• Sonuç bulunamadı

Çizgilerde kalan tarih:Serin serviler altında

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çizgilerde kalan tarih:Serin serviler altında"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

19 Ekim 1988 Çarşamba

(5

Çizgilerde

- a -

Hazırlayan: Necati GÜNGÖR

Sebillerde su

cam ilerde ezan

Türbelerde loşluk

M ezarlıklarda huşu

• Yabancı seyyahlar; Asltane'de gördükleri

çeşme, cami, sultan türbesi ve mezarlık­

ların viraneye döndürülmesine şaşıp kal­

mışlardır öteden beri... Çünkü bunlar,

zengin bir kültür mirasının yok edilen

parçalarıdır... Çünkü bunlar, Müslüman

İstanbul'un vazgeçilemez anıtlarıdır.

• ‘İstanbul e v liya lar

kentidir’ diyor Ahmet

H am d i

T a n p ın a r;

‘Surlar çevresindeki

şehit m ezarlıkları,

Türk İstanbul'un

tap u

s e n e d i d i r ’

Serin

İS K İ İs ta n b u l’un çehresini belirleyen | öğelerden biri de

' hiç kuşkusuz, her

I köşede, her semtte, --- Ih er mahallede, her sokakta adım başı rastlanan; çeşmeler, camiler, türbeler ve mezarlıklardır. Müslüman

İstanbul’un dekorunu oluş­ turan öğeler... Osmanlı şehir

hayatında, bu tür eserlerin çokluğunu eski u yga rlığı­ mızın dini bir uygarlık olma­ sına bağlıyor ki Ahmet Ham­

di Tanpınar. olayın tek açık­

laması da budur sanırız. Şöy­ le sürdürüyor sözlerini yazar:

“Beğendiği, benimsedi­ ği adama, ölümünden son­ ra verilecek tek bir rütbe vardı: Evliyalık. Halkın sevgisini kazanmış kişi mübarek tanınır, ölünce veli, olurdu. Onun içindir ki, İstanbul evliya ile dolu­ dur. Bunların başında fetih ordusunun şehitleri gelir. Hemen her yerde, çoğu sur­ la rın e t ra fın d a o lm a k üzere fetih şehitlerinin me­ z a r la r ı v a rd ır. B u n la r,

Türk İstanbul’un tapu se­

netleridir. İstanbul’da bi­ zim hayatımız, bu şehit türbelerinin etrafındaki hürmetle başladı. Bizans’ ın asırlarca işlenmiş bin tür­ lü külfet, merasim ve adap­ la dolu, altına ve sırmaya gark olunmuş, derin ilahili ruhaniliğini, dedelerimiz, bu şehit türbelerinin başı­ na yaktıkları iki mumla yendiler. Bu suretle, semt semt, kutlu yerler ortaya çıktı. Sonra mimari geldi, bu kutluluğu küçük bir mescitle, biraz yaldız ve ye­ şil renkle giydirdi...”

serviler

akında

SULEYMANIYE'NIN GÖRKEMİ “ - ¡ Ü K

eserimdir” dediği Süleymaniye, Haliç'in girişinde, hâlâ Kanuni devrindeki görkemiyle duruyor. Eski İstan­ bul'dan günümüze kalabilen eserlerin başında da cami­ ler var zaten. Çevreleri gökdelenlerle dolmuş olsa bile. mış. Laf aramızda, Saint

Paul Kilisesi bununla kı­

yaslanamayacağı gibi en zarif alanlarımız da Atmey- dam’yla boy ölçüşemez!

SAÇMALAYAN

SEYYAHLAR

YOK EDİLEN

MOZAİKLER

T

ÜRKLER için kafasız diyen seyyahlar nasıl da s a ç m a lıy o r la r ! Eminim ki, bunları ya hiç görmemişler, ya da Türk-

leri batırmak için kendi

gördüklerini bile yalan­ layan Rumların sözlerini aktarmışlar. Rumlar, İstan­

bul’da, Ayasofya’dan başka

görülecek yer olmadığını söylerler. Oysa nice cami, yapısı ve büyüklüğü itiba riyle ondan üstündür. Sul

tanahmet Camii’ nin kapılar

hep tunçtan. Hemen her ca mide ufak türbeler var ki bunlar onu yaptıranın vt ailesinin mezarlarıdır. Bu ralarda sürekli mumlar ya nar."

İstanbul’un mezarlıkla

rını, türbelerini, camilerin geze geze garip bir etkiyle, ölümü huzurlu, hayatı daha sakin ve endişesiz hissetme­ ye; “Ne yazılmışsa o olur” felsefesine kapılmaya başladı­

ğını söyleyen Edmonde de Amicis, bu Türk kentinde en çok ilgisini çeken şeylerden birinin de sultan türbeleri ol­ duğunu vurgulamaktan ken­ dini alamayacaktır. Özellikle “ Islahatçı Mahm ut'un tür­ besini görebilmek için özel izin çık arttırır kendisine. Türbenin o yıllardaki bakımlı ve güzel halini şimdiki so­ rumsuz sorumluların da oku­ ması, bir nebze olsun hicap duygusuna kapılmaları umu­ duyla, ünlü yazarın kalemin­ den aynen aktarıyoruz bura­ ya:

“Yedi pencereyle aydın­ lanan altı köşeli küçük bir tü rb e d ir . D u v a r la r k a ­ bartmalarla, ipek ve sırma seccadelerle süslenmiştir. Ortada olağanüstü güzel

Acem şallarıyla örtülmüş

sanduka yükselir; üstüne, ıslahatın işareti olan pırıl p ırıl elmas sorguçlu fes yerleştirilm iştir. Etrafı, dört büyük gümüş şamdanı içine alan sedef kakmalı zarif bir parmaklıkla çev­ rilmiştir. Duvarlar boyun­ ca yedi sultanın sandukası görülür. Zemin çok ince hasırlarla ve rengârenk ha­ lılarla örtülmüştür. Gümüş bir çekmecenin içinde, Sul­

tan Mahmut’un kendi eliyle

yazdığı çok ince Arap harf­ leriyle kaplanmış, sarılıp dürülmüş uzun bir ipek kumaş parçası vardır. Tah­ ta çıkmadan önce, Topkapı

Sarayı’nda mahpusken, bu

kumaşın üzerine Kuran’ı büyük bir sabırla yazmış ve ölürken gençliğine ait bu hatıranın, kabrinin üze­ rine konulmasını irade bu­ yurmuş. Türbenin içinden y ald ızlı p a rm a k lık la rın arasından bahçelerin yeşil­ liği görülür ve güllerin ko­ kusu duyulur...”

DİNSEL

AYDINLIK

M

IÜ S L Ü M A N İ s t a n ­ bul’un mistik atmos-

I ferinde içe dokunan ilkel ama tatlı bir şeyler du­ yumsadığını belirten Amicis, bu kentin havasıyla kendi ül­ kesini karşılaştırarak şunları yazar: “Bu huzurlu ve sa­

kin hülyaların içinde telaş­ lı kentlerimizin, karanlık kiliselerim izin, d uvarlar içine alınmış mezarlıkları­ m ızın h a y a li gözü m ün önüne gelince, bir nefret ve sıkıntı duyuyorum.”

Güller, yaseminler kokan, servilerle gölgelenen, bin çe­

şit motifle süslenmiş taşlar­ dan oluşan ve insana huzur duygusu aşılayan bu kadim zaman mezarlıklarının, İtal­

yan seyyahı, bunca etki altın­

da bırakmasını günümüz ya­ zarlarından İlber Ortaylı do­ ğal karşılıyor. “Çünkü” di­ yor Ortaylı, “Osmanlı kent­

lerinde ölüler, dirilerle bir­ likte yaşarlardı. Küçük mahalle mezarlığının yanı başında çocuklar neşeli çığlıklarla oynar, ötede bir bakkal günlük alışverişiy­ le meşguldür, mescidin ya­ nındaki mahalle mektebin­ den taşan çocuk sesleri, mezarlığın köşesinde rast­ laşan iki hatunun dediko- dulu. sohbetine karışır.

“Ölüm, yaşayanları ür­ pertmez. Eyüp’e, Karacaah- met’e baktığımızda köşeli, soğuk mezar taşları görül­ mez. E tra fta k i p tla rla , ağaçlarla bütünleşmiş bin­ lerce taş, dışarıdaki hayat­ tan kopuk değildir.”

En son gelip dayanan, da­ yatan soru şudur: Bir dönem­ lerin uygarlık düzeyini, hayat felsefesini, yaşama bakışını, incelmiş estetik duygusunu belgeleyen eski İstanbul pey­ zajlarından elde ne kalmıştır? Hangi bilinç düzeysizliğiyle, hangi duyarsızlıklarla ve de­

ğerbilmezliklerle neler yiti miş bu uygarlık ve kültı çarşısı?

Bu soruların yanıtını bı mak için gündelik yaşam telaşlı ortamından bir an sı nlıp-elde kalmış tarihi kah tıları şöyle bir gözden geçi: niz: Sultan türbelerinin ba çesi virane, serin serviler yerini hoca efendinin dikti bakla sırıkları almış, sand kaların sedefleri dökülüp g miş, camlar tozlu, kirli, ye lerde ne hah, ne şu, ne b Bir dönemin uygarlık 1

kültür mirasını olduğu gi korumaktan vazgeçtik; tarif mal olmuş düşünürlerin m zarlarını bile yok edecek k dar çağdaş uygarlıktan nas bini alamamış bir toplumu Acı ama gerçek: Edmonde d A m icis’in gül kokularını bu nundâ duyduğu 2’nei Mal m ut’un türbesinin bahçesiı de yatan Şeyh Bedrettin’i mezarı bugün yer ile yeksa edilmiş durumda. Bahçeni altını üstüne getirseniz yin bulamazsınız koca Bedre: tin ’ in mezarını! Arayıp soı sanız, kimseleri bulamazsım sorumlu olarak!

YARIN:

ÇARŞILAR

A

HMET Hamdi Tanpı-nar’m, aynı zamanda

. içinde soluk aldığı bu eski İstanbul tablosuna karşı gösterdiği sevgi ve duyarlık bir yana; Hıristiyan dünyası,

İstanbul’u onlardan alan Os­ manlI aleyhine yoğun bir

propaganda etkinliğini sür­ dürmekteydi. Onlara göre,

Türkler, İstanbul’u aldıktan

sonra bütün tasvirleri yok et­ mişlerdi. Oysa tasvirler, mo­ zaikler, imparator mezarları elden geldiğince korunmuş, özellikle de imparator Kons-

tantin’in mezanna hürmet

edilmiştir. Ayasofya’yı cami olarak görmeyi, anlaşüabilir bir duygusallıkla içlerine sin­ diremeyen Batılılarm bu ko­ nuda yürüttüğü olumsuz bir kampanyadan başka bir şey değildi bu. Böyle bir önyar­ gının tutsağı olmayan Lady

Montagu ise tek tek dolaşıp

yakından gördüğü, dönemin yöneticilerinden bilgi aldığı, camiler ve anıtlar konusunda gerçeği söylemekten çekin­ meyecektir:

“ İstanbul’da gördüğüm

birçok camii, Ayasofya’dan daha çok beğendim. Örne­ ğin Süleymaniye Camii, düz­ gün bir kare biçiminde. Köşelerinde çok güzel dört kubbe var. Ortada mermer direkler üzerinde ince bir kubbe, iki ucunda ise orta­ daki gibi tutturulmuş iki kubbe daha var. Yerlere çok değerli halılar serili, bütün cami mumlarla, kan­ dillerle aydınlatılmış, ön tarafta da büyük bir avlu.

Valide Sultan Camii ise ta­

mamen mermer ve olağa­ nüstü ince yapılmış. Dör­

düncü Mehmet’in validesi Hatice Turhan Sultan

yaptır-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kızım hâlen Ankara Radyosu çocuk korosundadır, 1956 sene­ sine kadar Ankara Radyosu’nda kadrolu olarak çalıştım.. 1056 se­ nesinde vatanî görevimi yapmak

Tony Stark teknolojik bir hayalperest...ünlü,zengin ve eşsiz bir mucit.Dünyanın en gelişmiş ve güçlü zırhı ile, Stark masum insanları intikamcı olan DEMİR

Kaleli aynı zamanda dipnotlarda, C hristoff un yazdıklarını Balkan Savaşları ve Edirne kuşatmasına dair savaş döneminde veya daha sonra yazılan başka eserlerle

Sentez filmler başlığı altına, dini motiflerle ulu- sal motiflerin birleştirildiği filmler alınmıştır. Sentez filmlere örnek olarak Yun~s Emre, Mevlana, Pir

(Bence hız treni çok tehlikeli.) - I think the carrousel is boring. (Bence

Yağ doku artınca leptin artar ve besin alımı enerji sarfının altına düşer (negatif enerji dengesi). Şişmanlarda leptin düzeyi yüksek - tir; fakat leptine direnç

Mıgırdıç isminde bir ermeni şairinin 1875 te vücude getirdiği divatıçede bir­ çok maniler, koşmalar, destanlar oldu­ ğu gibi Türkçe ve Farisî gazeller de

Dîniye Nezâreti toplanan yardımları Moskova'daki Devlet Savunma Komitesi'ne gönderirken, Stalin’e takdim ettiği mektupta ona şöyle seslenmiştir: "Orta Asya ve