O J im} ÁVJ -- m>~t 4rn> X X
T T ,<Vé>69Lf b
Kupür Tarihi:
H A L D U N T A N E R ’İ D E Y İ T İ R D İ K
Türkçeyi bütün zenginliğiyle
. y
J
M
İli.
V «.t
w
•m - g «m
O
*Ou
m h u n y ü l •54
-g ^ -g -*■ *g -gkullanan bir kalem durdu
Engin bir kültür, ince bir beğeni, çok yönlü bir
bakış açısı, öğrencisi olmaktan onur duyduğum
Haldun Ihner’i niteliyor bu sözler, öyküden,
oyun ve deneme yazarlığına, fıkralarından
söyleşi ve anılarına durmaksızın üreten, edindiği
her bilgiyi, görgüyü çoğaltarak başkalarına
.aktaran Haldun İbner’i...
ATİLLA ÖZKIRIMLI
Edebiyatımızda, sanatımızda yaprak dökümü sürüyor. Ner- deyse salt yitirdiklerimizin ardın dan yazar, salt yitirdiklerimizin cenaze törenlerinde buluşur du ruma geldik. Nedir son iki üç yı lın bu acımasızlığı? Her gün kor karak mı bakacağız gazetelerimi ze? Bu “ azala azala” yaşamak bir yana, her ölenle biraz daha yoksullaşması kültür yaşamımı zın ne kadar sürecek?
Önyargıdan uzak
Yazar, düşün ve kültür adamı Haldun Taner’i tanıdığım fakül te yıllarım canlanıyor gözümün;
önünde. Sanıyorum yıl 1963 ya da da 1964. Haldun Taner tiyat ro semineri yapıyormuş, dediler. İsteyen izleyebilirmiş. Benden başka Türkoloji öğrencisi var mıydı, anımsamıyorum şimdi. Ama haftada bir gün değişik bö lümlerden öğrencilerin buluştu ğu o derslikte, Türkolojinin sı nırlı dünyasından çıkıp, özgür lüğü yaşadığımı anımsıyorum, tonesco, Jean Genet, Beckett dahası Brecht onun, Haldun Ta ner’in tanıtıcı, tanıtırken yorum- layacı konuşmasıyla yeni ufuk lar açıyorlardı önümüze. Onu dinlerken yalnız bilgilenmiyor, bir sanat yapıtının nasıl değer lendirilmesi gerektiğini de öğre niyorduk. Bir de hoşgörünün ne
olduğunu... Çünkü Haldun Ta ner, ele aldığı her sanatçıya ön yargılardan uzak, onları belli ka lıplara sokmadan, kendi sanat anlayışları çerçevesinde yaklaşı yor, yapıtlarını tiyatronun, ge nelde sanatın değer ölçüleriyle yorumluyordü. Üstelik düşünce lerinin benimsenmesini, karşı çı kılmaz doğrular olarak görülme sini de istemiyordu biz öğrenci lerinden'. Anlattıklarıyla yetin memeliydik, sorular sormalıydık kendisine, kendisiyle tartışmalıy dık. Engin bir kültür, ince bir beğeni, çok yönlü bir bakış açı^. sı... Ahmet Hamdi Tanpınar’- dan sonra tanıdığım, öğrencisi olmaktan onur duyduğum Hal dun Taner’i niteliyordu bu söz ler.
D urm aksızın üreten
' Peki yazar, sanatçı Haldun Taner, başka biri miydi sanki? öyküden oyun ve deneme yazar lığına, fıkralarından söyleşi ve anılarına durmaksızın üreten, edindiği her bilgiyi, görgüyü
ço-ğaltarak başkalarına aktaran o değil miydi?
Buraya, bir biyografinin sınır ları içinde onun yazarlığının ge lişimini ve ana çizgilerini özetle diğim şu satırları almak is tiyorum:
“ Edebiyata hasta yatağında yazdığı radyo skeçleriyle giren Taner ilk öyküsünü Haldun Ha- sırcıoğlu takma adıyla Yedigün’- de yayımladı (Töhmet, 1945). New York Herald Tribune’nin düzenlediği uluslararası yarışma da ‘Şişhaneye Yağmur Yağıyor du’ öyküsüyle Türkiye birincili ği kazandı (1953). Varlık dergi sinin düzenlediği soruşturmada da yılın en beğenilen öykücüsü seçildi (1956).. Aynı yıllarda yaz dığı ‘Kaçak” (1955) ve ‘Dağlar Delisi Ferhad’ (Lütfi Akad ve Orhan Kemal’le, 1957) adlı film senaryoları da ödüllendirildi. Bu dönemde çalışmalarını tiyatro .alanında yoğunlaştırdı. Drama tik türün başarılı örneklerini ver diği ilk oyunlarından sonra epik tiyatro denemelerine geçti. Ken di deyimiyle ‘gecekondu orta mında bir kahramanlık mitosu nun paradisini veren ‘Keşanlı Ali Destanı’ (1964) Türk tiyatrosun da bu türün ilk örneği sayıldı. Daha sonra güncel olayları ko nu alan, siyasal - toplumsal taş lamanın ağır bastığı oyunlar y az dı. Öykülerinde ise büyük ken tin çeşitli kesimlerinden seçtiği değişik tipleri davranış tutarsız lıkları, çelişkileri, içtensizlikle-, riyle yansıtarak gerçekliği alay cı, yergici bir anlatımla sergile di. Kimi yapıtlarında, geleneksel öykülemenin dışına çıkıp biçim sel yenilikleri de denedi."
Yazmaya, yaratmaya adanmış bir ömrün bu kısacık özeti ve otuza yakın yapıtı,Haldun Ta ner’in edebiyatımızın kalıcı ad larından oluşunun da kanıtı. He le günümüz Türk tiyatrosu, onîftrkîşiliğindç yalnız Îur öymT yazarını değil, öncülerinden bi rini, araştırmacısını, tarihçisini de yitirdi. Türkçeyi bütün kıv raklığı, bütün zenginliğiyle usta ca kullanan bir kalem durdu.
Haldun Taner de yok artık. Yaşamıyor demiyorum. Her ger çek sanatçı gibi yaşayacağını, ya pıtlarıyla geleceğe katılacağını biliyorum. Tek avuntumuz, da bu değil mi?