M Lübnan'daki fanatik Ermeni politikacıları, dünyanın her tarafına dağılmış Ermeni haiklarmın bir vatan ve bir devlet bütünlüğü özlemlerini canlı tutabilmek İçin, tek bir leştirici neden olarak Türk düşmanlığını seçmişlerdir. 24 Nisan bu düşmanlığın tazeleme günüdür. İşte, Lübnan’da duvarlara asılan afişler. Üzerinde sadece şunlar yazılı: 24 NİSAN - ERMENİ KATLİAMININ 55 İNCİ YILDÖNÜMÜ - 1915-1970.
Fanatik Ermenilerin
s&ag^
Cahit GÜÇBİLMEZ yasıyor
her 24 Misando sahneye
koydukları kirli oyun
BEYRUT — Nisan ortasından beri bütün Lüb- nanda ve Beyrut sokaklarında Nisanın 24 ünü işaret eden afişler duvarları kaplamıştı. Nihayet o gün geldi. Bugün Nisanın 24 üdiir. Ermeni mil liyetçiliğini'canlı tutabilmek için, her yılın Nisan v (Arkası Sa. 7, Sü. 5 te)
V
i
•2‘f.H
Ermenılenn
(Baştarafı 1 inci sakifede) ayında, kendi ırkdaşlarınj başka bir ırka kaışı kinlend/rmekte fayda gören bir avuç faıjatik Er meni politikacısı, bugüh yine bol keseden atıp tutacaktır.
1965 yılından beri, Njsan ayı, dünyanın her tarafındaki fanatik Ermeni politikacıları israfından, Türkiye zararına bir kampanya- nm şiddetle yürütüldüjü bir dö nem olarak kullanılıyor.
Bu kampanyanın en önemli merkezlerinden biri Lübnandır ve bugün Lübnanda yapılacak tö renlere Cumhurbaşkanı, Başba kan, Bakanlar ve kordiplomatik de dâvetli bulunmaktadırlar.
İyi komşuluk ilişkileri kurdu ğumuz Lübnanla siyasî ilişkile rimizi her yıl çok nazik bir dö nemden geçirten bu Ermeni kam panyasının özü şudur: «Türkler, yaşadığımız asrın ilk en büyük insan kırımını yapmış olan top lumdur! Böylesine vahşi bir top. lumun şerrine uğramış Ermeni- lerin haklan hâlâ vcrilmiyecek mi?»
Ve fanatik Ermeni politikacı larının Türkiyeye can ve mal be deli olarak çıkardıkları fatura 50 milyar dolardır.
GARİP B İR
DÜŞMANLIK
Bu duvarlardaki afişlere, dağı tılan el ilânlarına, verilen kon feranslara ve gösterilen filimle- re bakıp; Ermenilerin Türkleri bir kaşık suda boğmak istedik lerini sanabilirsiniz- Fanatik Er meni politikacıları böyle bir ha va estirmek için, akla gelebile cek her çareye başvuruyorlar. Türklerin 1807 den beri çeşitli ırklardan 6 milyon yabancıyı im ha ettiklerini ileri sürüyorlar. 1822 - 1923 arasında 24 katliâmda 2,5 milyon Ermeninin öldürüldü ğü de bu hesabın içinde. Dün- yanın her tarafına dağılmış Er- memleri, böylesine gerçek dışı ve çağ dışı bir kinin etrafında toplamaya çalışan kızgın Ermeni politikacıları, bu 24 Nisanlar ge çine», hâlâ ne derece başarısız kaldıklarını görüp ateş püskürü- yorlar.
Size, bu düşmanlık kampanya sının en «hızlı» yürütüldüğü Lüb nandaki manzarayı çizmeye ça lışayım. 24 Nisan törenlerine ba karsanız, Lübnandaki Ermeniler, Türklerin kanım içseler yürek lerini soğutamazlar. Parlâmento
da 3 milletvekili olan Taşnak par tisinin Genel Bürosu, şöyle bir elini salladı mı, bir kaç saat i- çinde 10 - 15 bin Ermeniyi iste diği meydanda toplayıp Türkiye ve Türkler aleyhinde bağırtır. Bayruttaki Ermeni Patriği Kho- ren I- le biraz konuşsanız, «bü tün Ermeniler bize böyle düş. mansa vay halimize!» diye içiniz bir hoş olur. Musa Prens adlı Lübnanlı bir Ermeni yazarın ya kınlarda yayınlanan «Armonici- de» isimli kitabım okusanız, lû- gatlara jenosid diye geçmiş ke limenin «Ermonisid» haline ge tirilmek istendiğini; yani bir ırkı yok etme vahşetinin sembo lü olarak Türklerin seçildiğini dehşetle görürsünüz. Amerikada çevrilen «Musa dağında 40 gün» filmi yetişmemiş, şimdi bir de, m eşhur' Lübnanlı şarkıcı Fey- ruz’un da katılmasiyle «seferber lik» kordelâsı meydana getiril miştir. Hedef açık: Türkiyeyi ve Türkleri, bundan 55 yıl önceki o- laylarla, dünya kamu oyu önün de mahkûm etmek!
GERÇEKLER BAŞKA
Oysa, hem tarihî gerçekler hu düşmanlık kampanyasında söyle nenlere, gösterilenlere, yazılanla ra uymamakta; hem de asıl halk, yani Lübnanda yaşıyan 250 bin Ermeni, normal yaşantısı ve duy gusuyla, kendi fanatik politika cılarından ayrılmaktadır. ' Bir defa, bütün OsmanlI devri, di ğer azınlıklar gibi. Ermeni azın lığın da ayni devlet içinde ha mur oluşun, yoğruluşun tarihi dir. Devlet idaresinde, en yüksek kademelere varıncaya kadar iler leme hakkı, kültürde ve harsta ortaklık, müzikte, tiyatroda ya
ratıcılık, Türk mutfağında usta lık, sosyal hayatta komşuluk, kardeşlik, dostluk esirgenmemiş tir. Ama ne zaman ki, devlet dış düşmanların elinde parçalanma ya başlamıştır, dağılmaya yüz
tutmuştur, ve ne zaman ki, dış tahriklere kapılan Ermeni poli tikacıları, komitacıları, müşterek kadere ihanete yönelmişlerdir; ve kavga kopmuştur; olanların suçu Türklere yüklenemez. Bu nu akıl sahibi, tarih okuyan her
Ermeni de kabul
eder-Ve bu «akıl», her yılın Nisan ayı ortalarında estirilen olum suz his fırtınasına rağmen, bu «isteri» nöbeti geçince, yine Er meni toplumuna hâkim olur.
LÜBNAN
ER M EN İLER !
Şimdi bu 24 Nisan da geçsin, Mayıs gelsin, göreceksiniz, Er- menilerin Beyrutta toplu olarak yaşadıkları Nahar mahallesinde, her evden Türkçe şarkılar yük selecektir. Lübnan Ermeniler! bütün zevkleriyle Türktürler. Herkes doğup büyüdüğü, kopup geldiği Anadolu köşesinin özel likleriyle doludur. Yaşadıkları ev, sahip oldukları dükkânlar, kahveleri, meyhaneleri, sokakla rı, şiveleri hep Anadoluda bir yer’l hatırlatır size. Ermenice- den, Arapçadan çok Türkçeyi ko nuşurlar evlerinde ve İşlerinde. Zeki MUren’i, Ajda Pekkan'ı din lerler plâklardan. Gomon Palas sinemasına yeni gelmiş Türk fil- mini seyretmeye koşarlar. Peki ne oluyor o duvar afişleri, 24 Nisan gösterileri filân diye sor maya kalksanız «aslımızı inkâr mı edek baba!» cevabını alırsı nız. Adana, Urfa, Antep kebabına bayılırlar. Kayseri pastırmasını özlerler. Şoförler:
— Sağ yap, gel, gel, hooop, oğ. lum arkanda avrat var, görmii- yon mu? diye, tam bir Anadolu adamı ağzı ile konuşurlar. Fut bol seveni, ya Fenerlidir, ya Be şiktaşlıdır, ya da GalatasaraylI.. Ama, bu kadar «bizden» olan bu Lübnanlı Ermeniler, Bikfaya semtinde, bütün Beyruta hâkim bir tepede, ellerini Tanrıya aç mış, şükreden bir âbideyi de dik mişlerdir. Kitabesinde, 1915 Türk katliâmında öldürülenlerin ruhu yticeltUmekte ve bu olayın unutulmaması telkin
olunmakta-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi