• Sonuç bulunamadı

Kur'an'da şâe fiilinin kullanım alanları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kur'an'da şâe fiilinin kullanım alanları"

Copied!
213
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)
(4)
(5)

T. C.

NECMETT N ERBAKAN ÜN VERS TES

SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ

TEMEL SLAM B L MLER ANA B L M DALI

TEFS R B L M DALI

KUR’AN’DA “ ÂE” F L N N KULLANIM ALANLARI

YÜKSEK L SANS TEZ

ORHAN GÜVEL

DANI MAN

PROF. DR. M. SA D

M EK

(6)

ÖNSÖZ

nsan n erdemli davran lar sergilemesini anlaml k lan eylerden birincisi ona verilen seçme hürriyeti, ikincisi ise Allah’ n adil bir ilah olu udur. nsan n bu iradesinin s n rlar ve bunun Allah’ n iradesiyle olan ili kisi Müslüman dü ünce tarihi boyunca birçok âlimin zihnini me gul etmi ve bu meselenin aç kl "a kavu turulabilmesi için çok yo"un bir te riki mesai harcanm t r. Daha çok Emeviler döneminde politik bir argüman olarak kullan lan kader anlay ve buna verilen cevaplar neticesinde ortaya ç kan bu tart malarda, birçok kez Kur’an’ n üzerinde durmad " ve vahyin ilk muhataplar nca kolayl kla anla labilen kavramlar üzerinde spekülatif yorumlara ba vurulmu tur. Bunun sonucu olarak, vahyin indirildi"i dönemde rahatl kla anla ld " n dü ündü"ümüz pekçok Kur’ani kavram, deyim veya kelime sonraki dönemlerde ortaya ç kan fikri tart malar n etkisiyle farkl anla lm t r.

“ âe” fiili ve türevlerinin kullan ld " Kur’an ayetleri de, “kader” ve “irade hürriyeti” gibi teolojik tart malarda s kl kla ba vurulan pasajlar aras nda bulundu"undan bu yanl anlamland rmadan üzerine dü en pay alm t r. Kur’an’da irade anlam nda kullan lan “me iet”, tefsir ve kelam kitaplar nda Allah ve insan n me ieti ve bunlar n birbiriyle olan ili kisi çerçevesinde ele al n r. Baz müfessirler taraf ndan, “ nsan davran lar n n önceden tayin ve tespit edilmesi” , “Allah’ n keyfi tasarruflarda bulunabilece i” ya da “insan n her bir fiilini, kendisi dilemeden önce Allah’ n diledi i” vb. kelâmî görü lere delil olarak ileri sürülen “me iet” içerikli ayetleri do"ru anlamak, Allah’ n adaletini ve insanla olan ahlaki münasebetini fehmetme noktas nda hayati öneme sahiptir.

Me iet içerikli ayetleri do"ru anlayabilmenin yolu, büyük oranda bu kavram n Kur’an bütünlü"ünde ne anlama geldi"i ve vahyin ilk muhataplar taraf ndan nas l anla ld " n tespit etmekten geçer. Kur’anî dü ünceyle sonradan ortaya ç kan dü ünce aras ndaki fark ancak bu yolla aç "a ç kar labilir. te biz de “me iet”in Kur’anî manas na ula abilmek için, onu tüm yönleriyle incelemeye çal t k.

Kur’an’da “ âe” fiili ve türevlerinin hangi ba"lamlarda kullan ld " ve ne gibi

(7)

içerikli ayetleri anlamland rmadaki etkisinden bahsedilmekte, daha sonra tezin önemi, amac , kullan lan kaynaklar ve takip edilen metot hakk nda bilgi verilmektedir. “ âe” fiilinin semantik analizi” ba l " n ta yan birinci bölüm, be alt ba l ktan olu maktad r. Birinci ba l kta “me iet”in sözlük anlam , kincisinde ise st lah anlam hakk nda bilgi verilmektedir. Üçüncü alt ba l k, slam öncesi Araplar n Allah tasavvuru ve kader, me iet, irade hürriyeti gibi konulardaki inançlar na dair özet bilgiler sunmakta; bu bölümde ayr ca “ âe” fiilinin cahiliye dönemi Arap edebiyat nda kullan m na dair örnekler verilmektedir. Dördüncü alt ba l kta Ehl-i Kitab’ n irade hürriyeti ve kader gibi meseleler hakk ndaki inançlar na dair bilgi verilmekte ve Kitab- Mukaddes’te Tanr n n ve insan n dilemesinden bahseden pasajlarla, Kur’an’da “ âe” ve “erâde” fiilinin kullan ld " pasajlar aras ndaki benzerliklere i aret edilmektedir. Birinci bölümün son k sm olan be inci ba l kta ise, “me iet”le; kader, irade,

izin, ilim ve sünnetullah kavramlar aras ndaki ili kiye de"inilmektedir.

“Kur’an’da “ âe” fiilinin kullan m alanlar ” ba l " n ta yan tezin ikinci bölümü ise üç alt ba l ktan olu maktad r. Bunlardan birincisinde, “ âe” fiilinin Allah’a nispet edili i incelenmektedir. Bu bölümde “me iet” s ras yla, “hidayet ve dalalet, r z k, azap ve ma firet, yaratma, kevni olaylar, Allah’ n diledi ine yard m etmesi, hikmet, lütuf ve ilmini vermesi” ba"lamlar nda ele al nm t r. Bu bölümde ayr ca, “me iet”in Allah’a tazim ve övgü içeren bir manada kullan l ve yukar da say lan ba"lamlar n d nda kalan “me iet” içerikli ayetler ele al nm t r. kinci bölümün ikinci alt ba l " nda ise “ âe” fiilinin insana isnad incelenmektedir. Bu bölümde, “me iet”in insana nispet edildi"i ayetlerin ne tür ba"lamlarda kullan ld " na dair örnekler verilmekte, özellikle hidayet ve dalalet ba"lam nda gelen ayetlerin nas l anla lmas gerekti"i konusu i lenmektedir. kinci bölümün üçüncü ve son alt ba l " nda ise, Allah’ n me ietiyle insan n me ieti aras ndaki ili ki irdelenmekte, bu ba"lamda Kur’an’da geçmekte

olan “Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” nsan/30;Tekvir/29 eklinde tercüme edilen

ifadenin Kur’an bütünlü"ünde nas l anla lmas gerekti"i üzerinde durulmaktad r.

Öncelikle tez konusunun seçimi ve çal man n nihayete erdirildi"i sürece de"in yapt " yönlendirmelerle hiç bir yard m n esirgemeyen k ymetli hocam Prof. Dr. M. Said 6im ek’ e ve mesele hakk nda dan ma f rsat yakalad " m Say n Mehmet Ya ar Soyalan, Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, Prof. Dr. Mustafa Öztürk ve di"er hocalar ma te ekkürlerimi sunuyorum.

Orhan GÜVEL 6am-2012

(8)

Ç NDEK LER

ÖNSÖZ ...I Ç NDEK LER ... III ÖZET ... VII ABSTRACT...VIII KISALTMALAR ...IX

G R ... 1

A. Kelamî Tefsirin, Kur’an’: ve Me;iet çerikli Ayetleri Anlamaya Etkisi ... 1

B. Tezin Amac: ve Önemi... 7

C. Metot ve Kullan:lan Kaynaklar ... 8

I. BÖLÜM: ÂE (DEFDG) F L N N SEMANT K ANAL Z 1. Me;ietin Sözlük Anlam:... 10

2. Me;ietin Ist:lah Anlam: ... 13

3. slam Öncesi Araplarda Me;iet Anlay:;: ... 18

3.1. Mü rik Araplarda Allah Tasavvuru ... 19

3.2. Cahiliye Dönemi Arap Edebiyat nda “ âe” Fiilinin Kullan l ... 22

4. Ehl-i Kitab’ta rade Hürriyeti ... 25

4.1. Yahudilikte rade Hürriyeti ... 25

4.2. Hristiyanl kta rade Hürriyeti ... 27

4.3. Kitab- Mukaddes’te Tanr ’n n ve nsan n Dilemesi ... 29

5. Me;ietin li;kili OlduPu Kavramlar ... 36

5.1. Me iet-Kader li kisi ... 36

5.2. Me iet- rade li kisi... 38

5.3. Me iet- zin li kisi... 42

5.4. Me iet- lim li kisi ... 43

5.5. Me iet-Sünnetullah li kisi... 47

II. BÖLÜM: KUR’AN’DA ÂE (DEFDG) F L N N KULLANIM ALANLARI 1. “ âe” Fiilinin Allah’a c.c. Nispet Edilmesi ... 49

1.1. Hidayet ve Dalalet Ba"lam nda Me iet ... 53

1.1.1. Allah' n, Kullar ndan Diledi"ini Sapt r p, Diledi"ine Hidayet Etmesi ... 57

1.1.1.1. Allah’ n, Kullar na Peygamber ve Kitap Gönderip, Onlardan Kimini Sapt r p, Kimine Hidayet Etmesi ... 59

(9)

1.1.1.3. Allah’ n, man Ça"r s n Kullar ndan Diledi"ine ittirmesi ... 66

1.1.1.4. Sadece Allah’ n, Diledi"ini Sapt rabilecek ve Diledi"ini Do"ru Yola Yöneltebilecek Kudrette oldu"u ... 67

1.1.1.5. Allah’ n Diledi"ini Hidayete Erdirip, Diledi"ini Sapt rmas Ba"lam nda Türkçe Mealler ... 69

1.1.2. “E"er Allah Dileseydi nsanlar n Tümüne Hidayet Ederdi” fadesi... 75

1.1.2.1. Allah’ n Tüm nsanl " Do"ru Yola Eri tirebilecek Güçte Oldu"u ... 75

1.1.2.2. nkârc lar n man Etmiyor Olu unun, Allah’ n Onlar mtihan Etmeyi Dilemesinin Bir Sonucu Oldu"u... 77

1.1.2.3. nsanlardan Bir K sm n n Cehenneme Girecek Olu unun, Allah’ n Onlara man Zorla Kabul Ettirmeyi Dilememi Olmas ndan Kaynakland " ... 79

1.1.3. Mü riklerin “E"er Allah dileseydi ne irk ko ar ne de O’ndan ba kas na ibadet ederdik” fadesi... 81

1.1.3.1. E"er Allah Dilemi Olsayd , Mü riklerin 6irk Ko malar n n Mümkün Olmayaca" ... 82

1.1.3.2. Mü riklerin, Allah’ n, Kullar n mtihan Etme radesini Hakk yla Takdir Edememeleri 84 1.1.3.3. Mü riklerin, irk ko malar n ve yapm Olduklar Kötü Fiilleri Allah’ n dilemi oldu"unu iddia etmeleri ... 86

1.2. R z k Ba"lam nda Me iet ... 89

1.2.1 Allah’ n, Diledi"inin R zk n Ço"alt p, Diledi"ine Ölçülü Vermesi... 94

1.2.1.1. nsanlardan Kiminin Az, Kiminin Çok R z k Elde Ediyor Olu unun, Allah’ n Yeryüzündeki Ayetlerinden Olmas ... 95

1.2.1.2. Allah’ n, Diledi"inin R zk n Ço"alt p, Diledi"ine Ölçülü Vermesi Ba"lam nda Türkçe Mealler ... 99

1.2.2. Allah’ n, Diledi"ine Hesaps z R z k Vermesi ... 101

1.2.2.1. Allah’ n Dünyada ve Ahirette Diledi"ini Hesaps z R z kland rabilecek Kudrette Oldu"u ... 105

1.2.2.2.Allah’ n Mülkü Diledi"ine Verip, Diledi"inden Almas ve Diledi"ini Hesaps z R z kland rmas ... 106

1.3. Azap ve Ma"firet Ba"lam nda Me iet... 108

1.3.1. Allah’ n, Diledi"ine Azap Edip, Diledi"ini Ba" layabilecek Kudrette Olu u ... 112

1.3.2. “Allah diledi"ini affedebilir ve diledi"ini cezaland rabilir” fadesinin Geçti"i Di"er Ba"lamlar ... 115

1.3.3. Allah’ n Diledi"ini Affedip, Diledi"ini Cezaland rabilece"i Ba"lam nda Türkçe Mealler... 118

1.4. Yaratma Ba"lam nda Me iet ... 120

1.4.1. Allah’ n, Diledi"ini Yaratabilecek kudrette olu u... 122

1.4.1.1. Cinsiyetlerin ve Çocuk Say s n n Belirlenmesi Ba"lam nda Me iet... 125

1.5. Kevni Olaylar Ba"lam nda Me iet ... 130

1.5.1. Müfessirlerin, Ayetlerin Tefsiri Hakk ndaki Görü lerine Dair Örnekler ... 132

1.5.1.1. Allah Aksini Dilemi Olsayd , Mü riklerin Çocuklar n Öldüremeyecek Olu u... 132

(10)

1.5.1.3. Allah steseydi, nsanlar n Birbirleriyle Sava amayacak Olu u ... 137

1.5.1.4. Allah’ n Kudretine Vurgu Yapan Di"er Ayetler... 140

1.6. Allah’ n, Diledi"ine; Lütuf, Yard m, Hikmet, Vahiy, Rahmet ve lmini Vermesi Ba"lam nda Me iet ... 144

1.6.1. Allah’ n, Lütfunu ve Peygamberli"ini Diledi"ine Vermesi ... 144

1.6.2. Allah’ n Diledi"ini Derecelerle Yüceltebilece"i ... 149

1.6.3. Allah’ n, Diledi"ine Yard m Edebilece"i... 152

1.6.4. Allah’ n, Diledi"ine Hikmetini, Rahmetini ve lmini Verebilece"i ... 153

1.7. Me ietin, Allah’a Tâzim ve Övgü çeren Bir Manada Kullan lmas ... 158

1.7.1. “ n allah” Lafz n n, Tâzim ve Övgü fade Eden Bir Manada Kullan l yor Olu unun Kayna" ... 158

1.7.2. Peygamberlerin, Allah’ n Me ietini, O’nu Övme ve Yüceltme fadesi Olarak Kullanmas . 161 1.7.3. “Ma allah” Lafz n n Allah’ Övmek ve Yüceltmek Anlam nda Kullan l ... 167

1.8. Allah’ n Diledi"ini Yapabilecek Kudrette Oldu"una Vurgu Yapan Di"er Ba"lamlar ... 168

1.8.1. Allah’ n, Diledi"ini Yapmaya Muktedir Olu u... 168

1.8.2. Cennet ve Cehennemde Kal Süresinin, Allah’ n Me ietine Ba"lanmas ... 171

1.8.3. Ahirette, Allah’ n Dilemesi D nda Hiçbir 6eyin Gerçekle meyecek olu u... 173

1.8.4. Allah’ n, Dilerse Hz. Peygamber’e Gelen Vahyi Kesip, Diledi"i 6eriat Geçersiz K labilece"i... 174

1.8.5. nkârc lar n, peygamberlere yönelik “E"er Allah Dileseydi, Elçi olarak Melekleri Gönderirdi” ifadesi... 174

1.8.6. “6âe” Fiilinin Allah’a snat Edildi"i Ba"lamlara Dair Özet De"erlendirme... 175

2. “;âe” Fiilinin nsana Nispet Edili;i ... 176

2.1. Me ietin Hidayet ve Dalalet Ba"lam nda nsana snad ... 177

2.1.1. “ âe” Fiilinin Tehdit Formunda Kullan l ... 179

3. nsan:n Me;ietinin, Allah’:n Me;ietine BaPl: Olu;u ... 183

3.1. nsan n, Allah’ n Kâinat Üzerindeki Mutlak Otoritesinden Ba" ms z Hareket Edemeyece"i... 184

SONUÇ ... 189

(11)

ÖZET

Kur’an’da Allah, her i ini adalet ve hikmet üzere yapan bir ilah olarak tan t l r. Büyük oranda yunan felsefesinin etkisine maruz kalm olan kelami ekollere mensup müfessirlerin, Kur’an’da Allah’a nispet edilen kimi fiillere, mezhebi ön kabulleri do"rultusunda ilk dönemde bilinmeyen türedi anlamlar yüklemesi, Allah’ n adaletine ili kin cevaplanmas zor birçok soruyu gündeme getirmi tir. Özellikle E ’ari kelam ekolüne mensup müfessirlerin, Allah’ n kudretini ispatlama ad na “Kainatta er fiiller dahil her eyin Allah’ n keyfi me ietiyle vuku buldu"u” eklinde özetleyebilece"imiz yakla mlar , Allah’ n adaletinin eksik ya da yanl anla lmas na neden olmaktad r.

Kur’an’da geçmekte olan “ âe” fiili ve türevlerinin kullan ld " ayetler, Allah’ n keyfi tasarruflarda bulunabilece"i yönündeki kelami görü ü ispatlama ad na öne sürülen en güçlü argümanlardand r. “ âe” fiilinin masdar “me iet” Kur’an’da “irade” anlam nda kullan l r. Bu ayetlerde metafiziksel anlamda Allah’ n iradesinin do"as ndan bahsedildi"i önkabulüyle, me iet içerikli ifadelere ilk dönemde bilinmeyen ve Allah’ n adaletiyle çeli en pek çok mana yüklenmi tir. Ancak bu ayetler Allah’ n iradesinin do"as yla de"il, Allah’ n büyüklü"üne vurgu yapan ‘gücü’ ile ilgilidir. Bu ayetlerde Allah’ n kudretine retorik olarak vurgu yap lmakta ve Allah’ n neyi dileyip neyi dilemeyece"i mevzubahis edilmemektedir.

(12)

ABSTRACT

In the Qur’an, Allah is introduced as a God who acts upon justice and wisdom. Commentators belonging to different schools of kalam that were heavily exposed to the Greek philosophy, assigned parvenu meanings that were unknown in the early Islamic thinking to the acts attributed to God accordingly with their sectarian preconceptions; bringing forward a good many questions concerning the justice of God which are not easy to answer. Especially, commentators belonging to the Ash’ari School of Kalam, in an attempt to prove the Power of God, develop some approaches which can be summarized as “Everything including the evil acts occurs through the arbitrary ‘mashi’a’ of God”. This results in the misunderstanding or lack of understanding of the justice of God.

The verses in the Qur’an in which the verb “Sha’e” and its derivatives are used, are some of the most powerful arguments employed to prove the convictional(kalami) opinion that Allah may dispose arbitrarily. “Mashi’a”, the infinitive of the verb “sha’e”, is used in the Qur’an to mean “will”. With the preconception that these verses reflect upon the nature of the will of Allah in the metaphysical meaning, expressions with mashi’a content are assigned meanings which were not known in the early period and contradict with the justice of Allah. However, these verses are not concerned with the nature of the will of Allah, but with the “strength” which emphasizes upon the greatness of Allah. In these verses the Power of Allah is rhetorically stressed and what Allah is to wish or not is out of concern.

(13)

KISALTMALAR

a.g.e : Ad geçen eser

a.s : Aleyhisselam

A.Ü. .F.Y. : Ankara Üniversitesi lahiyat Fakültesi Yay nlar

ay. : Ayn yer

bk. : Bak n z

bs. : Bask

b. : Bin, bn, Bint

B. y.y. : Bas m yeri yok

c. : Cilt

c.c. : Celle Celâluhu

D A : Türkiye Diyanet Vakf slam Ansiklopedisi

Hz. : Hazreti kr . : Kar la t r n z mad. : Maddesi n r. : Ne reden s. : Sayfa trc. : Tercüme eden ö. : Ölüm thk. : Tahkik eden tsz. : Tarihsiz v.d"r. : Ve di"erleri vb. : Ve benzeri

(14)

G R

A. Kelamî Tefsirin, Kur’an’: ve Me;iet çerikli Ayetleri Anlamaya

Etkisi

Kur’an vahyinin ilk muhataplar olan Araplar aras nda felsefi dü üncelere ra"bet çok azd . Kur’an’ n ilk muhataplar kadim dini ve felsefi tart malardan uzak, sade bir zihne sahiptiler. Bu yüzden Kur’anî dü ünce, en temiz ve saf haliyle onlar n gönüllerine yerle ti. O zamanlar hiç kimse gerçek anlam yakalamakta zorluk çekmiyordu. Hz. Peygamber’in yolda lar , vahyolunan sure kendilerine okunur okunmaz onun ne demek istedi"ini anl yorlard .

Ancak Roma ve ran medeniyetlerinin etkisi, Arap imparatorlu"unu daha bu ilk neslin

baz mensuplar hayattayken etkisi alt na almaya ba lad . Eski Yunan ve Fars edebiyat ndan

yapt klar çeviriler ise, farkl edebi tatlar ve nihayetinde diyalektik sanat n ke fetmeleriyle sonuçland . Bütün bu etkiler hemen her alanda kendini gösterdi. Böylece Kur’an’a

yakla mdaki sadelik de tehdit alt na girdi.1 Oysaki Araplar genel olarak metafizik

dü üncelere ilgi duymayan insanlard . Onlar ferdi, somut eylerle, daha do"rusu e yan n görünür, somut yanlar yla u"ra rlard . Özellikle çölde ya ayan bedevi Araplar çevrelerinde gördükleri maddi varl klar en ince teferruat na kadar incelemekten büyük zevk duyarlard . Bir somut varl " n herhangi bir eyin her parças n her veçhesini ifade eden zenginli"i i te bundan ileri gelmektedir. Her varl " n görünü üyle böylesine ilgilenmi lerdir ama yava yava d tan içe, maddeden manaya geçip tek tek varl klardan külli kavramlara, soyut

kurallara ula amam lard r.2

Kur’an vahyi onlar n bu durumunu dikkate alm ve onlara gayet sade bir dille hitap etmi tir. Bu yüzden Kur’an’ sofistike bir dü ünce yap s na sahip topluma de"il de, sade bir topluma indi"inin bilincinde olarak, bu tarihsel gerçeklik ba"lam nda yorumlamak gerekir.

Nüzul zaman ndaki Mekke ne Atina, ne de Abbasilerin Ba"dat yd .3

1Ebu Kelam Azad, Mevlana, Tercumân-ul Kur’ân (Fatiha Suresi Tefsiri), (trc. Arife Sare Ayd n), Bahar Yay.,

stanbul, 2010, s.16-17.

2Izutsu, Toshihiko, Kur’an’da Allah ve nsan, (trc. Süleyman Ate ), Yeni Ufuklar Ne riyat, stanbul, tsz., s.77. 3Rehber, Davud, God of Justice, Lieden, 1960, s.8.

(15)

Kur’an’ n bu sade ve anla l r dili ilk dönemlerde büyük ölçüde korunmu , ancak bir tak m siyasi çeki meler, Yunan felsefesi ve farkl kültürlerin etkisiyle bu sadelik yerini; karma k, anla lmas güç tart malara b rakm t r. Kelam ilmi bu etkilenmeye maruz kalan alanlar n ba nda gelir. Kelam ilmi, literatürünün olu umunda belirli oranda Yunan felsefesinin etkisinde kalm t . Kur’an sonras meydana gelen vokabulerilerin geneli, kültürel durumun de"i mesiyle ortaya ç kan fikri de"i imlerin tabii birer sonucu idi.4

Bu yüzden Kur’an’ n fikir yap s n anlayabilmek için, ilk önce onu herhangi bir önkabule sahip olmaks z n objektif bir biçimde okumal y z. Yani Kur’an’ , müslüman dü ünürlerin kendi ekollerinin e"ilimlerine uygun biçimdeki yorumlar n n etkisi alt nda de"il, bizzat Kur’an’ n esas dü ünce sistemi içinde anlamaya çal mal y z. Daha do"rusu bu hedef, daima eri ilmez olarak önümüzde durmal d r. Biz bu hedefe tam olarak eri emezsek de hiç de"ilse ad m ad m ona yakla ma gayreti içerisinde olmal y z.5

Emevi devletinin kader doktrini ve bu dü ünceye cevap olarak serdedilen görü lerin ekolle mesi safhas ndan sonra gelen müfessirlerin bir k sm , Kur’an’ mensubu olduklar kelamî ekollerin görü leri çerçevesinde tefsir etmi ; böylece ilk dönemde rahatl kla anla labilen birçok Kur’anî kelime ve kavram anla lmas güç hale gelmi tir.

Baz müfessirler, ço"unlukla ba ka kültür ve inançlardan esinlenerek yeni yakla mlar ortaya koydular. Böylece Kur’an ayetlerinin ilk dönemdeki sade anlam halk içerisinde kabul görmez hale geldi. nançta ilk Kur’an neslinin, bilgi de ise sonra gelenlerin daha üstün oldu"u fikri iltifat görür oldu. Oysa ilk nesil, hem kalp hem de ak l olarak, yani inanç kadar bilgide de sa"lamd . Neticede, Kur’an’ n gerçek anlam unutulmaya yüz tuttu ve o sade mesajdan, çözülmesi zor meseleler do"maya ba lad . Hatal yakla mlar hatal usulleri beraberinde getirdi. Altbilgiler ve ekleme kelimeler kullanarak metni kritik etmek al kanl k haline geldi. Bunun komplikasyonlar a" rd . Kur’an’ n sade anlam üzerine kal n örtüler serilmeye ba land .6

Örnek vermek gerekirse “Allah kavram kelama, Allah’ n en güzel doksan dokuz ismiyle yak n bir mana ili kisi içinde al nm t r. Bu doksan dokuz ismi, Kur’an’da her yere da lm t r. Kur’an, Allah’ , s fatlar na ve yapt i lere göre çe itli biçimlerden niteler:

4Izutsu, a.g.e, s.72. 5Izutsu, a.g.e, s.82.

(16)

Allah öyledir, böyledir, mesela Allah Vahid, Gafur, Rahim’dir; Allah konu ur, yarat r vb. Fakat bu tasvirler ve benzerleri Kur’an’da sofistik anlamda kullan lmam t r. Ama kelama geçince sade olan ve sofistik olmayan mana devam etmemi tir. Zira kelamc lara göre bu tür manalar, Allah’ n mahiyetini anlatmaktad r. Yani bunlar tanr l k zat n belirleyen tanr sal s fatlard r. Art k Allah, zat (essence) ve s fatlar (attributes) terimleri içinde anla lmaya ba lar. Bu anlay kelamc lar n, bütün varl k ve olu dünyas n zat ve s fatlar istikametinde yorumlayan Yunan dü ünce tarz n benimsediklerini gösterir. Ve bu, Helenistik miras n Arapçala t r lmas yolunda en yüksek dereceye varm olan Abbasi devrinin alk lanacak bir

ba ar s say labilir. Ama Kur’an aç s ndan dü ünürsek bu hareket, as l Kur’an

dü üncesinden uzakla maya do ru at lm büyük bir ad md r.”7

Bütün bunlar n sonucu Kur’ani anlat m metodunun, bir zorlama fikirler labirentinde etkisini yitirmesidir. Kur’an mesaj n n gücü anlat m metodundad r. Anlatt " hikâyeleri, verdi"i ö"ütleri, kulland " hitaplar ve i aret etti"i hedefleri anlamam z sa"layan bu metottur. Bunun önemini göz ard etti"imizde, Kur’an’ bir bütünlük içerisinde görmemiz güç hale gelir. Peygamberler mant k tezleri ile muhataplar n n akl n kar t rmazlar. Her insan n anlayaca" ve her gönüle ula acak bir yol olarak, do"rudan hitap yöntemini kullan rlar.

Zihinleri felsefe ve eski Yunan’dan ithal mant k biliminden belirli oranda etkilenmi olan baz müfessirler bu do"rudanl ktaki güzellik ve önemi göremediler. Peygamberleri diyalektikçilere dönü türerek onlar onurland rd klar n zannettiler. Kur’an’ n büyüklü ünü, Aristo mant n n dar çerçevesinde göstermeye çabalarken, Kur’an’ n as l anlam üzerinde dü ünmediler bile. Böyle olunca, Kur’an’daki sade ve do rudan anlat m n güzelli i ve çekicili i örtüler alt nda kald . Asl nda bu, anlat lan gerçeklerin de örtülmü olmas demekti. Trajik olarak, daha etkili bir yöntemle anlatal m derken, amaçlad klar n n tam tersini yapm ; mesaj anla lmaz hale getirmi lerdi. Yapt klar yla sadece üphenin ve sonsuz bir spekülasyonun kap s n ard na kadar açm oldular.8

Bilindi i üzere Kur’an’ n konusu ne Eski Yunan felsefesidir, ne de Kur’an’ n indirildi i dönemde Arap dilinin felsefi terminolojiye bir a inal vard r. Kur’an’daki

kelimeler Eski Yunan kültürü nda anla lamaz. Anla lmaya çal rsa da umulmad k

7 Izutsu, a.g.e, s.56.

(17)

hatalara kap aç l r. Felsefi spekülasyon Müslümanlar aras nda alt n ça n ya arken, dini yeni kisvelere bürüme hevesi de zirve yapt .9

mam Râzî bu konuda en büyük dehay gösteren isimlerden biridir. Onun ayr nt l bilgilere yer veren tefsiri de bu zirvenin bir ürünüdür ki, e er kendisi, Kur’an’ oldu u gibi yans tmay tercih etmi olsayd , tefsirinin büyük bir bölümünü yazmam olurdu. Kur’an’ yapay kal plardan ne kadar özgürle tirirsek, o da kendi gerçekli ini o derecede aç a ç kartacakt r. Bugün, Kur’an’ n anlat m metodunu, kavram ve deyimlerini, ayet ve surelerinin s ralan eklini anlamakta güçlük çekiyorsak, bunun nedeni zihnimizi saran, sadeli i kabul edememe e ilimimizdir.10

Kur’an’daki ifadelerin nesnel anlamlar n tespit etmede al nmas gereken temel ölçüt, vahyin ilk muhataplar n n bilgi ve anlay düzeyleridir. Bunun nedeni Kur’an vahyinin hitap eklinin sözlü dil olmas d r. Buna göre bir sözü en iyi anlayacak olan, o sözün ilk muhatab d r. Burada Paul Ricoeur’un sözlü dil-yaz l dil ayr m na dair sözlerine de"inmek faydal olacakt r. Ricoeur mesele hakk nda unlar söylemektedir: “Sözlü dilde söylem ân , bir görünür bir yok olur; yaz da ise bir kay t, bir saptama vard r. Daha do rusu, yaz zaten söylemi kaydetmek, saptamak içindir. Ama yaz n n saptayabildi i de konu ma olay n n kendisi de il, söylenen yani konu ma olay n n anlam (noema)d r (…) Sözlü söylemde, konu an kimsenin öznel niyeti ile söylemin anlam öylesine örtü ür ki konu mac n n ne demek istedi iyle (“What dou you mean?” sorusuyla), söylemin ne anlama geldi ini (“What does that mean?” sorusunu) anlamak ayn ey olur. Yaz l söylemde ise, yazar n kastetti i zihinsel niyet ile kaydedilen metnin anlam ayr m t r. Metnin söyledi i ey, yazar n söylemek istedi i eyden daha önemli hale gelmi tir. Çünkü yaz da söylemin anla lmak için yard m

ald sözel olmayan süreçler (tonlama, konu ma tarz , mimikler, jestler)

kaydedilememi tir.”11

Bu ayr mdan yola ç karak, Kur’ani kelime ve kavramlara ilk nüzul oldu"u dönemdeki insanlar n bilmedikleri bir mana vermenin çok büyük bir yan lg oldu"unu rahatl kla söyleyebiliriz. Kur’an ayetlerindeki Allah’ n murad n (kasd- mütekellim) anlaman n en sa"l kl yolu, bu sözlü hitaba muhatap olan ilk Kur’an neslinin anlay hakk nda bilgi sahibi

9 Ebu Kelam Azad, a.g.e, s. 18. 10 Ebu Kelam Azad, a.g.e, s. 19.

11 Rabinow, Paul; Sullivan, William; Toplumbilimlerinde Yorumcu Yakla m, Deniz Yay., (trc. Taha Parla),

(18)

olmakt r. Çünkü “her sözlü söylemin bir muhatab vard r ve bu nedenle söylenen eyi anlaml k lan, söylenen eyin kendisine anlaml gelebilece i ve (zorunlu olarak, söylenen eyin anlam n kazanaca ) yerde duran ki idir. Söylenen ey, bir zaman diliminde söylendi inden, evvelemirde bir ilk muhataba söylenir. lk muhatap bir bak ma söylenen eyin söylenme sebebi de oldu undan, bu söylem herkesten önce ona (onun için) anlaml d r. Dolay s yla bir Kur’an ayetinin (do ru) anlam , onun ilk muhatab için vârid olan anlam d r.”12

Büyük ölçüde Allah’ n kudretini vurgulamak için kullan lm olan me iet içerikli ayetler de, sonraki dönemlerde kelamc müfessirler taraf ndan ileri sürülen mezhebî görü lerin etkisiyle bu yanl anlamland rmadan nasibini alm , bu durum ba ta Allah’ n adaleti ve insan n seçme hürriyeti olmak üzere birçok meselenin yanl anla lmas na neden olmu tur. Kelamc lar n, Allah’ n kudretine olmad k anlamlar vermesi, me iet içerikli ayetlerin yanl anla lmas n n nedenlerinden biridir. Allah’ n me ietinden bahseden ayetler, geçti"i ba"lama göre “Allah’ n söz konusu fiili yapmaya gücünün yetece i ve o fiili yapabilirli ine vurgu yapmakta iken, kimi müfessirlerce bu ifadeler, Allah’ n o fiili yapaca ”

eklinde anla labilmi tir. Bu durum aç klanmas zor birçok sorunu da beraberinde getirmi tir.

Örnek vermek gerekirse, “Allah’ n diledi ine azap, diledi ine ma firet edece i”ni ifade eden ayetler “Allah’ n diledi ine azap edebilecek, diledi ine de ma firet edebilecek” kudrette oldu"unu vurgulamak için gelir. Ancak bu “Allah’ n diledi ine sebepsiz yere azap edebilece i ve diledi ine keyfi olarak ma firet edebilece i” eklinde anla labilmi tir. Bu ise Allah’la insan aras ndaki ahlaki münasebete gölge dü üren bir durumdur. Oysa Kur’ani dü üncenin erdemli gidi at ndaki temel muharrik prensip, “kafas na göre hüküm veren, zalim olan Allah’tan de il, mutlak hâkim olan ve adaleti ile hükmeden Allah’tan korkmak”t r. Antropomorfik [ nsan biçimci] kar t slam teolojisini temsil eden “Öz/Cevher olarak Allah”

inanc , Kur’an’ n bu bask n- Allah’ n adaleti- söyleminin ön plana ç k n engellemi tir.13

Kur’ani ahlakta Allah korkusu, ön plana ç kan maddedir. Ancak bunun kökleri, kafas na göre hükmeden Allah alg s nda de"il, adaleti ile hükmeden Allah alg s nda mevcuttur.14

12 Cündio"lu, Dûcane, Kur’an’ Anlaman n Anlam , Kaknüs Yay., stanbul, 2009, s. 89-90. 13 Rehber, a.g.e, XIII.

(19)

Kelam ilmi, Allah’ n ahlak, adalet, hakkaniyet vb. boyutlar n vurgulama yerine (ki

bunlar antropomorfiktir), anti-antropomorfik bir tenzih gayreti olarak geli ti.15 Özellikle

E ’arî kelamc lar Allah’ n mutlakl " n ba ka özelliklerinden soyarak (ki Kur’an’da ahlakî yan di"er yanlar ndan geri kalmaz) O’nu güç, irade ve ilme indirgediler.16 Böylece Allah’ n ilmi, iradesi ve gücü ile insan n ilmi, iradesi ve gücü sürekli birbirinin rakibi gibi görüldü. Allah ile insan n birbiri ile ili kisi, fil ile kar ncan n güre ine benzer bir tarzda ortaya kondu.17

Müslüman teologlar öyle bir kavram olu turdular; Allah, her insan n hareketini yarat r veya en az ndan diler. O halde u soru akla gelir: Allah, insan n er hareketlerini de mi yarat r ve diler? Bu sorunun cevab elbette ki “hay r”; ama Müslüman teologlar n Allah’ n “Her eye gücü yeten” ismine farkl manalar vermesi bu noktada yanl anla lmalara sebep oldu. 6öyle bir izlenim olu turdular; e"er sen Allah er fiilleri yaratmaz dersen; bu Allah’ n “Her eye gücü yeten” olmad " anlam na gelir. Kur’an’da bu ekilde metafiziksel formatta kullan lan bir dü ünce bulamazs n z.18

Allah’ n kudretinden bahseden her bir ayet kendi ba"lam na sahiptir. Yani buradan metafiziksel bir “Her Leye Gücü Yeten” anlam ç kmamaktad r. Kur’an, Allah her eye gücü yetendir derken, Allah’ n ba ka bir ilah yarataca" n veya kendini geçici veya tamamen yok edece"ini veya O’nun iki art ikinin be edece"ini söylemesini ifade etmez. Evet, Allah her

eye gücü yetendir ama tüm bu ifadeler bir ba"lam içerisinde yer al r.19

O halde me;iet içerikli ayetlerde vurgulanmakta olan Allah’:n kudretini, Allah’:n adaletine uygun olarak aç:klama zorunluluPu vard:r. Allah’ n adaletine gölge

dü ürecek her tür a r yorumdan kaç nmal y z. Kur’an' tefsir ederken, mümkün oldu"unca geçmi dönemlerde Müslüman dü ünürler taraf ndan gündeme getirilmi tarihsel nitelikte tart malar n ve mezhebi kabullerin etkisinde kal nmamal d r. Kur’an vahyinin sade ve anla l r dilinin ortaya ç kar lmas ancak bu ekilde mümkün olabilir. Bunu yapman n yolu gelene"imizi dikkatlice tenkide tabi tutmaktan geçmektedir.

15 Rehber, a.g.e, XIV. 16 Rehber, a.g.e, XV.

17 Hanefi, Hasan, Mine’l-Akîde îlâ’s-sevra, I-V, Kahire, 1988, III/39. 18 Rehber, a.g.e, s.40.

(20)

B. Tezin Amac: ve Önemi

Kur’an’da Allah’a nispet edilen fiilleri do"ru anlamada, Kur’an’da hâkim olan üslup ve ilgili ayetlerin ba"lamlar n dikkate almak son derece önemlidir. Bunun yan s ra ilk muhataplar n dü ünce dünyas hakk nda bilgi sahibi olmak, Kur’an ayetlerinde as l

vurgulanmak istenen manay tespit etmede hayati öneme sahiptir. Kur’an vahyi, ilk

muhataplar na yönelik olarak sözlü hitap yöntemini benimsemi tir. Bu hitap ekli, metin içerisinde mant ksal insicam sunman n yan nda, insan n hislerini önceleyen bir yap da arz eder.

Emevi yönetiminin kader anlay na ve yabanc kültürlerin etkisine kar savunma mekanizmas olarak ortaya ç kan kelam ilminin, zamanla Müslümanlar n birbirleriyle hesapla t klar bir araca dönü mesi, Kur’an’ n bu sade hitap eklini anlamada bir tak m keskin k r lmalar meydana getirmi tir. Kelam âlimlerinin, kendi ya ad klar dönemde tart lan meseleler hakk ndaki içtihatlar zamanla birer inanç esas haline getirilmi ve bu durum birçok Kur’anî hakikatin mezhepsel tart malar n gölgesinde kalmas na neden olmu tur.

Farkl ekoller bulunmakla beraber, ilk dönem Müslüman dü ünce tarihinde en etkili olan dü ünce okullar E ’arilik ve Muteziledir. Meseleleri Allah’ n adaleti merkezinde yorumlayan Mutezileye nispeten E ’arili"in müfessirler üzerinde daha çok etkisi olmu tur. Mutezile ve E ’arilik aras nda bir yol izleyen Maturidilik ise E ’arilik kadar yay lamam t r. Bu nedenle Sünni dü ünce büyük oranda E ’arili"in etkisinde kalm t r. E ’arilik, temelde Mutezile kar t bir dil kullanm ve meseleleri Allah’ n adaletinden ziyade, kudreti çerçevesinde yorumlam t r. mam Râzî’nin tefsirinde uygulamas n gördü"ümüz bu yakla m tarz , pekçok Kur’an kavram na anla lmas güç manalar yüklenmesine neden olmu tur.

Me iet kavram buna örnektir. nsan iradesini önceleyen ve ona Allah taraf ndan yaratma yetene"inin verildi"ini söyleyen Mutezilenin söylemlerini, Allah’ n kudretine noksanl k nispet etmek olarak de"erlendiren E ’arilik, özellikle me iet içerikli ayetleri aç klarken insan iradesini, Allah’ n iradesinin gölgesinde b rakan bir dil kullanm t r. Bu yakla ma göre insan n herhangi bir eyi dilemesi dâhil hay rl veya erli, adaletli ya da zalimce yap lan davran lar n tümü Allah’ n me ietiyle olu maktad r. Bunun yan s ra me iet içerikli ayetleri, Allah’ n insan davran lar n önceden belirlemi oldu"u yönündeki kader inanc na delil olarak kullananlar da olmu tur. Allah’ n adaletini anla lmas güç bir hale

(21)

sokan bu kudret merkezli yakla m, baz lar nca kabul gören; Allah’ n iradesinin keyfi, ilkesiz bir niteli"e sahip oldu"u yan lg s n do"urmu tur.

Bu yüzden me iet içerikli ayetlerde vurgulanmak istenen anlam tespit etmek, Allah’ n adaletine gölge dü üren bu ve benzeri yakla mlar bertaraf etmek için zaruridir. Allah’ n iradesinin keyfili"i meselesi, son dönemde ya ayan kimi Kur’an ara t rmac lar taraf ndan da yanl anla lan konulardan birisidir. Bu dü ünce Allah’ n adaleti ile çeli mektedir. Bu tezin temel hedefi, Kur’an’daki me iet içerikli ayetlerin “Allah’ n me ietinin keyfili i” görü ünü içerdi"i tarz ndaki anlay n yanl oldu"unu beyan etmektir. Amac m z Kur’an’da ifade edilmekte olan Allah-kul ili kisini reddetmek de"il, kullar yla adalet ve hikmet üzere ili kiye giren Allah olgusunu ortaya koymakt r. Bunu ispatlamak için de iki iddia üzerinde odaklanaca" z. Bunlardan birincisi: “ lahi me iette kapris ve keyfilik”, ikincisi ise: “Hay r ve er tüm insan hareketlerinin Allah me ieti/dilemesi sonucu olu tu u” iddias d r.

C. Metot ve Kullan:lan Kaynaklar

Çal mam zda Kur’an’da farkl ba"lamlarda kullan lmakta olan me iet içerikli ayetlerin Allah’la insan aras ndaki ahlaki münasebetle olan ili kisi ve bunlar n muhataplar n zihinlerinde olu turmak istedi"i anlamlar üzerinde yo"unla aca" z. Ayr ca ayetleri kelamî bir bak aç s yla okuman n neden oldu"u sorunlara de"inecek, bunu yaparken de büyük ölçüde Kur’an üslubu ve ilgili ayetlerin ba"lamlar ndan hareket edece"iz.

Farkl kelamî ekollere mensup müfessirlerin görü lerine de yer verecek, Kur’an’ n tekrar özelli"ini göz ard etmeden her bir ba"lam için yeterli say da örnek verece"iz. Çal mam z, Kur’an özelinde “ âe” fiilinin kullan m alanlar yla ilgili oldu"undan bu konuyla ilgili hadislere de"inmedik.20 lgili ba"lamlarla alakal , Kur’an’da geçmekte olan farkl ayetlerden de faydaland k. Mesela “ âe” fiilinin kullan ld " , hidayet ve dalalet, r z k, azap ve ma"firet gibi ba"lamlarda; me iet içerikli olmayan farkl Kur’an ayetlerine de ba vurduk. Bunun nedeni kelam âlimlerinin kendi görü lerini Kur’an’dan delillendirmek için ba vurduklar parçac yakla mlar n ortaya ç kard " yanl anlamalar önlemektir. Gerekli gördü"ümüz ba"lamlarda, me iet içerikli ayetlerin Türkçe meallerine dair örnekler verip, bu

20 Kader ve irade meselesiyle alakal hadis merkezli bir inceleme için bk. Ba"c , Musa, nsan n Kaderi, Ankara

Okulu Yay., Ankara, 2009; Me iet ve rade içerikli hadis rivayetleri için bk. el-Beyhâki, Hüseyin bin Ali,

(22)

hususta bir tak m önerilerde bulunduk. Bu, me iet içerikli ayetlerde as l vurgulanmak istenen manan n, ço"u mealde vurgulanam yor olu unu görmü olmam zdan kaynaklan yor.

Davud Rehber’in “God of Justice” (Adalet Tanr s ) isimli çal mas , me iet içerikli ayetlerde vurgulanmak istenen mana ve Kur’an’da hâkim olan Allah’ n adaleti söylemini

anlamam z noktas nda bize büyük ölçüde yard mc oldu.21 Ayetleri meallendirmede büyük

ölçüde Muhammed Esed ve Mustafa Öztürk’ü esas ald k. Me iet kelami bir mesele oldu"undan, ayetleri aç klarken özellikle kelami tefsirlerden istifade ettik. Bu anlamda istifade etti"imiz en önemli kaynaklar, mam Ebu Mansur el-Maturîdî’nin Te’vîlât’u Ehli’s-Sunne’si, Zemah eri’nin Ke af’ , Râzi’nin Mefâtihu’l-Gayb’ , Beydâvi’nin Envâru’t-Tenzîl’i, Tabersî’nin Mecmau’l-Beyân fi Tefsiri’l-Kur’an’ , Ebu’s-Suûd Efendi’nin r âdu’l-Akli’s-selîm’i, Âlûsî’nin Rûhu’l-Meâni’si, Re id R za’n n el-Menar’ , Tahir bin  ûr’un et-Tahrîr ve’t-Tenvîr’i, 6a’ravî tefsiri ve Muhammed Esed’in Kur’an Mesaj isimli eseri oldu.

Bu çal man n Kur’an’da sözü edilen Allah’ n adaleti söyleminin do"ru anla lmas noktas nda faydal olaca" n ümit ediyoruz. rade kavram ba ta olmak üzere, Kur’an’da Allah’a nispet edilen ve kelam âlimlerince farkl anlamlarda yorumlana gelmi kavramlar n; ön kabullerden uzak, Kur’an bütünlü"ünde ele al nmas n n, bu çal maya paralel ve onu tamamlay c nitelikte ara t rmalar olaca" kanaatini ta yoruz.

21 Allah’ n adaleti merkezinde, Ehli Sünnet’in Allah tasavvuruna yönelik ele tirel bir yakla m için bk. Güler,

(23)

I. BÖLÜM

ÂE (_`a_b) F L N N SEMANT K ANAL Z

Bir kelimenin Kur’an bütünlü"ünde ne anlama geldi"ini tespit etmek, büyük ölçüde o kelimenin tarihsel süreçte ne tür manalarda kullan ld " n ö"renmekten geçer. Bu yüzden ilk olarak ‘ âe’ fiilinin sözlük ve st lah anlam n aç klamakla i e ba layaca" z. Daha sonra slam öncesi Araplarda me iet anlay ve Allah tasavvuru üzerinde duracak, ayn zamanda Arap dili edebiyat nda ‘ âe’ fiilinin kullan m na dair iir örnekleri verece"iz. Ehli Kitap’ta me iet anlay ba l " n ta yan bir sonraki bölümde Yahudi ve H ristiyan kültüründe irade ve kader anlay na de"inecek, Kitab Mukaddes’te tanr n n ve insan n dilemesinden bahseden pasajlardan örnekler aktaraca" z. lk bölümün son ba l " nda ise me ietle irade, kader, izin, ilim ve sünnetullah kavramlar aras ndaki ili kiyi ortaya koymaya çal aca" z.

1. Me;ietin Sözlük Anlam:

“ âe’ fiilinin kökü eydir. “6ey” bilinmesi ve kendisinden haber verilmesi mümkün olan varl k diye tarif edilir.22 Kelamc lar n ço"unlu"una göre ey ortak isimdir. Çünkü Allah içinde, ba kas içinde kullan labilir. Mevcuda dendi"i gibi maduma (yok olana) da “ ey”

denir.23 Birde “ âe” fiilinin mimli mastar me iet vard r. Me iet, mef’ile vezninde, ey

kökünden mastar mimi yap lm bir kelimedir. Sözlüklerde me iet, irade kelimesinin

müteradifi olarak geçmektedir.24 “ âe” fiili 4. babdan bir mef’ulun bihi alan müteaddi bir

fiildir. Mef’ulun bihi, sarih veya müevvel “masdar” olur ve genellikle siyakla tefsir edildi"inden hazfedilir.25 Kur’an’da 236 defa kullan lmas na ra"men sadece üç yerde [Furkan 25/57, Müddessir 74/37, Tekvir 81/28] bu fiilin mef’ulun bihi zikredilmektedir ki zaten oralarda mahzuf mef’ulu tefsir edecek herhangi bir karine yoktur. Kur’an’daki kullan mlar n

22Curcânî, Muhammed b. Ali, et-Ta’rîfât, Dâru’l-Kitabi’l-arabi, Beyrut, 1998, “ ye” mad. s. 170.

23el- sfahâni, Râg b, Müfredât Elfâz-ul Kur’an, (thk. Safvan Adnan Davudî), Dâr-ul Kalem, 6am, 2009, “ ye”

mad., s. 471.

24 el-Cevherî, smail b. Hammâd, es-S hâh, (thk. Ahmed Abdulgafûr Atâr), Dâru’l-ilmi lil-Melâyîn, Beyrut,

1984, “ ye” mad. , I, 58. ; bn Manzûr, Lisân-ul Arab, Dâru’s-Sâd r, Beyrut, 1997. , “ ye” mad., XIV, 417. ; el-Feyyûmi, el-Misbahu'l-münir, Dâru’l-Dirâset-i Âlemiyye, Beyrut, 2010, s. 271. ; Firûzabâdi, Muhammed b. Yakub, el-Kamûsu’l-Muhît, Müessesetu’l-Risale, Beyrut, 1998, s. 44. ; Ma’lûf, Luveys, el-Muncid, Daru’l-Me r k, Beyrut, 2000, s. 807.

25 “ âe” fiilinin “mefulun bihi”nin hazfedilmesine dair örnekler ve hazfedilme gerekçeleri hakk nda bk.

(24)

inceledi"imizde “ âe” fiilinin genellikle art ve s la cümlelerinde kullan ld " n , mahzuf mef’ulu bihin ise cevab cümlesindeki veya ism-i mevsulun ba ndaki fiille tefsir edildi"ini

görüyoruz.26 Kur’an’da fiilin mastar olan “ ey” birçok yerde geçmesine ra"men, mimli

mastar olan me iet hiçbir yerde zikredilmemektedir. 6âe (DEFDG) fiili ve türevleri, Kur’an’da 53 surede, 205 ayette, 236 kez kullan lmaktad r.

“ âe” fiili ve mü taklar n n kullan ld " sure ve ayetler:

) EFG (

Bakara: 2/20-70-220-253 (2kez) -255, Nisa: 4/90, Mâide 5/48, En’âm 6/35-41-107-112-128-137-148-149, Arâf 7/188, Tevbe 9/28, Yûnus 10/16-49-99, Hûd 11/33-107-108-118, Yusuf 12/99, Nahl 16/9-35-93, Kehf 18/29(2 kez)-39-69, Mü’minûn 23/24, Furkan 25/10-45-57, Neml 27/87, Kasas 28/27, Ahzab 33/24, Saffat 37/102, Zümer 39/68, Fussilet 41/14, 6ura 42/8, Zuhruf 43/20, Fetih 48/27, Müzzemmil 73/19, Müddessir 74/37-55, nsan 76/29, Nebe 78/39, Abese 80/12-22, Tekvir 81/28, nfitar 82/8, A’lâ 87/7 [56 kez]

) VWG

( Arâf 7/155, Kehf 18/77, Nur 24/62 [3 kez]

) FXYWG

( Bakara 2/35, Arâf 7/19 [2 kez]

) ZYWG

( Bakara 2/58-223, Arâf 7/161, Zümer 39/15, Fussilet 41/40 [5 kez]

) F[WG

( Arâf 7/176, sra 17/86, Furkan 25/51, Secde 32/13, nsan 76/28 [5 kez]

) EFG\

( Arâf 7/156 [1 kez]

) EF]^

( Al-i mran 3/26 (4 kez)-27, Arâf 7/155(2 kez), Ahzab 33/51(2 kez) [9 kez]

) _`EF]^

( nsan 76/30, Tekvir 81/29 [2 kez]

) EF]a (

Enâm 6/83-138, Arâf 7/100, Enfal 8/31, Hûd 11/87, Yusuf 12/56-76-110, sra 17/18, Enbiya 21/9, Hac 22/5, Yasin 36/66-67, Zümer 39/74, 6ura 42/52, Zuhruf 43/60, Muhammed 47/30, Vak a 56/65-70 [19 kez]

) b]a

( 6uara 26/4, Sebe 34/9, Yasin 36/43 [3 kez]

(25)

) EF]c (

Bakara 2/90-105-142-212-213-247-251-261-269-272-284(2 kez), Âl-i mran 3/6-13-37-40-47-73-74-129(2 179, Nisa 4/48-49-116, Mâide 5/17-18(2 kez)-40(2 kez)-54-64, En’âm 6/80-88-111-133, Arâf 7/89-128, Tevbe 9/15-27, Yûnus 10/25-107, Yusuf 11/56-76-100, Ra’d 13/13-26-27-31-39, brâhim 14/4(2 kez)-11-27, Nahl 16/2-93(2 kez), srâ 17/30, Kehf 18/24, Hac 22/18, Nur 24/21-35-38-43(2 kez)-45-46, Kasas 28/56-68-82, Ankebut 29/21(2 kez)-62, Rum 30/5-37-48(2 kez)-54, Sebe 34/13-36-39, Fat r 35/1-8(2 kez)-22, Yasin 36/47, Zümer 39/4-23-52, Mü’min 40/15, 6ura 42/8-12-13-19-27-29-49[3kez]-50-51, Muhammed 47/4, Fetih 48/14(2 kez)-25, Necm 53/26, Hadid 57/21-29, Ha r 59/6, Cuma 62/4, Müddessir 74/31(2 kez)-56, nsan 76/30-31, Tekvir 81/29 [116 kez]

) b]c

( Nisa 4/133, En’âm 6/39[2 kez]-133, brahim 14/19, sra 17/54(2 kez), Fat r

35/16, 6ura 42/24, 33 [10 kez]

) _`EF]c

( Nahl 16/31, Furkan 25/16, Zümer 39/34, 6ura 42/22, Kaf 50/35 [5 kez]

Birçok dilcinin me iete ‘irade’ anlam vermesine kar n, bu kelimenin sözlükte “varetme” anlam na geldi"ini söyleyenlerde vard r. Tâcu’l-Arûs sahibi Zebîdî me ietin irade anlam na geldi"ini zikretmekle beraber, bu iki kelimenin köklerinin farkl olmas na ra"men kelamc lar n ço"unun aralar nda bir fark görmedi"ini, dilde ‘me iet’in “var etme” ‘irade’nin ise ‘talep-istek’ anlam na geldi"ini söylemektedir.27 Müfredat sahibi Râg b el- sfahâni’de benzer bir görü e de"inerek ‘me iet’ hakk nda unlar söylemektedir: “Kelamc lar n ço una göre me iet iradeyle ayn anlamdad r. Onlardan baz lar na göre ise, örfte bazen irade anlam nda kullan lsa da asl nda bir eyi “var etmek” ve “elde etmek” anlam na gelir. Allah’ n me ieti bir eyi var etmesi, insan n me ieti ise bir eyi elde etmesidir. Allah’ n me ieti, bir eyin olmas n zorunlu k lar. te bu yüzden “Allah’ n diledi i olur, dilemedi i olmaz”28 buyrulmu tur.”29

27 ez-Zebîdî, Muhammed Murtazâ, Tâcu’l-PArûs min Cevâhiri’l-Kâmûs, Turâs ’l-arabî, Kuveyt, 1965, “ ye”

mad., I/292.

28 Ebû Davud, Süleyman b. E ’as es-Sicistâni, Es-Sünen, (N r. M. Nâsuriddin el-Bânî) Mektebet-ü’l-Maârif,

(26)

Tüm bu söylediklerimizden ortaya ç kan sonuç udur: “ âe” fiili sözlükte, dilcilerin ve kelamc lar n ço"unlu"una göre bir fiili yapmay istemek, dilemek, irade etmek anlam na gelirken, baz lar na göre ise Allah için kullan ld " nda “icat-var etme”, insan için

kullan ld " nda ‘elde etme’ anlam na gelir. “ âe” fiiline yüklenilen bu ikinci anlam,

muhtemelen kelami mezheplerin olu mas ndan sonraki döneme aittir. Büyük olas l kla kullar n her bir fiilini Allah’ n yaratt " yönündeki görü e dayan larak bu fiile, Allah’a nispet edildi"inde “var etme”, insana nispet edildi"inde ise “elde etme” anlam verilmi tir. Baz Müslüman dü ünürlerin –Kullar n fiilleri, Allah’ n me ieti ve benzeri meselelerde- kendi öngörülerini desteklemek için Allah’ n ‘Me ieti’ ile ‘ rade’si kavramlar n farkl olarak

kullanm olmalar30, bu kelimelerin delalet ettikleri anlam hususunda kafa kar kl " na yol

açm t r. Gerek cahiliye dönemi Arap edebiyat na ait iirler31, gerekse Kur’an’da me ietin

kullan ld " ba"lamlar, bu kelimeye Allah’a nispet edildi"inde “var etme” insana nispet

edildi"inde ise “elde etme” anlam verilmesinin pek kullan l olmad " n göstermektedir.32

Bu kelime Kur’an’da ‘dilemek’, ‘irade etmek’ anlam nda kullan l r. Kelimeye bunun d nda anlamlar yüklemek, ancak meseleye bir tak m kelami önkabullerle yakla makla mümkündür.

2. Me;ietin Ist:lah Anlam:

Kur’an’da daha çok hidayet ve dalalet, azap ve ma"firet, r z k, yaratma ve kevni olaylarla ilgili olarak kullan lan “ âe” fiili, Kur’an’da ‘irade’ kelimesinin e anlaml s olarak kullan l r. 53 surede, 205 ayette tam 236 kez geçmekte olan “ âe” fiili ve mü taklar n n kullan ld " ayetlerin yakla k üçte ikisi mekki, di"er üçte birlik k sm ise medenidir.33

Bu fiil Kur'an'da sadece Allah'a ve insana nispet edilmektedir. 205 ayetten yakla k 30 tanesinde insana nispet edilen fiilin, faili genellikle Allah (c.c.)’t r. Allah’a nispet edildi"inde, “Allah diledi"ini yapar, diledi"ini hidayete erdirir, diledi"ini sapt r r, diledi"ine az, diledi"ine

29 el- sfahani, Râg b, el-Müfredât s. 471; Firûzabâdi, Muhammed b. Yakub, Basâir Zevi’t-Temyîz fi

latâifi’l-Kitâbi’l-Azîz, (thk. M. Ali Neccâr), Beyrut, tsz. , III/363.

30 Rehber, a.g.e, s. 67.

31 6iir örnekleri için çal mam z n “ slam öncesi Araplarda Me iet anlay ” bölümüne bak labilir. 32 Bu kelimeye “ cad-varetme” anlam verdi"imiz takdirde, Kur’an’da birçok kez tekrarlanan

ifadesini u ekilde tercüme etmemiz icap eder: “Allah varetti"ini yarat r.” Yak n anlaml iki fiilin pe is ra kullan m , Kur’an’da hâkim olan edebi üsluba pek uygun görünmemektedir.

(27)

çok r z k verir, diledi"ine azap eder, diledi"ine ma"firet eder, diledi"ini yarat r, diledi"ine ilmini, lütfunu, yard m n ve hikmetini verir, kullar ndan diledi"ini seçer, diledi"ine k z diledi"ine erkek çocuk verir, diledi"ini k s r yapar, diledi"ini zillete dü ürür, diledi"ine izzet verir, mülkü diledi"ine verir, diledi"inden al r, dilerse insanlar yok edip yerlerine ba ka varl klar yaratabilir vb.” ifadelerle kullan lan me iet, Kur’an’da Allah’ n kudretini, yapabilirli"ini ve her eye gücü yetebilirli"ini vurgulayan bir kullan m alan na sahiptir.

Fiil insana nispet edildi"inde ise “dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin, dileyen rabbine giden bir yol tutar, cennette müminlere her istediklerinin verilece"i ve oraya diledikleri ekilde yerle ebileceklerini ifade etmek için, Hz. Âdem ve e inin cennette diledikleri gibi yiyebilecekleri, Hz. Süleyman’ n kendisine, diledi"i biçimde kaleler, heykeller yapan cinleri, Hz. Peygamber’in kendisinden izin isteyen müminlerden diledi"ine izin verebilece"i vb.” ba"lamlarda kullan l r.

Bu ifadeler Kur’an’da, insan n seçme hürriyeti, takati ölçüsünce yapabilirli"i ve irade sahibi bir varl k oldu"una i aret etmekle beraber, yer yer tehdit içeren ifadelere de dönü ebilmektedir. Bu mesele kelam ve tefsir kitaplar nda Allah’ n ve insan n me ieti ismiyle zikredilir. Me iet kelimesi hakk nda, kelam âlimleri taraf ndan çok farkl teknik manalar öne sürülmü olmas , birçok ayetin yanl ya da eksik anla lmas na neden olmu tur.

Müfessirlerin, me iet içerikli ayetleri mensubu olduklar kelam okulunun usulüne paralel olarak yorumlama gayretleri, ço"u kez bu ayetlere -Kur’an bütünlü"ünden uzak- olmad k anlamlar yüklenmesine neden olmu tur. Kur’an’daki kullan mlar dikkatlice incelendi"inde, me ietin Kur’an’da irade kelimesinin müteradifi olarak kullan lmakta oldu"u ve kelimeye irade anlam d nda –îcâd/varetme gibi- bir mana yüklemenin, ayetlerin ba"lamlar ve Kur’an’ n iç bütünlü"üyle uygunluk arz etmedi"i göze çarpmaktad r. Buna ra"men kelimenin varetme anlam na geldi"i ve irade anlam na gelemeyece"i görü ünü benimseyenler vard r.

Prof. Dr. Abdulaziz Bay nd r34, ‘me iet’in ‘varetme’ anlam na geldi"i görü ünü

benimseyenlerdendir. “Kur’an I " nda Do"ru bildi"imiz Yanl lar” adl kitab nda me iet ve irade meselesine müstakil bir bölüm ay ran Bay nd r, me iet hakk nda unlar söylemektedir: “Lâe” fiilinin mastar “ ey”dir. “Ley” var etmek anlam nda mastard r. Mastar, fiilin ç k

(28)

yeri yani türetildi i yerdir. Mastar ile fiil aras nda anlam fark olmaz. Fiiller zamana ba l olarak meydana geldi i için tek fark onlardaki zaman unsurudur. Bu sebeple “ âe” var etti anlam na gelir. Birde “ âe” fiilinin mimli mastar olan me iet vard r. Kur’an’da me iet geçmez ama ey ve ço ulu e ya 237 kere geçer. Me iet ba ndaki mim ve sonundaki yuvarlak ta ile mefîle vezninde mastar mimidir. Ço unlukla akaid ve tefsir kitablar nda kullan lan me iete, bir delile dayanmadan irade anlam verilmi tir. Onun mastar olmas ndan hareketle “ âe” fiiline de ayn anlam yüklenmi tir. Halbuki muhakkikler demi lerdir ki, mastar mimi, mastar anlam nda isimdir ama mastar de ildir. Dolay s yla me iet kelimesinden hareketle “ âe” fiiline bir anlam yüklenemez. Ama Arap dili uzmanlar bu konuda dik duramad klar için önce me iete irade anlam verilmi , sonra bu anlam “ âe” fiiline ta nm t r. Bu tav r çok say da ayetin yanl anla lmas na ve ayetler aras ili kinin bozulmas na yol açm t r.”35

ddias n delillendirmek için me ietin lugavi anlam n aç klarken de"indi"imiz Zebidi ve sfahani’nin sözlerine yer veren Bay nd r, mesele hakk nda Arap edebiyat ndan tek bir örnek dahi vermemektedir. ‘Me iet’e irade anlam vermenin ayetleri yanl anlamaya sevk etti"ini iddia eden Bay nd r, ‘me iet’le benzer kullan mlara sahip irade içerikli ayetlere de de"inmemektedir. “Lâe” fiilinin yap lan eye göre anlam kazanaca n , fiilin faili Allah ise istedi i eyi yaratt , insan ise ister hay r, ister er olsun, i ini kural na göre yapt için sonucunu Allah’ n yaratt anla l r36 diyen Bay nd r, ayetleri meallendirirken oldukça göreceli bir yöntem benimsemektedir. Me ieti sadece hidayet ve dalalet ba"lam nda

aç klamaya çal an Bay nd r’ n, ayetlere vermi oldu"u mealleri u ekilde

örneklendirebiliriz: Örnek-1

]

! "# $%

&'$%! (

)* (

+, ! -./ 0

12'! 3 34'! 5(

[

“Biz, her elçiyi kendi toplumunun dili ile gönderdik ki onlara iyice aç klas n. Bundan sonra Allah direneni sap kl kta b rak r, kabul edeni de yola getirir. Güçlü olan O, do ru karar veren O’dur.” ( brahim 13/4)

Örnek-2

35 Bay nd r, Abdulaziz, Kur’an I nda Do ru Bildi imiz Yanl lar, Süleymaniye vakf Yay. , stanbul, 2007,

s.131-133

(29)

]

! 789! : ! # ; $

&'789! +, ! < 9

= ( >? +! (

@+AB=

: ! C :7 D +:7 EF9

& G8

H8 I ! B>! ' !( G J ! ! 4 GBI ' ! & K L8 B0 " 'M 7*&M '.5 '. &$' ! !N

OP '! OGQ2'! +, 0 '.

0

< 9

R4SL! 1T+*

[

“Mü rikler diyecekler ki: “E er Allah içimizde hidayeti yaratsayd ne biz irke dü erdik ne atalalar m z. Bir eyi haramda k lmazd k.” Onlardan öncekiler de azab m z tad ncaya kadar böyle bir yalana sar ld lar. De ki: “Yan n zda bununla ilgili bir bilgi varm ki, ç kar p bize gösteresiniz. Siz sadece zann n z n pe ine tak lm s n z; siz sadece at yorsunuz.” Deki susturucu delil Allah’ n delilidir; e er içinizde hidayeti yaratacak olsayd elbette onu hepinizde yarat rd .” (En’am 6/148-149)

Örnek–3

]

;B ' ! 1& < 9 S

+, ! < ' ! ! ? I (

RS 4'! UC%

[

“Sizden do ru yola gelme gayreti gösterenler için. Gayret gösterdi iniz eyi, ancak varl klar n Rabbi Allah’ n var etmesi ile elde edersiniz.” Tekvir/28-29

Bay nd r, brahim suresinin 4. ayetindeki “Allah diledi"ini hidayete erdirir, diledi"ini sapt r r.” ifadesini “Allah direneni sap kl kta b rak r, kabul edeni de yola getirir.” eklinde meallendirmi tir. Bay nd r’ n, geçmi dönem âlimlerini hiçbir delile dayanmandan me iete irade anlam vermekle itham ederken, kendisinin me iete yükledi"i birbirinden oldukça farkl manalar neye dayand rd " tam olarak anla lamamaktad r. Zira brahim suresi 4. ayette me iete “direnmek” ve “kabul etmek” gibi birbirinden farkl manalar yükleyerek bunlar parantez kullanmaks z n ayetin mealine yans tmas oldukça öznel bir yakla md r. Ayeti “Allah diledi"ini hidayete erdirir, diledi"ini sapt r r.” eklinde anlaman n Allah’ n baz kullar n n hidayetini istemedi"i anlam na gelece"ini söyleyen Bay nd r sözlerine u ekilde devam etmektedir: “Allah diledi ini yola getirecek ve diledi ini sapt racaksa neden elçi gönderir? Bu durumda elçinin, o toplumun dili ile aç klama yapmas n n ne anlam olur? Böyle anlams z bir i do ru karar veren Allah’a yak t r l r m ? Allah’ n sözüne, çeli ki olu turacak ekilde anlam verilir mi?” “ye âu” fiiline irade anlam verenler, hiç olmazsa “ye âu”nun faili olan “o” zamirini Allah lafz n gösterir ekilde de il de “men-kim”i gösterir

ekilde anlasalard ayetin iç bütünlü ü yok olmazd . Çünkü“men ye âu”daki men lafz , zamirin yak n nda; Allah lafz ise uza ndad r. Bu sebeple zamirin Allah lafz n göstermesi için karine gerekir. Burada böyle bir karine yoktur. Hiç olmazsa ayete u anlam

(30)

vermeliydiler:“Biz, her elçiyi kendi toplumunun dili ile gönderdik ki onlara iyice aç klas n. Bundan sonra Allah dileyeni sap kl kta b rak r, dileyeni de yola getirir. Güçlü olan o, do ru karar veren odur.” ( brahim 13/4) 37

Allah’ n kimi kullar n sapt rmay , kimilerini de do"ru yola getirmeyi dilemesinin Allah’a ‘yak t r lamaz’ oldu"unu ifade eden müellif, hidayet-dalalet ba"lam nda kullan lan me iet ve irade fiillerinin failinin “Allah” oldu"u aç kça belli olan ayetlere ise hiç de"inmemektedir. Mesela En’âm suresinin 39. ve 125. ayetlerinde me iet ve irade fiillerinin failinin Allah (c.c.) oldu"u aç kça bellidir. Allah (c.c.) öyle buyuruyor:

V S -J ! @0 W '1 ( X H &I + ! :7 : !(

( ' / +, !

" ;B YZ!8H @+M '4Q '

“Mesajlar m z yalanlayanlar, zifiri karanl a gömülmü sa rlar ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu sapt r r; ve diledi ini de dosdo ru yola yöneltir”. (En’am 6/39)

* ' ! +, ! [8 S0

\ $ ' K%*H ]8

/ ' ! [8 (

@0 *G4G^ SG> 7 _L8= `; a K%*H '.4Q

& b

: ! @ M cL8 ! +, ! .4Q D +:7 d SG !

“Allah kimi do ru yola ula t rmak isterse, kalbini (Ona) teslim olma arzusuyla geni letir; kimide sapt rmak isterse onun kalbini daralt r ve s k t r r, adeta göklere t rman yormu gibi; böylece Allah, inanmayanlar deh ete dü ürür.” En’am 6/125)

Prof. Dr. Hüseyin Atay’da38 “me iet” lafz n , kök anlam ndan hareketle iradeden

ay r r. O’na göre, iki kelimenin kökleri ayr olmalar bak m ndan aralar nda fark olmas do"ald r. Me iet kelimesinin kökü “ ey” ve ey de “var” olan “mevcut” demektir. Buna göre me iet lafz “bir eyin var ve icad edilmesi, bir eye varl k verme manas na geldi i gibi isabet etme, yerinde i görme, yerindelik, yan lmazl k, do rusunu yapma, hedefe ula ma manalar na da gelmektedir. Allah’ n iradesi ise “talebi, arzuyu, dile i” ifade eder. “Allah size kolayl k ister, zorluk istemez” (Bakara 2/186) , “Allah, kullar na asla zulmetmek istemez” (Mü’min 40/31) ayetlerindeki talep, ilahi iradeyi gösterir. Çünkü zorluk da zulüm de hayat n ayr lmaz

37 Bay nd r, a.g.e, s. 140-141

(31)

bir parças d r. Dolay s yla Allah’ n me ieti vuku bulunca diledi i ey hemen var olur; iradesi vuku bulunca murad n hemen var olmas gerekmez.”39

Görüldü"ü üzere her iki yazar da me ieti, iradeden ay rmakta ve kelimenin, direnmek; kabul etmek, yaratma, gayret etme, var etme, isabet etme, yerinde i görme, yerindelik,

yan lmazl k, do"rusunu yapma, hedefe ula ma gibi farkl anlamlara gelebilece"ini

söylemektedir. Kur’an’ n getirdi"i dü ünce sistemine ait kelimeleri sadece Arap gramerine dayanarak manaland rmak çok sa"l kl bir metot de"ildir. Onlar Kur’an muhtevas içinde de"erlendirmek, ba"lam n onlara kazand rd " manalar dikkate almak gerekir.40 Gerek kelimenin Kur’an’da ve cahiliye dönemine ait iirlerdeki kullan m , gerekse ilk dönemden günümüze dek birçok dilci ve müfessirin me iete irade anlam vermi olmas , bu kelimeye; kökünün ey/varl k olmas ndan hareketle kullan ld " ba"lama göre keyfi bir anlam vermenin pek tutarl olmad " n göstermektedir.

Kur’an’da “Allah’ n diledi"ini yapaca" ” ve “diledi"ini sapt r p, diledi"ini do"ru yola eri tirece"i” türünden ifadeler hem me iet hem de irade içerikli ayetlerde kullan l r.41 Kelamc müfessirlerin, me iet içerikli ayetleri Allah’ n dilemesinden bahseden pasajlar olarak okuma e"ilimi, birçok Kur’an ifadesinin anla lmas n güçle tirmi tir. Kur’an’da Allah’ n ‘fail’ oldu"u ekliyle “ âe” fiili ve türevlerinin retorik kullan mlar ile kar la r z.42 Dolay s yla Me iet içerikli ayetlerin yanl anla lmas n n as l nedeni, bu kelimeye irade anlam n n verilmesi de"il, ayetlerin Kur’an üslubu ve ilk muhataplar n kültürel durumlar n hesaba katmaks z n, birtak m mezhebi önkabullerden hareketle yorumlamakt r.

3. slam Öncesi Araplarda Me;iet Anlay:;:

Kur’an vahyinin ilk muhataplar olan Arap toplumunu tan mak, birçok ayetin do"ru anla labilmesi için ba vurulacak vazgeçilmez bir kaynakt r. Kur’an vahyi, onlar n çarp k Allah tasavvuru ve e yay okuma biçimlerini tashih eden pasajlarla doludur. Allah’ n me ietinden bahseden ayetler incelendi"inde, bu ayetlerin Allah’ n azametini, yüceli"ini ve mutlak kudretini vurgulayan ba"lamlara sahip oldu"u görülür. Buradan hareketle me iet içerikli ayetlerin, Allah’ n kudretini hakk yla takdir edemeyen ve O’na özgü s fatlar ba ka

39 Atay, Hüseyin, slam' n nanç Esaslar ,A.Ü. .F.Y., Ankara, 1992, s. 101-102. 40 Izutsu, a.g.e, s.8

41 Bk. Bakara/253, Âl-u mran/40, En’am/39-125, Hac/14-16, Nur/46. 42 Rehber, a.g.e, s.67.

(32)

varl klara isnat eden mü rik Arap zihninin sahip oldu"u yan lg lar tashih etmek gibi bir gayeye matuf oldu"u söyleyenebilir. Tabiî ki bu, me iet içerikli ayetlerin tümünün mü riklere hitap etti"i eklinde anla lmamal d r. lerleyen bölümlerde görece"imiz üzere me iet içerikli ayetlerde do"rudan Hz. Peygamber’e ve müminlere de hitap edilmektedir.

Bu ayetlerin büyük ço"unlu"u mü rik zihniyete hitap etti"inden, Araplar n Allah, kader, irade hürriyeti vb. meseleler hakk nda sahip olduklar dü ünceleri bilmek, me iet içerikli ayetlerde verilmek istenen mesaj n anla labilmesi için son derece önemlidir. Bu bölümde slam öncesi Araplar n Allah, kader ve irade hürriyeti gibi meselelerdeki görü leri hakk nda bilgi vermenin yan nda, “ âe” fiilinin kullan m na dair cahiliye dönemi Arap edebiyat ndan da örnekler verece"iz.

3.1. Mü;rik Araplarda Allah Tasavvuru

Her eyin Allah’ n önceden belirlemesiyle meydana geldi"i temeline dayanan kaderci inan biçimi, insan n irade sahibi bir varl k oldu"una inananlar olmakla birlikte, slam öncesi Araplar da oldukça yayg n bir inançt . Araplara göre insan Allah yaratm t r ama yaratma i inden sonra Allah’ n görevi sona ermi tir. “ nsan yarat ld ktan sonra art k yaratan yla bütün ba lar n keser ve yeryüzüne geldi inden itibaren hayat n çok daha kuvvetli bir patronun yönetimine verir. Bu patron, onu ölümüne kadar pençesinde sürükler. Ölümde, bu patronun insana vurdu u son ve en ac darbedir. Bu patron dehr dedikleri zamand r.”43 “Dediler ki: Hayat ancak bu dünyada ya ad m zd r. Ölürüz ve ya ar z. Bizi ancak zaman helâk eder.” (Câsiye 45/24) Arap toplumu insan n r zk n n kendi kontrolü d nda bulundu"una, -bunun- dehr taraf ndan önceden tayin ve tespit olundu"una inan yordu.44

Cahiliye dönemi Araplar n n dünyas nda Allah kavram , O’na ortak ko tu"u di"er ilahlarla beraberdir. Allah ile onlar aras nda bir ayk r l k yoktur. Allah üstün varl klar n

ba nda gelmekte birlikte di"er tanr lara ayk r de"ildi.45 Onlara göre Allah, dünyan n

yarat c s ; ya"muru veren, arz üzerinde ya ayan her eye hayat veren ve Kâbe’nin rabbi olan

ba ilaht r. Bu durum onlar n, hayatlar nda tevhid inanc na hiç ba vurmad klar eklinde

anla lmamal d r. Baz durumlarda Allah, cahiliye Arab n n zihninde geçici bir monoteizm

43 Izutsu, a.g.e, s.144.

44 Watt, W.M., slam Dü üncesinin Te ekkül Devri, (trc. Ethem Ruhi F "lal ), Ankara, 1981, s.109. 45 Izutsu, a.g.e, s.49.

(33)

(tevhid)in objesi olabiliyordu.46 Kur’an’ n birçok yerinde, Araplar n, hemen hiç kurtulu ümidi kalmayan bir tehlike içinde, özellikle denizde kald klar zaman “Dini yaln z Allah’a özgü k larak” Allah’a yöneldiklerini okuyoruz. 6u ayet buna delildir:

“Her biri bir da gibi dalgalar kendilerini denizde dört bir yandan sard zaman, o kâfirler/mü rikler inançlar n irkten ar nd r p olanca içtenlikleriyle yaln z Allah’a yalvar p yakar rlar.” (Lokman 31/32)

Bu gösterir ki hayatlar n n hakikaten tehlikede oldu"unu sezdikleri zaman mü rik

Araplar geçici bir tevhide ba vuruyorlard .47 Onlar genellikle yaratma i ini Allah’a nispet

etmekle beraber, Kur’an bize putlar n da yarat c olduklar n kabul eden baz putperestlerin bulundu"unu haber vermektedir:

“Yoksa O’nun yaratt gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma onlarca birbirine benzer mi göründü? De ki: Allah her eyi yaratand r. Ve O, birdir, kar durulamaz güç sahibidir.” (Ra’d 13/16)

Fakat bu istisnai bir durumdur. Normal olarak yaratma i i, en yüksek tanr kabul

edilen Allah’a atfedilirdi.48 Cahiliye dönemi Araplar , her ne kadar Allah’ yarat c olarak

kabul etseler de, bu durum onlar n hayata bak lar na yön verecek nitelikte de"ildi. Seküler bir zihin dünyas na sahip olan cahiliye dönemi Arab , hayat n men ei ile pek ilgilenmezdi.

“Kur’an’da Allah’ n yaratmas fikri, bütün dü ünce sistemini yönetirken, cahiliye sisteminde bu fikrin belirgin bir rolü yoktu. Bu demektir ki ayet Allah, insan varl n n kayna olarak bilinse bile bu dü ünce slam’dan önceki Araplar n kafas nda fazla bir anlam ta mazd . te bundan dolay Kur’an, bu fikrin önemi üzerinde tekrar tekrar durur ve onlara bunun önemini kavratmaya çal r.”49

Kur’an’ n temel vurgusu, hesap gününde insan n kendi iradesiyle tercih etmi oldu"u eylemlerden sorumlu tutulaca" yönündedir. Bu anlamda Allah Kur’an’da her i ini adalet ve hikmet üzere yapan, hesap gününün mutlak adil hükümdar olarak tan t l r. Kur’an indirildi"inde insanlar aras ndaki yayg n kanaat bunun tam aksineydi. Onlar sonlar n n, keyfi bir uygulamayla belirlenece"ine inan yorlard . O zaman n hâkim yönetim sistemleri

46 Izutsu, a.g.e, s. 115-116. 47 Izutsu, a.g.e, s. 117. 48 Izutsu, a.g.e, s.140. 49 Izutsu, a.g.e, s.142.

(34)

mutlakiyet ve despotluk oldu"undan, insanlar n böyle bir inan ta olmas pek de a rt c de"ildi asl nda. Zira ayn bu rejimin efendileri gibi, o insanlar n inand klar tanr da ödül ve cezay can nas l isterse öyle da" tabilirdi. Hal böyle olunca, insanlar ilahlar n teskin etmek, onun gönlünü almak için çok çe itli adaklarda bulunuyorlard . Böylece ne elenecek ve öfkesi yat acakt .50

Kur’an’da, mü rik zihniyetin Allah’la insan aras ndaki ahlaki münasebeti hiçe sayan itirazlar na yer verilir. Bunlar Allah’ n adaletini hakk yla takdir edememenin tabi bir sonucudur. Mesela Allah’ n hidayet etmesi, sapt rmas , r z k vermesi vb. fiillerine de"inilen ayetlerde, cahiliye arab n n yanl inan biçimlerine i aret de"ilir. Kur’an, irk ko malar n Allah’ n dilemi oldu"unu iddia eden mü rikleri yalanlamaktad r:

“Allah’a ortak ko anlar dediler ki: “Allah dileseydi ne biz, ne de atalar m z O’ndan ba ka hiçbir eye tapmazd k, O’nun emri olmadan hiçbir eyi de haram k lmazd k.” Kendilerinden öncekiler de böyle yapm t . Peygamberlere dü en sadece apaç k bir tebli dir.” (Nahl 16/35)

“E er Rahman dileseydi, biz onlara kulluk etmezdik” dediler. Bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.” (Zuhruf 43/20)

Yine Kur’an’a göre onlara Allah yolunda infak edin denildi"inde öyle cevap verirler: “Allah’ n size r z k olarak verdiklerinden hayra sarfediniz denildi inde, kâfirler müminlere dediler ki: Allah’ n diledi i takdirde doyuraca kimseleri biz mi doyuraca z? Siz gerçekten apaç k bir sap kl k içindesiniz.” (Yasin 36/47)

Görüldü"ü gibi slam öncesi Araplar n inand " Allah, hayatlar na müdahale etmeyen, tapt klar di"er ilahlardan üstün olmakla beraber, onlarla birçok yönden benze en bir niteli"e sahipti. Kur’an onlar n bu çarp k zihniyeti tashih etmek için, Allah’ n tap n lmaya lay k olan tek ilah oldu"unu ve O’nun d ndaki ilahlar n bat l oldu"unu ifade etmi tir. Kur’an, Allah’ n kudretini ve her eye güç yetirebilirli"ini hakk yla takdir edemeyenlere yönelik olarak, O’nun her istedi"ini yapabilecek güce sahip oldu"unu vurgulayan pasajlarla doludur.

Me iet içerikli ayetler de bu s n fa dâhildir. Allah’ n diledi"ini sapt racak, diledi"ini hidayete erdirecek, diledi"ine azap, diledi"ine ma"firet edebilecek, diledi"i her eyi yaratabilecek ve yapabilecek olu u vb. ifadelerde vurgu, Allah’ n mutlak kudret sahibi

(35)

olu unad r. Bu ayetlerde Allah’ n söz konusu fiilleri keyfi olarak yapt " na dair hiçbir i aret yoktur. Aksine Kur’an, mü riklerin keyfi yapt r mlarda bulunan Allah anlay lar n tashih etmek sadedinde, Allah’ n adaleti meselesine özel bir ihtimam göstermi tir. Bu yüzden ilgili pasajlar , hitap etti"i kitlenin dü ünce sistemini dikkate alarak okumak, ayetlerin ba"lam n ve bu ayetlerde vurgulanmak istenen manalar yakalayabilmemiz noktas nda son derece önemlidir.

3.2. Cahiliye Dönemi Arap Edebiyat:nda “;âe” Fiilinin Kullan:l:;:

Kur’an kullanm oldu"u kelime ve deyimleri, ilk hitap etti"i Arap toplumunun dil ve kültürel yap s n dikkate alarak seçmi tir. Bu nedenle ilk muhataplar, Allah’ n Hz. Peygamber’e vahyetti"i sözleri rahatl kla anlayabiliyordu. Dolay s yla Hz. Peygamber’e dü en vahyi tefsir etmek de"il, beyan etmekti. Sonraki yüzy llarda ortaya ç kan mezhebi çeki meler, birçok Kur’an pasaj n n türedi yorumlar n gölgesinde kalmas na neden olmu , Kur’an’da kullan lmakta olan birçok kelime de bundan nasibini alm t r.

Kur’an’daki kelime ve kavramlar n vahyin nüzulünde nas l anla ld " n ö"renmenin yolu, büyük oranda slam öncesi Arap edebiyat na dair günümüze ula an iirleri incelemekten geçmektedir.

Bizim inceleme konusu yapt " m z “ âe” fiili de baz müfessirler taraf ndan farkl

anlamlara çekilmi tir. Kur’an’da “irade” kelimesinin e anlaml s olarak kullan lan

“me iet”in, Allah’a nispet edildi"inde “var etme”, insana nispet edildi"inde “elde etme”; bunun yan s ra direnmek, kabul etmek, yaratma, gayret etme, isabet etme, yerinde i görme, yerindelik, yan lmazl k, do"rusunu yapma, hedefe ula ma gibi anlamlara geldi"i iddia edilmi tir. Bu iddialar n arkas nda yatan sebep bazen kelami bazen de dilsel olabilmektedir. Kelami gerekçeye örnek olarak, her bir insan hareketini Allah’ n yarat yor olu u kabulünden hareketle fiile Allah’a nispet edildi"inde “var etme” , insana nispet edildi"inde ise “elde etme” anlam verilmesini gösterebiliriz. Dilsel gerekçeye ise, “ âe” fiilinin kökü olan “ ey” masdar n n varl k anlam na geliyor olu undan hareketle bu fiile var etti anlam verilmesi gerekti"i iddias n örnek gösterebiliriz.51

51 Prof. Dr. Abdulaziz Bay nd r ve Prof. Dr. Hüseyin Atay bu görü ü savunmaktad r. Me ietin st lahi anlam

Referanslar

Benzer Belgeler

– Proksimal amputasyonlarda fonksiyonu kısıtlayan  abdüksiyon kontraktürleri sıklıkla görülür. –

Kudret lafzını temel olarak lügavî, daha sonra Kur’ânî açıdan ele aldıktan sonra burada ıstılâhî yönünü ele alacağız. 1158/1745’ten sonra)’ye göre Kudret

106 Uğur, Mücteba, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, s.94. 375; Koçyiğit, Hadis Istılahları, s. 109 Koçyiğit, Hadis Istılahları, s.. ferd-i nisbî ya da garîb-i

Hangi kulun günahsız olabilir ki!” (es-Sîratu’n-Nebeviyye, İbn İshâk, sy:27) İşte Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kendilerine gönderilip tevhid’e davet

Terim olarak ise Allah (c.c.) rızası için yapılması gereken ibadetleri ve güzel davranışları, insanlara gösteriş için yapıp kendini ve ibadetini beğendirme isteği,

9- “Kim bu dünyada şarap (içki) içer de sonra bu günahından dünyada tevbe etmeden ölürse, o kişi ahirette cennet şarabından mahrum olur “ (Sahih-i

Bunun için insanoğlu yalnız O’na ibadet etmek ve her şeyden daha çok O’nu sevmek durumundadır.. Her şeyde bize örnek olan Peygamberimiz Allah’ı sevmede de bize en

Eğer o (Kur’an) Allah katından olup da siz de onu inkâr etmişseniz, o zaman derin bir ayrılık içinde bulunan kimseden daha sapık kim