• Sonuç bulunamadı

Sahnede uyuşturucu tehlikeli bir konu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sahnede uyuşturucu tehlikeli bir konu"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Y

ARIM asırdır elinden düşür­ mediği en büyük aşkıyla sar­ maş dolaş hâlâ... İlk tanıştık­ ları günün heyecanıyla...

Baş tacı, o... El emeği, o... Göz nuru, o... Yürek sevdası, gene o...

Udi bestekâr Selahattln Erköse ile udu ayrılmaz bir bütün...

Matine öncesi, Caddebostan Maksim Gazinosu'nun kulisinde- yiz... Bülent Ersoy'a uduyla eşlik et­ mek için sahneye çıkmadan önce “ Dobra Dobra” konuştuk Selahat- tin Erköse ile...

- Sayın Selahattin Erköse, müzik dünyasında soyadınız bir hayli çok duyuluyor... Kardeşleriniz de tıpkı sizin gibi müzikle ilgili ve içiçe... Kaç Erköse var efendim müzik dünyasında?

Oğlum Murat da

tıpkı benim gibi

udi... Onunla gurur

duyuyorum...

“ Bizim soyadımız müzik açı­ sından çok bereketli bir soyadı- dır. Ut olarak ben, keman olarak Ali Erköse, klarnet olarak Barba­ ros Erköse var... Kızım Serpil Er­ köse ses sanatçısıdır... Oğlum Murat Erköse de benim gibi udi­ dir. Oğlum Maksim Gazinosu'nda saz sanatçısı olarak sahneye çı­ kıyor. Gurur duyuyorum oğlum­ la ..."

- Oğlunuzun meslek olarak mü­ ziği seçmesi, branş olarak da udu eline almasını nasıl karşıladınız efendim?... Genellikle babalar ken­ di yaptıkları işin oğulları tarafından yapılmasını pek istemezler de?

“ Müzik bu... Müzik gönül işi­ dir... Sanırım o da küçük yaşlar­ dan beri beni dinleye dinleye âşık oldu uda... Ve bu mesleği seçti. Gurur duyuyorum o ğlum la... Benden sonra Erköse adını uduy­ la sahnelerde yaşatacak otan da o olacaktır.”

- Müzik sizin ailede irsi galiba? “ Evet, irsi... Dededen kalma bir meslek... Dedem de ut çalı- yormuş. Öyle gördük, öyle din­ ledik... Ekmeğimizi bu işten bel­ ledik..."

- Kaç yıldır ut çalıyorsunuz? “ 50 yıla girdim... Yarım asırdır ut çalıyorum ...”

- Bugüne kadar hemen hemerı bütün solistlere udunuzla eşlik et­ tiniz siz... En sevdiğiniz ses sanat­ çısı ile hiç sevmediğiniz ses sanat­ çısı kimdir efendim?

“ Zeki Müren'I, Bülent Ersoy'u ve Muazzez Abacı'yi çok severim ve çok takdir ederim...

Türk Sanat

Müziği’ninbir

neferidir Bülent...

Tek başına bir

ordudur...

Fakat altını çizmek isterim... Bülent, Türk Sanat Müziğl’nin bir neferi gibi çalışmış ve bu müzik türünü son yıllarda sevdirmiştir... Tek başına bir ordudur Bülent... Çok severim bu yüzden, yeri de apayrıdır yüreğim de..."

- Ya Sevmedikleriniz!... “ Vallahi var tabii... Sevmedik­ lerim var... Ama isimlerini söyle­ mek istemem burda... Bunlar ben­ de kalsın...”

- Selahattin Bey, saz sanatçıla­ rının eşlik etmekten zevk duyduk­ ları, bu yüzden de sahnede çalar­ ken hiç yorulmadıkları ses sanat­ çıları olurmuş... Bazı ses sanatçı­ ları da yük olurmuş sazlara...

“ Evet, yük olurlar... Bu yüzden birkaç şarkı ezberleyip hasbelka­ der sahneye çıkıp mikrofon tutan şarkıcıların arkasında çalan arka­ daşlarımız ‘Bu sanatçıyı taşıyo­ ruz’ derler...

Gerçekten de taşırlar... Sırtla­ rında, canla başla taşınır o sanat­ çılar... Bazıları şarkı ezberleyip Maksim'de bile sahneye çıkı­ yor... Tabii tecrübeleri çok az bunların... Ama maalesef son yıl­ larda solist yetişmiyor. Yetişen­ lerin boşlukları oluyor...”

- Nasıl boşlukları oluyor Sayın Erköse?

Pek çok şarkıcıya

sahnede kopya

veririz...

“ Vallahi efendim, boşluk İşte... Aklıma ilk şu geliyor: Şarkının sözlerini unutuyor... Tabii biz an­ lıyoruz bunu... Bazısı bizim anla­ mayacağımızı sanıp telaşa bile kapılıyor. Oysa biz hemen anlıyo­ ruz onun şarkı sözünü unuttuğu­ nu... Vearaya girip şarkının mü­ ziğini güldür güldür çalmaya baş­ lıyoruz... Dinleyenler de ‘Bu şar­ kıya yeni bir yorum getirmiş ga­ liba bu şarkıcı' diye düşünüyor... O arada bizim yanımıza yaklaşı­ yor tabii ve ona sözleri fısıldıyo­ ruz... Pekçok şarkıcıya sahnede kopya veririz...”

- Çok ilginç Selahattin Bey... Ge­ cede milyonlar götüren mikrofon bülbülleri demek ki icrayı sanatla­ rını sizlerle fısıldaşarak, kopya ala­ rak yapıyorlar...

- “ Tabii bunlar yeni sesler, ye­ ni çıkanlar...”

- Sayıları giderek çoğalıyor değil mi bunların?”

“ Ne yazık ki ö yle...” - Bu tip şarkıcılar sizi yoruyor de­ ğil mi?

“ Yormaz mı!... Herkesin sey­ rettiği ve dinlediği birisini taşı­ mak müthiş yorucu o lu r...”

- Bu gerçek bilinmiyor mu? Y a­

m

SELAHATTİN ERKÖSE KİMDİR?

1929 yılında Bursa’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul'da yaptı. Türk müziğine 1940 yılında başlayan Selahattin Erköse müzik konusundaki ilk bilgileri babası Şaban Erköse'den aldı. Daha sonra udi Sedat Öztoprak'- tan müzik dersleri gördü. 1960 yılına kadar Ankara Radyosu'nda, sonra­ ki yıllarda da İstanbul Radyosu'nda udi bestekâr olarak görev yaptı. Evli ve beş çocuk babası olan Selahattin Erköse halen İstanbul Radyosu'nun sözleşmeli sanatçılarındandır... Sahnelerde pek çok soliste uduyiaeşlik eden Erköse'nin bestelerinden bazıları şunlardır: “ Rüzgâr Kırdı D alım ı", “ Unutulmaz Adınla Dudakta Kal Sevgilim” ve “ Kapat Şu Pencereyi, Aş­ kımız Gizli Kalsın"...

ni gazino patronları bu hanımların saz sanatçıları tarafından taşındı­ ğını bilmiyorlar mı?

“ Bilirler, bilm ez olurlar mı hiçi... Ama sinemadan sahneye akın durmuyor ki... Sinemanın ünlü bir yıldızını dinlemeye değil de, öncelikle görmeye geliyor ga­ zino müşterisinin yüzde 9 0 ’ı...”

- İçki içer misiniz Selahattin Bey? “ Yok... Ne İçkim vardır, ne de sigaram ..."

- Sahneye içkili çıkan ses ve saz sanatçıları yok mu?

“ Var tabii... İçki içip rahatladı­ ğını, daha iyi sanat yaptığını söy­ leyenler var... Ama ben bunu din­ leyiciye karşı bir saygısızlık ola­ rak telakki ediyorum.

Eskiden sahneye İçkili çıkanlar daha çoktu, şimdi o kadar yok..."

- Bir sanatçı niye içki içip sahne­ ye çıkar kil... Tek neden "daha iyi sanat yapmak” olmaz her halde...

“ Vallahi maddi sıkıntıların da bir neden olduğunu sanıyorum ben.

Ses sanatçısının sahnede ra­ hat olması gerekir. Onlar yalnız şarkı söylemekle kalmıyorlar ki... Müşteriyle de diyalog kuruyorlar. Bu rahatlığı elde etmek İçin sah­ neye çıkmadan bir iki kadeh içi­ yor olabilirler.”

- içki dışında, sakinleşmek için hap filan alan oluyor mu?

Hap içip sahneye

çıkan olduğunu

duydum ama,

görmedim.

"Ben görmedim... Hap içip sahneye çıkan ses sanatçısı ol­ duğunu duydum ama, görmeden kimseyi suçlayamam ...”

- Sayın Erköse, bazı saz grupla­ rının daha coşkulu çalabilmek için sahneye çıkmadan önce esrar, hap gibi uyuşturucu içtikleri de söyle­ niyor efendim...

“ Bu konu tehlikeli bir konu... Kapatalım en iy is i..." »

- Yalnız şu var Sayın Erköse. . Bu konu pek yaygın bir şekilde bilin­ mese de, dilden dile dolaşıyor... Hatta yalnız saz sanatçılarının de­ ğil, ses sanatçılarının da esrar iç­ tikleri söyleniyor... Bu konuda bazı baskınların olduğunu, bazı kişilerin bu nedenle hüküm giydikleri de bi­ linen bir gerçek... Geçmişte bunun örnekleri de var...

“ Az önce de size söyledim... Ben sigara bile kullanmam... Bı­ rakın kullanmayı yanımda içtikleri zaman dahi tahammül edemem... Esrardı, uyuşturucuydu bana çok uzak ş e yler...”

(Selahattin Erköse sağ eliyle sağ kulak memesini çekip, eliyle otur­ duğumuz masanın kenarına vuru­ yor...)

“ Allah korusun, buna müpte­ la olanların Allah yardımcısı ol­ sun... Zor, çok zor bir şey bu...

Sanatçı kendine bakmak zo­ rundadır. Oysa uyuşturucu bir anlık zindelik verebilir, bir anlık coşku verebilir de, sonrası önem­ li... Vücut giderek yıpranır, aşı­ nır ve bir gün pat diye İflas edlverir... Uyuşturucunun sonu akıl hastanesidir...”

- Bu konuyla ilgili, bir ağabey ola­ rak, bir baba olarak nasihat ettiği­ niz sanatçılar oldu mu?_________

50 yıldır

çalışıyorum, bir

küçük dairem var.

“ Sahnede uyuşturucu tehlikeli bir konu... Bu sohbette de öyle... Kapatalım bu tehlikeli konuyu lü tfen...”

‘ - Peki efendim bu "tehlikeli ko­ nuyu kapatalım o zaman... Selahat­ tin Bey, yarım asırdır ut çalıyorsu­

nuz siz... Epey büyük bir maddi servetiniz vardır mutlaka...

(Selahattin Erköse gülüyor... Ama acı acı...)

“ Ne serveti beyefendil... Ser­ vet bizim haddimize m il... Yarım asırlık çalışmam sonunda küçük bir dairem var... Hepsi bu... Ben sahnelerde yarım asırdır hancı­ yım, milyonları götüren, serveti­ ne servet katan ses sanatçılan da yolcu... Ama yolcular kesesini doldurup gitti, biz hâlâ kese bu­ lamıyoruz... Asıl parayı solistler götürür, biz d eğ il...”

- Bildiğimiz kadarıyla siz yalnız Fahrettin Aslan’ın gazinolarında ça­ lıyorsunuz... Neden? Başka gazi­ nolarda teklif almadığınız için m i?

20 yıldır Maksim’de

çalışırım. Çünkü

Maksim teminattır,

güvendir...

“ Yooo... Teklifler geliyor... Ama ben kabul etmiyorum... 20 yıldan bu yana yalnızca Fahret­ tin Bey'in gazinolarında çalıyo­ rum... Niye mi? Maksim adı bir te­ minattır da ondan. Garantidir Maksim adı... Ben Maksim'de her sezon çalacağımı bilirim. Ama başka gazinolarda bu istikrar yoktur.”

- Günümüzde sahneye çıkan bir ses sanatçısının masası olmak zo­ runda... Hatta gazino patronları ses sanatçısı ile anlaşırken "Kaç ma­ san var” diyorlar... Yani, o ses sa­ natçısının kaç masa doldurabilece­ ğini soruyorlar... Bunu nasıl yorum­ luyorsunuz?

"Güzel bir şey değil tabii. Sa­ natçı sanatını icra etmeli, masa­ larla uğraşmamalı... Devir değiş­ ti, devir eski devir değil artık...

Eskiden insanlar erkenden ga­ zinoyu doldurur, fasih dinlerler­ di... Şimdi bunun tersi oluyor... Fasıl başlıyor, saz sanatçıları sahneye çıkıyor, gazinoda bir iki masa dolu... Herkes solistleri iz­ lemeye geldikleri için, program başladıktan çok sonra doluyor gazino...

O eski müşteriler göçtü, gitti. Öyle müşteriler tanırım ki,gelir­ lerdi, sinema seyreder gibi ses­ siz ve huşu İçinde fasıl dinlerler­ di. Sonra ayakta alkışlardı.

Değişti, şimdi her şey değişti. Geri gelse tekrar o yıllar, ne İyi olur. Ümitsizim ama b en ...”

- Ne diye ümitsizsiniz? “ Hayat pahalandıkça ümitlen­ mek mümkün değil. Eskiden her­ kes parasına göre davranır, öyle gelirdi gazinoya. Yemeğini evin­ de yiyip, fasıl dinlerken iki kadeh rakı içmeye gelen olurdu. Para­ sı çok olan yemeğini de gazino­ da yerdi. Şimdi öyle mi yal... Adam maaşını gözden çıkaracak ki, öyle gelecek..

Müşteri bu yüzden değişti, bu yüzden azaldı...”

- Selahattin Bey, yarım asırlık sa­ natçılığınızda pekçok acı tatlı gün­ leriniz olmuştur...Bize bir iki anını­ zı anlatır mısınız?

Sigaradan bir nefes

çektim, midem

kalktı... Paşa’nın

üstüne kustum...

“ Hayhay...

Yıl 1949... Ankara'da askerim. Paşalarımız beni çok severlerdi. Ben de sigarayı hiç sevmezdim. Büyük bir alerjim vardı sigaraya. Halen de öyle. Tümen komutanı­ mız bir gün beni Ankara Ordue- v l’ne çağırdı...

'Selahattin, sazın sözün hazır mı?’ dedi.

Hazır komutanım, dedim.

'Otur' dedi ve sigara tuttu ba­ na.

Alsam bir türlü, almasam bir türlü. Almazsam ayıp olur diye si­ garayı aldım. Komutan çakmağı çıktı ama, ben nasıl yandığını bil­ miyorum ki sigaranın. Nasıl içilir, nasıl yakılır... Çakmağı çakıyor komutan ben dışarı üfluyorum ağzımdaki sigarayı ve sönüyor. Çakıyor, olmuyor...

Vallahi paşam, dedim, ben hiç sigara içmedim bugüne kadar. Güldü...

‘İçine çekeceksin oğlum' dedi ve tekrar çaktı çakmağı... Ben de içime çektim... Ama nasıl... Al­ lah... Çeker çekmez midem kalk­ tı... Ve paşanın üstüne kustum... Rezil oldum tabii. Bunu hiç unutam am ...”

- Sanat dünyasıyla ilgili anılarınız­ dan söz etseniz şimdi de...

“ Var öyle anılarım ama, anlat- masam daha iyi... Pek tatlı anılar değil sanat dünyasıyla ilgili anı­ larım ...”

(Israr ediyoruz... Selahattin Erkö­ se anlatmamak konusunda karar­ lı...)

- Her gün kaç saat ut çalıyorsu­ nuz?

“ Beş saat evde çalışırım, yedi saat de gazinoda. Toplam 12 sa­ ati bulur...”

- Şimdi de bestelerinizden söz eder m isiniz?

“ Aşağı yukarı 50 bestem var. Saz semailerim var, tongalarım v a r...”

- En sevdiğiniz şarkınız hangisi efendim?

“ Y ılla r önce b estelediğim ‘Unutulmaz Adınla Dudakta Kal Sevgilim, Hatıran Yeter Bana Uzakta Kal Sevgilim’..."

-Sayın Erköse sakin ve sessiz bir insansınız siz. Sohbetimize başla­ madan önce de “ Bütün ses sanat­ çılarını severim” demiştiniz. Ta- natçı denilen kişinin de yüreği sev­ giyle dolu olmalı mutlaka... Ama ne olursa olsun insanız, kızdığımız, kavga ettiğimiz anlar oluyor. Sizin de kavga ettiğiniz saz sanatçıları ol­ muştur herhalde, değil mi?

“ Rahmetli Mediha Demirkıran- la şöyle bir ağız patırtısı etmiş­ tik...Ç ok sinirliydi kendisi. Şim­ di nedenini hatırlayamıyorum ama, sonra hemen barışmıştık.”

- Her akşam gazino sahnesinde, yüzünüz seyircilere dönük oturup, ut çalıyorsunuz... Ne görüyorsunuz Sayın Erköse?

“ Ç e ş it ç e ş it insan g ö ­ rüyorum...

Kimi müşteriler programı din­ liyor, kimileri yanındaki bayanla, çevresindeki güzel kadınlarla il­ gileniyor. Kimi günlük işlerini tar­ tışıyor, kimi kahkahalar atıyor...

Çeşit çeşit insan iş te ...” - Peki, ya gördüğünüz ve yaşa­ dığınız olaylar... Bunlardan birka­ çını anlatır m ısınız?

“ En son, geçen ay büyük bir olay yaşadık.

Bülent sahnede, biz arkasında çalıyoruz M aksim 'de... Birisi kalktı 9-10 el ateş etti... Bu tür olaylar Maksim'de olmaz ama, ol­ du işte.

Ortalık karıştı birden. Saz arkadaşlarım sahneden kulise kaçmışlar, ben şok oldu­ ğum için donup kalmışım. Seyir­ ciler arasında bir arkadaşım var­ dı, ayağından vurulmuş. Üzül­ düm tabii...

Bu arbede içinde Bülent sah­ nede dimdik duruyor. O görün­ tüyü hiç unutamıyorum. Taban­ calar önünde patlarken, kaçmı­ yor, öylece duruyor... Hatırladık­ ça ürperiyorum. O kurşunlardan birinin elbisesinin eteğinideldiği- ni duydum sonra.”

- Sayın Selahattin Erköse, biz sormazsak siz anlatmayacaksınız... Bu yüzden sormak istiyoruz... Hül­ ya Avşar’ın Maksim'in sahnesinde “Teneke sa2, teneke mikrofon” de­ yip hakaret yağdırdığı akşam siz de saz sanatçılarının arasındaydınız... Anlatır mısınız, ne olmuştu o ak­ şam ?

“ Hülya aslında iyi kızdır ama, herhalde bir şeye kızmıştı. Ga­ zinoya gelmeden önce canı baş­ ka bir şeye sıkılmıştı mutlaka. Si­ nirliydi...

Program başladıktan bir süre sonra, seyirci önünde programı kesti...

Bizim musiki

hayatımız Hülya

Avşar’ın yaşının iki

_____ katıdır._____

Bu teneke sazla, bu teneke mik­ rofonla bu kadar olur’ dedi.

Arkasında çalan saz sanatçıla­ rını tanımıyordu mutlaka. Beni ve diğerlerini. Bizim musiki hayatı­ mız Hülya Avşar'ın yaşının İki ka­ tıdır. Oysa bir ara benden ders­ ler de almak istemişti ama, de­ mek ki kızgındı o akşam. Seyirci de tepki gösterdi tabii bu duru­ ma. Fahrettin Aslan yoktu Allah'­ tan. Yoksa o anda kıyameti kopa­ rırdı. Daha sonra şikâyetler alın­ ca, beni çağırdı Fahrettin Bey.

‘Ne oldu, anlat' dedi. Ben de olayı anlattım. Ardın­ dan diğer saz sanatçıları konuş­ tu. Ve Hülya’nın işine hemen son verildi. Üzüldüm... Oysa huysuz­ luk yapmasına hiç gerek yok­ tu ...”

- Selahattin Bey bu sohbet için size çok teşekkür ederiz... Dileriz daha nice uzun yıllar udunuzla bir­ likte sahnelerde olursunuz, nice ni­ ce yeni besteler üretirsiniz efen­ dim...

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

• Bu bölgede uyuşturucu kaçakçılığı ayrılıkçı terör örgütü PKK tarafından kontrol edilmekte, örgüt bölgedeki vatandaşları kenevir ekimi için

Dava zamanaşımının hesaplanmasında suçun alt ve üst sınırlarında, daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halin gerektirdiği artırım yapılacak ve ona göre süre tayin

Yapılan çalışma sonucu, KKTC’de ilkokul öğrencileri arasında hayat boyu DPM kullanım sıklığı %1,2 olarak bulunurken, bu oran ortaokul öğrencileri arasında yapılan

 33 milyon kullanıcısı olduğu tahmin edilen opiat ve reçete edilen opioidlerin kullanımı daha az yaygın olmakla birlikte, opioidler olası zararı en yüksek

Uyuşukluk , ağrı dindirici, uyku verici, rehavet verici; algıda bazen değişiklik oluştururlar (afyon)D. Halüsinojenler

K onacık Belediyesi’nin son belediye başkanı ve MHP Bodrum eski İlçe Başkanı Mehmet Tosun, İYİ Parti Mahalli İdareler- den Sorumlu Genel Baş- kan Yardımcısı

Doksanlı yılların başlarında kötüye kullanılan madde çeşidinde az sayıda artış olurken, son yıllarda yasal kafa yapıcı maddeler (legal highs), tasarım maddeler (designer

[r]