• Sonuç bulunamadı

Ortaköy her telden çalıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ortaköy her telden çalıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

r

SAYFA CUMHURİYET_____

HABERLER

9

rtaköy’de her milletten her dinden insana rastlamak mümkün. Turistler sokakları turluyor, denize bakan çay bahçelerinde âşıklar birbirlerine kendilerini anlatmaya çalışıyor.

Kimi alışveriş yapıyor, kimi geçmişe dalıyor, kimi aşkını tazeliyor, kimi etrafı keşfediyor

Ortaköy her telden çalıyor

Semt sakinleri değişen her şeye rağmen Ortaköy'de yaşamanın bir ayrıcalık olduğu konusunda hemfikirler. Genci yaşlısı. kısacası herkes Ortaköy'de kendini eğlendirecek bir şeyler buluyor.

Ortaköy Camii nin

yanındaki banklarda

oturmuş “Buranın havası

hiçbir yerde yok

"

diye

ferahlamaya çalışan Kıymet

Hanım geçmişe dalıyor.

Portakal Yokuşu na kırk yıl

önce gelin gelmişti. Birkaç

ahşap ev vardı o zamanlar

sahilde, ağaçlığın arasından

dere akardı. Eşinin

kaptanlığını yaptığı Ankara

gemisinin “ji l e t

"

oluşu gibi

Ortaköy de değişmişti artık.

Yanındaki iki genç kız ise

kimbilir ne konuşuyor

Meydandaki biitiin ağaçların

çevresine genç kızlar,

delikanlılar sıralanmış.

HATİCE TUNCER____ ___________

Tavla ve okey şıkırtısı, kumpir, incik boncuk, bira kutusu, bar, bir de Boğaz manzarası değil elbette Ortaköy. Üniversiteli gençler 80'li yıllarda keşfetti Ortaköy’ü, sonra tüm İstanbullular ve sonunda turistler. Balıkçılar çekildi. Kahveci Jak'ın yerinde sıra sıra çay bahçeleri dizildi.

Ortaköy'de İskele Meydanındaki çay

bahçelerinden birinde çalışan İbrahim Yılmazer işine ara vermeden şairini bilmediği bir şiirle anlatıyor Ortaköy’deki değişimi: “Nasılsa öyle

yaşanacakb, söylenecek bir bahane hep vardı.”

Ortaköy Camii'nin yanındaki banklarda oturmuş

“Buranın havası hiçbir yerde yok” diye ferahlamaya

çalışan Kıymet Hanını geçmişe dalıyor. Portakal Yokuşu na kırk yıl önce gelin gelmişti. Birkaç ahşap ev vardı

o zamanlar sahilde, ağaçlığın arasından dere akardı. Eşinin kaptanlığını yaptığı Ankara gemisinin

“jilet” oluşu gibi Ortaköy de değişmişti artık. Bu

değişim hoşuna gidiyor Kıymet Hanınım. Restore edilmiş Esma Sultan Yalısı'nı gösteriyor:

“Dus ardan başka bir şey şoktu burada. Şimdi karanlık bastı mı çalgılar çalıyor.” Kıymet Hanım ın

öyküsüne tekne turuna müşteri arayan teknecilerin

“Boğaz'a haydi kalkıyor Boğaz'a” sesleri karışıyor. Tütsü kokulu sokaklar

“Bunlar balıkçıların çocukları. Babalan balıkçılığı bıraktı. Arlık Boğaz turu yapıyorlar. 300 lira) dı eskiden, şimdi bir saati bir buçuk milyon” diye

anlatıyor.

Hafta sonları Muallim Naci Caddesi’nden iskeleye doğru inen sokakları gümüş pırıltılı, kristal ışıltılı, tütsü kokulu, rengârenk bir kargaşadır. Batik elbiseler, heybeler, gümüş takılar, örme kazaklar, el işi peçeteler, masa örtüleri, Ortaköy’iin klasikleridir zaten. Günün modasına göre taklit takılar,

Japonya’dan abajurlar, plastik gözlükler tezgâhları doldurur. Araya geçici dövme yapanlar, taıot falı

bakanlar, tavşanlara niyet çektirenler de sıkışır. 74 yaşındaki Hanife Sargın, 13 yıl önce kendi . yaptığı patikleri, atkıları satarak başlamış işe. Artık

“piyasa”dan alıp satıyor. Gümüşçü Orhan Pakaştiçalı’nın sıkıntısı da bu zaten. “El sanatları çarşısıvdı burası. Kendi emeğinin ürünlerini satardı insanlar. 14 yıl önce 67 kişi başladık. Şimdi 350 kişi olduk. Tezgâhlar için belediyeye 18 mil) on kira ödüyoruz. Küçük Bodrum havası estirilmeye başladı. Rant sağlanır oldu burada” diye yakınıp

duruyor. Âşıklar, günbatımını çay bahçelerinden yükselen uğultuyla katışık seyrediyor.

‘Neden aramıyorsun gülüm'

Üniversite öğrencisi Emrah Karadavut gibi gitarıyla sürpriz yapanlar da oluyor. Emrah, birasına kendi bestesini katmış, coşup gidiyor:

“Çaldı çalacak derken kalbim duracak, ilerdesin neden aramıyorsun gülüm.” Ortaköy ün en eski

satıcıları kitapçılar, iskelenin önünde toplanmış.

Meydandaki bütün ağaçlann çevresine genç kızlar, delikanlılar sıralanmış. Japon turistler aralarında Boğaz manzaralı fotoğraf çektirme telaşında. Roman kızı Esra, daha 16 yaşında ama bir buçuk aylık oğlu Görkem’i bir ağacın dibinde emziriyor. Kız kardeşi

10 yaşındaki Pınar, sokak aralarına dizilen bar masaları arasında gül satıyor.

'Enteller gelmeye başladı, Ortaköy değişti*

İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğrencisi olduğu yıllarda Ortaköy’e gelmeye başlayan Sevim

Şirinler de bir ağacın kenarında

ikizlerini doyuruyor. Öğrenci olduğu 80’li yıllarda da arkadaşları geldiği için gelirmiş. “Enteller gelmeye başladı önce.

Şimdi kabuk değiştirdi” diye anlatıyor o

günleri. Saatler ilerledikçe ara sokaklardaki barlardan taşan gürültülü müzik meydanın en eski ünlü balık restoranlarına kadar ulaşıyor. Bir bardaki canlı müziği beğenip oturan, yandan gelen hiç sevmediği şarkıları da dinlemek zorunda kalıyor.

‘Ortaköy'de yaşamak bir ayrıcalık'

Ortaköy’de yıllardır sokak ressamlığı yapan Fethi

Develioğlu için her şeye karşın “Ortaköy'de

yaşamak bir ayrıcalık”. Tarih ve Boğaz, Ortaköy 'de

kesişiyor. İstanbul’da sinagog, kilise ve caminin bir arada olduğu tek semttir belki de. Kıyıdaki

sandalları görünce Padişah Abdülmecit’e suikast yapmak üzere sandala binen Ali Suavi’yi görüyor. Feriye Sinemalan’na bakınca okuma yazma bilmediği halde Suavi’yi öldürüp paşa olan

Yedisekiz Haşan Paşa yı anımsıyor.

Sokak aralarındaki barların gürültüsü sürerken iskeledeki çay bahçeleri yavaş yavaş kapanıyor. Meydan suskun artık. Garson İbrahim, istekaları toplarken şiirli bir selam gönderiyor: “Sana

yüklediğim anlamlan sen gibi düşünme aldanırsın. Sen o anlamlarla sadece bende varsın.”

a m i

A N D I

Referanslar

Benzer Belgeler

5.Alt Problem: Özel eğitim okullarında çalıĢan, alan değiĢikliği yoluyla özel eğitim öğretmenliğine geçen sınıf öğretmenlerinin tükenmiĢlik düzeyi ve yaĢam

zen Âşık, bazen Şatıroğlu, bazen de Veysel efendi diye çağırırlar, nedense kimse Veysel bey de­ mez,.. Veysel’in Sivrialandakl adı İsa Veysel Emmi, ama

Kocası, daha karısının ce­ nazesi kalkmadan, onun yerini al­ mağa hazırlanan bir arkadaşile, bo­ zulan işlerini düzeltmek için yeni bir Ankara seyahatine

«Hayatımızda bütün faaliyetimiz, memleket işle­ rinde keyfî, müstebitçe hareket edenlere karşı mü­ cadele ile geçmiştir» diyen Atatürk, en kutsal

Hayat hikâyesini 1970'de yayımladığı "Yakın Tarihte Gördüklerim, Geçir­ diklerim" isimli dört ciltlik

Vaktile, benim de kalem yar­ dımımla milliyetçi “Turan,, gazete­ sini çıkarmış olan Zekeriya Beyin Türk ordusunu, Türk milliyetper­ verlerini ve Türk

Ney ve nısfiyeyi, mest olduğu demlerde; gelişi güzel, fakat bir bahçeden rastgele toplanan çiçekler gi­ bi, hoş çalar ve ayık olduğu zamanlarda ise; değil

Nâzım 10 Eylül 1959'da Rusça kaleme aldığı vasiyetnamesinde, en değerli mirası olan eserlerinin telif hakkının üçte ikisini karım Münevver ve oğlum Mehmet'e diyerek