• Sonuç bulunamadı

Belçika prensine söylediğim nutuk!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Belçika prensine söylediğim nutuk!"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 t - 5 I i.o ■/ i

24 Nisan 1937 -

(3

Geçmiş günlerin hem acı9

hem komik bir hâdisesi

Belçika Prensine

söylediğim nutuk

Sınıfta kendiliğimden söz söylemeğe başladım,

müdür ve ders nazın küplere biniyordu. Me­

ğer gelen, Kralın kardeşi değil, bir Ingiliz

amirali değilmi imiş? Netice yirmi gün hapis

ve on beş değnek!

Yazan : Selim Sırrı Tarcan

' ^ - • --- '«•S***»' - V ' -V '

il ■

Mühendishanenin son sınıfındayım.

Gene dünya kadar izinsizliğim var. Gene haftlardanberi anamın yüzüne hasretim. Kandil ve bayramları iple çekiyorum. Y aln ız sayılı günler hürmetine bizim gi­ bi başı cezadan kurtulmıyanları evine bırakıyorlardı.

Bir gün gene mektebde bir telâş. Gene koşuşmalar, gene serhademe elinde ba - dana fırçası kirli duvarların yüzünü a - ğırtmakla meşgul. Gene sabahtan bizlere yeni elbiselerimizi giydirdiler. Mutlak ecnebi bir misafir geliyor. Amma kim ola?

Mektebin koridorunda bizim almanca muallimi M . Vizental ile karşılaştım.

— Selim Sırrı! dedi. Gene on beş hafta kadar izinsizliğin birikmiş olduğu­ nu dahiliye zabitlerinden öğrendim. S a ­ na bir fırsat daha çıktı. Geçen sene Sırb Kralına mekteb idaresinin emrile verdi­ ğin nutuk sayesinde bütün izinsizliklerin

affedilmişti. Bugün mektebe Belçika

Kralının kardeşi geliyor. Göreyim seni, koş müdüre söyle, buna da bir nutuk ve­ rirsen belki gene bir mükâfat görürsün, dedi.

Bu teklif pek işime geldi. Hemen ders­ haneye koştum. Nutku yazmağa başla­ dım. Niyetim bitirdikten sonra müdüre göstermek ve sonra K ral (Leopolde) ün kardeşine okumaktı.

Tam ben nutku bitirmiş ve son ihtiram cümlelerini yazmak üzere iken amiral kı­ yafetinde göğsü nişanlı bir zat, yanında Türk Am irali Hikmet Paşa, daha birkaç

padişah yaveri, müdür, ders nazırı,

dahiliye âmirleri hep birden bizim sınıfa girdiler. Sınıfın birincisi, bak! kumanda­ sını verdi. H ep birlikte ayağa kalktık. M isafiri selâmladık. Şimdi bir anda ka­ rarımı vermek lâzımdı. Nutku okuyayım

mı, okumayayım mı? Ne olursa olsun

dedim ve ayağa kalkarak:

— Altesse R o y a l! diye söze başla - dım. Misafirler de, mekteb idare heyeti

de bu emrivâkiden şaşırmışlardı. Ben

nutkumu söylerken ders nazırı ile müdür birbirlerine soruyorlardı. Buna nutuk ver­

mesi için emir verdiniz mi? H ayır! Ben de vermedim!

T ab iî ne müdür, ne de diğer arkadaş­ ları neler söylediğimi bilmiyorlardı. N u­ tuk-bitti. Misafir biraz ilerledi ve tam bir İngiliz telâffuzile:

— Ben Altesse R o yal değilim. Bir İngiliz amiraliyim! Kırım seferinde bü­ yük yararlıklar göstermiş olan Türk bah­ riyelilerinin torunlarını görmek için İstan- bula geldim. K ral henadanma mensub bir adam olmadığım için Altesse Royal

tabirini yerinde bulmadım, Maamafih

hakkımda gösterilen bu tezahürata teşek­ kür ederim, dedi.

O bu sözleri söylerken benim de ba­ şımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü.

Eyvah yandım, diyordum. Filhakika

Amiral bütün sınıfları dolaşıp gittikten sonra, palaskalı kapı çavuşu geldi:

— Selim Sırrı Efendi seni müdür bey çağırıyor, dedi. Ne yazık Dimyata pirin­ ce giderken, evdeki bulgurdan olmuştum.

Müdür, ders nazırı, daha birkaç za­ bit ben oda kapısına geldiğimde bağıra bağıra konuşuyorlardı:

— Yezidin pastırmasını çıkarmalı! — Kemiklerini kırmalı!

— Bilmez olaydı, nereden o fransız- cayı öğrenmiş!

Çavuş içeri girip beni getirdiğini söy­ ledi. Kalın bir ses:

— G el!

Betim benzim kül gibi, içeri girdim. Müdür yiyecek gibi üstüme yürüdü:

— M el’un! Sana nutuk vermek için kim emir verdi? Durduğun yerde başı­ mıza iş mi açacaksın. H a...

— Müsaade buyurun da arzedeyim.

Ecnebilere karşı misafirperverliğimizi

göstermek için...

Lâkırdımı bitiremedim. Hemen hay - kırdı:

— G el! Kapı çavuşu! A l bunu lo - caya tık!.

Bana da:

— Sana misafirperverliğin ne olduğu­ nu anlatacağım maskara!

Ben hapisaneye gittikten biraz sonra

M . Vizental gelip beni gördü:

«— Z av allı Selim Sırrı felâketine bi­ raz da ben sebeb oldum, Belçika K ralı­ nın kardeşi müzeye gitmiş, mektebimizi ziyareti yarına bırakmış ve tesadüfen o saatte şehrimizde misafir olan İngiltere - nin mütekaid bir amirali gelmiş. N e y a ­ zık ki bu haberi ben de şimdi öğrendim, dedi.

Oolan olmuş, ok yaydan çıkmış, ben Alinin külâhmı V eliye giydirmiştim.

Kalbim heyecan içinde çarşambayı

dar ettim. Akşamüstü bermutad talebe,

mektebin yoklama meydanında dizildi.

Nöbetçi âmiri karakaplı defterden şu kararı okudu:

«Harbiye üçüncü seneden Selim Sırrı Efendi, gelen ecnebiye bilâistizan nutuk irad eylediğinden yirmi gün hapsile on beş değnek darbı!»

Ortaya gene beylik serildi. Beni yüz­ üstü yatırdılar, iki âmir kaba etlerime ay­ va değneklerini indirirken, can acısile ko­ pardığım vaveylânin duyulmaması için borazanlar acı acı çalıyordu!

SELİM SIRRI TARCAN

Ta ha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Thus, with the benefit of hindsight that economic liberalism must go hand in hand with political liberalism; multi-party sys- tems emerging to operate constitutional governments

Pitter ve arkadafllar› (34) taraf›ndan yap›lan çal›fl- mada, uygun antibiyotik kullan›m›, s›k aral›klarla pansuman ve gere¤inde cerrahi debridman ile izlenen

Araştırmada, deney grubundaki öğrenenlerin öğrenme ihtiyaçlarını, bireysel farklılıklarını ve öğrenme tercihlerini belirlemeye yönelik olarak oluşturulan

Bu araştırmanın amacı ortaokul öğrencilerinin geometri problemlerinde verilen geometri sembollerine ilişkin sembolik ifadelere yükledikleri anlamları, ortaokul

Yakardaki gözle­ mimde söylem ek istediğim gibi, doğrularla yan lışları yanyana koym uş bir yazı, bir kafa karı­ şıklığ ın ı düzelteyim derken ye­ niden

Çelik Gülersoy’un “ Cumhuriyet” te çıkan “ Kitapçı mı Dedi­ niz?" başlıklı güzel yazısını okurken bunları anımsadım. Gü- lersoy, bir

Bizim çocukluğumuzda ve ilk gençliğimizde Kom ik K el Haşan da ara sıra orta oyunu oy­ nardı ama bu işin asıl erbabı Kavuklu Hamdı idi.. Çarşambaları,

ğını söyleyen Edmonde de Amicis, bu Türk kentinde en çok ilgisini çeken şeylerden birinin de sultan türbeleri ol­ duğunu vurgulamaktan ken­ dini