• Sonuç bulunamadı

Atatürk'e hangi yüzle bakmak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Atatürk'e hangi yüzle bakmak"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMHURİYET 26 OCAK 1979

r

ATATÜRK'ÜN YÖ N

V.

Atatürk’e

hangi

yüzle

bakmak?

o

D oğrularla yan lışla rı bir ara itfa, yanyana düşünmek bugü­ nün kimi aydınlarına özgü bir öze llik olm uş gibi. Düşün ya ­ şm am da bunun birçok k arışık t&tara yoı açan sonuçları olu yor. Bu, birkaç yüzyıldan beri hem dünya, hem çağ. hem co ğ ­ rafya, hem tarih değişim i için de yuvarlanan bir toplumun ayd ınları olm aktan mı ileri ge llyor, bilm iyorum . Son yarım yüzyıl içindeki inip çıkm aları, dalgalanm aları, ve en son gü­ nümüzde içinden çıkılm az g i­ bi görünen kafa k a rış ık lık la rı­ nın gelişim ini gözden g e çirir­ sek hemen her sorunum uzda bu özelliği görürüz.

TÜRK AYDINI -

ATATÜRK

Bu dediğim şeyi en göze çarpan som utlukla göstere­ cek konuların başında, s a n ı­ rım, T ürk ayd ını ile A tatürk arasındaki ilişki sorunu gelir. (Aydınlardan, özellikle genç kuşak aydınlarından söz ed i­ yorum. Halkı karıştırm ıyorum bu analize. Onu da ayrıca in­

celem eli ve tartışm alı). Türk aydını kırk yıldır, yılda bir kez onu anar. Y ılla r geçtikçe onu daha iyi tan ıyacağ ın ı sa n ırs ı­ nız; görürsünüz ki tersine, d a ­ ha az tanıyor. Anm ası gittik­ çe «biçim selleşiyor». Ne bile­ yim, bir gün gelecek, belki de onun üzerine bilinenlerin tü ­ münün yanlış olduğunu söy­ leyenler bile çıkacak; buna k a rşılık bilm ediklerinin tüm ü­ nün doğru olduğuna inandıra­ c a k biri çık a ca k olsa ona kim se Inanmıyacak. Türk aydını ona karşı tuhaf bir gizli kar­ şıtlık, b ir yab an cılaşm a iç in ­ de. Onun gerçek, tarihsel a- dını bile unutmaya alıştı. Onu hep sıfa tı ile tanır ve gittikçe de onun kısa ltılm ışı olan Ata sözcüğü ile anarak geçer. Ta rlhln koca M ustafa Kem al'i şim di kırpıntı bir «sıfat» o l­

muş. Çoğum uz «Atatürk» söz cüğünü benim, sizin aile ve soyadım ız gibi bir ad sanır. Onun ne bir ailesi var, ne de bir soy kurmuştur. Onun, ta­ rihte yaşayacak olan adı M us tafa Kem al'dir. «Atatürk» de ona gösterilen saygıyı y a n sı­ ta ca k bir sıfat olarak onunla birlikte yaşa ya ca k bir ek ola rak konmuştu.

Toplum ve Bilim dergisinde (Sayı 4, 1978) S iyasal B ilim ­ ler Fakültesi öğretim üyelerin den Mete T uncay’ın «Atatürk'- e N asıl Bakmak» gibi bir b a ş­

lık taşıyan kısa incelem esini okurken yazdığım bu d ağ ınık düşünceler geldi aklım a. Mus tafa Kemal ya da Kemal A ta ­ türk üzerine ussal açıdan dü­ şünen bilim adam ının nice gözüne çarpan a nlam sızlık var sa, onları açığa vurm ası a ç ı­ sından ilginç bir yazı. Çok ki­ şiyi rahatsız edecek, ama bence çok doğru gözlem leri var. Ne var ki, bu «doğru»la- rın yanına m utlaka «yanlış» lar da koyacak! Bu sanki ka­ çınılm az, alnım ıza yazılm ış bir özellik.

DOĞRULAR

Yazının güzel ve doğru olan birinci yanı, tabulara karşı dü­ şündüklerini korkusuzca orta­ ya koym osı. İkincisi, konuya bl lim sel bir a çı İle yaklaşm ak zo runluluğu döneminin artık g el­ m iş olm ası gerektiğini h atırlat­ ması. Üçüncü bir doğru yanı, Atatürk konusunun anlam larını

anlam sızlaştıran sa çm a lıkla rı ö nümüze sermesi. Dördüncüsü, «Atatürk yöntemi» ya da «Ata­ türk dönemi» dediği tutum ların bugün savunulam az yanları o l­ duğuna inanıldığı halde, yine de bir Atatürkçülük m itolojisi sürdürm edeki ikiyüzlülüğü belirt mesi. Bütün bu «doğru»!ar. Ata türk olayının kendinden kaynak lanm ış şeylerse, yazarın bun­ lara son bir doğru daha kat­ mak ödevi Atatürk'e bundan son rc nasıl b akacağım ızı da korkm adan söylem esi olacaktı: Onu unutmak! Bunu yapam az­ dı, çünkü eleştirdiği eylem lerin «niçin»lerini aram adan gözlem terindeki sa çm a lıkla rı eleştire­ yim derken A tatürk’ün üstüne dönüyor, başlıyor bu saçm a iş 'erin kendileri kadar yanlış yo­ rum lam alar yapm cya. Tarihi bir vana atar, hiç bir «neden», hiç bir «nosıl» sorm adan soyut kav

ram lar ve soyut bir yaklaşım la gidince, Türk aydınının o e le ş­ tirdiği sa çm alıkların ın sorumlu su M ustafa Kem al'in ta kendisi oluvor. Tuncay'ın yorum lam ala­ rı doğru ise, hangi yüzle bir da ha Atatürk'e b a kıla b ilir ve ni Cin, bilmem. Yakardaki gözle­ mimde söylem ek istediğim gibi, doğrularla yan lışları yanyana koym uş bir yazı, bir kafa karı­ şıklığ ın ı düzelteyim derken ye­ niden başka bir kafa karışıklığı daha ortaya koyan bir yazı.

Bu incelem enin yazarı bir din ci, bir turancı, bir Osm anlı uy- ducusu olsa, yazdıklarını bir po litik ideoloji yürütmek için yaz­ mış olsa bu yaptığı doğru - yan lış bileşim i işini olağan bir he e sriklilik sayardım . Bu gibi yak taşım larda kafa karıştırm ak do ğal bir am açtır. Ne var ki o, bir bilim adamı. Ve bizden. Ata türk'e olum lu ya da olumsuz,

B E Ş

EM VE YÖ N ETİM İ

P ro f. N iy a z i B E R K E S

«Türk aydını kırk yıldır yılda bir kez

O’nu anar. Yıllar geçtikçe O’nu daha iyi

tanıyacağını sanırsınız;

görürsünüz ki

tersine daha az tanıyor. Anması gittik­

çe biçimselleşiyor.»

«Ü’nun, tarihte yaşayacak olan adı Mus­

tafa Kemal’dir. Atatürk de O’na gösteri­

len saygıyı yansıtacak bir sıfat olarak

Onunla birlikte yaşayacak bir ek ola­

rak konmuştu.»

ön ya da ard niyetsiz yargılar ia bakm ayı isteyen bir kişi. Ta rihsel koşullar altında tarihim iz dediğim iz sahneden gelip g e ç­ miş ardında birden çok işlem bırakm ış bir adam ı, olduğu gi bi tanım am ızı istiyor. Doğru­ ları kendisinin de bize daha a- çık olarak gösterm esini bekle­ meye hakkım ız varken, kendisi de bir alay daha yanlış y arg ı­ lar katıyor ortadakiler yetmiyor muş gibi.

Yazarın İnandığım iyi niyeti karşısında dikine sözler ettiği­ min farkındayım . Kendisinden özür dileyerek elimden geldiğin ce neden öyle davrandığım ı a- ç ık la y a c c k ayrıntılara girmek ödevim dir Eleştirdiği tutumla rın cltın ca yattığını söylediği üç nedeni ile alarak başlayoca ğım eleştir tinin eleştirisine. O- nun dediğine göre, A ta tü rk’e

yanlış ve saçm a aç.larla bak­ manın aitında (a) Ö lçüsüzlükle rrniz, (b) «ikiyüzlülüklerim iz*, (c) D incilerin faydalanacağı kor kuşuyla A tatürk'le ilgili şeylerin tabulaştırılm ası, a ç ık ç a söylen meşinden korkulm ası gibi üç neden yatıyor.

Konunun tabuluğu kanun ku­ ralları iie bile korunmuş. Bu tabulaştırm a yüzünden bir ç e ­ şit «ilkel dinse benzer bir Ata türk kültürü yaratılm ış. Dev­ let dairelerinde fotoğraflar. K a­ saba m eydanlarında heykeller. O kullarda büstler. Her yıl, ö l­ düğü gün belirli bir an gelin ­ ce düdükler çalar, sanki yaşam durur. Kurum laşan törenlerde yüceltici söz bulma yarışın a g irişilir, «eşi menendl görül­ medik» savaştan söz edilir, bü tün bunlardan sonra kapalı o- dalarda onun diktatörlüğünden

tutun kişisel yaşam ına dek söy lenmedik dedikodu bırakılm az. Bu ölçüsüzlük, iki yüzlülük ve korku ürünü işler üzerine söy­ lediklerinin hepsi doğru. Ye­ rim olsa daha b aşkalarını da ben katardım.

Bu gözlem lerinden şu so ­ nuçlar çıkabilir; genç kuşaklara bu tür Atatürkçülük kabak tadı verecek. Ya da veriyor. Yavaş yavaş onu önem sem ez olu ­ yorlar. G iderek ona karşıt bi­ le olabilirler. Bir gün gelip onu bu kusurların b a şla tıc ısı o la ­ rak g örebilirler Ve, en sonun­ da, bu. dincilerin qörüsünü hak lı çıkarm ıyacak mı?.. T un ca y’­ ın. benim daha çok belirginleş tirdiğim üzüntüleri şim diden o kadar gerçekleşm iş ki, kendi yazısı bize bunun en som ut ör neğini veriyor..

ANILARIMA GÖRE

Ben haklı olerak. ilk önce, bu sonuçlara yol açan, «ölçü­ süzlük», «ikiyüzlülük» ve «dinel korkusu» olaylarının kendileri­ nin bilim sel bir analizini ve e- leştirisin i yap acağ ın ı sa nm ış­ tım. Benim anılarım da onun «ölçüsüzlük» dediği şey, «Beh çet Kem al A ta tü rkç ü lü ğ ü d ü r., «ikiyüzlülük» dediği şey. M illî Şef rejimidir. «Dinci korkusu» dediği şey, B ayar-M enderes de m okrasisidir. Atatürkçülük a- dına gençleri m atbaalara, kita- bevlerine, üniversitelere. R ek­ tör ve hocalara saldırtm a ge­ leneği «Biz Âmal-I Erbaayo Sığ mayan B ir M illetiz» slog an ın ı yaygınlaştıran Behçet Kem al başbuğluğu ile başlam ıştır..

«İkiyüzlülük» geleneği, İkinci Abdülham it'ten sonra, bir kez daha M illi Ş e fim iz dönem inin özelliği olm uştur. «Dine am an soygı» perdesi altında halktan oy koparm a tekniğinin u stalık­ la kullanılm ası uyduculuk de m okrasisi dönem inin özelliği ol muştu. Mete Tunçay, farkına varm adan, bunların her b iri­ nin sem antik k a rşılık la rın ı o üç sözcü kle bulup koyduğu hal de, o dönem lerin A tatü rkçülü ­ ğünün anlattığı hale g e tirilişin ­ de oynadığı rolleri bir çırpıd a u nutup iki konuya çeviriyor göz terini: A ta tü rk’ün Yöntemi ve Atatürk'ün Yönetimi.

Önem li bir sorunla bizi kar­ şıla ştıra c a ğ ın ı duyuran yaza­ rın kendisi, iik gözlem lerini ya par yapm az o gözlem lerle sa p ­ tad ıkların ı yürütm ekte olan o ölçü süzlü kler, o ikiyüzlülükler, o korkular toplam ına değil, A- tatürk’ün kendisine dönüyor bunların nedenlerini gösterm ek için. Görülen sa çm a lık la rın ne­ denleri olarak gördüğü Atatürk yöntem i ile Atatürk yönetim i­ nin ö zelliklerin i şöyle sa p ta ­ makta: A tatürk'ün dinci bir mil liyetçiMk m irası bırakm ası. Fran sız devrim i ideolojisini benim ­ sem işken o devrim i yaratan ide olojiyi iyi bilm em esi. Siyaseti «kendi içinde bir değer sayan çağ d aş anlam daki çoğulcu de­ m okrasi» olarak alm ayıp onu bir araç saym ası. H alkçılıktan anladığı şeyin, «geniş kapsam ­ lı» bir dem okrasi olm ayıp s a ­ dece bir «antl-monarşizm» o l­ m ası, M uhalefeti sevmemesi. M illetvekillerin in onu seçm esi gerekirken m illetvekillerini onun seçm esi. Kurduğu cum huriyetin B irin ci Dünya S avaşından son ra kurulm uş olan cum huriyet­ ler gibi bir diktatörlük olm ası.

Bu sa p tayışların herbirinin ne ölçüde tarih olaylarına uy­ duğunu bu dizinin gelecek par ça la rın d a tartışacağ ız. A ncak ondan önce. T uncay'ın değin­ diği halde üstünde durm ayıp geçtiği çok daha büyük bir s o ­ runu ele olacağım . Tunçay, A- tatürkcülükte önem li olan yan «hedef»ti diyor. Bu hedef ae Türk toplum unu çağ d aş uygar lık düzeyine eriştirm ek hedefi o lacaktı. Ne var kı «halka ra ğ ­ men» «Batı'nın biçim sel değer­ lerini toplum a benimsetme» yöntem i ile buna k a r ış ıld ığ ın ­ dan bu hedefe ulaşm ak c a b a ­ sı b aşarılı olam am ıştır. Bu yüz den, A tatü rk'e mal edilebilecek tek önem li yan (yöntem yanı) da değersiz bir İş olarak k a l­ m ış oldu. Atatürkçülüğün gör­ düğüm üz bir ilkel din görünü­ müne sokulm uş olm ası onun yöntem inde benim sediği tutu­ mun sa ka tlık la rın ın hepsinden kaynaklanm ıştır. Eğer Atatürk, B atı'n ın biçim se! değerlerini, halka rağmen benim setm eye kalkm asaydı. bir siyasal bilim profesörü bulup onun kitaplar­ dan çık a ra ca ğ ı evrensel siya ­ sa kurallarına göre bir yöne­ tim kursaydı Atatürkçülük dedi­ ğim iz şey bugünkü gülünçleşti rilm ış durum a gelm iyecekti.

İlk önce bu «halka rağmen» ve bu «biçim sel B atı değerleri» ve onları benim setm e sorunları üzerinde sayın T uncay'ı azıcı(< durdurup bunları tartışm ayo ço lışacağım .

YARIN:

«Halka rağmen» ve «Ba

tının biçimsel değerleri»

sorunu

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tcrmik santral konusundıki düşüıcdırini THA muhabiriıc 8nlıtstt Sınıyi vcllı€aıa Balan.. Cİİı Aıd, saıtralı }aİşı gı(ın- lınn hiçlir

1973 Yılı elektrik enerjisi üretiminde, özkaynak- lanmızdajı, ekonomik hidrolik potansiyelin yak- laşık % 5'i, bilinen toplam linyit rezervimizin fr 2.5-3 ü

Tablo 4’den de anlaşılabileceği gibi, yeşil sınıf modeline bağlı olarak deney grubu ile kontrol grubunun çevre bilinci puanlarının deney öncesinden sonrasına ve

Polonyadan gelen bebekler çok itinalı olarak yapılmış ve bilhassa Polonya örfüadâtma göre çok güzel giydirilmiştir.. Bu grup Polonya hayatının ha- kiki bir timsali

z Dış sıcaklık düşükse, ekran karara- bilir veya görüntü sönükleşebilir. Özellikle, hareket eden bir nesnenin görüntüsü bozulabilir veya ekrandan kaybolabilir.

Kürtçe, Türkçe / Kurdish, Turkish / Kurdî, Tirkî Altyazı / Subtitle / Binnivîsa. Kürtçe, Türkçe, İngilizce / Kurdish, Turkish, English / Kurdî,

CHP’li Demir, Milas’ın zeytinyağı kalitesinin ko- runması için kaliteli zey- tinyağlarında daha yüksek primlerin uygulanması ge- rektiğini aktararak: “Prim

Tüberküloz (Tb) enfeksiyonu, latent tüberküloz enfeksiyonu (LTBİ) ile aynı kavramı tanımlar; tüberküloz mikrobunun vücut tarafından alındığını gösterir, birlikte