• Sonuç bulunamadı

Krizin perde arkası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Krizin perde arkası"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S İ Y A S E T G Ü N L Ü Ğ Ü

• i

Derya S A Z A K

KRİZİN PERDE ARKASI

D

tanbul'dan 13.15'te kalkan CumhurbaşkanlığınaİREKSİYONUN başındaki Özat’ı ter basıyor... İs­ ______ ait uçak, Dalaman Havaalam'na indiğinde günün stresinden kurtulmak için olsa gerek, Turgut Bey makam aracını kendisi kullanmak istiyor.

Direksiyona geçip, basıyor gaza...

özal, kendisini Okluk Koyu’nun serin sularına bırakı­ yor.

Cumhurbaşkam'nın "imza anlaşmazlığı" nedeniyle, Karadeniz doruğundan çekilip Marmaris’e uçtuğu saat­ lerde Demirel'in uçağı da Esenboğa'dan havalanıyor.

Böylece, özal ve Demire! “krtz”i aralarında çözme olasılığını “havada bırakarak” ters yönde uçuyorlar.

Hikmet Çetin'in “arabuluculuk” girişim leri de sonuç vermiyor.

özal, Harbiye Orduevi'ndeki MGK toplantısı sırasın­ da “İkimiz imzalayalım” önerisine Demirel’in “olumlu" yanıt vermeyerek “Yarın konuşalım” diye geçiştirmesi üzerine, devreden çıkıyor. Dün öğle saatlerine dek, De- m irel’in İstanbul’a gelip kararını bildirmesini beklerken, Başbakan’ın basın toplantısındaki sözlerini öğrenmesi üzerine özal kararını veriyor. “Madam öyle düşünüyor­

lar, yapacak bir şey yok. Başbakan nasıl İstiyorsa fiyle devam etsin” diyerek, Marmaris’e dönüyor.

Özal’ın Karadeniz doruğuna katılmaktan vazgeçip, Akdeniz’in serin sularında yüzdüğü saatlerde, Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin in ısrarlı telefonlarına Cumhurbaş­ kanlığı görevlileri kısaca şu yanıtı veriyorlar:

“Sayın Cumhurbaşkanımız, denizdeler efendim. Yü­ züyorlar.”

Tek mi çift mi?

özal mı Demirel mi derken, günlerden beri yazdığı­ mız gibi, KEİB anlaşmasına imza sorunu, 9 ülkenin devlet başkanlarına ev sahipliği yapacağımız günün öncesinde, uluslararası tanıkların önünde bir “skandaT’a dönüştü.

Aslında, Demirel’deki “Akbulut sendromu” yani Pa­ ris'teki gibi Cumhurbaşkam'nın yanında masaya oturan Başbakan durumuna düşmeme psikolojisi “imza” krizini her şeyin önüne geçirdi. Oysa Türkiye, Karadeniz’i yeni bir ekonomik ve siyasi ilişkiler havzası olarak 2000'lerin dünyasına sunarken, bölge ülkeleri arasındaki işbirliği­ nin barışa katkısını da düşünüyordu. Ama böylesine ba­ rışçı bir projeye imza atarken bile “kavgacı” görünüm­ den uzaklaşamayan liderlerimiz, yabancı konukları ağır­ larken tuhaf bir tablo yarattılar.

Uluslararası bir başarıya, iç politika gölgesi düşür­ düler.

özal ve Demirel, böylesine önemli bir zirvenin önce­ sinde duygusallık denizinden kurtulabilirler miydi?

Acaba?

Hangisi geri çekilmeliydi?

Türkiye’de bu tartışmalar daha uzun süre kamuoyu­ nun gündemini işgal edecektir.

Bundan sonra ne olacak?

Dışişleri Bakam’nın "devreye girmesi” , özal'ı yeni­ den İstanbul’a döndürebilir mi? Ya da Başbakan telefonla ararsa, Cumhurbaşkanı kararını gözden geçirebilir mi?

özal'ın İstanbul’a geldiği gece Harbiye Orduevi’nde Hikmet Çetin le yaptığı görüşmedeki sözleri dikkate alı­ nırsa, geri adım olmayacak demektir. Çünkü özal, Dışiş­ leri Bakanı’na “Ben imzada bulunmayacaksam, benim

orada olmam da doğru olmaz. Kalamam. Sayın Başba- kan’a bu durumu açıkça söyleyin” demiştir.

Hikmet Çetin, Özal’ın mesajını Demirel'e iletmiştir. Başbakan ise, belki de Özal’ı köşeye sıkıştıracağı ve uluslararası bir toplantıdan çekilmektense Cumhurbaş­ kanının “yetkisizliğini” kabul edeceğini döşenerek, an­ laşmayı kendisinin imzalayacağında ısrarlı olmuştur.

Nitekim, Milli Güvenlik Kurulu’nda da, Özal fırsat bu­ lup, Demirel'e "Birlikte imzalayalım” görüşünü iletmesi­ ne karşın, Başbakan “Yarın konuşuruz” diyerek, kendisi­ ni bağlamamıştır.

Dünkü görüşmenin uzaması ve o arada basın toplan­ tısında Cumhurbaşkam’nın imza atamayacağını açıkla­ ması, “uziaşı” bekleyen özal'ı çileden çıkarmıştır.

Toplantıyı açış konuşması dahil, ikili görüşmelerden sonuç bildirisine kadar planlanmış program tümüyle ip­ tal edildikten sonra özal, “Devlet başkanları İçin yemek

angajmanlarını da Başbakan yerine getirsin” diyerek sa­

at 13.15'te İstanbul’a veda etmiştir.

Çankaya’nın danışmanları, Özal’ın direksiyondaki durumunu anlatırken, “Üzüntüsü yüzünden okunuyor­

du” diyorlardı.

öza l’ın Okluk Koyu’nda serinlediği saatlerde Cum- hurbaşkanlığı’nın tepkisini içeren bir açıklama da danış­ malarınca kaleme alınıyordu. Ancak metnin basına açık­ lanması gecikti. O arada, Başbakanlık da Marmaris’teki yazlık konutla temas arıyordu.

Demirel, İstanbul’a ulaştığında, "İmza koymak İsti­

yorsa, gelsin koysun” diyerek ö z a l’a çiçek atıyordu.

İşte, Karadeniz doruğundaki imza krizinin perde ar­ kası.

özal ve Demirel, hâlâ birlikte masaya oturup ortak imza yolunu açık tutuyorlarsa, Karadeniz Ekonomik İş­ birliği Bölgesi anlaşmasına ek bir madde koyarak, kap­ sama Çankaya havalisini de dahil etmelidirler.

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye’de 2007 yılında yaşanan kuraklık ve 2008 yılı ortalarında başlayan ekonomik kriz buğday tarımını ve üreticisini olumsuz yönde etkilemiştir.. 2007

müze dek gerçekleştirdiği çalışmalarından bir seçki 9 yıllık bir aradan sonra 16 Ocak- 11 Şubat tarihleri arasında Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde

Böyle gezegenleri belirleyebilmek için Turnbull’un buldu¤u formül, yaflam bölgesi- ne sahip olabilecek kadar parlak olan, ancak olas› gezegenlerini belirleme çabalar›n›

Demir Dino, 3 yıl çaba harcadıktan sonra geçen yıl ilk KanadalI turist kafi­ lesini Türkiye’ye yolladığı zaman sevinçten adeta de­ liye döndüğünü ifade

ğu bölgenin tarihi ve doğa mabahçedekı Gökkafes ın gının 110 metre indirilerek -4.5 Sözen, Beyoğlu Belediyesi - toplantısında "Bugün sîzlere İs- Merkezi

oranına sahip ve nüfusu yoğun olan Batılı illerimizin İsatanbul, Tekirdağ, Kocaeli, Bursa sanayi illeri olması sebebiyle, nüfusu yoğun ancak büyüme oranı düşük doğu ve

Lisans eğitimini Uşak Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde, yüksek lisans eğitimini ise Dokuz Eylül Üni- versitesi

Çalışma kapsamında bitki dış morfolojik özellikleri (zuruf boyu, zuruf taban kalınlığı, yaprak alanı, yaprak eni, yaprak boyu, yaprak kalınlığı, yaprak sapı