- r r T i a ; 3 í
Çok yazan bir şairdir
Dağlarca, şiir kitaplarının
sayısı elliye ulaşmıştır. İstiklâl
Savaşı’nın şiirini yazdığı gibi,
Vietnam Savaşı’nın, direnen
"Cezayir halkının şiriini de
yazdı.İlk kitabından son
kitabına kadar insancıl bir
türküdür onun söylediği.
ARSLAN KAYNARDAG
F
azıl Hüsnü Dağlarca’nın şiirlerini ilk kez, liseyi bitirdiğim vıl okumuştum. Yıl 1941 idi. Birinci kitabı Havaya Çizilen Dünya 1935 te, ikinci kitabı Çocuk ve Allah 1940'ta yayımlanmıştır.Dağlarca, şiirimizde o zamana kadar ele alınan konulardan daha değişik ko nuları ele alıyor, onlara yepyeni bir bi çimde yaklaşıyordu. Duygu, düşünce ve imgeleri doğaüstü anlamlarla yük lüydü.
Evrende varolşumuzu bir çocuğun, yalnız kalmış bir adamın, ya da ilk top- lumlardaki insanların gözüyle bakıyor, onların duygu ve düşüncelerini dile ge tirmeye çalışıyordu.
Onun subay olduğunu öğrendiğim de şaşırmıştım. Böyle bir şiiri bir aske rin kişiliği içine yerleştirmekte güçlük çektim.
1950 li yılların sonlarında kitapçılığa başlamıştım. Dostum Oktay Akbal bir gün kitabevime geldi. Yanındaki arka daşını göstererek “Seni Fazıl Hüsnü Dağlarca ile tanıştırayım” dedi. Böyle- ce tanışmış olduk. Bir kitap arıyordu, bulup verdim. O gün çok konuşama dık, birbirimize birkaç saygı ve sevgi tümcesi söylemekle yetindik.
Aradan kısa bir süre geçti. Dağlar ca nın Aksaray’da, Atatürk Bulyarı’nda kitapçılığa başladığını işittim. İşe baş lamasının onuruna verdiği kokteyle be ni de çağırdı, gittim. İşyeri oldukça b ü yüktü. Bu kez epeyce konuştuk, yayın da yapacağını söyledi.
Kitapçı olma isteği
Bizde çoğu aydının, yazarın ve şairin gönlünde kitapçı olma isteği vardır. Düşlerini bu istek süsler. Bu isteği ger- çekleştirenlerden şu kimseleri hatırlı yorum: Aziz Nesin, Kemal Özer, Ad nan Cemgil, Şükran Kurdakul, Demir- taş Ceyhun, Tarık Dursun K., Arif Da mar.
1940’larda kendisiyle konuştuğum Sabahattin Âli, de bir kamyonete çeşit li kitaplar yükleyerek onları A nado lu’da satmak istediğinden söz etmişti.
Fazıl Hüsnü Dağlarca yukarda açlım saydığım kitapçılar kafilesinin ön sıra sında yer aldı. On yıl kadar sürdürdü- ü bu meslekteki maddi kazancını bi- emem ama, manevi kazancı herhalde az olmamıştır.
Fırsat buldukça, Beyazıt’a benim ki tabevime gelirdi, ben de Aksaray’a ona giderdim. Çoğunlukla, kitapçılık dışın daki konular üzerinde söyleşiyorduk.
T ü rk Dil K urum u ü y eferindendi Dağlarca, başta dil devrimi olmak üze re, Cumhuriyet devrimlerinden ödün verenlere çok kızıyordu. Şiirlerinde ya bancı sözcük kullanm am aya büyük özen gösteriyordu. “Türkçem, benim ses bayrağım” dizesini o günlerde söy lemiştir. ■
Yine o günlerdeydi, dil devrimini sa vunan, dile ilişkin konular üzerinde duran bir dergi çıkarmak istedi.
Dil K urum u’ndaki bazı söz sahibi kimselerin dili sınırlama eğilimi içinde olduklarını görm üştü. O nun b ü tü n uyarılarına ve çağrılarına karşın, kuru mun dergisindeki kimi yazarlar arınmış yazmıyorlardı.
Ülkenin tanınmış on dergisinde, bir
fi
yıda Mecdut Mansuroğlu, İsmet Sun- gurbey, K onur E rtop, Hilm i Yavuz, Arslan K aynardağ’ın yazıları, Akşit G öktürk’le Turan Oflazoğlu’nun çevi rileri, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın, Öz- demir Âsaf’ın şiirleri yer almıştı.
Benim yazım “Felsefe Dilimizin G e lişmesi” konusundaydı. İsmet Sungur- bey “Töre (hukuk) Dilinin Türkçeleş mesi” başlığı altında bir yazı yazmıştı. K onur E rtop “G övde Yapısı Sözle- ri"ne değiniyordu. Akşit G öktürk’ün, o yıllarda bizde az tanınan ünlü Al man filozofu M artin H eidegger’den çevirdiği “Şiirin Ö zü” başlıklı yazı, dil konusunu olduğu kadar felsefeyi de il gilendiriyordu.
Derginin ikinci sayısında çok çarpıcı bir konu üzerinde durdum : Yanyalı Ali Rıza’nın 1908’de kaleme alarak
ya-Şiirleri, Kitaplığı, Türkçe Dergisi ve Yayıncılığı
Üzerine Anılar, Düşünceler
Fazıl Hüsnü
Dağlarca
bildiri niteliğinde olan “Türkçe Katın da Yaşamak” şiirini yayımladı. Okuyu cularına bundan böyle yabancı sözcük kullanmayacağına söz verdi. “T ü rk çem, benim ses bayrağım” dizesi o şi irin sonunda yer almıştır.
Dergi çıkarmaya büyük bir coşkun luk içinde karar vermesi işte o günler deydi. Bunu bir eylem olarak nitelen diriyordu. İçinde bir tek Osmanlıca sözcük bulunmayan bir dergi çıkara caktı. Böylece Türk Dil Kurum u’na, onun yayınlarına karşı yapılan eleştiri leri de etkisiz kılacaktı (1).
Türkçe adını verdiği aylık derginin
ilk sayısı 1960’da yayımlandı. Sahibi ve sorumlu yönetmeni kendisi idi. Ya- zıişleriyle uğraşmayı arkadaşımız Ko nur Ertop,pasın işlerini şair dostumuz Özdemir Âsaf üzerine aldı. Özdemir Âsaf’ın basımevi vardı.
Türkçe’ye gönül veren, dil devrimi - ne sahip çıkan birçok yazarın imzaları dergide görülmeye başladı. Birinci sa
yımladığı Okuma Yazma adındaki ki tabını tanıttım. Kitap, salt Türkçe ya zılmış, içinde yabancı sözcüklerin he men hemen hiç bulunmadığı bir yapıt tı.
Çağını yıllar boyu aşmış bir yazardı Ah Rıza. Günümüzdeki birçok yazar dan daha ilerde bir dil bilincine sahip ti. Hiç yabancı sözcük kullanmadan ki tap yazılabileceğini kanıtlamak istemiş ve bu isteğini büyük ölçüde yerine ge tirmişti. Yazım, “Elliikı Yıl Önce Ateşli Bir Türkçeci Vardı” başlığı ile yayım landı.
27 Mayıs Devrimi olduğunda Türkçe beşinci sayısına ulaşmıştı. Devrimin ge tirdiği sevinç, dergide hemen yankısını buldu. Birinci sayfasının yarısı bu ta rihsel olayın kutlanmasına ayrıldı.
Kadro gittikçe genişliyordu. Tahsin Yücel, Vecihi Timuroğlu, Arın Engin, Suat Baydur, Sami Ö zerdim , Doğan Hızlan gibi yazarlar da yazı yazdılar. H er sayıda yabancı sözcüklerin Türkçe
0
^ : & S
A -İV ü
karşılıkları için derleme ve türetme ör nekleri veriliyordu. Çoğu sayıdaki F.D. imzalı yazıları, sanırım Dağlarca kale me alm aktaydı. B unlar T ürk diline, onun sorunlarına ilişkin yazılardı.
Dergi 43 sayı çıkarak 1964’te yayını na son verdi. Keşke bugünlere kadar sürüp gelebilseydi...
Dağlarca kitap da yayımladı. “Kitap Kitabevi Yayınları” olarak dört-beş ki tap çıkardı. Estetikçi Suut Kemal Yet- kin’in Düşün Payı adındaki denemele ri, yazın ve dil tarihçisi Agâh Sırrı Le
vent konuşundaki kitap, kendi şiir ki
tabı olan Özgürlük Alanı onun yayın ları arasında çıktı.
"Karşı Duvar"
Kitabevinde çok ilgi çekici bir eyle me girişmişti. Şiirlerini okutmak, sev dirmek, devrim karşıtlarını, sömürü ve haksızlıkları eleştirmek için vitrinden yararlanıyordu. İnsan boyundaki beyaz bir kartona el büyüklüğünde harflerle lirlerini yazdırarak oraya asıyor, gece- eri aydınlatıyordu. O nbeş günde bir değiştirirdi onları. Değişen bu şiirleri çok kimse merakla beklerdi.
Dağlarca “Karşı Duvar” genel başlı ğını verdiği bu şiirleri daha sonra Ho-
a din da ki bu şi
başla:
insanımızın, tum insanlığın, kölelikten,
roz kitabında topladı. Top- kapla rı birbirini izlemeye başlamıştı. Halkın, lumcu şiirleri, bu şiirlerle dolu kitap
yoksulluktan kurtulmasını istiyor, baş ta Amerikan sömürgeciliği olmak üze re, her türlü sömürgeciliğe kafa tu tu yordu.
O nun devrimciliği, emekten yana ol ması hükümeti rahatsız etti. Savcılığın emriyle gelen polisler vitrindeki “H o roz” başlıklı şiirini yerinden kaldırdı lar. O da hemen “Savcıya” başlıklı bir şiir yazdı, yine vitrine astı.
Bu şiirin son dizeleri şöyleydi: ,
Savcı, nedir düşündün mü, Yazıları suçlu kılan?
Usla, yürekle büyümüş gündüzler geceye karşı,
Ama nedir çağlar üzre, Beni senden güçlü kılan?
Onu böyle sataşmalarla yddıramaya- caklarını anlayınca, evinde arama yap tılar. Subaylık zamanından kalma ta bancasını bahane ederek gözaltına al dılar. Evindeki birkaç kitabına el kon du. Onbeş gün cezaevinde yatırdıktan sonra serbest bıraktılar.
Çok yazan bir şairdir Dağlarca, şiir kitaplarının sayısı elliye ulaşmıştır. İs tiklâl Savaşı’nın şiirini yazdığı gibi, Vi etnam Savaşı’nın, direnen Cezayir hal kının şiriini de yazdı.
Yeryüzünden sınırların ve söm ürü nün kalkmasını istedi. İnsanın, bütün tutsaklıklar ötesinde varolma bilincini dile getiriyordu. (2)
İlk kitabından son kitabına kadar in sancıl b ir tü rk ü d ü r onun söylediği. “Kim gülmüşse onunla birlikte güldü, kim üzülmüşse, ağlamışsa, açsa, çıplak sa, işsizse, onunla birlikte kahroldu.” (3) Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın elliye ya kın şiir kitabı olduğunu söyledim. Bu kitapların çoğu bugün satışta yoktur, tükenmiştir, arayanlar bulamıyor. Bü tün şiirlerini, yeni bir dizi içinde ya yımlama zamanının geldiğini düşünü- orum. Kendisi için yazılanlar, yapılan onuşmalar da bu dizide yer almalıdır!
Bugün 82 yaşında olan Fazıl H üs nü Dağlarca’ya sonsuz saygılar ve sev giler. ■
(1) Kutluk’un Evindeki Konuşma, s. 74, D.E.V. Yayınları, 1986
. (2) Fazıl Hüsnü Dağlarca, Özgürlük
Alanı, 5. şiir, 1960
(3) Türkçe’nin Ses Bayrağı Fazıl
Hüsnü Dağlarca, 6. İstanbul K itap
Fuarı Yayını, 1987, sayfa 25. (kendisiy le yapdan konuşmadan)
S A Y F A 8 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 3 4 0