifadeyle; politik risk, politik güçlerin ekonomik hayatta yol açabileceği olumsuz etkileri içermekte olup finansal piyasalara etkisi büyüktür.

Bu çalışmada, Politik risk algısı olarak Türkiye’de gerçekleşen 7 Haziran 2015 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimi, 1 Kasım 2015 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimi ve 16 Nisan 2017 Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi) Referandumunun döviz piyasasında etkisi TL/$ ve TL/€ kurları çerçevesinde araştırılmıştır. Söz konusu seçim tarihleri olay günü olarak kabul edilerek öncesi ve sonrasına ilişkin politik riskin döviz piyasasında yarattığı etki ortaya konulmaya çalışılmıştır. Örnek olay yönteminin kullanıldığı çalışmada her üç seçim döneminin de döviz piyasasını etkilediği bulgusuna ulaşılmıştır.

Tezin birinci bölümünde risk kavramından ve risk çeşitlerinden bahsedilmiştir. Tezin ikinci bölümünde konu ile alakalı literatürde yer alan çalışmalara yer verilmiştir. 3. bölümde ise Türkiye’de politik riskin döviz piyasasına etkisi, örnek olay yöntemi ile araştırılmıştır.

(16)

BİRİNCİ BÖLÜM

(17)

1.1. RİSK KAVRAMI

En basit tanımıyla risk, herhangi bir işleme ilişkin kaybın ya da zararın oluşması sebebiyle ekonomik faydanın azalması ihtimalini ifade eder. Risk, potansiyel sorun, tehlike ya da kaybı gösteren bir kavramdır (Babuşcu, 2005: 3). Diğer bir ifade ile gerçekleşen değerin, beklenen değerden pozitif veya negatif yöndeki sapma ihtimaline risk denir (Akdeniz, 2008: 4). Risk istenmeyen bir olay veya etkinin meydana gelme olasılığı ya da borçlanmanın riski, gelecekte karşılaşılması muhtemel ancak bugünden tahmin etmenin imkânsız olduğu finansal durumlardan kaynaklı ödemelerin yapılamama ihtimali olarak da ifade edilebilir (Balıkçı, 2009: 33).

Risk, planlanan hedeflerin sonucunu etkileyen ve daha önceden belirlenmeyen her çeşit engeldir. Risk bünyesinde, sadece tehlike ve belirsizlikleri değil, aynı zamanda fırsatları da barındırır. Beklenmeyen olaylar sonucunda oluşan risk, tehlike; değişimlerden oluşan risk, belirsizlik; çeşitli riskleri kendi amacına uygun kullanabilme becerisi de, fırsatlar olarak nitelendirilmektedir (Tüzün, 2000). Normal şartlarda, yapılan planların başarısız ve hatalı olma olasılığı, zarar etme ya da kararlarda önemli ölçüde sapma durumları da risk olarak adlandırabilir (Bolak, 2004:3).

İktisadi açıdan risk, bir işleme ilişkin parasal kaybın ortaya çıkması ve bir giderin veya zararın meydana gelmesi nedeniyle ekonomik faydanın azalması olasılığı olarak tanımlanabilmektedir (Rüstemoğlu, 2002:10-11). Daha basit bir ifade ile iktisadi anlamı ile risk ise ölçülebilir bir belirsizlik olarak tanımlanmaktadır.

Finansal ve ekonomik açıdan risk belirsizliğin sonucudur. Geleceğe ilişkin belirsizlikler beklentilere ters ve olumsuz bir şeyin ortaya çıkması ihtimalidir. Geleceğin belirsiz olması, finansal sistem için önemli bir problemdir. Risk ve belirsizlik kavramları birbirleri yerine kullanılabilir. Ama risk ve belirsizlik aynı kavramlar değildir (Pritchard, 2001: 10). Risk, belirsizliğin ölçülebilen kısmıdır (Usta ve Demireli, 2010: 26). Belirsizliğin, belli sınırlar içerisinde test edilmesi veya sayısal olarak belirlenmesi ise risk olarak adlandırılır (Kayahan ve Topal, 2009: 181). Kısaca sonuçlar hakkında uzmanlar, olasılık dağılımları yapabiliyorlarsa risk; sonuçlar hakkında uzmanlar, anlaşamıyorlar ise belirsizlik söz konusudur (Sarıaslan, 1990).

Portföy yönetiminde risk; bir getirinin, geleceğin alternatif durumlarına bağlı olması ve bu durumlardan en az birinin negatif ya da pozitif bir getiriyle

(18)

sonuçlanabilmesi halidir. Risk, beklenen değer ile gerçekleşen değer arasındaki olumlu ya da olumsuz fark şeklinde ifade edilebilir (Usta, 2008: 253). Portföyün gerçekleşen getirisinin, beklenen getirisinden sapma olasılığı olarak tanımlanmaktadır (Sayılgan, 2008: 448).

Bankacılıkta risk, banka işlemlerinden sağlanacak beklenen getiri ile gerçekleşen getiri arasındaki fark olarak tanımlanmıştır (Boyacıoglu, 2003: 5). Banka açısından risk, gerçekleşen getirinin beklenen getiriden düşük olması halinde söz konusu olacaktır. Risk, bankanın zarar etmesi ya da banka politikası hedeflerin tehlikeye düşmesi olasılığıdır. Risk, bankanın, banka şubesi ve banka departmanlarının net nakit akımlarının standart sapması ya da dalgalanma derecesi olarak da tanımlanır. Geri ödememe riski, operasyonel risk ve piyasa riski bankacılıkta karşılaşılan en temel risklerdir (Frexias ve Rochet, 1999: 221).

Risk, bir işleme ilişkin bir parasal kaybın ortaya çıkması; bir giderin veya zararın oluşması sebebiyle ekonomik faydanın azalması olasılığıdır (Öker, 2007: 30). Gelecekte, meydana gelecek durumlar, belirsizdir. Risk, gelecekte ortaya çıkabilecek olaylar dağılımının yaygınlığının ölçümü olarak tanımlanır (Bolgün ve Akçay, 2009: 149). Diğer bir ifadeyle gelecekte meydana gelme ihtimali olan olaylara ilişkin belirsizliğin objektif ölçütüne risk denir (Temizkaya, 2006: 3). Meydana gelmesi umulan olayların olasılıkları belirlenemiyorsa, müphemiyet söz konusudur. Müphemiyet, istatistik alanına ait olmayan hadiseler için kullanılır (Balıkçı, 2009: 35). Örneğin, bir yatırımın istikbaldeki kıymeti, mazide malik olduğu kıymetlerinden faydalanılarak kestirilebiliyorsa risk söz konusudur. Yatırımın mazideki kıymetine erişilemiyorsa, bu kıymetler çözümlemede kullanılamıyorsa ve bu vaziyette müphemiyet vardır. Ekonomik konjonktürde yaşanan değişimler, faiz oranlarındaki değişiklikler ve yeni yapılan vergi düzenlemeleri; mevduatlarda müphemiyete sebeptirler (Demireli, 2007: 123).

1.1.1. Risk Kavramının Boyutları

Risk yatırımcıların riski denetleyebilmesi, sınırlandırabilmesi imkânlarına bakılarak 2 kısma ayrılır. Yatırımcılar tarafından sınırlandırılamayan ve tüm yatırımcıları etkileyen risk türüne sistematik risk; yatırımcılar tarafından sınırlandırılabilme, kontrol altına alınabilme imkânı olan ve bütün yatırımcıları

(19)

etkilemeyen risk türüne çeşitlendirilebilen risk denir (Üstünel, 2000:4). Kontrolü yapılamayan riske, çeşitlendirilemeyen risk; risk kaynaklarında yapılan değişikliklerle kontrol edilebilen ve azaltılabilen riske ise çeşitlendirilebilen risk denir (Demirtaş, Güngör, 2004: 104).

Çeşitlendirilemeyen riskler, umulmadık ekonomik vakalar sonucunda oluşurlar ve firmaların tamamına negatif etkilerler. Çeşitlendirilebilir risk ise işletmede meydana gelen değişikliklerden kaynaklanır. Yatırımcılar portföylerinde çeşitlendirmeye giderek bu riski azaltabilirler (Koçak, 2012:1).

1.1.2. Risk Kaynakları

Riskin kaynakları, toplumsal, iktisadi ve doğal olgular biçiminde sıralanabilir. Riskin toplumsal kaynakları bireylerin davranışları ile alakalıdır. Riskin iktisadi kaynakları, ülke ekonomisinde yaşanan enflasyon veya deflasyon gibi bunalımların, bireylerin geleceklerine yönelik beklentilerinde risk faktörü oluşturmasıdır. Riskin doğal kaynakları ise deprem, sel, toprak kayması gibi doğal afetlerin neden olduğu olaylardır. Tüm bu riskler nedeniyle bireyler ve kurumlar, belirsizlikten kaynaklanan riskleri en aza indirgemek ve kendilerini korumak amacıyla çeşitli önlemler alırlar. Riskten korunmak amacıyla alınan bu önlemler, riskten korunma (hedging) olarak tanımlanmaktadır.

Risk kaynakları; sistematik risk kaynakları ve sistematik olmayan risk kaynakları olarak iki başlık altında açıklamaktadırlar. Sistematik risk kaynakları; enflasyon riski, faiz oranı riski, piyasa riski, politik risk ve kur riskidir. Sistematik olmayan risk kaynakları ise; finansal risk, yönetim riski ve iş ve endüstri riskidir (Korkmaz ve Ceylan, 2006:491).

Sistematik riskin kaynakları bireysel değildir. Sistematik risk kaynaklı zararlar, işletmelerin kendine özgü faaliyetlerinden kaynaklanmaz. Sistematik risklerin geneli, toplumda meydana gelen siyasal, sosyal ve ekonomik krizlerden kaynaklanır. Sistematik risk kaynakları; potansiyel iç savaş tehlikeleri, savaşlar, askeri darbeler, işsizlik, enflasyon, etnik ve dini grupların varlığıdır. Sistematik riskler, toplumun tamamını etkiler ve şirketler kendi has önlemler alarak sistematik riskten kurtulmaları veya sistematik riski azaltmaları mümkün değildir (Sayım ve Aydın, 2011: 252).

(20)

Sistematik olmayan risk kaynakları olarak; işletme idaresinin nitelikleri, işletmenin idare ve teşkilat özellikleri örnek verilebilir (Güven, 2001:8). Risk kaynakları doğal, sosyal, ekonomik ve fiziksel olmak üzere dört grupta incelenmektedir (Berk, 1992: 6).

1.1.2.1. Doğal Risk Kaynakları

Doğanın düzensiz ve ani olayları, birey ve işletmelerin planladıkları hedeflerinin gerçekleşmemesine sebep olabilir. Doğal risk kaynaklarına örnek; fırtına, tusunami, deprem, sel, yıldırım düşmesi sonucu meydana gelen yangınlar, don olayları, vb. verilebilmektedir.

1.1.2.2. Sosyal Risk Kaynakları

Bireylerin bilerek veya bilmeyerek davranış ve hareketleri sonucunda sebep oldukları zarar ve kayıplardır. Bu kayıplar, bireylerin bilerek yaptıkları zarar ve kayıplar; bireylerin bilerek yapmadıkları zarar ve kayıplar olmak üzere ikiye ayrılır.

 Bireylerin bilerek yaptıkları zarar ve kayıplar: Bu gruba giren zarar ve kayıplara örnek; hırsızlık, gasp, tehdit, sabotaj, isyan verilebilmektedir. Bu tarz zarar ve kayba neden olan olaylar bireysel veya toplumsal olarak meydana gelir.

 Bireylerin bilerek yapmadıkları zarar ve kayıplar: Bu gruba giren zarar ve kayıplara örnek olarak trafik kazaları verilebilmektedir.

1.1.2.3. Ekonomik Risk Kaynakları

Piyasada karşılaşılan konjoktürel, mevsimsel ve politik dalgalanmaların yol açtığı olumsuzluklar ya da ülkelerde yaşanan krizler; işletmeleri ve bireyleri olumsuz etkiler. Bu durumlarda, işletmeler ve bireyler ciddi kayıplar yaşarlar. Ekonomik risk kaynakları başlığı altında incelenmesi gereken önemli diğer bir kavram, enflasyondur. Enflasyonun sürekli artan yönde değişim göstermesi, bireyleri ve işletmeleri etkiler. Bu ve bunun gibi olumsuz gelişmeler sonucunda bireylerin alım gücü düşer, işletmelerin işçi çıkarımı artar, işçi alımı azalır.

(21)

1.1.2.4. Fiziksel Risk Kaynakları

İşletmenin fiziki ortamına bağlı olarak ortaya çıkan risklere fiziksel riskler denir. İşletmelerin iç ve dış fiziksel ortamlarına bağlı bir takım risklerle karşı karşıya kalırlar. Dış fiziksel ortam kaynaklı riske, işyerinin şehir merkezine uzak olması; iç fiziksel ortam kaynaklı riske, çalışanların fiziksel ortamının rahat olmaması sonucu verimliliklerinin düşmesi örnek verilebilmektedir.

1.1.3. Risk Çeşitleri

Risk genel olarak sistematik ve sistematik olmayan olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Piyasa riski, olarak da adlandırılan sistematik risk firmalara özgü olmayan genel ekonomik, politik olaylar gibi makroekonomik faktörlerden kaynaklanan risktir. Firma riski olarak da adlandırılan sistematik olmayan risk ise sadece firmaların işleyişinden kaynaklanan risktir. Portföy yönetimi ile çeşitlendirme yapılarak firma riski ortadan kaldırılırken piyasa riski çeşitlendirme ile ortadan kaldırılamamaktadır.

1.1.3.1. Sistematik Risk

Piyasa riski, pazar riski ve çeşitlendirilemeyen risk olarak da ifade edilen sistematik risk, gelişigüzel seçilen bir seri aktif arasında çeşitlendirme sonucunda ulaşılan minimum risk seviyesine denir. Sistematik risk, çeşitlendirme ile ortadan kaldırılamayan, genel piyasa ve ekonomik koşulların sonucunda ortaya çıkan risktir (Başoğlu vd. 2009: 234).

Sistematik risk, piyasadaki tüm menkul kıymetlere tesir eden risk çeşididir. Çeşitlendirilemeyen risk, sosyal, politik, ekonomik nedenlerden kaynaklanır. Sistematik risk, mali enstrümanların kazancını, verimliliğini sistemli bir şekilde benzer istikamette etkiler ve mali enstrümanlardan bağımsız gerçekleşir (Erturan, 2003: 98; Konuralp, 2005: 63).

Sistematik risk, ekonomik, politik ve sosyal yaşamın yapısı ve değişkenliğinden kaynaklandığı için tüm finansal piyasaları ve bu piyasalarda işlem gören menkul kıymet borsalarının tümünü etkilemektedir. İşletme yöneticileri tarafından kontrol edilememekte olup, portföyün veya yatırımın çeşitlendirilmesi ile giderilememektedir (Akgül, 2005: 63).

(22)

Sistematik riskin kaynakları bireysel değildir. Yani sistematik riskten doğan kayıpların sebebi, işletmelerin kendi faaliyetlerinden kaynaklanmaz. Bu risklerin büyük bir çoğunluğunun nedeni toplumda meydana gelen siyasal ve sosyo-ekonomik bunalımlardan doğar. Bu risklere örnek olarak enflâsyon, işsizlik, etnik ve dini grupların varlığı, askerî darbeler, potansiyel iç savaş tehlikeleri ve savaşlar verilebilir. Sistematik riskler, sonuçları itibariyle bütün bir toplumu etkilediklerinden işletmeler kendi çabalarıyla bu tür riskleri önleyemezler (Büker, 2001: 102).

1.1.3.1.1. Piyasa (Pazar) Riski

Piyasa riski, portföyde çeşitlendirmeye gidilerek giderilemeyen psikolojik veya kurgusal etkenlerden oluşmaktadır. Tüketici tercihlerinde yaşanan değişiklik, ekonomide meydana gelen durgunluk, ülkeler arası savaşlar finansal varlık borsalarını ve kazançlarını etkilemektedir (Usta, 2004: 36).

Piyasa riski, döviz veya mal pazarındaki fiyat-değer değişiklikleri ve faiz oranlarında meydana gelen değişiklikler sonucunda malik olunan mali enstrümanların değerlerinde oluşan değişikliklerin oluşturduğu risk olarak tanımlanabilmektedir (Atan, 2002: 18). Piyasa riski genel ekonomik nedenlerin etkisiyle hisse senetlerinin gerçekleşen getirilerinin, umulan getirilerinden az olması durumuna denir (Sayılgan, 2008: 451).

Piyasa riskinden kaynaklı fiyatlarda yaşanan değişiklikler, şirketlerin kontrolü dışında gerçekleşir. Ülkede yaşanan politik gelişmeler, ülke yöneticilerinin hastalanması veya ölümü, seçimler, iç ve dış savaşlar piyasayı etkileyen psikolojik faktörlerdendir. (Parasız, Ceylan ve Başoğlu, 2009: 206).

Piyasa şartlarının olağan haline geri dönmesi, çeşitlendirilemeyen riski bitirir ve mali enstrümanların bedelleri, yeniden alışılagelen değerlerine döner. Pazar rizikosu, mali enstrümanların bedellerini negatif veya pozitif etkiler (Konuralp, 2005: 9).

Piyasa riski, vasıflı mali enstrümanlardan çok, vasıfsız mali enstrümanlar üzerinde daha çok fark edilir. Etkin olmayan pazarların, etkin pazarlara nazaran piyasa riskleri daha yüksektir. Piyasa (pazar) riski, tahvillerden çok hisse senetlerini etkilemektedir. Hazine bonosu ve tahvillerin gerçek bedellerinin, hisse senetlerinin gerçek bedellerine göre net bir biçimde hesaplamak mümkündür. Tahvillerin piyasa

(23)

fiyatları, hisse senetlerinin piyasa fiyatlarına nazaran daha az iniş çıkış sergilemektedirler (Parasız, Ceylan ve Başoğlu, 2009: 206).

1.1.3.1.2. Satın Alma Gücü (Enflasyon) Riski

Enflasyon, herhangi bir ülkedeki fiyatlar genel düzeyinde meydana gelen sürekli artma şeklinde ifade edilebilmektedir. Enflasyon riski, fiyatlarda yaşanan yükselmelerin neden olduğu satın alma gücünde meydana gelen azalma sonucunda ortaya çıkan risktir.

Yatırımcılar tasarruflarını yatırım yaparak değerlendirmek istediklerinde elde edecekleri kazancın enflâsyondan yüksek olmasını umarlar. Yatırımcıların elde edecekleri kazanç, enflâsyon oranından daha az ise; yatırımcılar gerçek anlamda bir kazanç sağlayamaz (Sarıkamış, 2007, s. 58). Enflasyon riski, fiyatların genel düzeyinde yaşanan değişikliklerin sebep olduğu satın alma gücünde azalmanın, menkul kıymet yatırımlarının kârlılığını olumsuz etkilemesine denir. Yatırımdan enflasyon oranının üzerinde kazanç sağlanırsa, gerçek bir kâr elde edilmiş olur (Ural, 2010: 37).

Sabit getirili yatırım araçları (tahvil, bono, repo, vadeli mevduat v.b.) enflasyondan daha fazla etkilenirler. Enflasyon dönemlerinde hisse senetlerinin piyasa fiyatlarını yükseldiği için, hisse senedine yatırım yapan yatırımcılar, çoğu kez zarar etmezler. Enflasyon riskinin, en az tesir ettiği finansal varlıklar hisse senetleridir (Tecer, 1994:79; Ural, 2010: 37).

1.1.3.1.3. Faiz Oranı Riski

Piyasa faiz oranlarındaki değişikliklerin finansal varlık fiyatlarını ve kazançlarını negatif olarak etkilemesi olasılığına faiz oranı riski denir. Piyasa faiz oranlarındaki değişme, finansal varlıkların bedellerini etkilemektedir (Usta, 2004: 24).

Faiz oranlarında yaşanan değişikliklerin, sabit kazançlı menkul değerlerin piyasa fiyatında iniş çıkışlara neden olmasına, faiz oranı riski denir (Taner, Akkaya, 2009: 181). Faiz oranı riskinin meydana gelmesine neden olan faktörler, temel oran riski, opsiyon riskleri, yeniden fiyatlama riski ve getirisi eğrisi riskinin finansal varlık ihraç eden firmalar için çok önemlidir (Canbaş ve Doğukanlı, 2007: 52).

(24)

Tahvil ve hazine bonosu gibi sabit getirili menkul kıymetlerin değerlerindeki artış veya azalışın nedeni faiz oranlarındaki değişikliklerdir. Faiz oranları ile sabit getirili menkul kıymet fiyatları ters yönde hareket etmektedir. Yani faiz oranları artarsa sabit getirili menkul kıymetin değeri düşer. Faiz oranı riski ve piyasa faiz oranları birbirleriyle doğru orantılı bir ilişki içindedir. Menkul kıymetin fiyatını, faiz oranındaki artış ve azalışlar etkiler. Faiz oranlarındaki artış, yatırımcılar için yitirilmiş bir fırsattır. Faiz oranlarındaki artış, menkul kıymetin fiyatını düşürür. Faiz oranlarındaki azalma, menkul kıymetin fiyatını yükseltir. Sonuç olarak faiz oranları ile menkul kıymet fiyatları ters yönlü hareket etmektedir (Parasız, Ceylan ve Başoğlu, 2009: 204).

1.1.3.1.4. Kur Riski

Döviz, uluslararası tediyelerde kullanılan, para ve likit tediye enstrümanlarının tümüne denmektedir. Basit anlamı ile yabancı ülke paralarına döviz denir. (Holland, 1993: 139). Döviz kuru riski, uluslararası işlemlerde yerli ve yabancı para kullanan firmaların karşılaştıkları bir sorun olup yabancı paraların bedelinde oluşan değişiklik nedeniyle meydana gelen bir risk olarak ifade edilmektedir. Yatırımcılar dövize yatırım yaparak diğer yatırımlardan daha fazla kazanç elde edebiliyorlarsa veya elde etmeleri ihtimali varsa dövize yatırım yaparlar.

Yatırımcılar tasarruflarından kazanç sağlamak istediklerinde; minimum olarak mevcut enflasyon oranı kadar kazanç sağlamak düşüncesindedirler. Yatırımcılar böylelikle tasarruflarını enflasyon etkisinden korumuş olurlar (Usta, 2004: 24). Firmalar, ihracat yaparak uluslararası piyasalarda işlem yaparlar fakat yeni risklerle karşılaşırlar. Firmalar, yerli para veya yabancı ülke parası (döviz) kullanarak ihracat yaptıklarında döviz kurunda meydana gelen iniş çıkış kaynaklı döviz kuru riski ile karşılaşmaktadır (Yıldıran, 2004: 341-342).

1.1.3.1.5. Ülke Riski

Ülke riski, bir ülkenin diğer ülkelerle olan ilişkilerinin bozulması veya değişmesi sonucunda ortaya çıkar. Bir ülkenin diğer ülkelerle yaptığı ilişkilerinin düzeyindeki değişmeler o ülkedeki işletmeleri ve piyasaları etkiler.

(25)

1.1.3.1.6. Kanundan Kaynaklanan (Yasal) Riskler

Bankalar özellikle yeni tip işlemlere girerken veya uluslararası bankacılık faaliyetlerinde yasal risklerle karşı karşıya kalırlar. Bunun nedeni, söz konusu faaliyetlerin yabancı ülke unsuru niteliği taşımaları ve buna bağlı olarak birden fazla hukuk düzenini ilgilendirmeleridir. Dolayısıyla uluslararası bankacılık işlemlerinde ve sözleşmelerde yabancı hukuk sistemine uygunluk denetimi gereklidir. Örneğin, karşı taraf taahhüdünü yerine getirmeyi reddediyorsa veya belirli sözleşme tipleri yabancı hukuk sisteminde geçersiz ise, bankanın taleplerini elde edebilmesi konusunda önemli bir risk ortaya çıkar. Mevcut yasal düzenlemeler, bankaların dâhil olduğu hukuki sorunları çözmede yetersiz kalabilmektedir (http://tr.wikipedia.org, 2017).

1.1.3.1.7. Politik (Siyasi) Risk

Politik risk ve piyasa riski birbirleriyle iç içe geçen iki faktördür. 1980’lerin başlarında politik risk, ekonomik araştırmalarda incelenmeye başlanmıştır. 1970’lerden itibaren gelişmekte olan ülkelerde yaygınlaşan kamulaştırma politikaları kanalı ile ülkelerin, yatırımcıların varlıkları ve gelirleri üzerinde hak sahibi olma kararları, politik riskin belirleyicileri ve sonuçlarına yönelik araştırmalar yapılmasına neden olmuştur (Harms, 2000: 95).

Tasarrufların değerlendirildiği ve yatırıma dönüştürüldüğü devlette meydana gelen politik ve iktisadi şoklar, birer meçhul unsur olarak yatırımcıları etkilemektedir. Özellikle uluslararası yatırım kararlarını alırken politik istikrar önemli bir kriterdir (Usta, 2005:232). Politik risk; siyasi şartlarda meydana gelen değişikliklerin, mali enstrümanların getirilerinde değişikliklere neden olması şeklinde tanımlanmaktadır. Milli ve milletler arası politik oluşumlar sonucu meydana gelen politik risk, yatırımcıların anlık şoka girmelerine sebep olmakta, menkul kıymet fiyatları ise bu duruma tepki vermektedir (Sarıkamış, 2007: 47).

Döviz kurundaki dalgalanmalar, yabancı sermaye yatırımları, koruma girişimleri ve kotalar, politik riskin unsurları oluşturmaktadır. Siyasi şartlardaki değişmelerin, mali enstrümanların kazançlarında değişikliklere neden olması olarak ifade edilen politik riskler, ulusal ve uluslararası siyasi gelişmelerin bir yansıması olarak ortaya çıkabilmektedirler (Parasız, Ceylan ve Başoğlu, 2009: 207).

(26)

Politik otoritede meydana gelen istikrarsızlık, direkt olarak finans piyasalarını etkilemektedir. Siyasî istikrar, yatırımcıların yatırım kararlarını verirken aradıkları önemli bir kriterdir (Usta, 2004: 25). İstikrarlı bir hükümetin bulunmadığı veya yasal boşlukların bulunduğu ülkelerin durumu, siyasi riziko boyotunda değerlendirilebilmektedir (Parasız, 2009: 46). Seçim öncesinde ulusal yönetimlerin para siyasetini değiştirmesi, genişletici para siyaseti yürütmeleri aşırı enflasyon ile faiz oranlarının oluşmasına neden olmuştur (Sayım ve Aydın, 2011: 93). Ulusal Yönetim kararlarına özellikle de parasal aktarım mekanizması beraberinde oluşan iktisat politikasındaki değişiklikler de bu kapsamda değerlendirilebilmektedir (Boztosun ve Göksel, 2010: 11).

Politik risk, finans piyasalarında yayılarak, finansal sistemin sermaye tahsisi kapasitesini kesintiye uğratabilecek boyutta ve fiyatlarda ani değişmelere yol açabilen ve finansal aracıların iflasına kadar gidebilen finansal bozulmalar şeklinde ifade edilmiştir (Karabıyık, 2001: 25). Şubat 2001 krizinde olduğu gibi, hükümet düzeyinde yaşanan bir siyasi kriz, finansal piyasalarda da bir krizin katalizörü olmuştur.

Politik risk, sosyal, ekonomik ve politik çevrede ortaya çıkan ilişkilerdeki belirsizliklerden kaynaklanır. Diğer bir ifadeyle; politik risk, politik güçlerin ekonomik hayatta yol açabileceği olumsuz etkileri içerir (Loikas, 2003: 62). Uluslararası yatırım yapmak isteyen işletmelerin uluslararası yatırımları sırasında karşısına çıkan ve nakit akımlarını negatif etkileyen hükümet faaliyetlerinin etkisini ifade eder (Bekaert, Harvey, Lundblad ve Siegel, 2012: 1).

Dünya Bankası, uluslararası doğrudan yatırımlar açısından politik riski “işletme faaliyetlerinin ev sahibi ülke veya uluslararası çevredeki politik güçler ve

olaylar kanalıyla kesintiye uğraması” şeklinde tanımlamaktadır. Ev sahibi ülkelerde

politik riskler, hükümet veya politik kurumların faaliyetlerinden doğan belirsizlikler ve ayrıca azınlık grupların ve ayrılıkçı hareketlerin etkisiyle de ortaya çıkabilir (World Bank Group, 2011: 21).

Politik risk, belirli bir ülke açısından ele alındığında ülkenin idari, yasal ve yargısal kurumlarında yürütülen hükümet faaliyetlerinin, o ülkeye yapılan yatırımları ters yönde etkilemesi olasılığı olarak ifade edilir (Bekaert vd., 2012: 4). Yatırım yapıldıktan sonra ortaya çıkabilecek ve hükümetlerin oyunun kurallarını

(27)

değiştirebilmesi tehdididir. En kötü olasılıkla hükümetler bir şirketin varlıklarını hiçbir karşılık vermeksizin kamulaştırabilir ya da şirketlerin elde ettiği her türlü kârın ülke sınırları içerisinde tutulmasını isteyebilir (Brealey vd., 2001: 616). Politik güçlerin ekonomik yaşamda sebep olabilecekleri olumsuz değişim ihtimallerini içeren her türlü uygulama politik risk olarak ifade edilebilir (Keleş, 2007: 55).

Politik risk, ulus devletlerin, devlet yöneticilerinin veya iktidar sahiplerinin dış ticaret, iç ticaret ve özel mülkiyetin işleyişine etki edebilme gücünü oluşturur. Bu konuda sınırların net olarak çizilememesi, politik risk karşısında yatırımcıların karşı karşıya kaldıkları esas sorunlardan birini oluşturur (Keleş, 2007: 22). Bu durumda politik riskin belirgin bir özelliği, politik olaylardan kaynaklanan ve işletmenin varlıklarının değerinin veya yatırımlarının kârlılığının azalmaya yol açan risk olarak ifade edilir (Finnerty, 2011: 80).

Politik riski, ev sahibi ülke yönetimi, diğer devletler, uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri gibi yapılanmaların politik karar ve eylemlerinin; işletmenin ulusal veya uluslararası gelirlerini, varlıklarını ve yatırımlarını etkileyebilme olasılığı olarak da tanımlamak mümkündür. Burada politik riskin sadece devletin kararları doğrultusunda değil, devlet kontrolü dışında gelişen politik etkenlerden de kaynaklanabilir. Ayrıca politik riskin değerlendirilmesi, yerel ve uluslararası işletmeler açısından büyük önem taşımaktadır.

Ekonomik aktörler ile politik çevre arasındaki etkileşimi ele alan politik risk kavramı, şirketlerin uluslararası ticaretlerini ve yatırım çevrelerini olumsuz etkileyebilecek politik değişkenlerin yönetilmesi açısından büyük önem taşır (Loikas, 2003: 18). Bu durumda iktidarın görevi; kompleks politik ve sosyoekonomik zorluklarla mücadele etmesi, ekonomik büyüme ile sosyal adalet, güvenlik ile özgürlük, özel sektör yatırımı ile kamu sektörü güvenlik ağları arasındaki dengeleri sağlamasıdır. Örnek: 2011’de Tunus’ta başlayan Arap Baharı tartışmalarını gösterilebilir. Çünkü bu dönemde, Arap Baharı’nı yaşayan ülkelerin sadece politik değil, sosyal ve ekonomik çalkantılarla da karşılaştıkları aktarılmaktadır (Ramady, 2014: 3).

Devletin politikaları finansal piyasalar ve ekonomik sistem üzerinde bu denli etkili olduğundan, bu noktada devletin ekonomide neler yapması gerektiği veya kendisine atfedilen rollerin neler olması gerektiği sorusu aklımıza gelir. Devletin ve

(28)

piyasanın birbirleri ile karşılıklı etkileşim içerisinde olan yapılanmalar olduğu görülür. Devletin görev ve sorumluluklarını etkin ve verimli bir biçimde yerine getirmesi, mevcut kurumsal altyapıyı geliştirmesi gibi konular, piyasalardaki risklerin yönetimi ve yatırımların sürdürülebilirliği açısından büyük önem arz etmektedir (Gökbunar ve Yanıkkaya, 2004: 5-6).

Uygulanan politikada yapılan değişiklikler, hisse senedi piyasaları üzerinde volatilitenin, risk primlerinin ve hisse senetleri arasındaki korelasyonun artması şeklinde bir etki yapar. Finansal piyasalarda fiyatların, bu kararlara vereceği tepki, değişikliğin tahmin edilebilir olması durumunda zayıf olmaktadır (Pastor ve Veronesi, 2012: 1219-1220). Yatırımcının politik risk karşısında odaklanması gereken nokta, politik riskin piyasalar üzerinde yol açabileceği beklenmedik etkilerin boyutu olmalıdır. Özellikle bankacılık ve finans alanında, ülke riski ile politik riskin birbirleriyle sıkı ilişki içerisinde olduğu görüldü (Loikas, 2003: 63). Ülke riski ile politik risk birbirlerine yakın kavramlar olmakla birlikte bu riskleri birbirinden ayıran nokta, ülke riskinin bir ülkenin mevcut ve beklenen dış borcunu karşılama gücünü etkileyebilecek ekonomik özelliklerini incelenmesidir (Keleş, 2007: 62). Politik risk ise, politik çevrede veya hükümet politikalarında meydana gelen ve işletmelerin faaliyetlerini olumsuz etkileyebilecek tüm politik değişiklikler veya eylemleri kapsar (Tsai ve Su, 2005: 291).

Hükümetler, özel sektörün faaliyet gösterdiği ekonomik faaliyet alanını, çeşitli yollarla etkilerler. Başka bir ifade ile, topladıkları vergiler, sağladıkları teşvikler, uyguladıkları yasalar, düzenledikleri rekabet kuralları ve tanımladıkları çevre politikalarıyla, aslında oyunun kurallarını hükümetler belirlerler (Pastor ve Veronesi, 2012: 1219). Diğer taraftan politik riskler, sadece politik şartlardan değil, politik, ekonomik ve sosyokültürel oluşum ve nedenler sonucunda oluşabilmektedir (Toptaş, 1996: 137). Makroekonomik göstergelerde yaşanan negatif oluşumlar, siyasi yapı üzerinde çalkantılara yol açarak politik riskleri artırabilir.

1.1.3.1.7.1. Politik Risk’in Kaynakları

Dünya Bankası, politik risklerin aşağıdaki faktörlerden kaynaklandığını belirtir (World Bank Group, 2011: 21):

(29)

 Sözleşme ihlali,

 Transfer ve konvertibilite sınırlamaları,

 Ülkelerin mali yükümlülüklerini yerine getirmemesi,  Sivil itaatsizlik,

 Terörizm,  Savaşlar,

 Diğer istenmeyen mevzuat değişiklikleri

1.1.3.1.7.1.1. Kamulaştırma

Devletin, bireylerin sahip olduğu mallara el koyması ihtimaline kamulaştırma riski denir (Keleş, 2007: 103). Kamulaştırma riski, kendini en sert ve en öne çıkan politik risk kaynağı olarak gösterir. Kamulaştırma uygulaması, kapsamına göre belli bir takım yabancı firmalara yönelik olarak ortaya çıkabileceği gibi, tüm endüstri veya ülkenin ulusallaştırılması, yani yerli-yabancı ayrımı yapılmaksızın tüm endüstrinin devletin eline geçmesi şeklinde de görülebilir (Toptaş, 1996: 142).

Dünya Bankası, devletin kamulaştırmaya gidebilmesi ihtimali, çoğunlukla köklü bir siyasi veya ekonomik değişiklik sonrasında ortaya çıktığını iddia eder. Örnek: İran şahının devrilmesinin ardından rejim değişikliğine yapılmış ve ardından İran’daki ABD yatırımları kamulaştırılmıştır (World Bank Group, 2011: 31).

İşletmeler, kamulaştırma riskini azaltmak amacıyla, politik aktörlerle doğrudan bağlantı kurarak, ortaklıklar edinerek, kullandıkları teknolojinin taklit edilebilmesini önleyecek çalışmalar yürütmek gibi çeşitli stratejik önlemler alırlar (Holburn, 2001: 5-6). Ülkemiz açısından değerlendirme yapıldığında, Birinci Dünya Savaşı ve Cumhuriyet’in ilanından sonra meydana gelen ecnebi işletmelerin kamulaştırılması, iki farklı devlet paralarının birbirleri ile değiştirilmesinin denetlenmesi, ulusal ve evrensellikten uzak iktisadi düzenine intikal edilmesi, kapitülasyonların kaldırılması (Apak ve Demirel, 2013: 27) gibi uygulamalar, politik risk kaynaklarına somut bir örnek olarak gösterilebilir.

(30)

1.1.3.1.7.1.2. Yerel İstikrarsızlık

Politik riskin öne çıkan kaynaklarından bir diğeri ise, yerel istikrarsızlıktır. İşletmelerin bu durumdan etkilenme ölçüsü, istikrarsızlığın nerelerden kaynaklandığıyla alakalıdır. Hükümet krizleri, ülke içindeki isyan veya karışıklık durumları, suikastler, büyük gerilla savaşları birer yerel istikrarsızlık göstergeleri niteliğindedir (Gegez, Arslan, Cengiz ve Uydacı, 2003: 155). Ülkede çıkan devrim, isyan, darbe ve sabotaj gibi hareketler, işletme varlıklarının tahrip olması veya tamamen yok olması halinde işletmenin zarar etmesi riski ortaya çıkar (Finnerty, 2011: 83). Yerel istikrarsızlığa bağlı olarak, sosyal değerlerde dramatik değişimler görülür ve işletme faaliyetlerinin aksama, ulusal çapta üretim tesislerinin kesintiye uğraması şeklinde ciddi etkiler görülebilir (Fleisher ve Bensoussan, 2007: 1074-1075).

Türkiye’de 1990’lı yıllar boyunca ortalama ömrü 7 ayı bulmayan sık hükümet değişimlerinin yaşanması, yerel istikrarsızlık örneği olarak gösterilebilir. Hükümetlerin bu kadar sık aralıklarla değişmesi, siyasi hayatta istikrarsızlığa neden olmuş ve ekonomi politikaları da bu yüzden istikrarsız bir seyir izlemiştir. Çünkü her yeni gelen hükümet, yeni bir politika anlayışı benimsemiş ve uygulamıştır. Başka bir sorun ise, hükümetin bu kadar sık aralıklarla değişmesi karşısında, seçimlere yapılan harcamalar da artmış ve devlete yüklenen giderlerin payının yükselmesine enden olmuştur (Kazgan, 2009: 287-288).

1.1.3.1.7.1.3. Terörizm

Terörizm, olağanüstü yollarla korku ortamı oluşturmak suretiyle, hükümete, yetkililere ve bütün halka baskı yapmak suretiyle bir politik risk kaynağı oluşturmaktadır (Keleş, 2007: 92). Terörist hareketlerin yoğunluğu ve şekli, işletmelerin yatırım faaliyetlerinde bulunmaktan çekinmelerine yol açar. Bu eylemler, suikast girişimleri, adam kaçırma, bombalama veya şantaj gibi birçok biçimde kendini gösterir. Her ne kadar işletmeler, terörizm karşısında özel güvenlik sistemleri, koruma birimleri ve fidye sigortaları gibi yöntemler kullanarak korunmaya çalışıyorlar ise de, Amerika’da yaşanan 11 Eylül saldırıları gibi büyük ve beklenmedik olaylar karşısında, çoğu zaman alabilecekleri bir tedbir yoktur (Gegez ve diğ., 2003: 156).

(31)

Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra, finansal piyasalarda görülen aksamalar; terörizmin, finansal piyasalara yönelik etkisini inceleyen araştırmaların yapılmasını gündeme getirmiştir. Bu araştırmalar ile, borsalarda hareketlerinin incelenerek, terörizmin ekonomi üzerindeki etkisinin gözlemlenebileceği belirtilmektedir. Terörist hareketler, ilk anda anlaşılamaması nedeniyle; borsaya etkisi hemen yansıtmaz, ancak devam eden süre içerisinde borsalarda ciddi dalgalanmalar, endekslerde düşüş ve daha önceki borsa performansını yakalamada gecikmelerin olduğu görülmüştür (Gökbunar ve Karğın, 2010: 108-111).

1.1.3.1.7.1.4. Savaş Hareketleri

Savaş hareketleri, ülkedeki güven ortamını sarsılması, ekonomik ve politik istikrarda bozulma gibi nedenler, politik risk kaynağı olarak ortaya çıkar, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımcıları olumsuz etkiler. Savaş hareketleri nedeniyle; yatırımcıların yatırım faaliyetleri ya da işleri kesintiye uğrar ve kaynaklarının da zarara uğraması gibi olumsuzluklarla karşılaşabilirler (Ramady, 2014: 55-60).

Sıcak temasların yaşandığı ortamlardan, diplomatik ilişkilerin kesilmesine kadar uzanan savaş hareketlerinin, çatışan ülkeleri ve çevresindeki ülkeleri politik riske maruz bıraktığı tespit edilmiştir. Örnek: 1990-1991 döneminde yaşanan Körfez krizi, bir yandan Türkiye’nin kamu finansman açıklarının artmasına neden olmuş, diğer yandan ise yatırım ortamına olumsuz etkileri olmuştur (Arasıl, Saygılı, Sayılgan ve Yereli, 1994: 12-13). Hisse senedi piyasasında, 1990 yılı itibariyle artış gözlemlenirken, 1990-1991 döneminde süren Körfez Savaşı'nın yol açtığı kriz sonrasında ise, hisse senedi piyasasında ciddi düşüşler tespit edilmiştir. Buna ek olarak, para piyasalarında yaşanan dalgalanmalar, hane halkının dövize yönelmesine neden olmuştur (Yıldırım ve Altun, 1995: 112). Türkiye ekonomisinde, dışsal faktörler nedeniyle yaşanan dengelerdeki bozulma, 1991 yılında ABD'nin Irak'a müdahale etmesi ve savaşın bitmesiyle birlikte, ancak toparlanabilmiştir (Çokgezen, 2010: 138).

1.1.3.1.7.1.5. Ekonomik İklim

Bir ülkenin ekonomik iklimi, söz konusu ülkedeki bütçe açıkları, borçları, faiz oranları, enflasyon oranları ve istihdam oranlarına ilişkin makroekonomik göstergeleri ile hükümetin yatırım ortamlarına ilişkin tutumlarındaki değişiklikler ve beklentileri

(32)

kapsar (Meadowcroft, 2011: 71; ICC, 2013). Yatırımcılar, ekonomik göstergeleri sağlam olan ülkeleri daha güvenilir ve risklerini daha düşük buldukları için, yatırımlarını buralara yönlendirirler.

Ekonomilerin gelişmişlik düzeyi, ülkedeki politik riskin düzeyini etkileyebilir. Gelişmiş ekonomilerde politik risklerin daha zayıf kalabileceği söylenebilir. Ayrıca mevcut iktidarın ekonomi hedefleri, politik riskin önemli bir kaynağını teşkil eder. Hükümetin ve siyasi partilerin ekonomi politikaları ve kamulaştırma yanlısı yaklaşımları, yatırımcılar açısından her zaman politik risk taşıyan göstergeler niteliğindedir (Diamonte, Liew ve Stevens, 1996: 73; Khattab, Anchor ve Davies, 2007: 737).

1.1.3.1.7.1.6. Politik İklim

Politik iklim literatürde, bir devletin politik ideolojisindeki farklılıklar veya değişim şeklinde tanımlanır. Politik iklim, bir devletin, hem politikalarını değiştirmeye karşı yaklaşımını/istekliliğini, yani politik ideolojilerini, hem de bu politikaları yönetebilme kapasitesini içerir (Black, 2010: 86-89). Politik iklim, her ülkeye özgü olarak gelişir ve bir takım unsurlardan oluşur. İşletmelerin politik iklim açısından dikkate almaları gereken hususlar aşağıdaki sıralanmıştır (Erol, Bayraktaroğlu ve Çivi, 1998: 13-14):

 Ülkelerin uluslararası ticarete hakkındaki tutumları,  Ülkelerin politikaları uygulamada gösterdikleri kararlılık,  Ülkelerin parasal düzenlemeleri,

 Ülkelerdeki bürokratik işlemlerinin düzeyi.

 Hükümetler, faaliyetleri ile politik iklimi, politik iklime bağlı olarak ise, ekonomi politikalarının şeklini ve ekonomik gelişimini etkileyebilirler (Black, 2010: 51).

Türkiye açısından, politik ortamın finansal piyasalara yansımasının en belirgin örneği olarak; Şubat 2001’de, zaten Kasım ayından beri devam etmekte olan ekonomik ve mali sistemdeki kırılgan ortamın MGK’da Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında yaşanan bir anlaşmazlık sonucu tavan yapmasıdır. Bu gerilim, yatırımcılar arasında,

(33)

politik riskin arttığı yönünde bir algı oluşmuş ve finansal piyasalarda önemli dalgalanmalar yaşanmıştır (Karabıyık, 2001: 48).

1.1.3.1.7.2. Politik Risk Türleri

Politik risk türleri genel olarak; hükümet riski, siyasi ortam riski ve uluslararası ortam riski olmak üzere üç gruba ayrılır.

1.1.3.1.7.2.1. Hükümet Riski

Hükümet riski, işletmeleri olumsuz etkileyebilme ihtimali en yüksek olan politik risk türüdür. Hükümet riski, hükümetin ani politika değişiklikleri sebebiyle ortaya çıkar. Hükümetin gerçekleştirdiği bu değişikliklerin temelinde, genellikle milli çıkar, milli egemenlik ve milli kimliği koruma kaygısı gibi düşünceler yatar (Simon, 1984: 125). Hükümet riski, hükümetin ulusal politikalarında ya da devlet yapısında yapılan bir değişiklik sebebiyle, mevcut yükümlülüklerini yerine getirmemesi olasılığını ifade eder (Çalışkan, 2002: 56).

Hükümetler, finansal piyasaların kurulması ve düzenlenmesi aşamasında etkin bir rolleri olduğu için piyasalar açısından önem taşırlar. Hükümetler düzenleyici rollerini kullanarak, sermaye piyasalarına doğrudan müdahale edebilirler. Hükümet yaptığı borç politikası, vergi, iflas veya muhasebe konularındaki düzenlemelerinin çoğu doğrudan ve dolaylı olarak finansal piyasaların işleyişinde etkili olur (Stiglitz, Jaramillo-Vallejo ve Park, 1993: 27).

Yapılan araştırmalarda, hükümetin istikrarsızlığını ifade eden risklerin varlığının, sürdürülebilir bir ekonomik büyüme için ihtiyaç duyulan koşulların sağlanmasında zorluklar çıkardığı görülmüştür. Bu risklerin, tasarrufların düşmesine, ekonomik büyümenin azalmasına neden olduğu ortaya koyulmaktadır (Gökbunar ve Yanıkkaya, 2004: 79-80).

1.1.3.1.7.2.2. Siyasi Ortam Riski

Siyasi ortam riski, siyasi çevrede savaş, devrim veya siyasi şiddet gibi radikal bir değişiklikle ortaya çıkabilen istikrarsızlıktır (Keleş, 2007: 20). Siyasi ortam riski, hükümetin kontrolü dışında var olan politik çevre, dolayısıyla ortaya çıkmaktadır.

(34)

Siyasi ortam riski, sık hükümet değişimleri, boykotlar, grevler, ayaklanmalar, çeşitli gruplar arası çatışmalardan doğan siyasi istikrarsızlıklar veya rejim değişiklikleri gibi risklerden oluşur (Simon, 1984: 128-129). Siyasi istikrarsızlık, mevcut güç sistemini değiştirebilmesi bakımından, politik riskin en önemli türlerinden biridir (Keleş, 2007: 20).

1.1.3.1.7.2.3. Uluslararası Ortam Riski

Uluslararası ortam riski, bölgesel örgütler, uluslararası aktivist gruplar gibi hükümet dışı kurumlar ve diğer devletlerin politikaları ve eylemlerinden doğan ve işletmelerde kazançlarında azalmaya yol açabilen bir risk türüdür (Simon, 1984: 126-127). Bu risk türünün ortaya çıkışında da hükümetin doğrudan etkisi olmaz.

Finansal serbestleşmeyle birlikte tek pazar haline gelen dünyada bir ülkede baş gösteren istikrarsızlık, hızla dünya piyasasına yayılmaya başlar (Karabıyık, 2001: 28). Günümüzde finansal serbestleşme hareketlerinin sonucunda ortaya çıkan bu önemli durum, politik riskler açısından uluslararası ortamın önemini artırır.

Örnek: 1990-1991 yılları arası dönemde Irak’a uygulanan ambargo ve sonrasında çıkan Körfez Savaşı’nın, ülkenin bulunduğu bölgeye, turist ve sermaye kaçışı, petrol fiyatları ile kredi faizlerinde fırlama şeklinde yansımış ve Körfez Savaşı’nın etkileri, komşusu Türkiye’ye de yansımaları olmuştur (Kazgan, 2008: 24). Ülkemizin maruz kaldığı bir diğer uluslararası ortam riski örneği, ABD’de 11 Eylül’de yaşanan saldırılarının sorumlusu olarak, İslamcı terör örgütleri ve Irak’ın hedef gösterilmesi; akabinde ABD’nin Irak’a karşı savaş hazırlığına girmesidir. Bu durumdan en çok etkilenen ülkelerden biri de, hem zaten kriz içerisinde olması ve hem de ABD için stratejik önem taşıması nedeniyle Türkiye olmuştur. ABD’nin Türkiye’ye IMF tarafından ek kredi verilmesini sağlaması neticesinde, Türkiye, moratoryumun eşiğinden dönmüş ve Türkiye’den sermaye kaçışları yavaşlamıştır (Somçağ, 2006: 137).

1.1.3.2. Sistematik Olmayan Risk

Sistematik olmayan risk, çeşitlendirilebilir risk olarak da ifade edilmekte olup, firma yahut sektöre has bir riziko çeşididir. Tanıtım organizasyonları ve idare yanlışları, tüketici seçimlerinde değişmelere sebep olabilir. Çeşitlendirilebilir unsurlar, diğer

(35)

sanayiler ve finansal piyasalara tesir eden unsurlardan bağımsızdır. Sistematik olmayan risk çok iyi çeşitlendirilmiş bir portföy ile yok edilebilen bir riziko türüdür (Demirtaş, Güngör, 2004:104).

Çeşitlendirilebilir risk, pay senedine has etmenlere bağlıdır. Örnek: İşçilerin grevi nedeniyle firmanın getirileri azalabilmektedir. Sektördeki diğer firmalar, iş gücü sorunu yaşamadıkları için bu firmaların getirileri azalmadığı gibi, alıcılar kısa süreli dahi olsa, iş akısı duran firma yerine söz konusu firmaları yeğlemeleri sebebiyle getirileri artabilir. Her iki halde de firmaların getirilerinde meydana gelen değişiklik; umumi olarak sanayiye, pazara yahut ekonomiye tesir eden unsurlardan münezzehtir. Zira bahse konu rizikonun membaı, yalnızca bahse konu firmaya tesir etmektedir ve iyi çeşitlendirilmiş bir portföy ile risk azaltılabilmektedir (Mayo, 2008: 9).

1.1.3.2.1. Mali Risk

Mali risk, firmaların borçlarını ödeyememesi ihtimali olarak tanımlanabilir. Firmaların mali risklerini arttıran faktörlerden en önemlileri aşağıdaki gibidir (Üstünel, 2000: 5): Firmaların borçlarında artma, satışlarında azalma, sermaye yetersizliği, grevler, hammadde fiyatlarındaki artma, yeni teknolojiye uyum sağlayamama, sektör içi rekabetin artması.

1.1.3.2.2. İş ve Sanayi Riski

İş ve sanayi riski, firmanın getirilerini negatif etkileyebilme ihtimali olan tüm olaylara denir. Sanayi rizikosunu arttıran unsurlar; endüstrideki yaygın grevler, hammadde sağlamada zorluk, artan dış rekabet, yeni teknolojiler ve tüketici seçimlerindeki değişmedir. Bu unsurlarda oluşan negatif değişiklikler, firmaların getirilerini ve dolaylı olarak da mali enstrümanların değerini negatif etkilerler (Taner, Akkaya, 2009: 182).

1.1.3.2.3. İdare Riski

İdare rizikosu, firmaların muvaffakiyetsiz veya kötü idare edilmesi nedeniyle firmaların zarar etmesi ihtimalidir. İyi bir idarecinin, firmaya kazandırabileceği çok şey mevcuttur. Firmanın seçeceği stratejiler ve istikbalde yürüteceği politikalar, firmaların muvaffakiyetini tayin eder. Borsaların geliştiği devletlerde; firmaların profesyonel

(36)

idarecilerle yönetilmesinin, söz konusu firmaların hisse senetlerinin değerlerinde artışa sebep olduğu tespit edilmiştir. (Sayılgan, 2008: 454).

1.1.3.2.4. Faaliyet Riski

Hisse senedi maliki firmanın, çalışmaları nedeniyle oluşabilecek riziko türüne faaliyet rizikosu denir. Firmaların duran varlıklarının firmaların toplam varlıklarındaki oranının yüksek olması, firmaların faaliyet rizikosu ve faaliyet manivelası oranının yüksek olduğunun göstergesidir (Sevinç, 2007: 11).

(37)

İKİNCİ BÖLÜM

POLİTİK RİSK VE POLİTİK RİSKİN DÖVİZ PİYASASINA ETKİSİNE İLİŞKİN LİTERATÜR İNCELEMESİ

(38)

Çalışmada literatür özeti 3 kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda politik riskin makroekonomi üzerine etkisi, ikinci kısımda politik riskin finansal piyasalara etkisi, üçüncü kısımda politik riskin döviz piyasalarına etkisine yönelik çalışmalara yer verilmiştir.

2.1. POLİTİK RİSKİN MAKROEKONOMİK GÖSTERGELERE ETKİSİNE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR

Bakırtaş (1998) çalışmasında, politik ekonomik dalgalanmaları kuramını 1984-1995 dönemi için Türkiye’ye ait işsizlik ve enflasyon verilerini kullanarak Türkiye için test etmiştir. Analiz sonucunda politik-ekonomik dalgalanmaların kuramının Türkiye için geçerli olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmada seçimler ile kamu kesiminin genişliği ve ekonomideki istikrarsızlıkların yakın bağlantısının olduğu vurgulanmıştır.

Bakırtaş ve Koyuncu (2005) çalışmalarında seçilen temel beş makroekonomik değişken üzerinde Türkiye’deki seçimlerin etkisini araştırmak için; EPBC (Seçimsel Politik Dalgalanmalar) hipotezin test edilmesinde en küçük kareler yöntemi kullanmıştır. Türkiye’de seçimsel politik dalgalanmaların geçerliliğini 1987-2003 dönemi içintest ettikleri çalışmalarında seçim dönemlerinin makroekonomik değişkenleri etkilediği bunun yanında seçimlerin de makroekonomik değişkenler tarafından belirlenebileceği sonuçlarına ulaşılmıştır.

Parlaktuna ve Bahçe (2006) çalışmasında, Türkiye’de 1980–2006 yılları arasında yaşanan politik konjonktür dalgalanmaları açıklamak için içsel seçim zamanlamasına ilişkin oluşturduğu modeli en küçük kareler yöntemi kullanılarak test etmiştir. Çalışmada Türkiye’de finansal piyasaların, reel sektöre oranla seçimlere daha erken tepki verdiği ve daha duyarlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca seçimlerin sadece bankalararası faiz oranı ve enflasyon oranı gibi parasal sektör göstergeleri üzerinde değil reel sektör göstergelerini de doğrudan etkilediği tespit edilmiştir.

Bakırtaş ve Koyuncu (2008), çalışmasında 1987-2002 yılları arası En Küçük Kareler tahminlemesiyle politik denge oluşumlarının Bankalararası Faiz Oranı, Döviz Kuru ve İMKB endeks değeri üzerindeki etkisini araştırmıştır. Analiz sonucunda tek siyasi parti hükümetlerinin, hükümeti kuran siyasi partinin ve hükümetin mecliste sahip olduğu temsil gücü arttıkça bankalararası faiz oranının daha istikrarlı bir görünüme

(39)

sahip olduğu, hükümetlerin aldığı oya göre sahip olduğu temsil gücü arttıkça, meclise yansıyan kolektif tutarsızlıktaki artış, döviz piyasası üzerinde negatif olarak etkilediği ve hükümetin ya da hükümeti kuran partinin meclisteki temsil gücündeki artışın menkul kıymetler endeks değerlerini pozitif etkilediği sonuçlarına ulaşılmıştır.

Özsağır (2013) çalışmasında, Türkiye ekonomisine darbelerin etkisinin araştırılması amacıyla Türkiye’nin 1923-2012 yılları arası GSYH verileri kullanmıştır. Darbelerin etkisinin kukla değişken yardımıyla, GSYH’da darbe dönemlerinde yaşanan kırılmaların büyüklüğü tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmada Türkiye’de 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 tarihlerinde yaşanan darbelerden GSMH’nın yaklaşık %26 düzeyinde olumsuz etkilendiği ve Türkiye ekonomisinin darbe dönemlerinde ¼ oranında küçüldüğü tespit edilmiştir. Ekonomik istikrarın siyaset kurumundan, yargısal kararlardan ve askeri birimlerin davranış ve bildirilerinden bağımsız olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Aydın, (2015) çalışmasında, belirsizlik ve risk koşullarında gelişmekte olan ülkelerde faaliyet gösteren firmaların reel ve finansal yatırım kararlarını etkileyen ekonomik ve politik faktörleri araştırmışlardır. Modellerde ekonomik faktörler için, enflasyon, döviz kuru ve büyüme hızı belirsizlikleri; politik faktörler için ise, toplu protestolar, şiddet içeren eylemler ve nispi politik kapasite belirsizliği kullanılmıştır. Çalışmada sosyo-politik belirsizliği temsilen kullanılan toplu protestolar değişkeni ile firmaların yatırım kararları arasında anlamlı ve pozitif yönlü ilişki olduğu tespit edilmiştir. Belirsizliği temsilen kullanılan değişkenlerden biri olan şiddet içeren eylemler ile yatırım kararları arasında anlamlı ve negatif yönlü bir ilişki görülmüştür. Şiddet içeren eylemlerin firmaların sabit sermaye ve finansal yatırım kararları üzerinde olumsuz etkisinin az olduğu tespit edildi. Politik faktörlerden politika belirsizliğini temsilen kullanılan nispi politik kapasite belirsizliği ile firmaların yatırım kararları arasında anlamlı ve negatif yönlü bir ilişki olduğu tespit edilmiştir.

Akan ve Kanca (2016) çalışmalarında, Türkiye’nin 1987–2011 dönemine ilişkin yedi seçim döneminde farklı ideolojilere sahip iktidarların ekonomik büyüme, enflasyon, bütçe açığı ve işsizlik üzerinde etkili olup olmadığı araştırmışlardır. Türkiye’de 1987-2011 yılları arasındaki yedi genel seçim döneminde siyasi otoritenin

(40)

ve farklı partizan uygulamaların ekonomik göstergelere bir etkisinin olmadığı yönünde bulgulara ulaşılmıştır.

2.2. POLİTİK RİSKİN FİNANSAL PİYASALARA ETKİSİNE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR

Cartner ve Wellershoff (1995) çalışmalarında, 1960-1990 yılları arası (30 yıl) ABD hisse senedi verileri ile regresyon analizi uygulanarak ABD hisse senedi fiyatlarında seçim döngüsünün varlığı araştırılmıştır. Yapılan regresyon analizi sonucunda ister Demokratlar ister Cumhuriyetçi yönetim altında ABD hisse senedi fiyatlarında dört yıllık seçim döngüsünün varlığı tespit edildi. Çalışmada ayrıca hisse senedi fiyatları cumhurbaşkanlığının ilk yarısında düşmekte ve ikinci sırada yükseldiği sonuçlarına ulaşılmıştır.

Özdinçer, (1996) çalışmasında, politik olayların borsaya etkisini araştırmıştır. Önemli politik olayların borsa endeksini etkilediği tespit edilmiştir. Türkiye’nin politik çevresinde yaşanan olumlu bir olay, borsayı olumlu etkilerken; politik çevrede yaşanan negatif bir olay, borsayı olumsuz veya belirsizlik yönünde etkilediği tespit edilmiştir.

Börtüçene, (1998) çalışmasında, hisse senedi piyasalarının hükümetlerin uyguladığı makro ekonomik politikalardan etkilenip etkilenmediği araştırmıştır. 1990 yılı İstanbul Menkul Kıymetler Borsası hisse senedi piyasası verileri regresyon analizine tabi tutulmuş ve hisse senedi piyasasının hükümetlerce uygulanan makro ekonomik politikalar sonucu oluşan enflasyondan etkilendiği ve bu yüzden hisse senedi piyasasında gerçek bir kaynak dağılımının sağlanamadığı tespit edilmiştir.

Lobo (1999) çalışmasında, ABD seçimlerindeki partizan siyasetin borsa üzerindeki etkisini sıçrama-yayılma modelini kullanarak araştırmıştır. Ocak 1965- Aralık 1996 kadar günlük hisse senedi getiri verileri ile sıçrama-yayılma modelleri kullanılarak seçim dönemlerinde yaşanan belirsizliklerin hisse senedi getirilerine etkilerini araştırdığı çalışmasında ABD seçimlerinin, borsa için önemli bir belirsizlik kaynağı olduğu sonucuna ulaşmıştır. Hisse senetlerinin seçim öncesi yıllara kıyasla seçim yıllarında getirilerinin daha düşük ve oynaklık oranın daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.

Şekil

Şekil 3.1: 7 Haziran 2015 Genel Seçimi Olay Çalışmasında Dönem Çizelgesi                                                                                    07.06.2015
Grafik  3.1:  7  Haziran  2015  Genel  Seçimi,  Öncesi  Sonrası  [-15+15]  Periyodu  için  Kümülatif Anormal Getiriler
Tablo  3.2:  1  Kasım  2015  Erken  Genel  Seçimi  Kotasyon  Günü,  Öncesi  ve  Sonrasında  Döviz Piyasasında AR ve CAR Hesaplamaları
Grafik 3.2: 1 Kasım 2015 Erken Genel Seçimi, Öncesi Sonrası [-15+15] Periyodu için  Kümülatif Anormal Getiriler
+3

Referanslar

Benzer Belgeler

Doğa durumundan toplum durumuna geçiş, güvenlik adına özgürlüğü terkedip köleliğe geçiş değil, daha çok toplum durumunda doğa durumunda bulunandan daha yüksek bir

Sultan Hamid ile Sultan Reşad'a ait renkli karikatürleri içeren eski gazete ve dergiler genellikle Marché Auxpuces'den sağlanmakla birlikte (Hôtel de vent)daki

Stresle ilgili olarak organizmada psikolojik ve fiziksel bir çok rahatsızlıklar ortaya çıkmakta ve bunlar iş ortamında beklenen performansın düşmesine

Ardından, kontrastlanan tümörün çevresini dolaşmak ve lateral ventrikülün ön boynuzu veya atriyum, korpus kallozum, anterior serebral arter veya posterior serebral

Dramatizasyon tekniğinin uygulandığı deney ve öğretmen merkezli geleneksel yöntemin uygulandığı kontrol gruplarının ön test başarı puan ortalamaları arasında;

tekniklerinden biri tremolodur. Tremolo iki sesin ardı ardına hızlı bir Ģekilde belli bir vuruĢ sürecinde devam etmesiyle oluĢur. Genelde pp-ff ya da ff-pp nüans iĢaretleriyle

Ülkemiz gündemine yeniden giren gerek dolaylı gerekse dolaysız vergilere ilişkin indirimlerle birlikte vergi sistemini yıpratıcı ve vergi erozyonuna yol açan bazı muafiyet

Buna göre, seçilen gazetelerde, ‘Üçüncü Sayfa Haberleri’, aşağıdaki soru çerçevesinde incelenmiştir: ‘Üçüncü Sayfa Haberleri’nde Türk toplumu nasıl