i Sayf a 7^~1 #
B É É g i‘-'3Aí« * £ P ®M
i
k » MW m
» İ H
I
- í P e»
LOHDBA THLAHI
¡ Piiw-si
.HV.-.Uf V ----W á S
1867 -1 8 7 0
<j(Xz.arr. YUSUF MARDİN
ÎKİSI DE AYNI ADI TAŞIYAN BİRER ESER YAZMIŞLARDI
Kİ M İ i 'i n
lllllllllllllllllllllillllllillllllllllllllllllllllllllllllllll
■
zı Y A iİEY'İ
R
■ ■
U
Y
A
SI
Özgürlük
s
ölmez anıtıydı...
SI
Gelecekte umduğu
ma
H
ZİYA BEYLE
KARŞILAŞMA
mevkii fısıldıyordu.
ALK A vatan sevgisini aşı- layan Kem al yine böyle bir sabah dudaklarında Fran sız M illi Marşının melodisiyle kalkmış, M arseiliaîse’i mırıldana rak birinci kıt’asıhı bir çırpıda tercüme edivermişti.
2 ağustos 1869 tarihli Hürri- yet’in 57’inci sayısında bir maka le içersinde yayınlanan tercüme şöyleydi:
«E y elıli vatan, gel gidelim , şan günüdür bu! Zulm açtı yine karşımıza kan
lı âlemler Evlâdımızı, ehlim izi kırdaki
ordu, Âğûşu vefamızda tutup boğma
ğa titrer. Saf bağlayın artık, sarılın siz
de silâha, Reyyân edelim isrim izi hıinu
mübâha!» Kemal çoğu sabahlar, geceden bilincine sızan ilhamla makalele rinin özü olacak seçme fik irleri not etmekten hoşlanırdı. Örne ğin:
«Güneş hergün doğarken ziya sı kimseyi usandırmadığı gibi gerçeğin yıldırım ı da tekrar tek rar parlamakla insana usanç ge tirm ez kanısındayım.»
«Korkudan ölecek kadar ölüm den korkmak, büyük ahmaklık tır.»
«H erseyl yapabilmek, nerşeyi yapmağa hak verm ez!»
«Doğmaktaki eziyet, ölmekten ziyade olmasa gerektir.»
«Bu kadar adam gördüm. İç le r in d e n İliç biri dünyadan hoş nut değil! H iç biri dünyadan gitmek istem ez!»
Kemal'in hoşlandığı şeylerden
biri de, sabahlan, geceden bi
lincine sızan ilhamla makalele
rinin özü olacak seçme fikirleri
not etmekti.
HAMPTON COURT'TA
Uykusuz geçen bir geceden sonra, bir başağnsıyla kalktığı bir pazar sabahı, güneşin güler yüzünü göstermesinden de cesa retlenerek sokağa çıktı. Çok sev diği Parlâmento binasına doğru yürümeğe başladı. Palace of Westminster de denilen Parlâ mentonun temel taşı 1840 da atıl mış ve bina 1857 de tamamlan mıştı. Charles Barry adlı mima rın gotik ve Elizabet üslûbunda vücude getirdiği bu şaheser K e mal’in çok hoşuna giderdi.
Pazar olduğu için silindir şap kalarıyla Parlâmentonun Taymış üzerindeki taraçasmda dolaşan ya da oturup çaylarını İçen me buslar görünmüyordu. Kem al Parlâmento binası üslûbunda ye niden inşa edilm iş bulunan Westminster köprüsünden karşı ya geçerken kirli sularıyla akan Taymis nehrini Boğaziçi’ne ben zetmeğe cesaret edemedi. Kaldı ki, uzaktan kubbesi görünen St.
Paul Katedrali ve demiryolu köprüsü böyle bir hayali parça lamağa yetiyordu. İn giliz şairi William Wordsworth nasıl 1802 yılında bu köprü üzerinden ge çerken yazdığı şiirine:
«Earth has nothing to show m ore fair»
«Arzın gösterecek bundan da ha güzel bir şeyi yoktur» diye başlamıştı. B ir türlü akıl erdire- medi.
O günü boş geçirmemek, gü neşten faydalanmak istiyordu. W aterloo istasyonundan trene bi nerek Londra dışına, kırlara git mek aklından geçti. Sekizinci H enry'ye Cardinal Wolsey tara- fmdan hediye edilen Hampton Court Palace’a gidecekti. İstas yonda biletini alıp perona yürü dü. Pencere kenarındaki yerin den dışarısını seyrediyordu. Sim di sağında Parlâmento binası ve meşhur saati görünüyordu. T re nin tekerlekleri rayda tıkırda dıkça çevresindeki demiryolu hatlarının fazlalığı gözünden kaç mıyordu. Hele Waterloo ve Vic toria trenlerinin birleşmekle ol duğu demiryolu köprüsü üzerin den geçerken insanın Şehzade Abdülhamit’in dediği gibi: «B öy le alttan üstten giden kara va purlarının ziyadeliğine» şaşma ması elinde değildi. Karşısındaki kadının acayip kıyafeti, geniş şapkası dikkatini çekti. Bir sü re gözleri boşluğa takılıp kaldı; sonra demiryolunun Türkiye’de bu derece çok hatlarla işleyişini gözlerinde canlandırdı. N e güzel olurdu vatanı böyle dem ir ağ larla örülseydi! îngilizler 1825 de demiryolu inşasına başlamışlar ve George Stephenson’m meşhur Rocket adlı lokom otifi 1830 da Liverpool’u Manchester’e bağla mıştı. Ama asıl 1845 - 1875 yılla r ı arası demiryollarını bugünkü durumuna getirmişlerdi. Pekâlâ Türkiye’de de, böyle bir dem ir yolu politikası güdülecek olsa, otuz yıl içersinde vatan baştan başa demirağlarla örülmüş olur du.
İstasyon memurunun vardığı nı haber veren sesiyle kendine geldi. V e ağır adımlarla, güneşi içm e sindirerek sarayın methali ne doğru ilerledi. 1515 1523 yıl ları arasında Cardinal Wolsey ta rafından yaptırılan bu sarav ki, sonradan Versaille sarayına m o dellik etm iştir, zamanının en bü yük sarayıydı. Kayıtlardan öğre nildiğine göre, sarayda 500 kişi oturur ve 280 kişiyi m isafir
ede-bilecek yatak hazır bulunduru lurdu. B ir seferinde Kardinal 600 kişilik bir m isafir kafilesini ağırlamıştı.
1525 yılında Sekizinci Henry kendisine:
— Böyle muhteşem bir ikamet gâhı kendin İçin yaptırmağa ne lüzum vardı?
diye sorunca, hazır cevap K ar dinal:
— Hükümdarına, tab’asının ne muhteşem bir saray hediye ede bileceğini göstermek için! cevabım almıştı. Ne var ki, bu konuşma doğru dahi olsa. Kardi nal 1529 yılında gözden düşünce ye kadar burada oturmuş; sonra saray Sekizinci Henry’ye geç mişti.
Sekizinci H enry 1529 • 1540 y ıllan arasında sarayı ilâveler le onartmış, genişletmişti. Wil- liam ve Mary (1690 - 1702) dev rinde ise meşhur mimar Chriş- topher Wren yeni bir kanat ek ledi. îşte Kemal bu görkem li sa rayın bahçesinde çiçek tarhları arasında dolaşmak, Taym is neh rine bakan park sıralarında otu rarak yeni şiirleri İçin ilham beklemek maksadiyle Hampton Court Palace’in yolunu tuttu.
Garip bir tesadüf karşısına Zi ya Beyi çıkardı. O da, o gün güneşin tabiata gülmesinden fay dalanarak buraya gelmişti. Otur duğu bahçe sırası üzerinde bir kâğıt parçasına bir şeyler kara- 'ıyordu. Kem al’e yazdığı «R ü ya» yı anlattı. Diyalog şeklinde olan bu küçük mensur eserinde nasıl rüyasında Sultan Azizde konuş tuğunu ve kendisine Teni Os- manlüar Cem iyeti’nin maksadım anlatarak memleketi kurtarmak için meşrutî bir idarenin şart ol duğunu söylediğini, devleti küçül tücü. m ail zorluklara sokucu olayların hep Âlî Paşanın keyfî idaresinden ileri geldiğini saoe bir dille ifade ediyordu. Hüküm dar kendisine hak vererek  lî Paşayı sadaretten affediyor ve K ıb n s Valiliğine tâyin eyliyor- du. Ziya Bey de sadaret mührü nü gidip Âlî Paşadan alıyor, tam Sultan Aziz’e verirken Hampton Court bekçileri tarafından uyan dırılıyordu.
KEMAL'İN
RÜYASI
Rüya K em al’in yüzüne müs tehzi bir tebessüm çizmişti. O da kendi «R ü ya» sini Ziya Beye
1515.1523 yılları arasında Cardinal IVolsey .«rafından yaptırılan Hampton Court Palace, sonradan Versailles Sarayına örneklik etm iştir. Zamanın en büyük sa rayıydı.
anlattı. Bu rüya m illeti gaflet uykusundan uyandırmak ve ona hürriyet zevkini tattırmak için kaleme alınmıştı. Özgürlük sev gisinin coşkun ve ölm ez bir anı tıydı:
«Kudretin böyle doğaüstü bir renk cümbüşüyle seyir için sun duğu göreyden herkes zevkle bü yülenmişken ufukta gayet hafif ateş rengi bir bulut belirdi. A ğır ağır açılmağa başladı. Arasından puta tapanlarca güzellik tanrıça sı sayılabilecek bir güzel görün dü. Gide gide kız doğruldu. İçin de yattığı bulutu diz kapakların- dan göbeğinin üstüne kadar vü cuduna sarındı. Ucunu sağ om u zundan atarak memelerinin ara şma indirdi. Kendi uzun boylu, çevik, yiğit yapılı bir kızdı. B ir ışıklı yüzüne, bir güzelliğindeki tazeliğe bakılsa, bir bakışta gü neş, bir bakışta ükbahar, iıısan şekline bürünmüş sanılırdı. Pem be bedenine dağılan sırma saçla r ı fecir üzerine yayılmış alev renginden farkolunmazdı. Gözle ri her bakışta gönüllerin en giz li köşelerine girer saklı sırları arar gibi görünürdü— Cismi o derece şeffaftı ki, büründüğü bu lutun her tarafından renklerinin yansısı sezilirdi... Bu hal ile uf kun sona erdiği dağdan adım adım aşağı inerek yanımıza gel meğe başladı. Bense gönlümde bu tinsel vücude bir âşinâlık, bir tanıma duyar oldum. Kendi ken dim e derdim ki, bu, ya peri, ya melek olacak. H iç İhtimali var m ıdır ki, aramızda evvelden bir aşinalık bulunsun? Böyle yarı kararlı, yarı kararsız bir halde yürüyüşüne, endamına ve çevre sine göz atarken bir de gördüm ki, her adım attıkça yolunun üze rine parça parça bir çok zincir ler dökülüp geliyor. O zauıan bildim ki, bu lâtif cisim fikirde hayalini, levhada tasvirini seyre derek güzel yüzüne tutulduğu muz hürriyetin göksel simgesi dir... H ürriyet topluluğa sesini iyice işittirebilecek kadar yakla şınca, yüksekçe bir kayanın üs tüne çıktıktan vc çevresindekile r i öfke ve onur kırm a bakışıyla ezdikten sonra haykırdı— Toplu luğun çoğu yanlarında yıldıtım patlamış, dehşete düşmüş kuşlar gibi yere kapandılar, çırpınmağa başladılar. Hürriyet, topluluğun
bu nıerd olmayan korkusunu gö rünce buluttan henüz kurtulmuş bir şimşek gibi ateş dolu bir he yecan kesilerek şöyle dedi:
«E y! Aymazlık uykusu uyuyan lar! G özlerinizi mahşer sabahı mı açacaksınız? Boynunuzdaki tutsaklık zincirini kıyamet günü nün sabahına teslim etmek için mi saklarsınız? Uyuyunuz! Uyu yunuz! Aymazlık yaşantısını ölüm uykusuna çevirm ek için bundan kolay bir yol yoktur, sü rününüz! Sürününüz! Çok sür mez siz de süründüğünüz yerler gibi toprak olursunuz. Siz bin uyuşuğun hakkım, bin kutlunun aşağsamasma boynunuza yükle mekten özvarlığm ızı kurtarmak istemiyorsunuz. Küçüğünüze, bü yüğünüze. o da kendi büyüğüne omuzlarını alçalma örtüsüyle ört mek doğal işlerden sayılır. E zi liniz! Eziliniz! Vücutlarınızı ye rin altına geçirmek için öyle bir baskıya gerekseme görünüyor. N e zaman kendinize geleceksi niz? N e zaman mutluluğunuzu düşüneceksiniz? N e zaman er kin olduğunuzu bileceksiniz? N e zaman merd olacaksınız? N e za man değerinizi anlıyacaksımz? Evren bir olgunluk kâbesine doğ ru yola düzülmüş gidiyor, siz yaşamakta olduğunuz yerleri, evini yabancıdan sakınan bir hayvan gibi dişlerinizle, tımak- larm ızta bulunduğu merkezde durdurmağa çalışıyorsunuz! Sa n ır mısınız ki, bu güçsüzlük içersindeki kıpırdamalarınızla utkuya ulaşabilirsiniz?»
İşte en parlak ihtilâlci eserle rinden biri olarak tanımlanan R iiya’sı. Namık K em al’in bütün ömrünce beslediği özgürlüğün görünüşünü, halkı uyandınşım, vatanı canlandırışım anlatır. Z i ya Beyin rüyası gibi kendi yara rını düşünerek ilerde umduğu m evkii fısıldamak gayesi güt mez. Kem al’in H ürriyet Tanrıça sı önünde kıyıcılar, müstebitler perişan olur, titrer, ezilir; halk mutluluğa ulaşır.
YARIN
MUSTAFA FAZIL
PAŞA
ir
**
* **
* **
* * **
* **
*
-k * **
*
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi