Hafta içinden notlar
I e r c i m e oyunları
ve oyuncakları
Yazan: Halil
Fahri O ZA N SO Y
îon yıllarda nasıl bir tercüme bol- ru idinde kaldığımız malüm! Bir ec bi lisanını en iyi bilenden en az bi te, Türkçesi de en yüksek olandan
sakat olana kadar, tanınmış, ta - ımamış, değerli, değersiz nice im ar nice batı eserlerini dilimize çe- di durdu. Bu, adetâ bir zassrga . Fırtına ve salgın bu aralık biraz :ûn bulur gibi oldu amma,. bunda satışların azalması kade r kâğıt ve ■ ki masraflarının çoğalması da az : bir rol oynamıştır. Yoksa zenıir.i said bulsalar, Ankara caddesinin taşından birer ym i mütercim 1a fışkırması işden bile değildir! katı dillerinden edeceğimiz isttfa- er. bilhassa o dillerd i yapılmış o- yüks'ek kaliteli eserlerin dilimize rihuest ile kabil olacağını hiç kim inkfr edemez. Hasıl ki muhtelif ıank.rda bu konunun önemini irten yazılar bizim de sütunumuz-» çıkmıştır. Bu hafta ayni konuya rar dönüşümüz ise şahsımızı ilgi- diren bir tercüme meselesinin ti mi bir bakımdan da bu davaya fl- ı oluşandandır.
•tıkat meselenin İyice anlaşılması ı biraz evvellerini anlatmalıyım: lundan iki yıl önce Aîpiıonse udet’uin meşhur Jack romanım ekmeye başlamıştım. Tam o günler Ada vapurunda kıymetli mütercim ünlzden Mebrure Bamı Koray nıma rastladım. Vapur Köprüye : inceye kadar tercüme edebiyatı mdan konuştuk, Hanımefendi bana ¡cümesini hazırladığı ve hazırlamak avvurunda bulunduğu meşhur ba- edebiyatı romanlarından baiıseUi, ı de Jack’m tercümesine başlamış uğarnii söyledim. Bu eseri keııdiie- ie pek beğenirlermiş, bu hayranlıkla
l i bildirdiler. Sonra be i , b;ı torna-
ı ilk kısmında sık sık geçen rat« ilmesinin Türkçe tam karşılığını a» kığımı söyledim .Bunun üzerine kar ıklı tabirler araştırdık. Nihayet va- ;r Köprüye yanaştı. Hanımefendi- tekrar saygılar um sunarak lcendi- inden ayrıldım.
Araban geçen iki yıllık zam .tı zaı tında ben romanımı tamaroiîe tercü me ederek tabiime teslim ettim, bu teslimdenberl de altı aydan fazla biı zaman geçti. Nihayet çok büyük d a n eserin tabını temin, edecek olan kâ ğıt tedarik edildi ve birkaç güne k a dar tabın a da başlanma r üzere h a rekete geçildi.
Fakat bundan bir hafta evvel, Meb rur? Eammefendiden bir m ektin; ai dim. Jack’v tercümeye başladıklarını, fakat ilk raté k< T- -esine gelir gelmez iki yıl evvel benimle Ada vanurundo geçt .ı konuşmamızı hatırla dıklarHiı ve betam üzerine tercümeye devam husufunda tereddfidde ka diklerim yavyorîardi. Acaba o zaman bn ro mans sadece ilgi mi duymuştum, yok .m tercümeye devam ederek bitirmiş mi idim? Kendilerine hemen cevap yazdım ve eserin tam tercümesinin kitapçıma teslim edilmiş olduğunu, kendilerinin de ayni eseri tercüme et inekle bizltre kıymetli bir tercüme lerini daha kazandırabileceklerini soy ledlm Mektubuma, eğer tercümeye yeni başlamış, bitirmemiş olsa idim kendimin bu zevk! memnuniyetle Ha mmeiendiye bırakacağımı da ilâve et tim. Fakat şimdi benim için geri dön mek imkânı yoktu.
Mesele kapandı değil mi? Hayn ka yanmamış, Mebrure Hanımefendi be nim mektubumu Vâ-Nû’ya yollamış ve tarafından bir mektupla da düşün çelerini ortaya koymuş. Vâ-Nû’ya mektuplarında bilhassa diyorlar ki:
«Alphonse Daudet’nin lacit’ım ter cümeye haşladım. Eserin can nokta larından biri olan «Les Katés» keli mesine gelince, iki sene kadar evvel, bir gün, Ada vapurunda, Halli Fahri Beyle bu kelime üstünde geçen bir konuşmamızı, ve kendkiniu o saman tar -fack’Ia alâkalı bulunmuş olduğu nu hatırladım.
«Tabiime vaziyeti anlattım. Halil Fahri Beyin böyle bâr tercümesinde» haberi yoktu; serdu soruşturdu. San ki bir roman tercümesinin herhangi < Devamı S inci Sayfada >