Yürekli Bir Yazar Kem al Tahir
İ
Kİ yıl önce, tam bu haftalarda, Türk Edebiyatı büyük bir romancısını yitirmişti. Kemal Ta- hir, her değerli sanatçı gibi, kültür dünyamız da', büyük bir boşluk bırakarak gitti. Çünkü sağken, kendinden önce kimsenin doldurmadığı bir gediği doldurmuştu. O öldükten sonra da bu gedik kolay doldurulamayacaktı.Kemal Tahir’ln kişiliği de, herkeste olduğu gibi, çeşitli katlardan oluşur. Atalarının Şebinkarahisarlı oluşu, onun genlerine olduğu kadar, bakışına, dav ranışına da has Anadolulu bir niteliğin damgasını vurmuştu. Bunun yanısıra, onun bir de büyük kentli, özellikle İstanbullu kişiliği vardı. İstanbul’da doğ muş, büyümüş, avukat kâtipliğinden, IBâbıâli gaze teciliğine kadar, birçok mesleği bu şehirde dene miş, gençliğinin uçarı bıçkın dönemini İstan bul’da yaşamış, büyük gözlem dağarcığının büyük bölümünü İstanbul’da edinmişti. Bu iki katın üstü ne daha sonraları, sosyalist öğretinin bilinci binince o zamana kadarki zengin ama dağınık dünyası' bir derli topluluk ve tutarlık kazanmış oldu. Dördüncü kat olarak, haksız bir suçlama ile girdiği hapishane hayatının ondaki etkisi gösterilebilir. Kemal Tahir’i, gazete röportajcılığından, roman yazarlığı boyutuna ulaştıran belki de bu talıksizlik olmuştur. Orada açı sını yoğun bir çalışma ve yaratma İçinde unutma yolu aramıştır. Orada, Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya hapishanelerinde rastladığı sayısız insan malzemesi Kemal Tahir’e, Türk insanını,Anadolu İn sanını daha yakından tanıma olanağı vermiştir. Nâ zım Hikmet’le dostluğu ve mektuplaşması, ona da ha tecrübeli bir sanatçının öğüdlerini ve desteğini sağlamıştır. Bütün bu saydığımız öğelere hepsin den önemli gördüğümüz bir sonuncuyu ekleyelim. O da, Kemal Tahir’in, dünyaya gelirken, beraberin de getirdiği didişken, mücadeleci, kül yutmayan, asla pasifliği kabul etmeyen uyanık ve onurlu ya ratılışıdır.
Yazmak için yaşamak
On iki yıl yattığı hapisten çıkar çıkmaz oturup yazmaya koyuldu. Hapishanede tasarladığı roman ları ve yeni tasarladıklarını bitirebilmesi için kaybe decek vakti yoktu. Kendini yalnız bu işe, yirmi dört saati ile romancılığa adaması gerekti. Bu arada onun ev geçindirmek zorunluluğunu, yan işlerde zaman ve çaba harcamak zorunluluğunu iki fedakâr erkek kardeşi, onun üstünden alıverdiler. Dünyaya yazmak için gelmiş, yıllar boyu yazsa yazacağı bit meyecek bir romancı için, en meşrû bir hak olan kendini adama olanağını ülkemizde düzen ve devlet sağlayamadığı İçin, bunu düzeltmek bu iki vefalı kardeşe düşmüştü..
Kemal Tahir, .’Şaşkınbakkal’dat küçücük bir eve çekildi. Eşi Semiha hanımın sevecen ve huzurlu at mosferinde arı gibi çalışmaya koyuldu...
Ben kendisini, İlkin, Tan Gazetesinde tefrika edilen “Çöl İnsanları” adlı hikâyelerinden tanımış tım. Cemaleddin Mahir imzası ile yazdığı bu usta işi güçlü hikâyeler bende bu ad altına saklanan usta yazarın gerçek kişiliğini öğrenmek tecessüsü nü uyandırdı. Eseri.gazetede Naci Sadullah sun muştu. Ondan ve rahmetli arkadaşım Orhan Ke mal’den Kemal Tahir’in gerçek adını, yaşam serüve nini ve büyük yeteneklerini öğrenmiş oldum.
Kim olduğunu bilmeden önce de (Varlık) a Çöl İnsanları üzerine düşüncelerimi yazmıştım. Bu hi kâyeleri gerçekçilik alanında Türkiye’de yazılmış en güçlü hikâyelerden saydığımı belirtmiştim.
Kemal Tahir hapisten çıkınca bir gün tanışıver dik. Bu dostluk, üzerine en küçük bir gölge düşme den, ölürnüne kadar sürdü. Kemal Tahir’in masa sohbetleri de yazarlığı gibi unutulmaz birer yaşantı olurdu, önce belki de sabahki yazı çalışmalarının yorgunluğundan ötürü suskun durup misafirleri dinleyen Kemal Tahir, sonra bir sözün kışkırtması ile birden o kendine çok yaraşan, içten, hırslı, do yum olmaz konuşmalarına girişirdi. Bu konuşmalar da kendinden birinci şahıs olarak hiç bahsetmezdi.
On'iki yıl hapis yatmış olmasına karşın bir gün ha pisten sözettiğine tanık olmadım. Bir hafta ce zaevinde kalanların aylarca hapishane anıları tefri ka ettikleri bir ortamda onun bu tutumu çok kimseyi şaşırtırdı. Hiç unutmam değişik dönemlerde, iki yıl, üç yıl sürelerde hapse girmiş ünlü bir yazarımızdan konuşuluyordu. Kemal Tahir de onun bu haksız ' suçlanmalarına ve hapis çilesine herkesten fazla is- . yan ediyordu. Biri:
— Peki, ama siz ondan kat kar razla yattınız, di ye hatırlatacak oldu. Kemal Tahir.
— Girip girip çıkmak uzun boylu yatmaktan çok daha zor gelir insana, dedi. İşte böyle bir adamdı Kemal Tahir.
Aldatmacalara karşı Savaş
Romanlarında olduğu gibi, güncel yaşamında, özel tutumunda da kuşaktan kuşağa, tartışmasız sürtûşmesiz süre gelmiş hazır değer yargılarına, ko şullandırmalara kendi deyimi ile, aldatmacılığa, yutturmacılığa karşı, yaman savaş açmıştı.
Bize yutturulmak istenen bütün bu kalıpları toz duman etmek, Descartes’ın İstediği gibi, bir Tabula Rasa yapmak, bu temizlikten sonra herşeyi bilimsel ve tarihî bir incelemenin amansız imbiğinden geçi rip, masanın üzerinde alabildiğine gerçekçi, yeni ve sağlam değer yargıları koymanın gereğine inanıyor du.
Vatan haini sayılagelen Baltacı Mehmed Paşayı başka btr alternatifin açısından gösteren bir oyu num, bir vakitler hayli ilgi toplamıştı. Lozan Klübü- nün haftalık eleştri açık oturumlarından birinde Ke mal Tahir de söz almış:
— Aydın herşeyden şüphelenmekle yükümlü dür,demişti.. Her hazır yargıyı yeniden didik didik inceleyeceğiz. Kapımızın numarasını bile her akşam eve dönüşte yeniden kontrol edeceğiz.
Batı taklidciliği de, illet olduğu sorunlardan biri idi. Türk insanının ve toplumunun batıya benzemez liğini farkedemeyip, bize batılı gözlükle bakan bilim adamı, yazar, kim olursa olsun, onun katında küçük- görü ve alay konusu olurdu.
Romanda Türk'e doğru
Onca, romancılığımız da kendini bu marazdan kurtaramamıştı. Yalnız Sabahattin Ali'yi daha ger çekçi bir yaklaşmanın temsilcisi olarak öbürlerinden .ayırırdı. Onun ölümüyle, daha sonra ortaya köy ro
mancıları çıkmıştı. Bunlar da her ne kadar, bazı ay dınların, çok yanlış olan etkisinde olmakla birlikte, Batı kültürü.ile ilintileri az olduğundan, yine de, is ter istemez gerçekler içinde kalmışlardı.
Kendisi işte kendinden öncekilerin yeteri dere cede el atmadığı bir Türk romanı, bir Türk anlatı üs lûbu, bir Türk bakışı,bir Türk insanı tipi peşindeydi. Türk insanı, OsmanlI insanı tipi onca batılı in sandan çok farklı bir gelişimin, geleneksel bir oluşu mun ürünü idi. Biz batının eserlerinden etkilenip ba tılı tipini arıyoruz kendimizde. Düştüğümüz en bü yük yanlış budur, diyordu. Biz Türk insanı tipini ara mak zorundayız. OsmanlI insanının geleneğini sür düren bir insan tipi.. Bu tip Anadolu insanıdır. Belki .Türkleşmiş Anadolu İnsanı. Anadolu OsmanlIsı.
İşte özelliği olan tarihimizin sosyo-ekonomik koşulları ile oluşmuş bu Türk insanı onun kalemine ve diline doladığı en sevgili saplantısı idi:
Bence Kemal Tahir, edebiyatımızda romancılığı çok ciddiye alan, her konusu için önceden uzun araştırmalara girişen, tarih bilinci ve sorumluluk duygusu sahibi bir romancı olarak'anılacaktır. Bü tün bu çabalarının altında bugünkü ve yarınki Türk toplumuna bazı çıkar yollar arama amacı yatardı. Bu bakımdan, ayrıca, çok yurtsever ve yürekli bir yazar dı.